Diyalog ve Hoşgörü
Mehmet Şevket Eygi 01 Ocak 1970
Bendenizin bir Rum veya Ermeni komşum olsa, bir Müslüman olarak vazifem nedir?.. İyi komşuluk yapmaktır. Onlara güler yüz göstermek, bir sıkıntıya düşerlerse yardımlarına koşmak, arada bir yemek veya tatlı göndermek, (rahatsız etmemek şartıyla) ziyaretlerine gitmek, hal hatır sormak...
Bunları yaparken ne kendi dinimden bir ödün veririm, ne de onların böyle bir ödün vermesini isterim.
Komşum bir Rum papazı, yahut bir Ermeni papazı da olsa durum değişmez. Onlarla da iyi geçinirim. Hatta Siyonist olmayan hahamlarla da iyi komşuluk yapabilirim.
Papazlarla, gayr-i Müslimlerle insani hizmetler konusunda da iş birliği yapabilirim. Mesela mahalledeki fakirlerle birlikte yardım toplayabiliriz.
Zamanımızda bazı Müslümanlar diyalog konusunda sınırları aşmış bulunuyor.
Diyalog ve hoşgörü diyerek İslam'dan taviz veriyorlar. Buna hakları yoktur. İslam Allah'ın dinidir, değiştirmeye, bozmaya, zaruriyat-ı diniye denilen temel hükümlerinden ödün vermeye kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur.
Yahudiler ve Hıristiyanlar İslam'ı hak din olarak kabul etmezler. Müslümanlar da onları hak ve doğru din olarak kabul etmez. Biz bu hususu tartışmadan iyi komşuluk, iyi vatandaşlık münasebetleri içinde olabiliriz.
Birkaç yıldan beri bazı Diyalogçu ve Hoşgörücü kimseler, sanki İslam makas, onlar kumaşmış gibi dine aykırı sözler söylüyor, hareketler yapıyor. Buna asla hakları yoktur.
Böyle diyalog ve hoşgörü olmaz.
Kur'ana göre Allah katında tek hak, doğru, makbul din İslam'dır.
Yine Kur'an "Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o kişi ahirette zarara uğrayanlardan olacaktır" (Al-i İmran, 3/85) buyurmaktadır.
Kur'anın bu sarahati karşısında hangi Müslüman "Yahudilik de, Hıristiyanlık da haktır, o dinlerin bağlıları da ehl-i necat ve ehl-i Cennet'tir" demeye cür'et ve cesaret edebilir?
İslam'ın Allah katında tek hak, makbul, doğru din olduğu inancını reddeden kimse namaz da kılsa, oruç da tutsa dinden çıkmış olur.
1400 yıllık İslam tarihinde böyle korkunç bir bid'at görülmemiştir.
İslam'ın Allah katında tek hak, doğru, geçerli din olduğu inancını reddeden, Tevhid ile Teslis'i bir tutan, Hz. Muhammed'in nübüvvet ve risaletini inkar edenlerle peygamberlere inanmak konusunda ittifakımız var diyen şekliyle Diyalogçuluk büyük bir fitne, fesat, bid'at cereyanıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığının bu Diyalog fırkası konusunda karar alması ve bütün Müslümanlara bildirmesi gerekir.
Yine bin kadar icazetli ulema, fukaha ve müftülerin imzasıyla bu konuda bir fetva yayınlanmalıdır.
Bu yapılmazsa, cahillikleri ve saflıkları yüzünden sapıtanların vebali vazifelerini yapmayan bilenlerin üzerine olacaktır.
Türkiye'de yeni zuhur eden bu Diyalog ve Hoşgörü fırkası hakkında Arapça ve İngilizce dilleriyle bütün İslam dünyası uleması da bilgilendirilmeli, onlardan da fetva ve görüş istenmelidir.