« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Eki

2011

Bir Türk Düşünürü Olarak Ziya Gökalp:Hayatı, Kişiliği ve Düşünce Yapısı Üzerine Bir İnceleme

ŞAHİN GÜRSOY - İHSAN ÇAPCIOĞLU 01 Ocak 1970

Hayatı ve Kişiliği
Ziya Gökalp, 23 Mart 1876 yılında Diyarbakır’da doğmuştur.1 Kendisine,
babasının isteği üzerine Mehmet Ziya ismi verilmiştir. Babası, Vilayet Evrak
Memuru Mehmet Tevfik Efendi (1851–1890), annesi Zeliha Hanım’dır (1856–
1923). İlköğrenimini 1883 yazında kayıt yaptırdığı Mercimekörtmesi Ma-
halle Mektebi’nde tamamlamıştır. Hürriyetle ilgili ilk fikirlerini ise 1886 yı-
lında girdiği Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’de (Askeri Lise) hocası Kolağası
AÜİFD 47 (2006), sayı 2, s. 89-98.
1 Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul, 2001, s. 304; Hikmet Tanyu, Ziya
Gökalp’in Kronolojisi, Ankara, 1981, s. 1–3; Cavit Binbaşıoğlu, Türkiye’de Eğitim Bilimleri Tarihi,
İstanbul, 1995, s. 121.

İsmail Hakkı Bey’den edinmiştir.2 1890 yılında amcası Müderris Hacı Hasip
Bey’den dersler almaya başlayan Gökalp, 1891 yılında ikinci sınıftan kayıt
yaptırarak İdadi-i Mülkiye’ye başlamıştır. 1893 yılında öğretmeni Doktor
Yogi’den felsefe dersleri, Maarif Müdürlüğü ve İdadi’de (orta öğretim) tarih
öğretmenliği yapan Mehmet Ali Ayni’den ise tarih dersleri almıştır. Ziya
Gökalp, Mehmet Ali Ayni’den gördüğü derslerde tarihin nasıl muhakeme
edileceğini öğrenmiştir. Fakat İdadi’nin 7 yıla çıkartılması üzerine Gökalp,
buradan ayrılmıştır. Toplumun yaşadığı sıkıntıların üzerinde bıraktığı izle-
rin yanı sıra,3 ekonomik olanaksızlıklar yüzünden İstanbul’da öğrenimine
devam edememesi ve ailesinin evlilik baskıları gibi nedenler Ziya Gökalp’i
bunalıma sürükleyince, 1894 yılında intihar girişiminde bulunmuştur.4 Hilmi
Ziya Ülken, Gökalp’in intihar sebebi olarak, Hocası Dr. Yorgi Efendi’den al-
dığı felsefe eğitimi ile ailesinden aldığı dini muhafazakar eğitim arasında
yaşadığı çatışmayı göstermektedir.5
İntihar olayından sonra kendini tekrar okumaya ve bilime veren Gökalp,
eğitimine devam etme isteğiyle 1895 yılında kardeşi ile birlikte yeniden İs-
tanbul’a gelmiştir. Fakat parası olmadığı için ancak ücretsiz olan Veteriner
Mektebine kayıt yaptırabilmiştir. Gökalp, İstanbul’da bulunduğu bu dönemde
Batı kültürünü de tanımaya yönelmiştir.6 Okulda yasak yayınları okuması
ve farklı çıkışları ile dikkati çeken Gökalp, 1899 yılında geçirdiği soruştur-
manın ardından ‘yasak kitapları okuma ve zararlı derneklere üye olma’ ge-
rekçesiyle cezaevine gönderilmiştir. 12 aylık cezaevi yaşamından sonra,
okuldan da uzaklaştırılarak Diyarbakır’a sürülmüştür. 1900 yılında amcası-
nın kızı ile evlenerek Diyarbakır’a yerleşen Gökalp, küçük memuriyetlerde
çalışmaya başlamıştır. Bu dönemde Gökalp, bir taraftan eşinin mal varlığı
ile rahat bir hayat yaşamaya başlamış; diğer taraftan ise, el altından hürri-
yet çalışmalarını sürdürmeye devam etmiştir. 1903 yılından sonra Diyarba-
kır Ticaret Odası’nda çeşitli görevlerde bulunmuş; bu sırada, Vilayet Gaze-
tesi Başyazarlığı görevini de yürütmüştür. 1905 yılında, halka yaptığı kötü-
lükler dolayısıyla aşiret reisi İbrahim Paşa’ya karşı çıkarak halkı ona karşı
ayaklandırmıştır.7
2 Tanyu, a.g.e., s. 3-8; Mustafa Ergün, II. Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri (1908-1914),
Ankara, 1996, s. 136; Ali Nüzhet, Ziya Gökalp’in Hayatı ve Malta Mektupları, İstanbul, 1931, s.
14-17. Ali Nüzhet, Ziya Gökalp’in damadı olup ölümünden sonra O’nun birçok yazısını ve mek-
tuplarını derleyerek yayınlamıştır.
3 Cavit Orhan Tütengil, Ziya Gökalp Üzerine Notlar, İstanbul, 1956, s. 6.
4 Ali Nüzhet, a.g.e., s. 21.
5 Ülken, a.g.e., s. 304.
6 Hasan Tuncay, Ziya Gökalp, İstanbul, 1978, s. 34.
7 Tuncay, a.g.e., s. 45-46.

