« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Mar

2011

MECLİS-İ MEB'ÛSAN

01 Ocak 1970

İki meclisli Osmanlı Parlamentosu'nun seçimle gelen üyelerden oluşan kanadı.



Hey'et-i Meb'ûsan olarak da adlandırı­lan Meclis-i Meb'ûsan. 23 Aralık 1876'da yürürlüğe giren Kânûn-ı Esâsî'nin öngör­düğü Meclİs-i Umûmî adlı Osmanlı Parla-mentosu'nu oluşturan iki meclisten biri olup halkın seçtiği mebuslardan meydana gelmekteydi. Parlamentonun diğer kana­dı padişahın tayin ettiği üyelerin oluştur­duğu Meclis-i A'yân'dı. Anayasaya göre meclislerden biri diğeri kapalı olduğunda toplanamazdı.

Kânûn-ı Esâsî, her S0.000 erkek nüfus için bir mebus seçilmesini, mebusların otuz yaşını doldurmuş, medenî haklarını ve itibarını kaybetmemiş, yabancı devlet imtiyazına sahip olmayan, Türkçe bilen Osmanlı uyruklular arasından gizli oyla belirlenmesini, seçimlerin yapılış tarzı için ayrı bir kanun çıkarılmasını; seçimlerin dört yılda bir yapılmasını ve vilâyet hal­kından seçilecek olan mebusların seçim bölgesini değil bütün Osmanlılar temsil etmesini öngörüyordu.



İstanbul ve taşra için ayrı ayrı seçim esasları belirlendi. Seçimler taşrada 29 Ekim 1876 tarihli geçici talimata göre ya­pıldı. Talimatın şartları anayasada belir­lenen ilkelerden biraz farklıydı. Nitekim anayasada yer alan 50.000 kişiye bir me­bus oranı uygulanamadığı gibi otuz yaş zorunluluğu da yirmi beşe İndirildi; cina­yetten veya siyasî bir suçtan mahkûm ol­ma hali seçilmeye engel kabul edildi; ay­rıca mebusların memleketlerinde emlâk sahibi olmaları şartı getirildi. Mebus sa­yısı sekseni müslüman, ellisi gayri müs-lim olmak üzere toplam 130 olarak belir­lendi ve kontenjanları vilâyetlere bildiril­di. Mebusları halk değil daha önce halkın seçmiş olduğu vilâyet, sancak ve kaza ida­re meclisleri üyeleri seçti. Üyeler, adayın ismini yazdıkları pusulayı kapalı ve mü­hürlü bir zarfa koyarak kazada kayma­kama, sancakta mutasarrıfa, vilâyette valiye teslim edecek, vali daha sonra vilâyet ileri gelenlerinden bir meclis oluş­turarak seçilen şahısları belirleyecekti. En fazla oy alan seçilecek, eşitlik durumun­da kazanan kurayla tesbit edilecekti. Seçim prosedürü, her mebusun seçim ev­rakının Meclis-i Meb'ûsan'da tek tek incelenip kurallara uygun olduğu genel ku­rulun onayından geçtikten sonra tamamlanmaktaydı.



İstanbul için ayrı bir beyanname neşre­dildi ve seçimler şehremânetinin nezâre­tinde iki dereceli olarak gerçekleştirildi. Birinci aşamada İstanbul ve civarı yirmi seçim bölgesine ayrılarak her daire biri müslüman, diğeri gayri müslim iki vekil seçti. İkinci aşamada vekiller şehremânetinde toplanarak beşi müslüman ve beşi gayri müslim toplam on mebusu belirledi. Bu arada Meclis-i Umûmî'ye uygun bir çalışma yerinin tesbiti için görevlendiri­len komisyon Ayasofya civarındaki eski darülfünun binasında karar kıldı. Tâdil ve tamir edilen binada padişahın, hükümet üyelerinin ve ziyaretçilerin meclis çalış­malarını izleyebilmeleri için yerler yapıl­dı. Ayrıca konuşmaları zaptetmek üzere bir yazı heyeti oluşturuldu ve stenograf­lar istihdam edildi.



Meciis-i Umûmî, 19 Mart 1877'de Dol-mabahçe Sarayı'nın Muayede Salonu'nda yapılan, II. Abdülhamid, devlet erkânı, ulemâ, ruhanî liderler ve yabancı misyon şeflerinin katıldığı bir merasimle açıldı. Açılış nutkunu padişah adına Mâbeyn-i Hümâyun başkâtibi Küçük Said Paşa'nın okuduğu törene ülkenin uzak yörelerin­den gelen bazı mebuslar yetişemedi. Me­buslar ertesi gün mecliste padişaha ve vatana sadık kalacaklarına ve anayasa hükümlerine uyacaklarına dair yemin ede­rek göreve başladılar. Padişah meclisin gizli oyla belirlediği kişiler arasından Ahmed Vefik Paşa'yı başkanlığa tayin etti.



