OSMANLI DEVLET’NDE ANAYASALI YÖNETİM FAALİYETLERİ VE MİTHAT PAŞA’NIN ANAYASA TASLAĞI
Soyalp TAMÇELİK 01 Ocak 1970
GİRİŞ
Devletlerin hayatında, istibdat rejiminden hukuk devletine geçis, sadece siyasî
ve hukukî bir rejim degisikliginden ibaret degildir. Gelismis devlet dedigimiz içtimaî
toplulugun, en yüksek tekâmül seviyesi, devlet suuruna eristigi andır.
Hükûmet ve idare edenlerin sahsî takdir ve arzularına göre idare edilen veya
onlara hususî menfaatler saglayan cemiyetler, bugünkü mânada birer içtimaî müessese
vasfına haiz degildirler. Bu topluluklar, sahsî menfaat ve ihtiraslarını gerçeklestirmeye
çalısan, suursuz ve ufuksuz topluluklardır.
Devleti olusturan müsterek suur ve menfaatin, milliyet fikri ve suuru, kollektif
ihtiyaçlar ve amme menfaati gibi fikirlerin cemiyet içinde yayılması ve bu suretle
devlet fikrinin gelismesi, içtimaî müessese vasfını kazandırır. Aslında bu da devlet
için kâfi degildir.
Müsterek suur ve menfaat haricinde, topluluk kuvvetini kullanmalarına hukuk
kaidesi ve müesseseleriyle mâni olacak idarecilerin, belli bir seviyeye erismis olması
lâzımdır. _ste bundan sonra devlet dedigimiz siyasî topluluk, tam bir içtimaî müessese
haline gelmis ve hukuk devleti vasfını kazanmıs olur. Gerçek demokrasi de ancak
böyle bir içtimaî çevrede ve bu sartlar altında gerçeklesebilir. Devlet fikri ve suuru
tesekkül etmedikçe, kamu kudreti bu fikre ve suura baglı olmadıkça ve bunu temin
edecek hukukî temayüller gelismedikçe, içtimaî müessese vasfına haiz bir hukuk
devleti ve buna baglı gerçek demokrasi olamaz.
Buna baglı olarak Osmanlı Devleti’nin bilhassa XV. ve XVI. yüzyıllarda
kuvvetli bir devlet nizamı ve büyük bir medeniyet kurdugu hakikâttir. Ancak XVI.
yüzyıldan sonra Osmanlı medeniyet ve devlet müesseseleri ile beraber, devletin
çekirdegini teskil eden müsterek suurun da zayıfladıgı, devlet mefhumunun bir
menfaat vasıtası haline geldigi ve idare edenlerin, devlet kuvvetini sahsî ihtiras ve
menfaatlerine alet ettikleri de bir gerçektir.
Bilindigi gibi medenî dünyada büyük inkılâplar, fikir hareketlerinde dogar;
siyasî mücadeleler fikirler etrafında cereyan eder(1). Bu fikir hareketlerinde ve
mücadelelerinden yeni yeni içtimaî müesseseler dogar veya mevcut müesseseler yeni
sartlara intibak ederek tekâmül eder. Fikir hareketlerin ve belirli siyasî akımlara
_________________________
(1) Resat Kaynar, Türkiye’de Hukuk Devleti Kurma Yolundaki Hareketler, _stanbul, 1960, s. V.
dayanmayan mücadeleler ise halkların veya toplulukların, menfaat çatısması olmaktan
ileri gidemezler. Böylece devleti olusturan topluluklar, yaratıcılık ve tekâmül
özelliklerinden mahrum kalırlar. Fakat Türk halkında bu durum biraz farklıdır. Zirâ
Tanzimatçılarımız, Mesrutiyetçilerimiz ve Cumhuriyetçilerimiz, ortaçagdan kalan
düsünce ve müesseseleri yıkarak, çagdas medeniyetin çerçevesi içinde, demokratik
kuralların ve müesseselerin gelismesine, elverisli bir zemin hazırlamıslardır.
Her ne kadar Mesrutiyet hareketi, zayıf, tam benimsenmemis ve devlet
müesseselerinde ikilik meydana getirmisse de, yeni bir düsünceye, inkılâba ve hukuk
fikrine dayandıgı için yasama sansı olmustur. Bu bakımdan siyasî tarihimizde mühim
bir yer almakta ve bu yerini, her zaman için muhafaza etmektedir. Aslında bizde
hukuk devleti kurma mücadelesi, Fransız _htilâli’nde oldugu gibi, “Milli
Hâkimiyet”(2) hareketleri ile baslamaz. 1876 “Genç Osmanlılar” hareketine kadar
hukuk devletinden amaç, padisahta toplanan, kamu kuvvetinin kötüye kullanılmasını
önleyecek, bir devlet idarenin kurulmasından ibarettir. Fakat bu, daha sonra yerini
demokratik kuralların ve müesseselerin yer aldıgı, hukuk devleti kurma arzusuna
bırakmıstır.
Aslında XVII. ve XVIII. yüzyıllar Osmanlı Devleti’nin gerileme ve çöküs
dönemine girdigi yıllardır. XIX. yüzyıl ise bu çöküsün durdurulması için alınan
tedbirlerle geçmistir. Selim III. ve Mahmud II.’un reformları, Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu,
Islahat Fermanı gibi halka birtakım haklar tanıyan fermanlar, padisahlar
tarafından verilmistir. Bütün bu gelismeler, anayasalı devlet yönetimine giden,
kilometre taslarından birisi olmustur. Osmanlı Devleti’nin, ilk yazılı anayasası olarak
kabul edilen, 1876 Kanûn-i Esasî’si, bu açıdan büyük bir önem tasımaktadır.
Gerçek su ki, XIX. asır, geleneksel askerî harekâtların geçerliligi yanında, bir
diplomasi asrı olarak da degerlendirilebilir. Güçlü oldugu devirde, diplomasiyi siyasal
bir gaye olmaktan ziyade siyasî bir nezaket ritüeli olarak algılayan Osmanlı idarecileri,
bu yüzyılda diplomasinin önemini kavramakla kalmayıp, belki ona gereginden fazla
ehemmiyet atfederek, siyaset kavramıyla aynîlestirdiler(3). _ste bu dönemin ve bu
anlayısın en parlak simâsı, Ahmet Mithat Pasa olmustur. _yi devlet adamının, ancak
iyi diplomat addedildigi bir devrin mahsulü olan Mithat Pasa, Bâb-ı Âli
bürokrasisinde(4) de agırlıgını her zaman hissettirmistir.
Kanûn-i Esasî’nin hazırlanması safhasında, bugüne kadar bilinen tasarıların
dısında, iki ayrı tasarı daha vardır. Bilindigi gibi Mithat Pasa’nın tasarısı dısında,
anayasal taslak olarak Said ve Süleyman Pasaların tasarılarını da saymak mümkündür.
Bu tasarılar, çesitli arastırmalarda ele alınarak incelenmisse de maalesef tam
anlamıyla aydınlatıldıgını iddia etmek, oldukça güçtür.
Aslında Abdülhamid II., cülûs Hatt-ı Hümâyûn’unda siyasal yönetim açısından
birtakım kazançlar elde etmistir. Bu yüzdendir ki, Mesrutiyetçiler, büyük bir hayal
kırıklıgına ugramıslardır. Bu sırada Rusya, savas hazırlıklarına girismis, hıristiyan
_________________________
(2) Resat Kaynar, a.g.e., s. 1.
(3) Bayram Kodaman – Ahmet Turan Alkan: “Tanzimatın Öncüsü Mustafa Resid Pasa”, 150. Yılında
Tanzimat, T.T.K. Yay., Ankara, 1992, s. 8-9.
(4) Bayram Kodaman – Ahmet Turan Alkan: “Tanzimatın Öncüsü Mustafa Resid Pasa”, s. 4.
azınlıkların durumunu bir kez daha kurcalamıs ve bundan hareketle _stanbul’da,
devletlerarası bir konferansın toplanması için faaliyette bulunmustur. Dev sorunların
altında ezilen Rüsdü Pasa’nın sadrazamlıktan çekilmesi üzerine, Abdülhamid II., tek
kurtarıcı olarak görülen ve büyük agırlıgı olan Mithat Pasa’yı, bu makama getirmistir.
Aslında bu gelismelerin tamamı, Kanûn-i Esasî’ye giden yolu ardına kadar açmıstır.
Kanûn-i Esasî’nin hazırlıkları, yukarıda belirtilen çalkantılı ortam içerisinde
yürütülmüstür.
Bu esnada birkaç anayasa taslagı hazırlanmıstır. Mithat Pasa’nın “Kanûn-i
Cedid” adını tasıyan taslagı, hükümdarın yetkilerini kısıtlayıcı, Meclis-i Vükelâ’ya,
padisah karsısında kisilik, Meclis-i Mebusan önünde de sorumluluk kazandırıcı
özelliklere sahiptir. Mesrutiyet hazırlıklarının tamamını, Mithat Pasa’ya mal
edilmesini istemeyen Padisah, Said Pasa’ya Fransız anayasasını çevirtmistir. Bir baska
deyisle ikinci taslak, Mithat Pasa’nın hazırladıgı taslaga alternatif olarak ortaya
çıkmıstır. Buna istinaden anayasayı hazırlamakla görevli resmî bir komisyon
kurulmus ve çalısmalarına baslamıstır.
