1876 ANAYASASI'NIN HAZıRLANMASINDA MİTHAT PAŞA'NIN ROLÜ VE FONKSİYONU
Yavuz ÖZGÜLDÜR- Serdar ÖZGÜLDÜR 01 Ocak 1970
i. MİTHAT PAŞA'NIN TARİHİMİZDEKİ YERİ
A. İdareci ve Devlet Adamı Mithat Paşa
1822'de İstanbul'da doğan, asıl adı Ahmet Şefik olmakla beraber,
genç yaşta girdiği Divan-ı Hümayun kaleminde gösterdiği başarı
ve zekası nedeni ile, büyükleri ve amirlerince kendisine "Mithat"
(övülen, methedilen) mahlası verilen ve artık hep bu isimle
anılan Mithat Paşa, çok yönlü bir idareci ve devlet adamı olduğu
gibi, Türk Anayasa tarihindeki yeri itibariyle de bu vasıflarına
"Anayasacılığı"nı ilave etmek gereklidir. Devlet adamı ve idarecilik
yönleri ilk planda, tarih incelenmeksizin hatıra gelemezse de;
Mithat Paşa denince ilk akla gelen, Taif zindanı ve haketmediği acı
sonu, sonra da Kanun-ı Esasi ve i. Meşrutiyet'tir.
Mithat Paşa, Divan-ı Hümayun kaleminden sonra 1840'ta sadaret
Mektubı kalemine atanmış, 1844- i848 yılları arasında sırasıyla
Şam, ~onya ve Kastamonu'da Divan Katipliği görevlerinde bulunmuş;
Istanbul'a döndükten sonra Sadıiret Mektebı kaleminde çalışmaya
başlamıştır. Bu görevden sonra ise, Meclis-i Vala'ya bağlı
Mazbata odası Serhalifeliğine atanmışi; bir süre sonra Meclis-i Vala'yı
Ahkam-ı Adliye Dairesiı Anadolu bölümü ikinci katipliğine
getirilmiş ve bu görevde iken Şam ve Halep gümrüklerinde ortaya
* Kara Harp Okulu Öğrctim Üycsi ** A.Y.İ.M. Savcısı
1. Aldan, M.: Mülki İdarcdc İz Bırakanlar: Mithat Paşa, Türk İdare Dcrgisi, Y.59,
s.374, Ankara 1987, sh.249.
2. Meclis-i Y5.15.-ylAhkam-ı Adliye; o tarihlerdc mevzuatı hazırlayan, memurları
yargılayan, halk ile hükümet arasındaki davalara bakan bir kurulolup, 1868'de "Divan-ı
Ahkam-ı Adliyc" ve "Şura-yı Dcvlcı" olarak ikiye ayrılmıştır.
çıkan ve Hazinenin zararına yol açan anlaşmazlık ile, Arabistan ordusu
Müşiri Kıbrıslı Mehmet Paşa hakkındaki soruşturmaları yapma~
la görevlendirilmiş; başarıyla sonuçlandırdığı bu görevden sonra
ıstanbul'da Kırım Savaşı dolayısıyla yürütülen siyasi
müzakerelerde bulunmuştur. 1854'te Balkanlar'da hüküm süren isyan,
karışıklık ve asayişsizlik konularını ince~emek ve gerekli önlemleri
almakla görevlendirilmiş; Şumnu ve Islimiye. bölgelerinde
altı ay kadar süren inceleme ve çalışmalarını takiben, Istanbul'a dönerek
Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'ya bir rapor sunarak, Balkanlar
ve Rumeli'deki sorunlar ile köklü önlemleri ayrıntılı olarak açıklamış
ve bu başarılı fiiliyatı ile kendisine duyulan güven artmıştır.
1857 yılında uygunsuz davranışları yüzünden şikayet edilen Silistre
ve Vidin Valilerinin durumlarını incelemek ve Tımova'da Bulgarlar
tarafından çıkarılan bir olayı çözümlernek üzere görevlendirilen
Mithat Paşa, Suçsuzluluğunu belirlediği bu valilerle ilgili hazırladığı
raporun, adı geçenlerin Saray'a yakın olmaları nedeniyle Mabeyn
tarafından kabul edilmemesi üzerine, bu tutumdan duyduğu üzüntü
ile Sadrazam Ali Paşa'dan izin alarak bir süre dinlenmek ve tedavi
olmak üzere Avrupa'ya gitmiş; Paris, Londra, Brüksel ve Viyana'da
geçirdiği altı aylık süreyi takiben de 1859'da Meclis-i Vala-yı Ahkam-
ı Adliye Başkatipliğine atanmış ve aynı yıl Hükümete karşı girişilen
irticai bir hareket olan "Kuleli Vak'ası" sanıklarının sorgulanmasında
müstantik (sorgu hakimi) olarak görevlendirilmiştir3•
Sadrazam Kıbrıslı, Mehmet Paşa'nın, huzursuzluk ve karışıklıkların
artması üzerine, olayları mahallinde incelemek üzere çıktığı
Rumeli gezisinde, Niş, Vidin ve Rusçuk taraflarında daha evvelce
Mithat Paşa'nın aldığı önlemlerin yerinde olup, olumlu sonuçlar
verdiğini bizzat görüp, tespit etmesi üzerine 1861 tarihinde padişah
Abdülmecit'e vaki teklifinin kabulü sonucu, Mithat Paşa vezirlik
rütbesi ve Paşalık ünvanıyla Niş valiliğine atanmış4; bu görevinde
üstün yeteneğini ve yaratıcılık gücünü gösterme imkanına kavuşmuştur.
B~rada eşkiyalık olaylarını önleyerek, emniyet ve asayişi
sağlamış; Islam ve Hristiyan ahalinin barış içinde yanyana yaşamaları
için etkin önlemler almış; bayındırlık, maliye ve idare alanlarında
başarılı çalışmalar yapmış; bu başarılı çalışmaları gözetilerek
asayişsizliğin hüküm sürdüğü Prizren eyaleti de Niş valiliğine bağlanmıştır.
Bu sırada Bftbıali'de, 1856 Islahat Fermanı'nda öngörülen
iyileştirme önlemlerinin gerçekleştirilmesi için çaba sarfediliyor,
3. Aldan, M.: agm., sh.2S0.
4. Pakalın, M.Z.: Son Sadrazamlar ve Başvekiller, cı, İstanbul ı940, sh. ı96- ı98.
vilayetlerde kurulacak yeni ve ileri bir idare düzeni üzerinde çalışmalar
yapılıyordu. Bu konuda Mithat Paşa'nın Niş. vilayetinde uyguladığı
yönetim ve yöntem benimsendi ve 1863'te Istanbul'a çağrılarak
kendisinden vilayetler idaresi hakkında bir kanun tasarısı
hazırlaması istendi. Bu tasarıyı tamamlayınca, Mithat Paşa'nında
etkin katkısıyla 1864'te "Tuna Vilayeti Nizamnamesi" kabul edildi
ve yeni sistemin uygulanacağı örnek bir vilayet olarak Niş, Silistre
ve Vidin eyaletIeri birleştirilerek Tuna vilayeti kuruldu ve başına
da Mithat Paşa vali olarak atandı. Akabinde de, 1864 tarihli vilayet
nizamnamesi yayınlandıs.
Bir devlet genişliğindeki Tuna vilayetinde vali sıfatıyla Mithat
Paşa, asayiş, idare teşkilatı, bayındırlık, ~icaret, eğitim ve askeri tersaneler
alanlarında öyle işler başardı ki; ıstanbul'da kendisini kıskananlar
Mithat Paşa'nın bir gün Mısır'daki Kavalalı Mehmet Ali Paşa
gibi, bağımsızlığa yönelen imtiyazlar isteyeceğini yaydılar'.
Bunlara Mithat Paşa'nın Tuna vilayeti!lde sindirdiği Panislavist komitacıların
açtığı karşı kampanya ve Istanbul'daki Rus büyükelçisi
general Ignatiyefin saraya bu yöndeki etkili girişimi ve Bulgaristan'da
kasıtlı olarak çıkartılan isyan ve ayaklanmalarda e.klenince;
Mithat Paşa vilayete ait sorunları görüşmek bahanesiyle Istanbul'a
çağrıldı ve tekrar görevine döndürülmeyerek, 5 Mart 1868'de Şurayı
Devlet (Danıştay) başkanlığına atandı.
Niş valiliğinde iken sulama kanalları yaptırmak, kimsesiz çocuklar
için Islahhaneler açmak, zirai kredi kooperatifleri kurdurmak,
posta şirketlerini faaliyete geçirmek, şimdiki teknik liselerin
(eski adıyla sanat okulları) ilk örneği olan "Islahatname mektepleri"
ni açmak gibi büyük reformları olan; Tuna valiliğinde iken ise
bugünkü Ziraat Bankası'nın temeli olan "Menafi Sandıklarılının temelini
atan, Tuna nehri üzerinde bir gemicilik şirketi teşkil ederek,
açtırdığı şose yollarda faaliyet göstermek üzere bir araba şirketi kuran,
geniş Osmanlı ülkesinin bir başka bölümünde adı bile duyulmayan
işler yapan Mithat Paşa'nın7, Şura-yı Devlet başkanlığında
da boş durmayacağı tabii idi. Nitekim, Mithat Paşa'nın Tuna vilayetinden
ayrılmasıyla harekete geçen Slav komitacıları, Bulgarları
ayaklandırdılar. Ortaya çıkan karışıklıklar üzerine Babıali telaşa
düştü. Sultan Abdülaziz, Avrupa gezisinden dönerken Rusçuk'a uğ-
5. A1dan, M.: agm, s.25 ı.
6. Aydemir, Ş.S.: Makedonya'dan Ortaasya'ya Enver Paşa, CL, İstanbul 1972,
sh.47.
7. Pakalın, M.Z.: age., sh.200.
ramış burada Mithat Paşaa'nın başarılı çalışmalarını yakından görüp,
takdir etmişti. Bu yüzden Padişah, ayaklanmaların bastmlması
için Mithat Paşa'yı görevlendirdi. Derhal Tuna boylarına koşan
Mithat Paşa, yirmi gün gibi kısa bir süre içinde ayaklanmaları bastırdı
ve İstanbul'a döndü8• Şura-yı Devlet Başkanı olarak ilk önce
yeni kurulan bu mahkemenin teşkilatlanmasını tamamladı; ölçü ve
tartı aletlerinin desimal sisteme çevrilmesi girişiminde bulundu.
Madenler Tüzüğünün (Havzai Fahmiye Nizamnamesi-Kömür Bölgesi,
Tüzüğü; bugün halen yürürlüktedir) hazırlanmasına önayak oldu;
ıstanbul'da bir sanat okulu (Sanayi mektebi) ve Emniyet Sandığı'nın
kurulması faaliyetlerinde bulundu9•
Bir süre sonra, görev ve yetki yönlerinden Sadrazam Ali Paşa
ile arası açılan Mithat Paşa, bir yıl kadar görev yaptığı Şura-yı Devlet
Başkanlığı'ndan, 1869'da Bağdat valiliğine atandı. Mithat Paşa'nın
Bağdat valiliğinde Tuna valiliği gibi, yoğun ve başarılı bir
çalışma temposu içerisinde geçmiştir. Dicle ve Fırat'ta vapur işletmeleri,
Fırat'ın temizlenmesi, Irak'ta sulama tesisleri, Irak'ta ilk petrolün
elde edilmesi ve halk ihtiyacına yarar halde satışa sunulması,
Bağdat'ta Sanat Okulu, Emniyet Sandığı kurulması, Basra'nın daha
uygun bir yere nakli, Kuveyt'in Osmanlı idaresine bağlanması, Arabistan
çölünde Necit ve Yehiibi Emirliklerinde idari kontrolü sağlaması
gibi başarılar, onun Bağdat valiliğindeki faaliyetleri arasındadır.
Mithat Paşa Bağdat valiliği sırasındaki sayda,n bu işleri
yaparken, tamamen mahalli mali imkanları kulla~mış, ıstanbul'dan
tahsisat almadan işleri sonuçlandırmış, hatta Istanbul'a ayrıca
önemli oranda gelir transferi sağlamıştırıo.
Ali Paşa'nın 1871'de ölümünden sonra Mahmut Nedim Paşa
sadrazam olunca, vilayetgelirlerini yatmmlara harcıyor, hazineye
birşey göndef!lliyor diye, itham edildi ve Mayıs ı871'de val ilikten
istifa ederek, Istanbul'a döndü. Bir yıl kendisine herhangi bir görev
verilmedi. Kendisine 9nerilen Sivas valiliğini. kabul etmedi. Mahmut
Nedim Paşa'nın, ıstanbul'da bulunmasını kendisi için tehlikeli
gördüğünden, kendisine Edirne valiliğini teklif etti. Bu görevi istemeyerek
kabul eden ve ataması yapılan Mithat Paşa, sadrazarnın
kendisi aleyhindeki tertiplerini tanıklar huzurunda padişaha aktarınca,
Sultan Abdülaziz Mahmut Nedim Paşa'yı azlederek, yerine
8. Aldan, M.: age., sh.252.
9. Pakalın, M.Z.: age., sh.2D3.
ıo. Aydemir, Ş.S., sh.48.
Edirne valisi olarak atadığı ancak henüz İstanbul'da bulunan Mithat
Paşa'yı 3ıTemmuz ı872'de sadrazamlığa getirdi LI.
Yeni Sadrazam ilk iş olarak, Mahmut Nedim Paşaının türlü nedenlerle
taşraya sürmüş olduğu saygın devlet adamları için bir af
fermanı yayınlattı ve bir kısmına kendi kabinesinde görev verdi.
Mithat Paşa bu görevde ancak 2 ay 2ıgün kalabildi. Bu dönemde
silahla bastırılan Karadağ olayları dışında önemli bir siyasi olay olmadığından,
memleketin imarı için çaba sarfetti. Bu arada, Anadolu
ve Rumeli demiryollarını yaptırma imkanlarını aradı. Yolsuzluklarla
uğraştı; Mahmut Nedin Paşa'yı zimmetine geçirmiş olduğu bir
paradan dolayı mahkemeye vererek mahkum ettirdiıı. Fakat padişah
bu mahkeme hükmünün uygulanmasına engelolarak, eski Sadrazam'ın
borcunu affetti. Mithat Paşa'nın düşmanları bu fırsattan yararlanarak,
Sadrazam'ın Mahmut Nedim Paşa'yı mahkeme kanalıyla
teşhir etmek ve Sarayı israfçı göstermek suretiyle, padişahın itibarını
sarstığını iddia etmekten ve bunu yaymaktan geri kalmadılar. Bu
söylentiler etkisini göstermekte gecikmedi. Zaten, Padişah da, herşeyi
çekinmeden bütün açıklığıyla söyleyen, bu toksözlü ve ileri
görüşlü sadrazamına katlanamaz olmuştu. Ayrıca, Slav çetelerinin
faaliyetlerini etkisiz bırakması yüzünden, Rus~ar'da kendisinden
memnun değillerdi. Tüm bunlara, Mısır Hidivi ısmail Paşa'ya Avrupa'dan
istikrazda bulunma yetkisinin tanınması konusunda Padişah'a
karşı çıkması da eklenince, Mithat Paşa Sadrazamlık görevinden
uzaklaştırıldı LJ.
Mithat Paşa, birkaç ay açıkta kaldıktan sonra, Esat Paşa kabinesinde
Adliye Nazırlığına atandı ve Şirvanizade Rüştü Paşa hükümeti
zamanında da bu görevini sürdürdü. Sadrazam Rüştü Paşa'nın
yalısında nazırıardan bazılarıyla yapılan toplantılarda, Devlet yapısının
iyileştirilmesi için çareler aranıyor; özellikle giderlerin kesilmesi,
bir Mebuslar Meclisi'nin kurulması gibi konular üzerinde duruluyordu.