Meclis öncelikle çalışma biçimini belir­leyen geniş ve ayrıntılı bir iç tüzük hazır­ladı (13 Mayıs 1877). Başkanlık divanı baş­kan, iki başkan vekili ve iki kâtipten oluş­maktaydı. Meclis kendi içinde beş şubeye ve muhtelif encümenlere ayrılmıştı. Her encümenin başkanı, başkan vekili ve yazı İşleri birimi mevcuttu. Encümenler hazır­ladıkları mazbataları başkana sunar, ay­rıca bastırılan mazbatalar üyelere dağıtı­lır, konu hakkındaki son karan genel ku­rul verirdi. Oylama ayağa kalkarak, el kal­dırarak veya görevlilerin elindeki sandık­larla oy pusulalarını toplamak şeklinde olabildiği gibi gizli oy usulüyle de yapıla­bilirdi. Anayasa değişikliğinin veya hükü­met üyelerinden biri hakkında verilen soru önergesinin kabul edilebilmesi için üyelerin üçte ikisinin oyu gerekmektey­di. Vatandaşlar kimliğini ve adresini be­lirtmek şartıyla meclise dilekçe verebilirdi. Bunlar dilekçe encümeninde görüşü­lerek ilgili yere havale edilirdi.



Oturumlar, genel tartışmaların yapıldı­ğı dinleyiciye açık, dinleyicilerin olmadığı özel ve mebuslarla kâtipler dışında kim­senin alınmadığı gizli toplantılar şeklinde üç tarzda yapılabilirdi. Üyeler, müzake­relerde ileri sürdükleri fikirlerden veya kullandıkları oylardan dolayı suçlanamaz ve meclis kararı olmadıkça tutuklana­mazdı. Müzakere zabıtları redakte edile­rek Takvîm-i Vekâyi' adlı resmî gazetey­le kamuoyuna da duyurulmaktaydı.

Meclisin esas görevi kanun yapmak ve yıllık bütçe kanununu inceleyip kabul et­mekti. Yeni kanun teklif etme veya eski­leri değiştirme hakkı hükümete ait olup mebusların bu hakkı kullanabilmeleri padişahın iznine bağlıydı. Teklif öncelikle Şûrâ-yı Devlete havale edilir, burada ge­rekli işlemler yapıldıktan sonra hüküme­te mebuslara gönderilirdi. Hükümet mebus teklifi meclis başkanına, başkan da ilgili komisyona havale ederdi. Komis­yondan tekrar başkana gelir ve o da ge­nel kurula sunardı. Tasarı burada iki de­fa görüşülürdü. Birinci görüşmede genel hatlarıyla incelenir, maddeleri okunur ve konu hakkında söz almak isteyenler be­lirlenirdi. Beş gün sonra yapılan ikinci görüşmede maddeleri tek tek müzakere edilirdi. Bütçe tasarıları fasıl fasıl tartışı­lır, ardından da kanun veya bütçe tasarı­sının tamamı oylanırdı. Mecliste kabul edilen tasarı Hey'et-i A'yân'a gönderilir, burada da görüşülüp onaylandıktan son­ra padişahın tasdikiyle kanunlaşırdı. Red­dedilen tasarılar ise o yıl içinde tekrar meclis gündemine getirilemezdi.



Anayasaya göre hükümet meclise karşı değil padişaha karşı sorumluydu. Ancak bir mebus hükümet üyelerinden biri hak­kında şikâyette bulunur ve meclisin üçte iki çoğunluğu şikâyeti haklı bulursa o ve­kil Dîvân-ı Âlî'ye gönderilebilirdi. Ayrıca hükümetle meclis arasında bir anlaşmaz­lık çıkar ve iki taraf da görüşlerinde ısrar ederse padişah yeniden seçim yapılmak üzere meclisi feshedebilir veya hüküme­ti değiştirebilirdi. Hükümet, meclisin ka­palı olduğu dönemlerde Meclis-i Meb'û-san'in toplanmasına kadar geçerli olmak üzere gerektiğinde geçici kanunlar çıka­rabilirdi. Hükümet üyeleri istediklerinde Meclis-i Umûmî'nin her iki kanadındaki toplantılara katılabilir, Meclis-i Meb'ûsan da çoğunlukla alacağı bir kararla hükü­met üyesini çağırıp izahat isteyebilirdi.



