« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Haz

2011

DÜNDAR TAŞER KURT MEVSİMİ VE MİLLETLER MÜCADELESİ

Kürşad DEMİRCİ 01 Ocak 1970

Türkiye ,tarihin en mesuliyetli seçim sürecine yine milliyetçilerinin kendi aralarındaki münazarası ile giriyor.MHP aday kesin listesi açıklandığında bu tartışmanın daha da derinleşeceğine dair endişelerimiz artıyor.

Türkiye ,tarihin en mesuliyetli seçim sürecine yine milliyetçilerinin kendi aralarındaki münazarası ile giriyor.MHP aday kesin listesi açıklandığında bu tartışmanın daha da derinleşeceğine dair endişelerimiz artıyor.Problemin ana yatağı olan zihinsel tartışmalar,ideolojik ölçüler,fikri mukayeseler yerine “ isim-ikbal “ tartışmaları AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor.Dış destekli, “ devleti dönüştürme “ hareketi olarak AKP,yandaş medya maşasını kullanarak bu yolda en önemli engel olarak gördüğü milliyetçi camiayı ateşte tutmaya çalışıyor.Milliyetçi camianın itimat merkezini sorular ve tartışmalarla şok eden girişimler “ güç birliği “ şölenini çırak çıkarmaya azmetmiş görülüyor.

Eski ülkücüler ve parti içinde istedikleri kıvama gelemeyen muhalifler ideoloji üzerinden değil,olaylar üzerinden muhalefet yapmayı sürdürüyorlar.Milliyetçilik,muhafazakarlık,cumhuriyetçilik ve demokrasi bağlamındaki tartışmaları Türk Miliyetçiliği fikir sistemi açısından değil,isimler ve daha çok AKP’nin zihin kurgulama çalışmaları çerçevesinde öne çıkartarak MHP’nin manevra alanını daraltmaya çalışıyorlar.

Örneğin MHP merkez yürütme kurulu üyesi bir eski belediye başkanının partiye yönelik tenkitleri anlatmaya çalıştığımız manzaranın ferdi plandaki subutu olarak ortaya çıkıyor.Bir ilçe belediye başkanı olarak sivrilen,büyükşehir belediye başkan adayı olarak ünlenen bu siyasetçi, MHP’nin yönetimine ilişkin tenkitlerini yetkili kurulda değilde kamuoyunda dile getirirken kullandığı metod dikkat çekicidir.Bu açıklamalardan anlıyoruz ki MHP içi muhalefetin dili genel olarak özgün milliyetçi bir söylemi değil çoğunlukla cemaatin ve AKP’nin dilini temsil ediyor.Bu durum bir kamuoyu dizaynı,bir algı mühendisliğidir ve üzücü olan fikri derinliği en az bir buçuk asır ama kurumsal kimliği kırk yılı aşan bir siyasi hareketin mensubunun bu algı avcılığına duçar kalmasıdır.

Nice zamandır olayları fikri bir temelde inceme alışkanlığını yitirdiğimizin açık bir gösterisi olan bu durum Dokuz Işıkçı bakıştan uzaklaştığımızı ve güncel tartışmalara ram olduğumuzu da düşündürmelidir bize.Bir ülkücü,Dokuz Işıkçı bakışla olayları değerlendirirken “milletler mücadelesi “ metodunu kullanır ve her bir olayı bu metodun ölçüsü ile değerlendirir.MHP yönetiminin yaptığı hataları kamuoyuna ifşa ederken kullandığımız dil “ milletler mücadelesi “ temelli Dokuz Işık dili değil yandaş basının güncel dili haline gelmişse orada düşünmek gerekir. Fikirden,siyaset çıkarmak yerine siyasetten söylem üretmek hastalığı bir dönem çalışmasıdır ve AKP-Cemaaat koalisyonu bu ölçü üzerine nicedir yaptıkları çalışmalarından sonuç almış gözükmektedir.

Siyaset aynı zamanda bir manevra sistemidir.Partiler, politikaları ile halkı etki altına alacak hamleleri gerçekleştirirler.Partilerin attıkları adım bazen rakip partiyi halkın gözünde deşifre etmek bazen de yanlış kanaatleri düzeltmek amacı taşır.MHP’nin az da olsa gerçekleştirdiği siyasi manevralar bir fikri asabiyeden kaynaklanmaktadır.O fikri asabiyenin bir ölçüsü vardır.Mesela geçtiğimiz yıl MHP lideri Devlet Bahçeli ,başbakan Erdoğan ‘ın Madrit’te yaptığı “ başörtüsü ile ilgili konuşmasını “ futbol oyunundaki ortaya dönüştürmesini bilmiş ,yaptığı bir yazılı açıklamayla kendisine başörtü meselesinin nasıl çözüleceğine dair yol gösterip gole çevirmiştir.Bu olay etkili bir siyasi manevradır.Bu cümleden olarak seçim aşamasında Engin Alan’ı partiye çağırması da manevra kabilinden bir çalışmadır.Esas olan şey manevranın ideolojik varoluşla çelişki arzedip arzetmemesidir.Başörtü meselesi MHP’nin Türk-İslam-Çağdaş bakışı yolunda inanmak hakkının hukuksal karşılığıdır,Engin Alan’a davet ise vatanın savunması ve devletin varlığı konusundaki bir hassasiyetin altını çizmektir ve şüphesiz “ devleti ve milletiyle bölünmez bütünlük “ anlayışımıza uygunluk arzetmektedir.

