« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Haz

2011

CENGİZ AYTMATOV’UN ESERLERİNDE FALCILIK, KEHANET VE RÜYA MOTİFİ

Dr. Gülsine UZUN 01 Ocak 1970

Özet
Ünlü yazar Cengiz Aytmatov, eserlerinde folklorik unsurları ustaca
kullanan bir yazardır. Yalnızca Kırgız halk kültürünün deil, Eski Türk dinî
inançlarının, halk inanı [1]larının izleri de yazarın roman ve hikâyelerinde
görülmektedir. Milli olanı evrensel bir boyuta ta [1]ıyan Cengiz Aytmatov,
aynı zamanda sözlü edebiyatı yazılı bir belgeye dönü [1]türmeyi de ba [1]armı [1]
bir yazardır.
Makalemizde eski Türk inanı [1]ları içerisinde yer alan falcılık,
kehanet ve rüya motiflerinin Cengiz Aytmatov’un eserlerindeki yansıması
incelenecektir.

Kırgızlar, Orta Asya’nın en eski halklarından birisidir ve asırlar boyu
göçebe atlı kültürü ile ya [1]amı [1]lardır. Bu ya [1]ayı [1] tarzı onların sözlü edebiyatının
[1]ekillenmesinde büyük bir etkendir. Manas destanı, Kırgız halk geleneini, örfünü,
âdetini, töresini, tarihîni kısacası Kırgız halkının kendisini bünyesinde barındıran
bir ansiklopedi niteliindedir. Bu yüzden destanlar Kırgızlar için büyük öneme
sahiptir.

Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un eserlerinde görülen folklorik
malzemenin temelinde Kırgız kültürü ve Kırgız sözlü geleneinin en güzel ifade
vasıtası sayılan Manas Destanı’nın olduu söylenebilir. Yazılı Kırgız edebiyatı,
Sovyet döneminde ve sözlü gelenein hâlâ güçlü olduu bir dönemde ortaya
çıkmı [1]tır.
________________________________________
lk defa on dokuzuncu yüzyılda Radloff tarafından ilim âlemine tanıtılan
Manas Destanı, o zamanlarda hâlâ anlatılmakta ve Cengiz Aytmatov’un yazarlık
hayatının ilk yıllarında da kaydedilmektedir. Dier Kırgız yazarlar gibi, Aytmatov
da bu destanı defalarca okumu [1], tasvirindeki, ritmindeki ve tonlamasındaki seçkin
üslûbu kavrayarak eserlerinde kullanmı [1]tır. Özbek ara [1]tırmacı P. Mirza Ahmedova
destan geleneinin modern Kırgız edebiyatı için önemini vurgulayarak; Cengiz
Aytmatov’un çalı [1]malarında destanın, destan anlatımının güçlü ve organik bir
yardımı olduunu, bunun da Kırgızların millî sanat [1]uurlarının bir özellii olan ve
günümüz sanatındaki destan geleneini besleyen bir ihtiyaç olduunu belirtir.

Aytmatov, halk kültürünün ürünlerini eserlerinde kullanmasının sebeplerini
kendisiyle yapılan bir röportajda [1]öyle dile getirir: “… Mitoloji, masallar, efsaneler
eski insanların ya [1]adıı hadiselerdir. Kulaktan kulaa gelen tarihî zenginliimizdir.
Eskiden bize kalan kültürel zenginliklerdir. Bunlarla bugünkü teknoloji arasında bir
balantı kurmakta yarar görüyorum. Onun için ben ve benim gibi yazarlar da
eskiden ba [1]ımızdan geçmi [1] halkın tecrübelerini anlatan, halkın tarihîni anlatan, ı [1]ık
tutan bu tür zenginlikleri kitaplarımızda kullanıyoruz. O da anlatmaya ayrı bir
güzellik, ayrı bir zenginlik katıyor.”

Aytmatov, 1980 yılında Manas Destanı’nın yeniden ne [1]ri dolayısıyla, bu
destana yazdıı önsözde; Kırgızların kendilerini ifade etmek için edebiyatı ve bu
edebiyat içinde de destan türünü seçtiklerini belirtir. Aytmatov’a göre, ba [1]ka
halklar geçmi [1] medeniyetlerini, tarihlerini, yazılı edebiyatla, heykelle, resimle,
tiyatro ve mimarî ile muhafaza ederlerken, Kırgız halkı kendisinin, bütün dü [1]ünce
ve duygularının ar namusunu, dünya görü [1]ünü, ideallerini, tarihî hadiseleri sözlü
olarak destan [1]eklinde ifadeyi tercih etmi [1]tir.

Yazarın eserlerinde, birçok unsurun ve konunun yanı sıra dinî inanı [1]ların
izleri de görülmektedir. Sovyet rejiminin dinler kar [1]ısındaki inkârcı tavrı ve dinî
müesseselere yönelik baskıcı tutumu dü [1]ünüldüünde, Aytmatov’un, eserlerinde

Soucek, Svat, “Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Milli Renk ve
________________________________________
ki Dillilik” (Çev.: Orhan Söylemez), Türk
Lehçeleri ve Edebiyatları, S. 10, Ankara, 1994, s. 31.

Özen, Sabiha, “Her Yazar Kendi Halkı
________________________________________
çin Yazmayı Nazarda Tutar”, Dergâh, S. 24,
________________________________________
stanbul, 1992, s.13.

