« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Ağu

2007

Askeri mafya ağı ve PKK silahları

İbrahim KARAGÜL 07 Ağustos 2007

Haftalardır ABD'nin PKK'yı silahlandırdığına dair haberler izliyoruz. Konuya ilişkin itiraflar, istihbarat raporları, dosyalar ortaya konuluyor, en yetkili ağızlardan iddialar ortaya atılıyor, ABD tarafı suskunluğunu koruyor ya da suçu silah kaçakçılarının ve Barzani'nin üstüne atıyor. Türk-Amerikan ilişkilerini derinden etkileyen bir durum var ortada. Genelkurmay Başkanlığı'nın soruşturması ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün açıklamalarıyla konu iddialar ötesine geçiyor.

Elbette konu hakkında yazacak çok şey var. Ancak bugüne gelmeden, kurulan mekanizmaya, büyük para trafiğine, bu kirli para üzerindeki paylaşım kavgasına yol açan ve suikastlere varan karanlık ilişkiler ağına dikkat çekmek gerekiyor. Bu yüzden iki yıl öncesine, 2005 yılına dönmek; silah kaçakçıları, istihbarat teşkilatları, bazı örgütler ve bölgesel politikalar arasındaki ilişkiye dikkat çekmek, “PKK'ya silah” tartışmasının boyutlarını ortaya koyabilecek bir ilişkiler ağını hatırlatmak istiyorum. Bütün bunlar aslında o tarihlerde bu köşede yayınlandı. Ancak kimsenin dikkatini çekmedi…

Çünkü bu, on milyarlarca doların, istihbarat-mafya ilişkilerinin, Bağdat'tan Washington'a, Lübnan'dan Türkiye'ye uzanan büyük kaçakçılık/yolsuzluk operasyonunun, dev silah ticaretinin, Irak'ın kaybolan füzelerinden suikastlere kadar uzanan bir dosyanın hikayesi.

Beyaz Saray-CIA-Bağdat'taki kukla yönetim-mafya arasında nasıl bir menfaat paylaşımı olduğundan, 100 araca yüklenen silahların Ürdün üzerinden nasıl İsrail'e kaçırıldığından, boşaltılan silah depolarının akıbetinden (ki o silahların bir kısmı şu an PKK'nın elinde), CIA-Boeing-Ukrayna arasındaki X-31 füzesi operasyonunun öneminden, Irak Savunma Bakanlığı'nın açtığı dev tank ihalesinde dönen dolaplardan, CIA-kukla yönetim-silah tüccarları arasındaki gizli anlaşmalardan, Irak ordusunun milyarlarca dolarlık silah/mühimmat envanterinden söz ediyorum.

Irak'tan kaçırılan füzelerin nerede olduğunu, milyarlarca doların nerelere transfer edildiğini, kimlerin bu büyük operasyonda rol aldığını, transferler sırasında kaybolan paraların nereye gittiğini ve en önemlisi de; Lübnan'daki suikastlerin kirli ticaretle bağlantısı olup olmadığını bilen veya merak eden var mı?

Hikaye şöyle başlıyor: 08 Aralık 2004 tarihinde, Irak'taki Amerikalı “contractor”lerden biri ortağıyla birlikte öldürüldü. Öldürülen bu kişinin adı Dale C. Stoffel. Ortağı Joseph J. Wemple ile, Irak'ta ihale alan, iş yapan bir çokları gibi kendi şirketleri olan Wye Oak ve CLI adına iş takibi yaparken öldürüldüler. İki ortak Taci'de Amerikalı yetkililerle toplantıdan çıkıp, Bağdat'taki Yeşil Bölge'de yine ABD'li üst düzey yetkililerle görüşmeye giderken araçları durdurulup maskeli kişiler tarafından kurşuna dizildi. Öldürenler Stoffel'in bilgisayarına el koydu ve elde ettikleri bilgileri (CIA-kukla yönetim-Irak'taki ABD askeri yönetimi-Lübnanlı aracılar arasındaki trafik, devlet ihaleleri, kayıp silahlar, özel yazışmalar, e-mailler) ele geçirdiler. Bilgiler, bütün bölgeye yayılan inanılmaz ilişkiler ağını ortaya koyar nitelikteydi.

Bu şahıs hakkında hazırlanan video/belgelerde neler var, bakalım: İlk belge Stoffel'in kim olduğu, neden öldürüldüğü ortaya kondu. İkinci belgede cv'si ve ABD adına ticaret yapma yetkisi hakkında bilgi verildi. Altıncı videoda Irak Savunma Bakanlığı ile Stoffel arasındaki anlaşmaya yer verildi. Yedinci videoda Irak yönetimi tarafından Stoffel'e Savunma Bakanlığı binasının ihalesi ve petrol konusunda verdiği yetkiler açıklandı. Onuncu videoda Gazi (İyad) Allavi, Stoffel, Ahmet Çelebi ve adını buraya yazmadığım Türkiye'den bir isim arasında yapılan, paranın nasıl paylaşılacağını ve komisyon oranlarını içeren çok gizli tutulması istenen anlaşmanın metni gösterildi.