II. Mithat Pasa’nın Hayatı ve Sahsiyeti:
1822 yılında _stanbul’da dogan ve asıl adı Ahmet Sefik olan pasa, genç yasta
girdigi Divân-ı Hümâyûn Kalemi’nde gösterdigi basarı sebebiyle, “Mithat”(5) mahlası
verilmistir. Artık hep bu isimle anılan Mithat Pasa, çok yönlü bir idareci ve devlet
adamıdır. Bununla birlikte, Türk Anayasa Tarihi’ndeki yeri itibarıyla, bu vasıflarına
bir de “Anayasacılıgını” ilâve etmek gerekmektedir. Aslında devlet adamı ve
idarecilik özelligi, tarih incelenmeksizin hatıra gelmezse de Mithat Pasa denince akla
ilk gelen, Tâif zindanı ve acı sonu ile Kanûn-i Esasî ve I. Mesrutiyet’tir.
Mithat Pasa, Divân-ı Hümâyûn Kalemi’nden sonra 1840 yılında Sadaret
Mektubî Kalemi’ne atanmıs, 1844-1848 yılları arasında sırasıyla Sam, Konya ve
Kastamonu’da Divân Katipligi’de bulunmus ve sonraları Meclis-i Vâlâ’ya baglı
“Mazbata Odası Ser-halifeligi’ne” getirilmistir. Bir süre sonra “Meclis-i Vâlâ-yı
Âhkâm-ı Adliye Dairesi” Anadolu bölümü ikinci katipligine getirilmis ve bu görevde
iken, Sam ve Halep gümrükleriyle ortaya çıkan sorunları çözmek için kurulan
sorusturma komisyonluguna atanmıstır. Basarıyla sonuçlandırdıgı bu görevinden
sonra _stanbul’da, Kırım Savası dolayısıyla yürütülen siyasî müzakerelerde
bulunmustur(6).
Sadrazam Mustafa Resid Pasa’ya bir rapor sunarak, Balkanlar ve Rumeli’deki
sorunlarla birlikte, köklü önlemleri ayrıntılı olarak açıklamıs ve basarılı çalısmaları ile
kendisine duyulan güveni artırmıstır.
1859 yılında “Meclis-i Vâlâ-yı Âhkâm-ı Adliye Baskatipligi’ne” atanmıs ve
aynı yıl hükümete karsı girisilen irticaî bir hareket olan, “Kuleli Vak’ası” sanıklarının
sorgulanmasında, sorgu hakimi olarak görevlendirilmistir(7).
_____________________________
(5) M. Tayyib Gökbilgin: “Mithad Pasa”, _slâm Ansiklopedisi (_.A.), C. VIII, s. 270… Manası,
övülen, methedilendir.
(6) M. Aldan: “Mülkî _darede _z Bırakanlar: Mithat Pasa”, Türk _dare Dergisi, LIX(1987) 374, s. 249;
Gökbilgin: “Mithad Pasa”, _.A., C. VIII, s. 270.
(7) M. Aldan: “Mülkî _darede _z Bırakanlar: Mithat Pasa”, s. 250; Soyalp Tamçelik: “Mithat Pasa’nın
Anayasa Taslagı Üzerine Bir Deneme”, Türk Kültürü, XXXVII(Temmuz 1999) 435, s. 417.
Sadrazam Kıbrıslı Mehmed Pasa Nis, Vidin ve Rusçuk tarafından daha
evvelce Mithat Pasa’nın aldıgı önlemlerin yerinde olup, olumlu sonuçlar verdigini
bizzat görmesi üzerine, 1861 yılında Padisah Abdülmecid’e yaptıgı teklifin sonucuda,
Mithat Pasa, “vezirlik” rütbesi ve “pasalık” ünvanıyla, Nis Valiligi’ne atanmıstır(8).
Mithat Pasa, buradaki eskiyalık hadiselerini önleyerek, emniyet ve asayisini saglamıs,
_slâm ve Hıristiyan ahalinin barıs içinde yasamaları için etkin önlemler almıs,
bayındırlık, maliye ve idarî alanlarında basarılı çalısmalarla dikkati çekmistir.
Bu sırada Bâb-ı Âli’de, Islahat Fermanı’nda öngörülen iyilestirme
önlemlerinin gerçeklestirilmesi için çaba sarfedildigi bir dönemdir. Vilayetlerde
kurulacak yeni ve yapıcı bir idare düzeni üzerinde çalısmalar devam etmektedir. Bu
konuda Mithat Pasa’nın Nis vilayetinde uyguladıgı yöntemler benimsenmis ve 1863
yılında _stanbul’a çagrılarak kendisinden, vilayetler idaresi hakkında bir kanun tasarısı
hazırlanması istenmistir. Mithat Pasa’nın etkin katkısıyla bu tasarı, 1864 yılında,
“Tuna Vilayeti Kanunnâmesi” adı ile kabul edilmistir. Yeni sistemin uygulanacagı
örnek bir vilayet olarak Nis, Silistre ve Vidin eyaletleri birlestirilerek, Tuna Vilayeti
kurulmustur. Basına da Mithat Pasa, vali olarak atanmıstır. Akabinde de 1864 yılında
“Vilayet Nizamnâmesi” yayımlanmıstır(9).
Bir devlet genisligindeki Tuna Vilayeti’nde, vali sıfatıyla Mithat Pasa, asayis,
idarî teskilât, bayındırlık, ticaret, egitim ve askerî tersane mevzularında öyle isler
basarmıstır ki, _stanbul’da kendisini kıskananlar, Mithat Pasa’nın bir gün Mısır’daki
Kavalalı Mehmet Ali Pasa gibi, bagımsızlıga yönelen imtayazlar isteyecegini
yaymıslardır(10). Bu sebeple Mithat Pasa, vilayete ait sorunları görüsmek bahanesiyle,
_stanbul’a çagrılmıs ve tekrar görevine gönderilmeyerek, 5 Mart 1868 tarihinde Sûrayı
Devlet(11) (Danıstay) baskanlıgına atanmıstır.
Sûra-yı Devlet Baskanı olarak ilk önce, yeni kurulan bu mahkemenin
teskilâtlanmasını saglamıstır. Ölçü ve tartı aletlerinin desimal sisteme çevrilmesi
girisiminde bulunmustur. “Madenler Tüzügü’nün”(12) hazırlanmasında önayak
olmasıyla birlikte, bu tüzük, hâlen yürürlükte olması dikkat çekicidir. Aslında
hizmette bulundugu süre zarfında, Osmanlı Devleti’nde Tuna Vilayeti’ni ilk kez örnek
idare olarak kurmus olması, sevk ve idare açısından çok önemlidir. Çok sayıda yollar,
köprüler yaptırtırmıs, hatta Ziraat Bankası’nın ve Emniyet Sandıgı’nın temeli olarak
kabul edilen “Menafî” sandıklarını kurdutmustur. Gemicilik ve arabacılık sirketleri
açtırarak, belediye teskilâtını tesis etmistir. Genel olarak egitime büyük önem vermis
ve sanayi mekteplerinin kurulmasına yardımcı olmustur. Bununla birlikte Mithat Pasa,
“camiden evvel mektep”(13) diyerek, toplumda dikkatleri üzerine çekmistir. Dolayısıyla
__________________________
(8) M. Z. Pakalın, Son Sadrazamlar ve Basvekiller, C. I., _stanbul, 1940. s. 196-198; “Mithad Pasa”,
_.A., s. 279-281.
(9) Aldan: a.g.m.,s. 251; Bilâl N. Simsir, Les Dernières Annèes de Midhat Pacha - d’Après les
Documents Français (Fransız Belgelerine Göre Mithat Pasa’nın Sonu), Ankara, 1970, s. 10;
Soyalp Tamçelik: a.g.m., s. 418.
(10) S. S. Aydemir, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Pasa, C. I., _stanbul, 1973. s. 47; “Mithad
Pasa”, _.A., s. 288.
(11) Y. ve S. Özgüldür: “1876 Anayasası’nın Hazırlanmasında Mithat Pasa’nın Rolü ve Fonksiyonları”,
A.Ü.O.T.A.M. Dergisi, S:5, Ankara, 1994, s. 313.
(12) Pakalın, a.g.e., s. 203; “Mithad Pasa”, _.A., s. 273.
(13) Simsir, a.g.e., s. 10.
Tuna Vilayeti, onun sayesinde örnek bir vilayet olmustur.
Mithat Pasa’nın idarî, ticarî ve hukukî alandaki basarıları Sultan Abdülaziz’i
harekete geçirmis ve Mahmud Nedim Pasa’yı azlederek, yerine Edirne valisi olarak
atadıgı Mithat Pasa’yı, 31 Temmuz 1872 tarihinde sadrazamlıga(14) getirmistir.
Mütercim Rüsdü Pasa’nın sadrazamlıga getirilmesinden sonra, 1876 yılında
“Meclis-i Aliyye’ye” memur olarak atanmıstır. Bu tarihten kısa bir süre sonra ikinci
kez Sûra-yı Devlet Baskanlıgı’na(15) getirilmistir.
Sultan Abdülaziz, davranısları sebebiyle, kimseye güven vermemistir. Bu
yüzden tahtan indirilecegine dair haberler, ortalıkta dolasmaya baslamıstır. Bundan
endiselenen Padisah, Mithat Pasa’dan ne yapılması gerektigine dair görüs istemistir.
