Düşman değiştirme
Mahir KAYNAK 17 Temmuz 2007
Düşman değiştirme / Mahir KAYNAK
Uluslararası siyasette en çok kullanılan
operasyonlardan biri düşman değiştirmedir ama bu
genelde tartışma konusu bile yapılmaz. Bu operasyon
gerçek düşman ya da hasım yerine başkasını ikame etmek
ve hasmın bununla uğraşmasını sağlayarak herhangi bir
engelle karşılamadan amaca ulaşmak olarak tarif
edilebilir. Bunun sayısız örnekleri vardır ama bir
tanesini özetleyerek olayı açıklayabiliriz. SSCB
Azerbaycan’a girerek Halk Cephesini dağıttı ve bir çok
kişinin ölümüne neden oldu: Bunun doğal sonucu
Azerbaycan’da bir Rus aleyhtarlığı oldu. Halkın bu
eğilimini değiştirmek için Ermenistan tahrik edilerek
Karabağ’ın işgali sağlandı ve Rus aleyhtarlığı yerini
Ermeni düşmanlığına terk etti ve bu durum halen
sürmektedir. Ülkemiz geçmişte benzer operasyonlara bir
çok kereler maruz kaldı ama bazı hassasiyetleri göz
önünde tutarak bunları bir kenara bırakıyorum.
Günümüzde yürütülen düşman değiştirme operasyonları
siyasi alanda önemli roller oynama potansiyeline
sahiptir. Bunların en önemlisi gerçek siyasi aktörler
yerine sanal aktörleri hedef haline getirmek ve
operasyon üzerine bir gizleme ağı örtmektir. Mesela
devletler ve onun organları siyasette rol oynayan
aktörler olmaktan çıkarılmış yerine Yahudiler,
Sabetaycılar, El-Kaide, Nakşibendiler gibi devlet
olamayan ve kurumlaşmamış topluluklar ikame
edilmiştir. Artık bir ABD devletinden değil onun
yerine Yahudilerin kontrolündeki bir yapıdan söz
edilmektedir.
Türkiye’nin Sabetaycılar tarafından kurulmuş yedek bir
Yahudi devleti olduğu söylenmekte ve siyasette,
sanatta, bilimde ne kadar önde gelen kişi varsa
bunların aynı kökten geldiği ispatlanmaya
çalışılmaktadır. Hatta İslamcı, Türkçü hareketlerin
bile onların öncülüğünde geliştiği ileri
sürülmektedir. Bu görüşe göre insanlar yüzyıllarca
öncesinde ortaya çıkan inanç ve düşüncelerin
takipçisidir ve bunlara yeni bir şey katmadan,
değiştirmeden sürdürürler. Ayrıca asıl belirleyici
olan insanların sosyal kimlikleridir ve düşüncelerinin
sınırları bu kimliği aşamaz. Birey yoktur ve onun
kendine özgü bir düşünce yapısı, dünya algılaması
olamaz. Hangi sosyal çevreden geliyorsa o çevrenin tüm
değer yargılarını beraberinde taşır. Bu çizginin
dışına çıkanlar zaten önemsizdir ya da önemsiz hale
getirilirler. Toplumu yöneten ya da etkileyen insanlar
mutlaka bu tarihi çizgiyi sürdürenler arasından çıkar.
Bazı istisnalar olsa bile bunlar genel gidişi
değiştiremezler.
Bir siyasi hareketi değerlendirmek için onun başında
ya da içinde olanların şeceresine bakmak yeterlidir.
Hangi kökten geldikleri ne yapacaklarının,
hedeflerinin ne olduğunun kesin bir göstergesidir. Bu
kimlik vatandaşlık bağının ötesinde anlam taşır ve
yüzyıllar geçse de değerinden hiçbir şey kaybetmez.
Bireyden ve onun düşüncelerinden bahsetmek
anlamsızdır. Çünkü birey yoktur ve onlar bir düşünce
ve inancın basit araçlarından ibarettir.
Bu görüş siyasete, mücadelelerin niteliğine yeni bir
boyut getirmiş, tarih de bu yeni bakış açısına göre
yeniden kurgulanmıştır. Mesela Birinci Dünya Savaşı ve
onun sonuçlarından söz ederken İngiltere, Almanya ve
onun kurumları, o günün ekonomik şartları
düşünülmeyecek, taraflar inanç ve soy kriterine göre
belirlenecektir.
Bu bakış açısının gerçeği mi ifade ettiği yoksa bir
düşman değiştirme operasyonu mu olduğunu takdirinize
bırakıyorum.