Dokuz Işık’ın 63.sahifesinde fikrimizin ölümsüz referansı Alparslan Türkeş’in şu görüşleri yazılıdır:Türk milletinin varlığını korumak,yüceltmek ve ebediyen devam ettirmek düşüncesinin üstünde başka hiçbir fikir ve düşünce yer alamaz.Demokrasi ve hürriyet gibi mefhumlar ancak buna hizmet eder.Türk milletinin birliğini bozma,Türk vatanını parçalama hürriyeti gibi bir hürriyet olamaz..

Şimdi bu sözler karşısında Engin Alan’ı mı partiye davet edersiniz,yoksa “apoya paşalık verilsin,bodruma yerleştirilsin “diyen Mümtazer’i mi?

Fakat görülen o ki siyasi manevra özgürlüğü konusundaki en talihsiz parti MHP’dir.Çünkü MHP parti değil bir camiadır ve Milliyetçi camianın özgül ağırlığı MHP’nin kurumsal kimliğinden büyük ve geniştir.

AKP’li bir milletveki aday adayı “ sayın Başbakanımızla göz teması kurmak bile bizim için önemlidir “ diyebilir.Göz teması bağlamında ki bir mensubiyet duygusu AKP için bağlayıcı olabilir.Bir ihtiras anıtından küresel ortak ve acizliklerimizle inşa edilen bir şehir efsanesi üreten zihniyet bu kadarıyla yetinebilir. Ancak MHP için bu kadarlık bir temas kusurdur.Çünkü MHP’nin belirleyici unsuru göz değil gönüldür ve bu durum MHP camiasını romantik bir iç muhasebede tutan dezavantajı da bize sunar. Recep Tayyip Erdogan üzerinden oluşturulan efsanevi imaj AKP camiasını bir arada tutan yapıştırıcıya dönüşmüşken milliyetçi camia Alparslan Türkeş karizmasının matemiyle meşguldür.Bize yepyeni fikri donanımla güçlü bir gençlik hareketi,milliyetçi bir bakış ve Dokuz Işık’çı zihniyeti miras bırakan Alparslan Türkeş bu harekette ve Türk siyasi tarihinde elbette her zaman yaşayacaktır.Ama önemli olan güncel olayları bu mirasın bakışıyla değerlendirmek,Alparslan Türkeş’in siyaset metodu ile MHP’nin yol almasını sağlamaktır .Esas olan günlük siyaseti Alparslan Türkeşçi bir zihniyetle ele almak ve günlük olayların tesir sahasından ülkücü fikirle çıkmayı bilmektir.Milliyetçi camianın dışarıdan bakıldığında içinde bulunduğu görülen tartışma ya da sorunlu monolog bu tarihsel üstünlüğümüzü avantaja dönüştürmeyip satıhta kalmayı sürdürmemizin açık sonucudur.Milliyetçi camia satıhta kalarak tartışmayı içerde tutmaya ve sürekli MHP’yi konuşmaya devam ettikçe bir iç kale travması yaşayacaktır.Zihinler güncel olayların etkisinde kaldıkça göz teması ile gönül teması arasındaki fark anlaşılamayacaktır. Yitiklik tutkusu matemimizin derinliğini artıracak ve biz etkin olmayı düşleyerek edilgen sendromundan çıkamayacağız.

Halbuki Türkiye bir zihinsel yıkım ile karşı karşıyadır.

Bu yıkım ancak Türk milliyetçilerinin uyanıklığı ile deşifre edilecektir.Türk milliyetçilerinin siyasi olaylara odaklanmak kadar şifre bozuculukla da ilgilenmesi hem ideolojik kazanım olacak hem de “ devleti ve milleti ile bölünmez bütünlük “ amacına hayati bir dokunuş sağlayacaktır.