Bu görüşmeler sonunda, Adliye Nazırı Mithat Paşa
tarafından bir layiha kaleme alınması ve bunun Padişah'a sunulması
kararlaştırıldı. Ancak, daha sonra yaptıkları bu işten korkarak saraya,
ayrı ayrı Mithat Paşa'nın Padişahın mutlak idaresini ortadan kalll.
Pakalın, M.Z. age, sh.21 1.
. 12. Mahmut Nedim Paşa'nın zimmetine geçirdiği iddia olunan bu 100.000 alıının,
adı geçen Sadrazamca Padişah Abdülaziz'e elden verildiği, ancak padişahın zor durumda
kalmaması için paşanın mahkemede bu hususu açıklamadığı ileri sürülmektedi~. (Bkz.
Mahmut Celaleddin Paşa, Mir'aıı-ı Hakikat, c.1, Tercüman 1001 Temel Eser, Istanbul
1979,sh.62.)
13. Aldan, M.: agm, sh.254.
dırma ve bir meşruti hükümet kurma yolunda faaliyetleri olduğuna
dair ihbarda bulunan Hüseyin Avni Paşa ve bizzat Sadrazam Şirvanizade
Rüştü Paşa'nın beyanlarından etkilenen Padişah, Mithat Paşa'yı
Adliye Nazırlığı görevinden azletti ve birkaç ay sonra ~a.~~l~-
nik valiliğine atadı. Ancak, üç ay kadar süren bu valılıgının
ardından yine azledildil4•
Mithat Paşa, Ocak 1874'te İstanbul'a döndü ve satın aldığı arazisinde
bahçe işleriyle vakit geçirmeye başladı. Birbuçuk yıl kadar
süren bu dönemde memleket sorunlarını düşünmekteı:ı ve planlar
yapmaktan bir an geri kalmadı. Bu sıralarda Osmanlı Imparatorluğu
çok tehlikeli bir bunalım içinde bulunuyordu. Hersek'te çıkan
bir ayaklanma gittikçe genişlemiş, Bulgaristan'a kadar yayılmıştı.
Sırbistan ve Karadağ Beylikleri de, asilerin tarafı!lı tutarak işe karışmış
ve imparatorluğa karşı silana sarılmışlardı. Iç idarede bozukluklar
almış başını yürümüş, mali durum daha çok bozulmuş, devlet
borca batmıştı. Bu güç şartlar altında Padişah, Rus yanlısı olarak
bilinen ve bu yüzden "Nedimof' diye anılan Mahmut Paşa'da aynı
hükümette .ikinci kez Adliye Nazırlığına atandı. Fakat Mithat Paşa,
Rusya'nın Istanbul elçisi Ignatiyefin sözünden çıkmayan Mahmut
Nedim Paşa'nın durum ve tutumunu hiç beğenmiyorduıs. Bu yüzden
kısa bir süre sonra Adliye Nazırlığından istifa etti. Baş mabeyinci
hafız Mehmet Beyaracılığı ile istifasının sebebini soran Padişaha
şu meşhur cevabı vermiştirl6:
"Devlet id,aresine dair bir kanun yoktur. İktidara gelenler akıllarına
estiği gibi icraatta bulunduklarından, mülki ve siyasi işler
doğru yürümemektedir. Askeri nizamlar bozulmaktadır. Mali işler
ise, düzeltilmesi kabilolmayacak bir hale girmiştir. Bu sebeple, üç
dört ay sonra çok vahim olaylar çıkacağını anlayan bir kimse için
sabır ve tahammül mümkün değildir."17
Bu istifasını takiben bir süre açıkta kalan Mithat Paşa, medrese
talebelerinin isyanından bir gün önce, ortamı gerginleştirdiği düşüncesiyle
Sadrazam Mahmut Nedim Paşa'nın önerisiyle Hüdavendigar
(Bursa) valiliğine atandırıldıysa da, ertesi gün cereyan eden
ayaklanma sonrasında Mahmut Nedim Paşa'nın azledilerek yerine
Mütercim Rüşdü Paşa'nın Sadrazamlığa getirilmesinden sonra,
1876'da "Meclis-i Aliye'ye" memur olarak atandı. Az sonra da Ma-
14. Aldan, M.: agm, sh.254.
15. Cevap metni sadeleştirilmiştir. .
16. İnal, I.M.K.: Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, Ci, Istanbul 1944, sh.336.
17. Pakalın, M.Z.: age., sh.222.
yıs 1876'da ikinci kez Şura-yı Devlet (Danıştay) başkanlığına getirildi
18.
Sultan Abdülaziz, kamuoyunun zorlaması ile de olsa, güçlü kişileri
devlet yönetiminde söz sahibi kılmıştı. Bununla birlikte, Padişah'ın
tutumu kimseye güven vermiyordu. Tahttan indirileceği yolunda
ortada söylentiler dolaymaya başladı. Bundan endişeye
kapılan Padişah, Mithat Paşa'dan ne yapılması gerektiğini sormak
ihtiyacını duydu. Mithat Paşa, Padişaha sunduğu Hiyiha da, memleketin
içinde bulunduğu bunalımların nedenlerini açıkladıktan sonra,
kurtuluş çaresi olarak bütün Osmanlı uyruğunun hür ve eşik kılınmasını,
iktidarda bulanan Devlet adamlarının yetki ve sorumluluklarını
belirleyen bir kanunun hemen çıkarılmasını önermiştirl9• Ancak,
Padişah'ın tutumunda herhangibir değişiklik olmamıştır. Bu
durum, devlet kademesinin üst sıralarında görevli kişilerin Padişah
Abdülaziz'in aleyhine dönmelerine ve onun tahttan ~zaklaştırılması
düşüncelerini uygulamaya koymalarına neden oldu. Işbaşında bulunan
Sadrazam, Mütercim Mehmet Rüştü Paşa zeki, tecrübeli ve yenilik
taraftarı idi. Ancak Padişah'ın israfçılığı ve devlet hazinesini
zarara sokucu davranışları nedeniyle etrafta sarfettiği sözler, Hüseyin
Avni ve Mithat Paşa'larca duyulup, bu husus kendilerine hatırlatılınca,
Sadrazam, Padişahın halli konusunda onlarla birlik olduıD.
Serasker Hüseyin Avni Paşa ise, aslında muhafazakar zihniyetI i olmakla
beraber, vatanseverlik duygusu memleket için gerekeni yaptıracak
güçte idi. Askeri kudreti, sağlam karakteri ve ciddiyeti ile
her çevrede saygınlık kazanmıştı. Şüphesiz, iyileştirme ve yenileştirme
girişimleri sözkonusu olunca ilk akla gelen Mithat Paşa idi.
Ama, o, köklü bir harekete girişmeden önce Padişah'ı bir yükümlülük
altına sokmanın yararlı olacağını, bu suretle bir saltanat değişikliğine
gerek kalmadan amaca ulaşılabileceğini düşünüyordu. Fakat,
Padişah'ın tutum ve davranışlarıyla, böyle bir yükümlülük
altına girmeyeceği yolunda kamuoyunda oluşan genel kanaat nedeniyle,
sonunda Mithat Paşa'da Padişah'ın tahttan indirilmesi suretiyle
işin temelden çözümünden yana aldııı. Hal fikri konusunda sayılan
bu kişiler arasında birlik oluşunca, önce işin şer'i tarafının
sağlama bağlanması için Mithat Paşa'nın konağında Şeyhülislam
Hayrullah Efendi ile görüşüldü. Şeyhülislam'ın, kendisine sorulan
"Padişah mülk ve milleti tahrip ve devlet hazinesini israf etti, milletin
durumunun ıslahı için tahttan indirilmesi tasavvur olunur, buna
18. Pakalın, M.Z.: age, sh.229.
19. Aldan, M.: agm, sh.255.
20. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, c.Yn, Ankara 1983, sh.ıo6.
21. Aldan, M.: agm., sh.256.
cevaz var mıdır? şeklindeki soruya, "Bu hayırlı işe çarşaf kadar fetva
veririm" şeklindeki cevabı üzerine22; ordunun ve donanmanın elde
edilmesi yoluna gidildi. Hüseyin Avni Paşa; Harp Okulu Komutanı
Süleyman Paşa, Şura-yı Askeri Reisi Redif Paşa ve Bahriye
Nazırı Kayserili Ahmet Paşa'yı bu konuda ikna etti2). Bunu takiben
de, Veliahd Murat Efendi ile gerekli temaslar yapıldıktan ve
meşruti bir idare kurulmasını kabul edeceği ne dair kendisinden söz
alındıktan sonra, Abdülaziz'in tahttan indirilmesi düşüncesi kesinlik
kazandı. Padişah'ın olup bitenleri haber almasından kuşkulanarak,
pHinlarını Murat Efendi'ye haber vermeye vakit bulamadan, kararlaştırdıkları
günden iki gün önce uygulamaya koydular. Böylece,
29-30 Mayıs 1876 gecesi, Şeyhülislam Hayrullah Efendi'den alınan
fetva ile Sultan Abdülaziz tahttan indirildi24• Padişah II. Abdülhamid
anılarında, Mithat Paşa'nın "hal" işine karışmakla, idare adamı
olmaktan çıkarak, ihtilalciler sınıfına geçtiğini, dünyada hiçbir ihti-
Hileinin yıkmakta gösterdiği başarıyı, yapmak hususunda gösteremediğini
belirtmektedir25•
Yeni Padişah V. Muraı'ın sağlık durumu, Mithat Paşa ve arkadaşlarının
umutlarını boşa çıkardı. Murat Efendi, bildirilen günden
daha önce tahta çıkmaya davet edilince, planın Abdülaziz tarafından
öğrenildiğini sanarak, buhranlar geçirmiş; giderek tahta çıkmasından
sonrada hastalığı ilerlemişti. Bununla birlikte Kanun-i Esasi
çalışmaları da sürdürülüyordu. Sultan Muraı'ın sağlık durumunun
düzelemeyeceğinin anlaşılmasından sonra Mithat Paşa, veliaht Abdülhamit
Efendi ııe birçok kereler buluşmuş, meşrutiyeti ilan edeceğine
dair ondan söz almıştı. Abdülhamit bu temaslarında demokratik
bir run sergiliyor ve Mithat Paşa'ya "Sen benim babamsın"
diyecek kadar yakın görünüyordu. "Usul-i meşrutiyet ve meşverete
dayanamayan bir hükümeti asla kabul edemeyeceği"ni söylüyordu.
Mithat Paşa ile veliaht Abdülhamit arasında, ileride belirtilecek görüşme
ve anlaşmadan sonra, Viyana'dan getirtilen uzman bir hekimin
Padişah'ın iyileşemeyecek derecede akıl hastalığına yakalandığını
bir raporla beyan etmesini takiben, 93 günlük saltanattan sonra
V. Murat 31 Ağustos 1876'da tahttan indirildi ve II. Abdülhamit
Padişahlığa getirildi2b•
22. Mahmut Celaleddin Paşa: age., c.ı, sh.16 ı.
23. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, C.VII, age., sh. lO?
24. Aldan, M.: agm., sh.256.
25. Pakalın, M.Z.: age., sh.287'den naklen.
26. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, C.VII, age., sh.365.
Tahttan indirilmesinden birkaç gün sonra Abdülaziz'in bugün
bile intihar mı, cinayet mi olduğu konusunda üzerinde tam bir uzlaşmaya
vanlamamış ölümü, Abdülaziz'in ölümünden oniki gün ka-.
dar sonra da Çerkes Hasan adlı bir subayın Mithat Paşa'mn konağım
basarak, toplantı halinde bulanan Vükela Meclisindekilere ateş
açarak Serasker Hüseyin Avni Paşa ile Hariciye Nazın Raşit Paşa'yı
öldürmesi, ardından da 1-2 Temmuz 1876'da Sırbistan ve Karadağ'ın
Osmanlı Devletine savaş açmalan gibi iç ve dışta ceryan
eden önemli olayların akabinde tahta çıkan II. Abdülhamit;
Cülusundaki Hatt-ı Hümayun ile, kendisinden meşrutiyet le ilgili ilk
hareketi bekleyenleri başlangıçata hayal kınklığına uğrattı. Bilahare
24 Eylül 1876'd,a Anayasayı hazırlayacak komisyonun kurulmasına
irade çıkarttı. Ileride değinilecek Anayasa tasarısı çalışmalarından
sonra, 19 Aralık 1876'da, Padişah Mithat Paşa'yı sadrazamlığa
atadı. Mithat Paşa'mn bu yöndeki baskı ve telkinleri sonucu,
Kanun-ı Esasi 23 Aralık 1876 tarihinde Sırbistan-Karadağ Savaşımn
sonun!! getirmek ve Balkanlardaki sorunları görüşmek üzere
toplanan "Istanbul Konferansı"nın başlanıcı öncesi ilan edildi. ,Meşrutiyet'in
ilanı Avrupa'da olumlu etkiler yaptı. Mithat Paşa, Istanbul
konferansı delegelerinin, devletin içişlerine karışıcı, bağımsızlıkla
bağdaşmaz ve kabul edilemez nitelikteki karar ve önerilerinin
reddedilmesinde etkin birrol aldı. Kısa süren (49 gün) bu ikinci
Sadrazamlığı sırasında, Meşrutiyetin göstermelik bir hareket olmadığını
ispatlamak için büyük çaba sarfetti. Müslüman olmayan
gençlerin Harp Okuluna alınması için saraya arıza sunuyor, siyasi
düşüncelerle, bazı yerlere hristiyan valiler tayini için irade çıkarmaya
çalışıyordu. Sonuçsuz kalan bu teşebbüslerine, kendisinin, yolsuzluğu
nedeniyle kabineden uzaklaştırdığı Maliye Nazırı Galip Paşa'nın
padişahca yüksek bir mevkiye getirilmek istenmesi de
eklenince; Mithat Paşa, saraya 30 Ocak 1877 tarihli ünlü takririni
gönderdi. Birkaç gün sonrada, Kanun-i Esasinin meşhur 113. maddesindeki
yetkisini kullanan Padişah II. Abdülhamit, Mithat Paşa'yı
sadr~zamlıktan azlederek, ailesiyle görüşmeye dahi fırsat bırakmadan
ızzettin vapuruyla Avrupa'ya sürgüne gönderdi27,
.Patlak ,veren 93 harbi (1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı) sırasında
ıtalya, Ispanya, Paris ve Londra'da birbuçuk yılı aşan bir süre
geçirdi. Ağustos 1878'de Padişahca sürgün cezası affedilerek, ailesiyle
birlikte Girit'te Hanya'da oturmasına izin verildi. Burada geçirdiği
iki aylık sürenin akabinde Suriye Valiliğine atandı. Burada
27. Aldan, M., agm, sh.258.259.
da, geçirdiği olayları ve bütün yorgunluğunu unutup, gençlik yılarında
olduğu gibi, aynı şevk ve heyecanla işlere sarıldı. Yollar, köprüler
ve okullar yaptırdı. Şam, Beyrot ve Akkft'da geniş caddeler
açtırdı. Kurdurduğu şirket eliyle Trablus şehri ile Mine kasabası
arasında bir tramvay hattı tesis ederek işletmeye açtı. Evkaf gelirlerinden
ayırdığı para ve halktan topladığı bağışlar ile, evvelce açılıp;
parasızlıktan kapanan Şam'daki ıslahhaneyi yen~den açtırdı. Dürzi
isyanını bastırarak, vilayeti huzura kavuşturdu. Iki yıl kadar süren
ve halk nezdinde büyük itibar ve şöhret kazanan Mithat Paşa'nın,
Suriye'de bağımsız bir devlet kurma yolunda olduğuna ilişkin Saraya
vaki jumallar sonuc~, Ağustos 1880 tarihinde Suriye valiliğinden
alınarak, merkezi ızmir'de bulunan Aydın Valiliği'ne atandı.
