CAHİT SITKI TARANCININ ÖLÜMÜ ARDINDAN YAZILANLAR VE ÖLÜMARDI (NEKROLOJİK) YAZILARI UZERINE GENEL BIRDEĞERLENDİRME'
Sema ÇETİN BAYCANLAR 01 Ocak 1970
OZET
Ölen bir kişinin ardından, duyulan üzüntüyü, şaşkınlığı, ölüm karşısındaki çaresizliğidile getiren ya da ölen kişinin yaşamından vc kişilik özelliklerinden bahseden ölüm ardıyazıları edebi geleneğimizin bir parçası olmuş ve deneme türü içindedeğerlendirilmiştir. Bu makalede edebiyatımızın ünlü isimlerinden Cahit Sıtkı Tarancı`nın ölümü üzerine yazılanlardan hareket edilerek, ölüm ardı yazıları, işledikleri konulara göre genel olarak sını?andırılmıştır.
Giriş Bilindiği gibi ölen kişinin ardından yakınları, dostları, akrabaları, bir takım dini, insani ve vicdani soıumluluklar şáiklenirler. Sosyal yaşamdaki bu sorumluluk edebiyatta da, yazılı kültürün bir parçası olarak kendisini gösterir. Edebiyatımızda ölen kişinin ardından yaşamından, çalışmalarından, eserlerinden ve edebiyata katkılarındanbahsetmek gelenek haline gelmiştir. Ölen bir kimsenin ardından; duyulan üzüntüyü dile getirmek, o kişinin meziyetlerinden balısetmek ve şairin ölen kişiye olan ilgisini ifadeetmek üzere yazılan ınersiyeler bu geleneğin en güzel örnekleridir (İsen, 1986 1272). Bu yazı Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezinin 25-26Kasım 2004 tarihinde düzenlediği “Türk Kültüründe Ölüm” konulu seınpozyumdabildiri olarak sunulmuştur.
Toplumda farklı özellikleri ile ön plana çıkmış kişilerin ya da yazarın bir yakınının ölümünü konu edinen, ölümün hemen ardından kaleme alınmasıyla, anmayazılarından farklılık gösteren ve çoğunlukla süreli yayınlarda yayımlanan yazılara ölüm ardı (nekrolojik) yazıları denir (Canbek, 20011161). Ölüm ardı yazıları' önceliklekaybedilen kişinin anısına duyulan saygının bir ifadesidir ve haber verme, duyulan üzüntüyü paylaşma kaygısı taşır. Bu yazılarda ölen kişinin sanatından, yaşamındanbilinen ya da bilinmeyen yönlerinden bahsedilir. Yoğun bir duygusallık içinde kaleme alınan bu yazıların bir kısmı, ölen kişiyle ilgili olduğu gibi yazarın kendi duygusal durumunu anlataıı acı, özlem, pişmanlık, yaşama duyulan sitemin dile getirildiği yazılarda vardır. Bu metinler, sanatçının eserlerini, yaşamını anlatmak, kendisine duyulan sevgiyi, saygıyı dile getirmek, geçmişi bir kez daha farklı açılardan anmak için birvesiledir. Bu metinleri kendi içinde farklı başlıklar altında tasnif etmek mümkündür. Edebiyatımızda ölüm ardı yazıları ele alındığında içerik açısından çok zenginbir malzeme ile karşılaşırız. Bu metinler değerlendirildiğinde benzer başlıkların ortayaçıkacağı düşüncesi ile Cahit Sıtkı Tarancı'nın ölümünün hemen ardından kaleme alınanyazıları, içeriklerini göz önünde tutarak tasnif etmeye ve ölüm ardı yazıları üzerinegenel bir değerlendirme yapmaya çalışacağız. 1. Biyografik Ölüm Ardı Yazıları Edebiyatçılar/sanatçılar öncelikle eserleri aracılığıyla okuyucuyla, edebiyat dünyasıylatanışırlar ve edebiyat/sanat dünyasında tanındıkça özel yaşamları bilinmeye,öğrenilmeye başlanır. Bu bilgiler genellikle röportajlar, biyogra?k çalışmalar, anılararacılığıyla okuyucu tarafından öğrenilir. Bu metinlerin dışında ölüm ardı yazılarındayazar, ölen kişinin yaşamına ait bildiklerini, duyduklarını, öğrendiklerini o anınduygusallığı içinde belli bir şekle ya da sisteme bağlı kalmadan kaleme alır. Tarancı`nın ölümünden sonra dostları, arkadaşları, ailesi yazdıkları yazılardaşairin çocukluğundan başlayarak yaşam öyküsünü aktarmışlardır. Tarancı”nınçocukluğu, Diyarbakır”dan İstanbul”a gelişi, İstanbul”daki çevresine alışması, edebiyatdünyasına girişi bilinen-bilinmeyen