Aytmatov, Cengiz, “Kadîm Kırgız Ruhunun Zirvesi”, (Akt.:
________________________________________
klil Kurban, Ali Akba [1]), Karda Edebiyatlar, S. 3,
Erzurum, 1982, s. 3-4.

dinî unsurları youn olarak kullanmasının, Kırgız halkında var olan dinî inanı [1]ların
rejim baskısı kar [1]ısında bile ortadan bütünüyle kaybolmadıını göstermesi
bakımından ilgi çekicidir. Yazar, eserlerinde farklı dinî inanı [1]ları bir arada
verirken, Türklerin eski ya [1]am tarzları hakkındaki bazı önemli unsurları da gözler
önüne sermi [1]tir. Türkler, dei [1]ik corafyalarda ya [1]adıkları uzun asırlar boyunca
pek çok dinîn etkisi altına girmi [1],
________________________________________
slâmiyet’i kabul ettikten sonra bile, gündelik
hayatın içine yerle [1]erek birer âdet ve gelenek niteliine bürünen eski dinî
inanı [1]larını günümüze dek ta [1]ımı [1]lardır. Özellikle Türklerin en eski inancı olan

________________________________________
amanizm’in motifleri, bazen
________________________________________
slâmî inanç sistemi içinde eritilmi [1], bazen de eski
saflıını koruyarak -
________________________________________
slâmî akidelere ters olsa da- Orta Asya ve Anadolu
________________________________________
slâm
inancı içinde yerlerini almı [1]lardır.

Asya topraklarında ortaya çıkan eski dinler, pek çok ara [1]tırmacıya göre
farklı dinler olarak yorumlanırken, Aytmatov, dier birçok yazar gibi,
________________________________________
amanizm,
Budizm ve Gök Tanrı dinlerini birlikte yorumlamı [1], bunun nedenini de her üç dinin
aynı topraklarda ve aynı zaman dilimi içinde var olmasına balamı [1]tır. Bu nedenle,
yazarın kurguladıı olayların, dei [1]ik dinî inanı [1]ların bir arada ya [1]andıı bir
corafyada geçmesinin, eserlerde dinî inanı [1]lar açısından bir ikilemin olu [1]masına
neden olu [1]turduu söylenebilir. Yazarın herhangi bir romanında kar [1]ıla [1]ılan bir

________________________________________
slâmî motif, aynı romanın ba [1]ka bir sayfasında yerini
________________________________________
amanist bir motife
bırakabilmektedir. Örnein, Elveda Gülsarı’da, Tanabay, zafer kazandıı için,

________________________________________
slâmî pratie uygun olarak ellerini kaldırarak dua ederken, romanın bir ba [1]ka
yerinde aynı kahraman, yılkı atlarının dü [1]tüü tehlike kar [1]ısında “Ey Arbak (ervah,
atalar ruhu) siz koruyun yılkıyı!” diyerek atalarının ruhuna sıınır.
Türk halklarının
________________________________________
slâmiyet’i kabul ettikten sonra bile, eski dinlerinde
bulunan birçok unsuru terk etmemeleri ve yeni dinleri içinde eski inançlarını
yeniden yorumlayarak korumu [1] olmaları, Aytmatov tarafından ustaca i [1]lenmi [1],
halkın dei [1]en dinî inanı [1]lar kar [1]ısındaki tavrının, gündelik hayat içindeki
yansıması çarpıcı gözlemlerle ortaya konulmu [1]tur. Türklerin en eski inançları
içersinde yer alan falcılık, kehanet ve rüya gibi motifler de Aytmatov’un
eserlerinde yine birer sembol olarak yerlerini almı [1]tır.

1. Falcılık ve Kehanet
Fal eski Türkçede ırk kelimesi ile ifade edilmi [1]tir. Ka [1]garlı Mahmut,
Divanu Lûgati’t-Türk’te ırk kelimesini “Falcılık, kâhinlik, bir kimsenin
gönlündekini bilmek, yürektekini dı [1]arı çıkarmak”

olarak açıklamı [1]tır. Besim
Atalay bu maddeye verdii dipnotta, Türkiye’nin birçok yerinde ırk kelimesinin
kader, talih, fal anlamında kullanıldıını belirtir. Irk bakmak cümlesinin
açıklamasını yaparken, Batı Anadolu’da özellikle Kütahya’da bu tabirin fala
bakmak olduunu ifade eder.


Atalay, Besim, Divanü Lügat-it Türk Tercümesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ank. 1992, s. 41.

Atalay, a. g. e., s. 41.

Türk Turfan metinlerinde de “ırklamak” kelimesine rastlanmaktadır.
Ayrıca Altay, Kazan, Baraba, Teleüt, Uygur boylarında rastlanan tefe’ül

ve
“te [1]e’um”

anlamına gelen “ırım” kelimesi de ırk ile balı bir terimdir. Ouz
Destanında adı geçen bilge ve filozof Irkıl Hoca’nın da adının bu kelimeyle ilgisi
olduu dü [1]ünülebilir. Yakutlara göre ilk [1]amanın adı Arkil’dir. Altay

________________________________________
amanistlerinde kamlardan ba [1]ka “ırımçı” denilen ki [1]iler de bulunmaktadır. Bunlar
saralı hastalardır ve sara nöbetleri tuttuu zaman gaipten haber verirler.