Ziya Gökalp, 1908’de İttihat ve Terakki’nin Diyarbakır, Van ve Bitlis he-
yetlerinin müfettişliğine atanmıştır.8 1909 yılında Darülfünun’da hocalık
yapmak üzere İstanbul’a gelen Gökalp; orada birkaç ay kalmış, yeterli ücret
alamadığı için tekrar Diyarbakır’a dönerek, “Peyman” gazetesini çıkarmaya
başlamıştır.9 1909 yılının son aylarında ise İttihat ve Terakki tarafından
Selanik’e gönderilmiştir.10
Ziya Gökalp, 1912’de ailesi ile birlikte bir kez daha İstanbul’a yerleşmiş-
tir.11 Bu dönemde, Darülfünun ve Eğitim Fakültesinde Gökalp’in eğitimle
ilgili görüşleri kabul edilmiş; ders programları, okutulacak dersler ve kitap-
lar onun önerileri doğrultusunda kararlaştırılmıştır.12 Bu dönemden itiba-
ren düşüncelerini ve çalışmalarını Türkçülük etrafında şekillendiren Gökalp,
aynı zamanda hayatının en yaratıcı dönemini de yaşamıştır. 1913 ve 1914
yıllarında kendisine teklif edilen Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı)
görevini kabul etmemiş, Edebiyat Fakültesinde İctimaiyyat Müderrisliği (Sos-
yoloji Hocalığı) görevine devam etmiştir. Bu göreviyle birlikte Gökalp, İs-
tanbul Üniversitesi’nde ilk sosyoloji profesörü olmuştur.
Gökalp’in Kızılelma adlı eseri 1914’de yayınlanmıştır. 1917’de “Yeni
Mecmua” yayın hayatına başlamıştır. 1918’de ise Türkleşmek, İslamlaşmak,
Muasırlaşmak adlı eseri ile Yeni Hayat isimli şiir kitabını yayınlamıştır.
Bir Türk Düşünürü Olarak Ziya Gökalp: Hayatı, Kişiliği ve Düşünce Yapısı
8 Binbaşıoğlu, a.g.e., s. 121.
9 Ziya Gökalp, 48 yıllık kısa yaşam serüveninde çok sayıda kitap ve makale yayınlamış, bazı
gazete ve dergilerin yayımlanmasına öncülük etmiş ve yazılarıyla katkıda bulunmuştur. Onun
başlıca eserleri şunlardır: Kızıl Elma, İstanbul, 1914–1915; Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaş-
mak, İstanbul, 1918; Yeni Hayat, İstanbul, 1918; Altın Işık, İstanbul, 1923; Türkçülüğün Esasla-
rı, Ankara, 1923; Türk Töresi, İstanbul, 1923; Doğru Yol, Ankara, 1923; Kürt Aşiretleri Hakkında
Sosyolojik Tetkikler (Gökalp, bu incelemesini, İttihat ve Terakki Partisi’nin isteğiyle 1909 yılında
yapmıştır. Kitabın sonunda “Diyarbakır, Haziran 1909” notu vardır (s. 166), ancak çalışma ölü-
münden sonra yayınlanmıştır. Yine ölümünden sonra değişik gazete ve dergilerde yayımlanmış
yazılarıyla mektupları çeşitli kitaplarda derlenmiştir. Bunlar; Türk Medeniyeti Tarihi, (1926),
Çınaraltı (1939), Fırka Nedir? (1947), Ziya Gökalp Diyor ki (1950). Ziya Gökalp’ın Neşredilme-
miş Yedi Eseri ve Aile Mektupları (1956), Ziya Gökalp’ın Yazarlık Hayatı (1956), Ziya Gökalp
Külliyatı (1. Kitap Şiirler ve Halk Masalları, 1952; 2. Kitap Limni ve Malta Mektupları, 1965),
Turkish Nationalism and Western Civilization: Selected Essays, (Çeviri ve giriş yazısı: Niyazi Ber-
kes), New York: Columbia Univ. Press, (1959), Ziya Gökalp’ın İlk Yazı Hayatı, 1894–1909: Doğu-
mu’nun 80. Yıldönümü Münasebetiyle (1956), Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri (1973) şeklin-
de sıralanabilir. Ziya Gökalp’in yazılarıyla katkıda bulunduğu ya da yayımlanmasına öncülük
ettiği dergiler; Yeni Mecmua, Genç Kalemler, Küçük Mecmua, Türk Yurdu, İctimaiyat Mecmuası,
İslam Mecmuası, Edebiyat Fakültesi Mecmuası, İlim, Felsefe, Fen Tetebbuatı Mecmuası, Halka
Doğru Mecmuası, Muallim Mecmuası, Şair Mecmuası ve Milli Tetebbular Mecmuası’dır. Gökalp’in
yazılarını yayınladığı başlıca gazeteler ise şunlardır: Dicle, Diyarbakır, Şurayı Ümmet, Tanin, Pey-
man, Cumhuriyet, Akşam, Yeni Türkiye, Rumeli, Yeni Gün, Hakimiyet-i Milliye ve Donanma.
Bunların dışında Gökalp, değişik takma ad ve lakaplar kullandığı yazılar da yayınlamıştır.
10 Ali Nüzhet, a.g.e., s. 47.
11 Tanyu, a.g.e., s. 75.
12 Binbaşıoğlu, a.g.e., s. 121.

