« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Haz

2011

Dr. Hasan Ferit Cansever

H. Nihal Atsız 01 Ocak 1970

Doktor Hasan Ferit Cansever, 1944-1945 Irkçı¬lık Turancılık dâvasının mahkemeye sürüklediği 23 sanığın arasında en yaşlısı idi.

Daha önceden de tanışmış olmamıza rağmen tutuklu olarak geçen bir buçuk yıllık hayatımızın, Askerî Cezaevindeki son yedi sekiz aylık süresinde birbirimizi daha yakından anlamış ve tanımıştık.

Doktor, Türk Ocağı'nın ilk mensuplarından ve Türkçülük dâvasının, karşılık beklemeden çalışan ülkücülerindendir. Türkçülük anlayışımızda belki nesil ve yetişme tarzımız bakımından az çok ayrılık olmasına rağmen kendisiyle hiçbir zaman ihtilafa düşmedik. Ve aşağıda anlatacağım et ve ot mesele¬sinden başka hiçbir konuda aramızda tartışma ol¬madı.

Hasan Ferit Cansever, Türkçülüğü yaymak için misyonerler gibi çalışmak taraflısı idi. Yıllarca çalışarak bir tek kişiyi dâvâya kazanmanın bile başarı olacağına inanırdı. Ömrü boyunca da iğne ile kuyu kazan adam olmak vasfını taşımıştı. İlk dok¬tor olduğu zaman bu prensiple kasabalar ve köyler¬de, kendi mesleğinin gereklerine göre çalışarak Türklüğe faydalı olmuştu.

Yine doktorluğu dolayısıyla ırk sağlığı mesele¬sine eğilmiş, başta et olmak üzere, hayvanî besinlerin insan sağlığına zararlı olduğuna inanarak bu konu üzerinde ciddî etüdler yapmış, esaslı fikirler edinmişti. Ona göre her yaratığın tabiî gıdaları vardı. O tabiî gıda ile beslenirse uzun ömürlü ve sıhhatli olurdu. İnsanın tabiî yiyeceği otlar ve ye¬mişlerdi. Eskimolar'ın ancak 30-40 yıl yaşamaları¬nı yalnız etle beslenmelerine bağlıyordu. Pirinçle beslenen Çinli ve Hintlilerin bu çoğalmasına karşılık savaşçı ve üstün Türk ırkının Orta Asya'daki çöküşünü yalnız hayvanî gıda ile beslen¬mekte buluyordu. Buna karşılık Önasya'daki Türklüğün devamı büyük ölçüde tahılla beslenme¬sinde idi. Çok et yiyen İngilizler'in inkırazı yakındı. Esasen daha şimdiden aptallaşmış bir ırktı.

Ben eski bir tıbbiyeli olduğum, Fethi Tevetoğlu doktor olduğu, İsmet Tümtürk de eti çok sevdiği için bazı itirazlar yapardık. Fakat bu konuda hazırlıklı ve tabiî bizden çok bilgili olduğu için onunla başa çıkamazdık. Bu tartışmalar Tevetoğlu ile benim susmamızla bitmiş, İsmet Tümtürk’e de "Tanrım! Pirzola lezzetinde bir bitki yarat" diye yakarmak kalmıştı.

Hasan Ferit bu et ve ot tartışmasını bıkmadan, usanmadan yapar, bir kişiyi kazanabilmek için günlerce anlatmaktan, açıklama yapmaktan, delil¬ler göstermekten bezmezdi. Karşısındakinin fikrini çelmek için psikolojik tesirler yapmasını da iyi bilir¬di. Bir delili şu idi: "Balık yedikten sonra kalan kılçık ve balık artığı iğrenç bir şeydir. Halbuki por¬takalın kabuğunu bir saat sonra iğrenmeden ısırabilirsin. Balığın kılçığına beş dakika sonra bakamazsın bile.."

Bu açıklama doğru idi. Fakat Hasan Ferit bu¬nunla kanmaz, daha da ileri giderdi. Bir gün şöyle demişti: "Pilavın üstüne bir bıldırcın kızartıp koy¬sam iştahla yersin. Bıldırcın yerine fare koysam ye¬mezsin. Halbuki birinin kanadına karşı ötekinin kuyruğu olmasından başka farkları yoktur. İkisi de hayvan leşidir."

Bu benzetme ve Hasan Ferit'in ısrarla telkinle¬ri, merhum Hüseyin Namık Orkun müstesna, hepimiz üzerinde tesirli olmuştu. O zamandan beri Hik¬met Tanyu et yemez. Nejdet Sançar pek az yer. Bir¬kaç ay ben de yiyemedim. Hâlâ da zaman zaman yiyemem.

İyi bir doktordu ve diploma alırken ettiği yemi¬ne ömür boyunca sadık kalan nadir hekimlerden bi¬riydi. Tünel başında muayenehanesi bulunduğu sırada Türkçü gençler dertleri oldukça kendisine başvururlar, karşılıksız şefkat, ilgi ve tedavi görürlerdi.

Makale, kitap ve konferanslarla ülküsünün yayılmasına çalışmış, bir aralık "Türk Yurdu" der¬gisini çıkarmış olan Hasan Ferit, Irkçılık-Turancılık dâvâsında beraat etmiş olmakla beraber, başlangıçta Askerî Cezaevinde çok sıkıntı çekmiş, bunlara arkadaşlarıyla birlikte metanetle kat¬lanmıştı.

Kusurlarından birisi fazla şüpheci olması, bir¬çok kimsenin masonluğundan şüphe etmesiydi. Fakat kimseye düşman değildi. Hattâ beraatinden sonra, kendisine müracaat eden duruşma hâkimi Cevdet Erkut'u bile tedavi etmiş, ücret almamıştı. Halbuki o duruşma hâkimi o sırada Millî Şeften ikbâl umduğu için bize karşı çok kez haksız dav¬ranmış, ifadelerimizi zapta geçirmemiş, bol kese¬den 10 yıl, 6,5 yıl, 5 yıl beş ay, 4 yıl gibi cezalar ver¬miş, fakat bunların hepsi haksız olduğu için Askerî Yargıtayca kökünden bozularak sonunda beraatimize gidilmişti.

Hasan Ferit masonlardan şüphelenmekle bera¬ber onlardan pek çok arkadaşı, dostu, tanıdığı vardı. Masonların üst kademesinin bütün mason teşkilâtını kendi maksatlarına âlet ettiğine inanır, bildiklerini çekici bir anlatışla anlatırdı.

Bu dünya uğrağına her gelen günün birinde gi¬decektir. Irkçılık-Turancılık dâvâsında mahkeme¬ye sevk edilen 23 kişiden Hibetullah İdil ve Hüseyin Namık Orkun'dan sonra Hasan Ferit Cansever de ebediyet âlemine göçmüştür.

Onun değerli hâtırasına lâyık olmayan şu değersiz satırlar Hasan Ferit Cansever'e son bir selâm, ilk ve son bir saygı duruşudur.

ÖTÜKEN, 1970, Sayı: 6

Ziyaret -> Toplam : 125,34 M - Bugn : 100119

ulkucudunya@ulkucudunya.com