________________________________________
slamiyet’ten önceki Türklerde, sihir yapmak anlamında kullanılan
“arbamak” kelimesi, Moollarda “arbahu” [1]eklinde telaffuz edilmektedir.
Anadolu’da ise bu kelime “arpa” [1]eklini almı [1]tır. Özellikle on be [1]inci yüzyılda
yazılmı [1] Türkçe kitaplarda “Gaipten söyleyiciler, arpacılar, suya bakıcılar ve
müneccimler” gibi tabirlere rastlanmaktadır. Bu metinlerde “arpacı” kelimesinin
falcı kar [1]ılıında kullanıldıı görülmektedir.

Kırgızlar fal kar [1]ılıında tölgö kelimesini kullanırlar. Manas destanında
Manas’ın arkada [1]larından birinin adı Kara Tölek’tir. Ba [1]ka birinin ismi de
“Yarıncı” (kürek kemii ile fal açan) Kara Badi [1]’tir. Yine Kırgızcada fal
kelimesinin yerine geçen keret kelimesi dier Türk lehçelerinde de görülmektedir.
Falcılar fal açmak için kullandıkları nesneye göre çe [1]itli adlar alırlar. Hayvanların
kürek kemiine bakıp, gelecei ke [1]fedenlere “yarıncı”, koyun tezekleriyle fal
açanlara “kumalakçı”, dei [1]ik [1]eylerden anlam çıkaran falcılara da “ırımçı”
denilmektedir.


________________________________________
slamiyet’ten önce Türkler fala çok fazla önem vermi [1]ler, kar [1]ıla [1]tıkları
meselelerin çözümleri için falcıya ba [1]vurmu [1]lardır. Fala bakmak için koç, keçi, at,
sıır ve geyiklerin kürek kemii, a [1]ık kemii, koyun tezei, fasulye, nohut gibi
“kumalak” adı verilen taneler, ate [1], yıldızlar, ok ve yay, köpük, kazak, eldiven gibi
malzemeler kullanmı [1]lardır. Bu fal çe [1]itlerinden alınma motifler destan ve
hikâyelerde yer almı [1]tır. Özellikle Kazak, Kırgız hikâye ve destanlarında kürek
kemii falı motifine oldukça sık rastlanmaktadır. Kırgız ve Kazaklardan ba [1]ka
Nogay ve Ba [1]kurtlar da kürek kemii falına baktırmaktadırlar. Altay ve Yakut
Türklerinde önemli sayılan bu fal, Moolistan’da Budist rahipler arasında da
görülmektedir.

Roux, kavrulmu [1] kürek kemiinin okunması yolu ile kehanette bulunmak
anlamına gelen “omoplatoskopi” veya “iskapülomanti”nin Türk-Mool kehanet

Duvarcı, Ay [1]e, Türkiye’de Falcılık Gelenei ile Bu Konuda
________________________________________
ki Eser “Risle-i Falnme Li Ca‘fer-i Sdık” ve
“Tefe‘ülname”, Kültür Bakanlıı Yay., Ankara, 1993, s. 6.


________________________________________
nan, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün
________________________________________
amanizm, Materyaller ve Ara [1]tırmalar, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara,
1986, s. 151.


________________________________________
nan, a. g. e., s. 151.

Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi (Kaynaklar ve Açıklamaları ile Destanlar) II, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara, 1995, s. 158.


________________________________________
nan, a. g. e., s. 152.

Duvarcı, a. g. e., s.

yönteminin en eski ve süreklisi olduunu belirtmektedir.

Yine Abdülkadir
________________________________________
nan
Japonlarda da kürek kemiine bakarak fal açma yönteminin olduundan
bahseder.

Falcılık tarihine bakıldıında antik çada Mısır’da, Babil’de, Çin’de
Kalde’de astroloji ve el falı gibi metotların kullanıldıını gösteren çe [1]itli belgelerin
olduu görülmektedir. Bu bölgelerde falcılık hem dini, hem de hekimliin
tamamlayıcı bir bölümü olarak rahipler tarafından yürütülmü [1]tür.

Eski Roma’da
Collegium Augunium adını ta [1]ıyan ve Roma
________________________________________
mparatoru tarafından atanan kâhinler
kurulu, Augunium dü [1]üncesi adı verilen ve gizli tutulan gelecei bilme bilimi ile
ura [1]ırdı.

Antik çaın Yunan ve Roma’sında kehanet, sava [1]lardan devlet
yönetimine kadar her konudaki bilinmezi anlamak için ba [1]vurulan bir yöntemdir.
Bu medeniyetlerde tabii yapma mentika olarak adlandırılan dü [1]ünce tarzı ile hem
ki [1]inin hem de devletin gelecei örenilmeye çalı [1]ılmı [1]tır. Tabii mentika dorudan
doruya senetsiz olarak gerçekle [1]tirilen kehanet demektir. Rüya, yorum, hikmetli
sözlerden anlam çıkarma, gelecei görmek için uykuya yatma, ölü ruhlardan bilgi
almaya dayanan kâhinlik hep tabii mentikayla gerçekle [1]tirilen [1]ekillerdir. Yapma
mentikada ise, Kutsal Me [1]e Aacının hı [1]ırtıları, ku [1]ların uçu [1]ları, kurbaanın iç
organları gibi bir takım vasıtalar kullanılmaktadır.