Değişik dinî grupların temsilcilerinin bulunmasından dolayı cuma ve pazar günlerini tatil olarak belirleyen meclisin birinci faaliyet devresi 28 Haziran 1877'-de sona erdi. Bu süre zarfında iç tüzüğün­den Osmanlı-Rus savaşına ve matbuat nizâmnâmesine kadar pek çok konuyu görüştü. Seçim kanunu henüz hazırlan­madığı için İkinci dönem mebusları da yi­ne geçici talimata göre seçildi ve meclis 13 Aralık 1877"de sade bir törenle açıldı. Elli altısı müslüman, kırkı gayri müslim olmak üzere doksan altı üyesi vardı. Sa­vaşın, iç ve dış sorunların gölgesinde ça­lışmalarını yürüten bu meclis birinciye oranla hükümete karşı daha sert bir üs­lûp kullandı. Meclisle hükümet ve saray arasında oluşan gerilim, anayasanın ken­disine verdiği yetkiye dayanan II. Abdül-hamid'in 13 Şubat 1878'de meclisi süre­siz olarak tatil etmesiyle son buldu. Kara­rı ertesi günkü toplantıda öğrenen me­buslar memleketlerine geri döndü.



Yaklaşık otuz yıllık bir aradan sonra 23 Temmuz 19O8'de Meşrutiyet ilân edildi ve anayasanın yeniden yürürlüğe konula­rak Meclis-i Umûmî'nin açılacağı kamuo­yuna duyuruldu. Ancak hâlâ bir seçim ka­nunu yoktu. Bunun üzerine 1. Meşrutiyet döneminde Meclisi Meb'ûsan'da görüşü­lüp kanunlaşmayan İntihâb-ı Meb'ûsan Kanun Lâyihası Takvîm-i Veköyi'de ya­yımlandı. Ayrıca İntihâb-ı Meb'ûsan Ka­nunnâmesinin Sûret-i İcrasına Dair Tali­mat Lâyihası hazırlanarak taşraya gönde­rildi. Daha sonra yapılan bazı küçük de­ğişikliklerle birlikte bu iki metin 1908. 1912,1914 ve 1919 seçimlerine esas teş­kil etti. Buna göre her sancak bir seçim dairesi ve her nahiye de bir seçim şube-siydi. Erkek nüfusu 25.000 ile 75.000 arasında olan sancaklardan birer mebus seçilecekti. Seçimler iki dereceli olup bi­rinci seçmenler ikincileri ve onlar da me­busları seçmekteydi. Seçmen yaşı yirmi beş, seçilebilme yaşı ise otuzdu. Müker­rer oy kullanımının önlenebilmesi için seç­menlerin nüfus cüzdanlarına "görülmüş­tür" kaydı düşülmüştü.



İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Ahrar Fırkası'nin katıldığı 1908 seçimlerini İtti­hatçılar ezici bir çoğunlukla kazandı. 17 Aralık 1908'de yapılan görkemli bir açılış töreniyle Meclis-i Meb'ûsan tekrar faali­yete geçti. II. Abdülhamid adına açılış nutkunu okuyan Mâbeyn-i Hümâyun baş­kâtibi Ali Cevad Bey'in ardından padişah da birkaç cümlelik bir konuşma yaptı. Merasim yeniden düzenlenip meclise tah­sis edilen eski parlamento binasında yapıldı. Meclis-i Umûmî bu bina dar gelince bir ara Çırağan Sarayı'na taşındı; ancak çıkan bir yangında sarayın kullanılamaz hale gelmesi üzerine Cemile Sultan'a ait olan Fındıklı Sarayı satın alınarak meclise tahsis edildi ve kapanıncaya kadar faali­yetlerini burada sürdürdü. Meclisin gü­venliğini başlangıçta İtfaiye Alay Kuman­danlığı, daha sonra ise yeni kurulan Mec­lis-i Umûmî Muhafız Bölüğü sağladı.