Mithat Paşa'nın Ağustos I880'de başlayan Aydın Valiliği'de 9 ay
13 gün sürmüştür. Aydın vilayetinde o tarihte eşkiyalar çoğalmış.
dirlik ve düzenlik kaybolmuştu. Şehirde hırsızlık, yankesicilik ve
gasp olayları olağan hale gelmişti. Mithat Paşa, polis ve jandarma
ekipleri düzenleyerek, suçluiara karşı ciddi bir uğraş verdi ve kısa
sürede huzur ve güveni sağladı. Kendisind;en önceki vali tarafından
başlatılan okulların yapımını tamamlattı. ızmir'de bir Sanat Okulu
açtırdı. Ayrıca Kordonboyu'nun açtınlması, liman tesislerinin ve
idare binalarının yaptınlması girişimlerinde bulundu. Şehirde tramvay
işletmesi maksadıyla bir şirket kurdurdu. Drla, Çeşme ve Seferhisar
yollarını yaptırarak hizmete soktu2B•
Bu sıralarda İstanbul'daki dostları, kendisinin Abdülaziz'in öldürülmesinden
suçlandığını bildiriyor, hazırlanmakta olan tuzağa
düşmemesi için Avrupa'ya kaçmasını öneriyorlardı. Fakat o, kendisinden
emin olarak görevine devam ediyordu29• Abdülhamit tahta
geçtiği günden beri kendini emniyette görmüyor; Mithat Paşa'yı
kendisini rahatsız edenlerin başında buluyordu. Aradan beş yıla yakın
bir süre geçmiş olmasına rağmen, Abdülaziz'in intiharı olayını
gündeme getirdi. O'na göre amcası Abdülaziz intihar etmemiş, doktor
raporlarının aksine öldürülmüştü3o• Bunda Mithat Paşa ve arkadaşlarının
da rolleri vardı. Padişahın bu görüşüne, Mithat Paşa'ya
öncedenberi karşı, hatta düşman olan ve birer birer karar ve icra
mevkilerine getirilen kişiler de (Mahmut Nedim Paşa, Cevdet Paşa,
Müşir Nusret Paşa, Sururi Efendi, Mahmut Celalettin Paşa gibi) ka-
28. Aldan, M.: agm, sh.273.
29. İnal, İ.M.K.: age. sh.384.
30. "Ortada mevhum değil, "muayyen bir hadise vardı ki, o da amcam merhumun
kanlı irtihali idi ... Ben hala bu kanaatdeyim ki, ammi azizim müntehir değil, maktulduL ..
Bir mühtehir iki kolunun damarlarını nasıl kesebiiiL.," (Abdülhamidin Anıları, Pakalın,
M.Z.: age, sh.29 ı'den naklen).
tı1ıp destekleyince; Padişah İstanbul'da bir komisyon oluşturdu3 ı.
Bu sorgulama heyeti Mithat Paşa ve Mütercim Rüştü Paşa haklarında,
Abdülaziz'in öldürülmesinden suçlu bulunduklarına dair bir iddianame
hazırladı ve Mithat Paşa'nın hareketleri sıkı bir denetim altına
alındı. Bu iddianame üzerine Sait Paşa Hükumeti, ~ithat
Paşa'nın azline ve tevkif edilmesine karar verdi. Bu amaçla ızmir'e
gönderilen Hilm~ Paşa konaktan kaçarak Fransız Konsolosluğu'na
sığındı. Ancak, ıstanbul'da açık ve adil bir muhakeme yapılacağı
güvencesi verildikten sonra teslim oldu32•
Bir vapurla İzmir'den İstanbul'a getirilen Mithat Paşa, daha vapurda
iken yolda sorgulanmaya başladı. Bu 'sorgulama heyetinin
başında Adliye Nazırı Cevdet Paşa, yani Mithat 'paşa'nın en barışmaz
muhaliflerinden biri vardı. Mithat Paşa'nın yargılanmasına
1881 Haziranında Yıldız Sarayının bahçesindeki Malta Köşkü yanında
kurulan yeşil bir çadır içinde başlandı. buna "Çadır Köşkü
Mahkemesi" dendi. Bu mahkemenin başkanlığına Mithat Paşa'nın
Tuna valiliği zamanında fena hareketleri sebebiyle vazifesinden atılan
ve vilayetten uzaklaştınlan Sururi Efendi getirildi. Sururi Efendi'nin
daha Mithat Paşa'nın Suriye valisiyken saraya aleyhinde jurnallar
verdiği herkesçe bilinmekteydi33• Mahkemenin padişahın
ikamet ettiği Yıldız Sarayı'nın bahçesinde (parkında) yapılması, II.
Abdülhamid'in mahkeme safhalarını adamları vasıtasıyla takip
edip, hakimlere gerekli talimatı vermek gibi bir düşünce mahsulü
olarak kabul edilmektedir34•
Yargılama sırasında kendisine savunması konusunda çektirilen
güçlüklere rağmen, Mithat Paşa bütün soruları cevaplayarak, tüm
iddiaları çürütmek için büyük uğraş verdi. Ancak, sonuç değişmedi.
Mahkeme, Nuri Paşa ve Damat Mahmut Paşa'larla birlikte Mithat
Paşa'yı da Abdülaziz'in katlinde "Fail-i müşteek" bularak idama
mahkum etti. Karar, Batı ülkelerinde büyük üzüntü yarattı ve Paşa'nın
hayatını kurtarmak için bazı girişimlerde bulunuldu. Temyiz
Mahkemesi Cinayet Dairesi de mahkemece verilen bu kararı onaylayınca,
II. Abdülhamit, verilen iHimın siyasi sorumluluğunu tek
başına üstlenmernek için, kararın bir kerede Vükela heyeti ile, eski
vekiller ve feriklerle müşirlerden teşkil ettirilen büyük bir heyetçe
görüşülmesini kararlaşatırdı. Heyet üyelerinden yalnız Hayrettin
Paşa, cezanın uygulanmaması ve muhakemenin yenilenmesi tezini
31. Aydemir, Ş.S.: age., sh.93.
32. Aldan, M.: agm, sh.262.
33. Aydemir, Ş.S.: age, sh.94.
34. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, C.VIII., sh.508.
savundu. Bir kısım üyelerde sonradan kendisine katıldıysa da, çoğunluk
idam karannı yerinde buldu. Bununla birlikte, II. Abdülnamid,
içte ve dışta bir iyiniyet gösterisinde bulunarak, onaylanan bu
idam cezalannı müebbet kalebentliğe çevirdi. Mithat Paşa, diğer
mahkumlarla birlikte (ki tamamı on bir kişidir) 28 Temmuz
1881'de Hicaz'daki Taif kalesine gönderildj35.
Mithat ve Damat Mahmut Paşa'lar, hertarafı dökülen harap Taif
kışlası bodrumlarında 24 Nisan 1884'e kadar, yaklaşık üç yıl her
türlü baskı, hakaret ve ıstırap içinde ağır bir kalebentlik hayatı yaşadılar)
6. Ayaklarına pranga vurulmuş, ailesi ile mektuplaşması dahil
kısıtlanmış vaziyette dini ibadetle ve anılarını yazmakla)7 bu
günleri geçiren Mithat Paşa, tarihçilerin çoğunun birleştiği görüşe
göre, yaşamasının kendisi için bir tehlike olduğu vehmine kapılan
II. Abdülhamid'in emriyle, 25 Nisan 1884 günü geceyarısı kapısını
kırarak içeri giren Miralay Mehmet Lütfi ve Binbaşı Bekir adlı iki
subay ile ondokuz er tarafından, Mahmut Paşa ile birlikte boğduruldu)
8. Kesin belgeleri ortaya konulmamakla beraber, II. Abdülahami~'
in Mithat Paşa'nın kaçmasından ya da kaçırılmasından (özellikle
ıngilizler tarafından) ürktüğü için, bu cinayeti emrettiği ya da
adamlarına telkin ettiği yolunda, tarihçiler arasında genel bir kanaat
bulunmaktadır)9. Mithat Paşa'nın katli, Hükümet tarafından resmi
bir duyuru ile hastalıkUm ölüm (şirıpençe'den) şeklinde gösterilmiştir.
II. Abdülhamid ise anılarında" ...düşmanı şehitler arasına çıkartmak
benim menfaatime mugayirdiL .. öldürmek isteseydim, mahkemece
verilmiş olan idam hükmünü yerine getirirdim ..." şeklinde
kendisini savunmuş; ancak, yine de bu savunmasına ilave ettiği şu
sözleri ile, ihtimalen de olsa suçluIuğu konusunda kendisini mazur .
gösterici şu ifadeyi kullanmıştır40: "Haydi aleyhimdeki bu iftirayı
da vaki farzederek aynen kabul edeyim. Size kaç halife göstereyim
ki, ihtiraz veya istirkab ettikleri zevatı bir anda ifna etmiştir. ..4'.
35. Aldan, M.: agm, sh.262.
36. Aydemir, Ş.S.: age, sh.97.
37. Mithat Paşa'nın Taifte kal~me aldığı anılan, oğlu Ali Haydar Mithat tarafından
bazı eklemelerle birlikte "Tabsıra-i ıbret" (ibrctli olaylar) başlığı altında, ı909 yılında ıstanbul'da
yayınlanmıştır.
38. Pakalın, M.Z.: age, sh.252-257.
39. Uzunçarşılı, İ.1I.: Mithat Paşa ve Taif MahkGmlan (Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi,
C.VIII, 509'dan Naklen).
İnal, İ.M.K.: age, sh.398; Pakalın, M.Z.: age. sh. 252; Aydemir Ş.S.: agc, sh.97; AIdan,
M.: agm, sh.262.
40. Pakalın, M.Z.: age, sh.290.
41. Günümüz Türkçesine "Haydi aleyhimdeki bu iftirayı da olmuş varsayarak olduğu
gibi kabul edeyim. Size kaç halife söyleyebilirim ki, çekindikleri veya kcndilerine ra.
Yukarıdan beri devlete yaptığı hizmetleri ve üstün vasıfları belirtilen
Mithat Paşa'nın bu iyi yönlerinin yanısıra, zaaf ve eksikliklerine
de temas etmek yararlı olacaktır:
Devletçe, seçkin tarihçi ve bilim adamlarından kurulu bir komisyon
aracılığıyla uzun yıllar süren uğraş sonunda yayınlanan
"Türk Ansiklopedisi"nde, Mithat Paşa ile ilgili olarak, bu konuda
şu görüşlere yer verilmektediı-42:"Hadislerin incelenmesinden, Mithat
Paşa'nın meşrutiyete, kendisine hayat boyu iktidar (sadaret) temin
edecek bir vasıta gözü ile b~ktığı anlaşılır. Eyaletler idaresinde
çok büyük işler yapan bu vali Istanbul'a gelip nazır ve sadrazam
olunca, yüksek devlet yönetiminin yabancısı olduğunu, bilhassa dış
politika hakkında hiçbirşey ~ilmediğini ortaya koymuştur. Gerçekte,
istibdada mütemayildir. Ilk sadaretinde Namık Kemal'i Magosa'ya
o sürdürdüğü gibi,. Meşrutiyetten sonraki ikinci Sadaretinde
de, birçok devlet adamını şahsi emirle sürdürmüştür. Sürgüncülüğü,
II. Abdülhamid'in Mithat Paşa'dan öğrendiği ve ilk tecrübesini üstadı
üzerinde yaptığı hususunda tarihçiler birleşirler ..."43.
Türk tarihi üzerindeki incelemeleri ile tanınan Yılmaz Öztuna,
Mithat Paşa ilgili olarak şu görüşleri ileri sürmektedir:
"....Demokrasi aşıkı rolü oynayan bir müstebiddi. Hoşuna gitmeyen
adamları belki Hüseyin Avni Paşa gibi öldürtmüyordu, fakat
kim olduklarını bir an düşünrl.1eden sürüveriyor, azlediveriyordu.
Kendi nefsinden başka Türk Imparatorluğu'nda hiçbir şahsiyetin
ehemmiyeti olabileceğini kavramayacak bir havsalaya sahipti ...
Mithat Paşa, her gece içki sofrasında devletinin en gizli sırlarını,
gönl.ünün en mahrem arzularını ifşa ediyor, bur sırlar ertesi gün bütün
Istanbul'a yayılıyor<;lu... Bir defasında III. Napoleon gibi önce
Cumhurbaşkanı, sonra Imparator olacağından bahsetmiş: Al-i Osman
olurda Al-i Midhat (Mithat Oğulları) olmaz mı diyecek kadar
işi ileri götürmüş, ertesi gün herkes .... Mithad hanedanı sözünü
duymuştu ..."44.
kip görerek çekemedikleri kişileri bir anda ortadan kaldırmışlardır. .." şeklinde çevirmek
mümkündür.
42. Türk Ansiklopedisi, c.xxıv, İstanbul, 1977.
43. II. Abdülhamid'de anılarında, bu bilgi parelelinde Mithat Paşa ile ilgili olarak şu
görüşleri belirtmektedir:
"... ilk günden itibaren bana adeta amir ve vas i kesildi. Ve muameHitıda Meşrutiyetten
ziyade, istibdada mütemayilidi. Mithat Paşa'yı yakından tanıyanlar, rey ve icraatında
ne kadar müstebid bulunduğunu ketmedemezlcr .. Mithat Paşa'nın meziyyatını inkar etmem.
Faal, müstakim bir vali idi. Fakat mezayası (üstün nitelikleri) kadar nevakısı (eksiklikleri)
de vardı. Hele siyasiyatda icabatı zamaneyi ... müdrik değildi ..." (Pakalın, M.Z.:
age, sh.288-289.
44. Öztuna, Y.: Bir Darbenin Anaıomisi, İstanbul 1987, sh.339.
Büyük tarih otoritelerinden olan İbnülernin Mahmut Kemal
İnal'da, Mithat Paşa'nın zaaflarına temas etmekte4S, kendisine çok
zeki diyenlere karşı çıkarak, Mithat Paşa'nın ikinci Sadrazamlığının
akabinde sadarette 16 sene kalacağını bir fakıdan öğrendiğini bir
mecliste uluorta söylediğini, ileri geri rastgele konuşmaması, bu
konuşmaların padişaha (II. Abdülhamit'e) gidebileceği ve kendisine
bir zarar gelebileceği konusunda uyarıda bulunanlara karşı, alaycı
ve gururlu bir tavırla "Benim arkamda koca millet var" şeklinde cevap
vererek bildiğinden şaşmadığını, hiç bir zaman ihtiyatlı davranmadığını,
her istediğini sonuçlarını düşünmeden rahatça söylediğini,
daha evvelce uğradığı felaketlerden ders almadığını, dolayısıyla
bu meziyetlere sahip bir kişinin nasıl "çok zeki" olarak değerlendirilebileceğini,
kaldı ki Mithat Paşa'nın kapasitesinin siyaset sanatını
icrada yetersiz olduğunu, zaten sayılan bu olumsuz özelliklere sahip
olan kişinin siyasette başarılı olmasının beklenemeyeceğini,
Osmanlı devletinin uluslararası ilişkilerin doğal gereği olan tedbirleri
de alamadığını ifade etmektedif"6.
Diğer bir yazar da, Mithat Paşa için" ...üstün meziyet ve kabiliyetleri,
yaratıcılık kudreti ve iyi niyeti ile o, ideal bir organizatör ve
idare adamı örneğidir. Bununla beraber, müstesna bir devlet adamında
bulunması gereken yüksek vasıfların hepsi nefsinde toplanmış
değildir. Çok kere teenni (ileriyi görerek acelesiz iş görme) ve
ihtiyata riayette kusur etmiş, hükümdarı idare ve bu sayede mev~iini
muhafaza ederek, ülkülerini gerçekleştirmesini bilernemiştir. Ileri
görüşlü b~r devlet adamı gibi değil, fakat sağlam karakterli, mert
ve hatta bazen saf denilebilecek bir kimse gibi hareket etmiştir. .."47
şeklinde görüşlerini dile getirmiştir.
