Atatürk laikliği İmam Maturidi'nin yoludur
21 Ağustos 2007
'Biz amelde Hanefi, itikatta Maturidiyiz', dedi Meclis'te Seyit Bey. Bu konuşmayı ona Atatürk yazdırdı. Atatürk'ün laikliği Hanefi ve Maturidi çizgidir. 'Dindar birey laik olabilir' anlayışıdır bu
K. Irak'a harekât Barzani'ye karşı yapılacak. Zira pankürdizmi savunmaya başladı. Barzani, 'Ben bir daha kimsenin Türkiye'ye saldırmasına imkân vermeyeceğim' diyene dek sürecek harekât
Kürtler kendi kaderini tayin hakkını kullandı. Birlikte verilen İstiklal Savaşı, Misak-ı Milli hakkın sonuna dek kullanıldığını gösterir. Bu hak tarihte bir kez kullanılır. İki kez değil
NEŞE DÜZEL
NEDEN? Gündüz Aktan
Seçimler çok yaklaştı. Miting meydanlarında, seçim bildirgelerinde partiler kendilerini anlatmaya çalışıyorlar. Bu arada kürsülerde yağlı urgan sallanması gibi pek övünülemeyecek sahneler de yaşıyoruz. Kamuoyu araştırmalarında barajı geçme ihtimali kuvvetle vurgulanan MHP'nin, böyle 'ip sallamanın', 'idam yarışı yapmanın' ötesinde toplumsal bir görüşünün ve kavradığı sosyolojik bir yapının olması gerekiyor. MHP'nin hangi siyasi projeleri temsil ettiğini, iktidarı paylaşması halinde neler yapacağını, halkın hangi siyasi taleplerine cevap verdiğini anlayabilmek için, bu partinin adayları arasındaki en üst düzey entelektüellerden ve emekli büyükelçilerden Gündüz Aktan'la konuştuk. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi 'ASAM'ın eski başkanı Aktan bize MHP'nin siyasi yönünü anlatırken, 'Atatürk laikliği' hakkında da çok ilginç açıklamalar yaptı.
Sütunu olan, okunan bir yazardınız. Neden politikaya girmeyi tercih ettiniz?
Köşede yazdıklarınızı, politikada söylüyorsunuz. Siyaset söylem
demektir. O söylem, daha sonra devletin karar mekanizması içerisinde fiiliyata döner. Devletin karar mekanizması içine girmek için yapılır siyaset.
MHP'nin iktidara geleceğini mi düşünüyorsunuz?
Bir şekilde iktidar olabilir. Önemli olan, fikirlerinize uygun bir örgüt vasıtasıyla iktidara gelmenizdir.
Sizi CHP'de göreceğimi sanıyordum. Niye MHP'yi tercih ettiniz?
Başlıca iki nedeni var. Birincisi laiklikle ilgili. İkincisi, MHP'nin piyasa ekonomisi ve küreselleşmeyle ilgili CHP gibi bir ideolojik sorunu yok. Mesela laiklik... CHP'nin laikliğinde derin bir içerik yok. CHP'nin laikliği din dışı bir laiklik gibi görünüyor. Oysa Atatürk'ün getirdiği Cumhuriyet'in laikliğinin din içeriği vardı. Bakın... Diyanet İşleri Başkanlığı Genelkurmay'la aynı zamanda kuruldu. Meclis'te tartışmaları yapılırken Adalet Bakanı Seyit Bey çok önemli bir konuşma yaptı. 'Biz amelde Hanefi, itikatta Maturidiyiz' dedi. Bir din âlimi olan Seyit Bey'in okuduğu bu metni baştan aşağı Atatürk yazdırdı. Atatürk'ün laikliğinin din içeriğini İmam Maturidi oluşturdu ama bu sonradan unutuldu. Bunda CHP'nin biraz da payı var.
Atatürk laikliği nedir?