yönleriyle dile getirilmiştir (Erkmenoğlu, 19622189-190; Sıtkı, 1956: 45-46; Güvemli, 1962: 117-118, ). Cahit Sıtkı”nın ölümünden sonra süreli yayınlarda yayımlanan yazıların bir kısmında, Tarancı”nın genel olarak yaşam öyküsünün ya da yaşam öyküsünün bir bölümünün ayrıntılarıyla anlatıldığını görürüz. Bu tip yazılarda öleıı kişinin doğduğu çevre, yetişme koşulları, öğrenimi, sanat çevresiyle ve ailesiyle ilişkileri konuedilmiştir. Herkes tarafından bilinen yaşam öyküleri, ilginç ayrıntılardan da bahsedilerek okuyucuyla paylaşılır. Kimi zaman da bu bilgiler magazinleştirilerekokuyucuya duyurulur. Aslında bu bilgiler, ölen kişilerin sanatçı kişilikleri ile ilgili gibigözükmese, özel yaşama ait ayrıntılar olsa da, edebiyatçılar/sanatçılar halka mal olnıuş 1 Ölüm ardı yazıları literatürde nekrolojik yazılar olarak da değerlendirilmel;t_edir. `ı`~lecrove logos sözcüklerinin birleşiminden oluşan nekroloji ölü, ölüm bilimidir. lngilizce”de ölünün ardından yazı yazan kişiye de “ııekrologist” denilmektedir. Biz bu yazımızdanekroloji yerine Türkçe olması ve nekroloji sözcüğünün farklı anlamları çağrıştırması sebebiyle “ölüm ardı” terimini kullanmayı tercih ettik.
insanlardır ve bu ayrıntıların da zamaıı içinde herkes tarafından bilinmesinde sakıncagöıîilnıenıiştir. Ölen kişinin arkadaşları ve ailesi tarafından kaleme alıııan bu yazılarda; kişininbiyografısine ilişkin her ayrıntının, tarihsel notların, ilgili isimlerin verilmesi bekleıınıezfakat zaman zaman Özel durumların, sadece iki kişiye ait tanıklıkların aktarıldığı olur. Şairin meşhur Abbas şiirindeki, Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Diıısin artık bu kalp ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hüknıettiğini mesafeye Ve zamana Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşil<taş”tan; Yaşamak istiyonım yeni baştan. (Tarancı, 1974: 77~78) dizelerinde bahsettiği“sevgiliyi” bilen dostları, şairin ölümünden sonra bu sevgilinin kim olduğundanhaberdar olduklarını; fakat şairi “yeni başlayan hayatında ınuazzep etmemek içinsııstuklaı'ını” aktarmışlardır(Ürün,195613). Bu bilgiler doğnıltusunda okuyucuları üstükapalı da olsa şairin bu şiiri gerçek bir sevgiliye yazdığını öğrenirler. Ölüın ardı yazılarında ölen kişinin sadece olumlu özellikleri aktarılmaz. Zamanzaman da sanatçının olumsuz yanlarından bahsedilir. Örneğin Cahit Sıtkı`nın içkibağımlılığı, ardından yazılan yazılarda özellikle dile getirilir. Bu bagımlılığın şairinhayatında ne kadar yer tuttuğu ve yaşaınının nasıl bir parçası olduğu anlatılır: “Ankara`da sabahları Kız1lay”a çıkanlar, trençkotlu kısa boylu ve tin tinyürüyen genç bir adamııı. Yenişehir Eczanesinin bitişiğindeki meyhaneye giripayaküstü aç kamına iki kadeh votka attığını sonradan Çalışma Vekaletindeki işinegittiğini görürlerdi. O zamanlar çiçeği burnunda bir fakülte talebesiydim. Çantamelimde ona her rastlayışımda “İçme ağabey” derdim. O kara yüzüyle. sevgi taşangözleriyle yüzüme bakıp, senin aklın ermcz. İçe içe öle öle yazılır” derdi. (Hünalp,1962137). 'l`arancı”nın ölümünden sonra en çok bahsedilen konulardan biri uzunca bir dönemiçkiye olan düşkünlüğüdür fakat şairin evliliğinden sonra tek kadeh bile içmemesi,yaşamına çeki düzen vermeye çalışması, evliliğinin yaşantısına getirdiği olumlu yönlerdostlarının dikkatiııi çekmiş ve ölümünün ardından dile getirilmiştir. (Güvemli, l962:117-118). Kısaca değindiğimiz biyogra?k ölüm ardı yazılarının kimi zaman kişiseltahlillerle şekillense kiıni zaman tek kişinin tanıklığına dayansa da bilimsel biyografiçalışmaları için değerli birer kaynak olduğunu söyleyebiliriz.