1919 yılının Ocak ayında, ‘asayişi bozma ve Ermenilere zor kullanma’
iddiasıyla Divan-ı Harp’te (askeri mahkeme) idam cezası ile yargılanan Gö-
kalp, idam cezası almamış, ancak Malta’ya sürülmüştür. Malta’da çok sıkın-
tılı bir yaşam süren Gökalp, sürgün döneminde çalışmalarına bir süre ara
vermek zorunda kalmıştır. 30 Nisan 1921’de Kars Savaşında esir alınan İn-
gilizlerin karşılığında Malta’da esir Türklerin serbest bırakılması ile birlikte
Yurda dönerek Diyarbakır’a yerleşmiştir.
1922’de Muallim Mekteb’inde (Eğitim Fakültesi) felsefe dersleri vermeye
başlayan Gökalp, bir taraftan da dergi çıkarma çalışmalarına devam etmiş-
tir. Bu dönemde, Ahmet Ağaoğlu’nun desteği ile “Küçük Mecmua” dergisini
çıkarmıştır. Derginin ilk sayısında, tarihi, kültürel, dinsel ve coğrafi birlikte-
likleri nedeniyle Türkler ve Kürtlerin birbirlerini sevmelerini bir zorunluluk
olarak kabul ettiği “Türkler ve Kürtler” adlı makalesini kaleme almıştır.13
1923 yılında Telif ve Tercüme Encümeni Reisliği’ne (Kültürel Yayınlar
Dairesi Müdürlüğü) getirilen Ziya Gökalp; aynı yıl, Türkçülüğün Esasları isimli
ünlü eserini yayınlamıştır. 11 Ağustos 1923 tarihinde Diyarbakır’dan Mil-
letvekili seçilen Gökalp; bilimsel, kültürel ve eğitim çalışmalarına ara ver-
miş gibi görünse de, yine bu dönemde de kültürel ve düşünsel çalışmalarına
devam etmiştir. Bu bağlamda, “Yeni Türkiye” dergisini çıkarmış, anayasa-
nın hazırlanmasına yardım etmiş, Türk Medeniyeti Tarihi’ni tamamlamaya
çalışmış14 ve Türk dili çalışmalarına katkılarda bulunmuştur. Bu süreçte
Gökalp, milli edebiyatın geliştirilmesi yönünde de çaba harcamıştır.
Yine, Yeni Türkiye’nin Hedefleri isimli eserini de bu dönemde yayınlamış-
tır. Hastalandığı dönemde de Türk Medeniyeti Tarihi ve Çınaraltı isimli çalış-
malarını sürdürmüş; hatta tedavi için İstanbul’a, Maarif Vekâleti’nden (Milli
Eğitim Bakanlığı) Türk Medeniyeti Tarihi’nin basımı için aldığı avansla gide-
bilmiştir. 1924 yılı başlarında rahatsızlanan Gökalp, 25 Ekim 1924 tarihin-
de vefat etmiştir.15
Ziya Gökalp, günlük yaşamda içe dönük, sakin ve kendi halinde birisi
olmuştur. Buna karşın, idealist ve mücadeleci bir yapıya sahip olan Gökalp,
en kötü durumlarda bile ümidini kaybetmeyecek kadar kararlı bir kişiliğe
sahiptir. Yaşamı boyunca, düşünce ve hayalleri yolunda mücadele vermiş;
hiçbir dönem, düşünce ve eylemlerinden ödün verme gereği duymamıştır.
Birçok kovuşturma, hapis ve sürgün cezasıyla karşılaşmasının arkasında da
yine bu kararlı tutumunun etkileri vardır. Gençlik döneminde, Sultana karşı
13 Ali Nüzhet, a.g.e., s. 166-167
14 Tuncay, Ziya Gökalp, s. 61.
15 Tanyu, a.g.e., s. 156-161.