Bugün 'Dindar insan laik olabilir mi' diye soruluyor. Evet, olabilir. Bunun en iyi örneğini Maturidi verdi. İmam Maturidi 850-950 yılları arasında Semerkant'ta yaşamış olağanüstü bir din adamıdır. Bir dehadır, Türktür. O, diyanetle siyasetin ayrılmasını savunan ilk kişi oldu ve 'Kuranı yaratan Allah'tır. Allah vahyi yarattı. Allah vahyi yarattı da aklı kim yarattı?' diyerek aklı savundu. Onun teolojisinde aklını kullanan ve aynı zamanda da inanan birey vardır. 'İyilik ve kötülük sizden gelir, kaderinizden gelmez' der. O, kadere inanmaz. Bu çok önemli. Çünkü eğer kaderiniz yoksa, siz sorumlu ve ahlaklı birey olursunuz. Zira esas olan sizin eylemlerinizdir. Maturidi bireyleşmeyi ortaya çıkardı. Ayrıca geçerliliğini kaybetmiş ayetler de...
Evet, o ayetlere ne oldu?
O ayetler, Maturidi'de akılla uygulamadan düşüyordu. Çok ileri bir çizgidir bu. Maturudi, toplumun din konusunda bireye baskı yapmasını da kabul etmez. Onun teolojisi tümüyle demokratik ve laik topluma uyar. Atatürk'ün laikliği işte bu Hanefi ve Maturidi çizgiydi. Dindar birey laik olabilir anlayışıdır bu. CHP ise henüz dindarlıkla laikliği bağdaştıramadı. CHP'nin din içeriksiz laikliğiyle, onun karşısına 'Milli Görüş' diye çıkan Selefi akım çatışıyor. Bu yeni Selefi akım, Maturidilikle taban tabana terstir. Onda dinle siyaset karışır. İslamın, devleti ele geçirerek yeniden bir atılım yapacağını düşünür. Demokrasiye de, laikliğe de uymaz bu akım. Temelinde ümmet kavramı yatar. MHP'deki 'millet, ulus-devlet' kavramlarıyla AKP'nin ümmet kavramı işte burada çatışıyor.
MHP, ordunun 27 Nisan muhtırası hakkında ne düşünüyor?
Ben 27 Nisan'ı destekleyen en ufak bir söz işitmedim MHP'den.
27 Nisan muhtırasını eleştiren, bir söz işittiniz mi peki?
Dolaylı olarak demokrasinin önemini vurgulayan birçok şey söylediler. Muhtıranın demokratik olmadığı anlamına gelen şeyler söylediler. Dikkatli bir eleştiri yapıldığını sanıyorum.
Geçenlerde, MHP Başkanı kürsüye idam ipiyle çıktı. Urganı elinde sallayarak konuştu. AKP'ye Apo'yu asması için bu ipi vereceğini söyledi. O mitingi izlediniz mi?
Televizyondan izledim.
MHP'nin bu idam yarışmasını, kürsülere idam ipleriyle çıkmasını olumlu buluyor musunuz?
Başbakan, MHP'ye 'Apo'yu niye idam etmedin? Sen ne biçim milliyetçisin' diye saldırdı. MHP de bu saldırı karşısında, 'Ben koalisyon hükümetinin ortağıydım. Sen dört buçuk yıldır oradasın. Sen as o zaman' dedi. Erdoğan bu saldırmayı yapmamış olsaydı böyle bir şeyle karşılaşmazdık.
Sizin entelektüel düzeyiniz ve geçmişiniz, idam iplerini kürsülerde sallayan düzeyle uyuşuyor mu?
Soru yanlış. Devlet Bahçeli'ninki bir jesttir. Tayyip Bey'in saldırısına verdiği cevaptan ibarettir. Yoksa ipi attığı zaman biri ipi kapıp ve koşup Öcalan'ı asacak değil. İroni var bunda.
Kendinizi bu anlayışın bir parçası olarak görüyor musunuz?
Başta söylediğim gibi MHP'nin çok önemli özelliklerinin bir parçası olarak görüyorum ben kendimi. Türk kimliği, Türkiye'nin tekil yapısı, din içerikli laiklik çok önemli. Ben bunlar olduğu için varım. Türkiye'nin önünde çok önemli konular var. Bu konuyu ayrıntının ayrıntısı olarak görüyorum.
Abdullah Öcalan'ın idamını mı?