2. Portre Ölüm Ardı Yazıları Ölen kişinin tiziksel ğörününıünün, kişilik özellikleriııiıı. iç dünyasının ele alındığıyazılar ayrı bir başlık altında toplanabılir. Bu yazıları işledikleri konular. sıeak vesamimi üslupları ile portre denemeler olarak da adlaııdırılabiliriz fakat yazılış zamanıitibariyle ölünı ardı yazıları içinde de değerleııdirilnıesi gerektiği düşüncesiııdeyiz. Bu yazılarda kişi. saııatçı kimliğinin dışında sade bir birey olarak tasviredilmeye ve okuyucuya anlatılmaya çalışılır. Ölen kişinin yazar üzerinde iz bırakançarpıcı yanları, günlük yaşam içinde fark edilemeyen sıradan özellikleri aktarılır. Busayede bazen sadece eserleri ile tanınan saııatçıları/edebiyatçıları değişik kişiliközellikleriyle dc tanıma imkânı doğar. Bu metinler' bir araya ğetirildiğinde aynı sanatçıiçin yazılmış, çok benzer veya bir takım farklı bilgiler ortaya çıkar. (`ahit Sıtkı 'l`arancı`ııın ardından yazılan yazıların işaret ettiklerindenöğrcndiğinıi/. 'l`araneı`ııın dürüst, duyarlı, dost eanlısı; fakat kendi iç dünyasınıpaylaşmaktan pek hoşlanmayan bir kişiliğe sahip olduğudur. Yakın dostları CahitSıtkı`ııııı ölümüııün ardından "Cahit`iıı ğönlü bir şehrin parkı gibiydi, kapıları herkeseaçıktı. Her giren orada bir sıcak köşe bıılurdu[...]kederini, hüznünü kimselereduyurmazdı. Kendi acılarıııı ruhunun derinliklerine gömer, başkalarının aeılarıylakıvraııırdıf” (Taşer, 1956 :ll9-120), “Paraya, pula, üne unvana, her türlü ölümlüniteliklere arka çevirerek. inandığı sanatınııı peşinden koştu, sanatıyla yetindi,ş;eı'çekleriıı ğerçeğiııi ınısra manzııme bildiği son anına kadar bir şair olmak ve şairkalmaktı dileği" (Aksal. l95o ılló) gibi örneklerini daha da çoğaltabileceğimiz. yakınbir dost. dürüst ve sade bir kişilik, iyi şair olma çabasında bir sanatçı portresi çizerler, Cahit Sıtkı`nın sadece kişilik özellikleri değil, ?ziki özellikleri de bu yazılardaverilir. Tarancı`nın"[...]yaşına göre kısa boylu, nazik yapılı, göğsü oldukça dar birçocuk olduğunu, keskin yüz çizgilerine sahip, ipek gibi yumuşak kıvırcık koyukalıvereııği saçlarla çevreli, kadife yumuşaklığındaki gözlerinin ifadesinin yüzüne tatlıbir ifade verdiğini bu yazılardan öğreniriz ve bu metinlerde Cahit Sıtkı`nııı duygusalportresini “Bu gözler, lıoşa gidiei bir hareket, duygulu bir söz karşısında hemenyaşarırdı. Öfkelendiğindc, ağzından yürek kırıcı bir söz çıktığı pek az görülmüştür"(Şahap Sıtkı, l956 :45) cünıleleriyle kısaca aktaran dostları, böyle bir sanatçıyı ve dostukaybetmenin acısını sık sık dile ğetirmişlerdir. Kendisini şahsen tanıma imkânı olmamış herkes için değerli bu kaynaklar,bugün kaybettiğimiz sanatçılarımızı yeni nesile tanıtmak ve anlatmak için önemli birerbelğe olarak dünden bugüne aktarılmıştır. Ölüm, hoş bir vesile olmasa da ölen kişinin fiziki ve duygusal portresinin yakınçevresi tarafından _ölüm ardı yazılarında aktarılmış olması bu metinlerin bizler içinönemini arttırmaktadır. 3. Eleştirel Ölüm Ardı Yazıları Ölüm ardı yazılarının bir bölümünde saııatçıııııı/edebiyatçıııın edebiyattaki yerine veeserlerine değiııilir. Sanatçı için ölüm son bir nokta değildir. Oktay Akbal”ın CahitSıtkı`nın ardından dediği gibi “Sanatçıların büyüklüğü ölünılerinden sonra belli olur.Bir şairin yazarın gerçek hayatı ancak öldükten sonra başlar” (Akbal, l956:25).
