« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 Eyl

2011

Sabetay Sevi ve `Günahın Kutsallığı` Teorisi

01 Ocak 1970

Sahte Mesihler içinde en önemli olanı, Yahudilerin de kabul ettiği gibi Sabetay Sevi 'dir. 17. yüzyılın ortasında Osmanlı İmparatorluğu içinde Yahudi tarihinin en önemli sahte Mesih hareketini başlatan ve başarısızlığının ardından da farklı bir taktik izleyerek müritleriyle birlikte görünüşte Müslüman olan Sevi'ye bir göz attığımızda, Yahudilerin bekledikleri Mesih'in gerçekte bir deccal olduğunun işaretlerini görebiliyoruz. Çünkü Sevi de kendi çapında küçük bir deccaldir.

Türkiyeli Yahudilerin kendi cemaatlerine yönelik olarak yayınladıkları haftalık Şalom gazetesi, "Sabetay Sevi" başlıklı uzun bir araştırma dizisi yayınlamıştı. Yomtov Bensason ve Erol Levi Coşkun'un hazırladığı araştırmada Sevi'nin Mesihlik macerası, bunun Kabala'yla olan ilgisi ve Sevi taraftarlarının "mumsöndü" ayinleri anlatılıyordu. Sefarad kökenli olan Sevi'nin kendisinin Mesih oluşuna ikna oluşu şöyleydi:

19 yaşında haham payesini alan Sabetay 40 yaş kısıtlamasına rağmen Kabala'yı öğrenmeye başlar. Bu öğrenimi, davranışlarında büyük değişiklikler yaratır. Uzun süren oruçlar tutar, sık sık, kışın bile denize girer. Ailesi kendisini iki kez evlendirir. Zohar'ın (Kabala'nın temel kitabı) etkisi ile temiz kalmak istediğinden her iki eşine de elini sürmez ve boşanır. Yirmi yaşlarında sara nöbetleri geçirmeye başlar... Söylediği dualar ve şarkılar hayranlık uyandırır. Şarkılarının bir kısmı erotiktir...

Gerek doğum tarihinin, gerek isminin, Kabala'nın İbrani harflerine verdiği değerlerle hesaplandığında çok ilginç neticeler vermesi; hastalığı, Polonya'daki Chmielnicki katliamı ve Zohar'da Maşiah'ın (Mesih) 1648 yılında geleceği inancı, Sabetay'ı 22 yaşında harekete geçirir: Yandaşlarına Maşiah olduğunu açıklar... Talmud'a göre söylenmesi yasak olan, Y (yud) harfi ile başlayan tetragramı, yani Tanrı'nın adını söyler. (Bu adı sadece yıkılan ikinci mabedin Kohen Gadol'u veya dünyaya gelerek mabedi yeniden kurabilecek olan Maşiah söyleyebilir.)

Sevi'nin asıl etkisi, Kudüs'e yaptığı yolculukla birlikte başladı. Burada hikayenin ikinci büyük kahramanı olan Gazzeli Nathan ile tanıştı. Isaac Luria'nın Kabala okuluna bağlı olan Nathan, Sevi'yle kader birliği ettikten kısa bir süre sonra, kendisinin peygamber olduğunu ve Sevi'nin Mesih olduğunu bildiren vahiyler aldığını iddia etti. Bu haberler Yahudi dünyasının dört bir yanına dalga dalga yayıldı ve oldukça önemli bir etki yarattı. İzmir'e dönen Sevi, Nathan'ın da desteğiyle, politik gücü ele alacağını ima etmeye başladı. Müritleri, yakında Sevi'nin Türk Sultanı'nı savaş yapmadan yeneceğini ve kendine köle edeceğini söylemeye başladılar. Osmanlı otoriteleri durumu haber aldılar ve Sevi yargılanmak üzere Sultan'ın önüne çıkarıldı. Burada ölüm ya da tevbe seçenekleri ile karşılaşınca İslam'ı seçtiğini ilan etti ve "Aziz Mehmet Efendi" adını aldı. Bu tabii göstermelik bir din değiştirmeydi. Nathan, Sevi'nin bu hareketinin Kabalistik hikmetini açıklamıştı: Mesih, "kötülük krallığını" yıkmak için onun içine girmişti.

Kendini Mesih ilan Sabetay Sevi, tüm günahları "kutsal" saymış, böylece ünlü "mumsöndü" ayinleri doğmuştu.

Sevi'nin müritleri de "kötülük krallığını yıkmak için" onun içine girdiler ve Yahudilik'ten dönerek topluca İslam'ı kabul ettiklerini açıkladılar, o tarihten sonra da "dönme" olarak tanımlandılar. Yahudi tarihçi Eli Barnavi, dönme tarikatının 1924'de kadar Yunanistan'da (özellikle Selanik'te) varlığını koruduğunu, sonra da Türkiye'ye taşındığını yazıyor.