Eski Yunan’da gelecekle ilgili
önemli sorulara cevap aramak için gidilen kutsal yerler de vardı. Oraculum adı
verilen bu yerlerde soruların cevabını bir rahibin aracılıı veya rüya gösterme
yoluyla dorudan Tanrı verirdi.

Romalılarda kurbaanın baırsaklarına bakarak
gelecei söyleyen ve kendilerine “harus pex” adı verilen rahipler ve yine kurbaa
kemikleri ile bakılan ve “piromensi” denilen fal çe [1]itleri vardı. Sümerler kesilen
kurbaanın karacierine, Etiler ku [1]ların uçu [1]larına bakarak ba [1]layacakları i [1]in
sonucunu örenmeye çalı [1]ır, uur veya uursuzluk belirtilerine göre i [1]i yapıp
yapmamaya karar verirlerdi.

Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel romanında Yedigey’in
çocukları elendirmek üzere baktıı ta [1] falının Eski Türklerdeki “kumalak” adı
verilen fala çok benzedii görülmektedir: “Yedigey anlatacakları bittikten sonra o
anda aklına ba [1]ka masal da gelmeyince ta [1] falına bakarak elendirdi onları. Artık
cebinde nohut büyüklüünde kırk bir ta [1] bulunduruyordu. Ta [1]larla fala bakmak,
uzak geçmi [1]ten kalma bir usuldü, kendine göre karı [1]ık sembolleri, tuhaf ama
anlamlı terimleri vardı. Yedigey bu ta [1]ları önüne serpmeden önce okuyup üfler, bir
takım tılsımlı sözler söyler, sonra onlardan ne istediini bildirirdi.”

Roux, Jean-Paul, Türklerin ve Moolların Eski Dini, (Çev.: Aykut Kazancıgil),
________________________________________
[1]aret Yay.,
________________________________________
stanbul, 1994, s.76.


________________________________________
nan, a. g. e., s. 152.

Türk Ansiklopedisi, C. XVI, s. 90.

Hançerliolu, Orhan,
________________________________________
nanç Sözlüü, Remzi Kitabevi,
________________________________________
stanbul, 1975, s. 81.

Hançerliolu, a. g. e., s. 376.

Türk Ansiklopedisi, C. XVI, s. 90.

Duvarcı, a. g. e., s. 5.

Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul, 1996, s. 277.

Kumalak falı, Türk boyları arasında en çok kullanılan fal çe [1]itlerindendir.
Bu i [1] için kırk bir tane kumalak (tane) lazımdır. Taneler ta [1] olabilecei gibi, koyun
tezei, nohut veya fasulye de olabilir.

Toprak Ana’da ise rüyalara ve ta [1]lara bakarak birtakım yorumlar
yapılmaya çalı [1]ıldıı görülmektedir: “Herkes birbirine ak [1]am rüya gördüünü
söylüyor ve rüyasını iyiye yorumluyordu. Bazıları da tümsekten küçük ta [1]lar
topluyor, bunların yüzeyine bakarak birtakım i [1]aretler görmeye çalı [1]ıyor ve hep iyi
i [1]aret gördüklerini söylüyorlardı. Çünkü özlemleri o idi, istekleri o idi.”

Cengiz Aytmatov’un Cengiz Han’a Küsen Bulut adlı romanında anlatılan
efsanede Cengiz Han’ın batı seferine hazırlandıı bir sırada gezgin bir kâhin
tarafından, Gök Tanrı’nın kendisine bir bulut verdiini ve bu bulutun kendisini
koruyacaı bildirilmi [1]tir. Kâhin, Cengiz Han’ın adil davrandıı sürece bu bulutun
kendisiyle beraber olacaını söyler. Ba [1]langıçta buna inanmayan Cengiz Han
sefere çıktıktan kısa bir süre sonra, ba [1]ında beliren ve sürekli kendisini takip eden,
güne [1]ten ve sıcaktan koruyan bir bulut görünce kâhinin sözlerine inanır. Fakat
Cengiz Han, Batı seferi sırasında ordudaki subayların e [1]leriyle görü [1]mesini ve
çocuk dourmayı yasaklar. Bu yasaa uymayan bir subay ve karısı idam ettirilir ve
çocuk dadısıyla birlikte çölün sıcaında terk edilir. Eserde anlatılan efsaneye göre
Cengiz Han’ı koruyan bulut Cengiz Han’a küser ve onu terk eder. Bu durumda
Cengiz Han artık Tanrının kendi yanında olmadıını görerek, Batı seferini
tamamlamadan yurduna geri döner. Bulut ise bir süre sonra çocukla köle kadının
üstünde yeniden belirmeye ba [1]lar.

Kalmuk Hanı Yolay’ın da “Targıl Taz” adlı kürek kemiine bakıp Tanrı ile
konu [1]an bir falcısının olduu bilinmektedir. Falcı Yolay’a kürek kemiinde kanlı
bir ba [1]langıçtaki sonsuz su gördüünü, sefere çıkmasının hayırlı olmayacaını
anlatmı [1], fakat Kalmuk Hanı buna önem vermeyip sefere çıkmı [1] ve Manas’a
yenilerek öldürülmü [1]tür.