söz söylemek ve eylemde bulunmaktan çekinmeyen Gökalp; önemli düşün-
sel yakınlıklara rağmen, Meclise girdiği dönemde Atatürk’e de çok yakın
olma gereği duymamıştır. Gençlik yıllarına denk düşen bir dönemde yaşadı-
ğı bir bunalım durumu dışında, Gökalp’in yaşamı hep sosyal ve siyasal mü-
cadele ile geçmiştir. Aynı şekilde, en bunalımlı günlerinde bile Ülkenin kur-
tulacağına olan güveni tam olmuştur. Ziya Gökalp’in en güçlü yönlerinden
biri de, hiç kuşku yok ki; onun hayal gücüdür. Gökalp’i, düşünce insanı,
maneviyatçı, toplumsal ve ahlaki konularda eylem adamı ve şair yapan ço-
ğunlukla bu yüksek hayal ve düşünebilme gücü olmuştur.16
Güçlü bir analitik düşünce yeteneğine sahip olan ve vatan sevgisiyle dolu
duygu ve düşünce yüklü şiirler yazan Gökalp, aynı zamanda sorumlu bir
aile babasıdır. Yaşamının sonlarına doğru, hayatının en zor dönemini yaşa-
dığı hastalık günlerinde, tedavi masraflarının karşılanmasıyla ilgili olarak
Atatürk’ten aldığı teklife karşılık, kendisinden sonra eşine ve kızlarına yar-
dım edilmesini istemesi bunun açık örneklerinden biridir.
Düşünce Yapısı ve Türkçülük Anlayışı
Birçok çağdaşı Türk aydını gibi Ziya Gökalp’in düşünsel yapısı üzerinde de,
Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecine girdiği dönemde baş gösteren si-
yasal, askeri, dinsel ve ekonomik sorunların derin izlerini görmek mümkün-
dür. Bu etkilerin de tesiriyle, Gökalp’in düşünce yapısı içerisinde ulusçuluk
anlayışı önemli bir yere sahip olmuştur. Fakat Gökalp’in ulusçuluğu, etnik
temelli değil; kültürel bir ulusçuluktur.
Çok farklı alanlarda eserler veren Ziya Gökalp’in düşünce ikliminin olu-
şum sürecinde aile çevresi, İsmail Hakkı Bey, Yorgi Efendi, İbrahim Temo,
Dr. Abdullah Cevdet, İshak Sukuti ve Naim Beylerin yanı sıra; Genç Türkle-
rin de etkisi olduğu bilinmektedir. Gökalp, düşünsel yaklaşımı dolayısıyla
İttihat ve Terakki Cemiyetinde çeşitli kademelerde görevlerde de bulunmuş-
tur. Aynı şekilde, Durkheim’ın sosyolojik yaklaşımları da Gökalp’in düşün-
celeri üzerinde önemli izler bırakmıştır.17
Babası Tevfik Efendi, edebiyata meraklı ve oğlunun en iyi şekilde yetiş-
mesi için çaba sarf eden biridir. Gökalp’in edebiyat merakının da babasın-
dan geçtiği söylenebilir.18 Avrupa’da Yetişen gençleri kültürlerine yabancı
kaldıkları, medresedeki öğrencileri de dünyadaki gelişmelerden haberdar
Bir Türk Düşünürü Olarak Ziya Gökalp: Hayatı, Kişiliği ve Düşünce Yapısı
16 Ali Nüzhet, a.g.e., s. 94-96.
17 Uriel Heyd, Türk Ulusçuluğunun Temelleri, Çev. Kadir Günay, Ankara, 2002, s. 38–39.
18 Ali Nüzhet, a.g.e., s. 12.

