Asılacak adam
01 Ocak 1970
7 Haziran 1982...
Eşber Yağmurdereli, 1978'in Mart'ından itibaren Bursa, Samsun, Trabzon, Amasya, Diyarbakır, Mardin cezaevleri derken, Sinop zindanlarındadır...
Adalet Bakanlığı, hakkında bir genelge çıkarmıştır...
"Vay sen misin mahkumlara abilik yapan!"
O halde "Tek kişilik hücrede tutulmasına, diğer mahkumlarla birarada getirilmemesine, onlarla konuşmamasına, onların da onunla konuşmamasına... "
"İnsansız" geçen yedi uzun yıl başlamıştır çoktan.. Ama neyse ki canlı vardır yanıbaşında; Sinop kalesinin fareleri, akrepleri...
Yıllar boyunca, ne oğlundan, dostlarından gelen mektupları okuyabilir, ne de ülkede yaşananlardan haberi olur Yağmurdereli'nin.
Korktuğu tek şey vardır; Akrep.. Çünkü, akrep, zalim ve zehirlidir..
Görmeyen göz, zalimin zulmünü, zehirini nasıl farketsin? ...
Bir defasında bu korkusunu hapishanenin doktoruyla paylaşmak ister...
Doktor, "Neyin var"diye sorar..
"Akrep"der...
Doktordan bir soru daha gelir;"Soktu mu?"
"Hayır ama..."diyecek olur..
Doktor teşhisi koyar..
"Üç senedir buradayım, hiç akrep sokmasından vaka gelmedi, demek ki zararsızlar!"
8 Haziran...
Sinop Kalesi'nde öğle sonrası... Eşber'e bir komşu gelir.. Hemen yanıbaşındaki hücreye hem de.. Adı Şahabettin Ovalı'dır... İsyan eder, gardiyanlara kızar 26 yaşındaki Şahabettin ama hücrededir artık..
Yağmurdereli, "Hoş geldin ve geçmiş olsun!" diye söz açar komşusuyla...
Ve gelenektir mapushanelerde; neden, niçin?..
Şahabettin konuşmaya başlar:.
Altı yıldır cezaevindedir Balıkesirli Şahabettin... Balıkesir, Samsun derken, Sinop'a getirilmiştir artık... Ve "Hocam" diye seslendiği komşusuna, tutukluluğunun, hükümlülüğünün nedeninini bir bir anlatır..
"Ben bir idam aldım kesinleşti. Balıkesir'de, bizim köyde, kan davasından.. Cahillik işte.. Çok gençtim. Bir de suç ortağım var firarda.. Ceza aldığım davada bir ölü daha vardı. Olay aynı olay. Şimdi o ölüden dolayı da dava açıldı.. O davadan da tutukluyum. Mahkeme devam ediyor. Bu dava bittiğinde eski olayla ilgisi olduğu için her şey gün ışığına çıkacak.. Savcıyla konuştum, 'İki olay içiçe olduğundan idam işi bu davanın neticesini bekler!'dedi.."
Şahabettin, kendi hikayesini bir çırpıda anlattıktan sonra, sıra, "Hoca"ya gelmiştir... "Ya senin, anlat hele senin dava nedir?"
Yağmurdereli, "Bilmem benimki de öyle bir şey işte!" der ve kısa keser. Havalandırmaya çıktığında anlatacaktır..
"Böyle hücreden hücreye uzaktan uzağa bağırırak konuşmak zor oluyor, sohbetin öyle tadı da yok!"
9 Haziran..
Ve havalandırma çıkarlar.. Havadan, sudan, hayattan ve dahi Eşber'in içeri girme nedeni üzerine konuştuktan sonra, Şahabettin, hapishane duvarına bakar bir an ve donuk bir sesle;
"Hocam" der "Beni neden hücreye tıktıklarını şimdi anladım, söylemiyorlar ama.. Demek ki benim idamım meclisten çıkmış. Bir numara yaptılar koğuş arkadaşımla kavga ettirdiler ve bir sebep uydurup buraya tıktılar. 'Gel bakalım efendi, seni asmaya götürüyoruz' diyemezlerdi ya.."
Yağmurdereli, "Olamaz, böyle bir şey yapamazlar, davası devam eden birini asamazlar.." der.