Anayasada bazı değişiklikler yapılarak meclisle padişah ve hükümet arasındaki ilişkilerle meclisin kendi yapısı esaslı bir şekilde düzenlendi (15 Ağustos 1909). Tahta çıkan padişahın Meclis-i Umûmî'-de şeriata ve anayasa hükümlerine uya­cağına, vatana ve millete sadık kalacağı-na dair yemin etmesi esası getirildi. Diğer Önemli değişiklik de hükümet üyelerinin sadrazam tarafından belirlenip padişa­hın onayıyla tayin edilmesi keyfiyetiydi. Ayrıca hükümet genel siyaseti itibariyle müştereken ve her vekil de kendi faaliyet alanıyla ilgili olarak münferiden meclise karşı sorumlu tutuldu. Artık neşredilen kanunların üzerinde hükümet üyelerinin yanında padişahın da imzasının bulunma­sı anayasal bir zorunluluktu. Ayrıca padi­şahın meclisi feshedebilme prosedürü zorlaştırılarak bunun için Meclis-i A'yân'ın da onayını alması şartı getirildi. Fakat meclis üzerinde hâkimiyet kurmak iste­yen İttihatçılar 28 Mayıs 1914'te Meclis-i A'yân'ın bu yetkisini kaldırarak meclisin feshini kolaylaştırdı.



Meclis bu değişikliklerle hükümete kar­şı biraz daha güçlü bir konuma getirildi. Nitekim hükümetle arasında görüş ayrı­lığı meydana gelir ve hükümetin isteği meclis tarafından ikinci defa reddedilir­se hükümet ya meclisin görüşünü kabul etmek veya istifa etmek zorundaydı. Ayrıca verilen soru önergesi sonucunda meclisten güvenoyu alamayan vekilin hü­kümet üyeliği, güvenoyu alamayan sad­razam olursa hükümet düşmekteydi. Bu şartlarda meclisi ikna edemeyen bir hü­kümetin iktidarda kalma şansı zayıftı. Ay­rıca eski kanunları tâdil veya yeni kanun teklif etme yetkisi hükümete, Meclis-i Meb'ûsan'a ve Meclis-i A'yân'a kadar ge­nişletildi. Ancak meclislerden birinin ha­zırladığı kanun teklifi diğeri tarafından da onaylandıktan sonra padişahın irade­sine sunulabilirdi. Padişah teklifi düzel­tilmek üzere geri gönderebilirdi. Bu du­rumda düzeltilen metnin onaylanabilmesi için meclisin üçte ikisinin oyu gerekmek­teydi. Başkanını ve başkan vekillerini seç­me hakkı da meclise verîldi. Bu arada Meclis-i Umûmî'nin yetkileri genişletildi. Nitekim padişahın barış, ticaret, tebaa­nın temel haklan, arazi terki veya ilhakı gibi önemli konularda meclisin onayını al­ması gerekiyordu.



Çoğunluğu elinde bulunduran İttihat­çılar, kendilerine karşı muhalefetin gittik­çe artması üzerine konumlarını güçlen­dirmek ve muhalefeti sindirebilmek için 18 Ocak 1912'de meclisi feshederek er­ken seçime gitti. İktidarın gücünü ve im­kânlarını kullandıkları gerekçesiyle bu se­çim muhaliflerce "sopalı seçim" olarak nitelendirildi. Hürriyet ve İtilâf Fırkası etrafında kümelenen muhalefetin seçim sonuçlarına yaptığı itirazlar geçiştirildi ve sadece altı muhalif mebus meclise gire­bildi. Meclis, bütün bu sorunların gölge­sinde 18 Nisan 1912'de ikinci dönem ça­lışmalarına başladı. Ancak İttihatçılar'ın uygulamalarından rahatsız olan muhale­fet gittikçe güçlendi. Yeni kurulan Gazi Ahmed Muhtar Paşa hükümetinin prog­ramında, geçen seçimlerin kanunlara uy­gun yapılmadığı ve memurlarla askerle­rin politikaya karıştığı şeklindeki ifadeler mecliste büyük tartışmalara sebep oldu. Ahmed Muhtar Paşa bu gerilim üzerine Meclis-iA'yân'ınoluruyla4 Ağustos 1912'de meclisi feshettirdi.

Balkan Savaşı yüzünden 1914 yılına ka­dar seçim yapılamadı. Bu arada İttihat­çılar, 23 Ocak 1913'te Babıâli Baskını ola­rak adlandırılan bir darbeyle iktidarı ele geçirdi. Mahmud Şevket Paşa'nın öldü­rülmesi üzerine kurulan Said Halim Paşa hükümeti seçim hazırlıklarına başladı. O zamana kadar siyasî iktidarı perde arka­sından yönlendiren İttihat ve Terakki Ce­miyeti artık ön plana çıktı ve seçimlere tek başına katıldı. 14 Mayıs 1914'te açılan ve I. Dünya Savaşı yıllarında muhalefet ol­maksızın bir savaş meclisi olarak faaliyet­lerini sürdüren meclis pek çok geçici ka­nun çıkardı. Mondros Mütarekesi'nin ardından 21 Aralık 1918'de Padişah Vah-deddin tarafından feshedildi.