Mithat Pasa, Padisah’a sundugu layihada, memleketin içinde bulundugu bunalımların
nedenlerini açıkladıktan sonra kurtulus çaresi olarak bütün Osmanlı uyrugunun hür ve
esit kalmasını, iktidarda bulunan devlet adamlarının yetki ve sorumluluklarını
belirleyen bir kanunun, hemen çıkarılmasını önermistir(16). Ancak Padisahın
tutumunda, herhangi bir degisiklik olmamıstır. Bunun üzerine Mütercim Rüsdü Pasa,
Hüseyin Avni ve Mithat Pasa, Padisah’ın hâlli konusunda isbirligi yapmaya karar
vermislerdir(17).
Tahta çıkan Abdülhamid II., cülûsundaki Hatt-ı Hümâyûn ile kendisinden
mesrutiyetle ilgili ilk hareketi bekleyenleri, baslangıçtan itibaren tedirgin etmistir.
Padisah, bilâhare 24 Eylül 1876 tarihinde, anayasayı hazırlayacak komisyonun
kurulmasına “irâde” çıkarmıstır. _leride deginilecek anayasa tasarısı çalısmalarından
sonra 19 Aralık 1876 tarihinde, Padisah Abdülhamid II., Mithat Pasa’yı sadrazamlıga
getirmistir. Mithat Pasa, bu hadisenin hemen arkasından Kanun-i Esasî’yi, _stanbul
Konferansı’ndan önce ilân etmis de Mithat Pasa, saraya 30 Ocak 1877 tarihli ünlü
takrîrini göndermistir. Mithat Pasa bu takrîrde:
“…Kanun-i Esasî ‘yi ilândan maksadımız, yalnız mesele-i Sarkiye’nin
hüsnü tesviyesine medâr olmak, Avrupalıların aleyhimize açılan agızlarını
kapamak için nümayisten ibaret bir cemile degildir. (…) Evvela Zât-ı
Mülûkânelerine ait olan vezâifei hükümdârinizi mutlak bilmelisiniz. Zirâ
bilcümle harekâtınızdan millet nazarında mes’ul olacaksınız. (…) Bendenizin
zâtı mülûkânelerine fevkâlâde riayetim vardır. Ancak ahkâmı ser’i serife
tatbiken milletimizin menafîne muzır olan en ufak hususta bile size itaat
etmekte bile mazurum. (…) Padisahım, Osmanlılar kendilerini ıslâh ve idâre-i
iktidara haiz olmalıdırlar. Bu usulü, mesverette idâre olunan bir millette
nizâm nedir, bilir misiniz?”(18).
_________________________
(14) Pakalın, a.g.e., s. 211; Tamçelik: a.g.m., s. 418.
(15) Pakalın, a.g.e., s. 229.
(16) Aldan, a.g.m., s. 255.
(17) E. Z. Karal, Osmanlı Tarihi, C. VII., Ankara, 1983, s. 106.
(18) Ahmet Midhat, Midhat Pasa’nın Hatıraları – Hayatım _bret Olsun (Tabsıra-i _bret), Yay.
Haz.: Osman Selim Kocahanoglu, Temel Yayınları, _stanbul, 1997, s. 403-404.
Birkaç gün sonra Kanûn-i Esasî’nin meshur 113. maddesindeki yetkisini
kullanan Padisah Abdülhamid II., Mithat Pasa’yı sadrazamlıktan azlederek, Avrupa’ya
sürgüne göndermistir(19). Zirâ, Abdülhamid, tahta çıktıgından beri kendisini
emniyette görmemis ve Mithat Pasa’yı, kendisini rahatsız edenlerin basında
görmüstür. Bu nedenle aradan 5 yıl geçmesine ragmen, Abdülaziz’in intiharını
gündeme getirmistir.
Padisah, Mithat Pasa’ya öteden beri karsı, hatta hasım olan kisileri(20)
desteklemis ve onları birer birer karar ve icrâ mevkilerini getirmistir. Bundan sonra
_stanbul’da bir “Sorusturma Komisyonu” olusturmustur(21). Bu sorgulama heyeti,
Mithat ve Mütercim Rüsdü Pasalar hakkında, Abdülaziz’in öldürülmesinden suçlu
bulunduklarına dair bir iddianâme hazırlamıstır. Bu nedenle Mithat Pasa’nın
faaliyetleri, sıkı bir denetim altına alınmıstır. Bu iddianâme üzerine Said Pasa
Hükûmeti, Mithat Pasa’nın azline ve tevkif edilmesine karar vermistir.
Mahkeme, Mithat Pasa’yı, Abdülaziz’in katline “fâil-i müsterek”(22) bularak,
sonunda idama mahkûm etmistir. Mahkeme kararını degistirmek için Batılı
devletlerin birtakım girisimleri olmussa da Pasa’nın hayatını kurtarmak mümkün
olmamıstır (23). Fakat Abdülhamid II., onaylanan bu idam cezasını, ince bir siyasî
manevra ile “müebbet kalebentligine” çevirmistir. Bunun üzerine Mithat Pasa, diger
arkadaslarıyla birlikte 20 Temmuz 1881 tarihinde, Hicaz’daki Tâif Kalesi’ne
gönderilmistir(24). Lâkin Mithat Pasa, bu kalede 25 Nisan 1884 günü bogularak
öldürülmüstür(25).
II. Mithat Pasa’nın Anayasalı _dareye Geçme Hususunda Yaptıgı Çalısmalar:
Nasıl ki, Tanzimat Mustafa Resid Pasa’nın, 1856 Islahat Fermanı Ali ve Fuat
Pasaların eserleri ise, Mesrutiyet de Mithat Pasa’nın eseridir(26). Gerçi, Resid Pasa,
Tanzimatı, Ali ve Fuat Pasalar da 1856 Fermanı’nı ilân ederken, hemen hemen yalnız
olmalarına ragmen Mithat Pasa’nın Mesrutiyet yolundaki çalısmalarında, küçük de
olsa bir grup desteklemektedir. Ancak bu durum, onun yine de Osmanlı Devleti’nin
ilk yazılı anayasasının hazırlanmasındaki büyük rolünü, ortadan kaldıracak nitelikte
degildir.
Aslında Abdülaziz’in baskıcı rejimi altında, Genç Osmanlılar, aradıkları lideri
Mithat Pasa’nın kisiliginde bulmuslardır. O da dönemin aydınları tarafından kendisine
verilen bu tarihî misyonu, Türk Anayasa Tarihi’nde ilk adımı atmakla yerine
getirmistir(27). Mithat Pasa’nın bu fikri benimsemesinde, _ngiliz siyasi rejimine olan
hayranlıgı ve ancak _ngiltere’de oldugu gibi millet meclisli bir hükûmet usûlü ile
devletin kurtulacagına olan inancının, büyük etkisi olmustur(28). Aslında bu inancı
________________________
(19) Aldan, a.g.m., s. 258-259.
(20) Mahmud Nedim Pasa, Cevdet Pasa, Müsir Nusret Pasa, Mahmud Celâleddin Pasa ve Sururî Efendi
gibiler.
(21) Aydemir, a.g.e., s. 93; Tamçelik: a.g.m., s. 419.
(22) _smail Hakkı Uzunçarsılı, Midhat Pasa ve Tâif Mahkûmları, T.T.K. Yay., Ankara, 1992, s. 5;
“Mithad Pasa”, _.A., s. 281; Özgüldür: a.g.m., s. 321.
(23) Simsir, a.g.e., s. 39-51, 82-83.
(24) Aldan, a.g.m., s. 262.
(25) Daha genis bilgi için bkz…Pakalın, a.g.e., s. 252-257; Uzunçarsılı, a.g.e., s. 56-114.
(26) Özgüldür: a.g.m., s. 325.
(27) B. Tanör: “Anayasal Gelismelere Toplu Bir Bakıs”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye
Ansiklopedisi, C. I., _stanbul, 1985, s. 18.
(28) Özgüldür: a.g.m., s. 325.
tasıyan yalnız Mithat Pasa degildir. Basını aydın kesimin çektigi (Genç Osmanlılar)
bir grup idealist kitle, devlet idaresinin, Londra’da oldugu gibi mesrutî bir sekle
sokulması hâlinde, devletin fena idareden, malî sıkıntıdan, gayri müslim tebaanın
isyanlarından kurtulacagına inanmıstır(29).
O zamanlar devletin kurtulusunu Mesrutiyetin kurulmasında gören Genç
Osmanlılar Cemiyeti üyeleri Namık Kemal, Ziya Pasa gibi degerli yurtsever aydınlar,
Mithat Pasa’yı kendi fikirlerinin tabiî önderi saymıslardır.
Yanına Ziya Pasa, Namık Kemâl gibi aydınları alarak, o çagdaki Avrupa
devletlerinin mesrutiyetçi, hürriyetçi, demokratik ve katılımcı yönetimlerinin özlemi
ile Sûra-yı Devlet Reisi olan ve Sultan Abdülaziz döneminde ise koyulan Mithat
Pasa(30), bu çalısmalarını Abdülhamid II.’in, saltanatının ilk günlerinde
sonuçlandırabilme imkânına kavusmustur.
Mithat Pasa, devletin geçirmekte oldugu buhrandan kurtulması için devlet
idaresinin degistirilmesini gerekli görmüstür. Ona göre yeni idarenin agırlık noktasını,
bir Millet Meclisi teskil edecektir. Bu meclis, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin,
Osmanlı tebaasının mensupları tarafından kurulacaktır. Meclis, idare üzerinde denetim
yetkisine sahip olacak, nazırlar ve valiler, meclise karsı sorumlu olacaktır.