Aytmatov’un, roman kahramanlarının trajik sonunu Yunan mitolojisinde
anlatılan Kassandra adlı kâhin kadının sonuyla aynile [1]tirerek fantastik ve bilim
kurgu tarzını mitolojik bir çerçeveye oturttuu Kassandra Damgası

adlı romanı,
Aytmatov’un konusu itibariyle en ilgi çeken eserlerinden birisidir.
Uzaydaki eski Sovyet ara [1]tırma istasyonunda çalı [1]an, daha sonra buradan
ayrılmayı istemeyerek, istasyonda kalan ve kendisini uzay rahibi Filofey olarak
adlandıran Rus bilim adamı Andrei Krıltsov Andreyeviç uzayda birtakım
ara [1]tırmalar yapar. Bu ara [1]tırmaların sonunda Filofey, ana rahmindeki
embriyonların ilk haftalarda hayatta kendisini bekleyenleri hissettiini ve bu kadere
tepki gösterme yeteneine sahip olduunu, eer bu tepki olumsuzsa embriyonların

Duvarcı, a. g. e., s. 21.

Aytmatov, Toprak Ana, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul, 1996, s. 100.

Aytmatov, Cengiz Han’a Küsen Bulut, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul, 1995.

Duvarcı, a. g. e., s. 7.

Aytmatov, Kassandra Damgası, (Çev.: Ahmet Pirverdiolu), Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul, 1997.Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi
The Journal Of International Social Research
Volume 1/3 Spring 2008
Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Falcılık, Kehanet ve Rüya Motifi 430
douma kar [1]ı olduklarını ke [1]feder. Douma olumsuz tepki gösteren bu
embriyonları ta [1]ıyan kadının alnında küçük benekler olu [1]maktadır. Filofey, bu
embriyonlara Kassandra embriyonu, kadınların alnındaki i [1]arete de Kassandra
damgası adını verir. Bütün bunları uzaydan Roma’da bulunan Papa’ya gönderdii
bir mektubunda anlatır ve gazeteler bu mektubu yayınlayınca bütün dünyada bir
skandal olu [1]ur. Amerikalı bir bilim adamı olan fütürolog Robert Bork ise, bu uzay
rahibinin dünyadaki temsilcisi olarak görüldüü için, bu olaya büyük tepki
gösteren halk tarafından öldürülür. Daha sonra da insanların kendisine
inanmadıını ve yaptıı ke [1]fin insanlar arasında mutsuzluk yarattıını gören
Filofey de uzayla balantı kurulduu bir sırada bütün dünyanın önünde kendisini
uzay bo [1]luuna bırakır.
Romanın kahramanları Filofey ve Robert Bork’un Yunan mitolojisindeki
Kassandra ile aynı kaderi payla [1]tıı görülmektedir.
Kassandra Yunan mitolojisinde Troya kralı Priamos ile karısı Hekabe’nin
kızıdır. Bu genç kızın yürekler acısı bir kaderi ve trajik bir ki [1]ilii vardır. Gelecei
görme gücüyle yıkımları önlemeye çalı [1]an fakat kimseye sözünü geçiremedii için
ba [1]ına gelen belalardan iki misli etkilenip üzülen bilicinin dramını simgeler. “Bu
günün anlayı [1] ve deyimine göre, uzaı gören bilinçli insanın dramını.”
Kassandra’nın bu gücü ile ilgili Yunan mitolojisinde iki efsane
anlatılmaktadır. Bunlardan birine göre, Kassandra’yla ikiz karde [1]i Helenos
bebekken, Priamos’la Hekabe Tymbralı Apollon [1]erefine, Tanrının [1]ehir dı [1]ında
bulunan tapınaında bir [1]enlik düzenlerler ve [1]ölen sonunda çocuklarını tapınakta
unutup giderler, ertesi sabah almaya geldiklerinde korkunç bir manzarayla
kar [1]ıla [1]ırlar. Kassandra ile Helenos be [1]iklerinde uyuyorlar ama iki yılan çevrelerini
sarmı [1], gözlerini kulaklarını yalıyorlardı. Bu eylemle çocukların duyuları arınmı [1],
insanların göremedii, duyamadıı gerçeklerin algısına açılmı [1] oluyordu.
________________________________________
kisi de
kâhin olmu [1]tu. Bir dier efsaneye göre ise; Tanrı Apollon Priamos’un güzel kızına
a [1]ık olur, kendini verirse ona kehanet yeteneini armaan edeceini söyler.
Kassandra kabul eder ama Tanrıdan bu yetenei aldıktan sonra kendini vermeye
yana [1]maz. Tanrı da öfkelenerek kızın azının içine tükürür, böylece verdii
armaanın etkisizi kalmasını salar. Kassandra gelecei görebilecek, gördüünü
haykıracak ama kimseyi söylediklerinin doruluuna inandıramayacaktır.
Kassandra Troya (Truva) tarihinin bütün olaylarını önceden görmü [1] ve söylemi [1]tir.
Paris çocukken bırakıldıı
________________________________________
da daından dönünce, bu delikanlının hemen
öldürülmesini istemi [1], sonra Yunanistan yolculuu sırasında Helena’yı getirdii
zaman, bu kadının Troya’nın yıkımına yol açacaını, geri gönderilmesi gerektiini
bildirmi [1], daha sonra tahta atı Troya’ya sokmamaları için Troyalıları ikna etmeye
çalı [1]mı [1], fakat hiç kimseyi kendine inandıramamı [1]tır.
________________________________________
ehir yamalanırken
Kassandra, Athena tapınaına sıınır ve orada Dilemis’in olu Aias’ın tecavüzüne
urar. Kassandra daha sonra Agamemnon’a köle olarak verilir fakat ona a [1]ık olan
Agamemnon, onu kendisine e [1] olarak alır ve Mykene’deki sarayına götürür.
Mykene sarayında Agamemnon’un ve kendisinin Klytaimestra tarafından