Tüm bu açıklamaların ışığında, Mithat Paşa'nın fevkalade başarılı
bir idareci olduğu, ancak siyaset alanında ileride incelenecek
Kanun-ı Esasi'nin kabulündeki büyük çabaları hariç, aynı başarıyı
gösteremediği, temkinli ve basiretli bir devlet adamı olarak yeterince
hareket etmediği sonucuna ulaşmak mümkündür.
B. Birinci Meşrutiyetin Mimarı Mithat Paşa
Tanzimat nasıl Mustafa Reşit Paşa'nın, 1856 Islahat Fermanı
ise, Ali ve Fuat Paşa'ların eserleri ise; Meşrutiyet de Mithat Pa-
45. Yazarın kullandığı dil ağır olduğundan aynen alıntı yapılamamış ve sadeleştirip
özetleşti"!1e tercih edilmişiir.
46. ınaL, tM.K.: age., sh.405. .
47. Baysal, B.S.: Mithat Paşa, Siyasi ve Idari Hayatı, Ankara 1964, sh.91.
şa'nın eseridif"8. Gerçi, Reşit Paşa Tanzimatı, Ali ve Fuat Paşa'larda
1856 fermanını iHin ederlerken hemen hemen yalnız olmalarına
rağmen, Mithat Paşa'nın Meşrutiyet yolundaki çalışmalarında küçük
de olsa bir grup arakasındaydı; ancak, bu durum onun yine de
Osmanlı Devleti'nin ilk yazılı Anayasasının hazırlanışındaki büyük
rolünü ortadan kaldıracak nitelikte değildir.
Çağdaşı Bismarck'a göre Avrupa'nın en büyük devlet adamlarından
olan Mithat Paşa, III. Selim'le başlayan Batı'ya açılma siyasetinin
en önemli halkalarından birisi olan I'nci Meşrutiyet'in ilanında
kilit rol oynamış49; ileride görüleceği üzere üç padişah
döneminde de bu çabalarını yoğunlaştırmıştır.
Tanzimat'ın ekonomik ve sosyal başarısızlıklarına eklenen siyasi
istikrarsızlıklar, dış müdahaleler ve nihayet 1870'den sonra yeniden
beliren keyfi ve baskıcı yönetim, anayasacıya da meşrutiyetçi
bir akımın doğuşuna zemin hazırlamış ve özellikle 1860'larda
"Genç Osmanlılar" adını alan, çoğunluğunu basın mensubu ve edebiyatçıların
oluşturduğu bir grubun özgürlük, anayasalı bir rejim ve
temsili sistem (meclis) istekleri meşrutiyetçi mücadeleye ilk ivmeyi
kazandırmıştı. Abdülaziz'in baskıcı rejimi altında Genç Osmanlılar
aradıkları lideri Mithat Paşa'nın kişiliğinde buldular. O da, dönemin
"aydın kamuoyu"nun kendisine verdiği bu tarihi misyonu büyük çabalar
sonunda yerine getirerek, Türk Anayacılık hareketinin ilk
adamının atılmasına vesile olduSO.Mithat Paşa'nın bu fikri benimsemesinde,
İngiliz siyasi rejimine olan hayranlığı ve ancak İngiltere'de
olduğu gibi millet meclisli bir hükumet usulü ile devletin kurtulacağına
olan inancının büyük etkisi olmuştur51• Aslında bu inancı
taşıyan yalnız Mithat Paşa değildi. Başını aydın kesimin (qenç Osmanlıların)
çektiği bir grup idealist kitle, devlet idaresinin Ingiltere
ve Fransa'da olduğu gibi meşruti bir şekle sokulması halinde, Imparatorluğun
fena idareden, mali sıkıntıdan, gayrimüslüm tebanın isyanlarından
kurtulacağına inanıyordu5ı•
Yanına Ziya Paşa, Namık Kemal gibi aydınları alarak, o çağdaki
Avrupa devletlerinin meşrutiyetçi, hürriyetçi, demokratik, katılımcı
yönetimlerinin özlemiyle Şura-yı Devlet reisi olarak Sultan
48. Esmer, A.Ş.: agm, sh.66.
49. Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi. age .• C. Vııı, sh.3973.
50. Tanör, B.: Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış, Tanzimaltan Cumhuriyete
Türkiye Ansiklopedisi, c.ı., İstanbul 1985, sh.18.
5 ı. Başgil, A.F.: age., sh.155.
52. Versan, V.: age., sh.155.
Abdülaziz döneminde işe koyulan Mithat PaşaSJ; bu çabalarını ancak
II. Abdülhamit'in saltanatının ilk günlerinde sonuçlandırabilme
imkanına kavuşmuştur.
II. 1876 TARİHLİ KANUN-İ ESASİ'NİN KABULÜNÜ
DOGURAN GELİŞMELER
A. Mithat Paşa/nın Padişah Abdülaziz Dönemindeki Çabaları
Yukarıda düşüncelerine kısmen değinilen Genç Osmanlılar,
önce kendi önlerinde büyük bir engelolarak gördükleri b!1skıcı padişah
Abdülaziz'le mücadeleye başlayarak, Meşrutiyet Idare~inin
ülkede gerçekleştirilmesi yolunda çalışmaya başlamışlardı. Once
fikri alanda olan bu mücadele, sonraları devletin bazı müesseseleri
aleyhine eyleme dönüştürülmüştürs4• Genç Osmanlılar fikri hareketinin
liderliğini yapan Mithat Paşa'da, bu dönemde yüksek idari memurluklarda,
Şura-yı Devlet Başkanlığında, Adliye Nazırlığında ve
Sadrazamlıkta bulunma imkanına erişmiş; bu yolla fikirlerinin gerçekleşmesi
yolunda birçok fırsatlardan yararlanmasını bilmiştir.
Idareciliği (Valilikleri) sırasında el~e ettiği başarılar, Mithat Paşa'da
meşrutiyet idaresinin Osmanlı Imparatorluğu'nda başarılı olabileceği
hususunda bir inancın doğumuna neden olduSS.
Ali ve Fuat Paşa'lar gibi güçlü Sadrazamların ortadan silinmesinden
sonra başvurduğu istibdat, devleti aşırı borçlanmaya sokması
ve israf politikası; padişah Abdülaziz'e karşı duyulan genel güvensizliğin
başlıca sebepleri arasındaydı. Dış borçlar, on senede 25
milyondan, 250 milyon altına çıkmıştı. Mahmut Nedim Paşa'dan
sonraki iki buçuk aylık Sadrazamlığı sırasında Mithat Paşa'nın, Padişaha
yaptığı telkinlerin bir yararı olmadı. Bu safhada Padişahı
tahtındatı indirmek fikri, artık yaygın söylentiler haline de gelmiştir.
Şirvanizade Rüşdü Paşa kabinesi, son bir ümit olmak üzere, bir
"Islahat Layihası" hazırlayarak Padişaha sunmak ve onu, tasarruflu
ve mazbut bir idareye yöneltmek gayretini ele aldı. Layihanın hazırlanışı,
kabinede Adliye Nazırı olarak görevli olan Mithat Paşa'ya
havale edildis6• Fakat, bu hazırlık bizzat Sadrazam tarafından Padişaha
iletilince; hiddetlenen Abdülaziz Mithat Paşa'yı .kabinedeki
görevinden azlederek Selanik Valiliğine atadı.
53. Yayla. Y.: Anayasalarımızda Yönetim tikeleri Tevsi-i Mezuniyet ve Tefrik-i Vezaif,
İstanbul 1982, sh.59.
54. Özçelik, A.S.: age. sh.48-49.
55. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi. age., C.VIII, sh.2l2.
56. Aydemir, Ş.S.: age., sh.44.
Bu görevden ayrılıp, bir müddet açıkta kalmasını takiben yeniden
Adliye Nazırlığına getirilen Mithat Paşa, ülke idaresindeki gidişatı
iyi görmeyerek meşhur istifasını Padişah Abdülaziz'e takdim
etti. Bu istifasında kötü son için "Yakitler ve saatlerin pek ziyade
yaklaştığı" belirtilerek, duyduğu endişe ve telaş nedeniyle bu görevden
atfını talep etmişS?; Baş Mabeyinci Mehmet Bey'in Padişahın
emriyle istifanın n~denini sorması üzerine de, "Devlet idaresine
dair bir kanun yoktur. Iktidara gelenler akıllarına estiği gibi icraatta
bulunduklarından, mülki ve siyasi işler doğru yürümemektedir. Askeri
nizamlar bozulmaktadır. Mali işler ise, düzeltilmesi kabil olmayacak
bir hale girmiştir. Bu sebeple, üç dört ay sonra çok vahim
olaylar çıkacağını anlayan bir kimse için sabır ve tahammül mümkün
değildir" şeklinde, açıkca ülkenin idare şeklini yerdiği cevabını
verdisB.
Bu tarihlerde Mithat Paşa, devletin geçirmekte olduğu buhrandan
kurtulması için devlet idaresinin değiştirilmesini gerekli görüyordu.
Ona göre, yeni idarenin ağırlık noktasını bir Millet Meclisi
teşkil edecekti. Bu meclis, ırk ve mezhep farkı gözetilmeksizin, Osmanlı
tebaasının mebusları tarafından kurulacaktı. Meclis, idare
üzerinde denetim yetkisine sahip olacak, nazırlar ve valiler. meclise
karşı sorumlu bulunacaktı. Mithat Paşa bu düşüncelerini Ingiltere
elçisine açmış, ondan tebrik ve teşvik görmüştü. Fakat Sultan Abdülaziz,
bu konuda kendisine yapılan telkinleri kabul etmemiştir59
•
Abdülaziz yönetiminin giderek kötüleşmesi, padişahın tüm
olup bitenler karşısında vurdumduymaz davranarak, israf ve eğlencelere
devam etmesi, hatta akşamları kabinedeki vükeHinın ortaoyununda
taklitlerini yaptırıp eğlenmesi60, Pertevniyal Yalide Sultan'ın
Mithat Paşa ile görüşüp bu kötü gidişat için yazılı fikir ve
önerilerini istemesi ve Mithat Paşa'nın devlet idaresinin bir kanuni
esasa dayandırılması ve İslam-Hristiyan halkın eşit haklara sahip
kılınmasının şart olduğunu yazılı olarak bildirmesine rağmen, herhangi
bir düzelmenin olmayışl61, Padişah ve Sadrazamın sebepli sebepsiz,
şüphelendikleri herkesi sürgüne gönderme itiyadı, maliyenin
iflas halinde oluşu, devlet borçlarının faizlerinin dahi ödenemez
hale düşülmesi, rüşvet ve suistimalin hızla artışı, valilik ve diğer
büyük memuriyetlerin mabeyn tarafından rüşvet mukabil i ehliyet-
57. Pakalın, M.Z.: age., sh.228.
58. İnal, İ.M.K.: age., sh.116.
59. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age, C.VIII. sh.212.
60. İnal, İ.M.K.: age., sh.118.
61. İnal, İ.M.K.: age., sh.118.119.
siz ve aç gözlü kimselere verilmesi ve ülkenin bu dirayetsiz ve basiretsiz
yöneticiler elinde zulümle idare edilmesi, Sadrazam Mahmut
Nedim Paşa'nın tam bir gaflet ve aymazlık içinde Rus elçisi İgnatiyerle
dostluğunu ilerletip, bu generalin Balkanları Osmanlı
idaresinden ayırmaya yönelik f!laliyetlerine göz yumması62, Padişah
Abdülaziz'in sonunu hazırladı. ıncelemenin başında belirtildiği üzere,
bu duruma daha fazla dayanamayan Mithat Paşa, Serasker Hüseyin
Avni Paşa ve Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, aralarında anlaşarak
ve veliaht Murat Efendi'yi de bu konuda bilgili kılarak,
padişah Abdülaziz'i tahttan indirdiler.
B. Mithat Paşa 'mn Padişah V. Murat Dönemindeki Çabaları
Abdülaziz'in hal'li sırasında Şura-yı Devlet Reisi olan Mithat
Paşa'nın bu saltanat değişikliğinden güttüğü yegane amaç, memlekette
vükelanın yetki ve sorumluluğu, fertlerin tamamının hür ve
eşit olmaları esaslarına dayanan bir Anayasa iHin ederek, Meşrutiyet
rejimini kurmaktı6J• Esasen, daha Veliahtlığı sırasında batılı fikirleri
benimseyen, Osmanlı tarihinde bir başka örneği görülmeyecek
şekilde Mason locasına giren V. Murat'da tahta çıktığında
babasının Islahat düşüncelerini daha köklü ve daha geniş bir plan
dahilinde tatbik etmek fikrindeydi64• Ancak, bu hususta kendisini
tahta çıkaran Yükelanın yardımına ihtiyacı vardı. Vükela ise, henüz
tutulacak yol hakkında anlaşabilmiş değildi. Abdülaziz'i tahttan indirirken,
istibdadı yıkmak hususunda mutabık kalmışlardı. Murat'ı
tahta çıkarınca, meşrutiyeti iHinetmek noktasında ayrıldılar<'5.
Padişah V. Murat'ın biat merasimini takiben, Mithat Paşa, meşrutiyet
konusundaki düşüncelerinin gerçekleşmesini sağlayabilmek
için ilk teşebbüsünü, Hatt-ı Hümayunun kaleme alınması öncesinde
yaptı. Osmanlı'da Padişahların tahta çıktıkları zaman, memleket
idaresinde tutacakları yolu bir Hatt-ı Hümayun ile bildirmeleri gelenektendi.
Halkta Sultan Murat'ı~ idare hakkındaki niyet ve düşüncelerini
merakla beklemekteydi. Işte bu aşamada Mithat Paşa, bu
hatt-ı Hü~ayun'da meşrutiyet vaadinin yeralması için büyük çaba
gösterdi. Ulkedeki tüm fenalıkların meşrutiyet idaresi ile ortadan
kalkabileceğini düşünüyordu66•
62. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age., c.VIII., sh.2l 1.
63. Okandan, R.G.: Amme Hukukumuzun Ana Hatları, age., sh.ı27.
64. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, ag.e., C.VIII, sh.352.
65. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age., C.VII, sh.353.
66. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age., C.VII, sh.353.
Biat'ı takiben "Padişahımızın tahta çıkışı münasebetiyle alaıade
yayınlanacak hatt-ı hümayun'un nasıl olması lazım geldiğini mütalaa
edelim" diyerek ilk girişimi başlatan Mithat Paşa'ya, Sadrazam
Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa ve Mabeyn başkatipliğine
yeni getirilen Sadullah Bey hep birlikte karşı çıkarak
"Padişahımız, millet, meclis teşkil etmek istemiyor. Milletimizin
vukuf ve terbiyesi buna elverişli değildir. Ancak, ortada olan emniyetsizliği
gidermek için, devletin idaresini kuvvetli kanunlarla kayıd
altına almalı ve ezcümle Maliye işlerini ıslah eylemelidir. Padişahımızın
dileği de budur." şeklinde cevap verdiler67• Hayretler
içinde kalan Mithat Paşa'nın tüm karşı koymalanna rağmen, hatta
meşrutiyet vaadi ile ilgili herhangi bir hüküm konulmadı.
Hatt-ı Hümayun, cülQsun üçüncü günü ilan edildi. Sadrazama
direktif mahiyetinde olmak üzere, şu fikirleri ihtiva ediyordu:
- CülQs, tannnın takdiri ve bütün tebaanın arzusu üzerine vukubulmuştur.
- Sadrazam, vükeHi ve diğer memurlar görevlerine devam edeceklerdir.
