CAHİT KULEBİ
01 Ocak 1970
1917 yılında Tokat'ta doğdu, 20 Haziran 1997 tarihinde Ankara'da öldü. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Liselerde ve konservatuarda edebiyat öğretmenliği yaptı. Milli Eğitim müfettişliği; İsviçre'de kültür ataşeliği ve öğrenci müfettişliği yaptı. 1976-1983 yılları arasında Türk Dil Kurumu genel yazmanıydı. 1940 sonrasındaki şiirimizin yenileşmesi hareketinde kendine özgü bir yeri vardır; rahat anlatımı, içtenlik ve duyarlılığıyla ilgi çeken titiz bir şiir işçisidir.Kolay kavranan, geniş topluluklarca sevilen bir tarz gerçekleştirmiştir. Çocukluğunun, ilk gençliğinin geçtiği yörelerden izlenimler yansıtarak insan, yurt ve doğa sevgisini dile getirmiş, halkın yaşam güçlüklerine tanıklık etmiş; halk şiirinden, türkülerden de yararlanarak çağdaş bir şiir oluşturmuştur.
HARP İÇİNDE
Babalar evlerine mahçup döndü her aksam
Harp içinde.
Analarin sütü kesildi,
Çocuklar agladi,
Erkekler askere gitti.
Kadinlar bir deri bir kemik.
Harp içinde kizlar sarardi.
Savasanlardansa
Ancak bir hatira kaldi.
HİKAYE
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!
İSTANBUL
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar'da evimizdeyken
Küçük bir serçe kadar hürdüm.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak.
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Yine kamyonlar kavun taşır
Fakat içimde şarkı bitti.
SİVAS YOLLARINDA
Sıvas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider
Tekerleri meşeden.
Ağız dil vermeyen köylüler
Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
Ağır ağır kağnılar gider
Sıvas yollarında geceleri.
Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde,
Ne, sevdayla dolar taşar gönüller,
Bir rüzgâr eser ki bıçak gibi
El ayak şişer.
Sıvas yollarında geceleri
Ağır ağır kağnılar gider.
Kamyonlar gelir geçer, kamyonlar gider
Toz duman içinde,
Şavkı vurur yollara,
Arabalar dağılır şoförler söver,
Sıvas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider.
YEŞEREN OTLAR
Bir melek su taşıdı,
Biri serinlik taşıdı uzaktan
Biri yeşillik getirdi.
Yıldırım gibi, ama sessiz
Çimenler sökün etti kara topraktan.
Sonra sen geldin dünya güzelim!
Yürüdün salına salına,
Bastığın yerde güller açtı,
Sarıldı ayaklarına.
Aşk da yeşeren otlara benzer
Günü saati bilinmez.
Bakarım bir gün hepsi solmuş
Dünya güzelim gider gitmez.
YİRMİNCİ YÜZYILIN İLK YARISI
Yirminci yüzyılın ilk yarısı
Ölüm çağı oldu
Zulüm çağı oldu
Yalan çağı oldu.
Yirminci yüzyıl insanları
Asıp kestiler
Kesip biçtiler
Tepeler gibi ölü yığıp
Deryalar gibi kan içtiler.
Çocukları ağlattılar
Kadınların ırzına geçtiler.
Yirminci yüzyıl, insanların
Ağlamasın da kimler ağlasın!
ZERDALİ AĞACI
Havalar güzel gidiyor
Sen de çiçek açtın erkenden
Küçük zerdali ağacım,
Aklın ermeden.
Bak kurt gibi kalın yapılı
Görmüş geçirmiş ağaçlara
Küçük zerdali ağacım,
Pişman olursun sonra.
Şimdi okşar da hafif hafif
Bir gün yerden yere çalar rüzgâr
Küçük zerdali ağacım,
Bakma güzel gitsin havalar.
Sallansın dalların çocuklar gibi
Bakma güneş ısıtsın varsın
Küçük zerdali ağacım,
Sonra donarsın.
Zemheride bahar mı olur
Akşamları seyret anlarsın
Sakın erkenden çiçek açma
Küçük zerdali ağacım.