Başbuğ Türkeş, Velican Oduncu cinayetini araştırmıştı
İlhami Yangın 01 Ocak 1970
Rahmetli Alparslan Türkeş, Velican Oduncu'nun öldürülmesi olayını uzun süre araştırdı. Özellikle cezaevinden çıkan ülkücülere Velican Oduncu'nun neden katledildiğini bizzat sordu.
Türkistan'ın efsanevi lideri Osman Batur, 1911 yılında anavatanının bağımsızlığı için Çin ve Rusya'ya karşı mücadele başlatmış, bütün Altay topraklarını ve Doğu Türkistan'ı Çinlilerden ve Ruslardan kurtarmayı amaç edinmişti. İkinci Cihan Harbi yıllarında Doğu Türkistan topraklarındaki Türklere yönelik baskıların kuvvetlenmesi ile birlikte tepki hareketleri de kuvvet kazanmış ve Osman Batur'un yükselmesine zemin hazırlamıştı.
Altayları Çinlilerden temizlemeye başlayan Osman Batur, 1943 yılında hedefine ulaşmış görünüyordu.
Osman Batur 22 Temmuz 1943'te Bulgun'da yapılan törenle, Altay Kazakları'nın Han'ı ilân edildi. 1945'e gelindiğinde Doğu Türkistan'da birkaç şehir haricinde kontrol tamamen Türklerin eline geçmişti.
Bu tarihten itibaren Mao Zedong yönetimindeki Komünist Çin bölgeye yüzbinlerce asker göndererek sert ve yoğun operasyonlar uyguladı. Targabatary ve Altaylardan çıkartılan Osman Batur mücadeleye otuz bin kişi ile başlamış olsa da 1950'ye gelindiğinde bu sayı yaklaşık dört bin idi. Ayrıca, Alibek Hakim ve silah arkadaşlarının mücadelesi de sürüyordu.
1951 yılında Kanambal'da sıkıştırılan Osman Batur esir edilerek, Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi'ye götürüldü.
Osman Batur, Urumçi sokaklarında halk arasında dolaştırılarak teşhir edildi ve 29 Nisan 1951 günü kulakları ve kolları kesildikten sonra idam edildi.
Osman Batur'un idamından sonra da komünist Çin'in katliamları artarak devam etti (Bu katliamlar maalesef günümüzde de devam etmektedir). Komünist Çin'in bitmez tükenmez katliamları nedeniyle bölgede yaşayan Türklerin büyük bir kısmı kaçmak zorunda kaldılar.
Velican Oduncu, Komünist Çin baskısı yüzünden anavatanını terk ederek Türkiye'ye kaçan ailelerden birinin çocuğuydu.
Velican henüz bluğ çağına geldiğinde, Türkiye'de sağ ve sol olarak büyük bir ayrım yaşanıyordu. Komünist düzenin Türklere yaptığı baskıyı çok iyi bilen bir ailenin çocuğu olan Velican ülkücülerin safında yer aldı.
Bir süre sonra, o zamanın komünist polis örgütü olan Pol-Der üyesi polislerce tutuklandı. Henüz bıyıkları yeni terlemiş 14 yaşında bir genç olan Velican Oduncu, Pol-Der'li polislerin yaptığı ağır işkenceler altında çok sayıda cinayeti üstlenmek zorunda kaldı.
O tarihlerde Alman derin devletinin Türkiye'deki kalesi olan Hürriyet ve Cumhuriyet gazeteleri, Velican Oduncu'yu “ölüm makinesi” olarak manşetlerine çekmekte gecikmediler.
Velican Oduncu'nun zindan hayatı artık başlamıştı. Uzun süre çeşitli cezaevlerinde yatan Velican'ı özgür dünyaya bağlayan tek şey kuşlar oldu.
Cezaevi maltasına (havalandırma) konan kuşlara yiyecek verir, onların kendisine alışmasını sağlardı.
16 Temmuz 1988 tarihinde maltada kuşlarıyla ilgilenen Velican halen aydınlanamayan bir sebeple şehit edildi.
Arkasından sinsice yaklaşan bir mahkum, Velican'ı şişleyerek katletmişti.
İlk bakışta, Velican Oduncu'nun katledilmesi için ortada ciddi bir sebep görünmüyordu. Velican'ı katleden kişi kuş meselesi yüzünden tartıştıklarını, olayın bu nedenle yaşandığını söylemişti.
Daha sonraki duyumlarımız, merhum Turgut Özal'ı öldürmek isteyen bazı kimselerin Velican'ı katlettirdiği yönündeydi.
Söylentilere göre, Velican'a şöyle bir teklif yapılmıştı; Velican cezaevinden kaçırılacak, bunun karşılığında ise Turgut Özal'ı vuracak, daha sonra da yurt dışına çıkması sağlanacaktı.
Velican da bu teklifi yapanlara, “ben dava adamıyım, kiralık katil değilim, üstelik alnı secdeye değmiş olan birine kurşun sıkmam” demiş.
