« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

10 Eki

2011

100. YILINDA ASAF HALET ÇELEBİ

Tuba ÖZMEN 01 Ocak 1970

Şair ve yazar(D.29 Aralık1907,İstanbul-ö. 15 Ekim 1958). Asıl adı Ali Asaf, Dâhiliye Nezareti şifre kalemi müdürü Mehmet Sait Halet Bey ile Beyza Hanımın oğluydu. Sekiz yıl Galatasaray Sultanisi’nde okudu, bir ara Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girdi, üç ay sonra ayrılarak öğrenimini Adliye Meslek Mektebi’nde bitirdi. Zabıt kâtipliği, Osmanlı Bankası’nda ve Devlet Deniz Yolları’nda memurluk yaptı. Beylerbeyi’nin yerlisiydi. Boğaza bakan yüksekçe bir yerdeki babadan kalma eski bir konakta oturuyordu.1946 seçimlerinde bağımsız milletvekilliği için İstanbul’dan aday oldu, seçilmedi. İki kez evlendi. İlk eşi Rossi isimli bir Yahudi, anlaşamadıkları için ayrıldı. İkinci eşi Nermin Çelebi’dir. Küçük yaşta, sufi edebiyatı ile ilgilenen babasından Farsça ve Fransızca, Mevlevi şeyhi Remzi Efendi ve Rauf Yekta Bey’den musiki dersleri aldı. Fransızcanın yanı sıra ilgi duyduğu Arapça, Hintçe, Sanskritçe gibi doğu dillerini, bu dillerin yazılmış yapıtlarını özgün metinlerden okuyup anlayacak düzeyde öğrendi. Son görevi İÜEF Felsefe Bölümü’nde kütüphane mamurluğuydu. Küplüce Mezarlığı’na gömülüdür.
Gençlik yıllarında gazel ve rubailer yazmış olan Asaf Halet Çelebi, 1938’de Ses dergisinde çıkan serbest ölçüde yazılmış şiirleriyle tanınmaya başladı. Ses, Şadırvan, Hamle, Sokak, Servet-i Fünun, Uyanış dergilerinde yayımlanan serbest şiirleriyle dikkati çekti. Şiir matinelerinde okuduğu şiirleriyle bir hayrankitlesi kazandı. Klasik Türk
Edebiyatını çok iyi bilen Çelebi, 18 yaşına kadarhiç bir kitabına almadığı, klasik tarzda gazeller yazdı. Eski Doğu kültürü, tasavvuf kaynağından gelen temler ve motiflerle yazdı şiirlerini. Divan ve İran edebiyatını iyi bilen, doğu uygarlıklarına yakınlık duyan, divan edebiyatıyla ilgili incelemeleri de olan Çelebi hakkında “ Eski Doğu Kültürlerinden aldığı öğelerle şiirlerinde masalımsı egzotik bir hava verdi.” der Mustafa Miyasoğlu.
1940’lardaki yeni şiir akınına kendine özgü havası ile o da katıldı. Orhan Veli Kanık ile eski şairlerden biriydi. Bu alayla onun şiirlerinde yer verdiği anlamsız ve saçma olarak görünen “ om mani padma hum” gibi ibarelerin varlığı da rol oynuyordu. Kendisi bu konuda şunları söyler: “ Gene ritim itibariyle nadiren kullandığım ve maalesef en ziyade dedikoduyu mucip olan bir noktaya temas edeceğim. Bunlar bilhassa Mısr-ı Kadim, Sidharta, Kilise, Sema-i Mevlana gibi, bir atmosfer vücuda getirmeyi hedef tuttuğum şiirlerimde kullandığım yabancı kelimeler ve formüllerdir ki manalarını anlamaya hiç ihtiyaç yoktur. Çünkü bunların manaları anlaşılsa şekil ve ahenklerinin güzelliğine okutucu dikkat etmez.(...) nerede kaldı ki bunlar bir atmosfer vücuda getirmelerine rağmen manasız da değildirler.” İstanbul dergisinde “ Benim Gözümde Şiir Davas” başlığı altında yayımladığı( Temmuz-Aralık 1954) altı makalede şiir anlayışını açıkladı: “... Şiir kelimelerin bir araya gelmesinden hâsıl olan büyük bir kelimeden başka bir şey değildir. Bir tek kelime hecelere ayrıldığı zaman nasıl o heceler başlı başına bir anlam ifade etmezse şiirde de teker teker kelimelerin manalarıyla uğraşmak beyhudedir.(...) şuuraltında hazırlanan iç ve dış âlemin birikintileri vardır. Bunlar şairin şuurlu mücadelesiyle ve zekânın iradesiyle şekle bürünür ve şahsiyetin kalite ve kıymetine göre sanat kıymeti taşırlar. Şiirin criteriumu zannımca hassasiyet değil, fakat bazı ruh anlarımız vardır ve şiir bu anların tespiti demektir.” Şiirlerinde kendi deyişiyle “ hayatta olduğu gibi, müşahhas malzemeyle mücerred bir âlem yarattı.
Eski edebiyat üzerinde düz yazı ve incelemeleriyle de tanındı. Fars ve Hint edebiyatı konularını içeren, dergilerde kalan tanıtma yazıları, inceleme ve araştırmalarının yanı sıra, yaygınlaşmış kitapları bulunan Çelebi’nin Farsçadan yaptığı çevirileri de vardır.
Hırsız
pencereden giren mehtap
bu evde hırsız var
mehtapta
pencerede oturmuş
beni görüyorum

kapıyı çalsam
içerden ben çıkacağım
içerden çıkacak beni
ne kadar görmek istiyorum

penceredeki beni uyandırmalıyım
içerde hırsız var
içerdeki hırsızın
ben olacağımdan korkuyorum
Edebiyatımıza ilki getiren şairlerdendir Asaf Halet Çelebi. Çoğu zaman Doğu-Batı kültürü birleşmesine yöneldi. Masalımsı, soyut, kapalı bir anlamla yüklü şiirler yazdı. Sezgisel yanlarının ağır bastığı şiirindeki söyleyiş ritim ve ezgisellikle etkileyici bir şiir evreni oluşturdu. Örtük anlamının gizemliliği onun şiirinin düşüncesel yönünü oluşturur. Doğu-Batı arasında bir bileşime gitmesi, bir bakıma da yenilikçi bir şiire dönük çaba örneği olarak nitelendirilebilir. Şiirin ses ve yapı özelliklerini bu anlamda değiştirmeye de yönelmiştir. Nitekim şiir, onun gözünde sadece anlamlar bütünü olarak kalmadı. Bunu hem yazılarına hem de şiirlerine yansıttı. Şiirde şeklin de pekâlâ önemli olduğunu, içerik kadar belki içerikten bile daha önemli olduğunu vurgulamaya çalıştı. Bu uğurda verdiği çabada çoğu zaman espri konusu oldu sohbetlerde. Ama hiçbir zaman şiirle beraber verdiği mücadeleden dönmedi. Öyle ya! Kimi zaman pek çok ortak düşünceyi paylaştığı Orhan Veli Kanık’la beraber “GARİP” diye anıldı. Ama emekleri boşa çıkmadı ve Türk Edebiyatı Tarihine adını altın harflerle yazdıranlardan oldu, ölümünün 100. yılında saygı ve rahmetle anılarak. (Y. İhsan Işık. 1. cilt Elvan Yay. Ank.-2004, Yapı Kredi Kültür Yay. Tanzimattan bugüne Edebiyat Ansiklopedisi İst.–2001)

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 63273

ulkucudunya@ulkucudunya.com