Kültürümüzde ölünün ardından kötü konuşmak bir nevi yasak haline gelmiştir.Ölüm ardı yazılarının büyük bir kısmında da bu geleneğe uyulur, sanatçıdan ve eserlerinden övgüyle bahsedilir. Genellikle eksik ve kusurlu yönler yazılmamaya, anılmamaya özen gösterilir. Asıl önemli olan, kişinin sanata/edebiyata katkılarındanbahsetmektir. Bu yazıların ortak konusu sanatçının/edebiyatçının ölümünün ?ziksel birsonuç olduğu asıl önemli olanın sanatçının eserleri ile yaşayacağı göıüşüdür. NurullahAtaç, Cahit Sıtkı Tarancı'nın ölümünün ardından yazdığı yazıda da bu konu üzerinde duıur: “Ozan ölmez, ölmekle ölümsüzlüğe erişir. Orhan Veli en çok yaşadığından beriyaşamaktadır. Yakınları biz kendisini sevmiş olanlar, aramızdaki yerinin boş kaldığını, onu bir daha görmeyeceğimizi düşünüp üzülüp yanarız. O başka. Okurlariçin...kendisini tanımamışlar için.. Cahit Sıtkı Tarancı ölnıemiştir. Betikleri duruyorönümüzde. Açın onları duyarsınız sesini”(Ataç, 1956: 39). Ataç aynı yazısında CahitSıtkı'nın şairliğini ve şiirlerini değerlendirir ve Cahit Sıtkı”yı çağdaşları ile karşılaştırıpşairin orijinal yanlarını ortaya koymaya çalışır. Tarancı”nın ölümünden sonra özellikle eserlerindeki, yaşama sevgisi, yaşamaolan tutkunluğu ile ölüm temaları dile getirilir. Yaşamı böylesine seven ve bunuşiirlerinde sıkça dile getiren şairin hastalığına uzun bir süre direndikten sonra yaşamsavaşını kaybetmesi dramatiktir. Cahit Sıtkı`nın eserlerini ölüm ardı yazılarındairdeleyen sadece Nurullah Ataç değildir. Yaşar Nabi, Sabahattin Kudret Aksal, NedretGürcan şairin şiirlerinden örneklerle onu anlamaya, anlatmaya çalışırlar. Eleştirel ölünı ardı yazılarında genellikle olumlu bir hava ve övgü vardır. Buhavayı Cahit Sıtkı”nın ölümü ardından yazılanlarda da görcbiliriz. Bu olumlu eleştiriler tabii ki Cahit Sıtkı”nın tanınmış, çevresinde sevilen bir şair, insan olmasından kaynaklanır ama genel olarak en sivri kalemlerin bile ölüm ardı yazılarında yumuşadığıbir gerçektir. Her ne kadar son yıllarda bu tavır farklı açılardan değişse de bu konudageleneksel tavrın koıunmaya çalışıldığını söylememiz yanlış olmaz. 4. Bir Anıdan Yola Çıkılarak Yazılmış Ölüm Ardı Yazıları ›Ölüm ardı yazılarının diğer bir konu başlığı anılardır. Ölen kişi ile ilgili sadeceduyulmuş bazen de yaşanmış anıların aktarıldığı bu yazılarda ilk tanışma, son görüşnıeya da birlikte yaşanılan bir olayın okuyucuyla paylaşıldığı göıülür. Cahit Sıtkı”nınardından arkadaşları şairle nasıl tanıştıklarını, dostluklarını anlatmışlardır(Eyuboğlu,1956128). Bu yazılar içinde en çok Tarancı”nın uzun süren hastalığı döneminde yakın çevresinden sınırlı sayıdaki dostu ve ailesinin ilgisi, yakınlığı hep bakî kalmış, şair hiç yalnız bırakılmamaya çalışılmıştır. Bu dönemde şairle dostları arasındaki anılar daölümünün hemen ardından yazıya aktarılmıştır. ' Cahit Sıtkı Tarancı`nın kız kardeşi Yıldız Köksal, A ğabeyiıniıı Ardından(Köksal, 19661163-166) adlı yazısında Cahit Sıtkı”nın çocukluk anılarından bahseder. Cahit Sıtkı`nın çocukluk dönemine ait bu anılar eğer Cahit Sıtkı”nın ölümünün ardındanailesi tarafından kaleme alııımasaydı bu ilginç anılara ait bilgi ve belgelere ulaşmak mümkün olmayacaktı. Bu açıdan kişilere özel, bu anların gün ışığına çıkmasında ölüm ardı yazılarının ayrı bir işlevi olduğunu düşünebiliriz.