olmadıkları gerekçesiyle eleştiren Tevfik Efendi, oğlundan Doğu değerlerini
özümseyip, Müslüman kalarak Batılı bir eğitim almasını ve her iki kültürü
de öğrenip bunları kıyas ve telif etmesini istemiştir. Tevfik Efendi’nin bu
tutumunun Ziya Gökalp’in hayatındaki etkileri büyük olmuştur.19 28 Aralık
1888’de Namık Kemal’in vefatı üzerine; Tevfik Efendi’nin oğluna, onun gibi
hürriyetçi ve vatansever olmayı öğütlemesi de Gökalp’in hayatındaki önem-
li dönüm noktalarından birisidir.20 Bununla birlikte, annesi ve babaannesi-
nin de, aldıkları eğitim ve geldikleri muhitin de etkisiyle Gökalp’in üzerinde
en az babası kadar etkili ve yönlendirici olduklarını belirtmek gerekir.21
Diyarbakır’da özel felsefe dersleri aldığı Dr. Yorgi Efendi, İstanbul’a ge-
lince, Gökalp ve arkadaşları ile bir toplantı yapmıştır. Onlarla yaptığı bir
sohbette Türk gençlerinin Meşrutiyeti kurmak için çalıştıklarını, bunun öv-
güye değer bir gayret olduğunu belirtmiştir. Yapılacak devrimin faydalı ve
etkili olabilmesi için mutlaka ülkenin sosyolojik ve psikolojik yapısına uy-
gun olması gerektiğini ifade eden hocasının bu vasiyeti, Gökalp’in yapmayı
düşündükleri üzerinde yönlendirici bir etkiye sahip olmuştur.22
1899–1900 yıllarında tutuklu bulunduğu sırada tanıştığı Naim Bey, Gö-
kalp üzerinde önemli etkiler bırakan simalardan bir diğeridir. Naim Bey,
Meşrutiyetin mutlaka ilan edileceğini, ama ilk meşrutiyetin uzun süreli ol-
mayacağını; Meclisin, entrikalar ve rant kavgaları sonucu kapatılacağını
söylemiştir. Ona göre, meclisin kapanmasında en önemli neden, derin bir
uykuda olan halkın meşrutiyetin kıymetini bilmemesidir. Halka, meşrutiye-
tin gereği anlatılmalıdır. Bunun da tek yolu özgür basındır. Gökalp, basının
özgürleştirilmesini rastladığı her gence öğütlediğini belirtmiştir.23 Kendisi-
ne, Naim Bey’in vasiyetini rehber kabul eden Gökalp; onu, kendisi için bir
pir (akıl hocası) olarak nitelendirmiştir. Gökalp, bu vasiyeti kendinden son-
ra gelecek gençlere, Türkçü bilginin vasiyeti olarak sunmuştur.24
İdadi (orta öğretim) yıllarından itibaren felsefe ve sosyal bilimlere ilgi
duymaya başlayan Gökalp, Fransızca derslerini İdadi hocalarından Yorgi
Efendi’den almıştır. Kendisinde felsefe merakını uyandıran da yine Yorgi
Efendi olmuştur.25
19 Tuncay, a.g.e., s. 20-21; Enver Behnan Şapolyo, Ziya Gökalp İttihadı ve Terakki Meşrutiyet Tarihi,
İstanbul, 1943, s. 75.
20 Tanyu, a.g.e., s. 9.
21 Tütengil, a.g.e., s. 12; Tuncay, a.g.e., s. 21.
22 Tuncay, a.g.e., s. 31; Ali Nüzhet, a.g.e., s. 27-33.
23 Ali Nüzhet, a.g.e., s. 33-40.
24 Tuncay, a.g.e., s. 42.
25 Ülken, a.g.e., s. 304.

