Mondros Müterakesi’ni Müteakip, İşgallere Karşı Marmara Ahalisinin Tepkisi
Hasan Ali POLAT 01 Ocak 1970
Özet
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasını müteakip İtilaf Devletleri Anadolu’yu işgale başlamışlardır.
Osmanlı Devleti’nin başkenti dâhil hemen hemen her yer ve her kurum işgale maruz kalmıştır. İtilaf Devletleri
yetkilileri işgal girişimlerinde bulunurken Türk halkına da türlü eziyetlerde bulunmuşlardır. İşgallerle birlikte
Osmanlı’yı tamamen ortadan kaldırma hesabı yapmışlardır. Fakat işgale maruz kalan bölgelerdeki halk,
işgallerin haksızlığını her fırsatta dile getirmiştir. Pek çok yerde protesto mitingleri tertip edilmiştir. İtilaf
Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları çekilmiştir. Nihayetinde, İtilaf Devletleri’nin gerçekleştirdiği
işgaller ve işgal dönemindeki kötü muameleleri, halkı Millî Mücadele Hareketi’ne daha da yaklaştırmıştır.
Giriş
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılmış ve yenilgiyi müteakip 30
Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi’ni imzalamak suretiyle “büyük savaş”tan çekilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin mütareke şartlarını kabulüyle birlikte İtilaf Devletleri de, “Osmanlı Coğrafyası”
üzerindeki planlarını uygulamaya koyabilmek için Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak
Anadolu’yu işgale başlamışlardır. İtilaf Devletleri’nin giriştikleri bu işgal hareketlerinde en büyük
dayanak noktalarını Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesi oluşturmuştur. Bu madde ile İtilaf Devletleri,
güvenliklerini tehdit eden herhangi bir stratejik noktayı ele geçirme hakkına sahip olmuşlardır1. İçeriği
kapalı olan ve yukarıda anılan 7. madde ile İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı esnasında imzaladıkları
gizli antlaşmaların uygulamaya konulmasına zemin hazırlamak istemişlerdir. Bu maddenin mütareke
hükümleri içerisinde yer almasındaki en mühim maksat; mütarekeden sonra, önceden imza edilmiş olan
* Selçuk Üniversitesi, Beyşehir Ali Akkanat Meslek Yüksekokulu, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Okutmanı.
(polathasanali@hotmail.com)
1 BOA, HSD, AFT, 6/74; Türk İstiklal Harbi I Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Üçüncü Basım, Genelkurmay Yayınları,
Ankara, 1999, s. 47; Lütfi Simavi, Osmanlı Sarayı’nın Son Günleri, Hürriyet Yayınları, İstanbul(?), s. 421.
gizli antlaşmalar doğrultusunda Anadolu’da yapacakları işgallere hukukî zemin hazırlamaktır2. Yine,
imzalanan bu mütareke ile Boğazların yönetiminin İtilaf Devletleri kontrolüne bırakılması ve Osmanlı
ordusunun hudut muhafazası ve iç asayişin temin edilmesi için gerekli olan asker dışında terhis
edilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca İtilaf Devletleri ve Ermenilere mensup harp esirlerinin serbest
bırakılması da Osmanlı Devleti’nden istenmiştir3.
A. İtilaf Devletleri’nin İşgalleri ve İşgal Sırasındaki Tutumları
İtilaf Devletleri, imza ettikleri Mondros Mütarekesi’ni derhal uygulama safhasına geçirmişler ve
ilk olarak 6–12 Kasım 1918’de Çanakkale Boğazı’nın istihkâmlarını ele geçirmişlerdir. 13 Kasım’da
ise birkaç Yunan zırhlısı ile birlikte İtilaf Devletleri donanmaları İstanbul’a gelmişlerdir4. Bu durum
Osmanlı Devleti’nin paylaşılmak/parçalanmak istendiğinin açık bir göstergesidir. Nitekim İtilaf
Devletleri donanmalarının İstanbul’a gelmesinden iki gün önce, bir İngiliz diplomatı olan D. G.
Hogart: “Bundan sonraki Osmanlı Devleti, Bursa Hükümet merkezi olmak üzere bütün Anadolu’yu
içine almalıdır. Belki yabancı topraklarda kalan küçük bir kısımla beraber İzmir ve Avrupalıların
himayesine girmesi uygun olan altı vilayet bu hududun haricinde kalır.” demişti5. Buna uygun olarak
İtilaf Devletleri, 15 Kasım’da İstanbul Boğazı’nı işgal altına almak için çalışmalara başladılar. 8
Aralık’ta askerî bir yönetim oluşturmak suretiyle liman, tramvay, jandarma ve polis hizmetlerini sıkı
bir denetim altına aldılar6. İtilaf Devletleri giriştikleri bu işgal hareketlerini Mondros Mütarekesi’nin 1
ve 7. maddesinin uygulamaya konulması olarak tanımlamaya çalışmışlardır. Mütareke hükümlerinin
uygulamaya konulması olarak gösterdikleri işgal hareketleri de her geçen gün artırarak devam
ettirmişlerdir. Mütareke’nin 6. maddesine dayanarak küçük gemiler haricindeki tüm savaş gemilerini
Haliç’te gözaltına almışlardır. İtilaf Devletleri, 17 Ocak 1919 tarihinde Osmanlı zabıta teşkilatını da
kontrolleri altına almışlar ve bu suretle kıyı ve limanların denetimlerini ellerine geçirmeyi
başarmışlardır7. 15 Ocak 1919’da Haydarpaşa İstasyonu İngilizler, Sirkeci’deki Şark Demir Yolları
Müdürlüğü de Fransızlar tarafından işgal edilmiştir8. Ayrıca yine Mütareke hükümleri uyarınca
Osmanlı Devleti’nin tüm ordusu terhis edilirken İtilaf Devletleri özellikle de İngilizler: “Trakya’dan
Kafkasya’ya kadar Türkiye’nin her yerine Türk ordusunun terhis ve silahtan arınmasını gözlem altında
bulundurmak için kontrol subayları” yerleştirmişlerdir9. Oysa Mondros Mütarekesi imzalanırken
İngiltere adına imzayı atan Amiral Calthorpe, Rauf Bey’e, İtilaf Devletleri’nin İstanbul’da askerî
varlıklarının olmayacağı noktasında sözlü olarak garanti vermişti10. Rauf Bey de, Amiral Calthorpe’un
verdiği söze ve Mütareke hükümlerine güvenerek Yenigün gazetesi muhabirine: “Mütareke’yi akde
memur olarak İstanbul’dan hareket eder iken bu günkü gibi iftihar ve sevinç ile avdet edeceğimi
tasavvur etmiyordum. İngiliz Mütareke murahhaslarının bize karşı hüsnü kabul ümidin fevkinde
olmuştur. Müzakeratımız gayet samimi ve son derece açık bir lisanla cereyan etmiş ve su-i tefehhümü
mucip olacak hiçbir hal ve harekete meydan verilmemiştir. Akdeylediğimiz Mütareke neticesinde
devletimizin istiklali saltanatımızın hukuku tamamen kurtarılmıştır11.” yönünde bir beyanat vermişti.