- Devletin iç ve dış işlerinde görülen müşkülatın kamu oyunda
yaratmış olduğu emniyetsizliğin bir an önce giderilerek, güvenliğin
sağlanması için, idare usulünün sağlam bir esasa (kuvvetli kanunlara)
istinat ettirilmesi ve bütçenin dışında sarfiyat yapılmasının temirıi68•
- Bütün devletlerle dostluk esasları üzerine siyasi münasebetlerin
yürütülmesi.
Bu fikirler, vükela tarafından Sultan Murat'a maledilmişti. Sadrazam
Mütercim Rüştü, Hüseyin Avni ve Mithat Paşa'lar, Abdülaziz'i
hal etmiş olmalarından doğan sorumluluğu üzerlerinden atmak
için, bu işi bütün tebaanın arzusu olarak göstermek hususunda mutabık
kalmışlar, fakat hal'in sebebini teşkil etmiş olan meşrutiyetin
ilan noktasında anlaşamadıklan için, Hatt-ı Hümayunu bu konuda
müphem veoyalayıcı ifadelerle doldurmuşlardı69•
67. Mahmut Celalettin Paşa: age, sh.ın.
68. Bu meyanda, saltanat tahsisatından yıllık altmış bin altın azaltılıyor, hassa hazinesine
ait Ereğli Madeni ile bazı çiftlik ve fahrikalar maliye hazinesine bırakılıyordu.
(Mahmut Celalettin Paşa, age., sh. in).
69. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age., C.VII, sh.354.
Bu Hatt-ı Hümayunda memlekette yapılması gereken radikal
yenilik hakkında önceki devirlerin fermanlarında olduğu gibi genel
bazı terimlerin kullanılmasıyla yetinilerek, Anayasa, meşrutiyet,
Mebuslar Meclisi hakkında bir şey söylenmemesi, siyasi sistemde
değişiklik isteyenlerin, Anayasa taraftarlarının hayretini mucip olmuş
ve hatta onları ümitsizliğe düşürmüştür. Gerçekte, Mithat Paşa
. ile Anayasa aleyhtarı Bakanların birbirine zıt fikirlerinin etkisi altında
düzenlenen ve bunların aykırı görüşlerini uzlaştırmaya ve
adeta ikisinin ortası bir çözüm tarzı bulmaya çalışan bu Hatt-ı hümayun'un
Meşrutiyet lehinde kesin ve açık prensiplerden yoksun
oluşu, V. Murat'ın lehinde hiçte iyi bir tesir meydana getirmemiştir70.
Aydın kamuoyu nazarında Abdülaziz'in tahttan indirilmesi sevincinin
kaynağı olan Kanun-ı Esasi fikri bu şekilde meskut geçildiğinden,
Saltanaf değişikliğinin şahsi kinlerden doğduğu da,
böylelikle ortaya çıkmış 0lmaktaydl7l.
Belirtilen nedenlerle bu hatt-ı Hümayun'un yayınlanmasını takiben
kamuoyunda genel bir memnuniyetsizliğin belirmesi ve Padişah
V. Murat ile vükeH! aleyhine dedikoduların yaygınlaşması üzerine,
Mithat Paşa'nın zorlamasıyla, önce padişahın başkanlığında,
sonra da ayrıca toplanan vükela meclislerinde bu konu gündeme
getirilip; meşrutiyet le ilgili hararetle tartışmalar yapıldı. Çağdaş ı
Mahmut Celalettin Paşa'ya göre "...bir kanun-ı esasi meydana getirerek,
bununla hem saray nufUzunu kırıp, hükümet iktidarını Babıali'ye
kazandırmak ve hem de bu yolla umurnun nazarında şan ve
şöhretini yaymak ...72. Maksadıyla Abdülaziz'in hal'inde etkin rol
oynayan Mithat Paşa; bu toplantılarda memlekette, mutlaka bir
Anayasa ilanı zaruretinden çok söz etmişse de, etkili olamadı. Konunun
önemi dolayısıyla, bu toplantılardaki meşrutiyetle ilgili tezleri
şu şekilde özetlemek mümkündür7}:
"- Mithat Paşa: Kanun-ı Esasi derhal hazırlanıp ilan edilsin ve
Millet Meclisi kurulsun. (Hariciye Nazırı Raşid Paşa, devlet nazırıarı
Halil Şerif ve Server Paşalar ile Ferik Süleyman Paşa'da bu fikri
aynen desteklemişlerdir).
- Devlet Nazırı Müşir Namık Paşa: "Mithat Paşa'nın fikirleri
aynen uygulanmalı. Şu şartla ki, milletvekilleri yalnız müslüman-
70. Okandan, R.G.: Amme Hukukumuzun Ana Hatları, age, sh.nO.
71. Mahmud Celalettin Paşa: age, sh.178.
72. ~ahmud Celalettin Paşa: age, sh.187.
73. Ozıuna, Y.: age, sh.306.31 ı.
lardan seçilsin. İmparatorluğun hristiyan kavimlerine bqyle bir politik
güç tanınamaz; imparatorluk aleyhine kullanırlar. Ingiltere ve
Fransa, millet meclislerine (milyonlarca müslüman tebaalan olduğu
halde) müslüman milletvekili kabul ediyorlar mı?
- Maarif Nazırı Cevdet Paşa, Adliye Nazırı Safvet Paşa ve Kazasker
Seyfeddin Efendi: Tanzimat-ı Hayriye (1839) ve Islahat
(1856) fermanları bir Anayasa haline dönüştürülebilir ve i876 şartlarına
göre böyle de yapılmalıdır. Zaten imparatorlukta Fatih ve
Kanuni Anayasaları asırlarca hükümran olmuştur. Millet Meclisi
ise çok tehlikelidir. Kurulmamalıdır demiyoruz, fakat üzerinde pek
çok düşünülmelidir. İngiltere ve Fransa'da da vardır ama, İngiliz ve
Fransız milletvekillerinden mürekkeptir. Bizde ise, nüfusa göre yapılacak
bir seçimde üçte bir gibi ço.k kudretli bir hristiyan azınlık
milletvekilleri grubu doğar. Belki Imparatorluğun müslüman kavimleri
arasınada zıddiyet girer. .
- Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa: Bu meclise katılan devlet
adamlarının en kıdemlisiyim. Böyle bir imparatorluk usUl-i meşru ta
(demokrasi) ile yönetilemez, derhal dağılır. Mecliste her kavim imparatorluğu
değil, kendi kavmiyetini savunur. Her kavrnin arkasına
da Avrupa devletlerinden biri geçiverir. Halk meşrutiyet idaresine
ehil değildir. Halka imtiyaz vermeye gelmez, verdikçe daha ziyadesini
ister, verilenle kanaat etmez74
•
(Şeyhülislam Hayrullah Efendi, Müşir Redif Paşa, Mahmud
Celaleddin Bey, Memduh Bey, Ticaret Nazırı Damat Mahmud Celalettin
Paşa, Tophane Müşiri Rıza Paşa, Maliye Nazırı Yusuf Paşa,
Evkaf Nazırı Ahmed Kemal Paşa da Sadrazamla aynı fikri paylaşmaktadır.)
_ Kazasker Kara Halil Efendi: Şeyhü1islamlıkça seçilmiş kişilerden
bir müslüman meclisi kurulsun, Hükümet istediği zaman bu
meclise danışsın.
- Serasker Hüseyin Avni Paşa: Meşrutiyet ilan edilemez.
- Kapdan-ı Derya Ahmed Paşa: Serasker Paşa nezaretleri ile
aynı fikirdeyim 75.
74. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age, eVlII, sh.214.
75. Öztuna, Y.: age, sh.308.
- Harp Okulu Nazın Ferik Süleyman Paşa: Madem ki maksat
bu imiş ve kanun-ı esasi yapılmayacak imiş, biz niçin bu işe alet olduk;
eski halin ne fenalığı vardı76? Saltanat değişikliği bugünkü istibdadı
devam ettirrnek için olmadı. Herkes milletin istikbalinin temini
için bu fedakarlığı yaptı. Bu işi yapanların ne tahttan indirilen
Padişaha şahsi bir garezleri vardı ve ne de şimdikine özel bir bağlılıkları
vardır77."
İşte böylesine farklı fikirlerin olduğu Vükela Meclisinden
Kanun-ı Esasi konusunda pek fazla birşey beklememek gerekliydi.
Nitekim, Mithat Paşa'nın meşrutiyet rejiminin icaplarına uygun şekilde
Harp Okulu Nazın Süleyman Paşa'ya hazırlattığı on dokuz
maddelik bir Anayasa projesi de, bu derin görüş farklılıkları yüzünden
görüşülerneden başarısızlığa uğradı. Mithat Paşa'nın Anayasa
lehindeki sürekli ısrarları karşısında Sadrazamla Seraskerin
Meşrutiyetin ilanına karşı gelmeleri, Vükela Meclisindeki ahenk ve
birliği de ortadan kaldırarak, sonuçta Mithat Paşa ile Sadrazam Mütercim
Rüştü Paşa ve Serasker Hüseyin Avni Paşa'nın aralarının
açılmasına sebebiyet verdi7s• Silahlı Kuvvetlerin başı olan Serasker
Hüseyin Avni Paşa istemedikçe, Meşruti bir idareye geçişin pek
mümkün olamayacağını sezen Mithat Paşa79, Çerkes Hasan Vak'ası
sonucu Seraskerin ölümü ile, meşrutiyet yolunda önündeki en büyük
engellerden birinden kurtularak, bir hareket serbestisine kavuştu.
Bununla beraber Padişah V. Murat'ın akli dengesinin bozulması
işlerin planlandığı gibi yürümesine engeloldu. Bu dönemde Mithat
Paşa, ileride Anayasanın hazırlanmasında önemli roloynayacak
olan dava arkadaşları şair Ziya Paşa'yı Maarif Müsteşarlığına, Kıbrıs'ta
sürgünde olan Namık Kemal'i ise Istanbul'a getirterek, Anayasa
hazırlık çalışmalarını başlattıSO.
C. Mithat Paşa'nın Padişah II. Abdülhamid Dönemindeki
Çabaları
J. Veliahtlı,~1Sırasında Ahdülhamid-Mithat Paşa İlişkileri
Yaratılış itibariyle fazla hassas ve heyecanlı olan, Sultan Abdülaziz'in
hal'ini müteakip kendisine biat edilirken evhama, büyük te-
76. Mahmud Celalettin Paşa: age, sh.188. n. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age, eVııı, sh.214.
78. Qkandan, R.G.: Amme Hukukumuzun Ana Hatları, age, sh. D 1.
79. Oztuna, Y.: age. sh.308.
80. Aydemir, Ş.S.: age, sh.49.
laş ve korkuya kapılan, tahta geçişinden birkaç gün sonra da Abdülaziz'in
esrarengiz ölümü ile şoka girerek akli dengesi bozulan ve
davranışlannda anormallikler başgösteren padişah V. Murat'ın durumu
giderek kötüleşip, iyileşme görülmeyineeSI; Mithat Paşa, önce
bir Meclis-i Umuminin toplanarak, kanun-ı esasi meselesinin görüşülmesini
Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa'ya teklif etti. Sadrazam,
padişahın deli bulunduğu bir sırada böyle bir meselenin görüşülüp
karara bağlanmasının caiz olmayacağım söyleyerek teklifi reddetti.
Öte yandan, hastalığın uzaması devletin umumi siyaseti üzerinde
de etkili oluyordu. Elçiler, itimatnarpelerini takdim edemedikleri
için, vazifelerine başlayamıyorlardı. Ingiltere elçisi, tedbir olarak,
Padişahın hastalığı süresince, işlerin naiplik usulüyle yürütülmesini
teklif ettis2•
Bu durum karşısında, belki hastalığı geçer düşüncesiyle V.
Murat'ın saltanat makamında bir süre daha kalması, bazı güçlüklerin
doğumuna sebebiyet verebileceği gibi, Mithat Paşa tarafından
bir an önce gerçekleştirilmesi istenen Anayasa'nın ilanı da gecikmiş
olacaktı. Bu nedenle Vükela Meclisi, saltanat makamında değişiklik
yaparak, veliahdın padişahlığını kararlaştırmak üzere, Mithat
Paşa'yı Abdülhamid'le gizlice görüşerek, veliahdın ne gibi şartlarla
tahta çıkmaya razı olacağını öğrenme konusunda yetkili kıldıB3.
Mithat Paşa önce yalnız başına, sonra da Sadrazam Rüştü Paşa ile
birlikte veliaht Abdülhamid'i Maslak çiftliğindeB4 ziyaret ederek,
hükümet idaresi hakkındaki düşüncesini öğrenmek istedi. Mithat
Paşa (ki bu tarihteki resmi görevi hala Şura-yı Devlet Reisliğidir)
Abdülhamid'e önce, Sultan Murad iyileşinceye kadar Saltanata vekfrlet
etmesi konusunda ısrarda bulundu. Abdülhamid, böyle bir
idare şeklinin Osmanlı geleneklerine aykın olduğunu söyleyerek;
ağabeyi V. Murat'ın cinnet halinden kurtulamayacağının tıbben,
tahttan indirilmesinin ise şer'an sabit olduğunun belirlenmesi halinde
Saltanat makamına geçebileceğiniBS, kendisinin meşrutiyetten
yana olduğunu ifade ettiBö.
Hükümetin Viyana'dan getirttiği doktor da, padişahın akli rahatsızlığının
iyileşemez nitelikte olduğu yolunda bir rapor verince;
81. Özçelik, A.S.: age, sh.SI.
82. Karaı, EZ.: Osmanlı Tarihi, age, C.VIII , sh.364.
83. Okandan, R.G.: Amme Hukukumuzun Ara Hatları, age, sh.132.
84. Bazı yazarlar bu mülakatın kağıthane çiftliği (yada kasrı)nde vukubulduğu ilerisürmektedirler.
(Mahmut Celaleııin Paşa; age, sh. i3; Kuran, A.B.: age, sh.90).
85. Mahmut Celaleddin Paşa: Mir'at-ı Hakikat, age., c.ıı, sh. i3.
86. Pakalın. M.Z.: age, sh.3 14.
Sadrazarnın başkanlığında toplanan Vükela Meclisi, Sultan V. Murat'ın
tahttan indirilmesine ve veliaht Abdülhamid'in yenilik ve
meşruti yönetim taraftarı olup olmadığını anlamak üzere, Mithat
Paşa'nın veliaht nezdine gönderilmesine ve eğer Ab.dülhamid, Mithat
Paşa tarafından sunulan şartları kabule yanaşmayacak olursa,
saltanat makamına Mehmet Reşat'ın getirilmesine karar verdiB?
29 Ağustos 1876'da Mithat Paşa, Abdülmecit'in dördüncü kadını
Pristo Hanım'ın Nişantaşı'ndaki konağında Abdülhamit ile bir
mülakat yaptıBB.Abdülhamit, bu mülakatta devlet idaresinde meşrutiyet
usulünü kabul ettiğini beyanla meşrutiyet ilan edeceğine söz
vererek, Hükümet işlerinde ilgili devlet adamlarının mutlaka görüş
ve oylarını alacağınıB9 vaadetti. Bunun üzerine Mithat Paşa, Abdülhamit'le
CülQs ve Kanun-ı Esasi üzerinde ana hatlarıyla uzlaşmaya
vardl90•
Bu görüşmeden sonra, durumu bizzat Mithat Paşa'nın ağzından
dinleyen Bakanlar Heyeti, Abdülamid'i saltanat makamına getirmeye
karar verdi. 31 Ağustos 1876 tarihinde, hakkındaki doktorlar heyetinin
raporu nedeniyle fetva ile tahttan indirilen V. Murat'ın yerine
II. Abdülhamit saltanat tahtına çıkartıldı.
2./1. Ahdülhamid'in Saltanan Döneminde Mithat Paşa'nın
Meşrutiyet Yolundaki Çahaları:
a. Hatt-ı Hümayun'un İlanı Sırasındaki Gayretleri:
Padişahların tahta çıkışını takiben yayınlanması adet olan hatt-ı
Hümayun'un hazırlanması işi Mithat Paşa için son derece önem taşımaktaydı.
