Yıldıray Oğur: Gün Sazak'ı kim öldürdü
01 Ocak 1970
İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı 1980 yılına ait gizli belgelerde yer alan telgraf, dönemin Türkiye Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak'ın öldürülmesine ışık tutacak bilgiler içeriyor.
Taraf gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen hala aydınlatılamayan Gün Sazak cinayetini "Gün Sazak neden öldürüldü" başlığıyla köşesine (28 Aralık 2010) taşıyarak, suikastin arkasındaki tetikçileri sordu. Oğur'un yazısı şöyle:
Gün Sazak neden öldürüldü
Nereden çıktı şimdi bu? Üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen 80 öncesindeki cinayetlerin hâlâ sol ve sağ olarak ayrıldıkları bir ülkede hem de...
12 Eylül’den birkaç ay önce öldürülmüş MHP’li bir bakanın öldürülme nedeniyle ilgilenmemin sebebi geçen hafta hak ettiği kadar ilgi görmeyen bir haber.
Britanya Dışişleri Bakanlığı, 1980 yılına ait gizli belgelerinin üzerindeki gizliliği kaldırdı. Önce Milliyet’ten Nevsal Elevli, ardından da daha önce o belgelerden 12 Eylül’ün nasıl adım adım geldiğini ortaya koyan Jan Devletoğlu Vatan’da çok önemli bir habercilik yaptılar.
Benim en çok ilgimi çeken Vatan’da Jan Devletoğlu’nun yayımladığı Ankara’daki İngiliz elçiliğinden Londra’ya gönderilen 14 Mart 1980 tarihli telgraf.
Telgraf dönemin MHP’li Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ın Britanya’nın o tarihlerdeki Ankara’daki büyükelçisini ziyaret edip gerçekleştirdiği bir saatlik görüşme hakkında.
Kaçıranlar için önce o telgrafın Vatan’da çıkan tam tercümesi:
1 Bay Gün Sazak bu öğleden sonra kendi isteğiyle bir saatlik bir görüşmede bulundu.
2 İngiltere ile devamlı ve gizli bir ilişki kurmak istediğini söyledi. Ben açıkça böyle bir şeyi destekleyemeyeceğimizi; ama elbette tüm görüşlerdeki Türk liderleriyle tamamen doğal bir kontak sürdürmeye ilgi duyduğumuzu söyledim.
3 Uzun uzadıya Türkiye’nin en büyük belası olarak atfettiği Sovyet tehlikesinden bahsetti. Sonuç olarak, Türkiye’nin İngiltere’nin yardımına ihtiyacı olduğunu ve dünya siyasetinin lideri olan İngiltere’nin MHP’yi desteklemesi gerektiğini söyledi. Türkiye’yi gerçekten desteklediğimizi; ama özel olarak hiçbir partiyi kesinlikle “desteklemeyi” (Anlamı ne olursa olsun) düşünmediğimizi söyledim. Bir yere kadar, Türkiye’nin iç işlerine dair fikirlerimiz var, kendi geleneklerimiz merkezî bir konsensüsü desteklememizi ve aşırı renklerin hepsinden uzak durmamız gerektiğini gösteriyor.
4 MHP’yi ve orduyu Ecevit uysallığı ile “yıllardır hazırlık aşamasında olan komünist hâkimiyet” karşısında var olan iki bariyer olarak tanımladı. Ara ara sessizliğimin görüşlerde herhangi bir değişimi göstermediğini açıkça belirttim.
5 Sonuç olarak MHP bizden bir tür yardım bekliyor. Çünkü ABD’nin ve özellikle CIA’in Türkiye’deki solculara destek olduğunu düşünüyorlar. Amerikalıların bilhassa Aydınlık’ı desteklediğini (finanse ettiğini) iddia etti. Ben duygularının incindiği izlenimine kapıldım. Çünkü Maocular ondan daha çok kokteyl davetiyesi almıştı.
6 Bana çoğunu notlardan okuduğu 1960’dan beri gelişen olaylar hakkında yaptığı analizlerin detaylarıyla sizi yormayacağım(!) Vardığı sonuç ise giderek orduyu da hedef alan ve artış gösteren solcu terörizmin bir darbeye zemin hazırlamak için yapıldığını ve bir komünist darbe amacı taşıdığıydı.
***
1980 öncesiyle ilgili artık ne kadarı gerçek ne kadarı efsane olduğu karışan komplo teorilerinin ardından ilk kez çok ciddi bir belgeyle karşı karşıyayız.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, bir açıklama yaparak haberi kınadı ve bu haberinGün Sazak’ın aziz hatırasını yaraladığını iddia etti. Hâlbuki bu telgraf hâlâ katili yakalanamayan Gün Sazak’ın neden ve kimler tarafından öldürüldüğünün ortaya çıkarılması için büyük bir fırsat.