Fakat İngiltere, Amiral Calthorpe’un vermiş olduğu bu “sözlü garanti”yi dikkate almamıştır. İtilaf
2 İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ne yönelik paylaşım projeleri için bk. Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, C III,
Kısım IV, Üçüncü Basım, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991, s.1-39; Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya
Kadar, C I, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1991, s. 151–163; Mevlüt Çelebi, Millî Mücadele Döneminde Türk-İtalyan
İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2002, s. 25.
3 BOA, HSD, AFT, 6/74; Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, s. 47; Lütfi Simavi, Osmanlı Sarayı, s. 420–421.
4 Yenigün, 14 Teşrin-i Sani 1334/14 Kasım 1919, Nu.: 71; Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, s.115–116; Celal BAYAR, Ben de
Yazdım –Millî Mücadele’ye Giriş-, C. 5, Sabah Kitapları, İstanbul, 1997, s.1; “22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan ve 4 Yunan
savaş gemisinden kurulu bu donanma 13 Kasım 1918’de Marmara’ya girerek Dolmabahçe önünde demirledi”. bk. TANSEL,
Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. I, s. 54.
5 Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi Mondros’tan Mudanya’ya Kadar (30 Ekim 1918–11 Ekim 1922),
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989, s. 3.
6 Mehmet Temel, İşgal Yıllarında İstanbul’un Sosyal Durumu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1998, s. 4.
7 Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1973, s. 26–29.
8 Azmi Nihat Erman, “Millî Mücadele Döneminde Kocaeli Bölgesinde Çeteler”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 70, Kasım,
2002, s. 40.
9 Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, s. 178.
10 Bilge Criss, İşgal Altında İstanbul, İkinci Basım, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994, s. 13.
11 Yenigün, 2 Teşrin-i Sani 1334/2 Kasım 1918, Nu.: 59.
Devletleri’nin amaçlarından birisi de Türkleri Asya’ya hapsetmektir. İtilaf Devletleri, Avrupalı
Müslüman sömürgelerini tedirgin etmeden, kendilerine karşı bir muhalefet oluşmasını önleyecek bir
şekilde İstanbul’u Türklerin elinden almak istemekteydiler. Lord Curzon’un bu amaca yönelik Vatikan
Önerisi’ne göre: “İstanbul ve Boğazlar uluslararası statü altına alınacak ve Fransa ile İngiltere
beraberce, yönetimde egemen bir etkinliğe sahip olacaklar. Türk Hükümeti’nin yeni başkenti Küçük
Asya’da olacak, fakat Padişah bütün Müslümanların lideri olarak kalacak ve İstanbul İslam’ın
başkenti olarak kalmaya devam edecek12”ti. İtilaf Devletleri Türkleri İstanbul’dan atmak için 13 Kasım
1918’de fiilî olarak başlattıkları işgali 16 Mart 1920’de resmîleştirmişlerdir. İşgal kuvvetleri resmen
İstanbul’u işgal edince bir tebliğ yayınlamışlardır. Bu tebliğde: “1. İşgal geçicidir. 2. İtilaf
Devletleri’nin niyeti saltanat makamının nüfuzunu kırmak değil, aksine, Osmanlı idaresinde kalacak
olan memleketlerde o nüfuzu güçlendirmek ve sağlamlaştırmaktır. 3. İtilaf Devletleri’nin niyeti, yine
Türkleri İstanbul’dan mahrum etmemektir. Fakat Allah korusun, taşrada bir karışıklık veya katliamlar
ortaya çıkarsa, bu karar değiştirilebilir. 4. Bu nazik dönemde ister Müslüman ister gayrimüslim olsun,
herkesin görevi, kendi işine gücüne bakmak, güvenliğin sağlanmasına yardımcı olmak, Osmanlı
Devleti’nin yıkıntısından yeni bir Türkiye’nin kurulması için var olan son bir ümidi, çılgınlıklarıyla
mahvetmek isteyenlerin aldatıcı sözlerine kapılmamak ve hala saltanat merkezi olarak kalan
İstanbul’dan verilecek emirlere uymaktır13.” denilmektedir. İşgal kuvvetlerinin resmî tebliğinde
özellikle üçüncü madde dikkat çekmektedir. Belirtilmek istenen açıktır: Kuvâ-yı Milliye Hareketi,
İstanbul’un işgal edilmesinin tek sorumlusudur!
İşgal kuvvetleri İstanbul’a yerleştikten sonra çevreyi de kontrol altında tutmak istemişler ve bu
maksatla 48 parça harp gemisini İzmit körfezine göndermek suretiyle buradaki Türk deniz kuvvetlerini
etkisiz hale getirmişler, Yavuz kruvazörünü de gözaltına almışlardır14. Güvenliği tamamen
sağlayabilmek maksadıyla da 25 Haziran 1920 tarihinde İngiliz Deniz Kuvvetleri, Karamürsel’i işgal
etmiştir15. Ayrıca İngilizler, Arafiye ve Adapazarı’na kadar olan demiryolu hattının önemli noktalarına
kendi askerlerini yerleştirmişler ve demiryolu hattını da kontrolleri altına almışlardır16. İngilizler,
karaya asker çıkarmak suretiyle istasyon ve telgrafhaneyi de denetimleri altına aldılar17. Böylece Mart
1920 sonlarına gelindiğinde İzmit’te; tersane, telgrafhane, istasyon, iskele vb. yerler tamamen işgal
edilmişti18. İşgalin ciddiyetini göstermesi bakımından belirtmek gerekir ki İngilizler 16 Eylül’de
Derince’ye 2 tank, çok sayıda bomba, cephane ve asker çıkarıp 300 çadır kurmuşlardır19. İşgal
kuvvetlerinin komutanlarından izin alınmadığı müddetçe karadan ve denizden İzmit ile bağlantı
kurulamaz hale gelmiştir. Telgraflar parafe edilmedikçe, mektuplar okunup izin verilmedikçe
sahiplerine verilmiyordu20. Ayrıca önemli sanayi kuruluşları da tahrip edilip İtilaf Devletlerince kontrol
altına alınmıştır. Mesela 19 Haziran 1919’da İzmit Çuha Fabrikası İngilizler tarafından tahrip
edilmiştir21. Hereke’deki Fabrika-i Hümayun Müdürü Yusuf Agâh Bey de İngilizlerin beklentileri
doğrultusunda hareket etmediğinden dolayı görevinden alınmıştır22.
İşgal hareketleri Marmara Bölgesi’nin bütününde görülmektedir. 4 Kasım 1918’de Doğu
Trakya’ya bir Fransız alayı gelmiş, Uzunköprü-Sirkeci demiryolu hattını işgal etmiştir. Fransızlar Ocak
1919’da ise işletme hakkını kendilerinde saklı tutmak kaydıyla demiryolu hattının güvenliğinin
12 TİTE, Kutu No: 19, Gömlek No: 1, Belge Nu.: 1; Criss, İşgal Altında, s. 24.
13 Alemdar, 17 Mart 1336/17 Mart 1920, Nu: 455-2755; Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk (1919-1927), (hzl.: Zeynep Korkmaz),
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2005, s. 283–284; Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları,
İstanbul 2000, s. 346–347; Salâhi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
1995, s. 206–207; Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, C. 3, Emre Yayınları, İstanbul 1995, s. 1132–1134.