Düşünsel bir süreç olarak, Genç Türkler ve İttihat ve Terakki ile Ziya Gö-
kalp’in düşünce ve ilişki yakınlığı askeri lise yıllarına kadar uzanmaktadır.
İmparatorluğun içinde bulunduğu bunalımlar birçok mektep öğrencisi gibi
Gökalp’i de derinden etkilemiştir. Bu nedenle Gökalp, okul yıllarından itiba-
ren ülke sorunlarıyla ilgili konulara yakın ilgi göstermiş; yaşamı boyuca bir-
çok siyasi ve sosyal örgütlenme içerisinde yer almıştır.
Başlangıçta Fransız filozof Alfred Foulille’nin etkisinde kalmasına rağ-
men, Durkheim sosyolojisinin iyi bir okuyucusu ve takipçisi olan Gökalp, bu
ekolün etkisiyle “Türk Sosyoloji Ekolü”nü kurmuştur.26 Yine, pozitivist bir
yönü de olan Gökalp’in, topluma doğru bir yönelim gösteren toplumsal teo-
remi üzerinde de Durkheim’ın görüşleri belirleyici olmuştur.27
Ziya Gökalp’in düşünce dünyasında Selanik önemli bir yer tutmuştur.
Gökalp, Selanik’e gidişinden sonra daha önce savunduğu düşüncelerin pek
çoğunu terk etmiştir. Bununla birlikte, medreselerin düzeltilmesi ve eğitim-
de yenileşme gibi yazılarında sıkça savunduğu bazı düşüncelerinden vaz-
geçmemiştir.28
İttihat ve Terakki tarafından Selanik’e tayin edilmesi, Ziya Gökalp’in ha-
yatında yeni bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde, dilde Türkçülüğü
savunan Genç kalemler grubuna katılmış; bu dergide, dilde Türkleşme ile
ilgili yazılar yazmaya başlamıştır. Burada, özellikle Ömer Seyfettin’den et-
kilenen Gökalp, artık Türkçü Gökalp’tir.29
Gökalp’in dil çalışmalarına katılmasıyla, dilde yenileşme ve Türkçeleşme
çalışmaları hız kazanmıştır. Çünkü Ona göre tüm toplumsal faaliyetlerin
yegâne temeli lisandır.30 Kültürü ve kültürü ortaya çıkaran dili, millet ol-
manın en önemli unsurları arasında kabul eden Gökalp, dilde Türkleşme
olmazsa, vicdanların, dinin ve vatanın parçalanacağını düşünmektedir.31
Dilde yenileşmenin ve Türkçülüğün bir karşılığı olarak “arı Türkçecilik” ifa-
desini kullanan Gökalp; arı Türkçeciliği, dilin Arap ve Fars köklerinden arın-
dırılarak, bunların yerine Türkçe köklerden yeni eklerle yapılacak yeni Türkçe
Bir Türk Düşünürü Olarak Ziya Gökalp: Hayatı, Kişiliği ve Düşünce Yapısı
26 İlk yazılarını “Diyarbakır” gazetesinde yayınlayan Gökalp, bu dönemde Osmanlı milliyetçiliğini
savunmuştur. Ziya Gökalp’in bu yazılarında Gabriel Tarde’nin etkileri görülmektedir bkz. Ül-
ken, a.g.e., s. 305.
27 Heyd, a.g.e., s. 38-39.
28 Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi (1773–1923), İstanbul, 1991, s.
176.
29 Ülken, a.g.e., s. 306-307.
30 Ziya Gökalp, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak, Sadeleştiren: Yalçın Toker, İstanbul, 1997,
s. 55.
31 Ali Nüzhet, a.g.e., s. 51.

kelimelerin kullanılması olarak tanımlar.32 Buna karşın, karşılıkları bulu-
nuncaya kadar, sözcük ve terimlerin Arapça ve Farsçalarının kullanılmasını
önerir. Burada Gökalp’in, dili, ilintili bağlarından hemen koparmanın zorlu-
ğuna ve sakıncalarına yaptığı vurguyu belirtmek gerekir. Böylece, dilde ve
kültürde özden beslenen bir dinamizm yakalamak isteyen Gökalp, Türkleş-
mek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak ilkesi çerçevesinde Türkçeyi, anlam ba-
kımından modernleştirmek, terim bakımından İslamlaştırmak, gramer ve
yazın bakımından ise Türkleştirmek gerektiğini belirtmiştir.33 Türkleşmek,
İslamlaşmak, Muasırlaşmak isimli eserinde de bu durumu, “Türk milletinde-
nim, İslam Ümmetindenim, Avrupa Medeniyetindenim” ifadesi ile ortaya
koymuştur.34 Ziya Gökalp’in “Türk ulusuna, İslam dinine ve Batı uygarlığı-
na dahiliz” şeklinde yaygın bir sunuş haline getirdiği söylemin, aynı dönem-
lerde benzer siyasal, ekonomik ve kültürel etkileri duyan Yusuf Akçura ve
Hüseyinzade Ali tarafından da gündeme getirildiği görülmektedir.35 Yine
burada da, oldukça geniş bir coğrafyada, zengin ve dinamik kültür dünyası-
na sahip; ekonomik, siyasal ve askeri açıdan çok güçlü bir İmparatorluk
sürecinden; siyasal, kurumsal, ekonomik ve askeri bunalımlarla birlikte ge-
riye çekilme/ulus sürecine geçme sorunlarına karşı teori üretme ve çözüm
arayışlarının etkili olduğunu belirtmek gerekir.
Dolayısıyla, Ziya Gökalp’in siyasal düşünceleri ile dönemin siyasal olgu-
ları arasında paralel bir ilişkinin bulunduğunu söylemek mümkündür. İlk
dönemlerinde Osmanlıcılık ve ümmetçilik anlamında olmasa bile, İslamcı-
lık düşüncelerine de ilgi gösterdiği bilinen Gökalp’in milliyetçilik anlayışı ile
modern ulus-devletin ve yeni Cumhuriyetin kurucu iradesinin benimsediği
milliyetçilik anlayışları arasında büyük bir örtüşme vardır. Gökalp’e göre,
milleti oluşturan değerlerin başında dil birliği, kültürel paylaşım ve din gel-
mektedir.36 Bir başka ifadeyle Gökalp, bir kültür milliyetçiliğini öngörmek-
te, millet olabilmek için etnik ayrıştırmalara ilgi göstermemektedir. Buna,
Gökalp, ‘kültür milliyetçiliği’ adını vermektedir. Böylece Gökalp, dünya ve
coğrafi gerçeklere uygun bir millet tanımlamasına gitmektedir. Cumhuriye-
tin kurucu iradesi tarafından benimsenen Gökalp’in bu milliyet(çilik) yakla-
şımı, başta Birleşik Amerika olmak üzere, çağdaş toplumlarda da varlık ve
önemini devam ettirmektedir. Yer yer öne çıkarılan etniklik ve yerellikle,
ulus olgusu ve uluslaşma bilincinin birbirinden çok farklı şeyler olduğunun
32 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Hazırlayan: Mehmet Kaplan, İstanbul, 1972, s. 11.
33 Gökalp, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak, s. 13; Koçer, a.g.e., s. 177.
34 Gökalp, a.g.e., s. 3.
35 Heyd, a.g.e., s. 154-155.
36 Gökalp, Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak, s. 50–51.

