Dilaver Cebeci ( 1943)
01 Ocak 1970
Dilâver Cebeci, 1943'te Gümüşhane'ye bağlı Kelkit ilçesinin Dayısı köyünde doğdu. Ailesinin Kırıkkale'ye göçmesi üzerine ilkokulu orada tamamladı. Ortaokulu Merzifon ve Mersin askeri okullarında, Kınkkale'de başladığı lise öğrenimini Erzincan'da tamamladı. A.Ü. İlahiyat Fakültesi'ni bitirdi (1970). Aydın'da öğretmenlik ve Halk Eğitimi Başkanlığı, İstanbul Ortaköy Eğitim Enstitüsü'nde öğretim görevliliği, Diyanet işleri Başkanlığı'nda neşriyat uzmanlığı, Üsküdar Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. İ.Ü. İktisat Fakültesi'nde İktisat Tarihi yüksek lisansı ve sosyoloji doktorası yaptı. Marmara Üniversitesi öğretim üyeliğinden emekli olan şairin ilk şiiri 1965 yılında Defne dergisinde çıktı. Şiirleri, hikâyeleri, mensureleri ve mizah yazıları Devlet, Töre, Bozkurt, Türk Edebiyatı, Türk Yurdu, Güney Su, Ortadoğu, Hergün, Yeni Düşünce, Ayrıntılı Haber, Türkiye dergi ve gazetelerinde yayınlandı. Dilâver Cebeci, millî ve tarihi motiflerle bezeli lirik şiirleriyle tanınır. Edebiyatımıza "Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi" mizahî tipini kazandırdı. Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi imzasıyla yazdığı yazılarında Türk sosyal hayatına bir 16. yüzyıl Osmanlı vatandaşı gibi bakarak, bu hayatın Türk kültürüne yabancı yönlerini latif bir üslupla hicvetti. Edebiyatımızda uzun ve hikâyemsi mensure türünü denedi ve bu denemelerinde milli romantizmi vermeye çalıştı. Şiirleri: Hun Aşkı (1972, ikinci baskısında mensurelerini ekledi, 1984), Şafağa Çekilenler (1984), Ve Sığınırım İçime (1992), Kandahar Dağlarında Sabah Namazı (Kendi sesinden kaset, 1992). Mensureler: Mavi Türkü (1983). Mizahî yazıları: Devranname (Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi imzasıyla, 1984). Oyunu: Büyü (1984). İktisat Tarihi ve Sosyoloji konularında makaleleri olan Cebeci'nin "Tanzimat ve Türk Ailesi" isimli bir kitabı 1993 yılında neşredildi. Sözlerini yazdığı “Türkiyem” şarkısı ile gönüllere taht kuran Dilaver Cebeci Hun Aşkı, Sitare, Ve Sığınırım İçime, Şafağa Çekilenler, Asra Yemin Olsun ki, Tüm Şiirleri, Mavi Türkü isimli şiir kitapları; Devranname, Seyranname, Ben Kazan’a Gidiyorum, Evliya Çelebi Çocuk Kitapları Dizisi, Tanzimat ve Türk Ailesi, Türk’e Dair ve Divan Şiirinde Kadın isimli nesir ve bilimsel kitapları ile başta Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi sütununda yazdığı henüz kitaplaşmamış olan birçok yazı ve makalesi ile tanınan ünlü bir kalem.
xxxxxxxx
ESERLERi:
SEYRANNAME
Evliyâ Çelebi dilimizin ve kültürümüzün mizahla renklenmiş en canlı simasıdır ve 17. yüzyıldan beri güler yüzlü üslûbun timsalidir. O'nun üçyüz yıldır yaktığı meşaleyi Seyyah-ı Fakîr Evliyâ Çelebi de otuz yıldan beridir aktüel hayatımıza tuttuğu ışıkla canlandırmaktadır. Aralarındaki fark Osmanlı ve Cumhuriyet farkıdır. Yoksa bakış tarzı, dili, mantığı ve dünya görüşüyle hemen hemen aynıdır. Otuz yıldan beri Türk toplumunda cereyan eden sosyal, siyasal, ve kültürel hadiseleri farklı bir Osmanlı bakışıyla yorumlayarak mizah edebiyatımıza yeni bir tarz kazandıran Seyyah-ı Fakîr Evliyâ Çelebi, Devrannâme (1986) adlı ilk kitabından sonraki yazdıklarını bir araya getiren Seyrânnâme ile okuyucusunun önüne yeniden geliyor. Çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandığında büyük alâka gören yeni seyahatnâme parçaları, bu türe ilgi duyanların zevkle okuyabileceği metinlerdir.Bu kitaptaki yazılar, son on yıl içindeki Türk toplumunda vuku bulan çeşitli olayların bir Osmanlı çelebisi gözüyle yapılmış mizâhî ve tasviri yorumudur. Hatta bir dönemin mizâhî belgeleri olarak da nitelendirmek mümkündür. Okurken gülecek, düşünecek ve elinizden bırakamayacaksınız inancındayız.