Çagdası Mahmud Celâleddin Pasa’ya göre “…bir Kanûn-i Esasî meydana
getirerek, bununla hem saray nüfuzunu kırıp, hükûmet iktidarını Bâb-ı Âli’ye
kazandırmak ve hem de bu yolla umûmun nazarında san ve söhretini yayarak…”(31),
Abdülaziz’in hâllinde etkin rol oynayan Mithat Pasa, bu toplantılarda ülkede bir
anayasanın mutlaka ilânı edilmesi gerektigi üzerinde durmustur. Mithat Pasa’nın bu
toplantılardaki mesrutiyetle ilgili tezi, su sekilde özetlemek mümkündür:
“Kanûn-i Esasî derhâl hazırlanıp ilân edilsin ve Millet Meclisi
kurulsun”(32).
Bu dönemde Mithat Pasa, ileride anayasanın hazırlanmasında önemli rol
oynayacakları dâvâ arkadasları sair Ziya Pasa’yı Maarif Müstesarlıgı’na, Kıbrıs’ta
sürgünde bulunan Namık Kemal’i _stanbul’a getirterek, anayasa hazırlık çalısmalarını
baslatmıstır(33).
Mithat Pasa’nın ilk sekliyle kaleme aldıgı anayasa taslagı, Abdülhamid II.’i
pek tatmin etmemistir. Padisah, anayasa taslagı müsveddesinden, esaslı ve önemli
cümleleri çıkartarak, yerine “müphem” bazı kelimeleri koymayı tercih etmistir.
Nitekim, “idâre-i cedide”, “mesrutiyet”, “ıslahat” gibi metinleri metinden çıkarmıs ve
sadrazam yerine kullanılan “basvekil” tabirini de kaldırarak, pek çok düzeltmelerde
bulunmustur(34).
________________________________
(29) Özgüldür: a.g.m., s. 325; Tamçelik: a.g.m., s. 419.
(30) Y. Yayla, Anayasalarımızda Yönetim _lkeleri Tevsi-i Mezuniyet ve Tefrik-i Vezaif, _stanbul,
1982, s. 59; Simsir, a.g.e., s. 11.
(31) M. Celâleddin, Mir’at-ı Hakikât, C. I., _stanbul, 1979, s. 187.
(32) Y. Öztuna, Bir Darbenin Anatomisi, _stanbul, 1987, s. 309-311.
(33) Aydemir, a.g.e., s. 49; Tamçelik: a.g.m., s. 420.
(34) R. G. Okandan, Amme Hukukumuzun Ana Hatları, _stanbul, 1977, s. 135.
Dolayısıyla, Mithat Pasa’nın ısrar ve telkinlerine ragmen, mesveret usûlünün (Kanûn-i
Esâsi) kat’i surette belirtmekten kaçınmıstır. Bununla beraber, bütçesini hazırlayıp,
sarfiyatına nezaret etmek üzere, bütün halkın itimadına mazhar bir “Meclis-i
Umûmi’nin” kurulacagını vaat etmistir(35).
Mithat Pasa, Hatt-ı Hümâyûn’a halkın ihtiyacına uygun Mesrutiyet
kanunlarının meydana getirmek üzere “Meclis-i Vükelâ” ile birlikte, “Ulema-yı _lm-i
Hukukun ve malumatları bu emr-i hayrın mükemmeliyetine baîs olabilecek bilcümle
zevâtın”(36) bu hususta görüslerini bildirmek üzerine, “Akd-i Meclis” ederek meydana
getirecekleri tasarının, “Meclis-i Vükelâ’ca” görüsüldükten sonra Padisah’ın tasvibine
sunulması lüzumunu da eklemis olmasına ragmen, anayasanın ilânında bir aciliyet
olmadıgı fikrinde olan Abdülhamid II., bütün bunları metinden çıkarma ihtiyacı
hissetmistir(37). Böylelikle, Sultan Abdülhamid II. ile Mithat Pasa arasındaki ilk
ihtilâf, bu Hatt-ı Hümâyûn sebebiyle meydana çıkmıstır(38).
Daha Sultan Murad’ın padisahlıgı döneminde, anayasanın kabulü ile ilgili
çalısmalara baslayan ve bu maksatla, Genç Osmanlıların ileri gelenlerinden Ziya
Pasa’yı Maarif Müstesarlıgı’na getirterek, Mesrutiyet çalısmalarına baslayan Mithat
Pasa, Abdülhamid II.’in saltanatının ilk günlerinde Namık Kemal’i Sûra-yı Devlet
azalıgına getirmis ve asıl agırlıgı anayasa çalısmalarına vermistir. Genç Osmanlılar ve
onun basını çeken Mithat Pasa, “bir kurucu meclis kurulsun; …dogrudan halk
tarafından seçilmis bir meclis toplansın; anayasayı hazırlama görevi ona verilsin”
düsüncesinde olmuslardır. Padisah’ın düsüncesi ise “madem ki ben milletimdenim,
milletim nâmına devletimden bir Kanûn-i Esasî isterdim. Ve madem ki bu devletin
reisi ve padisahıyım, milletim nâmına istedigim seyin itâsını da emrederim”(39)
seklinde olmustur.
1876 Kanûn-i Esasî’si, özel bir kurul, o günün degisi ile “Meclis-i Mahsûsa”
tarafından, bir pazarlık konusu yapılmıstır. Siyasî gelismelere kisisel agırlıgı ile çok
seyler katacak bir padisahla, kendi içinde ikiye bölünmüs bir bürokrasinin
karsılasması, mesrutiyet rejimini ve anayasayı tehlikeye sokmustur(40).
Meclis-i Mahsûsa’nın toplanması hususunda “irâde” çıkmadan önce,
Abdülhamid II., vezirlerinden Said Pasa’ya, 1876 tarihli Fransız Anayasası’nı tercüme
ettirmis ve bu çeviriyi çogaltıp, Meclis-i Vükelâ’ya dagıtarak, her üyeden ayrı ayrı
görüslerini yazılı olarak istemistir. Ayrıca, Mithat Pasa’nın, Namık Kemâl ve Ziya
Pasa’nın yardımıyla hazırladıgı ve az sonra incelenecek olan bir baska anayasa taslagı
bulunmaktadır. _htiyatlı bir padisah olan Abdülhamid II., anayasa gibi büyük önem
tasıyan bir tasarının, ne tercüme bir metin ile, ne de Mithat Pasa ve arkadaslarının
teklifleriyle olusmasını istemektedir(41).
_____________________________
(35) Karal, a.g.e., C. VII., s. 215.
(36) Okandan, a.g.e., s.136.
(37) a.g.e., s. 136.
(38) Pakalın, a.g.e., s. 316.
(39) Karal, a.g.e., s.217.
(40) T. Z. Tunaya: “1876 Kanûn-i Esasî ve Türkiye’de Anayasa Gelenegi”, Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C. I., _stanbul, 1985, s. 27.
(41) B. Gürsoy: “1876 Anayasası’nın Malî Hükümleri”, Prof. Dr. Fadıl H. Sur’un Anısına Armagan,
Ankara, 1988, s. 172.
Gelisen sartlar altında memlekette bir anayasa ilânını zorunlu kıldıgından,
Abdülhamid II., özel bir komisyon kurulmasına karar vermistir. Baskanlıgı’na ise
Mithat Pasa getirilmistir. _lk toplantısını 24 Eylül 1876 tarihinde yapan bu komisyon,
anayasa taslagının hazırlanması isini, kendi içinde teskil ettirdigi bir alt komisyona
havale etmis, alt komisyon da yaptıgı çalısmaları, günü gününe ve Mithat Pasa’nın
aracılıgı ile büyük kurula iletmistir. Bu anayasa çalısmaları sırasında basını Mithat
Pasa’nın çektigi ve aralarında Askerî Mektepler Nazırı Süleyman Pasa, Ziya Pasa ve
Namık Kemâl gibi Genç Osmanlıların yer aldıgı liberal-reformist kanat ile padisah
haklarını sonuna kadar savunan muhafazakâr grup(42) sürekli çatısmıstır.
Abdülhamid II.’in de gitgide agırlıgını muhafazakârlardan yana koymasıyla, denge,
liberal-reformist kanat aleyhine degismistir. Nitekim bunun izleri, Kanûn-i Esasî’de
açık olarak görülmektedir(43).
III. Mithat Pasa’nın Anayasa Taslagı: Kanûn-i Cedîd
Osmanlı tarihinin övünülecek vakaları arasında bulunan I. Mesrutiyet,
fevkalâde önem tasımaktadır. Zirâ mesrutiyet kavramı, bir padisahın yetkilerinin
kısıtlanması degil, devlete ve millete istikâmet vermis ve mukadderâtına yeni ufuklar
ve imkânlar açmıstır. Aslında mesrutî yönetimle, hükümdarın istibdâdını azaltarak,
onun hüküm ve nüfûzuna karsı, dengeyi saglayacak bir kuvvet meydana çıkarmak
istenmistir. Çünkü devletin mukadderâtının sahsî ve keyfî bir idare elinde bulunması,
memleketin ilerlemesine baslıca engel olarak görülmüstür.
Kanûn-i Esasî’nin hazırlık çalısmaları sırasında, üzerinde en çok durulan
tasarılardan biri, Mithat Pasa’nın Kanûn-i Cedîd’idir. Bugüne kadar bilinen baslıca
tasarılardan birisi olan Mithat Pasa’nın Kanûn-i Cedîd adlı tasarısı, sekiz bölüm ve 59
maddeden mütesekkildir(44).
Bu tasarıyla ilgili olarak Tarık Zafer Tunaya, ortaya degisik bir iddia atmıstır.
