Bombalı araçla saldırı ve acı insan hikayeleri
İbrahim KARAGÜL 17 Temmuz 2007
Gün geçmiyor ki, yepyeni trajedilerle, acı insan
hikayeleriyle yüzleşmeyelim. Artık kanıksamaya yüz
tuttuğumuz, istatistiki veriler olarak algıladığımız
ölümlerin ardında neler var? Hangi öfke, hangi
ideoloji, hangi güç mücadelesi, hangi emperyal hedef,
hangi ulusal ya da uluslararası proje zihinlerimizi
böylesine köreltiyor, kalplerimizi susturuyor ve bu
ölümleri olağanlaştırabiliyor?
Mesela dün, Afganistan'da NATO güçlerine yönelik bir
intihar saldırısında 17 kişi öldü. Bunların 12 tanesi
çocuk... Atlas Okyanusu kıyılarından Pasifik adalarına
uzanan kuşakta yer alan her toprak parçasında hemen
her gün bunları izliyoruz. Uzaktan baktığımız, bazen
evlerimizin bulunduğu sokaklara kadar yaklaşan ama her
nedense hep uzaktan seyretmeyi, asla bize yakın bir
sorun olarak görmemeyi, onları başka bir dünyanın
insanı olarak kabullenmeyi tercih ettiğimiz bu
sahnelere karşı çıkışımızın bir yolu yok mu? Artık
ülke ülke değil, şehir şehir, ev ev sahnelenen, din,
kültür, hukuk, ahlak tanımayan bu şiddet sahnelerinin
önüne geçmek insan ırkı için mümkün değil mi?
İşgaller, iç savaşlar, etnik çatışmalar, din/mezhep
kavgaları, demokrasi projeleri, para kavgaları, iç
iktidar mücadeleleri, küresel hakimiyet tezleri ve
daha niceleri, insan olduğumuz ve bu ölümlere kurban
gidenlerin de bizim kadar yaşama hakkı olduğu
gerçeğini unutturuyorsa, onların ölümler üzerine
gelecek kurma ahlaksızlığına sürüklüyorsa gelecekte bu
ateş hepimizi kuşatacak demektir.
Şöyle bir düşünelim: Sadece bombalı araçlarla bir ayda
ne kadar insan ölüyor? Kim bilebilir ki! Ölümlerin
kayıtları bile tutulmuyor. Sadece Irak'ta ABD güçleri
ayda 10 bin insan öldürüyor. Günde 300 civarı insan!
Birbirlerini öldürmelerini saymıyoruz. Başka bölgeleri
de. Bu nasıl bir kıyım!
Madem bombalı araç saldırılarına bakıyoruz sadece, o
zaman olayın bir başka boyutunu ele alalım. Bu tür
savaş taktiğinin nasıl ortaya çıktığına, kimler
tarafından keşfedildiğine ve şimdiye kadar nerelerde
hangi oranlarda kullanıldığına... Bu saldırılarda kaç
insan öldüğünün hiçbir zaman bilenemeyeceği gerçeğini
not ederek.
Mike Davis imzalı “History of The Car Bomb” başlıklı
yazıyı okumak bu konuda size fikir verebilir. Ben de
merakla okudum. Yöntemin Vietnam'da, Cezayir'de,
İtalya'da, mafya savaşlarında, Ortadoğu'nun her
bölgesinde, Afganistan'da nasıl kullanıldığını,
kimlerin kimlere öğrettiğini özetliyor. Özellikle
1972'den bu yana nasıl yaygınlaştığı, nasıl stratejik
bir silaha dönüştüğü, gerilla savaşının nükleer
bombası haline geldiği, ölümcül bir araca dönüştüğü
detaylı bir şekilde anlatılıyor.
