TİMUR HAKKINDA BİLİNMEYEN BİR TİMUR-NAME
Prof. Dr. Üçler BULDUK 01 Ocak 1970
Bu makale“Ölümünün 600.yılında Bilinmeyen Bir Timurname” adıyla Manisa’da düzenlenen, II.
Uluslararası Türk Tarihi ve Edebiyatı Kongresi’ne (11-13 Kasım 2005) sunulmuş fakat
yayınlanmamıştır.
Özet
2005 yılı Timur’un ölümünün 600.cü yıldönümü olarak anılmıştır.Türk
Tarihine damgasını vuran Emir Timur hakkında pekçok araştırma yapılmış ve
yapılmaktadır. Biz de bu çalışmalara bir nebze de olsa katkı sağlayabilmek için üzerinde
uğraştığımız bu “Timur-name”yi sunmayı uygun bulduk.
Çağatay Türkçesi veya Türkistan Türkçesi olarak kabul edilen bir dil ile kaleme
alınan bu eser 130 varaktan ibarettir. Her bir sahifede, güzel bir yazıyla istif edilmiş 11
satır bulunmaktadır. Başı ve sonunda eksik varaklar bulunmaktadır. Buna karşılık eksik
sayfaların fazla olmadığı ve bu nedenle eserin mazmununu etkilemediği bilinmektedir.
İlk varakta eserin “Hakan ibnü’l-hakan Ebu’l-mansur Seyyid Yad(i)gar
Bahadır Han zamanıda Emir Adil vaktlarıda”, “Seyyid Muhammed Hace ibn Cafer
Hace” tarafından kaleme alındığı belirtilir. Bu çalışmamızda el yazmasında zikredilen
konuları, dil, kültür ve tarih açısından değerlendirerek, eserin orijinal yönlerini ortaya
çıkaracağız.
Cengiz ve soyunun 13. yüzyıldan itibaren Türk Tarihi için oynadığı benzer bir
rolü 15.-16. yüzyıllarda Timur üslenmiştir. Bu iki cihan hükümdarının Türk Tarihine
olumlu veya olumsuz etkilerinin hala tartışılıyor olması veya onların temsil ettikleri
mensubiyetlere ait problemler bu gerçeği değiştirmez. Nitekim Cengiz gibi Emir Timur
hakkında da pekçok çalışma yapılmış ve yapılmaktadır. Biz bu çalışmalara bir nebze de
olsa katkı sağlayabilmek için üzerinde uğraştığımız bu “Timur-name”yi tanıtmayı
uygun gördük.
Türkistan menşeli el yazmaları arasında “Cengiz-name” örneklerinde
görüldüğü gibi, Timur’un şeceresini, hayatını ve seferlerini anlatan “Timur-name” veya
“Cenk-name”ler bulunmaktadır. Elimizdeki el yazması da konusu itibarı ile diğer
örnekleriyle benzerlikler göstermektedir. Ancak bu yazma henüz ele alınıp,
değerlendirilmemiştir. Kırgızistan’da iken tesbit edilen bu yazma taranan hiçbir
katalogda yer almamaktadır. Çağatay Türkçesi veya Türkistan Türkçesi olarak kabul
edilen bir dil ile kaleme alınan bu eser 130 varaktan ibarettir. Her bir sahifede, güzel bir
yazıyla istif edilmiş 11 satır bulunmaktadır. Yazma 15.5x23.80 cm. ebatlarında olup,
başı ve sonunda eksik varaklar bulunmaktadır.