Duygusal Tepkilere Dayalı Ölüm Ardı Yazıları Ölüm karşısında insan çaresizliğini farklı şekillerde ifade eder. Şaşkınlık, hayret,kızgınlık, içe kapanma, ağlama, pişmanlık, üzülme, sitem, isyan gibi duygusal tepkilerlebirlikte ölen kişiye duyulan özlem, sevgi dile getirilir. Sanatçının ölümü olağanüstü bir durum gibi algılaııır. Bu konuda sanat dünyasıda hem?kirdir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Genç olsun, yaşlı olsun, bütün şair vesanatkàrların ölümü bana daima olağanüstü ve tabiat kanunlarına aykırı bir hadise gibigöıiinmüştür (Karaosmanoğlu, 1956 135) diyerek bu durumu kabullenemeyişini açıkçabelirtir. Bu yazılarda vakitsiz ya da halk arasında söylendiği gibi sırasız ölümlerinyarattığı şaşkınlık ve üzüntü işlenir. Ölüm ardı yazılarında en çok işlenen konulardan biri de sanatçıya yaşamıboyunca gerekli ilginin gösterilmemesi, kimi zaman insanın çaresizliği ya da buçaresizliğin ardına sığınıştır. Bu yazılar genellikle sanat/edebiyat dünyasının kendiözeleştirileri için de uygun bir zemindir. Sanatçıya yaşamı boyunca gerekli ilgiyigöstermeyen sanat dünyasının, sanatçının ölümü karşısında onu birden bire“ilahlaştırmaya”, özel sayılar, yayınlar yapmaya başlaması iki yüzlü bir tavır olarakgörülür. Bu konudaki genel yargı “bizim memlekette sanatçıların erken öldüğü, alaturkasanatçıların çok yaşadığıdır” şeklinde bir çok kez dile getirilmiştir(Hünalp, 1956 :38). Cahit Sıtkı da bir çok sanatçı gibi ölümünden sonra ilgi görmüştür. Hastalığıboyunca gerekli ilgiyi görememiş, kendisine hak ettiği ilginin gösterilmediği,gösterilemediği pek çok arkadaşı tarafından belirtilmiştir. Bu yazılardan birindeSunullah Arısoy, “Cahit Sıtkı Taran‹:ı”ya gereken ilgiyi gösteremedik. Bu inancımdaısrar ediyorum. Hastalığının daha başında yapacak çok şeyler vardı. Yapmalıydık bunu.Benim gibi kişilerin gücü az, sesi kısıktı. Duyuramadık” (Arısoy, 1962: 179) diyerekçaresizliğini ve üzüntüsünü açıkça ifade etmiştir. Bu yazılarda sitem ve kızgınlık sadece ölüme karşı değildir. Duyulan kızgınlıkve sitem kimi zaman kişilere yöneliktir. Cahit Sıtkı”nın tedavisi için yurtdışına gidişindehavaalanında çok az kişi vardır; ama ölümünün ardından herkes Cahit Sıtkı`nın yakınıolmanın önemini paylaşma kavgası içinde göıünürlcr ve bu dunım Cahit Sıtkı”nın yakınçevresi tarafından eleştirilir (Akbal 1956 126, Karaosmanoğlu, 1956 235, Hünalp 1956:38). Orhan Veli ve Sait Faik'in ardından Cahit Sıtkı”nın ölümü bir yaprakdökümünün son yaprağı gibi algılanır ve bu dunım duyulan daha da arttırır. Ölen kişiye sitem, ölümü kabullenememe de duygusal tepkilerin dile getirildiğiyazılarda sıkça yer alır. Nedret Gürcan öncelikle bir şair, bir ağabey olarak CahitSıtkı`ya, yaşama sitemde bulunur: “İşte gittin, artık yoksun. Ölümünle bize, seni sevenlere en büyük işkenceyi yapıyorsun: Arkandan yazı yazıyoruz Cahit ağabey! Bizi zor duruma düşürdün; seninyokluğunu duymak, senin yokluğunu yazmak güç geliyor. İki koca yılııı seni sırt üstüyatağa bağlıyan acısından sonra neden yaşamak değil de “Allah”ı aramak” neden?”