SİTARE
Sitâre... Dilâver Cebeci'nin bu unutulmaz şiiri için hep birşeyler söylemek gelmiştir içimden. Çünkü onu bir şiir şöleninde, kendi sesinden ilk defa dinlediğim zaman mest olmuş, şâir bir kalbin, beden hücre hücre yaşlansa bile, hiçbir zaman yaşlanmayacağını bir kez daha bütün çarpıcılığı ile hissetmiştim. Maddenin değişik şekillerde hâkimiyetini kurduğu, pek çok insanda görüntü bağımlılığı meydana getirdiği bir çağda, içine sığınan bir şâirin, Kandehar Dağları'nda yeşeren çiçeklerin kokusunu ruhumuza taşıdıktan sonra, bizi göklere, sitâreye götürmesi öylesine güzel ki! Ey okuyucu! Ey şiirin toplar damarı, candamarı! Sitâre'yi damla damla akıt kalbine. Akıt ki kalbin, beyaz bir güvercin gibi kanatlansın şiirin mavi göklerine. Senin de pırıl pırıl bir sitâren olsun karanlıkta ışıldayan! Senin de yaşlanmayan bir kalbin olsun. Cebeci'yi, sitâreyi ve seni bütün ruhumla selamlıyorum.
xx
Türkiyem şairi vefat etti
Ünlü şair ve yazar Dilaver Cebeci, İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
Bir süre önce kalp krizi geçirerek Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi altına alınan Cebeci, 28 mayıs 2008 tarihinde hayatını kaybetti.
Özellikle bestelenen ''Türkiyem'' şiiriyle adını geniş kitlelere duyuran Cebeci'nin cenazesi, 30 Mayıs Cuma günü Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi'nde öğle vakti kılınacak namazın ardından İstanbul'da toprağa verilecek.
Nur Dağından Gelenler
Onlar bu dünyaya niye geldiler
'Li ya'budun' diye diye geldiler.
Konaklı,sofralı tuğralıydılar
Bir dilim ekmekle doya geldiler.
Eline,beline,diline sahip
Kalpleri nurla yuya geldiler.
Burçlar her taraftan çağırıyordu
Onlar yıldız ile aya geldiler.
Ünlü şehirlerde ünsüz gezdiler
Bazen de bir sessiz köye geldiler.
Kutlu seferlerden zaferle dönüp
Ala sayvanlarda toya geldiler.
Din-ü devlek ile mülk-ü millete
Asi olmadılar uya geldiler.
Hem yüzleri hem sözleri güzeldi
En güzel sözleri duya geldiler.
Yedi göbek nesepleri helaldi
Helal rızıkları yiye geldiler
Dağları Tanrı'ydı,Süphan'dı,Nur'du,
Göklerin sesini duya geldiler.
Dilaver Cebeci
Xx
“Türkiyem”in usta şairine saygı toplantısı yapıldı: Dilaver Cebeci’ye vefa
Ufuk ötesi
“Türkiye”nin büyük şairi, “Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi” Dilaver Cebeci için “Ustalara Yaşarken Saygı” toplantısı düzenlendi.