El yazmasının dua cümleciği de eksiktir. Fakat, eserin müellifi ve yazıldığı
tarih hakkında bir fikir sahibi olmaktayız. İlk varakta eserin “Hakan ibnü’l-hakan Ebu’lmansur
Seyyid Yad(i)gar Bahadır Han zamanıda Emir Adil vaktlarıda”, “Seyyid
Muhammed Hace ibn Cafer Hace” tarafından kaleme alındığı ve “Harezm” çevresine ait
olduğu yazılmaktadır1. Eserin başı ve sonu eksik olduğu için tam olarak ne zaman
kaleme alındığı bilinmemektedir. Ancak mukaddime kısmında verilen bilgilerden
hareketle yazmanın hangi döneme ait olabileceği hususunda bir fikir yürütmekle
yetinebiliriz. Harezm çevresinde, Yadigâr veya Yadigar Bahadır Han olarak bilinen iki
şahsiyet bulunmaktadır. Bunlar arasında en bilineni Harezm Şibanilerinin ceddi olarak
tanınan I. Yadigar Han’dır. Babası Timur Şeyh’in ölümünden sonra doğduğu için
Yadigar adı verilen bu kişi daha çocuk yaşta hanlık tahtına oturmuş ve 1468 yılında
vefat etmiştir. Ancak bu dönemde onun uzun soluklu bir hâkimiyetinin olduğunu
söylemek güçtür2. Hive Hanlığı, XVIII. Yüzyıl başlarında gücünü kaybetmiş, önce Aral
Özbeklerinin lideri Adine Muhammed Atalık’ın nüfuzuna aldığı “kukla hanlar”
dönemini yaşamış ve ardından Buhara Hanlığının hâkimiyetine girmiştir. 1708-1713
yılları arasında hanlığın başında gördüğümüz II. Yadigar Han bu ortamda ülkeyi
yönetmiştir. Hacim Han neslinden gelen II. Yadigar Han devlet işlerinden ziyade
kendini dini faaliyetler vermiştir3. Tebliğe konu olan Timur-name’nin Harezm
Şibanilerinin ceddi durumundaki Yadigar Han zamanında yazılamayacağı muhakkaktır.
Çünkü müellifin el yazmasında kullandığı kaynaklardan Devletşah Tezkiresi ve
İskender-name gibi kaynakların en erken yazılış tarihi XV. Yüzyılın sonlarına aittir.
Dolayısıyla adı geçen Yadigar Han devrinden sonra kaleme alınmıştır. Timurnamenin
üslubu, yazı ve dil özellikleri de göz önünde bulundurulduğunda eserin en erken XVIII.
Yüzyıla ait olduğu görülebilir. Nitekim Hacim Han soyuna bağlı hanlardan bazılarının
bu dönemde “seyyid” olarak anılmaları ve eserdeki Yadigar Han için de aynı lakabın
kullanılması bu şahsın dindar bir şahıs olarak bilinen II. Yadigar Han olabileceği fikrini
güçlendirmektedir. Bu açıklamalara rağmen eserin müellifi, telif veya istinsah tarihi
hakkında maalesef daha fazla bilgi vermek mümkün olmamaktadır.
1 Timur-name, v. 1/b: “Hakan ibnü’l-hakan Ebu’l-mansur Seyyid Yad(i)gar Bahadır Han
zamanıda Emir Adil vaktlarıda bu kemterin Seyyid Muhammed Hace ibn Cafer Hace rakım-ı
tahrir kılmak…”
2 A. Gündoğdu, Hive Hanlığı Tarihi, Yadigar Şibanileri Devri (1512-1740), (Basılmamış
Doktora Tezi) s. 55-56.
Yadigar Han ve Harezm Şibanilerinin şecereleri için bkz.: İ. Berezin, Şeybaniname, İstoriya
Mongolo-Tyurkovna Djagatayskom Dialekt, Kazan 1849 (Faksimile), s. 52-97
3 A.Gündoğdu, a.g.t., s.160-163
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Timur-namelerin de, dikkatli kullanıldığı
takdirde, Timur ve dönemini açıklamada önemli bir kaynak olarak kullanılabileceği
düşüncesini taşımaktayız. Nitekim Timur döneminde yazılan Nizameddin Şami’nin
“Zafername”4si dışında kalan kaynakların hemen hepsi Timur’un oğulları veya torunları
zamanında kaleme alınmıştır. Bu eserde Cengiz soyunun şeceresi verilirken Timur’un
soyu hakkında çok az bilgi mevcuttur. Sadece Timur’u Cengiz soyuna bağlamak
maksadıyla Barlas boyundan Karacar’ı ortak ata olarak gösterir5. Dolayısıyla Timur
tarihlerinin pekçoğu Timur’un ölümünden sonra yazıldığı gibi, kabul edilen Timur’un
şecereleri de sonradan yazılmıştır. Timur’un 1360 yılına kadarki hayatı hakkında
kaynaklarda pek bir bilgi bulunmamaktadır. Hatta Bunu bizzat Timur’un istemediği
Ş.Ali Yezdi tarafından bildirilir6. İbni Arabşah ise, Timur’un Timurnamelerde
belirtilenlerin aksine, soylu olmayan çoban neslinden bir eşkıya reisi olduğunu ima
eder7. Kaynaklarda ortak olarak verilen bilgi ise Timur’un 25 Şaban 736 Sıçgan yılında
doğduğu, babasının adının Turagay annesinin adının ise Tekina Hatun olduğudur8.