14 Yenigün, 15 Teşrin-i Sani 1334/15 Kasım 1918, Nu.: 72; Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, s.27; Yusuf Çam, Millî Mücadele’de
İzmit Sancağı, Yayınlanmış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara 1991, s. 43.
15 Agâh Yönsel-Şemsettin Arıkan, Karamürsel, (?), s.235.
16 Adnan Sofuoğlu, Millî Mücadele Dönemi’nde Kocaeli, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2006, s. 20.
17 Rifat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi, Türk Yolu Matbaası, İzmit, 1945, s.66–68; Avni Öztüre, İzmit Tarihi –Nikomedia
Yöresindeki Yeni Bulgularla-, Çeltüt Matbaası, İstanbul 1981, s.159–160.
18 Bünyamin Turan, İzmit Livası’nda Yunan Mezalimi (1920–1921), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 1996, s. 5.
19 BOA, DH-KMS, 53–3/36.
20 Öztüre, İzmit Tarihi, s.159–160.
21 Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, s.455.
22 BOA, DH-KMS, 61–2/9.
sağlanmasını Yunanlılara devretmişlerdir23. Yunanlılar 9 Ocak 1919’da Uzunköprü-Hadımköy
demiryolunu bir taburla işgal etmişlerdir. Bu işgal hadisesi Millî Mücadele öncesinin ilk Yunan
işgalidir24. Bu işgal hareketleri gün geçtikçe hızlanmış ve Batı Trakya 27 Mayıs 1920, Doğu Trakya ise
25 Temmuz 1920’de Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir25.
İtilaf Devletleri’nin işgallerde bölge halkına karşı davranışlarına baktığımızda İngiliz, Yunan ve
Fransızların, işgal ettikleri yerlerde yaşayan Türk halkına karşı davranışlarının çok sert olduğunu
görmekteyiz. Meselâ İstanbul’un işgali hadisesi Rum, Ermeni ve diğer azınlıkları sevindirmekle
beraber Türk halkını derinden sarsmıştır. Türk halkı işgallerin yanında kendilerine karşı kötü
muamelede bulunulmasından da ciddî manada rahatsızlık duymaktadır. Mesela işgal kuvvetlerince
desteklenen Rum ve Ermeniler trenlerde, vapurlarda birinci mevkilerde otururlar, birinci mevki bilet
alan Türk halkı ve Osmanlı zabitleri ise ayakta yolculuk ederlerdi. İşgal güçleri, Osmanlı askerlerini
hakir görmüşler ve rütbesi ne olursa olsun bir Osmanlı asker veya zabitinin İtilaf Devletleri askerlerine
yolda sokakta karşılaştıklarında selam vermelerini zorunlu kılmışlardır. İşgal kuvvetlerinin askerleri,
kendilerine selam vermeyen Türk subaylara hakaret etmişler ve bu hakaretlerle Türk subaylarını
psikolojik baskı altına alınmaya çalışmışlardır. Mesela bir Osmanlı albayı bir İtilaf teğmenine selam
vermediği gerekçesiyle teğmen tarafından tevkif ettirilmiş ve türlü hakaretlere maruz kalmıştır26. Rum
ve Ermenilere ise her noktada imtiyaz sağlanmıştır. Hıristiyan ahali başlarına fes yerine şapka giymeye
başlamışlardır. Çünkü şapka giyenler İtilaf kuvvetlerinin imtiyaz ve teveccühüne mazhar olacaklardı27.
Mütareke Dönemi’nde işgal kuvvetlerinden İngilizler ve Yunanlılar, Rum ve Ermeni azınlığı
Türk halkına tercih eder bir tutum içerisinde olmuşlardır. Kocaeli’yi işgal ettiklerinde geceleri evlerde
ışık yakılmasını yasaklamışlar ve ışık gördükleri evleri basıp hane halkını cezalandırmışlardır28. Ayrıca
işgal kuvvetlerine tercümanlık eden Rum ve Ermeniler, şahsî meseleleri ve Türklere karşı besledikleri
intikamcı duygular nedeniyle Türkler hakkında gerçek dışı iddialarda bulunmuşlar ve neticede birçok
Türk, bu gerçek dışı iddialar yüzünden İngilizler tarafından hapse attırılmıştır. İngilizler ve Fransızlar,
Türklere ait olan birçok konağa da el koymuşlardır. Silah arama bahanesiyle evlere girilmiş ve silah
bulunmadığı halde evde buldukları birçok değerli eşyayı da gasp etmişlerdir29. İşgal kuvvetleri küçük
bahanelerle Türkleri durmadan tevkif edip cezalandırıyorlar, bazen de işgal kuvvetleri merkezlerinde
fena halde dövüyorlardı30. Mesela İngilizler ve Yunanlılar, 9 Mart 1919 tarihinde Kemerburgaz’a bağlı
Pentehor köyünde Mehmet Ali Bey adında birisinin çiftliğini silah arama bahanesiyle basmışlar ve
Mehmet Ali Bey’i suçsuz yere tutuklamışlardır31. Ayrıca işgal kuvvetlerinden Yunanlılar, işgal ettikleri
yerlerde birçok Türk’ü katletmişlerdir. Yunanlılar, yerli Rum ve Ermenileri silahlandırıp çeteler
oluşturmak suretiyle bu katliam hareketlerini gerçekleştirmişlerdir. Yunanlılar bir bölgeyi işgal
ettiklerinde iki şekilde davranmışlardır: “1. Bütün Müslüman erkeklerini bir yere toplamaktadırlar.
Üstlerini arayarak üzerlerindeki değerli eşyaları gasp etmekte ve sonra hapse atmaktadırlar. 2.
Erkekleri hapsedilen Müslüman evlerine silah arama bahanesiyle önce Yunan askerleri girmektedir.
Evdeki değerli eşyaları alırlardı. Kızlara ve kadınlara tecavüz etmekten geri durmazlardı. Yaralama,
23 Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Millî Mücadele, C I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992, s. 145.
24 Sabahattin Selek, Millî Mücadele –Ulusal Kurtuluş Savaşı-, C.1, Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul 1970, s. 72.
25 Edip Başer, Mütareke’den Sonra İstanbul Hükümetleri ve Trakya Politikaları, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara, 2000, s. 41.
26 Şevket Rado, “Mütareke Günlerinde İstanbul”, Hayat Tarih Mecmuası, Yıl: 7, C. 1, S. 3, 1 Nisan 1971, s. 14; Criss, İşgal
Altında, s. 116; İstanbul’da Türkler ve gayrimüslim unsurlar arasında ayrımcılık yapılıyordu. İngiliz askerleri tramvaylara önden
binen, piyade kaldırımlarından yürümeyen Türklere bol bol para cezaları vermekteydiler. Tramvay ve demiryollarını gayri Türk
unsurlar istila etmişlerdi ve ellerinden geldiğince Türk yolculara güçlük çıkarıyorlardı. bk. Rahmi Apak, İstiklal Savaşı’nda
Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1990, s. 44.
27 Şevket Rado, “Mütareke Günlerinde İstanbul”, Hayat Tarih Mecmuası, Yıl: 7, C. 1, S. 4, 1 Mayıs 1971, s. 15.