Evet. Çünkü zaten bugün Öcalan idam edilemez ki. Ne Ceza Kanunu'nu değiştirerek, ne de 11'inci Protokol'u feshederek onu idam edebilirsiniz. Öcalan, davanın sonucunda idam edilmedi. O davanın sonucu, onun için bir müktesep haktır. Fiktif bir konu üzerinde konuşuluyor. Onun için ayrıntının ayrıntısı diyorum... Jestlere takılmamak lazım. Siz jesti estetik bulmayabilirsiniz. Ama sonuç olarak bu jest, 'İpi al, koş git, onu as' demek değil.
Peki MHP, AB üyeliği konusunda ne düşünüyor? İktidara gelirse AB ile ilişkilerimiz ne olacak?
Bizi AB'ye almaları için ortak iradeye ihtiyaç var. Ama bu konuda AB ikiye bölündü. Bir kısmı bizi istiyor, bir kısmı istemiyor. Bu durum devam ettiği sürece AB'ye giremezsiniz. Biz, AB'ye görünen bir gelecekte giremeyiz. Çünkü AB üyeliği herhangi bir dış politika konusu değil. Bu işi yapabilmek için toplumun ve devletin enerjisinin büyük kısmını ayırmak zorundayız. Karşıda büyük belirsizlik olduğu zaman enerjinizi ayıramazsınız.
MHP Türkiye'nin AB'ye girmesini istemiyor mu?
MHP'nin neyi yapıp yapmadığını 57'nci hükümette yaptıklarından çıkarabilirsiniz. AB yolunu o hükümet açtı. MHP, AB'ye girmek istemeseydi bunu yapmazdı. Ama şimdi durum değişti. Bizi AB'ye tam üye yapma niyetlerinin olmadığı kanısına vardı. Bu nedenle MHP, bir 'stratejik düşünme dönemi'ne ihtiyaç olduğunu düşünüyor. O dönemin sonunda girmek veya girmemek konusunda bir stratejik karar alacaksınız demektir bu. Eğer AB başkalarından talep etmediğini sizden talep etmeyi sürdürürse, AB'den Türkiye'ye tavrını revize etmesini istersiniz. Etmezse, oyalanmanın hiç âlemi yok, yollarınız ayrılır. Burada yapacağınız şudur. Bütün köprüleri atıp bir daha dönmemek mi, yoksa bir ara mekanizma kurdurup bütün ilişkileri 10-15 yıllığına askıya almak mı?
MHP Türkiye'yi AB üyesi yapmak istiyor mu gerçekten?
Eğer karşı taraf istemiyorsa istemiyor. AB'nin karar verici güçleri olan Almanya ve Fransa, Türkiye'yi istemediklerini söylüyorlar zaten.
Peki Amerika ile ilişkilerimizi nasıl götürecek MHP?
Türkiye ile Amerika'nın ilişkileri bir süredir bozulma sürecinde. Ve düzeleceğine dair bir emare de yok. İkisinin Irak'ın bütünlüğüyle ilgili politikaları arasında bağdaştırılması zor çelişkiler var. Bunu saklayamayız. Amerika, muhtemelen K. Irak'taki Kürt oluşumunun devletleşmesini istiyor. Ruşen Çakır'ın Vatan Gazetesi'nde açıkladığı CIA belgelerinin tümünü çıkardım. 1992'de yazılan CIA belgesi, 'Eğer K. Irak'ta bağımsız devlet oluşturma hareketi olursa, bu pankürdist hareketi güçlendirecektir ve komşu ülkelerden de toprak alınması yönüne gidecektir' diyor. Sanıyorum Amerika buna yönelmeye başladı. Yani K. Irak'ta devletleşmeyi ve hemen ardından gelecek pankürdist gelişmeyi sanki Amerika artık destekliyor. Türkiye basit bir terör sorunu yaşamıyor. Elinizden toprak almak için çarpışan bir PKK ve onun önünde bir DTP var. Türkiye'nin bölünmesine yönelik bir projeyle karşı karşıyayız.