Elimizdeki Timur-namede de küçük nüanslarla aynı bilgiler verildiği gibi Timur’un
doğumu ve sonrası hakkında da malumat sunulmuştur. Dini muhtevalı menakıb ve
kıssalarla zenginleştirilen hikâyeler bu malumatlarda dikkati çeker9. Ancak yer yer
4 Nizameddin Şami, Zafername, (çvr. N.Lügal) Ankara 1987 (2.baskı): 1401-1404 tarihleri
arasında bizzat Timur’un direktifi ile yazılmıştır.
5 N.Şami, Zafername, s.16
6 İ.Aka, Mirza Şahruh ve Zamanı, Ankara 1994, s.5; Ş.Yezdi, Zafername I, s.18
7 Nazmizade Efendi, Tarih-i Timurlenk, 1277: Bu eser İbni Arabşah’ın “Acaibü’l-Makdur Fi
Nevaib-i Timur” adlı eserinin tercümesidir. Timur’un avucunda kan ile doğduğu yazılır; s., 4
8 Timur’un şeceresi hakkında bkz.: Anonim Muizzü’l-Ensab. Krş.: A. Quinn, “The Mu’izz el-
Ansab and Shu’ab-i Panjganah as Sources for the Chagatayid Period of History: A Comperative
Analysis” CAJ, 33/34, 1989, pp.229-253. Ayrıca bkz.: A.A. Semenov, “Gur-ı Emir Türbesindeki
Timur’un ve Ahfadının Mezar Kitabeleri” (çvr. A. İnan), Belleten XXIV/93 (1960), s.139-163;
Z.V.Togan, “Emir Timur’un Soyuna Dair Bir Araştırma”, Tarih Dergisi (1972)/26, s.75-84
9 Timurname’nin, Türkistan’da “Nakşibendî”liğin etkisi altında pekçok tarihi eserin dini izahlarla
ele alındığı gerçeğinin bir nümunesi olarak görülmesi pek tabiidir. Dolayısıyla bu durum sadece
Timurname’de değil Özbek/Çağatay sahasında yazılan tarihi/edebi yerli kaynakların hemen
tamamında görülebilmektedir. Nitekim Timurname’de de Emir Timur’un Bahaeddin
Nakşibendi’nin himayesinde olduğu görülmektedir. Belki bu nedenle “Sahib-kıran” ünvanlı cihan
hakimi bir hükümdar olan Timur’a, keramet sahibi bir “divane”nin “-ey emir-i Timur-ı Aksak”
veya “ey Emir Timurlenk” diyerek seslenmesi normal karşılanıyor. Çünkü bu keramet sahibi
divane, Timur’a manevi desteğini sunan “Bahaeddin Nakşibendi” den başkası değildir. Bkz.:
Timurname, v.124b-125a
hikâyelerde tarihi olaylar da bilinen gerçeklere uygun olarak anlatılır. Emir Turagay’ın
nesli, evlenmesi ve Timur’un doğumu hakkında eserde özetle şu bilgilere yer verilir:
EL-ARZ ve hasıl-ı kelam Emir Timur’nı (ata birle) tarafdın Beni İsrail irdi. Ve
Ana tarafdın Seyyid-i Sadat ‘ali turur. İmdi, sahib-kıran Emir Timur Gürkan’ı peyda
bolgandın aytalik kim, İnşaallah tugra sözni muhtasarı yahşirakdur. Kısas ve siyer ve
Ravzatü’l-Ahbab’da ve Ravza-i vasiyyet –name, İskender-name ve Emir Hamza Eba
Müslim’de be-ilmi hal peyda kılgan kitablardın tercüme kılıp bu sözni muttazır rahiga
kirgüztik kim, tarı zihnimlen bolmagay. (Amma raviler) andak rivayet kılurlar kim,
Buhara-yı Şerif vilayetide Bayankulı Han (digen) padşah bar irdi kim, yetti iklimge
anıng hükmi yürür irdi. Amma ol zamanda sahib-i muhtasır ve kalu hayat irdiler.
Alarnıng bir acize muhteremeleri bar irdi. manende mahnihan ve hurşid-i rahşan güya
ki, cemal-i ber- kemalde hemme halk ol nazeninni Yusuf-ı Sani dir irdiler. Acayib-i
sahib-i hüsn ber-kemal-ı ilm ve rânâ yı- dil ü nihar ve şeb u ruz sum’ada ibadet-i hüdayı
tealaga meşgul irdi. Amma oşol asırda hazret-i Şeyh hayat irdiler10…
EL-KISSA, Sadr-ı Şerayi’ acizelerin hazret-i Şeyh ü’l-alimning hizmetlerige
nezr ve sipariş kılıp yandılar. Nice kündin song, hazret-i Şeyhü’l-alim nida(y) kıldılar.