O, CIA'nın Irak'taki “The Lawrence of Arabia”sıydı. Öyle tanınıyordu. Bush ailesiyle çok yakın bağlantısı vardı ve onlar adına iş takibi yapıyordu. Ancak Stoffel ve ortağının ceset görüntüleri hiç yayınlanmadı. Sadece öldürüldüğü açıklandı ve kendisi için ülkesinde cenaze töreni yapıldı.

CIA adına dünya silah ticaretinde önemli işler yürütüyordu. Mesela Boeing'le Rus yapımı “X-31 füzeleri”nin ABD'ye getirilmesi için 11.5 milyon dolarlık anlaşma yaptı. (Gemilere karşı kullanılan X-31 füzeleri ABD'nin yıllardır peşinde koştuğu, elde edemeyince de bunlara karşı Patriot füzelerini geliştirmek zorunda kaldığı, hala teknolojisini elde edemediği füzelerden biridir) ABD Deniz kuvvetleri bu füzelerin tedariki için 18.8 milyon dolar ayırmış ancak füzeleri elde edememişti.

Stoffel füzeleri Ukrayna (Kadife devrim-silah ticareti ilişkisi), Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Rusya'dan transfer etme konusunda taahhütte bulunur. Ancak Boeing adına işi yürüten McDonnel Douglas şirketi ile arasında anlaşmazlık çıkar. Sadece 5 füzeyi teslim edebilmiştir. Olay mahkemeye intikal eder ama dosya kapatılır. Para geri ödenmez. Bulgaristan'dan da ABD'ye silah transferleri yapar. Zambia'ya sattığı silahlar yüzünden Human Right Watch tarafından insan hakları ihlaliyle suçlanır. ABD ordusunda özel birlikte iken görevi bırakıp uluslararası silah tüccarları arasına katılır. Bush yönetimi tarafından Irak'ın silahlarını yağmalamak ve gerekli yerlere transfer etmekle görevlendirilir. Söz konusu silahların değeri dudak uçuklatacak kadar büyük. Rakam on milyarlarca dolar!

Bu dev pazar için içinde devletlerin, istihbarat örgütlerinin, silah tüccarlarının, mafyanın ve bankaların olduğu bir ağ oluşur. Ağın tam merkezinde, patronları temsilen Stoffel bulunur. O artık Irak'ta ABD askeri mafya ağının temsilcisidir. Tüm zamanını Irak'ta geçirir, çelik yeleğini hiç çıkarmaz ve sürekli Uzi ile gezer.

PKK'ya silah sağlayan Türkler kim?

Dudak uçuklatan, tam iki yıl önce yazılan, bugün tartıştıklarımızı ortaya koyan ancak kimsenin dikkatini çekmeyen bilgileri hatırlamaya devam edelim:

Stoffel, ABD Dışişleri Bakanlığı'na yazdığı mektupta, Irak Savunma Bakanlığı ile anlaşma yapması konusunda izin istiyor. “Hurda” olarak tanımlanan Irak ordusuna ait mühimmatın ABD kontrolü altında olduğunu, mühimmatın 500 milyon dolar değeri olduğunu belirtiyor. (Mersin'e getirilen “hurda”dan yani) Dönemin Irak Savunma Bakanı Hazim Şahlan'a yazdığı mektupta ise, mühimmatın değerinin 1 milyar dolar olduğunu söylüyor! Şahlan, İyad Allavi, Ahmet Çelebi ve Kürt gruplarla da ayrı ayrı anlaşmalar yapıyor. (Şahlan daha sonra ülkeden kaçtı.)

Mektupta anlaşma kopyalarını bakanlığa göndereceğini, Dışişleri'nin önerdiği şirketlerle işbirliği yapacağını, ABD vatandaşları kullanılmayacağı ve bir ABD vatandaşının değil Irak Savunma Bakanlığı'nın kâr etmiş görüleceği için hukuk ihlalinin olmayacağını, işbirliği yapılan yabancı şirket ve arabulucuların gizli kalacağını belirtiyor.

Bu bilgileri aktardığım 15 Haziran 2005'teki yazımda; “ABD'nin PKK'yı bu şekilde silahlandırdığı”na dikkat çektim ve şu iddiaları aktardım.

1- Füzeler, füze motorları, uçaklar büyük kargo uçakları ile götürüldü.

2- 100 konteyner dolusu mühimmat Ürdün ve İsrail'e gitti.