Avluda iki adam hüzne dalar..
Bir zaman sonra, Şahabettin kolundan tuturak yürüdüğü Eşber Yağmurdereli'ye bir şeyler söylemeye çalışır..
"Hocam biliyor musun, aslında seni tanıyorum. Samsun Cezaevi'nde beraber yattık seninle. Sen beni tabii ki göremedin, tanımadın ama birlikte yattık. Ben o zaman sağcı mahkumlara takılıyordum... Neyse.. Geç bunları..."
Zaten gardiyan uzaktan işaret etmiştir havalandırma biter..
10 Haziran..
Sabah erken saatlerde, Şahabettin'i mahkemeye götürürler. Sanık kürsüsünden durumunun ne olacağını sorar yargıca.. "Beni şimdi asabilirler mi hakim bey?"
Cevabını alır; Yok öyle şey olmaz O davayla bağlantılı davan sürüyor. Bu memlekette adalet var, hukuk var, seni asmazlar!.."
Ve öğleden sonra havalandırmada yine komşusuyla sohbete başlamıştır.
"Hocam çok sevinçliyim bugün" diye başlar söze Şahabettin. Sonra Eşber Yağmurdereli'nin birikmiş mektuplarından birkaçını okumaya başlar. Birlikte Spor Toto bile oynarlar, Eşber anlamasa da rastgele rakamlar söyler... Şahabettin çocukluğunu, köyünü anlatır, Eşber de ona..
Ve söz sözü açar... Bir kararsızlık anı geçirerek.
"Hocam geçen gün sana söylemeyi denedim anlatamadım ama. Eğer dün beni asmış olsalardı bu sırrı mezara götürecektim. Ama şimdi durum değişti. İkimiz de yaşayacağız. Ölünceye kadar seni bırakmayacağım, dost kalacağız. Samsun Cezaevini hatırla. Ben orada sağcılarla kalıyordum. Bir şey bildiğimden değil, gelenim gidenim olmadığı için. Sen de oradaydın. Bir gün bana silah getirdiler. Seni öldürmemi istediler. 'Kendini ispat et!'dediler Para ve rüşvetle seni kaçarırız dediler. Hocam ben kabul ettim. Sen revire ya da ziyarete giderken seni düyürecektim.. Ama sen o bir iki gün içinde Trabzon Cezaevi'ne sürgün oldun. Olmadı. Bu işe çok yandılar ve aynı gün beni yemek ortaklığından çıkardılar.."
Yağmurdereli taş kesilmiştir, "Anlıyorum" der.."Boş ver, akıyor çocuklarımız biz olmadan da büyümeye devam ediyor!" deyip Şahabettin'e sarılır..
11 Haziran..
Sinop Cezaevi'nin çaycısı Eşber Yağmurdereli'yle derin bir sohbete dalar..
"Savcı, müdür, herkes burada, bir şeyler olacak galiba" der fısıltıyla...
Şahabettin, fısıltıyı duyar,"Ne oluyor hocam ne anlatıyor çaycı sana?"
"Yok bir şey!" ded... "Hocam, anlat n'olur, bileti mi kestiler mi yoksa?"
12 Haziran...
Şafak vakti, Şahabettin'i asarlar..
Şahabettin, ipe giderken, hücresinin önünde durup Eşber Yağmurdereli'ye şunları söyler. "Bir zamanlar seni ben öldürecektim, oysa şimdi senin yanında ölüme gidiyorum!" Ve Şahabettin'in cellatlığını "yemek ortağı" Ali'ye yaptırırlar.. Balıkesir Yaka Köyü'nden Şahabettin, Ali'ye görünce sehpanın yanında, "Alçak, defol yaklaşma'"der ve sandalyeyi kendisi tekmeler...
Evet, öykü burada biter ama hayat devam eder..
Bu öykü önümüzdeki günlerde Ankara Sanat Tiyatrosu sahnelerinde yeniden hayat bulacak. Rutkay Aziz, yönetecek oyunu.. AST'ın usta oyuncularından Altan Erkekli Şahabettin, Lemi Bilgin de Eşber Yağmurdereli olacak..
Lemi Bilgin kim mi?
Eşber Yağmurdereli'nin kuzeni.