Her kim bir kecede mescidde ve hankah, imaret bina kılsa bu kızımıznı anga birürmiz
dib, vaad kıldılar. EL-KISSA, hiç kim kadir bolalmadı. Amma Tarihde, Tezkirede ve
Devlet-Şahi’de beyan kılıp turur kim, Şehr-i Sebz’de Cengiz ve iazze neslidin uluk ata
ve babaları han ve bik kileturgan Emir Bahadır digen bar irdi. Özi alim ve dânâ irdi.
Amma vilayet-i Herat ve Kandahar, Belh ve Hisar Attik mahkumında irdi. Künlerde bir
kün şikardın kilür irdiler. … bir çofannıng üstik tüşti. Körerler kim, çofan yukuda yatur
irdi. Koylarıge böri çafmış11… Emir Togay kurtları öldürüp çobanı uyandırdığında,
çoban gördüğü düşü ona anlatır Çofan aydı: pirim hazreti Şeyhü’l-alim tüşümge kirdiler
ve aydılar kim, Emir Togay Bahadurga sahib-i cemal, alim ve dânâ kızımıznı saklap
koyupmız. Tizrak kelüp alsunlar. …Emir Togay Bahadır aydı: ey kezzab, sen neyzenin
havfıdın mundak hamle kılursı dip, dubare kamçı havale kıldılar irse, çofannıng bir atı
bar irdi. Derhal tilge kelip aydı: çofannıng sözü rasıttır digeç, emir Togay Bahadır
10 Timurname, v.2b-3a
11 Timurname, v. 4b-5a
inandılar. Bu olaydan sonra Emir Togay (Turagay) kızı almak için Buhara’ya gider.
Buharada şeyh ile görüşen Togay, bu hanımla evlenir ve bütün Türk askerlerini de
beraberine alarak Bayankulu Han’a tabi olur. Burada görüldüğü gibi Emir Timur’un
babasının ismi Tur(a)gay yerine Togay, annesinin ismi ise Tekina yerine Bekine Begim
Hanım olarak geçer. Onun Bayankulı Han’a tabi olduğu diğer kaynaklarda da yazılıdır.
Bekine/Tekina Begim Timur’u doğurmadan evvel Yukun Hanım bir düş görür
bu düşte, tıpkı diğer Türk devlet kurucularının dünyaya hâkim olacaklarının işareti
olarak görülen olağanüstü bir olaya benzer bir hadise zuhur eder. Nitekim bu rüyada da
Bekine Hanım’ın eteğinden bir afitap doğar doğudan batıya uzanır. Hindistana kadar
ulaşır. Semerkand’daki Ata Suluk adlı bir zahid bu olayı yorumlar:… Her sekizyüz yılda
bir sahib kıran peyda bolgusıdındur. Vallahualem kemal kılurmın kim, cihangirning
hengam keldiği künni tayin boldı- bolgay. İmdi ol tüşning tabiri budur kim, Bekine
Hanımdın bir ogul peyda bolup, yeryüzige padşah bolgısudır. Ve heft iklim-i ruy-i zemin
anıng taht-ı hükümetide bolsa kerek12. Müellif burada her 800 yılda bir sahipkıranın
dünyaya geleceği kerametine ters düşmemek için olsa gerek Timur’un doğumunu 25
Şaban Çarşamba h.800 yılı olarak gösterir. Ona göre İskender-i Zülkarneyn, Hz.
Muhammed ve Emir Timur her 800 yılda bir zuhur eden “Saratan Burcu”nda dünyaya
gelmişlerdir13. Timur’un doğumu üzerine 7 iklimden hükümdarlar Bayankulu Han’a
elçiler göndererek onun ileride kendileri için tehlikeli olacağını bu nedenle öldürülmesi
gerektiğini söylerler. Han 3 müslüman elçiyi “ong=sağ” yanına, dört kâfir elçisini ise
“sol” yanına alıp “orun” gösterir. Timur’un öldürülmesini isteyenler arasında Rum
Kayseri de vardır. Dolayısıyla ilk defa Osmanlılar da bu cenknamenin içerisine alınmış
olur. Kayser-i Rum “nesl-i yezid”, Yıldırım ise “vezir”olarak tanıtılır14.