3- Büyük miktarda mühimmat silah kaçakçıları tarafından Irak'ın kuzeyine ve Türkiye'ye getirildi. Türkiye'ye sokulan C-4'ler bu partinin içinde miydi ve ne amaçla Türkiye'ye sokuldu? Kimler ne için hazırlık yapıyor? Stoffel'in bilgisi dahilinde yapılan bu transferi “Türkiye-ABD ilişkileri ve PKK” çerçevesinde değerlendirmek gerekmiyor mu? (o tarihten bu yana Türkiye'ye sokulan patlayıcı ve silahları tartışıyoruz.)

Şimdi, 2004 yılında; Gazi (İyad) Allavi, Dale Stoffel, Muhammed el Çelebi ve Türkiye'den bir isim (X) arasında yapılan anlaşmanın metnini hatırlatayım:

“Yukarıda adları yazılan kişilerin hepsi bay Stoffel'in askeri teçhizatı organize etmesi için anlaşmışlardır.

1- X (Türk vatandaşı) Stoffel aracılığıyla “Newco” isimli bir şirket kuracak ve bu şirket sözleşmeleri yapacaktır. 2- “Newco” firması, Stoffel aracılığıyla iş yapan tek şirket olacaktır. 3- “Newco” her işin bitişinde yüzde 10 pay alacaktır. 4- Sözleşmeler “Newco” partnerleri arasında imzalanacaktır. 4- Kârların yüzde 50'si idari harcamalar olarak Newco'ya verilir. 5- Kalanın yüzde 60'ı yani toplam kârın yüzde 30'u Stoffel'in payıdır. 6- Bu anlaşma hiçbir koşulda ifşa edilemez ve yayımlanamaz.”

Stoffel'le e-mail yazışmaları olan bir başka Türkiyeli işadamının (y) kirli ticaretteki rolünü düşünelim. Lübnanlı arabulucular gibi, bu ekibin Türkiye içindeki uzantıları nerelere dayanıyor?

ABD istihbaratı ve silah tüccarları, Irak ordusunun silah ve mühimmat depolarını boşaltıp, öldürülen Dale Stoffel'in organizasyonuyla satmış. (Şu an bu silahların bir bölümü PKK'nın elinde.)

Bu cümleler, 17 Haziran 2005'te yazıldı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Stoffel olayının Türkiye'ye yansımalarıyla ilgili soruşturma açmalı. Türkiye-Irak sınırından geçirilen bazı malların dikkatle incelenmesi, bazı limanların gözaltına alınması gerekiyor. Stoffel'le Türkiye vatandaşı Y arasında 11 ve 12 Kasım 2004 tarihlerindeki e-mail yazışmalarında Bağdat'ın doğusundaki ülkelere gönderilecek 70 bin ton bakır ve pirinç için pazarlık yapılıyor. Y burada iki alıcı adına pazarlık yapıyor. Bu malzeme depolardan çalınıp 3 bin 500 araçla taşındı. Para Stoffel'in başında bulunduğu şebeke tarafından paylaşıldı. Irak ordusunun 40 milyar dolarlık envanterinin nereye satıldığının detaylarına ve Lübnan'daki para aklama mekanizmasına şimdilik girmiyoruz.

Ve o tarihte sorduğum sorular şöyleydi:

1- Füzeler kimlere verildi? Askeri mühimmat hangi gruplara aktarıldı? Bu Türkiye'nin güvenliğini ne ölçüde ilgilendiriyor?

2- Kirli ticaretten elde edilen gelirle kimler, hangi örgütleri, oluşumları ve bölgeleri finanse ediyor?

3- Şebekenin her aşamasında karşımıza çıkan Lübnanlı arabulucular ve büyük pastanın paylaşılması ile Lübnan'daki suikastler arasında ne tür bağlantılar var? Mesela Hariri suikasti bu para trafiğinin neresinde?

4- Yüz milyonlarca dolar hangi bankalar üzerinden nerelere transfer ediliyor? Adı geçen Türklerden birinin bankacılık geçmişinden hareketle, Türkiye'de bu transferde kullanılan banka var mı?

5- Irak'ın kaynaklarından karşılanan 8.8 milyar dolar tutarındaki ihaleler ile silah kaçakçılığı arasında ne tür bir ilişki var?

Aynı yıl Eylül ayında, dünya Irak'ın 1 milyar 27 milyon dolarının nasıl çalındığını tartıştı. Ancak biz, bunun 1 milyar değil, on milyarlarca dolar olduğunda ısrar ettik. O tarihte yine Türkiye'den iki şirket ve iki isme (C.A. ve A.E.) dikkat çektim.

Bu öyle bir ağ ki, giderek daha da güçleniyor ve terör, PKK, güvenlik, iç savaş, katliamlar gibi, hepimizi dehşete düşüren gerçeklerin üstünü örtüyor.

Biz burada, iki yıl önce bu karanlık ilişkiler ağına dikkat çekerken, ABD'nin PKK'ya silah aktardığını yazmıştık. Türkiye bu olayı ne zaman tartışmaya başladı? Birkaç aydır…

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 112582

ulkucudunya@ulkucudunya.com