öldürüleceini gören Kassandra haykırır, baırır, dövünür ama hiçbir [1]eyi
önleyemedii gibi bu yıkımı da önleyemez ve kıskanç Klytaimestra tarafından
Agamemnonla birlikte öldürülür.
Antik dönemde büyük felaketleri haber veren fakat hiçbir zaman ciddiye
alınmayan Kassandra’nın trajik hayatı birçok esere konu olmu [1]tur. Eskil’in
“Agamemnon”, Euripidus’un “Truvalı Kadınlar”, Likofronus’un “Aleksandra”,
Homeros’un “Odesse” adlı eserlerinde Kassandra tipine rastlanmaktadır. XX.
yüzyılda da H. Ayzenberg, P. Ernest, F. Schiller gibi yazarlar Kassandra tipini
edebiyata sokmu [1]lardır.

Yine bunun dı [1]ında ünlü
________________________________________
spanyol yazar B. Pérez Gald s
ve Alman yazar Christa Wolf gibi birçok yazar da Kassandra’yı eserlerinde dei [1]ik
konularla ele almı [1]lardır.
Eserin mütercimi olan Ahmet Pirverdiolu, romana yazdıı önsözde, dünya
edebiyatında yakından bilinen Kassandra tipinin Aytmatov tarafından kendine özgü
bir yöntemle ele alınarak, mitolojik konuya ve tipe hiç temas edilmeden çada [1]
olaylar ve kaderi Kassandra’ya benzeyen çada [1] bir bilim adamı-kâhin tipi ortaya
çıkarıldıını ifade etmektedir. Romandaki olayların Amerika’da geçmesine ramen
herhangi bir somut ülke ya da somut bir insan tiplemesinin söz konusu olmadıını
belirten Pirverdiolu, Aytmatov’un bütün ülkeleri, bütün insanları ilgilendiren,
dü [1]ündüren, endi [1]elendiren konuları ele aldıını, yeryüzündeki bütün canlı
varlıkların hayatı için tehlike olu [1]turan olaylara dikkat çektiini belirtmektedir.

2. Rüya Motifi
Çok eski çalardan beri insanlar rüyaya ve rüya tabirine çok önem
vermi [1]lerdir. Eski Yunan ve Roma kültüründe rüya görmek için yaptırılan özel
mabetlere ve buralarda rüya tabiri yapan rahiplere rastlanmaktadır. Sümerlerle ilgili
yapılan kazılarda elde edilen tabletler arasında kırktan fazla rüya yorumuna
rastlanmı [1]tır.

Rüyalar ve rüyaların yorumu, bütün insanlıın dü [1]ünce tarihinde önemli bir
yer tutmakta ve bu tip inanı [1]lar günümüzde devam etmektedir. Ancak her kavramın
hayatında ve kendi kültür çevresinde ortak olan bazı inanı [1] ve dü [1]ünceler
mevcuttur. Özellikle rüya yorumları Türk kavimlerinde kendi inanı [1] ve
geleneklerine göre bir kalıba girmi [1] ve sınırlanmı [1]tır. Herkes rüyayı ana ve
babasından duyduu gibi yorumlamı [1] ve bu kalıplar bazı dei [1]melerle birlikte bu
güne kadar gelmi [1]tir. Türk topluluklarında yapılan bu yorumlarda doal olarak,
Türklerin inandıı bütün dinlerin etkisi olmu [1]tur. Göktürk yazısı ile yazılmı [1] ve
Turfan’da bulunmu [1] bir el yazması, Türklerin ilk rüya yorum kitabı olarak
bilinmektedir ve kitapta Çin tesirleri de hissedilmektedir. Hüseyin Namık Orkun bu
yazmayı “ırk bitig” olarak tanımlamı [1]tır. Dede Korkut’ta da Salur Kazan’ın,

Erhat, Azra, Mitoloji Sözlüü, Remzi Kitabevi,
________________________________________
stanbul, 1989, s. 183.

Pirverdiolu, Ahmet, Kassandra Damgası, Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul, 1997, s. 5-6.
27
Pirverdiolu, a. g. e., s. 7.

Duvarcı, a. g. e., s. 6.Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi
The Journal Of International Social Research
Volume 1/3 Spring 2008
Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Falcılık, Kehanet ve Rüya Motifi 432
Yeenek’in ve Karaçuk Çoban’ın rüyalarından bahsedilmektedir. Kutadgu Bilig’de
rüya, dü [1] tabir eden anlamlarına gelen yorguçı, yörgüçi, muabbir deyimlerine
rastlanmaktadır.