Tunaya, Kanûn-i Cedîd’in basılı ve el yazısı olarak iki ayrı metni bulundugunu ve bu
iki metin arasında da farklılıklar oldugunu belirtmistir. Aslında böyle bir durumun
olması imkân dahilindedir. Belki de Mithat Pasa’nın ilk olarak kaleme aldıgı metin,
Tunaya’nın el yazısı olarak bahsettigi belgedir. Bu nedenle basılı metin ile
farklılıkların olması pek muhtemeldir. Ancak, her ne kadar Tunaya, yazma metnin
Yıldız Evrâkı içerisinde yer aldıgını söylüyorsa da arsivde simdiye kadar böyle bir
belge bulunamamıstır. Tunaya, “1876 Kanûn-i Esasî’si ve Türkiye’de Anayasa
Gelenegi” adlı yazısında, basılı metin ile yazma metin arasında bazı farklılıkları
açıklamıstır(45). Tunaya, böyle bir karsılastırma yaptıgına göre, yazma metin,
kendisinin elinde bulunması gerekmektedir. Tunaya’nın sözünü ettigi yazma metin,
elimizde olmadıgından dolayı, Kanûn-i Cedîd hakkındaki degerlendirmemiz, Mithat
Pasa’nın Üss-i _nkılâp adlı eserine dayanılarak yapılacaktır.
__________________________
(42) Mütercim Rüsdü Pasa, Tarihçi Ahmed Cevdet Pasa, ulemâ v.s. gibi…
(43) Tanör, a.g.e., s. 19.
(44) A. Mithat, Üss-i _nkılâp, _stanbul, 1295, s. 321-333; Ahmet Midhat, a.g.e., s. 296-303; Kılıç:
a.g.m., s. 558; Tamçelik: a.g.m., s. 421.
(45) Tunaya: a.g.m., s. 30.
Bu konuyla ilgili olarak ilginç bir iddia da Namık Kemâl tarafından ortaya
atılmıstır. Namık Kemâl, Üss-i _nkılâp’ta yayımlanmıs olan “Kanûn-i Cedîd’in”,
Mithat Pasa tarafından degil de bir baskası tarafından yazıldıgını belirtmistir. Kuntay,
bu konu ile ilgili olarak eserinde, “Ahmed Mithat Efendi’nin direktifleriyle yazılı Üss-i
_nkılâp adlı eserinde “Kanûn-i Cedîd” baslıgı altında Mithat Pasa’ya ait oldugunu
tasrih ettigi, Namık Kemâl’in, Mithat Pasa’ya yazdıgı bir mektupta, Mithat Pasa
tarafından degil, baskası tarafından yazıldıgını ileri sürdügü layihadır”(46)
demektedir.
Bilindigi gibi Namık Kemâl’in mektupları, Fevziye Tansel tarafından
yayımlanmıstır. Yayımlanmıs olan tüm mektuplar arastırılmasına ragmen, Ahmet
Mithat Pasa’ya Namık Kemâl tarafından gönderilmis böyle bir mektuba
rastlanılmamıstır. Bu nedenle bu iddianın dogrulugunu kabul etmemiz mümkün
görülmemektedir. Ayrıca Mithat Pasa’nın kisiligi, Mesrutiyet’e olan tutkusu, bu
konudaki liderligi ve yaptıgı isler göz önüne getirildigi zaman, kendi adına, bir
baskasına kanun layihası hazırlatması, söz konusu olmamalıdır.
Yapısı bakımından Kanûn-i Cedîd, dengesiz bir mesrutiyet taslagıdır. Yürütme
gücünü sahip bir padisah karsısında, yasama yetkisine tamamen sahip olmayan bir
Meclis-i Mebusan iliskilerini düzenlemektedir. Özelligi, tek meclisli olusundadır. Bu
meclis, iki tür üyeden mütesekkildir. Bir bölümü (üçte ikisi) halkın seçimiyle, bir
bölümü (üçte biri) hükûmetçe atanan mebuslardır. Bu mebuslar, 120 kisilik meclisi
olusturmaktadırlar(47). Meclisin görevleri, Osmanlı anayasa fikrinin olusumunda
hakim olan bir tez etrafında toplanmıstır. Devlet borçlarının ödenmesi hususunda, iç
ve dıs borçlanmaların kararlastırılması, tahvilât ihracı gibi malî tedbirlerin
Hükûmet’in istegi üzerine müzakere edilmesi, bütçe ve vergilerin Hükümet’le
anlasarak tayin edilmesi, sarfiyatın denetlenmesi, Meclis, malî yetkilerin yanı sıra,
memurları da denetleme yetkisini tasımaktadır. Her kanun, önce Sûra-yı Devlet’te
görüsülecek, karara baglanacak, sonra Meclis-i Mebusan’ın tasdikine gönderilecektir.
Çogunlukla onaylandıktan sonra Padisah’ın tasdikine sunulacaktır. Kezâ, Meclis’in
kararları, Padisah’ın tasdikiyle yürürlük kazanmakta, Padisah’ın reddettigi kararlar,
mebuslar yenilenmeden tekrar görüsülmesi mümkün olmamaktadır. Meclis’in
karsısında “Kuvve-i _crâiye bir kaya gibi durmaktadır. Yürütme yetkisi, yalnızca
“Hazret-i Padisahî”ye aittir. Bu kayıtsız sartsız yetkisine karsılık, Padisah
sorumsuzdur(48). Çünkü, tüm icraat, onun adına Vükelâsı aracılıgıyla yapılmaktadır.
Padisah, kanun yapmıyor gibi görülse de istedigi kanunların yapılmasını
emredebilmektedir. Kanûn-i Cedîd, Padisah adına icraatta bulunan Vükelâsı’nın
hukukî durumunu, su sekilde belirler:
Önce “Sadaret-i Mutlaka” kaldırılmıs ve sadrazam “basvekil” sıfatını almıstır.
Basvekili, Vükelâ arasından ve onları reyi ile Padisah tarafından atanması
kararlastırılmıstır(49).
___________________________
(46) M. C. Kuntay, Namık Kemâl Devrinin _nsanları ve Olayların Arasından, C. II., _stanbul, 1956,
s. 267.
(47) Ahmet Mithat, a.g.e., s. 299.
(48) Ahmet Mithat, a.g.e., s. 302-303.
(49) Tunaya: a.g.m., s. 31; Tamçelik: a.g.m., s. 422.
_ktidar ve siyasî karar mekanizmasını düzenledikten sonra, Kanûn-i Cedîd,
Osmanlıların kamu hürriyetini düzenleme yoluna gitmistir. Osmanlıların, “Hukuk ve
Vezâifi” baslıklı yedinci bölümde, hak ve hürriyetlere, on üç madde ayrılmıstır.
Toplanma ve dernek kurma hürriyetleri düzenlenmemis, buna karsın fikir, sirket ve
ticaret hürriyeti gibi konular düzenlenmistir. Kanunsuz hapis ve sürgün yasagı,
tasarıda özel olarak yer almıstır(50). Belirtilen bu sekliyle Kanûn-i Cedîd’i, Mithat
Pasa’nın düsündügü ve kaleme aldıgı anayasal gerçekleri kapsayan bir metin olarak
görmek mümkündür. Fakat, yine de bu metnin, kaleme alındıgı zamanın kosulları
içinde yeterli bir anayasa metni olarak kabul etmek mümkün degildir(51).
Mithat Pasa, hazırladıgı anayasa taslagını gayrı resmî olarak Padisah’a takdim
etmistir. Padisah, Mithat Pasa’ya yazdıgı cevapta, “resmî olmayarak huzurumuza
sundugunuz Kanûn-i Esasî layihasını gördüm. Bunun kapsadıgı hükümlerde
memleketin usûl ve istidadına uygun olmayan maddeler görülmüstür. Yapılacak
tanzimatta tebaamızın ihtiyaçlarının, devletin hukuku ile uzlastırılması asıl
arzumuzdur. Bu sebeple, Vükelâ Meclisi’nde bu tasarının yeniden gözden geçirilerek…”(52),
seklinde memnuniyetsizligini dile getirmistir. Abdülhamid, anılarında Mithat Pasa ile
ilgili olarak “…diyorlar ki bizde Kanûn-i Esasî’nin vazıı Mithat Pasa’dır. Filhakika o,
öteden beri Mesrutiyet’in taraftarıydı. Lâkin isminin ve bazı kitaplarda methini
isitmekte hasıl olmus bir taraftarlıkla Mithat Pasa, mesrutî idarenin Avrupa’da temin
etmis oldugu fevâidi yalnız görmüs, fakat bu ûmranın diger sâik ve sebeplerini tetkik
etmemisti… Mithat Pasa, Kanûn-i Esasî’nin behamehal ilân olunmasını teklif ettigi
zaman, hiç bir devletin Kanûn-i Esasî’ni tetkik etmemis ve bu bâbda, esaslı bir fikir
edinmemisti. Rehberi, Odiyan Efendiydi. Odiyan Efendi ise o zaman bile, bizde en
mümtaz bir hukuksinas degildi. Hele memleketi hiç bilmezdi. Zannederim ki bu
vukufsuzluk, Mithat Pasa ile Tâif Kalesi’ne kadar beraber gitti…”(53), seklinde
düsüncesini dile getirmistir.
_ste bu düsüncelerden dolayı Abdülhamid, Mithat Pasa’nın sahsî projesini
(Kanûn-i Cedîd) degil, baskanlıgındaki Anayasa Komisyonu’nun hazırladıgı resmî
projeyi esas alarak, bunun üzerinde gerekli tâdilleri (meshur 113. madde) yaptıktan
sonra bu metni, Kanûn-i Esasî olarak onaylayıp ilân etmistir.