II. Meşrutiyet döneminin dördüncü ve son seçimleri sancılı bir ortamda yapıldı. 2 Ekim 1919'da kurulan ve Anadolu'daki Kuvâ-yi Milliyyeciler'le iyi ilişkiler içinde olan Ali Rızâ Paşa hükümeti seçime git­me kararı aldı. Aralık ayının ilk yarısında yapılan seçimlere Rumlar ve Ermeniler katılmadı. Vahdeddin'in hastalığını ileri sürerek gelmediği meclisin açılışı 12 Ocak 1920'de savaş şartlarında İstanbul'a ula­şabilen yetmiş iki mebusla yapıldı. Mus­tafa Kemal Paşa meclis başkanlığına kut­lama mesajı gönderdi. Müdâfaa-i Hukuk-çular'ın ağırlıkta olduğu bu son Osmanlı Meclis-i Meb'ûsanı hayli kısa süren faali­yet süresi içerisinde Mîsâk-ı Millî Beyannâmesi'ni ilân etti. 1 6 Mart 1920'de İs­tanbul İtilâf kuvvetleri tarafından işgal edildi ve İngilizler bir süre sonra Meclis-i Meb'ûsan'ı basarak Rauf (Orbay) Bey baş­ta olmak üzere bazı Müdâfaa-i Hukukçu mebusları tutuklayıp Limni'ye ve Malta'ya sürdü. Bunun üzerine varlığını kanıtla­mak isteyen meclis kendi iradesiyle oturumlarına ara verdi; nihayet 11 Nisan'da padişah iradesiyle kapatıldı. On iki gün sonra 23 Nisan'da Ankara'da Büyük Mil­let Meclisi açıldı ve mebusların bir kısmı Ankara'ya geçerek yeni meclise katıldı.

Meclis-i Meb'ûsan II. Meşrutiyet döne­minde etkin bir yasama süreci geçirdi. Anayasa değişikliklerinin yanında pek çok önemli kanun çıkardığı gibi gensoru öner­geleriyle de hükümeti denetleme göre­vini etkili bir şekilde sürdürdü. Nitekim 1909"da meclisle anlaşmazlığa düşen Kıb­rıslı Kâmil Paşa hükümetini güvensizlik oyuyla düşürdü. Bu hükümet meclis ta­rafından güvensizlik oyuyla düşürülen ilk hükümetti. Ayrıca II. Abdülhamid'in taht­tan indirilmesi gibi Önemli bir siyasî olay­da faal rol oynadı.



Bibliyografya :



Ahmed Midhat, Üss-iİnkıiâb,İstanbul 1295/ 1878, II. 218-284; "Heyet-i Meb'ûsan Nizâm-nâme-i Dahilîsi", Düstur, Birinci tertip, İstan­bul 1299, IV, 36-58; M. K., Türkiye'de Meclis-i Meb'ûsan, Kahire 1907; LütfiSimâvi, Osmanlı Sarayının Son Günleri (s.nşr. Şemsettin Kutlu), İstanbul, ts. (Hürriyet Yayınlan), s. 125; Mec-İİs-i Meb'ûsan Zabıt Ceridesi: 1293/1877 (der. Hakkı Tank Us), İstanbul 1939-54, [, 4-19; 11,4-14; Suna Kili-A. Şeref Gözübüyük, Türk Anaya­sa Metinleri, Ankara 1957; R. Devereux, The First Ottoman Constitutional Period, Baltimore 1963; Recai G. Okandan. Âmme Hukukumu­zun A nahattarı, İstanbul 1977; Servet Arma­ğan, "Memleketimizde İlk Parlamento Seçim­leri", Armağan: Kanun-u Esasî'nin 100. Yılı, Ankara 1978, s. 149-167; Tank Zafer Tunaya. Türkiye'de Siyasal Partiler, İstanbul 1986-89, 1, tür.yer.; il, 9-16; III, 161-187,192-196; Bülent Tanor, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri: 1789-1980, İstanbul 1996, s. 100-123, 134-152; ihsan Güneş, Türk Parlamento Tarihi, Ankara 1997, I, tür.yer.; Bekir Sıtkı Baykal. "93 Meşru­tiyeti". TTK Belleten, VI/21-22 (1942), s. 45-83; Cemil Koçak, "Meşrutiyet'te Heyet-i Ayan ve Heyet-i Mebusan", TCTA,W, 961-973; Zafer Toprak, "Meşrutiyet'te Seçimler ve Seçim Mev­zuatı", a.e., IV, 973-976. Ali Akyıldız

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 121492

ulkucudunya@ulkucudunya.com