Kimse şaşırmamalı
Hurşit Güneş 25 Temmuz 2007
1) 20 Temmuz tarihinde yazdığımız yazıda geçmişe referansla yapılan siyasetlerin sonunda kaybetmeye mahkûm olduğunu belirttik. Referansınız ne denli güçlü olursa olsun, isterseniz cumhuriyetin temel ilkelerini öne çıkarın, Türkiye gibi bir ülkede siyaset geçmişe dayanarak değil, daha çok geleceğe ilişkin umutlar üstüne yapılanmaktadır.
Bu, 1946'dan bu yana hemen her seçimde görülmüştür. Ekonomik refahın dışındaki etmenler ikincil öneme sahip olmuştur. Türk solunun bu gerçeği artık anlaması ve buna göre kendini revize etmesi gerekmektedir.
1973 bunun en güzel örneğidir. "Toprak işleyenin, su kullananın" ya da "Ne yoksulluk, ne baskı, ne ezilen, ne ezen, insanca hakça bir düzen" gibi sloganlar o dönemlerde güçlü umutlar vermiştir.
Halk refah artışı arayışında
2) Bilindiği gibi, Türkiye'de kişi başına gelir yüksek değildir ve halkın çok büyük bir kesimi refah artışı arayışındadır. Güneydoğu'da PKK uzantısı DTP'nin de oylarının azalması buna bağlıdır. Bakınız AKP (şu veya bu nedenle büyüme sağlandığı için) Güneydoğu'da oylarını ciddi ölçüde artırmıştır. Bu göz ardı edilmemelidir.
3) Cumhuriyet mitinglerinden birine 9 ve 11 yaşındaki kızlarımla katıldım. Hegemonik iktidara tepkiliydim. Ancak bu mitingleri, deyim yerindeyse, gaza gelip yeni bir sosyal sınıfın doğuşu olarak niteleyenler oldu. Oysa 15 Mayıs tarihli yazımda şöyle demiştim: "Cumhuriyet mitinglerini ilgiyle ve heyecanla izliyoruz. Ancak bu mitinglerin sosyolojisi gözden kaçmamalı. Bu mitinglerde kadın ve gençlerin ağırlıkta olduğu gözlense de, özellikle orta gelirli aydın kesimlerin yoğun olduğu görülüyor. Yani, bu mitingler heterojen değil: Toplumun her kesimini yansıtmıyor. Mesela gecekondular yok, köylüler de yok. Hatta esnaf bile pek gözlenmiyor.
Dolayısıyla yanılmamalı. Bu mitingler kesinlikle önümüzdeki seçimlerin bir ölçütü sayılamaz. Toplumun tüm kesimleri siyasal tepkilerini asıl sandık karşısında ortaya koyacak. Bununla beraber, bu mitingler hegemonik bir hükümetin aydın kesimler üzerinde yarattığı gerginlik ve kaygıyı gösteriyor.
Kadroları gözden kaçırmayın
Bu da tabii başlı başına önemli." 22 Mayıs tarihinde "Antagonizma" başlıklı yazıda "Apartman daireleri gecekondulara karşı" diye alt başlık koydum. Ülkemizde 1950'den bu yana apartman dairelerinin iktidara geldiği hiç görüldü mü!?
4) Ancak kimse AKP'yi sol filan sanmasın. Sol bir toplumsal algılama (ya da yanılsama) değil, nesnel bir sosyal adalet ideolojisidir. (Elbette bu ideolojinin toplum tarafından da doğru algılanmaya çekilmesi o siyasetin sorumluluğudur.) AKP ise merkez sağa oturmuştur. Bununla beraber "çekirdek yönetimi" radikaldir.
Devekuşu misali bürokraside yapılan katliamları, getirilen kadroları gözden kaçırmamalıyız. Üstelik bu zamanla merkez sağın yapısal olarak değerlerinin değişmesine neden olabilir. Çünkü siyasetçi de toplumu etkiler. Nihayet DP ve ANAP gibi partilerin artık siyasal sahneden kalktığını görmeliyiz.
5) Ankara, İstanbul ve İzmir ile Trakya dışarıda bırakıldığında CHP'nin oy oranı bir hayli düşmektedir. AKP'nin ise yükselmektedir. Bu son derece önemli bir siyasal sonuçtur. Köylü son yıllarda bu denli büyük sıkıntı çekmesine rağmen CHP'ye oy vermekten kaçınmıştır. Bu medyanın düşmanlığına ya da köşe yazarlarının karşıtlığına bağlanamaz. Oturup ciddi ciddi düşünmek gerekir.