PETKİM özelleştirmesi
Mustafa Aysan 17 Temmuz 2007
Türkiye Petrolleri A.O. tarafından 1963'te kurulan,
1987'de özelleştirme kapsamına alınan, ülkemizin tek
petrokimya ürünleri üreticisi PETKİM (Petrokimya
A.Ş.), 5 Temmuz günü yapılan açık artırmada,
sermayesinin yüzde 51'i satılarak özelleştirildi.
İstanbul Borsası (İMKB), Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı (ÖİB), T.C. Maliye Bakanlığı ve hükümet
bayram ediyor. Rus ve Kazak şirketlerinden oluştuğu
açıklanan alıcıyı, henüz tanımıyoruz. Alıcıların yüzde
51'ini, 2 milyar 50 milyon ABD Doları ödeyerek devir
almaya söz verdikleri bu şirketimiz, ülkemizin
başarılı üretim tekellerinden biridir. Uluslararası
pazarlardaki rakiplerinin sayısı da fazla değildir.
PETKİM'in, blok satış yöntemiyle özelleştirilmesi
yanlış olmuştur.
Uzun bir süredir özelleştirme listesinde bulunan bu
değerli şirketimiz, çalışanları ve yöneticileriyle, 20
yıl boyunca, sahibinin değişeceğini bekleme şansızlığı
içinde yaşamış, siyasetçiler elinde çok hırpalanmış
olduğu halde, başarılı olabilmiştir. PETKİM'in,
1990'da sermayesinin yüzde 8'i halka açılmış, 2001'de
Yarımca'daki kuruluşları Türkiye Petrolleri A.Ş.'ye
(TÜPRAŞ'a) satılmış, 2003'te sermayesinin yüzde
88.86'sı, 605 milyon dolara, Uzan ailesine satıldığı
halde, ihale bedelinin zamanında ödenmemesi nedeniyle
satış iptal edilmiştir. 26 Ağustos 2003'te açılan
ikinci blok satış ihalesi de, fazla istekli çıkmadığı
için iptal edilmiş. 2004'te ikinci bir halka arz ile
sermayesinin yüzde 34.5'i halka satılmıştır. 5 Temmuz
2007'deki son ihaleden önceki sermaye dağılımı
şöyleydi: ÖİB yüzde 54.32; T.C. Emekli Sandığı yüzde
7, halka açık yüzde 38.68. Bir yıl kadar süreceği
tahmin edilen satış işlemleri tamamlandıktan sonra,
hisse dağılımı şöyle değişecektir: Rus-Kazak Ortaklığı
yüzde 51, ÖİB yüzde 10.32, halka açık yüzde 38.68.
Yürürlükteki ticaret ve sermaye piyasası kanunlarımız,
egemen ortağa (sermayenin yüzde 51'ine sahip yeni
ortaklığa), tam yönetim hakları sağladığı ve geride
kalan yüzde 49 oranındaki azınlık ortaklarını yönetime
karıştırmama ve yönetime tam egemen olma hakkı
tanıdığı için, aslında bu ihalede satılan şirket
yönetiminin tümüdür. Kanunlarımızın bu özelliğini
bilmeyen ve ülkemizdeki şirket yönetimlerinde
kurumsallaşma derecesinin düşük olduğunu hesaba
katmamış olan bazı yorumcuların, "PETKİM'in yarısı 2
milyar dolara satıldı, tamamı 4 milyar dolar eder"
biçimindeki sözleri, bu nedenle tam doğru değildir.
İhaleyi kazanan grup, 2003'teki blok satış bedelinin
altı katı, şirket sermayesinin 2004'teki ikinci halka
arzı sırasında hisse başına ödenen bedelin de 5.2 katı
ve ihale günündeki borsa fiyatının da üç kat
üzerindeki bir fiyatı, bu şirketimize, yönetim
egemenliğiyle birlikte tekel olanakları sağladığı ve
devir aldıkları, bilançolara yansımamış şirket
varlıklarına büyük değer verdikleri için ödemişlerdir.
Bu nedenlerle, yapılan ihale sonuçları yüzünden fazla
sevinme olanağı yoktur. Ödenen bu bedel, tartışılmaya
başlanmıştır, daha çok tartışılacaktır. Büyük
olasılıkla, şirkete ödenen bedel nedeniyle bu satış,
dava konusu olmuştur ve olacaktır. Çok başarılı iki
halka açılma yapmış, üretimde de oldukça başarılı
olarak, bilançoda görünmeyen birçok artı değer (para
ile ölçülemediği için bilançoda görünmeyen
'entelektüel' ve teknolojik sermaye) yaratmış bu
şirketimizin, petrokimya ürünleri üretimi konusunda
deneyimini bilmediğimiz bir gruba satılması iyi
olmamıştır. Halka açık şirkete birkaç uzmanın
değerleme bilgisine dayanarak tarafsız ve tartışmasız
bir değer biçilmesi olanağı yoktur. Böyle bir değer,
ancak çok sayıda yatırımcının ve halkın
değerlemeleriyle ortaya çıkabilir. Bu örnekte, yarı
yolda halka açılma yolundan dönülmesi, ileride
başımıza büyük değerleme sorunları çıkaracaktır.
Bir daha yinelemekte yarar vardır: Halka açılma yolu
ile devlet işletmesini özelleştirmek ve onu,
siyasetçilerin etki alanı dışına çıkararak, çok sayıda
ortaklarının ve öteki çıkar gruplarının tümünün
egemenliğindeki yöneticilerin yönetiminde, ekonomi ve
halk hizmetinde çalıştırmanın yolu, yöntemi vardır.
Günümüzde, bir işletmeyi, kurumsal yönetime
kavuşturmak, tek sahip yönetiminde onu uygun ekonomi
hedeflerine yönlendirmeye çalışmaktan çok daha
kolaydır ve dünyada bunun başarılı örnekleri vardır.