« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 May

2011

NECİP FAZIL KISAKÜREK’İN “ ESKİ ELBİSELERİN HAFIZASI” ADLI HİKÂYESİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Adem İŞCAN 01 Ocak 1970

 Giriş:
“ Necip Fazıl KISAKÜREK, şiir ve tiyatro kadar olmasa da birçok hikâye yazmıştır.
Daha önce değişik isimler altında parça parça yayınlanan hikâyeleri son haliyle ve hepsini
kapsayacak şekilde "hikâyelerim" ismiyle kitaplaştırılmıştır. Toplam 53 hikâyenin yer aldığı
bu çalışma, Necip Fazıl'ın hikâyeciliği konusunda da bize bir fikir verir. Ancak,
hikâyeciliğinin şiir ve tiyatro kadar başarılı olmadığını söyleyebiliriz. Buna rağmen
hikâyeciliği ise romandan daha başarılıdır. Bir kısım hikâyeleri kumar ve hasta kumarbaz tipi
etrafında şekillenirken, bir kısmı da ölüm, yalnızlık, korku… vs temaları çerçevesinde
şekillenir. Mesaj yüklü olan bu hikâyelerde olay belli örgüler etrafında gelişir. “Hikâyelerinin
büyük bir çoğunluğu gerçek hayat kesitlerinden oluşur. Hatta hayatıyla bire bir örtüşen
hikâyeleri de vardır. Mesela Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri adlı hikâyesi, kendi doğduğu
evi ve o evde bir parça yaşadıklarını konu alır.”


İlk hikâye kitabının yayımlanışı dolayısıyla Ahmet Hamdi TANPINAR şunları yazar:
“ İnsan, eserinin fevkine çıkmadıktan ve bir gün hayatının istediği bir gününde onu fırlatıp
atmak kudretini kendinde bulamadıktan sonra, niçin yazmalı? Boş rakam kalabalığının üstüne
çıkabilmek, ancak bu cins adamların hakkıdır. Ben ve Ötesi şairinde bu kudret vardır. En
zalim bir rüyayı bile sonuna kadar götürmeden uyanmasını istemez, fakat en cazibini bile üst
üste üç defa görmeğe razı değildir.”

Necip FAZIL’ın hikâyelerinde ölüm, yalnızlık, korku başlıca temalardır. “ …ama bu
öykülerdeki ölüm, korku ve yalnızlık temaları, yalnızca psikolojik bir daralmadan,
bunalmadan ve soyutlamadan öte, hayatın, ölümün anlamını arama, anlamlandırma, insanların
boğuşup durduğu varlığı bir kaos olarak görmekten çok, o giriftlik içindeki uyumun, ahengin
zorluğu ve güzelliği ile derinleşme çabasıdır.”

?
Arş. Gör. Atatürk Üniv., KKEF., Türkçe Eğitimi Bölümü.

( http://www.furkanradyo.com/haber_detay.php?haber_id=256)

Ahmet Hamdi TANPINAR, Necip Fazıl ve Kop Dağındaki Dükkânı, Varlık, nr.1, 13 Temmuz 1933, s.15

Hüseyin SU, Kendini Arayan Ben’in Öyküleri, Hece Dergisi, Sayı: 97, Ocak, 2005,sayfa: 441

Hikayenin Değerlendirilmesi:

Eski Elbiselerin Hafızası adlı hikâye, Kapalıçarşı’nın tasviriyle başlar. Bu tasvirde
akşam saatinde dükkânlarını kapatmaya çalışan dükkân sahiplerinin hali ile camekânlarda yer
alan eşya kişileştirilerek anlatılır. Bu tasvirde dikkatimizi çeken henüz hikâyenin başında
eşyanın insanlaştırılarak anlatılışıdır. “ … Ayrıca kepengi olmayan bazı vitrinli mağazaların
camekânlarındaki eşya, bütün gün üzerlerine serpilen elektrik ziyasından ayrı düşünce
korkularından büzülürler ve camdan, çarşının tenhalaşmış yolunu görmemek için gözlerini
yumarlar.”