Çünkü, veliahtlığı sırasında meşrutiyet i ilan edeceğine
sözvermiş- olan Abdülhamid'in, bu resmi bildiri ile bu vaadini tüm
memlekete duyurması gerektiğine inanmaktaydı. Bu maksatla hat
müsveddesini kaleme aldı. Mithat Paşa'nın kaleme aldığı ilk müsvedde,
meşrutiyetin tesisi ile ilgili açık hüküm ihtiva etmekle beraber;
bu müsvette Ziya Paşa tarafından birtakım eklernelerle değiştirildi.
Mithat Paşa'ya göre, meşrutiyet konusunda daha ileri ve o
87. Okandan, R.G.: Amme Hukukumuzun Ana Hatları, age, sh.133.
88. Karaı, E.z.: Osmanlı TArihi, age., C.VII, sh.365.
89. Bazı yazar ve tarihçiler (Pakalın M.Z.: age, sh.314; Okandan, R.G.: Amme Hukukumuzun
Ana Haıları, age, sh. 133) Mithat Paşa'nın, daha evvelce Maslak mülakatında
yeni Osmanlıların önde gelenlerinden Ziya Paşa ve Namık Kemal'in Anayasa çalışmalarında
yardımcı olmak üzere, Padişahça özel müşavir olarak aıanmaları konusunda, Abdülhamit'ten
söz aldığını belirtmektedirler.
90. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age, C.VII, sh.366.
döneme göre aşırı fikirlen olan Ziya Paşa, cüIQs Hatt-ı HümayGnuna
Meşrutiyeti dahi tehlikeye koyacak derecede Padişah'ın
çekineceği maddeler ilave etti. Bu meyanda, köle ve halayık usulünün
Osmanlı Devletinde kaldırılması, saraydaki tüm halayık ve harem
ağlarının azad edilmesi sayılabilir91•
Ziya Paşa'nın bu şekildeki eklemelerinde bir beis görmeyen
Mithat Paşa, bu müsveddeyi Padişaha takdim etti. Yeni rejim hakkında
muhtelif cümleleri kapsayan bu Hatt-ı HümayGn'un ilk müsveddesi,
Mithat Paşa'nın, kaleme aldığı ilk şekliyle Abdülhamid'in
hoşuna gitmedi. Padişah, müsveddeden önemli ve esaslı cümleleri
çıkartarak, yerine "müphem" bazı kelimeler koymayı tercih etti. Nitekim,
"idare-i cedide", "meşrutiyet", "Islahat" gibi kelimeleri yersiz
ve fazla sayarak ve sadrazam yerine kullanan "Başvekil" tabirini
de kaldırarak, pek çok düzeltmelerde bulunmuşturn. Dolayısıyla
da, Mithat Paşa'nın ısrar ve tekliflerine rağmen meşveret usulünün
(KanGn-ı Esasi) ilan edileceğini belirtmekten kaçınmıştır. Bununla
beraber, kanunların harfi harfine yürütülmesini temine yetkili ve
devletin bütçesini hazırlayıp, sarfiyatına nezaret etmek üzere, bütün
halkın itimadına mazhar bir Meclisi Umuminin kurulacagını vaadetmiştir9J•
Esas amacı Meşrutiyeti tesis olan ve ötedenberi Anayasa taraftarı
olup, Saltanat makamındaki değişikliklere sırf bu isteğini gerçekleştirmek
amacıyla katılan Mithat Paşa'nın bu iyiniyetli yaklaşımına
rağmen, II. Abdülhamit bu kadar açık hareket etmektense
açık kapı bırakmayı, izleyeceği müstakbel siyaset tarzı için daha
uygun görmüş ve ona göre hareket etmiştir. Keza Mithat Paşa,
Hatt-ı Hümayuna halkın ihtiyacına uygun Meşrutiyet kanunlarını
meydana getirmek üzere "Meclis-i Vükela" ile birlikte "Ulemayı
ilm-i hukukun "ve malumatları bu emr-i hayrın mükemmeliyetine
bais olabilecek bilcümle zevatın" bu hus~sta görüşlerini bildirmek
üzre "akd-i Meclis" ederek meydana getireceklerini tasarının "Meclis-
i Vükela"ca görüldükten sonra, Padişahın tasvibine sunulması
lüzumunuda eklemiş olmasına rağmen; Anayasanın ilamında bir
aciliyet olmadığı fikrinde olan II. Abdülhamid tarafından metinden
çıkartllmıştır94• Böylelikle, Sultan II. Abdülhamid ile Mithat Paşa
91. Bilgegil. M.K.: Ziya Paşa Üzerinde Bir Araştırma. Erzurum 1970, sh.2:~9.
92. Okandan, R.G.: Amme Hukukumuzun Ana Hatları. age., sh. DS.
93. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age, C.VIlI., sh.2 ıS.
94. Okandan, R.G.: Amme Hukukumuzun Ana Hatları, age, sh.136.
arasındaki ilk ihtilaf bu Hatt-ı Hümayun sebebiyle meydana gelmiştiı.
9s•
b. Düşünceden İcraata Geçiş: Anayasa Tasarısı Çalışmaları
Daha Sultan Murad'ın padişahlığı döneminde Anayasanın kabulü
ile ilgili çalışmalara başlayan ve bu maksatla yeni Osmanlılar'ın
ileri gelenlerinden Ziya Paşa'yı Maarif Müsteşarlığına getirterek,
meşrutiyet çalışmalarına başlatan Mithat Paşa; II.
Abdülhamid'in saltanatının ilk günlerinde Namık Kemal'i Şura-yı
Devlet üyeliğine getirtti ve asıl ağırlık bu ölçüde olmak üzere Anayasa
hazırlık çalışmalarına hız verildi. Yeni Osmanlılar ve onun başını
çeken Mithat Paşa, "bir kurucu meclis kurulsun, diyelim mesela
doğrudan halk tarafından seçilmiş bir meclis toplansın;
Anayasayı hazırlama görevi ona verilsin" düşüncesindeydiler. bu
düşünce uygulamaya konulamadı96• II. Abdülhamid, bir yandan
kendisini hürriyet arayan milletin tümüne eş bir duruma koyarak
Kanun-ı Esasiyi hem ister hemde hazırlanması için emir verir konuma
sokarak; halk nazannda iyi bir etki bırakmak istiyordu. Padişahın
düşüncesi "Mademki ben milletimdenim, milletim namına devletimden
bir Kanun-ı Esasi isterim. Ve mademki bu devletin reisi
ve Padişahıyım, milletim namına istediğim şeyin itasını da emrederim.
şeklindeydi97•
1876 Kanun-ı Esasi özel bir kurul, o günün deyişiyle bir "Meclis-
i Mahsusa" tarafından, bir pazarlık konusu olarak yapılmıştır.
Osmanlı gelişmelerine kişisel ağırlığı ile çok şeyler katacak bir padişahla
(II. Aldülhamid), kendi içinde ikiye bölünmüş bir bürokrasinin
karşılaşması, meşrutiyet rejimini ve Anayasayı doğurmuştur98•
Meclis-i Mahsusa'nın toplanması konusunda irade çıkmadan
önce, Abdülhamid, vezirlerinden Sait Paşaya rica edip 1876 tarihli
Fransız Anayasasını tercüme ettirmiş ve bu çeviriyi çoğaltıp Bakanlar
Kuruluna dağıtarak, her üyeden ayrı ayrı görüşlerini yazılı
olarak istemişti. Ayrıca, Mithat Paşa'nın Namık Kemal ve Ziya Paşa'nın
yardımıyla hazırladığı ve az.sonra incelenecek olan bir başka
Anayasa tasarısı bulunmaktaydı. Ihtiyatlı bir Padişah olan II. Ab-
95. Pakalın. M.Z.: age, sh.316.
96. Gürsoy B.: 1876 Anayasası'nın Mali Hükümleri, Prof. Dr. Fadıl H. Sur'un Anısına
Armağan. Ankara 1988, sh.ın.
97. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age., C. VIII, sh.217.
98. Tunaya, T.Z.: 1876 Kanun-ı Esasisi ve Türkiye'de Anayasa Geleneği, Tanzimat.
tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi, c.ı, sh.27.
dülhamid, Anayasa gibi büyük önem taşıyan bir tasarının ne tercüme
bir metin ile, ne de hele Mithat Paşa ve arkadaşlarının teklifleriyle
oluşup, tamamlanmasını istemiyordu99• Bir yandan iç zaruretler,
öte yandan dış güçlükler (Sırbistan ve Karadağ'ın Osmanlı
Devletine savaş açması, Rusya'nın baskıları) her ne pahasına olursa
olsun memlekette bir Anayasa ilanını zorunlu kıldığından; II. Abdülhamid
Mithat Paşa'nın bu konudaki yoğun baskıları na daha fazla
direnmeyerek, Anayasa çalışmaları ile görevlendirilmek üzere 30
Eylül 1876 tarihli iradesi ile, 28 kişilik bir özel komisyon kurulmasını
kabul etti. Komisyonun 16 üyesi mülkiye memurelarından,
lO'u ulemadan, ikisi de ferik rütbesinde i~i aslrerden oluşuyordu.
Başkanlığı ise Mithat Paşa yapmaktaydıloo• Ilk toplantısını 24 Eylül
1876 tarihinde yapılan bu komisyon, Anayasa taslağının hazırlanması
işini kendi içinden teşkil ettirdiği bir alt komisyona (encümene)
havale etmiş; alt komisyon yaptığı çalışmaları günü gününe ve
Mithat Paşa aracılığı ile büyük kurula iletmiştir. Bu Anayasa çalışmaları
sırasında, başını Mithat Paşa'nın çektiği ve aralarında Askeri
Mektepler Nazırı Süleyman Paşa, Ziya Paşa ve Namık Kemal gibi
Genç Osmanlıların yer aldığı liberal-reformist kanat ile, Padişah
haklarını sonuna kadar savunan tutucu grup (Mütercim Rüştü Paşa,
tarihçi Cevdet Paşa, ulema...) sürekli çatışmıştır. II. Abdülhamid'in
de gitgide ağırlığını tutuculardan yana koymasıyla denge, liberalreformcu
kanat aleyhinde dönüşmüştür. Nitekim, Kanun-ı Esasi'de
bunun izleri açık olarak görülmektedirIOl.
c. Mithat Paşa'nın Anayasa Tasarısı: Kanun-ı Cedid
Kanun-i Esasi'nin hazırlık çalışmaları sırasında üzerinde en
çok durulan tasarılardan biri, Mithat Paşa'nın Kanun-ı Cedid'i (Yeni
Kanun)dir. 57. maddeden oluşan Kanun-ı Cedid, dokuz bölüme ayrılmaktaydı.
Yapısı bakımından Kanun-ı Cedid, dengesiz bir meşrutiyet
rejiminin taslağıdır. Yürütme gücüne sahip bir padişah karşısında,
yasama yetkisine tam~rnen sahip olmayan bir Meclis-i
Mebusan ilişkilerini düzenler. Ozelliği, tek meclisli oluşundadır.
Bu meclis iki tür üyeden oluşur: Bir bölümü (üçte ikisi) halkın seçimiyle,
bir bölümü (üçte biri) hükümetçe atanan mebuslar, 120 kişilik
meclisi oluştururlar. Meclisin görevleri, Osmanlı Anayasa fikri-
99. Gürsoy, B.: agm., sh.ın.
ıoo. Bazı kaynaklarda komisyon başkanlığının Server Paşa'nın yaptığı belirtilmekte
ise de, Mithat Paşa'nın bu dönemdeki fonksiyonu itibariyle başkanlık görevini üstlenmesi
daha tabii've mantıki görülmektedir.
ıo ı. Tanör, B.: agm, sh. 19.
nin oluşumunda hakim olan bir tez etrafında toplanmıştır. Devlet
borçlannın ödenmesi, gerektiği takdirde iç ve dış borçlanmalann
kararlaştınlması, tahvilat ihracı gibi mali tebirlerin hükümetin isteği
üzerine müzakere edilmesi, bütçe ve vergilerin hükümetle anlaşarak
tayin edilmesi, sarfiyatın denetlenmesi. Meclis, mali yetkilerinin
yanısıra, memurlan da denetleme yetkisini taşımaktadır. Her
kanun önce Şura-yı Devlet'e görüşülecek, karara bağlanacak; sonra
Meclis-i Mebusan'ın tasdikine sunulacaktır. Çoğunlukla onaylandıktan
sonra da Padişahın tasdikine sunulacaktır. keza, Meclis'in
kararları padişahın tasdikiyle yürürlük kazanır. Padişahın reddettiği
kararlar, mebuslar yenilenmeden tekrar görüşülemez. Meclis'in karşısında
"kuvve-i icraiye" bir kaya gibi duracaktır, Yürütme yetkisi
yalnızca "hazret-i padişahi"ye aittir. Bu kayıtsız şartsız yetkisine
karşılık, padişah sorumsuzdur. Çünkü, tüm icraat onun adına vükelası
aracılığıyla yapılır. Kanun yapmazsa da, görüldüğü gibi istediği
kanunların yapılmasını emredebilir. Kanun-ı Cedid, padişah adına
icratta bulunan vükelanın (bakanların) hukuki durumunu şu şekilde
belirler; önce, Sadaret-i mutlaka kaldırılmış ve Sadrazam başvekil
sıfatını almıştır. Başvekili vükelfi arasından ve onların reyi ile padişah
atarlO2•
İktidar ve siyasal karar mekanizmasını düzenledikten sonra,
Kanun-ı Cedid Osmanlılarin kamu hürriyetlerini de düzenleme yoluna
gitmiştir. "Osmanlıların Hukuk ve Vezaifi" başlıklı 7. bölümde
hak ve hürriyetlere on üç madde ayırmıştır. Toplanma ve dernek
kurma hürriyetleri düzenlenmemiş; buna karşılık fikir hürriyeti, şirket
ve ticaret hürriyeti gibi konular düzenlenmiştir. Kanunsuz hapis
ve sürgün yasağı tasarıda özelolarak yer almıştır. Belirtilen bu şekliyle
Kanun-ı Cedid'i, bir devre ismini vermiş, yakın tarihimizde
Kanun-ı Esasi akımı ile bütünleşmiş Mithat Paşa'nın düşündüğü ve
kaleme aldığı, anayasal gerçekleri kapsayan bir metin olarak görmek
mümkündür. Fakat yine de bu metni, kaleme alındığı zamanın
koşulları içinde yeterli bir anayasa metni olarak kabul etmek güçtürıoJ•
Mithat Paşa, hazırladığı bu anayasa tasarısını gayriresmi olarak
Padişah'a takdim edince, Abdülhamid'in tepkisi ile karşılaştı. Mithat
Paşa'ya yazdığı cevapta Abdülhamid "Resmi olmayarak huzurumuza
sunduğunuz Kanun-ı Esasi layihasını gördüm. Bunun kapsadığı
hükümlerde, memleketin usul ve istidadına uygun olmayan
102. Tunaya, T.Z.: agm, sh.30.
103. Tunaya, T.Z.: agm, sh.3 ı.__
maddeler görülmüştür. Yapılacak tanzimatta, tebaamızın ihtiyaçlarının,
devletin hukuku ile uzlaştırılması asıl arzumuzdur. Bu sebeple,
Vükela Meclisinde bu tasarının yeniden gözden geçirilerek .... "
şeklinde memnuniyetsizliğini dile getirdilO4• Yine anılarında Abdülhamid,
Mithat Paşa ile ilgili olarak "...Diyorlar ki, bizde Kanun-ı
Esasi'nin vazıı Mithat Paşa'dır. Filhakika, o öteden beri meşrutiyetin
taraftarı idi. Lakin, ismini ve bazı kitaplarda medhini işitmekle
hasıl olmuş bir taraftarlık. Mithat Paşa meşrutiyeti idarenin Avrupa'da
temin etmiş olduğu fevaidi yalnız görmüş, fakat bu umranın
diğer saik ve sebeplerini tetkik etmemişti ... Mithat Paşa, Kanun-ı
Esasi'nin behemal ilan olunmasını teklif ettiği zaman, hiçbir devletin
Kanun-ı Esasi'sini tetkik etmemiş ve bu babda esaslı bir fikir
edinmemiş idi. Rehberi Ddiyan Efendi idi. Ddiyan Efendi ise, o zaman
bile bizde en mümtaz bir hukukşinas değildi. Hele memleketi
hiç bilmezdi. Zannederim ki, bu vukufsuzluk Mithat Paşa ile Taif
kal'asına kadar beraber gitti ... "ıosşeklinde düşüncesini dile getirmiştir.