Dönmeler varlıklarını korurken bir yandan da "kötülük krallığı" dedikleri Osmanlı'ya ve İslam'a örtülü saldırılar düzenliyorlardı. Halife Abdülhamit'e karşı faaliyet gösteren muhalefette büyük rol oynadılar ve Şalom'da yer alan ifadeye göre, "... keskin bir ate, laik, din aleyhtarı, materyalist zihniyetin ortaya çıkmasına neden oldular. Bilhassa 19. yüzyıldan itibaren, Avrupa'da ve Türkiye'deki kontestater, din karşıtı, nihilist ve ihtilalci hareketlerde gayet faal rol oynadılar."

Sevi hikayesinin bizi burada asıl olarak ilgilendiren yönü ise Sevi'nin öne sürdüğü "günahın kutsallığı" teorisidir. Sevi, kendisini Mesih sandıktan sonra Yahudi dininin günah saydığı eylemleri birbiri ardına işlemeye başlamıştı. Söylenmesi yasak olan Tanrı'nın ismini (YHWH) ısrarla söyledi, Şabat gününe uymadı, yenmesi dinen yasak olan yağları ki bu yağlardan Kuran'da da söz edilir (En'am Suresi, 146) yedi. Sevi günah olan şeyleri birer birer serbest bırakıyordu. Encyclopaedia Judaica, Sevi'nin bu davranışlarının, kendisinin "tüm günahları serbest bırakma"ya yönelik bir misyonu olduğu inancından kaynaklandığını yazıyor. Kudüs İbrani Üniversitesi'nden Gershom G. Scholem ise Major Trends in Jewish Mysticism adlı kitabında Sevi'nin bu davranışlarının "günahın kutsallığı" doktrinine dayandığını belirtiyor.

Evet, Sevi, tüm gühahların serbest olduğunu ilan etmeye başlamıştı. Bunların arasında, Türk toplumunda "mumsöndü" olarak da bilinen eş değiştirme ayini de vardı. Şalom, Sevi taraftarlarının kutladıkları "Kuzu Bayramı"nı, öteki adıyla "Dört Kalp Bayramı" şöyle anlatıyor:

... Bu bayram, Dönmelere karşı olanların belki de haklı olarak bir koz olarak kullandıkları bayramdır... Bu bayrama o gece katılanların mutlaka evli olmaları gerekir, bekar olanlar kız veya erkek hiçbir şekilde kabul edilmez, hatta bu bayram hakkında bilgi dahi verilmez. O geceye en az iki evli çift katılır, daha fazlası olabilir. Kadınlar en şık elbiselerini giyer ve en kıymetli takıları ile ziyafet masasında servis yaparlar. Bir müddet hep beraber eğlenildikten sonra halk dilinde mumsöndü olayına geçilerek bütün ışıklar söndürülür. Kadın veya erkeğin o gece dilediği ile yattığı ve o gece bu birleşmeden doğan çocuğun, ilerde Maşiah (Mesih) olacağı söylenir.

Kısacası sahte Mesih Sabetay Sevi, büyük bir günah olan zinayı, hem de zinanın en çirkin şekli olan eş değiştirmeyi serbest bırakmış, hatta bunu müritlerine tavsiye etmişti. Başta dediğimiz gibi bu durum, Sevi'nin gerçek bir Mesih, yani bir kurtarıcı değil, bir deccal, yani aldatıcı ve saptırıcı olduğunu göstermektedir.

Yahudilerin yüzyıllardır bekledikleri Mesih'i taklit etmeye çalışan Sevi'nin bu karakteri, kuşkusuz bizlere asıl Mesih için önemli bir ipucu vermektedir. Eğer Sevi günahın kutsallığını yayarak kendi çapında bir deccallik yaptıysa, İsrailli Kabalacılar'ın bugün gelişini gözledikleri asıl Mesih de daha büyük çapta bir deccallik yapacak, günahın kutsallığını daha etkili biçimde yayacaktır. Olayın bir başka ilginç yönü, küçük deccal Sevi'nin İslam'ı "kötülükler krallığı" olarak tanımlaması ve onu "yıkmak" için mücadele etmiş olmasıdır. Asıl deccal olan asıl Mesih (Mesih-i Deccal) de daha geniş bir boyutta İslam'la çatışacaktır.

Yahudi kaynaklarından Mesih ile ilgili olarak elde ettiğimiz bu ipuçlarının ardından, şimdi İslam kaynaklarına bakmak gerekmektedir. Çünkü Yahudilerin asırlardır bekledikleri, gelsin diye 500 yıllık bir Plan yaptıkları ve adına da "Mesih" dedikleri deccal, İslam kaynaklarında ayrıntılı bir biçimde anlatılmaktadır.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 37281

ulkucudunya@ulkucudunya.com