Londra’ya 14 Mart 1980’de detayları gönderilen bu görüşmeyle (Yakın bir zamanda yapıldığı anlaşılıyor), demokrasi tabutuna son çivilerin de çakılmasına neden olan 27 Mayıs 1980 günü Gün Sazak’ın öldürülmesi arasında ne ilişki var?
Evet. Tarihsel bir ilişki var. Gün Sazak İngiliz Büyükelçiliği’ndeki görüşmesinden birkaç ay sonra öldürüldü.
MHP’nin çok önemli bir ismi kendi isteğiyle, İngiliz Büyükelçisi’ni ziyaret ediyor. “Komünistlere karşı solculara, Aydınlıkçılara değil bize destek verin, bizimle gizli bir ilişki kurun” diyor. Büyükelçinin onu “Yok, biz tarafsız” diyerek birkaç kez geri çevirmesine rağmen bunda ısrar ettiği de anlaşılıyor. Ve birkaç ay sonra da öldürülüyor.
Bu görüşme sırasında Doğu Perinçek’in liderliğindeki Aydınlıkçıların Amerika ve İngiltere’den destek aldığı yolunda ısrarlı bir iddiada bulunuyor Sazak. O yıllarda Maocu Aydınlık gazetesi sıkı Moskova karşıtı ve özellikle illegal Türkiye Komünist Partililerle ilgili ihbar yayınları yapmakla meşgul. İlginçtir, aynı İngiliz telgraflarının Milliyet’te çıkan kısmında Doğu Perinçek için şu ifadeler kullanılmış: Etkili bir konuşmacı ve müthiş bir cesarete sahip. Batı Avrupa’ya karşı dostça bir tavır içinde.
Peki, Gün Sazak’ın ölümünde bir şüphe var mı? Bu konuyu biraz araştırdım. En azından ailesi için “evet” var. Ailesiyle birlikte gittiği Eskişehir’deki çiftliklerinden döndüğü akşam, arabasının bagajından alışveriş çantalarını indirirken öldürülmüştü Sazak.
Cinayeti nedense çok acele etmeden üç gün sonra gazeteleri arayan Dev-Sol üstleniyor.. Ama failler uzun süre yakalanamıyor. Bu arada 12 Eylül oluyor, pek çok cinayetin faili yakalanıyor ama koskoca bir bakanı öldürenler bulunamıyor.
Ancak 10 ay sonra cinayetle ilgili üç kişi yakalanabilmiş. Ama tetiği çeken Cengiz Gül yakalananlar arasında yok. Yakalananlardan Ahmet Levent Babacan Gül ile birlikte olay mahallindedir ama o sırada geçen bir minibüs dolayısıyla silahını kullanamamıştır. Sadık Zafer Özcan’da eylem öncesi ve sonrası yardımcı olmuştur. Cem Öz ise henüz 17 yaşında olan cinayet silahının teslim edildiği bir çocuktur. Üçü de Dev-Sol üyesidir. Mahkemede Gün Sazak’ı tanımadıkları ortaya çıkar. Beş altı yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılırlar.
Olayı asıl organize eden ve tetiği çeken üç isim Edip Eranıl, Cengiz Gül ve Kemal Cemal Altun ise çoktan yurtdışına kaçırılmıştır. Tetiği çeken Cengiz Gül’ün nerede olduğu hâlâ bilinmiyor. Eylemin arkasındaki beyin olan Edip Eranıl’ın adını Türkiye bir yıl sonra THY uçağını Bulgaristan’ın Burgaz kentine kaçıran hava korsanlarından biri olarak duyar. Sonra bir daha da duymaz. Bu olay üzerine Bulgaristan’dan Türkiye’ye iade edilip edilmediği bile meçhul.
CHP Samsun Milletvekili Ahmet Altun’un kardeşi Cemal Kemal Altun’un sonu ise en dikkat çekici olanı. Cinayetin planlandığı Ankara Farabi Sokak’taki evin sahibi olan Altun, darbeye rağmen 1981 yılında Batı Berlin’e kaçmış ve siyasi sığınma talebinde bulunmuştur. Türkiye Almanya’dan Altun’un iadesini ister. Bunun kararlaştırılacağı 30 Ağustos 1983 günü Batı Berlin İdare Mahkemesi’nin gerçekleşeceği sabah binanın altıncı katından atlayarak intihar eder. Hatta sığınmacılara dönük kötü muamelenin bir simgesi haline gelir, Alman solu olayı uzun süre eylemlerle protesto eder, hatta onun anısına bir heykel bile dikilir.
Tüm bunlar WikiLeaks’ten bile daha ilginç değil mi?