Timurname’de yukarıda da belirttiğimiz gibi tarihi olaylar kronolojik silsileye
uygun bir biçimde, fakat araya pekçok hikâyeler katılarak işlenir. Bayan Kulu Han ile
Timur’un babası Turagay arasındaki ilişkiler tafsilatlı olarak sunulurken, Timur
hakkında bu dönem için fazlaca malumat verilmez. Ancak ağırlıklı olarak Timur’un
12 Timurname, v.8b-9a
13 Timurname, v. 23a
14 Timurname, v.27b
Hindistan Seferi üzerinde durulur. Bu sefer esnasında Timur neslinin de adı zikredilir.
Örneğin Delhi kuşatılırken ordu sağ ve sol kol olarak iki kanada ayrılır.
Sağ kol’da: Pir Muhammed Cihangir, Emir Padşah, Emir Süleyman, Muzrab
Şah, Timur Hoca, Said Hoca ve Abdullah Hoca
Sol Kol’da ise; Emirzade Halil Sultan, Mirza Hüseyin Sultan, Emir Müeyyed
Sultan, Emir Şeyheddin? Ve Emir Şah Murad yer alır15. İlgi çekici olarak bir anda
Çağatay Türkçesi yerine 91. varakta “Farsça”ya geçilir. Muhtemeldir ki Hind seferine
bu kadar çok yer verilmesi ve farsçanın araya girmesi, bu olayların Ruzname-i Gazavatı
Hindistan’dan alımış olma ihtimalini güçlendirmektedir. Bu gazavat-name, yazmada
da adı geçen Halil Sultan’a ithaf edilmiştir16.
Timur’un seferleri sonucunda, kaynağımızın da belirttiği gibi “Hıtay, Hoten,
Çin-Maçin, Türkistan, Irak, Hindistan, Deşt-i Kıpçak ve Anadolu fethedilmişti.
Timur’un, Adem Sofıullah Ata’nın kabirlerini ziyaret ederek bu seferler için ruhsat
aldığı rivayet edilir. Ancak el yazmasının eksik olması sebebiyle Hindistan seferinden
sonraki fetihler hakkında fazla bir bilgi bulamamaktayız. Özbekistan’da basılmış olan
1908 yılına ait bir Timurname, incelediğimiz bu Timurnamenin eksiklerinin neler
olabileceği hakkında bize bazı ipuçları sunar. Muhtemelen incelediğimiz Timurnamenin
de aralarında bulunduğu diğer farklı nüshalardan yararlanılarak yazılmış ve devrinin
araştırmalarını da ihtiva eden bu eserde17, Adem Sofıullah’ın kabrinin ziyaretinden
sonraki kıssa/destanlarda, Timur’un Kudüs’e gidişi, Anadolu Seferi ve Ankara Savaşı,
Kalmak Mirza Halil ile Cengi ve vefatı hikaye edilmektedir.
1908 yılına ait Özbekçe Timurname, naşirin de belirttiği gibi, sayıları pek çok
olan Farsça Timurnamelerden tercüme edilmiştir. Ayrıca müellif, Hatifi, Taberi, Ali
Yezdi’nin eserlerinden yararlandığı gibi XIX. Yüzyılın yerel kaynaklarını da
15 Timurname, 88b
16 İ.Aka, Mirza Şahruh ve Zamanı (1405-1447), Ankara 1994 s.XVI
17 Selahaddin Taşkendî, Timurname, Emir Timur-Gürkân’ın Cenknamesi, Nşr.: P.Ravşanov,
Taşkend 1991
kullanmıştır18. Dolayısıyla Özbekçe Timurname orijinal bir eser olmaktan ziyade adeta
bir Timur biyografisi halini almıştır.
Elimizdeki Timurname ise aksine oldukça orjinaldir. Hem muhteva açısından
hem de dil özellikleri bakımından bu husus daha da bariz bir şekilde görülmektedir.
Ancak bu yazmada kırmızı mürekkep ile yazılan “el-kıssa”larının içersinde fasıl
başlıklarının veya destanların konusu açıklıkla yazmamaktadır. Bu nedenle, yazmada
yer alan konuları tam olarak tesbit edebilmek, şu an için, mümkün görünmemektedir.
Timurname’nin neşri ile beraber eserin muhtevası, dil özellikleri, dönemi ve önemi tam
olarak ortaya konulabilir. İnanıyorum ki, yapacağımız metin neşri ile hem Timur
hakkındaki araştırmalara hem de kültür tarihimize önemli katkılar sağlanacaktır.
18 S.Taşkendi’nin Timurnamesi hakkındaki değerlendirme P.Ravşanov tarafından yapılmıştır.
Bkz.: a.g.e., s. 17-30