28 Yüce, Kocaeli Tarih, s. 72–73.
29 Şevket Rado, “Mütareke Günlerinde İstanbul”, Hayat Tarih Mecmuası, Yıl: 7, C. 1, S. 4, 1 Mayıs 1971, s. 15–16; “Evler zorla
sahiplerinin elinden alınıyor, içeridekiler dışarıya atılıyordu”. bk. Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, Özgür
Yayınları, İstanbul, 2004, s.15.
30 Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, s. 15; “İngilizler bulundukları her bölgede kendi istekleri doğrultusunda hareket etmeyen
halka her türlü zulmü yapmaktan geri kalmamış ve onları çok büyük miktarlarda zarara uğratmışlardır (Atase Arşivi’ne ait bir
belgeye dayanarak)”. bk. Cengiz Dönmez, Millî Mücadele’ye Karşı Bir Cemiyet: İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1999, s. 49; Yine Yunanlılar da Türk halkını komite teşkil edecekler bahanesiyle tevkif
etmeye kalkmışlardır. bk. BOA, DH. EUM. AYŞ, 15/42.
31 BOA, DH-KMS, 49–2/10.
dayak, ırza geçme ve katletme Yunan askerlerinin sıkça başvurdukları yöntemlerdi32.” Bunun
yanında Yunanlılar ellerindeki değeri düşük olan kendi paraları Drahmi’yi de değerinden yükseğe
piyasaya sürmüşlerdir. Türk esnafı bu parayla ticaret yapmaya zorlanmış, bu yüzden de pek çok kişi
büyük zararlara uğramıştır33.
İşgal kuvvetleri 1921 Ekim’ine kadar kendi ihtiyaçları dairesinde Türk halkının mülklerine el
koymuşlardır. Burada da birçok karışıklık ortaya çıkmıştır. Mesela bir işgal kuvvetinin el koyduğu bir
mülke başka bir işgal kuvveti de el koymaya gelebiliyordu. İşgal kuvvetleri el konulan mülkler
hususunda sürekli ihtilâfa düştükleri için bir alt komisyon kurma ihtiyacı duydular. Nitekim oluşturulan
Müttefiklerarası Elkoyma Bürosu, 18 Kasım 1921’de bazı kararlar aldı. Buna göre: “1. İlke olarak
bütün elkoymalar Osmanlı uyruklularının mülkleriyle sınırlandırılmıştır. 2. 11 Kasım 1918
Mütarekesi’nden sonra milliyetini değiştiren Osmanlı uyrukluları elkoymadan muaf
tutulmayacaklardır. 3. Eğer bir mülkün sahibi Müttefik uyruklu ise ve bu mülk bir Osmanlı uyruklu
tarafından kiralanmış ise sahibinin rızası olmaksızın bu mülke elkonmayacaktır. 4. Eğer bir mülkün
kiracısı bir Müttefik uyrukluysa ve mülkün sahibi Osmanlı uyruklu birisiyse, bu mülke
elkonmayacaktır. 5. İster sahibi olsun ister kiracı, üç Müttefik devletin işgal kuvvetleri mensuplarının
barındıkları mülkler, Müttefiklerarası Elkoyma Bürosu’nun karar vermesi gereken acil askerî
ihtiyaçlar dışında elkoymadan muaf tutulacaklardır34.” Bu kararlara bakıldığında Türk unsurun
mülklerine elkonulması hususunda bir keyfîlik olduğu göze çarpmaktadır. Yani bu kararlar da
göstermektedir ki işgal kuvvetleri, Türk halkına ait herhangi bir mülke istedikleri zaman elkoyma
hakkına sahip olduklarını düşünmektedirler.
İtilaf Devletleri’nin Türk halkını nasıl değerlendirdiklerine baktığımızda birkaç basmakalıp
görüşe dayandıklarını görmekteyiz. İtilaf Devletleri’ne göre: “Türklere İslamî kadercilik hâkimdi,
Türkler geriydiler ve bütün Hıristiyanlara düşmanlık besliyorlardı.” İtilaf Devletleri’nin Türk halkına
bakışı hakkında Bilge Criss eserinde devamla şu bilgileri vermektedir: “Türklere karşı önyargı İngiliz
devlet görevlilerinin anılarına bile yansımaktaydı. İngiliz Dışişleri Bakanlığı’ndan Harold Nicholson
bunlardan birisiydi. Nicholson, Müttefiklerin Sevr Antlaşması’nı Türklere kabul ettirmekteki
başarısızlığını, otorite ve boyun eğdirme ilkelerini, Müttefiklerin yanlış uygulamalarına bağlıyordu:
“Merkez devletleri son derece uygar, dolayısıyla duyarlı düzenlerde iş görürken, bu bileşim (otorite ve
boyun eğdirme), kurbanların sinirsel bezginlikleri yüzünden 10 ile 20 yıl işe yarayabilirdi. Türkiye gibi
tamamıyla hayvansal bir organizmada sinirsel bir bezginlik meydana gelmedi; kurbanlar bir gece de
iyileştiler”. Yine Nicholson’a göre, İngiliz Başbakanı Lloyd George’un Yunan hayranlığı “Türklere, bu
insanlığın kanserine, bu yağmacı sürüye” nefretinden kaynaklanmaktaydı35.” Buradan açıkça
görülmektedir ki İtilaf Devletleri, Türkleri sadece düşman görmekle yetinmiyor, insanlığın kanseri,
yağmacı sürü vb. ifadelerle açıkça aşağılıyorlardı.
B. Marmara Ahalisinin İşgaller Karşısındaki Tepkisi
İtilaf Devletleri’nin Anadolu toprakları üzerinde gerçekleştirdikleri işgaller halk tarafından tepki
ile karşılanmış ve işgallerin önüne geçilmesi yönünde çareler düşünülmeye başlanmıştır. Mesela
İzmir’in işgal edileceği şayiasının yayılması üzerine 17–19 Mart 1919 tarihinde İzmir’de Müdafaa-i
Hukuk Kongresi toplanmış ve bu toplantıda Wilson Prensiplerinin dünya kamuoyuna vermiş olduğu
teminata dikkat çekilmiş, Türk topraklarının işgal edilemeyeceği belirtilmiş ve eğer işgal vaki olursa bu
duruma silahla karşı konulması kararlaştırılmıştır36. 15 Mayıs 1919’da İzmir işgal edilmiştir ve
İzmir’in işgal edilmesi hadisesi halk üzerinde büyük tesir uyandırmıştır. Ülkenin hemen hemen her
32 Turan, Yunan Mezalimi, s. 9.
33 Yüce, Kocaeli Tarihi, s. 76.
34 Milliyetini değiştiren ifadesinden “Osmanlı vatandaşlığından çıkma” anlaşılmalıdır. Criss, İşgal Altında, s. 116–117.
35 Criss, İşgal Altında, s. 16–17.
36 Asaf Gökbel, Millî Mücadele’de Aydın, Coşkun Matbaası, Aydın 1964, s.33–34; Ahmet Emin Yaman, “Anadolu’da Kongre
Kararlarında Silahlı Direniş Güçlerinin Malî Finansmanı ile İlgili Hükümler”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi
Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 1, Mayıs1988, s. 88.
tarafında mitingler düzenlenmek suretiyle İzmir’in işgali protesto edilmiştir. İşgal hareketi en evvel
İzmirliler tarafından tasvip edilmemiş ve işgal hadisesi vuku bulur bulmaz halk sokaklara dökülmüştür.