________________________________________
slami gelenekte Hz. Yakup en eski dü [1] yorumcusu olarak bilinmektedir.
Olu Yusuf kendisine, rüyasında on bir yıldızla ayın secde ettiini gördüünü
söyleyince, babası ona bu rüyayı karde [1]lerine anlatmamasını, kendisine bir tuzak
kurabileceklerini söylemi [1] fakat Yusuf onu dinlememi [1] ve ba [1]ına gelen bir takım
olaylardan sonra Mısır zindanına dü [1]mü [1]tür. Burada hem zindan arkada [1]larının
rüyalarını hem de Mısır Azizinin, rüya yorumcularının çok karı [1]ık olduunu iddia
ederek yorumlamak istemedikleri rüyasını tabir etmi [1] ve bunların hepsi gerçek
çıkmı [1]tır.

Bunun dı [1]ında Dede Korkut Hikâyelerinde, Dani [1]mentnâmede,
Saltuknâmede, destanlarda, masallarda, halk hikâyelerinde rüya motifi her zaman
önemli bir unsur olarak kar [1]ımıza çıkmaktadır.
Bütün toplumlarda ki [1]ilerin rüya ve rüya yorumuna ilgi duyduu
görülmektedir. Bu nedenle rüya yorumlamayı amaçlayan ve rüyaları bazı olay ve
sembollerle açıklamaya çalı [1]an çok sayıda kitap yazılmı [1]tır.
Erich Fromm, rüya yorumlarını psikolojik ve psikolojik olmayan rüya
yorumları olarak ikiye ayırmı [1]tır. Rüya yorumlama tarihinin rüyayı psikolojik bir
fenomen olarak deil, bedenden ayrılan ruhun kendine özgü hayatı ya da
hayaletlerin çıkardıı ses ve görüntüler olarak dü [1]ünülmesi ile ba [1]ladıını belirten
Fromm, dou kültürlerinde rüyanın belirli dinî ve ahlakî kalıplara göre
yorumlandıını, böyle bir yorum yönteminde her sembolün bir anlamı olduunu
belirtir. Yazara göre, yakın dou kültürlerinde yapılan rüya yorumlarının ilk
dönemlerinde, rüyaların Tanrısal mesajların iletilmesinde bir aracı oldukları
dü [1]üncesinden yola çıkılırdı.

Psikolojik olmayan rüya yorumlarında, rüyanın
daha sonra gerçekle [1]ecek bir olayın önceden hissedilmesi ya da insan dı [1]ı güçler
tarafından iletilmi [1] bir mesaj olarak görüldüünü belirten yazar, psikolojik rüya
yorumunda ise rüyalara insan ruhunun olu [1]turduu bir görüntü olarak bakıldıını
ifade etmektedir.

Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel adlı romanında, Ukubala’nın görmü [1]
olduu rüyanın, Fromm’un psikolojik olarak nitelendirdii rüyalardan biri olduu
söylenebilir. Hamile olduu dönemde bir rüya gören Ukubala, rüyasında bir altın
mekre balıı görmektedir: “Balık yanı ba [1]ında yüzüyor, o da onu tutmaya
çalı [1]ıyormu [1]. Onu yakalayıp sonra da bırakmak için yanıp tutu [1]uyormu [1]. Altın
mekreyi eline almak, altın renkli vücuduna dokunmak, onun kokusunu almak istei
o kadar büyümü [1] ki, rüyasında balıın ardından bakıp durmu [1]. Ama
Ögel, a. g. e., s. 571-577.

Gökyay, Orhan
________________________________________
aik, “Rüyalar Üzerine”, II. Milletler Arası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, IV. Cilt,
Ank.1982, s. 186.

Fromm, Erich, Rüyalar, Masallar, Mitoslar, (Çev.: Aydın Arıtan-Kaan H. Ökten), Arıtan Yayınevi,
________________________________________
stanbul,
1992, s. 126.

Fromm, a. g. e., s. 130.
yakalanmıyormu [1] balık. Ukubala uyanınca bunun bir dü [1] olduunu anlamı [1] ama
bir türlü heyecanı geçmiyormu [1]. Çünkü altın mekreyi çok önemli bir amaç, onu
kaçırmasını da bu amaca ula [1]amamak [1]eklinde yorumluyormu [1].”

Ukubala’nın bu rüyasını kocası Yedigey, onun kar [1]ı koyamadıı güçlü bir
istei olarak yorumlar: “Yedigey ise bir türlü aklından çıkaramıyordu karısının
gördüü rüyayı. Onun rüyasında görüp unutamadıı, gerçekten de o balıı görmek,
tutmak istediini anlamı [1]tı. Denizde aını çekerken hep bunu, bu altın mekreyi
nasıl tutacaını dü [1]ünüyordu. Ukubala’nın talgak’ı yani kar [1]ı koyamadıı güçlü
istei, hamile kadınların a [1]ermesi gibi bir istekti. Ama bu talgak, bu a [1]ermesi, ek [1]i,
tuzlu, acı bir [1]ey ya da kızarmı [1] av eti, ku [1] eti yemek istei gibi gösterirdi kendini.
Bunu bilen Yedigey, karısının talgakını hiç sormuyordu. Ukubala bir balıkçı
karısıydı ve talgakı da kocasının meslei ile ilgili idi. O balıı gözleriyle görmek,
altın renkli balıı elleriyle tutmak istiyordu. Tanrı vermi [1]ti bu istei. Yedigey
hamile bir kadın talgakına kavu [1]mazsa, bunun doacak çocuk için bir zarar
getireceini de i [1]itmi [1]ti.”

