Acı çekmekten zevk mi alıyorlar?
Rahmi TURAN 03 Temmuz 2007
BAŞBAKAN ’a şirin görünmek için ısmarlama anketler yapıyorlar ve bu arada bol bol para kazanıyorlar. Helal olsun!... AKP, anket konusunda bir hali cömert... Kamuoyu araştırma kuruluşlarına para dağıtıyor, gelen güzel rakamları görünce moral buluyor.
Bir şirket, AKP oylarını yüzde 43’e yükseltiyor, başka bir şirket yarışta geri kalmamak için oy oranını yüzde 45’e çıkarıyor... Artıran artırana...
Bu rakamlara bakınca, elimde olmadan gülümsüyor "Vay canına, bizim milletimiz bu kadar mazoşist mi? Acı çekmekten bu kadar mı zevk alıyor? Kendisini paspas gibi çiğneyen, halı döver gibi silkeleyen iktidara, geçen seçimden 10 puan daha yüksek oyu nasıl veriyor?" diye düşünüyorum.
Sonuçlar, kamuoyu araştırma şirketlerinin dediği gibi çıkarsa (ki ben hiç inanmıyorum) halkımız her türlü sıkıntıyı, eziyeti, cefayı hak etmiş demektir. Her ulus kendine layık olan idareyi seçer çünkü...
Kamuoyu anketlerinin tam tersine, halkımızın akıllı ve sağduyulu olduğu, 22 Temmuz’da iktidara hak ettiği dersi vereceği inancındayım!
* * *
Başbakan Erdoğan "Bizim sözümüz senettir" diye gürlüyor. "İşsize iş, yoksula aş, memur, işçi ve emekliyi ezdirmeyecek maaş" verecekmiş... "Versin" diyelim ama...
Aynı vaatleri 2002 seçiminde de yapmıştı... Ne kadarını tutabildiğini gördük.... Senetler, karşılıksız çekler gibi hiçbir işe yaramamıştı...
Neyse ki, AKP’nin yeni seçim bildirgesinde "Türban sorunu" yok... Başbakan yolsuzlukla mücadele edeceklerini vaat ediyor ama milletvekili dokunulmazlığına da hiç değinmiyor.
Geçen dönem Meclis’te, suç dosyaları rafta bekleyen 100’den fazla AKP milletvekili vardı. Hiçbiri yargılanamadı. Bu dönem, kaç sanık milletvekili AKP grubunda yer alacak ve yargılanmaktan kurtulacak bakalım?
Milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmadıkça "yolsuzlukla mücadele" sözü inandırıcı olmayacak ve ülkemizin yolsuzluklara ilişkin imajı bu dönem de kötü olacak ne yazık ki...
* * *
Abdullah Gül seçim meydanlarında "Erdoğan’ın dava arkadaşı, büyük devlet adamı" diye anons ediliyor ve Erdoğan kadar, hatta ondan da fazla alkış topluyor.
Abdullah Gül’ün en büyük numarası, cumhurbaşkanlığı seçiminde ayak oyunlarıyla hakkı yenilmiş mazlum politikacı rolünü oynaması ve muhalefeti acı bir dille yana yakıla eleştirmesi... Etkili oluyor doğrusu... Erdoğan’ın taktiği ise doğrudan hücum...
İşsizliğe, gelir dağılımındaki çarpıklığa, tarımla geçinen insanlarımızın sıkıntılarına, emeklilerin içler acısı perişanlığına değinmeden rakiplerine vuruyor, özellikle CHP’yi suçlayıp, kendilerinin çok çok iyi, rakiplerinin ise çok çok kötü olduğunu anlatıyor. Bu arada taraftarlarının "Vur vur inlesin, münafıklar dinlesin!" sloganlarıyla mest oluyor tabii...
* * *
CHP etkili bir biçimde eleştiriyor, iktidarın Kuzey Irak’a girmeme sözü karşılığında ABD’den bir milyar dolar hibe aldığını iddia ediyor. MHP daha haşin gidiyor, AKP’nin, terör çetesinin uzantısı olan bağımsızlarla koalisyon arayışına girdiğini söyleyerek "Demek ki tek başına iktidara gelemeyeceklerini kendileri de biliyor... Terör, iktidarın sözlerinden cesaret alıyor. Türkiye bu tehlikeli ortaklığa geçit vermeyecektir" diye haykırıyor.
Bu arada muhalefet mitinglerinde görülen bir pankart da hayli ilgi çekici:
"Ağzından bal akanlara, kalbi zehir saçanlara inanma!"
Düşündüm ama bulamadım... Ağzından bal akan, fakat kalbi zehirsaçan, kim ola ki?