Türkiye politikasından,sanatına,kültür hayatına,medya kurumlaşmasına kadar hayatımızı çevreleyen bütün alanlarda amerikanofil bir yaşam ve algı tarzına sürüklenmektedir.Amerikanofil tarzın kamuoyunu teslim alması projesi son aşamaya gelmiş durumdadır.Devlet yerine “ şehir “ ,cumhuriyet yerine “ demokrasi “,çoğunluğun idaresi yerine “ çoğulculuğun idaresi “,üniter birlik yerine “ konfederal yurtdaşlık “ kavramlarını izleyerek ya da görmezden duymazdan gelerek milliyetçilik yapmak nereye kadar devam edecektir.Yerellik kavramını “hemşehrilik” olarak anlayıp masumiyet şalına saran sözde millici zihniyet, Amerikan’ın üniter yapıları atlayarak şehirlerle,bölgelerle temasa geçmesini,bölgesel gelişmeleri desteklemesini,bu cümleden olarak PKK hareketi ile barışçı Kürtçü odaklar arasında denge kurarak Türkiye cumhuriyeti kavramını tartışmaya açacak siyasetler takip etmesini ne zaman deşifre edecektir.

Varsa yoksa MHP ve iç muhasebe..

Bu kadar iç muhasebe yapan bir hareketin dış dünya ile teması azalır ve gelişen olaylar karşısında defansif bir psikolojiye ram olur.Sürekli savunma pozisyonunda kalması sebebiyle kimliğini ifadelendirme güçlüğü çeker ve zamanla rakibin dilini benimseyen iç lobilerin oluşmasına firsat tanır.MHP’nin seksen ihtilalinden sonra yaşadığı bu travma amerikanofil saldırının alanını genişletmiş,işini kolaylaştırmıştır.

Delikanlılık duruşuyla açık düşman konseptine göre şekillenen savunma psikolojisi günümüzün alacalı ortamında zihinsel planda refleks zaafı yaşamaktadır.Şüphe mefhumunun büyüttüğü iç dünyamızdaki karaltı nicedir uzak durduğumuz Dokuz Işık gibi ideolojik referansların yokluğunda şaşkınlığımızı arttırmaktadır.On aylarca MHP’ye ilişkin haklı –haksız eleştri yapan Suat Başaran gönüldaşım bile gelinen bu noktada bir “kurt mevsimi “ özlemi çekiyorsa durum cidden vahim demektir.

Mesele MHP’nin varlığı meselesi değildir,mesele MHP’yi var eden sebebin hayatiyeti meselesidir.Bu sebep Türk Milletidir.Şimdi bu millete sen yoksun artık,devlet olma ruhsatını elinden alıyoruz,diyorlar.Bu ruhsatı ya gönlünle paylaş ya da yok ol,demeye getiriyorlar.Komünizmin tahribatına karşı niyet okuma ustası olan ülkücüler badem bıyık-papyon kravat-lacivert,kırmızı yıldız koalisyonu karşısında böyle naçar kalmamalı.Dün sokakları Türklüğe dar etmeye çalışan stalinist komünistlere milli çözümü hatırlatan ve milli doktrin Dokuz Işıkla karşı çıkan Ülkücülere bugün düşen iş sadece ve sadece MHP’ye sıkı sıkı sarılmak olmalıdır.Evet sadece MHP’ye sıkı sıkı sarılmak..Armudun sapı,üzümün çöpü demeden sıkı sıkı sarılmak.1960’lı yılların ortalarında,Milliyetçi hareket yola çıktığında da bu saldırılar peydah olmuş,ülkücüler birbirine düşürülmeye çalışılmıştır.Alparslan Türkeş’e yönelen iftiralara,saldırılara bir ses, tarihten gelen rafine bir sadakatle cevap vermiştir:Dündar Taşer ! O yıllarda artan saldırılara karşı Dündar Taşer’in “ Türkeşin yanlışı benim doğrumdur..” demesi pek çok oyunu bozmuştur..Bugün oyunun aktörleri değişmiştir ama oyunun karakteri aynıdır.Milletler mücadelesi..O zaman bize lazım olan yeni bir Dündar Taşer ruhudur ..” Doğruda birlik,yanlışta birlik bizatihi birlik..” diyen ve MHP’nin çizgisi yolunda mücadele eden bir gölge kahraman Dündar Taşer’in ruhu..

Alparslan Türkeş’in Başbuğ’luğu bizim fikri dünyamızın kaynağı,MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yol başçılığı siyasetimizin gerçeği ama Dündar Taşer’in hatırası ölümsüz “ atabeyliği” girdiğimiz itimat sendromunun ilacıdır.

Bu ilaca dünden daha fazla ihtiyacımız vardır.

Böylece yazısını büyük bir hüzünle okuduğum ve yüreğine her zaman inandığım gerçek bir kalem efendisi olan Suat Başaran’ın hasretle yolunu gözlediği “ kurt mevsimi “ daha çabuk gelecektir..

Ziyaret -> Toplam : 125,35 M - Bugn : 115506

ulkucudunya@ulkucudunya.com