IRA'nın etkin biçimde kullandığı yöntem en fazla
Ortadoğu'da kullanılır. 1983'de Lübnan'daki ABD
birliklerinin karargahına yönelik patlayıcı yüklü araç
saldırısında 243 ABD askeri ölür. Ardından devletler
tarafından da kullanılmaya başlanır. Özellikle ABD
istihbaratı tarafından. CIA'nın terörizm okullarında
yaygın biçimde bombalı araçla saldırı eğitimi
verilmeye başlanır. Kimlere? ABD çıkarlarına göre
şekillenen haritada hangi bölgede hangi örgüt ya da
kişi varsa onlara…
Aslında CIA'nın bu eğitimi yıllardır vardır.
Afganistan'da Rus kuvvetlerine karşı kullanılır. ABD
istihbaratı Afganistan'a hem bombalı araç taktiğini
hem de ileri düzeyde askeri teknoloji transfer eder.
Ancak Afganistan'da desteklenen bu süreç çok geçmeden
İngiltere ve ABD'ye kadar uzanacaktır. Artık bombalı
araçla savaş yöntemi AIDS kadar yaygın ve ölümcül hale
gelmiştir. Türkiye dahil, hiçbir ülke bu tehditten
uzak durmayı başaramaz. Çeçenistan'da, Mısır'da,
Kuveyt'te, Pakistan'da, Lübnan'da, Afganistan'da,
İspanya'da ve daha bir çok ülkede milyonlarca dolar
zarara, binlerce insanın ölümüne neden olan yöntem
bugün Irak'ı rehin almış durumda. Bu yöntemi
Afganistan'a taşıyanlar daha sonra hemen bütün
Iraklılara öğretti ve şimdi yüz binlerce insanın
ölümüne tanık oluyoruz.
Ucuz, basit, geniş etkileri olan ve kanıt bırakmayan
yöntem, özellikle istihbarat servisleri tarafından
etkin biçimde kullanılıyor. Mesela; CIA 1980'lerdeki
bombalı araç kullanımını içeren derslerin bedelini ABD
Beyrut'taki ağır yenilgisiyle ödedi. Bunun bedelini
önetmek için de, saldırının arkasında olduğunu iddia
ettiği Hizbullah lideri Fadlallah'ı aynı yöntemle
öldürmek için, Suudi istihbaratının da desteğiyle
1984'te bombalı araçla bir saldırı düzenledi.
Fadlallah yaralı olarak kurtuldu ama 80 kişi hayatını
kaybetti. Bu bir ABD saldırısıydı. Daha doğrusu
ABD'nin terör saldırısı! Şimdi aynı kaynaklar,
yeryüzünde yüzlerce benzer saldırı düzenliyor. Siz,
Afganistan'da, Irak'ta veya başka bölgelerde bombalı
araçlarla yapılan saldırıları hep örgütlerin yaptığını
mı sanıyorsunuz!
Bizzat ABD'nin bugünkü Başkan Yardımcısı Cheney, aynı
yöntemi ve terörü düşmanlarına karşı kullanma fikrinin
öncülerinden biridir. Onlarca yıldır bu kirli savaş
yöntemleri, bugün terörün hedefi olduğunu iddia eden
ve terörle mücadele palavrasını küresel düzeyde
yaygınlaştırmaya çalışanlar tarafından uygulandı.
Belli başlı saldırılara, yol açtığı kayıplara
değinmeden şunu söylemek istiyorum: Vicdanlarımızı
harekete geçiren, hep belli kesimleri suçlamakla
sınırlı kalan tepkilerimizi biraz daha öteye taşımayı,
acı insan hikayelerinin, trajedilerin arkasında
kimlerin hangi kirli hedeflerinin bulunduğunu,
dünyanın bu hedefler uğruna ölen ve öldüren aptallarla
dolu olduğunu unutmayalım. İşte böyle düşündüğümüzde
dün ölen o 12 çocuğun acısını yüreğinizde çok daha
fazla hissediyorsunuz. İşte böyle düşünürsek, bakmayı
ve görmeyi öğrenebilirsek geleceğin dünyası için bir
şeyler söyleyebilme becerisini gösterebileceğiz.