(Gürcan, 1956: 4) diyerek bilinen bir gerçeği kabullenmez ve bunu kendi içinde birsiteme dönüştürür. Ölüm karşısında duyulan üzüntünün verdiği bir isyan vardır. Bazen düz birmantık ile de aktarılabilen bu isyan, ölüınü kabullenememe, ölümü yakıştıramama gibiduygusal hallerin ifadesine dönüşür: 110
“evet.. bir kör şuursuz kudretini divanece bir akışııı içinde oyuncak olmıışkuklalarız. Uğursuz kanlı, katili, ciğeri beş para etmezi ebleh veya iblis, bir işe yaramazbinlerce insan yaşar; dünya nimetlerinden istifade eder ve sonra kör talih Orhan Veli”yi,Sait°i, Cahit Sıtkı`yı bulur. Bunun nizam, şuur, mantık neresinde?”(Körükçü, 1962:112). Ölüm ardı yazıları içinde bu tarz yazılar sayıca fazladır ve hemen hemen hersanatçının ölümünün ardından benzer bir şekilde kaleme alınmalarıyla orijinalniteliklerini kaybetmişlerdir. Bu tip yazılar değişen zaman içinde yozlaşan insanilişkilerinin her defasında dile getirilınesi olarak da değerleııdirilebilir. 6. Haber Verme Nitelikli Yazılar Bu yazılar diğer ölünı ardı yazılarına göre çok daha kısa ve öz yazılardır. Amacı sadecebu üzücü olayı okuynıcuya duyurmaktır. Genelde bir paragraf olarak kaleme alınan buyazılar, yazılı ve sözlü basının yaygınlaşmadığı dönemde süreli yayınların ayınolayları, ekin olayları gibi bölümlerinde yer almıştır. Cahit Sıtkı”nın ölümünü HaldunTaner, Ceyhun Atuf Kansu süreli yayınlardaki sayfalarından duyururlar. Kansu “ Türkşiiri çağdaş ustalarından birini, Cahit Sıtkı Tarancı”yı yitirdi. Tarancı Türkçe`nin tadınavara vara yazdığı sağlam ve güzel şiirleriyle Türk şiirinde haklı bir yer tutmuştu.Olgunluk çağının imkanlarını deneyemeden, gerçekleştiremeden yitip gitti. “ölümündensonra” ile ölümle yaşam arası bir solukla doldurduğu o güzel şiirleriyle kendi ağıdınıyakıp gitti. Bir boşlukta bozuldu büyü” (Kansu, 1956, 199) diyerek az sözle çok şeyanlatmayı başaran ve kişiye özel olmalarıyla dikkat çeken bu yazılar edebi üslupları ilesıradan haber yazılarından ayrılırlar. SonuçSözlü ve yazılı geleneğimizin bir ürünü olan ölünün ardından bir şeyler söyleme,yazına geleneği, bııgün yaşamın farklı telaşları içinde belki hiç kaleme alınmamış, belkikonuşulmaya veya yazılmaya fırsat bulunamamış ayrıntıların yazıya aktarılmasıbakımından önemlidir. Ölüm ardı yazıları üzücü ve kabullenınesi güç bir olayın hemenardından yazılmalarıyla birtakım duygusal izler taşırlar. Bu yazılarda ölen kişininbiyogra?sine, ?ziki ve ruhi portresine yer veren, nasıl bir sanatçı-kişi olduğunu,edebiyata/sanata katkılarından bahsedilmesiyle edebiyat tarihçileri, araştırmacılar veokuyucular için önemli kaynaklarclır. Ölüm ardı yazılarının yazarları her zaman tanınmış yazarlar değillerdir. Kimi Zaman