Bu açıklamalardan sonra Mithat Pasa’nın hazırladıgı anayasa taslagı, su
sekilde ifade edebilir:
-Memâlik-i Devlet-i Osmaniyye (1-2. maddeler).
-Zât-i Hazret-i Padisah-i Hanedan-i Celile (3-16. maddeler).
-Memurîn (17-19. maddeler).
-Sûra-yı Devlet (20-25. maddeler).
-Meclis-i Mebusan (26-43. maddeler).
-Tabiîyet-i Osmaniyye ve Osmanlıların Hukuk ve Vezâifi (44-55.
maddeler).
-Kuvve-i _crâiyye (56-57. maddeler).
-Kanûn-i Cedîd’in Tâdili (58-59. maddeler)(54).
__________________________
(50) Ahmet Mithat, a.g.e., s. 301-302.
(51) Tunaya: a.g.m., s. 31; Tamçelik: a.g.m., s. 423.
(52) Aydemir, a.g.e., s. 52.
(53) Pakalın, a.g.e., s. 352.
(54) Ahmet Mithat, a.g.e., s. 296-303; Kılıç: a.g.m., s. 559; Tamçelik: a.g.m., s. 423.
Önemli olan bir nokta da Mithat Pasa, bu tasarıyı hazırlarken, yabancı
anayasalardan yaralanmıs mıdır? Yoksa yararlanmamıs mıdır? Bu konuyla ilgili
olarak kaynaklardan herhangi bir bilgiye maalesef rastlanılmamıstır. Tasarıda
sıralanan maddelere, Batı ülkelerinin herhangi birinin anayasasında rastlamak
mümkündür. Bu nedenle su veya bu ülkenin anayasasından alınmıstır diye, kesin bir
kanıya varmak oldukça güçtür. Mithat Pasa’nın düsündügü ve kaleme aldıgı taslagı,
anayasal gerçekleri kapsayan bir metin olarak görmek gerekmektedir. Ancak bu metin,
kaleme alındıgı zamanın kosulları içerisinde, yeterli anayasa metni sayılmamalıdır.
Özellikle Mithat Pasa gibi Kanûn-i Esasî akımı ile bütünlesmis bir öncünün, 42. ve
43. maddeleri, bu tasarıya koymus olması, gerçekten düsündürücüdür.
Diger önemli bir konu da “Sadrazamlık” makamının kaldırılarak, yerine
“Basvekâlet” makamının getirilmis olmasıdır. Bilindigi gibi Mahmud II., saltanatının
son yıllarında, aynı düzenlemeyi yaparak, bakanlardan birine ek görev olarak
“Basvekiligi” vermistir. Ancak Tanzimat’ın ilânıyla, çok kısa süren bu uygulama, son
bulmustur. Asagı yukarı kırk yıla yakın bir süre sonra Mithat Pasa’nın da böyle bir
düzeltme yapmak istemesi, yapılan düzenlemelerde, geçmisteki örneklerinden
yararlandıgını gösteren delillerden birisidir(55).
Abdülhamid II., anılarında “…93’de (1876) Ziya Pasalar, Kemal Beyler,
Abidin Pasalar, Kanûn-i Esasî’nin layihasını ihzâra çalıstıkları gibi, ser-katibim Said
Pasa ve o sırada müsir olan Mekâtib-i Harbiye Nazırı Süleyman Pasa da layiha
tanzim ve takdim etmislerdir. Lâkin zevâtın hiç biri arasıda muvafakat-i efkâr
yoktu…”(56) demek suretiyle, birden fazla anayasa projesinin varlıgını kabul etmistir.
Bunlardan Mabeyn Baskatibi Küçük Said Pasa’nın tasarısı, Fransız Anayasası’ndan
aynen Türkçe’ye çevirisinden ibarettir(57). Bu tasarıda dikkati çeken hususların
basında, tebaa hukukunun ayrıntılı olarak tespit edilmis olması, siyasî suçlar arasında
idam cezasının kaldırılmıs olması, basın hürriyeti ve mülkiyet hakkının kanun
teminatı altına alınmıs olmasıdır. Ayrıca, tasarıda yasama yetkisi, Millet Meclisi adını
tasıyan bir meclise verilmis, mebusları halk tarafından fakat, kura usûlü ile seçilmesi
esası getirilmistir. Hükümdarın, vükelâdan baska memurlarla dogrudan dogruya
yazısamayacagına, meclis tarafından kabul edilmis kanunların, Padisahça, süresinde
ilân edilmemesi hâlinde, bunların Millet Meclisi tarafından ilân edilecegi de hüküm
altına alınmıstır(58).
Alt Komisyon’da, Mithat Pasa, Ziya Pasa ve Namık Kemâl’in yogun gayretleri
ile dünyanın tüm saltanatçı anayasaları ve gerçeklerini gözden geçirerek Namık
Kemâl’in tabiri ile “tasarı tamamlanıncaya kadar en az bin kitap karıstıran”(59)
Meclis-i Mahsûsa, 20 Kasım 1876 tarihinde, Osmanlı tarihinin çok bunalımlı bir
döneminde, iki aylık yogun çalısmadan sonra görevini tamamlayarak, tasarıyı
Padisah’a sunmustur(60).
_______________________
(55) Kılıç: a.g.m., s. 560.
(56) Pakalın, a.g.e., s. 352.
(57) Daha genis bilgi için bkz…Soyalp Tamçelik: “Sait Pasa’nın Anayasa Taslagı Üzerine Bir
Deneme”, Türk Kültürü Dergisi, XXXIV(Ekim 1996) 402, s. 610-620.
(58) Karal, a.g.e., s. 219.
(59) Kuntay, a.g.e., s. 58; Tamçelik: a.g.m., s. 424.
(60) Tunaya: a.g.m., s.28; Tamçelik: a.g.m., s. 424.
Tasarı hazırlanırken Mithat Pasa’nın devletin dini ve dili ile ilgili teklifi,
siddetli muhalefetle karsılasmıstır. Mithat Pasa, kendisinin hazırladıgı tasarıya
“devletin, devlet olmak itibarıyla dini yoktur” esasını koyarak, Mesrutiyet rejimini
lâiklik temeline dayandırmak istemisse de mukavemetle karsılandıgından, bu konuda
basarıya ulasamamıstır(61). Kezâ, devletin her unsurunun kendi dilini kullanmakta
serbest oldugu seklindeki düsüncesi de degismis ve Eginli Said Pasa’nın baskısıyla,
Türk dilinin resmî lisan(62) oldugu kabul edilmistir.
Kendisine teslim edilen anayasa projesinin bir kez de Heyet-i Vükelâ’da
incelenmesini isteyen Abdülhamid II., Yıldız’daki bazı yüksek dereceli memurlardan
da fikirlerini yazılı olarak bildirmelerini istemistir. Bu faaliyetler devam ederken,
görevden affını isteyen Sadrazam Mütercim Rüsdü Pasa’nın yerine Abdülhamid,
Mithat Pasa’yı 18 Aralık 1876 tarihinde sadrazamlıga getirmistir. Heyet-i Vükelâ’yı
toplayan Mithat Pasa, kendisine bildirilen jurnal üzerine, anayasa muhaliflerinden
Kaz-asker Gürcü Serif, Dagıstan-zade Muhyettin Efendi, Ramiz Pasa, Bâb-ı Âli Evrâk
Müdürü Uzunetek Rıza Bey, Kıbrıslı Mehmed Pasa, Kethüdası Kamil Efendi gibi ileri
gelen kisiler, basta olmak üzere yirmi küsur kisinin derhâl ve yargılanmaksızın
sürgüne gönderilmesi konusunda karar çıkartmıstır. Mahkeme kararı olmadan kimseyi
sürgüne gönderemeyecegini söyleyen Padisah’ı, istifa etmekle tehdit eden Mithat
Pasa, sonunda istedigini kabul ettirmistir. Bu kisiler herhangi bir yargılamaya tâbi
tutulmaksızın, apartopar degisik yerlere sürgüne gönderilmistir(63).
_sin en talihsiz yanı Namık Kemâl gibi bir ilericinin dahi “_ttihat” gazetesinde
Mithat Pasa’nın bu sekildeki davranısını desteklemis olmasıydı(64). Muhalifler ise bu
affedilmez hatadan, ustaca yararlanmasını bilmislerdir.
140 madde olarak Meclis-i Mahsûsa tarafından kabul edilen, ancak Heyet-i
Vükelâ’daki hararetli görüsmeler sonunda 119 maddeye indirilerek, Padisah’a sunulan
anayasa taslagı, Abdülhamid II. tarafından da müdahaleye tâbi tutulmustur. Padisah’ın
yetkileriyle ilgili bazı maddeleri degistiren Abdülhamid, asıl maksadı yukarıda
belirtildigi üzere, gerektiginde kullanabilecegi ve kendisini güçlü kılacak bir yetkinin,
anayasada yer almasıdır. Mithat Pasa’nın Vükelâ Meclisi’nce kabul edilen Kanûn-i
Esasî tasarısını, Mabeyn’e götürüp teslim etmesinin üzerinden on bes gün geçmesine
ragmen, bir haber alınamayınca, Ziya Pasa ve Namık Kemâl’in ısrarıyla saraya gidip,
Abdülhamid II.’le görüsen Mithat Pasa, Kanûn-i Esasî’nin 113. maddesine, bir fıkra
ilâve ederek, zabıt tahkikatı sonunda Padisah’a lüzûmlu gördügü kimseyi “hükûmetin
emniyetini ihlâl ettikleri idâre-i zabıtanın tahkikât-ı mevsukası üzerine sabit olanları
memalik-i mahrusa-i sahaneden ihraç ve teb’id etmek münhasıran Zât-ı Hazret-i
Padisahinin yed-i iktidarındadır”(65) hakkının verildigini ögrenince, gerek Ziya Pasa
gerekse Namık Kemâl, bu maddenin reddedilmesini istemislerdir. Ziya Pasa, Mithat
Pasa’yı sıkıstırarak, bu madde ile “Kanûn-i Esasî’nin, Kanûn-i Esasî denecek yeri
kalmamıs, bundan böyle hükûmet istedigi tahkikatı, istedigi gibi yaptırıp, istedigini
_________________________
(61) Özgüldür: a.g.m., s. 340.