açık olarak vurgulandığı günümüzde; Gökalp’in ortaya koyduğu ulus ta-
nımlamasının geçerliği daha iyi anlaşılır olmaktadır.
Ziya Gökalp’in, ulus olmanın gereklerinden biri olarak belirttiği din birli-
ği ile dindaşlığa dayanan birlik birbirinden farklıdır ve zaten Gökalp; ‘üm-
met’ olarak tanımlanan dindaşlık birlikteliğine de karşıdır.37 Ona göre; din,
birbirinden farklı coğrafyalarda, farklı kültür dünyalarında ve değişik top-
lumlarda aynı olabilir; ancak, millet olmak için din birlikteliğinden başka
kültür ve dil birliği de gerekmektedir ki; kültür birlikteliği için ortak toplum-
sal deneyimler, paylaşımlar, duyuş ve düşünüşlere ihtiyaç vardır.
Bu çerçevede; din dilinin de Türkçeleşmesi gerektiğini savunan Gökalp-
’in bu yaklaşımı, Cumhuriyet’in kuruluşunu takip eden ilk onlu yıllarda bir
dönem yaşama da geçmiştir. Merkezi bir din hizmetleri idaresinin kurulma-
sında (Diyanet İşleri Başkanlığı) olduğu gibi, birçok Cumhuriyet kurumu-
nun yanı sıra, siyasal, kültürel ve dinsel uygulamaların ortaya çıkışında da
yine Gökalp’in etkilerinin olduğu muhakkaktır.38
Buradan hareketle, ikinci meclise de seçilen Ziya Gökalp ile Atatürk ara-
sında bir ilişki yakınlığı olmasa bile; düşünsel paralelliklerin ve paylaşımla-
rın olduğu açıktır. Zira hastalığının ilerlemesi üzerine, masrafları Devlet ta-
rafından karşılanmak üzere yurt dışında tedavi olmasını öneren Atatürk-
’ten; tedavi masraflarını değil, kendisinden sonra ailesine yardım edilmesini
isteyen Gökalp’in bu isteği, Atatürk’ün önerisi üzerine Meclis tarafından çı-
karılan bir kanunla yerine getirilmiştir.39
Yoğun bir şekilde kültür milliyetçiliği vurgusu yapan Gökalp, etnik milli-
yetçiliğe/ırkçılığa karşı bir düşünce yapısına sahip olmuştur. Ona göre, top-
lumların karakterleri kalıtımsal değil, kültür ve eğitim yoluyla şekillenmek-
tedir. Gökalp’in ırkçılığa karşı oluşu, düşünsel ve sosyal gerçeklikle bir iç
içeliğe sahiptir.40 Gökalp bu yargıya, toplumların, özellikle Türk toplumu-
nun yapısını ve sosyal gerçekliklerini değerlendirerek varmıştır.
Ziya Gökalp’in Cumhuriyet ve demokrasi düşüncelerinde de bir değişme
süreci söz konusudur. Padişah aleyhine yürüttüğü söylemlerini meşrutiyetin
ilanıyla birlikte askıya alan Gökalp, savaş dönemlerinde de vatan ve dinin
selameti için Halife Sultana dualarda bulunmuştur.41 Bununla birlikte Gö-
kalp, hiçbir zaman özgürlükçü ve halkçı tutumundan vazgeçmemiştir. Onun
hemen her yazı ve şiirinin ana teması vatan, ulus, hürriyet, Ulusun eğitimi
ve uyanışı üzerine olmuştur.
Bir Türk Düşünürü Olarak Ziya Gökalp: Hayatı, Kişiliği ve Düşünce Yapısı
37 Heyd, a.g.e., s. 54.
38 www.bilimarastirmavakfi.org/html2/yayinlar/cumhuriyetcilik.html, (12.11.2006).
39 Heyd, a.g.e., s. 27.
40 Heyd, a.g.e., s. 53-54.
41 Heyd, a.g.e., s. 140.