okuyucular, kimi zaman ölen kişileriıı yakınları da bu tür yazılar kaleme alırlar. Bu yüzden ölüm ardı yazılarından her zaman edebi nitelikler beklemek yanlış olur. Ölüm ardı yazılarında genellikle benzer duygusal tepkiler vardır. Bilinen gerçekler çoğu kez yiııelenir. Sanatçının yaşamı boyunca gereken ilgiyi görmediğine sık sık değinilir. Genellikle samimi ve içten bir üslupla kaleme alınanyazılarda olumluşeylerden bahsetmek ve sanatçıya/edebiyatçıya olıımlu yaklaşmak gelenek halinegelmiştir. Son yıllarda Edip Cansever, Ece Ayhan gibi şairlerin ardından kaleme alınanve polemiğe dönen bazı yazılar dikkate alınmazsa, ölüm ardı yazılarda iyi şeyleryazma geleneğinin konınduğu gözlenmektedir.
Akbal, Oktay (1956), “Cahit Sıtkı Artık Yok”, Yeııilik, C.10, S.47. Aksal, Sabahattin Kudret (1956). Başlıksız, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları. Arısoy. M. Sunullah (1956), “Bir Avuç Anı”, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları. Ataç, Nurullah (1956), “Cahit Sıtkı Tarancı”, Yem'/ı`l‹, C. 10, S.47. Canbek, Nesrin (2001), Yeni Türk Edebiyatında Bir Aıılatı Türü Olarak Deneme, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi. Erkmenoğlu, Nihal Kârman (1962), “Ağabeyim İçin”, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları. Eyüboğlu, Bedri Rahmi (1956), “Cahit Sıtkı İçin”, Yeııílik, C.lO, S.47. Gürcan, Nedret(1956), “Cahit Sıtkı”nın Ardından Cahit Sıtkıya”, Şairler Yaprağı, C.3, S.27. Güvemli, Zahir (1962), “Cahit°in lstırabı Yalnızlıktı”, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları. Hünalp. Ayhan (1956), “İyi ve Hüzünlü Günlerin Şairi Tarancı Öldü”, l'eııı`İı`İ‹, (110, S.47. lsen, l\/lustafa (1986), Mersiye Maddesi, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C.6 , Dergah Yayınları. 5.272 Kansu, Ceyhun Atuf(1956), Ekin Olayları, Varlık, S.440 Karaosmanoğlu, Yakup Kadri (1956), “Şairin Ölümü”, Yem'/1'İ‹., (`.l0, S.47. Köksal, Yıldız (1962), “Ağabeyimin Ardından”, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları.Körükçü, Muhtar(1962), Başlıksız, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları. Sıtkı, Şahap (1956 ), “Cahit Sıtkı”nın Ardından”, l'eııı'lı'k, C.l0, S.47. Tarancı, Cahit Sıtkı (1974), Otuz Beş Yaş, İstanbul: Varlık Yayınevi /1806 Taşer, Suat (1962), Başlıksız, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları. Ürün, Vecdi (1956),”Cahit Sıtkı Tarancı”, Yeııílık, C.10, S.47. Yaşar Nabi (1962), “Örnek Şair”, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları. Yücel, Tahsin (1962), “Misal`ır”, Sonrası, İstanbul: Varlık Yayınları. 2 Cahit Sıtkı Tarancı”nın ölümünün ardından farklı süreli yayınlarda çıkan yazılar Yeııililı Dergisinin C.10, S: 47, Kasım 1956 sayısında yayımlanmıştır. Şairinölümünden sonra yayımlanmamış şiirleri ve ölümünün ardından yazılanlardan bir kısmı Sonrası(1957,l962) adlı eserde toplanmıştır. Bu makalede her iki kaynaktan ve diğer süreli yayınlarda (şairin ölümünün hemen sonrasında) yayımlanan yazılardan yararlanılmıştır.