(62) _. H. Danismend, _zahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV., _stanbul, 1955, s. 293.
(63) Danismend, _zahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, s. 294.
(64) Kuntay, a.g.e., s. 107; Tamçelik: a.g.m., s. 425.
(65) Kaynar, a.g.e., s. 117; Simsir, a.g.e., s. 11.
memleketten harice çıkarmak için Kanûn-i Esasî’ye istinat edecektir. Böyle Mesrutiyet
kanunu nerede görülmüs?”(66) diyerek maddenin geri alınması için baskı yapmasını
isteyince, Mithat Pasa Ziya Pasa’ya hitaben “Ne yapalım? Simdilik Kanûn-i Esasî,
bizde bu kadar olabiliyor. Zaman gelir tâdil olunur” seklinde cevap verince, Ziya
Pasa da “maksadınızı anlıyorum. _stediginiz adamları hin-i hacette _stanbul’dan
teb’id için size o fıkrayı tensip ve tasvip etmis olacaksınız. Fakat emin olunuz ki ilk
evvel size tatbik edilecek”(67) seklinde, yakın gelecege iliskin kehanet mahiyetindeki
cevabı dikkat çekicidir.
Aslında Mithat Pasa, böyle bir maddenin konulmasına dair sessiz kaldıgı için
agır tenkitlere marûz kalmıstır. Tersane Konferansı’nda _ngiltere delegesi olan Lord
Salisbury, Mithat Pasa’ya “Padisah’ın elinde böyle bir mahkeme kararı olmadan
adam sürmek iktidarı bulundukça, Kanûn-i Esasî daima ayaklar altına
alınacaktır”(68) diyerek, uyarmıssa da Vükelâ Meclisi’ndeki Mithat Pasa ve anayasa
muhaliflerinin telkini altında olan ve esasen kendi fikri de bu yönde olan Padisah
Abdülhamid II., maddenin bu sekliyle kabul edilmedigi takdirde, Kanûn-i Esasî’yi ilân
etmeyecegini açıkça söylemesi nedeniyle, Mithat Pasa’nın meshur 113. maddeyi
istemeyerek kabul ettigini varsaymak daha dogru bir yaklasım olacaktır. Mithat Pasa;
Namık Kemâl ve Ziya Pasa’nın düsündügü gibi istifa etseydi, muhaliflere Kanûn-i
Esasî’yi ilân ettirmemek ya da daha kötü bir duruma getirmek için vesile yaratmıs
olacagını, istifasının bunun dısında bir ise yaramayacagını düsünerek, bu hâliyle de
olsa Kanûn-i Esasî’nin bir an önce ilânını, bir basarı olarak gördügü düsünülebilir(69).
Bir süre sonra, anayasanın hazırlanmasında büyük rol oynayan Ziya Pasa ve
Namık Kemâl’i, _stanbul’dan uzaklastırılmalarını Sadrazam Mithat Pasa’dan isteyen
Abdülhamid II., Sadrazamca Ziya Pasa’nın Suriye Valiligi’ne hemen atanmadıgını,
yeni bir anayasa taslagı hazırlayan Süleyman Pasa’nın ise Hersek Komutanlıgı’na
gönderilmesine engel olunmadıgını görünce, Sultan Abdülaziz’in tahttan
indirilmesinde rol alan herkesi, sırayla _stanbul’dan uzaklastırmayı tasarlamıstır(70).
Hazırlayıp saraya gönderdigi bir nizamnâmenin uzun süre Padisah tarafından
onaylanmaması üzerine, Mithat Pasa’nın çok agır bir dille kaleme aldıgı ve Padisah’ı,
görev ile ilgili olarak açıkça tenkit ettigi bir yazıyı bahane eden Abdülhamid II.,
Mithat Pasa’yı Kanûn-i Esasî’nin 113. maddesi geregince, Sadrazamlık görevinden
azlederek, Avrupa’ya sürgüne göndermistir. Böylelikle Ziya Pasa’nın kehaneti
gerçeklesmis, _bnülemin Mahmud Kemal _nal’ın tabiri ile “…dogru yanlıs bir jürnal
üzerine, her istenilen ademin bilmuhakeme kabahati tahakkuk etmeksizin memleketten
tard edilecegine dair ustası Mithat Pasa’nın aldıgı ders, Padisah, evvela üstadı
hakkında kemalî maharetle tatbik etmis, maharetine hayran oldugu üstadını ailesi ile
veda etmeye vakit bırakmadan memlektten çıkarmıs(tır)”(71).
____________________
(66) _. M. K. _nal, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, 3. Baskı, C. I., _stanbul, 1982, s. 344-345;
Ahmet Mithat, a.g.e., s. 277.
15
(67) _. M. K. _nal, a.g.e., s. 345, Özgüldür. a.g.m., s. 342; Tamçelik: a.g.m., s. 425.
(68) _. M. K. _nal, a.g.e., s. 346; Kuntay, a.g.e., s. 66.
(69) Karal, a.g.e., s. 221; Tamçelik: a.g.m., s. 426.
(70) Özgüldür: a.g.m., s. 344; Tamçelik: a.g.m., s. 426.
(71) Özgüldür: a.g.m., s. 345.
Az bir zaman sonra Namık Kemâl, Midilli’ye sürgüne gönderilmis ve böylece,
113. madde ile Sultan Abdülhamid’e büyük bir yetki verilmistir.
Su bir gerçek ki, memleketin sosyal durumu ile siyasî hakları arasında, bu gibi
büyük nispetsizlik bâki kaldıkça, devletin kötü gidisi devam edecektir. Çünkü
cemiyetin zarurî ihtiyaçlarını dikkate almayan kanunlar, bu ihtiyaçların baskısı ile
sekil degistirmeye mecburdurlar.
Mantık veya nazariye bakımından ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar,
hayatın gerçeklerine uymayan kanunlar zararlı olmaktan kurtulamazlar. Suistimallere
sebep olan keyfî ve müstebit idareyi doguran, hep bu zararlı kanunlardır. Zirâ bunlar,
sonunda halkın da ahlâkını bozarlar.
Eger bir anayasa, her mesrutî idarenin esas olan millî meclisin tesekkülüne bile
müsait degilse, bu Kanun-i Cedîd’nin Osmanlı Devleti’nin siyasî, hukukî ve içtimaî
durumuna uygun olmadıgı apaçıktır(72). Fakat ne yazık ki, hazırlanan anayasa taslagı,
Osmanlı Devleti’nin içtimaî seviyesine degil, bundan daha çok sosyal teskilât ve
müesseselerine aykırıdır.
Aslında Mithat Pasa’nın bu kadar büyük hatalara düsmesinin sebebi sudur:
Kendisi gibi ıslahatçı olan aydınlar, memleketin içinde bulundugu siyasî vaziyeti,
istedikleri gibi degistirmekle, sosyal durumunu da degistirmeye muvaffak
olabileceklerini zannetmeleridir.
SONUÇ
Siyasî, hukukî, sosyal ve ekonomik alanlarda yeniden düzenlemeler veya bir
reorganizasyon(73) anlamına gelen Mesrutiyet döneminde, Osmanlı Devleti’nin ser’î
karakteri ve Padisahın halifelik vasfı dısında her sey yeni düzenlemelere tâbi tutulmak
istenmistir. Bir asra yaklasan bu dönemde, daha önceki bes asırda yapılamayan hukukî
düzenlemeler yani kanunlar, nizamnameler ve talimatnameler yapılmıs, yine de ne
Avrupa devletlerinin reform istekleri son bulmus ve ne de Osmanlı Devleti’nin
çöküsü durdurulabilmistir.
Temelde beserî, sosyal, siyasal ve kültürel açılardan tedavisi
gerçeklestirilmeden alınacak tedbirler, özellikle çesitli branslarında yapılan tedvin ve
iktibas faaliyetleri ile idarî teskilâta yapılan reformlar, Osmanlı Devleti’nin çöküsünü
ve Türk milletini kurtarmaya yetmemistir.
Bütün bunlara ragmen Osmanlı cografyasında, 1877’de genel seçimler
yapılmıstır. Seçimler sonunda Meclis-i Mebusan’a 80 müslüman, 40 gayri müslim
toplam 120 aza seçilmistir. Meclis-i Umûmi’yi teskil eden ve iki meclisten biri olan
(72) Daha genis bilgi için bkz…Said Halim Pasa, Buhranlarımız ve Son Eserleri, Yay. Haz. M. Ertugrul
Düzdag, _z Yayıncılık, _stanbul, 1991, s. 18-29.
(73) Daha genis bilgi için bkz…Halil Cin: “Tanzimat Döneminde Osmanlı Hukuku ve Yargılama
Usulleri”, 150. Yılında Tanzimat, T.T.K. Yay., Ankara, 1992, s. 15-32.
