Eleştiri
Mahir KAYNAK 31 Temmuz 2007
Bir arkadaşım olaylara bakışımın yanlış olduğunu söyledi. Ona göre sonuçlara bakarak bir eylemi gerçekleştirenlerin niyetlerini, projelerini anlamaya çalışmak doğru değildi. Bu kişi çok farklı nedenlerle bir karar alabilir ve uygular ama geçekleşen sonuç onun hiç hesap etmediği biçimde oluşabilirdi. Mesela Bahçeli’nin cumhurbaşkanlığı konusundaki tavrı benim öngördüklerinden çok farklı nedenlere dayanabilir ama sonuç benim düşündüğüm gibi olabilirdi. Sebeple sonuç arasında kurduğum bağ insanların rasyonel davrandığı varsayımına dayanıyordu. İnsanlar rasyonel davranmayabilir ya da onun rasyoneli ile benimki birbirinden farklı olabilirdi. Ayrıca tüm dünyada da bir kaos egemendi ve kimse gerçekleşenleri planlamıyordu. Sadece olaylara tepki gösteriyor ve hiç öngörmediği sonuçlar ortaya çıkıyordu. Ben ise bunları sanki önceden planlanmış gibi algılıyordum
Dünyanın tek süper gücü sayılan ABD için de aynı şey geçerliydi. Sistem egemen düşünceyi tekrarlayanları ödüllendiriyor, onları ön plana çıkarıyor ve sadece onların görüşleri kamuoyuna yansıyordu. Statik bir dünyada bunun zararı yoktu ama değişen şartlarda olayların doğru algılanması imkansız hale geliyordu. Bugün tüm dünya bu belirsizliği yaşıyordu. Dünya yeniden insanların öngörüleri istikametinde şekillenmiyor, bireysel davranışların ortak çizgisinde ve hiç kimsenin öngörmediği biçimde oluşuyordu. Belki insanları aşan soyut bir iradeden söz edilebilirdi.
Bu sırada Herald Tribune’den Charlie Rose’un üç dev dediği Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, eski Güvenlik Konseyi Danışmanı Brent Scowcroft, ve Zbigniew Brezinski’nin katıldığı tartışmayı yeni okumuştum. Bunlar dünyanın geleceğini ve ABD’nin oynayacağı rolü tartışıyorlardı. Sorun bozulan dengelerin yeniden nasıl şekilleneceği ve ABD’nin karşılaşacağı sorunların nasıl çözüleceğiydi.
Arkadaşım haklı da olabilirdi haksız da. Bunlar sistemin adamları olarak dünyadaki yeni dinamiklerin dışında bir analiz yapıyor olabilirlerdi ya da dünyayı yeniden şekillendirmekte rol oynayabilirlerdi. Başka birileri de bu işe soyunmuş olabilirdi.
Scowcroft’un bir sözü dikkatimi çekiyor. ‘Çünkü devlet dışı aktörlerin büyümesi sonucu ulusal sınırlar aşınıyor. Farklı bir dünyada yaşıyoruz.’ Diyor. Dünyada etkin olan bu yeni güç acaba benim 11 Eylülden beri sözünü ettiğim küresel sermaye olabilir mi yoksa başka bir şeyden mi bahsediyor sorusuna takılıyorum.
Tartışmanın konusu siyaset ve ekonomi olmasına rağmen ekonomiden pek fazla söz edilmiyor. Oysa Dünyadaki geçerli ekonomik ilişkilerin değiştiğini ve bunun sonucu olarak ekonomik teorinin de yeniden yazılması gerekeceğini düşünüyordum ama beni yüreklendirecek bir ipucuna rastlamadım.
Tartışmadan ülkemizin çatışma bölgesinde sayıldığını da anladım. Birileri bunu bir tehlike sayabilir ama eğer dışında kalmak mümkün değilse ve bu bizim için bir kaderse onu iyi yöneterek bugünkünden çok daha iyi konumda olacağımızı düşündüm. Ayrıca bunu bir hayalperestlik sayanlara da katılmıyorum.