İşte bu düşüncelerden dolayı Abdülhamid, Mithat Paşa'nın şahsi
projesini (Kanun-ı Cedid'i) değil; başkanlığındaki anayasa komisyonunun
hazırladığı resmi projeyi esas alarak, bunun üzerinde
gerekli tadilleri (meşhur 113'ncü madde) yaptıktan sonra, bu metni
Kanun-ı Esasi olarak onaylayıp ilan etmiştir106•
d. Diğer Tasarılar-Anayasa Tasarısının Son Şeklini Alması ve
Padişahın Tasarıya Müdahalesi
II. Abdülhamid anılarında, "...93'de (1293; 1876) Ziya Paşalar,
Kemal Beyler, Abidin Paşalar Kanun-ı Esasi'nin layihasını ihzara
çalıştıkları gibi, serkiitibim Said Paşa ve o sırada Müşir olan Mekatibi
Harbiye Nazırı Süleyman Paşa da birer layiha tanzim ve takdim
etmişlerdi. Uikin, bu zevatın hiçbiri arasında muvafakati efkar yoktu
... " demek suretiyle, birden fazla anayasa projesinin varlığını kabul
etmektedirıo? Bunlardan Mabeyn başkatibi küçük Said Paşa'nın
tasarısı, Fransız anayasasının aynen Türkçe'ye çevirisinden ibaretti.
Bu tasarıda dikkati çeken hususların başlıcaları, tebaa hukukunun
ayrıntılı olarak tespit edilmiş olması, siyasi suçlar arasında idam cezasının
kaldırılmış olması, basın hürriyeti ve mülkiyet hakkının kanun
teminatı altına alınmış olmasıdır. Ayrıca, tasarıda yasama yet-
104. Aydemir, Ş.S.: age, sh.52.
105. Pakalın, M.Z.: age, sh.352.
106. Danişmend, 1.1-1.: age, sh.293.
107. Pakalın, M.Z.: age, sh.352.
kisi Millet Meclisi adını taşıyan bir meclise verilmiş; mebusların
halk tarafından fakat kura usulü ile seçilmesi esası getirilmiştir. Hükümdarın
vükeladan başka memurlarla doğrudan doğruya yazışamayacağı,
Meclis tarafından kabul edilmiş olan kanunların. Padişah'ça
süresinde ilan edilmemesi halinde, bunların Millet Meclisi
Reisi tarafından ilan edileceği de hüküm altına alınmıştı lOS.
İlk toplantısını 24 Eylül 1876 tarihinde yaparak, yukarıda belirtilen
tasarıları da gözönüne alan ve teşkil ettirdiği alt komisyonda
Mithat Paşa, Ziya Paşa ve Namık Kemal'in yoğun gayretleriyle
dünyanın tüm sahanatçı anayasaları ve gerekçelerini gözden geçirerek,
Namık Kemal'in tabiriyle "tasarı tamamlanıncaya kadar en az
bin kitap karıştıran"l09 Meclis-i Mahsusa; 20 Kasım 1876'da Osmanlı
tarihinin çok bunalımlı bir döneminde, iki aylık yoğun bir çalışmadan
sonra görevini tamamlayarak, tasarıyı padişaha sunduııo,
Bu tasarının tamamlanmasından önce ise, Mithat Paşa; başkanlığı
altında kurulan özel komisyona Anayasanın ilanına hazırlık niteliğinde
olmak üzere, Milletvekillerinin seçimi ve toplantı tarzı hakkında
bir Talimat-ı Muvakkate hazırlatarak, bunu Vükela Meclisine
tasdik ettirdikten ve bu hususta Padişahın iradesini aldıktan sonra,
28 Ekim 1876 da bunu vilayetlere duyurmuştu. Bu aceleden maksat
ise, dış durumun ağırlığı karşısında bu yolla (Meşrutiyetin ilanı ve
Meclisi Mebusan'ın toplanması) mevcut güçlüklerin önüne geçebilme
düşüncesiydiııı.
Tasarı haz,ırlanırken Mithat Paşa'nın devletin dini ve dili ile ilgili
teklifleri şiddetli bir muhalefetle karşılandi. Mithat Paşa, kendi
hazırladığı tasarıya "Devletin, devlet olmak itibariyle dini yoktur"
esasını koyarak, meşrutiyet rejimini laiklik temeline dayandırmak
istemişse de, mukavemetle karşılaştığından bu konuda başarılı olamadı1l2•
Keza İmparatorluğun her unsurunun kendi dilini kullanmakta
serbest olduğu şeklindeki tehlikeli düşüncesi de, özellikle
Eğin'li Said Paşa'nın baskısı ile Türk dilinin resmi lisan olduğu şeklinde
değiştirilerek, kabul görmemiştiriD,
Kendisine teslim edilen Anayasa projesinin bir kez de Heyet-i
Vükela'da incelenmesini isteyen Abdülhamid, Yıldız'daki bazı yüklOB.
Karaı. E.Z.: Osmanlı Tarihi, age., C.Vııı, sh.219.
109. Kuntay, M.C.: Namık Kemal, Devrinin İnsanları ve Olayları Arasında, İstanbul
1956, c.ıı, Ks.II, sh.5B.
110. Tunaya, T.Z.: age, sh.2B.
III. Okandan, R.G.: Amme Hukukumuzun Ana Haıları, age., sh.13B.
112. Esmer, A.Ş.: agm, sh.70.
113. Danişmend, İ.H.: age, sh.293.
sek memurlardan da fikirlerini yazılı olarak bildirmelerini istemiştir.
Bu faaliyetler devam ederken, görevden affını isteyen Sadrazam
Mütercim Rüştü Paşa'nın yerine Abdülhamit Mithat Paşa'yı 18 Aralık
1876'da Sadrazamlığa getirdi. Bu arada, sonrası için anlamlı bir
olay patlak verdi. Anayasa ilanına karşı olan bir muhalif grup eyleme
geçti. Sokaklara imzasız bildiriler atılması, duvarlara afiş yapıştınlması
şeklinde başlayan ve halk arasında yaygınlaştırılan bu karşı
propaganda hareketi nedeniyle, Heyet-i Vükelayı toplayan
Mithat Paşa; kendisine bildirilen jurnal üzerine Anayasa muhaliflerinden
Kazasker Gürcü Şerif, Dağıstanzade Muhyeddin Efendi, Ramiz
Paşa, Biib-ı ali evrak müdürü uzun etek Rıza Bey, Kıbrıslı
Mehmet Paşa kethüdası Kamil Efendi gibi ileri gelen kişiler başta
olmak üzere, yirmiküsür kişinin derhal ve yargılanmaksızın sürgüne
gönderilmesi konusunda karar çıkarttı. Mahkeme kararı olmadan
kimseyi sürgüne gönderemeyeceğini söyleyen Padişah'ı istifa etmekle
tehdit eden Mithat Paşa, sonunda isteğini kabul ettirdi ve bu
kişiler herhangi bir,yargılamaya tabi tutulmaksızın, apar topar değişik
yerlere sürgüne gönderildiler1l4• Bu olayın padişah Abdülhamid'e
yetkisi konusunda ilk örneği teşkil ettiği, bu olayı takiben hazırlanan
Anayasa tasarısına da sürgünle ilgili meşhur 113'ı;ıcü
maddeyi padişahın bu maksatla koydurduğu belirtilm~ktedir. Işin
en talihsiz yanı, Namık Kemal gibi bir ilericinin dahi, Ittihat Gazetesinde
Mitha~ Paşa'nın bu şekildeki davranışını desteklemesiydiııs•
Bu affedilmez hatadan karşı taraf ustaca yararlanmasını bilecektir:
II. Abdülhamid'e son anda tasarının sıkıyönetimle (idare-i örfiyye)
ilgili 113'ncü maddesine eklettikleri bir fıkra ile, bu tür bir fiili durumu
anayasa ilkesi haline getirmişlerdirl16•
140 madde olarak Meclis-i Mahsusa tarafından kabul edilen,
ancak Heyet-i Yükela'daki hararetli görüşmeler sonunda 119 maddeye
indirilerek Padişaha sunulan Anayasa tasarısı, Abdülhamid tarafından
da kendi hükümranlık haklarını güçlendirmek maksadıyla
müdahaleye tabi tutulmuştur. Padişah'ın yetkileri ile ilgili bazı
maddeleri değiştiren Abdülhamid'in asıl maksadı, yukarıda belirtildiği
üzere, gerektiğinde kullanabileceği ve kendisini güçlü kılacak
bir yetkinin Anayasada yer almasıydı. Mithat Paşa'nın Vükela Meclisince
kabul edilen kanun-ı Esasi tasarısını Mabeyn'e götürüp teslim
etmesinin üzerinden onbeş gün geçmesine rağmen bir haber alınamayınca
Ziya Paşa ve Namık kemal'in ısrarı ile saraya gidip
114. Danişmend, İ.H.: age, sh.294.
115. Kuntay, M.C.: age, sh.107.
116. Tunaya, T.Z.: agm, sh.28.
Abdülhamid'le görüşen Mithat Paşa; Kanun-ı Esasinin ı ı3'ncü
maddesine bir fıkra ilave edilerek, zabıta tahkikatı sonunda padişaha
lüzumlu gördüğü kimseyi yurt dışına sürme hakkı verildiğini öğrenince,
gerek Ziya Paşa gerekse Namık Kemal bu maddenin reddedilmesini
istediler. Gerçekte ise, bu madde Abdülhamid'in
eniştesi Damat Mahmud Paşa tarafından tasarı m~tnine ilave edilmiş
ve tabiiki padişahın hoşuna gitmiştiı Eğinli (Ingiliz) Said Paşa'nın
padişahı bu konuda uyarması da sonucu değiştirmemiştill7•
Ziya Paşa, Mithat Paşa'yı sıkıştırarak bu madde ile "Kanun-ı Esasinin,
Kanun-ı Esasi denecek yeri kalmamış. Bundan böyle hükumet
istediği tahkikatı istediği gibi yaptırıp, istediğini memleketten harice
çıkarmak için Kanun-ı Esasiye istinad edecek. Böyle Meşrutiyet
kanunu nerede görülmüş?" diyerek, maddenin geri alınması için
baskı yapmasını isteyincells, Mithat Paşa'da şaire hitaben "Ne yapalım,
şimdilik kanun-ı Esasi bizde bu kadar olabiliyor. Başkatip olacak
hınzır böyle bir çivi sokmuş. Zaman gelir, tadil olunur" şeklinde
cevap v:erince, Ziya Paşa da Mithat Paşa'ya: "Maksadınızı
anlıyorum. Istemediğiniz adamları hin-i hacetde ıstanbul'dan teb'id
için sizde o fıkrayı tensip ve tasvip etmiş olacaksınız. Fakat emin
olunuz ki, ilk evvel size tatbik edilecek" şeklinde, yakın geleceğe
ilişkin bir kehanet mahiyetindeki cevabını verdil19.
Bu görüşmeden sonra da, artık arası açılan Mithat Paşa'yı hicvetrnek
için şu dörtlüğü yazdı ııo.
"Ne cesaretle olur münkeşif ebna-yı vatan
Dehşet-alud-ı cebanet eb-i meşrutiyet
Yoksa dünyada nasib olmıyacak mı bilmem
Bize nev-i beşerin hakkı olan hürriyet"ııı.
Namık Kemal'de 113'ncü madde ile çıkan Kanun-ı Esasi hakkında
"Bünyan-ı mülke verdi hakkıyle indirası,
Abdülhamid Han'ın Kanun-ı bi Esası'"
117. pakalın, M.Z.: age., sh.347.
118. Inal, İ.M.K.: age, sh.345.
119. Bilgegil, M.K.: age, sh.247.
120. Bilgegil, M.K.: age., sh.247.
121. Şiiri günümüz Türkçesine şu şekilde çevirmek mümkündür:
"Ne cesaretle keşfeder vatan evlatlarını
Meşrutiyetin dehşetli korkaklık bulaşmış babası
Yoksa dünyada nasib olmayacak mı
Bize insan soyunun hakkı olan özgürlük."
(Abdü1hamid Han'ın temelsiz kanunu devlet yapısına hakkıyla
kökten yıkılmayı verdi) beytini söyleyerek, memnuniyetsizliğini dile
getirmiştirııı.
Böyle bir maddenin konulmasına muvafakat ettiği için Mithat
Paşa, gerek o zaman gereks~ sonraları ağır tenkidere maruz kalmıştır.
Tersane konferansında Ingiltere delegesi olan Lord Salisboury
Mithat Paşa'ya "Padişahın elinde böyle bir mahkeme karan olmadan
adam sürmek iktidarı bulundukça, Kan On-ı Esasi daima ayaklar
altına alınacaktır."m diyerek uyarmışsa da; Vükela Meclisindeki
Mithat Paşa ve Anayasa muhaliflerinin telkini altında olan ve esasen
kendi fikride bu doğrultuda olan padişah II. Abdülhamid'in,
madde bu şekliyle kabul edilmediği taktirde KanOn-ı Esasi'yi ilan
etmeyeceğini açık bir tehdit şeklinde söylemesi nedeniyle, Mithat
Paşa'nın meşhur 113'ncü maddeyi istemeyerek kabul ettiğini varsaymak
daha doğru bir yaklaşım olur. Mithat Paşa; Ziya Paşa ve
Namık Kemal'in düşündüğü gibi istifa etseydi, muhaliflere Kan On-ı
Esasiyi ilan ettirmemek ya da daha çok fena bir duruma getirmek
için vesile yaratılmış olacağını, istifasının bunun dışında bir işe yaramayacağını
düşünerek, bu haliyle dahi olsa Kan On-ı Esasi'nin biran
önce Winını bir başarı olarak görmüştürl24•
e. Tersane Konferansı ve KanOn-ı Esasi'nin İlanı
1876 Temmuz'unda Sırbistan ve Karadağ'ın Osmanlı Devletine
savaş ilan etmeleri ve Osmanlı orduları karşısında yenilgiye uğramaları;
Çarlık Rusya'sının işe karışmak gereğini duyarak, Bab-ı
Ali'yi mütareke yapmaya zorlaması, Rusya'nın Balkan işlerini Panislavist
bir tutumla çözmesinden telaşlanan Batılı devletlerin duruma
karışarak, İstanbul'da bir konferans toplanmasını kararlaştırmalarına
yol açtı. Tarihte "Tersane Konferansı" olarak da belirtilen bu
konferansta, hem Balkan sorunlarının, hem de Osmanlı'dan istenen
Islahat sorunlarının görüşülmesi kararlaştırılmıştı. 23 Aralık ı876
tarihinde açılması planlanan bu konferans öncesi Mithat Paşa, Batılı
ülkeler nezdinde çok büyük bir tesiri olacağına inandığı kanun-ı
Esasiyi konferans açıldığında ilan etti. ıl3'ncü madde de içinde olmak
üzere, padişahın onayladığı Kanun-ı Esasi, Tersane Konferansı
başlangıcında 23 Aralık ı876 günü top sesleri arasında ilan edildi.