Meclis-i Âyân üyeleri padisahça seçilmistir. Fakat Padisah Abdülhamid II. tarafından
yayınlanan irâdeyle, 30 yıl kadar sürecek bir tatile sokulmustur. Bununla birlikte
mebuslar, seçim bölgelerine geri gönderilmis Âyân üyeleri ise ölünceye kadar
tahsisatlarını almıslardır.
Toplam altı buçuk ay sürmüs olan I. Mesrutiyet’in parlamento hayatı, Osmanlı
Devleti’nin, yakın siyasî tarihinde bir dönüm noktası olmustur.
Abdülhamid II., 93 Harbi’ni bahane ederek Meclis-i Umûmi’yi “geçici” olarak
tatil ettigini belirtmisse de devletin her yıl yayımladıgı “salnâmelerle” de, Meclis-i
Umûmi, hukukî varlıgını korumustur.
Ne o zaman, ne de daha sonraları Batılı gözlemcilerce tanımlanan Batı türü bir
belge olmamasına karsılık, Osmanlı Devleti’nde ilân edilen ilk anayasa olan Kanûn-i
Esasî’nin ve Mesrutiyet’in kabulü ve gerçeklestirilmesinde, Mithat Pasa’nın oynadıgı
rol, çok önemli olmustur. Gerçekten de zamanın devlet adamları arasında, mesrutî
yönetimi isteyen, anayasasının ilânını gerçeklestirmeye ve bu husustaki düsüncelerini
muhtelif vesilelerle savunan kisiler arasında, en önemli simâ olarak Mithat Pasa’yı
görmekteyiz.
Murad V.’in kısa süren saltanatlıgı döneminde, anayasanın kabulü yönündeki
çabaları, muhaliflerince büyük ölçüde engellenmis ise de Murad V.’in tahtan
indirilerek, Abdülhamid II.’in padisahlıga getirilmesinde oynadıgı etkin rol, Mithat
Pasa’nın nüfuz ve kudretini artırmıs ve anayasanın ilânı lehindeki taraftarlarının
azlıgına ragmen, tüm agırlıgını koyarak Osmanlı Devleti’nin ilk anayasasının ilânını
saglamıstır. 113. madde dahil olmak üzere, pek çok kusurlarına ragmen, Devletin ilk
anayasası olması ve parlamento deneyimini baslatması vesilesiyle Mithat Pasa’nın adı,
1876 Kanûn-i Esasî ile birlikte anılmasına neden olmus ve Mithat Pasa, mesrutî bir
rejimi memlekete kazandırmıstır.
Anayasacılık hususundaki rolü ve fonksiyonu inkâr edilmemekle, kezâ
idareciligi tüm muhaliflerince dahi takdir edilmekle beraber, Mithat Pasa’nın devlet
adamlılıgının aynı düzeyde oldugunu söylemek, mümkün degildir. Öte yandan, Mithat
Pasa’nın Mesrutiyeti ve Kanûn-i Esasî’yi siddetle istemesinin, yalnızca halkın
ihtiyaçlarına tercüman olmasından degil, aynı zamanda Batı tipi bir yöntemi
arzulamasından ve bu yönetimde, kendisine de etkin bir konum saglayacagı
konusundaki iddianın, kısmen gerçek payı bulundugunu kabul etmek, tarihî gerçeklere
ve hadiselerin akısına uygun olacagı düsüncesindeyiz.
Bunun yanı sıra siyasî faaliyetlerinde ihtiyatlı davranmaması, Avrupa siyasî
vaziyetine yakından vakıf olmaması gibi bazı kusurları ile beraber, çok vatansever ve
iyi niyet sahibi bir devlet adamıdır. Bütün faaliyetlerinin sâiki, devletin ve milletin
hayrına olmustur. Bilhassa onun çok iyi vali oldugu, herkesçe bilinmektedir. Fakat
bazı cüretkâr davranısları, istibdat çevrelerince, onun cumhuriyet taraftarı olduguna
dair ithâm edilmesine yol açmıstır.
Hakkındaki müspet veya menfi bütün düsünce ve iddialar bir yana bırakılarak,
kabul edilmesi gereken bir gerçek varsa, o da Mithat Pasa’nın Kanûn-i Esasî’yi
kazandırmakla, Anayasa Hukuku Tarihi’ne oldugu kadar, Türkiye Cumhuriyeti’nin
medenî hukukta deneyim kazanmasına yol açmıs ve laboratuvar rol üstlenmistir.
Bütün bunlar bir yana I. Mesrutiyet kültürel anlamda bir çatısmaya sebep
olmus, milli kültürde öze dokunmadan yapılacak degisikliklere dahi açık olmayan
aydınlarla, Avrupa’yı tanıyan ve her alanda onu körü körüne taklit edenler arasında bir
çatısma ve ikilik basgöstermistir. Fakat her ne olursa olsun modern Türkiye’nin ilk
cılız ısıkları, Mesrutiyet’le yanmaya basladıgı söyleyebiliriz.
B_BL_YOGRAFYA
_ ALDAN, M.: “Mülkî _darede _z Bırakanlar: Mithat Pasa”, Türk _dare Dergisi,
LIX(1987) 374.
_ AYDEM_R, S.S., Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Pasa, C. I., _stanbul,
1973.
_ CELÂLEDD_N, M., Mir’at-ı Hakikât, C. I., Tercüman 1001 Eser, _stanbul, 1979.
_ C_N, Halil: “Tanzimat Döneminde Osmanlı Hukuku ve Yargılama Usulleri”, 150.
Yılında Tanzimat, T.T.K. Yay., Ankara, 1992, s. 11-32.
_ DAN_SMEND, _. H., _zahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. VI., _stanbul, 1955.
_ GÖKB_LG_N, Tayyib M.: “Midhat Pasa”, _slâm Ansiklopedisi, C. VIII, _stanbul,
1960, s. 270-282.
_ GÜRSOY, B. : “1876 Anayasası’nın Malî Hükümleri”, Prof. Dr. Fadıl H. Sur’un
Anısına Armagan, Ankara, 1988.
_ HAL_M, Said, Buhranlarımız ve Son Eserleri, Yay. Haz. M. Ertugrul Düzdag, _z
Yayıncılık, _stanbul, 1991.
_ _NAL, _. M. K., Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, 3. Baskı, C. I., _stanbul,
1982.
_ KARAL, E. Z., Osmanlı Tarihi, C. VII-VIII, T.T. K. Yay., Ankara, 1983.
_ KAYNAR, Resat, Türkiye’de Hukuk Devleti Kurma Yolundaki Hareketler,
_stanbul, 1960.
_ KILIÇ, S. K.,: “1876 Anayasası’nın Bilinmeyen _ki Tasarısı”, A.Ü.O.T.A.M.
Dergisi, S:4. Ankara, 1993.
_ KODAMAN, Bayram – Ahmet Turan Alkan: “Tanzimatın Öncüsü Mustafa Resid
Pasa”, 150. Yılında Tanzimat, T.T.K. Yay., Ankara, 1992, s. 1-10.
_ KUNTAY, M. C., Namık Kemâl Devrinin _nsanları ve Olayların Arasından, C.
II., _stanbul, 1956.
_ M_THAT, Ahmed, Üss-i _nkılâp, _stanbul, 1295.
_ M_THAT, Ahmet, Midhat Pasa’nın Hatıraları – Hayatım _bret Olsun
(Tabsıra-i _bret), Yay. Haz.: Osman Selim Kocahanoglu, Temel Yayınları,
_stanbul, 1997.
_ OKANDAN, R. G., Amme Hukukumuzun Ana Hatları, _.Ü.E.F. Yay., _stanbul,
1977.
_ ÖZGÜLDÜR, Yavuz - Serdar Özgüldür: “1876 Anayasası’nın Hazırlanmasında
Mithat Pasa’nın Rolü ve Fonksiyonları”, A.Ü.O.T.A.M. Dergisi, S:5, Ankara,
1994.
_ ÖZTUNA, Yılmaz, Bir Darbenin Anatomisi, _stanbul, 1987.
_ PAKALIN, M. Z., Son Sadrazamlar ve Basvekiller, C. I., _stanbul, 1940.
_ S_MS_R, Bilâl N., Les Dernières Annèes de Midhat Pacha - d’Après les
Documents Français (Fransız Belgelerine Göre Mithat Pasa’nın Sonu),
Ankara, 1970.
_ TAMÇEL_K, Soyalp: “Mithat Pasa’nın Anayasa Taslagı Üzerine Bir Deneme”,
Türk Kültürü, XXXVII(Temmuz 1999) 435, s. 416-427.
19
_ TAMÇEL_K, Soyalp: “Sait Pasa’nın Anayasa Taslagı Üzerine Bir Deneme”, Türk
Kültürü, XXXIV(Ekim 1996) 402, s. 610-620.
_ TANÖR, Bülent: “Anayasal Gelismelere Toplu Bir Bakıs”, Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C. I., _stanbul, 1985.
_ TUNAYA, T. Z.: “1876 Kanûn-i Esâsi ve Türkiye’de Anayasa Gelenegi”,
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C. I., _stanbul, 1985.
_ UZUNÇARSILI, _smail Hakkı, Midhat Pasa ve Tâif Mahkûmları, T.T.K. Yay.,
Ankara, 1992.
_ YAYLA, Y., Anayasalarımızda Yönetim _lkeleri Tevsi-i Mezuniyet ve Tefrik-i
Vezâif, _stanbul, 1982.