Eğer konuşmanın başında söylediğiniz gibi 'siyaset bir söylem' ise, DTP'nin söyleminde 'ayrılma' diye bir şey yok. Aksine sürekli olarak ayrılmak istemediklerini söylüyorlar.
Onlar,Türkiye'de iki tane milli kimlik istiyorlar. Türk ve Kürt olarak iki unsura dayanan bir sistem istiyorlar. İki unsurlu sistemin uyduğu
rejim federasyondur. Konfederasyon ya da otonom bölge de olabilir bu.
K. Irak'ta bağımsız Kürt devleti kurulursa Türkiye bölünür mü?
Bölüneceğini CIA, raporunda söylüyor. 'Pankürdist hareket artık yayılır' diyor. Bence de Türkiye bölünür. Beş-10 yıllık bir süreçte bu olur.
MHP seçim bildirgesinde Amerika'yı 'stratejik işbirliği' yapacağı bir ülke olarak değerlendirmiş. Böyle mi görüyor Amerika'yı?
Şartlı olarak. Amerika'yla tehlikeli biçimde bozulan ilişkileri iyileştirmek için sorunu çözmek lazım. Çünkü K. Irak konusu, Türkiye'nin beka sorunudur. Eğer sorun çözülürse, stratejik ilişkiye geçebiliriz.
MHP, iktidara gelirse Kürt meselesine nasıl yaklaşacak? Kuzey Irak'a girerek bu meselenin çözümleneceğine inanıyor mu?
Kürt ayrılıkçılığını, bizimle birlikte yaşayan Kürt vatandaşlarımızla karıştırmamalıyız. Ben bireysel, kültürel hakları kabul ederim ama azınlık haklarını kabul etmem. Onun ötesine biz geçemeyiz. Zaten AB de kültürel haklarda hep 'birey' der. Kürt meselesi, PKK terörizmidir. Ayrılıkçı hareketin siyasi ve silahlı boyutudur. Bence K. Irak'a yapılacak bir harekât PKK'ya karşı yapılacak bir harekât değildir. Bu, Barzani'ye karşı yapılacak bir harekâttır. Çünkü Barzani pankürdizmi savunmaya başladı. Bize, 'PKK'yı ben engellemem. Onu sen siyasi olarak çözeceksin. PKK benim topraklarımı saldırı amaçlı kullanabilir' diyor. Barzani'nin bu politikasını değiştirmesi lazım. Barzani'ye karşı yapılacak bir
harekât sorunu halleder mi derseniz...
Halleder mi?
Sorunu belli oranda geriletir. Bu harekâttan sonra C4''leri, insanları Türkiye'ye o kadar kolay sokamazlar. Ceza göreceğini anlarlar. Zaten bazı şeyleri sorunu halletmek için yapmazsınız. Kendi tezinizi, gücünüzü, alanınızı daha genişletmek için yaparsınız. Bu harekât, amacına ulaşıncaya kadar gitmek zorundadır. Harekât, Barzani, 'Ben bir daha kimsenin size saldırmasına imkân vermeyeceğim' deyinceye kadar olacak. Benim karşımdaki Barzani'dir. Çünkü sınırın o tarafının sahibi odur. . Kandil'le uğraşmam bile ben.
Peki, davası yeni başlayan Hrant Dink'in cinayetiyle ilgili görüşünüz ne? Bu cinayeti kınıyor musunuz? Yoksa bu cinayeti kınayanları mı kınıyorsunuz?
Hayır. Hrant Dink benim Ermeni sorunuyla ilgili görüşlerimin tam tersini savunuyordu. Bir Ermeni olarak ne isterse savunur. Bundan dolayı bir insanın öldürülmüş olmasını asla kabul etmem. İkincisi, ifade özgürlüğü açısından da istediğini savunma hakkına sahiptir. Türkiye'nin tezlerinin hukuk vasıtasıyla korunmasına karşıyım.
Yani 'soykırım yapıldı' denilebilmeli mi Türkiye'de? Mesela bir Ermeni vatandaşımız 'Ermeni soykırımı yapıldı' diyebilmeli mi?