Gece Yahudi maşatlığında büyük bir miting yapılmıştır. Halk, polis dairesi kapılarına hücum etmiş
silah ve cephaneleri almıştır. İşgal protesto edilmiştir37. 24 Mayıs 1919’da İzmit’te Yunanlıların bu
işgalini protesto etmek için büyük bir miting yapılmış ve bu mitingde alınan kararlar İstanbul
Hükümeti’ne bildirilmiştir. Bu kararlarda İzmir’in işgali protesto edilmiş, gazeteler üzerindeki
sansürün kaldırılması ve Osmanlı Hükümeti’nin memleketin ahvali hakkında millete bilgi vermesi
istenmiştir. Ayrıca bu işgallerin milletin arzusu hilafına olduğu ve buna müsaade edilmeyeceğinin
Avrupalı devletlere bildirilmesi kararlaştırılmıştır38.
İzmir’in işgali hadisesi memleketin her yanında olduğu gibi Marmara Bölgesi’nde de tepki ile
karşılanmış ve birçok protesto mitingi düzenlenmiştir. 16 Mayıs 1919’da Bursa’da, İnegöl’de; 19
Mayıs 1919’da Babaeski’de onbinlerin katıldığı protesto mitingleri tertip edilmiştir39. 28 Kasım
1919’da İzmir’in işgalini protesto etmek için Balıkesir’de büyük bir miting yapılmıştır. Mitingin,
İzmir’e Doğru gazetesindeki “İzmirimiz İçin Miting” başlıklı ilanı şöyle idi: “Yarınki Cuma günü
namazdan sonra belediye önünde sevgili İzmirimiz için büyük bir miting yapılacaktır. Her
Müslüman’ın bütün işlerini terk ederek belediye önünde toplanması menafi-i vataniye namına
ehemmiyetle tavsiye olunur40.” Bu ilanla bütün ahali mitinge davet edilmiş ve 28 Kasım’da onbinlerin
katıldığı büyük bir protesto mitingi düzenlenmiştir. Bu mitingde konuşan Vehbi (Bolak) Bey, Wilson
Prensipleri’ne aykırı bir işgalle karşı karşıya olduklarını fakat Türk milletinin ölmediğini bu badireyi
de atlatacağını dile getirmiştir. Ayrıca Yunan Başbakanı Venizelos’un çiçeklerle karşılanmadığını,
artık Avrupa’dan adalet beklemenin yersiz olduğunu ve halkın çareyi silahlanmakta bulduğunu
bildirmiştir. Miting sonunda bir dizi karar alınmış ve bu kararlar İstanbul Hükümeti’ne ve İtilaf
Devletleri Mümessillerine gönderilmiştir41. İtilaf Devletleri Mümessilliklerine, Anadolu’nun hemen
hemen her vilayetinden yüzlerce protesto telgrafı çekilmiştir42. Mustafa Kemal Paşa da İzmir’in işgali
hususunda Sadaret’e gönderdiği bir telgrafta “Ne millet ne de ordu, mevcudiyete karşı yapılan bu
haksız tecavüzü hazm ve kabul etmeyecektir43.” diyerek tepkisini dile getirmiş ve gerektiğinde
mücadeleden kaçınılmayacağını vurgulamıştır.
İzmir’in işgali hadisesinde bir diğer büyük miting Edirne’de Sultan Selim mitingidir. Trakya-
Paşaeli Müdafaa Heyeti Osmaniyesi tarafından düzenlenen mitinge onbinlerce kişi katılmıştır.
Mitingde bir konuşma yapan Şeref Bey: “dünyada bir Türk yoktur ki daha dün kendisinden kopan bir
şerzeme-i bagiyenin mahkûmu olmayı kabul etsin. Bir Türk bilmiyorum ki al sancağına mukabil kartal
kanatları temaşasına tahammül eylesin. Tarihi hayal olmuş bir milletin idaresi altında nefes alacak bir
Türk tasavvur edilemez. Türk daha sözünü söylemedi, henüz intizardadır. Ey Türk… Yurtlarımızda
tesis-i beyanat edecek kuvvetler ancak mezarlarımız üzerinde kâşane-i mezalimini kurabilecektir44.”
diyerek bu milletin işgal hareketlerini asla benimsemeyeceğini ve buna karşı direneceğini belirtmiştir.
İzmir’in işgali memleketin her tarafında olduğu gibi İstanbul’da da geniş yankı uyandırdı. Halk birbiri
ardına protesto mitingleri düzenledi. 20 Mayıs 1919’da Üsküdar Doğancılar’da 30.000 civarında
kalabalık işgali protesto etti. Üniversite öğrencileri tarafından tertip edilen mitingde: “Yaşamak için
ölmeye yemin ettik, yalnız İstanbul değil, köylüler de ayakta45.” denilmiş ve işgale duyarsız
kalınmayacağı en açık dille ifade edilmiştir. 21 Mayıs’ta 3.000 kadar öğretmen üniversitede toplanarak
işgali protesto etmiş ve davalarında haklı olduklarını ispat edinceye kadar çarpışacaklarını ve şanlı bir
37 Kazım Özalp, Millî Mücadele 1918–1920, C I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1985, s. 6–7.
38 Adnan Sofuoğlu, Kuvâ-yı Milliye Dönemi’nde Kuzeybatı Anadolu (1919–1921), Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994, s. 37;
Çam, İzmit Sancağı, s. 42.
39 Marmara Bölgesi’ndeki İzmir’in işgali üzerine yapılan mitingler hakkında geniş bilgi için bk. Fahri Yetim, Millî Mücadele
Dönemi’nde Mitingler 1918–1920, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Eskişehir, 1994, s.62–74.
40 İzmir’e Doğru, 27 Teşrin-i Sani 1335/27 Kasım 1919, Nu.: 4.
41 İzmir’e Doğru, 27 Teşrin-i Sani 1335/27 Kasım 1919, Nu.: 4.
42 Alemdar, 24 Mayıs 1335/24 Mayıs 1919, Nu.: 152-1462, s.2.
43 Sonyel, Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. 1, s.60.
44 Zekai Güner, Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri (1 Aralık 1918–13 Mayıs 1920),
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1998, s.82–83.
45 Vakit, 21 Mayıs 1335/21 Mayıs 1919, Nu.: 562.
şekilde ölmeye hazır olduklarını beyan etmişlerdir
46. İstanbul’da işgallere yönelik protesto
mitinglerinden en büyüğü 23 Mayıs 1919’da yapılmıştır. Yaklaşık 300.000 Türk bu mitingde İzmir’in
işgalini protesto etmek için buluşmuştur. Bu mitingde: “Bayrağımıza, dedelerimizin namusuna ihanet
etmeyeceğiz47.” denilmiştir. 30 Mayıs 1919’da da yine Sultan Ahmet’te ve yaklaşık 100.000 kişinin
katıldığı bir miting daha yapılmış ve işgalci Yunanlılar protesto edilmiştir48. Bu ve benzeri mitingler ve
protestolar, halkın işgal hareketlerine boyun eğmeyeceğinin göstergesi, yeni bir Millî Mücadele
Hareketi’nin de doğuşunun muştusu olmuştur.