Ziya Gökalp düşüncesinde, Türkçülük ayrı bir yere sahiptir. Zira, Gö-
kalp’in çalışmaları hep Türk toplumunun geçmişi, günü (kendi dönemi) ve
geleceği ile Türk dili ve Türk kültürü üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu duygu ve
düşüncelerle O, bilimsel, ahlaki, kültürel ve felsefi bir Türkçülük anlayışı
ortaya koymuştur.42
Gökalp’in 1908 yılından sonra Türk Milliyetçileri arasına katılması ile
ulusçuluk bir sistem haline gelmiştir. 18 yıl Türk toplumunun sosyal ve kül-
türel yapısı üzerine çalışan Gökalp, bu birikimini Genç kalemler dergisinde,
özellikle de ‘Turan’ şiiri ile dile getirmiştir. Bilimsel bir Türkçülük ortaya
koyan Gökalp, Türkçülüğün Esasları’nda Türkçülüğü “Türkçülük, Türk mil-
letini yükseltmektir” diye tarif etmiştir.43 Ona göre Türkçülüğün yakın ve
uzak olmak üzere iki hedefi vardır. Yakını ‘Oğuz ya da Türkmen Birliği’;
uzağı ise ‘Turan’dır.44 Türkçülüğünün ülküsünü de ‘Türkiyecilik’, ’Oğuzcu-
luk ya da Türkmencilik’ ve ‘Turancılık’ olarak üç ana bölüme ayıran Gökalp,
Cumhuriyetin ilanından sonra son ikisinden vazgeçmiş ve ülkünün ‘Türki-
yecilik’ olduğunu belirtmiştir. Türk toplumu için uygun gördüğü Türkçülük
ise toplumsal Türkçülük olmuştur. Onun Türkçülüğünde, halka doğru git-
mek ayrı bir öneme sahiptir. Halka hem ondan hars almak hem de medeni-
yet götürmek için gidilir.45
Medeniyet–hars ayrımı onun en dikkat çekici görüşlerinden birini oluş-
turur. Hars, yani kültür, ona göre milli; medeniyet, yani; uygarlık ise evren-
seldir. Uygarlığın kültürden sonra ve onun eseri olduğunu savunan Gökalp,
Türkçülüğün Esasları’nda kültürü oluşturan unsurları sekiz bölümde incele-
miştir. Bunlar; dilde, estetikte, ahlakta, hukukta, dinde, ekonomide, siya-
sette ve felsefede Türkçülüktür.46
Sonuç olarak, Ziya Gökalp, Türk düşünce, kültür ve siyaset tarihinin önem-
li simalarından biridir. İmparatorluk sürecinden Ulus-Devlete geçiş döne-
minde yaşayan Gökalp’in, karşılaşılan sorunlar ve bunalımların da etkisiyle
Türk toplumu ve Türk kültürü üzerine ortaya koymuş olduğu sosyolojik,
kültürel ve siyasal teori ve değerlendirmeler bugün bile gerçekliğini devam
ettirmektedir. Zira Gökalp’in birçok siyasal, dinsel ve kültürel düşünce ve
önerileri yeni kurulan Cumhuriyet ile birlikte yaşama geçme olanağı bul-
muştur. Gökalp’in bu toplumsal yaklaşımları üzerinde Batılı algıların da et-
kili olduğu muhakkaktır.
42 Ali Nüzhet, a.g.e., s. 120, 134.
43 Gökalp, Türkçülüğün Esasları, s. 16.
44 Tuncay, a.g.e., s. 89.
45 Gökalp, Türkçülüğün Esasları, s. 41-42; Ali Nüzhet, a.g.e., s. 134.
46 Gökalp, Türkçülüğün Esasları, s. 113–188.

Ziyaret -> Toplam : 125,34 M - Bugn : 101252

ulkucudunya@ulkucudunya.com