Eşyanın yani hikâyedeki estetik objenin insanlaştırılarak sunulması hikâye
boyunca devam edecektir.
Eşyanın tasvirinde olduğu gibi insanların tasvirinde de olumsuz ruhsal durumlar
anlatılır: “ Gene o saatte çarşıdan geçenlerin adımları o kadar hızlı ve halleri o kadar telaşlıdır
ki, üç adım geride bir cinayet işlemiş farz edilebilirler.”


Hikâyedeki temel olay, genç bir adamın ‘yahudi’ olan eskiciye – hiç pazarlık
yapmadan- ‘ iyi kumaştan olduğu anlaşılan’ elbiseyi vererek parasını nefretle alması ve hızla
dükkândan uzaklaşmasıdır. Cansız mankenler bu olayı görmüş ve genç adamın bu davranışı
ile ilgili yorum yaparlar. Yorum yaparken de başlarından geçen olayları ve insanların
yaşamları hakkındaki düşüncelerini dile getirirler. Hikâyede cansız mankenlerin
konuşturulması- eşyanın insanlaştırılması- kadar yahudi satıcının durumu ile ilgili yazarın
düşünceleri de dikkat çekicidir. Öyle ki ona göre yahudinin dükkanında yer alan cansız
mankenlerde ‘yahudileşmiş’tir :
“ Aylardan beri bu dükkânda oturan yahudileşen öbür mankenler, hemen ittifak ettiler
ki, yeni geleni anlayabilmek için ona uzun bir cümle söyletmelidir”

Hikâyenin ana karakterlerinden biri olan yahudi satıcıyı yazar korkunç görünümlü
biri olarak tasvir eder ve tavırlarını şiddetle eleştirir. Bunun yanında diğer ana karakter olan

Necip Fazıl KISAKÜREK, Hikâyelerim, Toker Yay, 1970,İstanbul, s.24

Age, s.24

Age, s.26–27
2genç adamın tavırlarını masum gösterme çabasındadır. Bu betimlemelerde hikâyede yer alan
çatışma ile ( yahudi satıcı- genç adam çatışması) birlikte yazarın dünya görüşünü de
sezinlemekteyiz:
“ Biz o gence ne kadar şaştık. Senin gibi iyi kumaştan ve iyi terziden çıkmış, ana ve
baba tarafından asil bir elbiseyi hiç pazarlık etmeden yahudinin ilk verdiği paraya bırakıverdi.
Genç, paraları alırken dikkat ettim. Öyle bir nefretle aldı ki, müthişti. Parayı alırken bir anda
gözleri yahudinin siyah tırnaklarına takıldı. O kadar… Sonra dükkânın önünden uzaklaştı. O
nasıl uzaklaşıştı o. Biz ki, başsız tahta mankenler, her şeyi görür ve anlarız; eminiz ki, o genç
sokağın köşesini döner dönmez : “ Yahudi arkamdan geliyor. Şimdi satın aldığı elbiseyi geri
vererek vazgeçtim diyecek…”diye koşa koşa kaçmıştır. Hâlbuki bu neticeye asıl kendi layık
olan yahudi, o anda keyfinden benim omuzlarımı okşamış ve bir dükkâncı komşusundan
ödünç bir sigara istemişti. Gencin elbise paketini uzatırken titreyen parmaklarıyla, yahudinin
elbiseyi muayene ederken suratının zoraki somurtuşu hiç hatırımdan çıkmayacak. Seni bu
şekilde satması için kim bilir o genç ne büyük bir ihtiyaca düşmüş olmalı değil mi?”
7
Hikâye, eşya ( elbise ) ile insan ( insan vücudu ) arasındaki ilişkiye odaklanmıştır.
Yazara göre elbiseyle vücut arasında esrarlı bir rabıta vardır. Başlangıçta hiçbir anlam
taşımayan elbiseler, eskiyip atılacağı güne kadar insan bedeninin her hareketini kaydeden
korkunç bir hafızadır.
“ Düşün, bir elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün! O elbise ki, terzinin
elinden vücudun basit hendesesine göre yapılmış manasız bir kalıp halinde çıkar ve sonra bir
vücuda yapışıp onun bütün hareketleriyle yaşamaya başlayınca ne hale gelir, düşün!
Başlangıçta dümdüz bir alın gibi hiçbir şey ifade etmeyen elbiseler atılacağı güne kadar
vücudun her hareketini saniyesi saniyesine kaydeden korkunç bir hafızadır. Birçok oturuş
şekillerinin kabarttığı diz kapaklarımızı düşün! Her duygunun hususi biçim verdiği
omuzlarımızı düşün!”