Toplantıda söz alan Hariciye Nazırı Saffet Paşa, yeni ilan edilen
ı22. Kunıay. M.C.: age., sh.SS.
123. Kunıay, M.C.: age. sh.66.
124. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age., C.VIII., sh.22 ı.
Meşrutiyet rejimi ile imparatorluğu oluşturan etnik unsurların hak
ve özgürlüklerinin güvence altına alınmış olduğunu ifade ile, bu inkılap
karşısında toplantının amacının ortadan kalktığı nı belirtti ve
Osmanlı delegeleri toplantıyı terketti. Yabancı delegeler ise, bu tür
bir açılış gösterisini yersiz ve çocukça bularak etkilenmediler125•
Böylelikle Türk tarihinde artık Anayasa'lı bir dönemin başlangıcı
atılmış olmaktaydı.
3. Mithat Paşa'mn Sadrazamlığmm Sona Ermesi ve Eseri Olan
Kanun-ı Esasiye Dayanılarak Sürgüne Gönderilmesi
Tersane (İstanbul) Konferansı sonunda alınan kararların Mithat
Paşa'nın başkanlığındaki büyük bir Meclis'te görüşülerek reddedilmesi
ve Padişah'ca bu kararın onaylc~.nmasınıtakiben, elçi ve delegeler
önceden kararlaştırdıkları gibi Istanbul'u terkettiler. Böylelikle
konferans sonuçsuz bir şekilde dağılmış oldu.
Bir süre sonra, Anayasa'nıı:ı hazırlanışında büyük roloynayan
Ziya Paşa ve Namık Kemal'in ıstanbul'dan uzaklaştırılmasını Sadrazam
Mithat Paşa'dan isteyen Padişah II. Aldülhamid; Sadrazamınca
Ziya Paşa'nın Suriye Valiliğine hemen atandırıldığını, yine
bir Anayasa tasarısı hazırlamış olan Süleyman Paşa'nın Hersek Kumandanlığına
gönderilmesine engel olunmadığını görünce, ~ultan
Abdülaziz'in tahttan indirilmesinde rolü olan herkesi sırayla ıstanbul'dan
uzaklaştırmayı tasarlamıştıl26• Eski Sadrazam Mütercim
Rüştü Paşa'da, kendi havadeğişimi isteği bahane edilerek Manisa'ya
gönderildi. Yalnız Namık Kemal, Mithat ı;'aşa'nın ısrarına rağmen
herhangi bir resmi görev kabul etmeyerek, ıstanbul'da kaldı.
Hazırlayıp saraya gönderdiği bir nizamname tasarısının uzun
süre padişahca onaylanmaması üzerine, Mithat Paşa'nın çok ağır bir
dille kaleme aldığı ve Padişah'ı görevi ile ilgili olarak açıkca tenkit
ettiği bir yazıyı bahane eden II. Abdü1hamid; bir süredir tasarladığı
fikrini uygulamaya koyarakm, Mithat Paşa'yı Kanun-ı Esasinin
113'ncü maddesi gereğince, Sadrazamlık görevinden azlederek,
derhal bir gemiye bindirmiş ve 49 günlük Sadrazamını 7 Şubat
1877'de Avrupa'ya sürg~ne göndermiştir. Böylelikli? Ziya Paşa'nın
kehaneti gerçekleşmiş, Ibnülemin Mahmut Kemal Inal'ın tabiriyle
"...doğru yanlış bir jurnal üzerine, her istenilen adernin bilmuhakeme
kabahati tahakkuk etmeksizin memleketten tard edileceğine dair
ustası Mithat Paşa'dan aldığı dersi, Padişah, evvela üstadı hakkın-
125. Tunaya, T.Z.: agm., sh.27.
126. Bilgegil, M.K.: age., sh.256-257.
127. ınal, I.M.K.: age., sh.366-367.
___ .~~ ._CI_E= _
da Kemali maharetle tatbik etmiş; maharetine hayran olduğu üstadını,
ailesiyle veda etmeye bile vakit bırakmadan memleketten çıkarmış
...."tır128•
Az sonrada Namık Kemal aynı akibeti boylayacak ve Midilli'ye
sürgün edilecek ve 113'ncü madde sayesinde Sultan Abdülhamid,
otuz iki sene bir sözüyle her istediğini sürgüne gönderecektirl29
•
4,1876 Kanun-ı Esasisi'nin Uygulanması
a. Meclis-i Mebusan'ın Toplanması ve Meclis-i Ayan Üyelerinin
Atanması
Mithat Paşa'nın, mimarı olduğu Anayasanın uygulanmasını göremeden
Avrupa'ya sürgüne gönderilmesini takiben; Kanuo-ı Esasinin
ilanından önce yürürlüğe giren Talimat-ı Muvakkate gereğince,
1877 yılı başında genel seçimler yapılmıştır. Seçimler sonunda
Meclis-i Mebusan'a 80 müslüman, 50 gayrimüslim toplam 130 üye
seçilmiştir. Meclis-i Umumi'yi teşkil eden iki meclisten diğ~ri olan
Meclis-i Ayan üyeleri de Padişahça seçilmiş ve isimleri Istanbul
gazetelerinde yayınlanmıştır. 26 kişi olan Ayan Meclisinin başkanlığına
Server Paşa getirilmişDO;20 Mart 1877'de toplanan Meclis-i
Umumi, 50 toplantı yaparak 28 Haziran 1877'ye kadar üçbuçuk ay
çalıştıktan sonra; yapılan yeni bir seçimle ikinci kez 30 toplantı yaparak
13 Aralık 1877-14 Şubat 1878 tarihleri arasında görev yapmış
ve bu tarihte Padişah II. Abdülhamid'in iradesi ile otuz yıl kadar
sürecek bir tatile sokulmuşturIJI. Mebuslar seçim bölgelerine
geri gönderilmiş, Ayan üyeleri ise ölünceye kadar tahsisatlarını almışlardır.
Toplam altıb.uçuk ay sürmüş olan i. Meşrutiyet'in parlamento
hayatı, Osmanlı ımparatorluğu'nun yakın siyasal tarihinde bir dönüm
noktası olmuştur.
II. Abdülhamid 93 Harbini (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)
bahane ederek Meclis-i Umumi'yi "geçici" olarak tatil ettiğini belirtmişse
de; yukarıda değinildiği üzere saltanatının son yılına kadar
bir daha açmayı düşünmemiş; ancak devletin her yıl yayınladığı
"Salname"lerde, Meclis-i Umumi hukuki varlığını korumuştur.
128. İnal, İ.M.K.: age., sh. 367.
129. Kuntay, M.C.: age., sh.67.
130. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age.,'C.VIlI, sh.230.
131. Tunaya:, T.Z.: agm., sh.33.
---_ ..__ ..~
b. 1876 Kanun-ı Esasisi'nin Ana Hatları
Bir kurucu meclis yada parlamento tarafından hazırlanmayan,
padişahın tek yan lı bir işleminden doğmuş olan 1876 metni, bu niteliği
ile bir "Ferman Anayasa" özelliğini taşımakta~ır. Yalnız,
Ayanın ağzından çıkmışcasına kaleme alınan Sened-i Ittifaktan ve
Padişah adına kaleme alınan Tanzimat Fermanlarından farklı olarak,
Kanun-ı Esasi, kişiselolmayan (objektif) bir dille, yasa ve hukuk
diliyle kaleme alınmıştır. Metin, bir Anayasaya uygun şekilde,
bölüm ve maddelerden oluşmaktadır.
Kanun-ı Esasi; devletin monarşik yapısını korumaktadır: Devlet-
i Osmanilyeden Saltanat hakkı Osmanoğulları soyuna ait olup,
bunların bütün hakları umumun kefaleti altındadır (Md.3 ve 6).
Devlet yapısı teokratik karakterini korumaktadır. Devletin dini İs-
Himdır; Padişah aynı zamanda halife olup, şeriat kurallarını uygulatır.
Şeyhülislam'ın devlet örgütünde özel bir yeri vardır. Kanunlar
din kurallarına aykırı olamaz; ülkede şer'iye mahkemeleri de vardırm.
Kanun-ı Esasi ile Anayasalı yada meşruti monarşi düzenine geçildiği
halde, padişahın yetkileri son de~ece geniştir. Sadrazam'ı vekilleri
ve Şeyhülislamı o seçer ve atar. Iki meclisli olan yasama organından
(Meclis-i Umumi) Heyet-i Ayan kanadının üyeleri
doğrudan padişah tarafından seçilirler. Genel seçimlerle oluşan Heyet-
i Mebusan'ın yetkileri ise kısıtlıdır, Bakanlar Kurulu (Heyet-i
Vükela) üzerinde padişahın mutlak söz ve etkisi olduğu gibi, bakanlarda
meclise değil, padişaha karşı sorumludur. Ayrıca, kanunların
yapılmasınd~. son söz hakkının yine padişaha ait olduğu dikkati
çekmektedir. Ustelik padişahın Heyet-i Mebusan'ı feshetme
yetkisi de vardır ve bu yetkinin kullanılması oldukça basit koşulların
gerçekleşmesine bağlanmıştır. Meclislerin toplantı halinde bulunmadığı
dönemlerde, yürütme, ülkeyi kanun kuvvetindeki kararlarla
(Kanun-ı Muvakkat) yönetebilir. Görülüyor ki sistem,
yürütme organını yasama karşısında son derece güçlü kılmış:.yürütme
organı içinde de padişahı en üst mevkide tutmuştur. Ustelik,
bunca önemli yetkilere sahip bulunan padişahı "kutsal ve sorumsuz"
da sayılmıştır.
Buna karşılık, yargı gücü ile ilgili düzenlemelerde, bu organın
bağımsızlığını sağlayıcı, hakimlere güvence getirici ve yasal yargılama
ilkelerini koruyucu ilkeler dikkati çekmektedir. Kimsenin ya-
132. Tanör, B.: agm., sh.19.
sayla bağlı olduğu mahkemeden başkasına gitmeyi zorlanamaması,
bir davaya ancak ait olduğu mahkemede bakılabilmesi, mahkemeleri
n kendi görevalanlarına giren davalara bakmaktan kaçın amamaları,
var olan belli mahkemeler dışında olağanüstü yargı mercileri
ya da yargı kararı vermeye yetkili özel komisyonlar
kurulmaması, yargılamanın aleni olması, herkesin mahkemelerde
kendisini ve davasını savunabilmesi, işkence ve eziyetin yasaklanması
vb.l33•
Haklar ve özgürlükler sistemine gelince; Kanun-ı Esasi Osmanlı
Devleti uyruğu olan herkesi, din ve mezhebi ne olursa olsun
"Osmanlı", yasalar önünde de "eşit" saymakta, kişi özgürlüğüne ve
kişi dokunulmazlığına yer vermektedir. Ancak padişaha "hükümetinemniyetini
ihHil ettikleri" bir polis soruşturması sonucu anlaşılanları
sürgüne yollama yetkisini veren 113'ncü madde, kişi güvenliği
sistemini kökünden sarsmaktadır. Din ve düşünce
özgürlüklerine gelince; Kanun-ı Esasi, din ve ibadet özgürlüğünü
tanımakta, düşünce özgürlüğünden ise söz etmediği gibi, "basım
kanun dairesinde serbesttir" şeklindeki kaypak bir hükümde getirmektedir.
Ekonomik alanda ise; mal ve mülk güvenliğini kurmakta,
ortaklıklar kurabilme hakkını tanımakta, vergilemede kanunilik ve
herkesin "kudreti nispetinde" vergi ödemesi ilkelerini getirmektedir.
Seçme ve seçilme hakkı ise, Anayasada açıkca belirtilmiştir'J4•
Kanun-ı Esasi; hiçbir hükmünün hiçbir sebep ve bahaneyle askıya
alınamayacağını, uygulamadan düşürülemeyeceğini bildirmekle,
görünüşte Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesini benimsemişti.
Fakat bu hüküm, gerçek bir Anayasal güvence ya da
demokratik konumu sağlayabilmekten uzaktı. Ancak, bütün bu kusurlarına
rağmen, yalnız şeriat sözünün geçtiği, hürriyet, kanun ve
idare hakkında konuşmanın ve yazmanın dahi suç sayıldığı bir ülkede
yine de böyle bir kanun-ı Esasinin hazırlanıp, ilan edilmiş olması
hukuki ve siyasi bir inkılap mahiyetindeydi135•
SONUÇ
Ne o zaman, ne de daha sonraları Batılı gözlemcilere tanımlanan
Batı türü bir belge olmamasına karşılıkm, memleketimizde ilan
edilen ilk Anayasa olan Kanun-ı Esasinin ve Meşrutiyetin kabul ve
133. Tanör, B.: agm., sh.2D.
134. Tanör, B.: agm., sh.2D.
135. Karaı, E.Z.: Osmanlı Tarihi, age.! C.VlIL, sh.230. .
136. Shaw, S.J.-Shaw E.K.: Osmanlı mparaıorluğu ve Modern Türkiye, c.n, Istanbul
1983, Sh.220.
gerçekleştirilmesinde, Mithat Paşa'nın oynadığı rol çok önemli olmuştur.
Gerçekten de, zamanının devlet adamları arasında Meşruti
yönetimi isteyen, Anayasanın ilanını gerçekleştirmeye ve bu husustaki
düşüncelerini muhtelif vesilelerle savunmaya çalışan, olayları
bir Anayasanın ilanını sağlayacak şekilde düzenlemeye çabalayan
en önemli sima olarak Mithat Paşa'yı görmekteyiz. Abdülaziz'in
tahtan indirilmesi hadisesinde, Vükela Meclisi üyeleri arasında bu
saltanat değişikliğinin memlekette bir Anayasanın ilanı ile sonuçlanması
hususunda samimi fikirlere sahip yegane devlet adamı da
kendisidir. V. Murat'ın kısa süren saltanatı döneminde Anayasanın
kabulü yolundaki çabaları, muhaliflerince büyük ölçüde engellenmiş
ise de; V. Murat'ın tahttan indirilerek, II. Abdülhamid'in padişahlığa
getirilmesinde oynadığı etkin rol, Mithat Paşa'nın nüfUz ve
kudretini arttırmış ve Anayasanın ilanı lehindeki taraftarlarının azlığına
rağmen, tüm ağırlığını koyarak Osmanlı Devletinin ilk Anayasasının
ilanını sağlamıştır. 113. madde de dahilolmak üzere, pek
çok kusurlarına rağmen; İmparatorluğun ilk Anayasası olması ve
Parlamento deneyini başlatması dolayısıyla, 1876 Kanun-ı Esasisi'nin
anılması Mithat Paşa'nın adıyla birlikte olmuş ve Mithat Paşa
Meşruti bir rejimi memlekete kazandırmıştır.
Anayasacılığı konusundaki rolü ve fonksiyonu inkar edilememekle,
keza idareciliği tüm muhaliflerince dahi takdir edilmekle
beraber; Mithat Paşa'nın devlet adamlığının .~ynı düzeyde olduğunu
söyleyebilmek mümkün görülmemektedir. Ote yandan, Mithat Paşa'nın
Meşrutiyeti ve Kanun-ı Esasisiyi şiddetle istemesinin, yalnızca
halkın ihtiyaçlarına tercüman olmasından değil; aynı zamanda
Batı tipi bir yönetimi, arzulamasından ve bu yönetirnde kendisine
etkin bir konum sağlamayı düşünmesinden kaynaklandığı yolundaki
iddiada kısmen gerçek payı olduğunu da kabul etmek, tarihi gerçekıere
ve olayların akışına uygun olacaktır.
Hakkındaki müsbet-menfi tüm düşünce ve iddialar bir yana bırakılarak,
kabul edilmesi gereken bir gerçek varsa; o da, Mithat Paşa'nın
1876 Kanun-ı Esasisini ülkeye kazandırmakla, Türk Anayasa
Hukuku tarihine damgasını vurmuş olmasıdır.