Dar zamanlarda Vefa ve Galip Erdem
GÜRCAN DAĞDAŞ 01 Ocak 1970
HAYAT tiyatrosunda herkesin zorluklarla dolu dar zamanları olmuştur. Sorunların olmadığı hoş zamanlarda dostluklar genelde teste tabi tutulmaz, ama tökezlemenin başladığı andan itibaren gerçek dost, sahte dost ayrımı kendini göstermeye başlar.
Dar zamanların en dikkate değer özelliklerinden birisi, böyle zamanlarda iyi gün dostlarının askerlikteki tabirle arazi olmalarıdır. Sıkıntıların zirvede olduğu böyle zamanlarda insanlar, omuzuna yaslanacağı vefalı dostlar arar ve böyle dostlar sayesinde tekrar aydınlık günlere ulaşacağı ümidini taşır.
12 Eylül Dönemi, Türkiye'de Milliyetçi Hareketin dar zamanlarından birini oluşturmaktadır. Büyük çilelerin çekildiği, kişiliklerin büyük bir imtihan yaşadığı dönemdir. Galip Erdem, bu dar zamanda büyük bir vefa ve samimiyet örneği sergileyerek gönüllerde taht kurmuştur.
Galip Erdem, 10 Mart 1930'da Rize'de doğdu. 1949 yılında liseyi bitirdi. 1953'te memuriyete adımını attı. Belli aralıklarla sürdürdüğü memuriyet görevinin yanı sıra Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1958-1960 yılları arasında Türk Ocakları Merkez Heyeti'nin yayın organı Türk Yurdu Dergisi'nin Genel Yayın Müdürlüğü görevinde bulundu. Fıkralar yazan Erdem, Yeni İstanbul, Zafer, Sabah, Bizim Anadolu ve Ortadoğu Gazetesi'nde fıkra yazarlığı yaptı.
Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Müdürlüğü'ne 1966 yılında müşavir oldu. Galip Erdem, 1975'te Başbakanlık Müşaviri idi. 1981 yılında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nda Genel Müdürlük Müşavirliği'ne atandı ve 1982'de emekli oldu. Ülkücü Hareket'in fikri ve siyasi gelişimine büyük katkılar sağlayan Galip Erdem, avukatlığa başladı ve Mamak'ta görülen ünlü MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın avukatlığını üstlendi.
Milliyetçi Hareket'in tarihindeki dar zamanlardan birisini oluşturan 12 Eylül döneminde milliyetçi gençlerin yardımına koşarak eşsiz bir vefa ve samimiyet örneği sergileyen Galip Erdem, Ülkücü Gençliği hayatın tuzaklarına karşı uyarmayı kendisine görev bilmiştir. Maddiyata karşı kayıtsızlığı, bükülmeyen sağlam karakteriyle herkese örnek olan Galip Erdem, Ülkücü bir insanın davasında samimi olabilmesinin sırrını gençlere şu şekilde açıklıyor:
...Bugün, tamamen haklı olarak ülkücülüğe aykırı davranışlarından dolayı kınadığın ağabeylerin, senin yaşındayken, ülkücülüklerine asla toz kondurtmak istemezlerdi. Ama hayat adını verdiğimiz düşmana yenildiler. Şimdi sapmalarını bağışlatmak için, münasip bir bahane aramanın peşine düşmüşlerdir...
Neden böyle oluyor? Hayat dediğimiz en büyük düşmana yenilmemiz yüzünden oluyor. Yapımız çıkarlarımızdan vazgeçebilmeye müsait değildir. Hele çağımıza hükmeden maddecilik, belki de hiç kavuşulmayacak sevgili uğruna zahmet çekmemize, acılara katlanmamıza imkan vermiyor. Ancak bir müddet, özellikle hiçbir sorumluluğu yüklenmediğimiz gençlik yıllarında her türlü baskıya dayanabiliyor, biraz yaşlanıp çoluk çocuğa karışınca dökülüyoruz...
Yenik düşmemenin, ülkü kaygısını bir ömür boyu yürütebilmenin sırrı nedir? Yenilmemenin tek sırrı vardır: Nefsini yenmek! Ama nefsini yenmek, söylendiği kadar kolay bir iş değildir. Nefsini yenebilen bir yiğit bütün bir dünyayı yenmiş sayılır.
Ülkücü Hareket'in fikri ve siyasi gelişimine 67 yıllık ömrünün büyük bir bölümünü adayan Galip Erdem, Ülkücünün Çilesi başta olmak üzere çok sayıda kitap, makale ve şiiri bizlere miras bırakıp 12 Mart 1997 tarihinde aramızdan ayrıldı. Dar zamanların bu vefalı ve samimi insanını rahmet ve minnet duygularıyla anıyorum.