İstanbul’un resmî olarak işgalinden önce yukarıda da belirttiğimiz Vatikan Önerisi’nin
duyulması halk üzerinde geniş yankı uyandırdı. İtilaf Devletleri Yüksek Komiserlikleri’ne protesto
mektupları gönderildi. 13 Ocak 1920’de de Sultan Ahmet meydanında 150.000 civarında katılımla
gerçekleşen büyük bir miting düzenlendi. Mitingde İstanbul’un ebediyen Türk kalacağı ısrarla
vurgulandı49. Bu protesto mitinginden sonra İngiliz Yüksek Komiserliği’ne bir protesto mektubu
sunulmuştur. Amiral De Robeck’in 3 Şubat 1920’de Lord Curzon’a ilettiği ve önde gelen
İstanbulluların imzasını taşıyan mektupta şehrin işgal edilmek ve uluslararası kontrol altına alınmak
istenmesi şiddetle kınanmıştır. Eğer işgal vaki olursa sonucunda çıkacak hadiselerden İngilizlerin
sorumlu olacağı da tehditkâr bir üslupla ifade edilmiştir50.
16 Mart 1920’de İstanbul’un resmî olarak işgal edilmesi hadisesi Türk halkı tarafından derin bir
üzüntü ile karşılanmıştır. İşgal hadisesine ilk tepki Salih Paşa Hükümeti’nden gelmiştir. Nitekim
Hükümet, işgal günü yayınladığı protesto bildirisinde, işgali gerektirecek bir ortamın mevcut
olmadığını, Anadolu’daki bazı hadiselerin de Rumlar ve Ermenilerin Türk halkına saldırmaları
yüzünden vuku bulduğunu belirtmiştir51. Halk bu işgal hareketinden derin üzüntü duymuştur. Fakat
İstanbul’da, sıkı denetimler yüzünden protesto mitingleri yapılamamıştır. 18 Mart 1920’de Balıkesir’de
belediye önünde binlerce kişi toplanmış ve İstanbul’un, devletin merkezinin işgalini protesto
etmişlerdir. Bu protesto mitinginde Ali Rıza Bey, Hoca Tahsin Bey, Halil Bey ve Vasıf Bey halkı
işgallere karşı uyarmış ve işgali protesto etmişlerdir. Mitingde alınan kararlar İtilaf Devletleri
Mümessilliklerine ve diğer Avrupa devletlerinin sefaretlerine telgraflar çekilmek suretiyle
duyurulmuştur. Mitingde alınan kararlarda Wilson Prensipleri’ne dikkat çekilmiş ve işgalin haksız
olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca Mütareke hükümlerine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, dâhilî
ve haricî bütün tahriklere rağmen halkın mutlak bir sükûn içerisinde olduğu ifade edilmiş; fakat
İstanbul’un işgal edilmesinin kabul edilemez bir hadise olduğu açık bir lisanla beyan edilmiştir
52.
46 Vakit, 22 Mayıs 1335/22 Mayıs 1919, Nu.: 563; Fatih’te yapılan miting ve diğer protestolar hakkında bk. Adıvar, Türk’ün
Ateşle İmtihanı, s.33–40.
47 Alemdar, 24 Mayıs 1335/24 Mayıs 1919, Nu.: 152-1462; Vakit 24 Mayıs 1335/24 Mayıs 1919, Nu.: 565.
48 Alemdar, 31 Mayıs 1335/31 Mayıs 1919, Nu.: 159-1469, s.2; İstanbul mitingler ve protestolar hakkında tafsilatlı bilgi için, bk.
Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C 1, s. 245–253; Celal Bayar, Ben de Yazdım –Millî Mücadele’ye Giriş-, C. 6,
Sabah Kitapları, İstanbul, 1997, s.97–100.
49 İzmir’e Doğru, 17 Kanun-u Sani 1336/17 Ocak 1920, Nu.: 19, s.4; İfham, 14 Kanun-u Sani 1336/14 Ocak 1920, Nu.: 165.
50 Criss, İşgal Altında, s.24.
51 Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. 3, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1991, s.51.
52 Mitingde alınan kararlar şunlardır: “Hükümeti Osmaniye düvel-i galibe tarafından sulhu cihana ittihaz edilen Wilson
prensiplerinin ahkâm-ı sarihasına itimat ederek teslim-i silah etmiş ve Türk Milleti düvel-i galibe tarafından her mağlup millet
için kabul edilen esasat ve hukuk-u milliye dairesi dâhilinde sulha mazhar olacağını ümit etmekte bulunmuştu. Hâlbuki ilan edilen
bu desatir-i milliyeye muhalif olarak memleketimizde ihdas edilen haksız işgallere zamimeten beş asırdan beri Osmanlı
saltanatının pek muazzez payitahtı ve üç yüz elli milyon İslâm’ın mukaddes makarrı hilafeti olan İstanbul’un da cebren ve
bilmüsademe işgal edildiğini kemali teessürle istihbar ediyoruz. Birçok harici ve dâhili tazyiklere rağmen şimdiye kadar mutlak
bir sükûn ve asayiş içinde bulunan İstanbul’a vuku bulan bu son tecavüz, beşeriyetin asırlardan beri mücadele ettiği hürriyet,
hukuku düvel ve vatanperverlik gibi esasatı insaniye ve medeniyeye ve düveli galibe tarafından mükerreren ilan edilen desatiri
milliyeye ve sulhu cihana bir darbedir. Emanatı mukaddesei islamiyeye ve medeniyeti maziyemizin en muhteşem abidatı olan
mübarek camilerimizi sinesinde taşıyan ve makarrı hilafeti islamiye olan İstanbul’umuzun bu kadar haksız bir surette işgali
bilcümle âlemi islamda pek derin heyecanlar ve aksülameller meydana getirecektir. Bu hadisei feciaya Müslümanların kendi
mukaddesatı diniyelerini ve mevcudiyeti milliye ve asırlardan beri sahibi bulundukları vatanlarını çiğnetmemek hususundaki
azmü imanlarına zerre kadar tesir icra etmeyecektir. Milleti islamiye tamamıyla istihkarı hayat ederek bu gibi tecavüzleri
reddetmeğe katiyen karar vermiştir. Yalnız fazileti insaniye için pek çirkin bir leke olan bu gibi tecavüzler medeni milletleri ağır
bir mesuliyeti tarihiyeye ve maneviyeye mahkûm edecektir. Binaenaleyh bu gün Balıkesir’de belediye önünde toplanan binlerce
halk Avrupa âlemi medeniyetinin sımahı insaniyetine maruzatı salifeye iblağ eder ve bu şayanı teessüf tecavüzün tamir edilerek
âlemi islamın izzeti nefsine ve hissiyatı diniyesine ve Türk Milleti’nin hukuku milliyesine riayet edileceğini ümit eder”. Bk.Özalp,
Millî Mücadele, C. I, s. 105–106; İzmir’e Doğru, 19 Mart 1336/19 Mart 1920, Nu.: 44, s.2.