Gayet rahat diyebilir. Hiçbir sorun yok. Tabii söyleyebilir. Benim için önemli olan Batı dünyasının 'soykırım olmadı' ifadesini, soykırımı inkâr suçu olarak kabul etmesidir. Bu, kabul edilemez. Ben yurtdışında bu konuda 25 konferansa katıldım. Her seferinde hayati tehlike yaşadım. Hrant Dink'in ölümünü kınamak ve arkasındaki tüm sorumluları açığa çıkarmak hukuk devletinin bir gereğidir. Ama bunu savunan arkadaşlarımız, bizim yurtdışındaki ifade özgürlüğümüzü ve hayat hakkımızı savunmuyorlar.
MHP iktidara gelirse hayatımızda somut olarak ne değişecek?
Ben size mücadele öneriyorum. AB içinde mücadele, soykırım iddialarına karşı mücadele, Kıbrıs'ta mücadele, PKK'yla mücadele, K. Irak'ta pankürdizme karşı mücadele... Türkiye öyle bir duruma geldi ki, bu mücadeleleri yapmazsak çok mutsuz olacağız. MHP'yle bizi müzakere, pazarlık, mücadele bekliyor. Mesela Türkiye'nin Kıbrıs politikası hem devletin, hem de AKP'den önceki hükümetlerin politikasıydı. İlk defa bir hükümet bugüne dek devletin ve bütün hükümetlerin izlediği politikayı Kıbrıs'ta ve Güneydoğu'da değiştirdi. Bu politikalar tekrar eskiye dönecek. Çünkü başka çaresi yok. AKP, Kıbrıs'ta karşı tarafa her istediğini verdi. Ama Rum tarafı Annan Planı'nı reddettiği andan itibaren artık iki toplumlu tek bir federasyon çözüm olmaktan çıktı. Kıbrıs'ta
çözüm artık iki devletli, iki milletli çözümdür. MHP bu görüşü destekliyor.
Peki Güneydoğu'da hangi noktaya döneceksiniz?
MHP, önceki koalisyon hükümetinde, AB'ye uyum için dördüncü paketi kabul etti. Kürtçe öğrenimini ve televizyon yayınını kabul etti. Her iki hak da bireysel haktır, kültürel kimliğin kabulüdür. Ama Türkiye Cumhuriyeti, ulus-devlettir. Türk kimliği de, bu ulus-devletin kimliğidir. 'Laiklik' ve 'ulus-devlet yapısı' Cumhuriyet'in kurucu ilkeleridir. Cumhuriyetlerin, devletlerin başlangıç ilkeleri tartışma konusu yapılamaz. Eğer yaparsanız, başlangıç şartlarına geri dönersiniz. Ama Türk kimliği bugün birdenbire etnik kimlik haline getirildi. Eğer Türk kimliğini etnik kimlik haline getirirseniz Türkiye dağılır. Çünkü Türk kimliği de o zaman Kürt, Laz, Gürci, Çerkez kimliği gibi olur. Ulus-devletin, etnik niteliğin ötesinde o kavrayıcı olan kimliği kalmaz. O zaman bölünürüz.
Siz Kürtlere tekrar 'Siz Türksünüz' politikası uygulamaya mı başlayacaksınız?
Hayır, hayır... Millet olarak herkes Türktür. Ama etnik grup olarak isteyen istediğini söyler. Kürt, kendisine etnik olarak ben Kürdüm diyorsa, bunu diyebilmeli. Arap, Gürcü, Laz da diyebilmeli. Kürt, 'Ben Türküm, aynı zamanda Kürdüm' diyecek.
Türk de bir etnik kimlik. Türk ne diyecek? "Ben Türküm, aynı zamanda Türküm" mü diyecek?
O kadar. Türkiyelilik gibi uydurma şeyler olmayacak. Bu millet Türk milletidir. Ben Kürt milletiyim diyemez. Kürt halkı da diyemez. Çünkü o zaman kendi kaderini tayin hakkına sahip olur ki, Kürtler kendi kaderini tayin hakkını kullandılar. Erzurum Kongresi, Misak-ı Milli, birlikte yapılan İstiklal Savaşı bu hakkın sonuna kadar kullanıldığını gösterir. Bu hak tarihte bir defa kullanılır. İki defa kullanılmaz.