Yedigey’in “istekleri Tanrının verdii” dü [1]üncesi, Fromm’un bahsetmi [1]
olduu, rüyaların “ilahi mesajın iletilmesinde bir araç” olduu dü [1]üncesini
destekler niteliktedir.
Deniz Kıyısında Ko [1]an Ala Köpek’de denizin ortasında yapayalnız kalan
ve susuzluktan bitkin dü [1]en Kirisk’in, rüyasında büyük bir denizin üzerinde
yürümesi ve her tarafın suyla kaplı olması;
bunun yanında Dişi Kurdun
Rüyaları’nda,yavruları insanlar tarafından öldürülen ve rüyasında yavrularıyla
beraber olduunu gören di [1]i kurt Akbar’ın rüyaları, hep belirli psikolojik bir durum
içerisinde görülmü [1] rüyalardır. Yazarın, Hz.
________________________________________
sa’nın hayatıyla romanın kahramanı
Abdias’ın hayatını kar [1]ıla [1]tırarak Hristiyanlıı ele aldıı Di [1]i Kurdun Rüyaları’nda
Vali Pontus Platus’un gelecekten haber verici nitelikteki ve Kitab-ı Mukaddes’in
Yeni Ahid kısmında da anlatılan rüyası da yine bir rüya motifi olarak kar [1]ımıza
çıkmaktadır.

KAYNAKÇA
ATALAY, Besim, Divanü Lügat-it Türk Tercümesi, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ank. 1992.
AYTMATOV, Cengiz, “Kadîm Kırgız Ruhunun Zirvesi”, (Akt.:
________________________________________
klil Kurban, Ali
Akba [1]), Karda Edebiyatlar, S. 3, Erzurum, 1982.
33
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel, s. 289.
34
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel, s. 290.
35
Aytmatov, Hikâyeler (Yıldırım Sesli Manasçı, Yüzyüze, Deniz Kıyısında Ko [1]an Ala Köpek, (Çev.: Refik
Özdek), Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul, 1995.
36
Aytmatov, Di [1]i Kurdun Rüyaları, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul, 1995.Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi
The Journal Of International Social Research
Volume 1/3 Spring 2008
Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Falcılık, Kehanet ve Rüya Motifi 434
AYTMATOV, Cengiz, Cengiz Han’a Küsen Bulut, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken
Yay.,
________________________________________
stanbul, 1995.
AYTMATOV, Cengiz, Hikâyeler (Yıldırım Sesli Manasçı, Yüzyüze, Deniz
Kıyısında Ko [1]an Ala Köpek, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul,
1995.
AYTMATOV, Cengiz, Di [1]i Kurdun Rüyaları, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken Yay.,

________________________________________
stanbul, 1995.
AYTMATOV, Cengiz, Gün Olur Asra Bedel, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken Yay.,

________________________________________
stanbul, 1996.
AYTMATOV, Cengiz, Toprak Ana, (Çev.: Refik Özdek), Ötüken Yay.,
________________________________________
stanbul,
1996.
AYTMATOV, Cengiz, Kassandra Damgası, (Çev.: Ahmet Pirverdiolu), Ötüken
Yay.,
________________________________________
stanbul, 1997.
DUVARCI, Ay [1]e, Türkiye’de Falcılık Gelenei ile Bu Konuda
________________________________________
ki Eser “Risle-i
Falnme Li Ca‘fer-i Sdık” ve “Tefe‘ülname”, Kültür Bakanlıı Yay.,
Ankara, 1993.
ERHAT, Azra, Mitoloji Sözlüü, Remzi Kitabevi,
________________________________________
stanbul, 1989.
FROMM, Erich, Rüyalar, Masallar, Mitoslar, (Çev.: Aydın Arıtan-Kaan H. Ökten),
Arıtan Yayınevi,
________________________________________
stanbul, 1992.
GÖKYAY, Orhan
________________________________________
aik, “Rüyalar Üzerine”, II. Milletler Arası Türk Folklor
Kongresi Bildirileri, IV. Cilt, Ank.1982.
HANÇERL
________________________________________
OLU, Orhan,
________________________________________
nanç Sözlüü, Remzi Kitabevi,
________________________________________
stanbul, 1975.

________________________________________
NAN, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün
________________________________________
amanizm, Materyaller ve Ara [1]tırmalar,
Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1986.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Mitolojisi (Kaynaklar ve Açıklamaları ile Destanlar) II,
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1995.
ÖZEN, Sabiha, “Her Yazar Kendi Halkı
________________________________________
çin Yazmayı Nazarda Tutar”, Dergâh, S.
24,
________________________________________
stanbul, 1992.
ROUX, Jean-Paul, Türklerin ve Moolların Eski Dini, (Çev.: Aykut Kazancıgil),

________________________________________
[1]aret Yay.,
________________________________________
stanbul, 1994.
SOUCEK, Svat, “Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Milli Renk ve
________________________________________
ki Dillilik”
(Çev.: Orhan Söylemez), Türk Lehçeleri ve Edebiyatları, S. 10, Ankara,
1994.

Ziyaret -> Toplam : 125,36 M - Bugn : 121074

ulkucudunya@ulkucudunya.com