İstanbul’un işgali hadisesi Mustafa Kemal Paşa tarafından da dikkatle takip edilen bir gelişme
olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Heyet-i Temsiliyesi adına İstanbul’da İngiliz, Fransız, İtalyan siyasî temsilcilerine, Amerikan siyasî
temsilcisine, tarafsız devletler dışişleri bakanlıklarına ve Fransa, İngiltere ve İtalyan Millet
Meclislerine bir protesto metni göndermiştir. Mustafa Kemal Paşa tarafından yapılan protestoda
şunlara değinilmiştir: “Millî varlığımızı temsil eden Meclis-i Mebusan da dâhil olmak üzere,
İstanbul’da bütün resmî daireler, İtilaf Devletleri’nin askerî kuvvetleri tarafından resmen ve zorla
işgal edilmiş ve millî dava uğrunda çalışan birçok vatansever kimsenin de tutuklanmasına teşebbüs
edilmiştir. Osmanlı milletinin siyasî hâkimiyet ve hürriyetine indirilen bu son darbe, ne pahasına
olursa olsun hayatını ve varlığını savunmaya azmetmiş olan biz Osmanlılardan çok, yirminci yüzyıl
medeniyet ve insanlığının kutsal saydığı bütün esaslara, hürriyet, milliyet, vatan duyguları gibi bu
günkü insan toplumlarının temelinde yatan bütün ilkelere ve insanlığın bu ilkeleri meydana getiren
ortak vicdanına indirilmiş demektir. Biz, haklarımızı ve bağımsızlığımızı savunmak için giriştiğimiz
mücadelenin kutsallığına ve hiçbir kuvvetin bir milleti yaşama hakkından mahrum edemeyeceğine
inanıyoruz. Tarihin bu güne kadar kaydetmediği bir suikast olan ve Wilson Prensipleri’ne dayanan bir
Ateşkes Antlaşması’nın, milleti savunma imkânlarından yoksun bırakmış olmasından doğan bir hileye
de dayanmış olması bakımından ilgili milletlerin şeref ve haysiyetleriyle de bağdaşmayan bu hareketin
ne demek olduğunun takdirini, resmî Avrupa ve Amerika’nın değil, bilim kültür ve medeniyet Avrupa ve
Amerika’sının vicdanına bırakmakla yetinir ve bu olaydan doğacak büyük tarihî sorumluluğa, son
olarak bir kez daha dünyanın dikkatini çekeriz. Davamızın haklılık ve kutsallığı, bu güç zamanlarda,
Tanrı’dan sonra en büyük yardımcımızdır53.” İstanbul’un işgali bütün memlekette millî bir galeyanın
hâsıl olmasına sebebiyet vermiştir. Mesela Edirneliler, İstanbul’un işgalini şiddetle reddettiklerine dair
sert bir nota vermişlerdir. Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesine de silahla karşılık
vereceklerini bildirmişlerdir54. Yine Birinci Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey bir beyanname
neşrederek devlet, milletvekillerinin itimadını almış bir kabine tarafından idare-i hükümet edilmedikçe
Edirne’deki mülki ve askerî makamların istiklal harekâtını muhafaza ve gaye-i millî yolunda hareket
edeceğini bildirmiştir55. Ayrıca Cafer Tayyar Bey askerî birliklere gönderdiği bir emirle de sıkıyönetim
uygulanmasını ve eldeki silah ve cephane oranında seferberlik ilan edilmesini de kapsayan bir dizi
tedbirler uygulanmasını istemiştir56.
İtilaf Devletleri, Marmara Bölgesi’nde işgal ettikleri yerlerde Türk halkına kötü muamelede
bulunmuşlardır. Bunun yanında Mütareke hükümlerine aykırı olarak işgal hareketlerinin günden güne
bölgeye tamamen yayılması üzerine, halk da, işgallerin önüne geçmek için silahlı mücadelenin
gerekliliği fikrini daha baskın hale getirmiştir. Bu işgaller ve işgallerde takınılan tavırlar, halkın –
özellikle de kararsızların-, Anadolu’da başlayan Millî Mücadele Hareketi’ne daha da sıcak bakmasını
ve bu hareketin yanında saf tutmasını hızlandırmıştır. Özellikle İzmir ve İstanbul’un işgalinin halk
üzerinde büyük etkisi olmuş ve halk direnişe geçmenin gerekliği olduğu fikri etrafında kenetlenmiş ve
Millî Mücadele Hareketi’nin yanında yer almaya başlamıştır. İtilaf Devletleri ise İstanbul’u işgal
etmekle Türk ahaliye adeta şunu ihtar etmişti: “Ey Türkler! İstiklalinizi ve vatanınızı şiddetle müdafaa
ediniz. Çünkü başka ümidiniz kalmamıştır. Hepiniz aleyhime dönünüz, çünkü hepinizin
aleyhindeyim57.” Ali Fuat Cebesoy, eserinde devamla şunları söylemektedir: “İstanbul’un işgal
edileceği haberi, mutedil ve müteredditlerin imanını takviyeye vesile olmuş ve her Türk’e kurtuluşun
yalnız kendi vasıtamızla, kendi kendimizi müdafaa etmekle kabil olabileceğini katiyetle ihtar etmişti.
İzmir’in işgali milleti nasıl onun düşmanları aleyhine harekete geçirmiş ise, İstanbul’un işgali de onu,
mukadderatını bizzat eline almaya mecbur etmişti58.”
Halkın Millî Mücadele taraftarı olmasını kolaylaştıran bir diğer neden de Rum ve Ermeni
çetelerinin Türklere uyguladıkları zulümlerdir. İngilizler ve Yunanlıların, Türklere karşı, siyasî emeller
53 Atatürk, Nutuk, s.285.
54 İzmir’e Doğru, 21 Mart 1336/21 Mart 1920, Nu.: 45, s.2.
55 İzmir’e Doğru, 26 Mart 1336/26 Mart 1920, Nu.: 47, s.2.
56 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 24, Vesika Nu.: 606.
57 Ali Fuat Cebesoy, Kuvâ-yı Milliye’nin İç Yüzü, Temel Yayınları, İstanbul, 2002, s.313.
58 Cebesoy, Kuva-yı Milliye’nin İç Yüzü, s.313; Nitekim İrade-i Milliye gazetesinde de Cebesoy’un yorumunun aynı verilmiş ve
“İstanbul’un işgalinin üzüntü ile beraber azm ve tesanüd-ü millîyi takviye” ettiği vurgulanmıştır. Bk. İrade-i Milliye, 22 Mart
1336/22 Mart 1920, Nu.: 32.
uğruna mücadele edecek Rum ve Ermeni çetelerinin oluşturulmasını teşvik etmeleri ve oluşturulan
çetelerin silah ve cephane ihtiyaçlarının karşılanması noktasında da ciddî manada yardımcı olmaları
Türkler tarafından nefretle karşılanmıştır. Ayrıca, İngilizler ve Yunanlıların desteğiyle hareket eden
Rum ve Ermeni çeteleri, Türk köylerini basıp yağma ve çapulculuk etmişler, memleketin asayişinin
bozulmasını sağlamak suretiyle de Mütareke hükümleri uyarınca işgale zemin hazırlanmasını
sağlamaya çalışmışlardır. Rum ve Ermeni çetelerinin tutum ve davranışları Türkleri harekete geçirmiş
ve karşı hamleler geliştirilmesi yönünde çalışmaların başlamasını sağlamıştır.