Daha sonra Turgut Özal'ı vurması için başka birisi bulunmuş ancak bu suikast başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
İşte bu sırada Velican kendisine böyle bir teklif yapıldığını söyleyecekken şehit edilmiştir.
Doğru veya yanlış bilemem ancak o zamanlar konuşulanlar bu yöndeydi.
*
Merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal önceki gün Velican Oduncu ismini tekrar gündeme getirdi.
Önce, Ahmet Özal'ın gazetelerde yayınlanan açıklamalarını okuyalım:
Ahmet Özal'ın Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili son attığı iddia bir hayli şaşırtıcı!
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili iddialar gündeme bomba gibi düştü. Ahmet Özal, suikast için daha öncede bir ülkücü isme teklif götürüldüğünü; ancak kabul etmeyince cezaevinde infaz edildiğini iddia etti.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili yeniden tartışma başlatan Ahmet Özal, CNN Türk'te Özal'a düzenlenen suikast ile ilgili yeni bir bilgi verdi. Cüneyt Özdemir'in sorularını cevaplayan Ahmet Özal, babasına Kartal Demirağ tarafından düzenlenen suikastten önce başka bir isme teklif götürüldüğünü iddia etti.
İşte o sözler:
“Bana sadece zaman zaman, o günden bugüne kadar ihbar mektupları gelir. Ben bunların çoğunu çöpe atarım, çok ciddiye almam. Geçenlerde bundan altı ay bir sene önce gelenler de vardı. Bunlardan bir tanesi ilgimi çekti.
Kartal Demirağ'dan önce o zaman 1988 yılında hapiste olan, 16 yıl hapis cezası yemiş MHP ve ülkücü olarak adlandırılan o zamanda bilinen isimlerden, meşhur isimlerden bir ülkücü Veli Can Oduncu adında birisine Özal'ı vurması için tetikçi olması için teklifte bulunmuş. Fakat kendisi anlı secdeye değen birisine, ateş etmem dediği ve bunun için de hapishanede öldürüldüğü, onu öldürenin de öldürüldüğü gibi bir bilgiler geldi. Dikkat ettim burada kendisinin öldürülme tarihi 26 Mart 1988, suikast olayı 18 Haziran! Yani yaklaşık iki ay sonra. Yani çok mantıksız gelmedi bana. Bunları yine savcılık inceleyecektir, arşivlerde vardır. Bunlar incelenince çıkacaktır diye düşünüyorum.”
*
Ahmet Özal merhum Velican Oduncu'nun ölüm tarihini 26 Mart 1988 olarak veriyor. Oysa, Velican Oduncu, Özal suikastından (18 Haziran 1988) yaklaşık iki ay sonra yani 16 Temmuz 1988 günü katledilmişti.
Rahmetli Alparslan Türkeş, Velican Oduncu'nun öldürülmesi olayını uzun süre araştırdı. Özellikle cezaevinden çıkan ülkücülere Velican Oduncu'nun neden katledildiğini bizzat sordu.
Bu konudaki bilgilerimi tazelemek için uzun süre cezaevinde yatmış olan bazı arkadaşları aradım. Onlar da rahmetli Alparslan Türkeş'in, Velican oduncu cinayetini uzun süre araştırdığını, kendilerine de bu olayı bizzat sorduğunu doğruladılar.
Bu arkadaşlardan birisi olan Oğuzhan Cengiz bana bu konuyla ilgili olarak şunları anlattı:
Cezaevinden çıktıktan sonraydı, bir Ramazan ayında Başbuğumuz bizi İstanbul Yakacık'taki evine davet etti. İftar yemeğinden sonra bizimle biraz sohbet etmek istedi.
Hürmetle ellerini öperken duyduğumuz haz mahpus acılarını unutturmaya yetmişti. Sarılıp, gözlerimizden öptüğündeki bakışlarının derinliğini tarif etmek imkansızdır.
- Oturun yavrularım... dedi.
Oturmadık... Başbuğun huzurunda oturmak haddimize miydi? Bu defa sesini yükseltip:
- Oturun... emrini verdi. Ama ses tonunda baba şefkati vardı. Tek tek ailelerimizi sorup, anne babamıza selam söylememizi tembih etti.
- Siz içerdeydiniz. Daha iyi bilgi almışsınızdır. İşin aslını bilirsiniz. Bizim Velican'ı kimler, niye katletti? Diye sorarken gözlerinin buğulandığına tanık oldum.
Ben Malatya cezaevinde olduğumuzu, Velican'ın Gaziantep'te şehit edildiğini, dolayısıyla basına yansıyanların dışında bir şey bilmediğimi ifade etmeye çalıştım.
Başı ellerinin arasında bir süre bizi dışarıda bekleyen Koca Başbuğun kirpikleri arasından damlaların süzüldüğünü gördüm.