“Sahibinin tüm davranışlarına, gidişatına, hayat yönüne bire bir şahit olan
elbise(ler); Necip Fazıl’a göre bir anlamda ‘göz’dür.”

Burada vücudun yanı sıra eşyanın
“tanıklığını” görüyoruz. Bir anlamda ‘elbisenin dili’ni sunuyor bize yazar: “ Düşün, düşün biz

Age, s.27

Age, s.28–29
3insanlardan evvel eskidiğimiz halde kaç insan eskitiyoruz? Bizim ıstırabımızı düşün! Biz
vücutsuz kalan bir elbise miyiz, yoksa elbisesiz kalmış bir ıstırabın vücudu mu?”
10
Bazen elbisemizin gerçekten vücudu yoktur ya da elbisenin içini dolduracak
genişlikte bir ruhtan yoksunuzdur. Deyim yerindeyse konuşan, hareket eden robot – cansız
manken konumundayızdır. Belki ıstırap duyuyoruz fakat asil bir gaye için değilse ıstırabımız
gündelik bir ıstırap ise “elbisesiz” dir.
Necip Fazıl, “ Eski Elbiselerin Hafızası” hikâyesinde eşyayı konuşturarak eşyainsan ilişkisini sorgular. Bu sorgulamanın merkezinde sefalet, açlık, ihtiras, cinayet,
coşkunluk ve kahkahasıyla insan ve insan yaşamı vardır. Hikâyede insanın içinde bulunduğu
halden geçmişe doğru yaşama felsefesini görüyoruz. Yazar diğer eserlerinde olduğu gibi bu
hikâyede de ‘ben’in sorgulamasını yapmaktadır.
Necip Fazıl KISAKÜREK’in hikâyeleri bazı eksilerine rağmen her zaman için Türk
hikâyeciliğinde dönülüp okunacak ve edebi canlılığını sürdürecektir.
Hüzeyme Yeşim KOÇAK, Necip Fazıl Esintileriyle “Elbise” Üzerine, http://www.merhabagazetesi.com.tr/
arsiv/2005/06/01/renkler.htm
KISAKÜREK, Age,s.30

Kaynakça:
1) ( http://www.furkanradyo.com/haber_detay.php?haber_id=256)
2)Ahmet Hamdi TANPINAR, Necip Fazıl ve Kop Dağındaki Dükkânı, Varlık, nr.1, 13
Temmuz 1933
3) Hüseyin SU, Kendini Arayan Ben’in Öyküleri, Hece Dergisi, Sayı: 97, Ocak, 2005
4)Necip Fazıl KISAKÜREK, Hikâyelerim, Toker Yay, 1970,İstanbul
5) Hüzeyme Yeşim KOÇAK, Necip Fazıl Esintileriyle “Elbise” Üzerine,
ht tp://www.merhabagazetesi.com.tr/arsiv/2005/06/01/renkler.htm

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 75465

ulkucudunya@ulkucudunya.com