Sonuç
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte İtilaf Devletleri 1 ve 7. madde ve diğer
maddelere dayanarak Anadolu’yu işgal etmişlerdir. Marmara Bölgesi’nde de pek çok yer işgal
edilmiştir. İtilaf Devletleri işgal hareketlerine girişirken, Ermeni ve Rumlardan da istifade etme yoluna
gitmişlerdir: Rum ve Ermeniler çete faaliyetlerine girişmişler, kargaşa ortamı meydana getirmeye ve
böylelikle de Mondros Mütarekesi’nin yedinci maddesinin uygulamaya konulmasını sağlamaya
çalışmışlardır. Marmara Bölgesi’ndeki işgaller, bölge Rum ve Ermenilerini sevindirirken, Müslüman-
Türk halkı derin bir üzüntüye sevk etmiştir.
İtilaf Devletleri işgal ertesinde işgal ettikleri yerlerdeki Türk halka kötü muamelelerde
bulunmuşlardır. Keyfî olarak halkın mallarını gasp etmişlerdir. Rum ve Ermeni çeteleri bölgede
Müslüman-Türkleri katlederken bu duruma seyirci kalmayı yeğlemişlerdir. Osmanlı subay ve erlerini
hakir görmüşler, subayların İtilaf Devletleri erlerine selam durmalarını şart koşmuşlardır. Bütün bunlar
Türk halkının İtilaf Devletleri’ne olan nefretini arttırmıştır. İşgal girişimleri ve işgalcilerin muameleleri
halk tarafından şiddetle protesto edilmiştir. Balıkesir’de, İzmit’te, İstanbul’da, Edirne’de ve daha pek
çok yerde işgalleri protesto mitingleri düzenlenmiş ve mitingler sonunda işgal kuvvetlerine protesto
telgrafları gönderilmiştir. Nihayetinde İtilaf Devletleri’nin işgal girişimleri ve işgal sırasındaki kötü
davranışları halkın “direnişin gerekliliği” noktasındaki fikrini kuvvetlendirmiş ve Millî Mücadele
Hareketi’ne verilen desteğin de artmasına sebep olmuştur.
KAYNAKÇA
ADIVAR Halide Edip, Türk’ün Ateşle İmtihanı, Özgür Yayınları, İstanbul 2004.
Alemdar
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi (TİTE)
APAK Rahmi, İstiklal Savaşı’nda Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1990.
ATATÜRK Mustafa Kemal, Nutuk (1919-1927), Yayına Hazırlayan: Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
Ankara 2005.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)
BAŞER Edip, Mütareke’den Sonra İstanbul Hükümetleri ve Trakya Politikaları, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara 2000.
BAYAR Celal, Ben de Yazdım –Millî Mücadele’ye Giriş-, C 6, Sabah Kitapları, İstanbul 1997.
BAYAR Celal, Ben de Yazdım –Millî Mücadele’ye Giriş-, C 5, Sabah Kitapları, İstanbul 1997.
BAYUR Yusuf Hikmet, Türk İnkılâbı Tarihi, C.III, Kısım IV, Üçüncü Basım, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1991.
BELEN Fahri, Türk Kurtuluş Savaşı, Başbakanlık Basımevi, Ankara 1973.
BIYIKLIOĞLU Tevfik, Trakya’da Millî Mücadele, C.I, Üçüncü Basım, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992.
CEBESOY Ali Fuat, Kuvâ-yı Milliye’nin İç Yüzü, Temel Yayınları, İstanbul 2002.
CEBESOY Ali Fuat, Millî Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, İstanbul 2000.
CRİSS Bilge, İşgal Altında İstanbul, İkinci Basım, İletişim Yayınları, İstanbul 1994.
ÇAM Yusuf, Millî Mücadele’de İzmit Sancağı, Yayınlanmış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü,
Ankara 1991.
ÇELEBİ Mevlüt, Millî Mücadele Döneminde Türk-İtalyan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2002.
Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Asayiş Kalemi, (DH. EUM. AYŞ)
Dâhiliye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdüriyeti (DH-KMS)
DÖNMEZ Cengiz, Millî Mücadele’ye Karşı Bir Cemiyet: İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
Ankara 1999.
ERMAN Azmi Nihat, “Millî Mücadele Döneminde Kocaeli Bölgesinde Çeteler”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 70,
Kasım 2002, ss.39-44.
GÖKBEL Asaf, Millî Mücadele’de Aydın, Coşkun Matbaası, Aydın 1964.
GÜNER Zekai, Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri (1 Aralık 1918–13 Mayıs 1920),
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1998.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi
İfham
İrade-i Milliye
İzmir’e Doğru
JAESCHKE Gotthard, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi Mondros’tan Mudanya’ya Kadar (30 Ekim 1918–11 Ekim 1922),
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989.
KARABEKİR Kazım, İstiklal Harbimiz, C.3, Emre Yayınları, İstanbul 1995.
Lütfi Simavi Osmanlı Sarayı’nın Son Günleri, Hürriyet Yayınları, İstanbul (?).
ÖZALP Kazım, Millî Mücadele 1918–1920, C.I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1985.
ÖZTÜRE Avni, İzmit Tarihi –Nikomedia Yöresindeki Yeni Bulgularla-, Çeltüt Matbaası, İstanbul 1981.
RADOŞevket, “Mütareke Günlerinde İstanbul”, Hayat Tarih Mecmuası, Yıl: 7, C 1, Sayı: 3, 1 Nisan 1971, ss.12-17.
RADOŞevket, “Mütareke Günlerinde İstanbul”, Hayat Tarih Mecmuası, Yıl: 7, C 1, Sayı: 4, 1 Mayıs 1971, ss. 14-16.
Satın Alınan Evrak, Ali Fuat Türkgeldi Evrakı (HSD, AFT)
SELEK Sabahattin, Millî Mücadele –Ulusal Kurtuluş Savaşı-, C.1, Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul 1970.
SOFUOĞLU Adnan, Kuvâ-yı Milliye Dönemi’nde Kuzeybatı Anadolu (1919–1921), Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994.
SOFUOĞLU Adnan, Millî Mücadele Dönemi’nde Kocaeli, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2006.
SONYEL Salâhi R., Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.I, Üçüncü Basım, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995.
TANSEL Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C.3, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1991.
TANSEL Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C.I, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1991.
TEMEL Mehmet, İşgal Yıllarında İstanbul’un Sosyal Durumu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1998.
TURAN Bünyamin, İzmit Livası’nda Yunan Mezalimi (1920–1921), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 1996.
Türk İstiklal Harbi I Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Üçüncü Basım, Genelkurmay Yayınları, Ankara 1999.
Vakit
YAMAN, Ahmet Emin, “Anadolu’da Kongre Kararlarında Silahlı Direniş Güçlerinin Malî Finansmanı ile İlgili Hükümler”,
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 1, Mayıs 1988, ss. 83-96.
Yenigün
YETİM Fahri, Millî Mücadele Dönemi’nde Mitingler 1918–1920, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 1994.
YÖNSEL Agâh-Şemsettin Arıkan, Karamürsel, (?).
YÜCE Rifat, Kocaeli Tarih ve Rehberi, Türk Yolu Matbaası, İzmit 1945.