« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Mar

2011

Aşıkpaşazade (ö. 889/1484'ten sonra)

01 Ocak 1970

Osmanlı tarih yazarı.

Asıl adı Derviş Ahmed, mahlası Aşıkî1-dir. Fakat daha çok büyük dedesi olan Âşık Paşa'ya nisbetle Âşıkpaşazâde adıy­la anılır. Hayatı hakkındaki bilgiler he­men sadece yazmış olduğu Osmanlı ta­rihine dayanmaktadır. Kendi ifadesine göre 803 (1400) yılı civarında [Târih, s. 35) Amasya sancağının Mecitözü kaza­sına bağlı Elvan Çelebi köyünde doğdu. Küçük yaştan itibaren tekke çevresinde yetişti, çok gezdi ve zamanın ünlü şah­siyetleriyle tanıştı. Gençlik yıllarında bir müddet Geyve'de Yahşi [Keşfü'z-zunûn,1,283rte Bahsi) Fakih'in evinde kaldı. Fet­ret Devri'nin bazı olaylarına ve II. Mu-rad'la Düzmece Mustafa arasındaki mü­cadeleye şahit oldu. Bir süre Konya'da Sadreddin Konevî Zâviyesi'nde misafir olarak kaldı ve Şeyh Abdüllatîf el-Kudsî'-den el aldı. 1437'de hacca gitti, dönüş­te Mısır'a uğradı. Daha sonra Paşa Yiği-toğlu İshak Bey'in himayesinde bir müd­det Üsküp'te kaldı. II. Murad'ın bazı se­ferlerine katıldı ve onun iltifatını kazan­dı. Fâtih Sultan Mehmed'in, şehzadeleri Mustafa ve Bayezid'in sünnetleri müna­sebetiyle 1457 yılında Edirne'de yaptır­dığı şenliklere katildi; bu sırada Fâtih'­ten bazı ihsanlar gördü. 874'te (1469-70) kızı Râbia'yı müridi Şeyh Seyyid Ve-lâyet'le evlendirdi. Meşhur tarihini ta­mamladığı 1484 yılında yaşı seksen beş civarında idi. Onun büyük bir ihtimalle bu tarihten sonra öldüğü kabul edilmek­tedir. Mezarı da muhtemelen İstanbul'­da Haydar mahallesinde büyük dedesi Âşık Paşa adına inşa ettirdiği cami ha-zîresindedir.

Âşıkpaşazâde daha çok Tevârîh-i ÂI-i Osman adlı eseriyle tanınmaktadır. Ha­yatının sonlarına doğru yazmaya başla­dığı tarihinin Yıldırım Bayezid devrine kadar gelen kısmını Yahşi Fakih'in me-nâkıbnâmeşinden, bu padişahın 1391 'de Macarlar'la yaptığı savaşı Kara Tİmur-taş'm oğlu Umur Bey'den. 1402'deki An­kara Savaşı'nı bu savaşta solak* olarak bulunan birinden nakletmiş, II. Murad ve Fâtih dönemlerini ise bizzat kendi göz­lemlerine dayanarak kaleme almıştır. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Fâtih devri sonlarına (eserin çeşitli yazmalarında bitiş tarihi farklıdır) kadar gelen bu eserde konular bablar ve soru - cevap şeklinde ele alınmıştır. Müellifin yaşına ve muh­temel ölüm tarihine bakılırsa 166. bab-dan sonraki kısımların başkaları tarafın­dan eklenmiş olabileceği düşünülebilir.

Çoğu yurt dışında olmak üzere ondan fazla yazma nüshası bulunan Âşıkpaşa­zâde Târihi'nm üç ayrı neşri vardır. Ese­rin ilk neşri Alî Bey tarafından yapılmış­tır (İstanbul 1332). Bu neşirde eser 1502 yılına, Friedrich Giese (Leipzig 1929) neş­rinde 1492'ye kadar gelir. Atsız'ın yap­tığı neşir ise (İstanbul 1949) eserin 161 babını ve sadece Âlî Bey neşrinde bu­lunan "Fasıl" adlı son bölümünü ihtiva eder. Yakın zamana kadar pek tanınma­yan Âşıkpaşazâde Târihi'nm asıl Öne­mi, ilk standart Osmanlı tarihlerinden biri olmasından gelir. Eser daha yazıl­dığı devirde Neşri'nin Cihannümâ'sına kaynak olmuş, ancak XVI. yüzyıl Os­manlı tarihçileri genellikle Neşrî'nin da­ha derli toplu olan eserini kullanmayı tercih etmişlerdir. Diğer taraftan, muh­temelen Kâtib Çelebi'nin biraz hafife alan ifadesinden {Keşfü'z-zunûn, I, 283) dolayı uzun süre unutulan Tevârîh-i Âî-i Os­man, gerçek ve modern mânada ilk defa Hammer tarafından kullanılmıştır. Ma­hiyeti itibariyle anonim Tevârîh-i Âl-i Osman'lardan pek farklı olmayan eser, gerek muhtevası gerekse konuşma dili­ne yakın ve devrinin yazı dilini aksetti­ren sade üslûbu bakımından orta taba­ka ve özellikle askerî zümreler arasın­da okunmak üzere bir nevi halk destanı tarzında yazılmıştır. Anonim tarihlerden farklı özelliği ise Osmanlı padişahlarını birer "mücahid gazi" olarak görmesi, devletin kuruluşunda ve bilhassa Anado­lu'da İslâmî Türk kültürünün yerleşme­sinde büyük rolleri olan "abdâlân-ı Rûm", "gâziyân-ı Rûm" ve "bâciyân-ı Rûm" gi­bi ahî kuruluşları hakkında bilgiler ver­mesidir. Esere yer yer serpiştirilen ve bir kısmı Ahmedrnin İskendernâme'-sinden alınmış olan nazım parçalarının ise edebî bir değeri yoktur.

BİBLİYOGRAYFA:

Âşıkpaşazâde. Târih, s. 35, 66, 79, 135, 139, 205; a.e. (Atsız), s. 79-80; Mecdf, Şakâik Ter­cümesi, s. 352; Keşfü'z-zunûn, I, 283; Ayvan-sarâyî, Hadîkatü'l-ceuâmi', 1, 153; Osmanlı Müellifleri, III, 84; Hammer (Ata Bey), I, 27; Ba-binger (Üçok), s. 38-42; Banarlı, RTET, I, 498-499; V. L. MĞnage, "Osmanlı Tarihçiliğinin Başlangıcı" (trc. Salih Özbaran), TED, sy. 9 (1978), s. 227-240; M. Şâkir Olkütaşir, "Âşık Paşazade", İTA, I, 600-602; M. Fuad Köprülü, "Âşık Paşa-zâde", İA, I, 706-709; Fr. Taeschner, "'Âşhik-Paşha-zâde", 0*(Fr.), I, 720.

Abdülkadib Özcan

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 119743

ulkucudunya@ulkucudunya.com