TÜRKİYEM Baş koymuşum Türkiye’min yoluna Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm, Asırlardır kır atımı suladım. Irmağının akışına ölürüm. Deli sular, salkım-saçak söğütler, Kışlada kumandan, asker öğütler, Yaylalarda ata biner yiğitler, Bozkurt gibi bakışına ölürüm. Sevdalıyım, yangın yeri bu sinem Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem. Pınarlardan su doldurur Eminem Mavi boncuk takışına ölürüm. Düğünüm, derneğim, halayım, barım, Toprağım, ekmeğim, namusum, arım, Kilimlerde çizgi çizgi efkârım, Heybelerin nakışına ölürüm. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ile Eğitim Bir-Sen İstanbul 1 nolu şubesinin ortaklaşa düzenlediği “Ustalara Yaşarken Saygı” toplantılarının üçüncüsü, 12 Ocak Cumartesi günü, büyük şair ve yazar Dilaver Cebeci onuruna aynı zamanda TYB’nin İstanbul Şubesi olan Cağaloğlu’ndaki Kızlarağası Medresesi’nde gerçekleştirildi. Çok sayıda kişinin katıldığı toplantıda ünlü şair ve yazar Dilaver Cebeci de hazır bulundu. Yediden yetmişe herkesin ezberleyip, büyük coşkuyla bir marş gibi söylediği “Türkiyem” isimli şiirinin yazarı, nam-ı diğer Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi Dilaver Cebeci kendisine gösterilen bu vefa karşısında mutluluğunu gizleyemedi. Sosyolog Cafer Vayni’nın yönettiği programa konuşmacı olarak şair ve yazar Olcay Yazıcı, Dr. Cevdet Aşkın ve yazar Meryem Aybike Sinan katıldı. Konuşmacılardan Olcay Yazıcı “Dilaver Cebeci’nin Şiir Coğrafyası”, Meryem Aybike Sinan “Dilaver Cebeci’nin Nesir Coğrafyası”, Dr. Cevdet Aşkın ise “Darüzziyafe Günlerimiz” başlıklı tebliğlerini sundular. Olcay Yazıcı yaptığı konuşmada, Dilaver Cebeci için “Tanrı Dağı ve Hira Dağı’ndan ılık bir rüzgâr gibi eserek geldi ve gönlümüzün sultanı oluverdi” ifadesini kullandı. Dr. Cevdet Aşkın da Dilaver Cebeci ile dostluklarını, hatıralarını dinleyicilerle paylaştı. Konuşmacı Meryem Aybike Sinan ise; Dilaver Cebeci’nin bir Türkiye sevdalısı olduğunu, yüreği bu ülke için çarpan bir gönül eri, bir alperen olduğunu belirttikten sonra, “ustamızı özledik, onun şiirlerini, bu ülkeye olan aşkını, duruşunu özledik. Haydi ustam, seni bekliyoruz!” dedi. Sosyolog-yazar Cafer Vayni ise yaptığı konuşmada, Ötüken Neşriyat’ın Dilaver Cebeci ile ilgili bir armağan kitap yayınlaması gerektiğini belirterek, hazırlanacak kitapta Cebeci’nin şiir, sanat, mizah ve edebiyat eksenli yazılarıyla ilgili değerlendirmelerin yer alması gerektiğinin altını çizdi. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin Dilaver Cebeci’nin en son görev yaptığı yer olduğunu, fakültenin de Dilaver Cebeci hakkında armağan kitap hazırlaması gerektiğini belirten Vayni, “hazırlanacak kitap yahut dergide Cebeci’nin çalışmaları akademisyenler tarafından değerlendirilmelidir.” dedi. Vayni konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Her fırsatta müzik dünyasında var oluşunu Dilaver Cebeci’nin “Türkiyem” şiirine borçlu olduğunu ifade eden Sayın Mustafa Yıldızdoğan’a da görev düşmektedir. Mustafa Yıldızdoğan’ın öncü olarak, “Dilaver Cebeci Konseri”ni mutlaka gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu konserde Cebeci’nin şiirlerinden bestelenen şarkılar okunmalıdır. Bu organizasyona Yıldızdoğan başta olmak üzere Zekai Tunca, Selçuk Küpçük ve Atilla Yılmaz gibi bizzat Dilaver Cebeci’nin şiirlerini besteleyen sanatçılarımız da katılmalıdırlar.” Programın sonunda İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Durali Yılmaz, Eğitim Bir-Sen İstanbul 1 nolu Şubesi Başkanı Emrullah Aydın, 1970’lerin önemli bir yayın organı olan Devlet gazetesinin sahibi İbrahim Metin, şair-yazar Bestami Yazgan, şair-yazar Yusuf Bilge ve son olarak da Dilaver Bey’in eşi Ayla Cebeci duygu ve düşüncelerini paylaştılar. Konuşmacılardan Dr. Cevdet Aşkın, Dilaver Cebeci’nin bestelenen şiirlerinden oluşan mini bir konser verdi. Toplantıda Dilaver Cebeci’nin oğlu Çağrı Cebeci, araştırmacı-yazar Mehmet Nuri Yardım, Ayla Ağabegüm, Ufuk Ötesi’nden ise Prof. Dr. Ali Osman Özcan ile Bayram Akcan da hazır bulundular.