« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Kas

2011

SEVGİ SOYSAL’IN HİKÂYECİLİĞİ

Dr. Sefa YÜCE 01 Ocak 1970

Özet
Sevgi Soysal’ın hikâyeleri genel özellikleriyle değerlendirildiğinde“Tutkulu Perçem”den başlayarak farklı bir yapıyla karşılaşılır. Onun ilkhikâyeleri klasik vaka hikâyeleri değildir. Bu hikâyelerin temalarını,yalnızlık, can sıkıntısı ve bunalım oluşturmakla beraber ana tema kadındır.“Tutkulu Perçem”deki hikâyeler değişken bir iç dünyanın dışa yansımalarıolarak görülür. Soysal’ın ikinci hikâye kitabı “Tante Rosa” yapı ve kurgubakımından daha farklı bir eserdir. Kitap, klasik hikâye tarzında yazılmıştır.“Tutkulu Perçem”de olduğu gibi bu eserin kahramanı da kadındır.Hikâyeler, Tante Rosa’yla başlar, Tante Rosa’yla biter. Bu yönüylehikâyeler kronolojiktir. Yazarın üçüncü hikâye kitabı “Barış Adlı Çocuk”ise, “Tante Rosa”da olduğu gibi klasik vaka hikâyeleridir. Her tema birolaya dayanır. Olaylar, belirli bir zaman ve mekânda cereyan eder.Hikâyelerin dördü biyografik özellikler taşır. Çoğunluğu 12 Mart 1971’densonra yazılan bu hikâyeler, yazarın dünya görüşündeki değişimin biryansıması olarak görülebilir. Bu değişimin yönü “ben”den “biz”e,“birey”den “toplum”a doğrudur. Sevgi Soysal, üç hikâye kitabında da kadın kahramanların içdünyalarını, toplumla çatışmalarını, yaşadıkları sosyal buhran ve açmazlarını kendi bakış açısıyla anlatır.
Türk hikâyeciliğinde 1960 sonrası büyük bir değişim yaşanır. Bu değişiminen belirgin özelliklerinden biri hikâyecilerin eserlerinde yeni anlatım tekniklerinidenemeleridir. Türk hikâyeciliğindeki bu değişim ve arayışın öncülerinden biri deSevgi Soysal’dır. Onun ilk hikâye kitabı Tutkulu Perçem 1962 yılında yayımlanır.Tutkulu Perçem’deki hikâyeler, varoluşçuluk akımının etkisiyle yazılmıştır. Buhikâyelerde yalnızlık, sıkıntı, tedirginlik, bunalım, kaçış ve yabancılaşma en çokişlenen temalardır.Soysal, üniversite yıllarında Jean-Paul Sartre, Albert Camus ve Simone deBeauvoir gibi yazarları okur. Bu yazarlar, 1945-1955 yılları arasında edebiyatdünyasında çok etkili olurlar. Sanatçılarda, onlara öykünmek bir hastalık hâlinegelir. Bu anlayışın yansımaları 1950’den sonra Türk Edebiyatında da görülmeyebaşlar. Bu dönem, aynı zamanda Sevgi Soysal’ın öykü yazmaya başladığı yıllardır.Onun ilk öykülerindeki varoluşçu-nihilist etkilerin kaynağını buralarda aramakgerekir. Yazar o dönemin bunalım edebiyatından beslenir. Bu birikim ve etki onunTutkulu Perçem’deki hikâyelerine yansır (İdil, 1998: 25-29).Sevgi Soysal, ilk hikâye denemesini 20 Kasım 1961 yılında “Ne güzelsuçluyuz biz hepimiz.” adıyla “Değişim Dergisi”nde yayımlar. 1962 yılına kadar oniki sayı yayımlanan Değişim Dergisi, daha çok varoluşçuluk akımı üzerine yazılanyazılara yer verir. Yine o dönemde bu akımdan etkilenenlerden biri de öykücüErdal Öz’dür. O, Soysal’ın çevresinde en iyi anlaştığı isimlerden biridir. Soysal,yeni bir yazı yazdığında Türk Dil Kurumunda çalışan Erdal Öz’ün yanına gider.Öz, bu yazılanları “Biraz gerçeküstü boyutları olan birtakım duygusal izlenimler.”olarak nitelendirir (Doğan, 2003:62-66).
Atilla Özkırımlı, Tutkulu Perçem’le ilgili yaptığı değerlendirmede kitaptakiyazılara öykü demenin güç olduğundan bahsederek şunları söyler:“Yazarın kendisi de böyle bir belirtmeye gerek görmemiş. Kişininbireysel duygularının işlendiği, varoluşçuluğun ağır bastığı ve biçimkaygısının egemen olduğu metinler bunlar. Bunalım, anlamsızlık,tedirginlik, yalnızlık gibi belli bir dönemde Türk öykücülüğünde en çokrastlanan temalar oluşturuyor bu metinlerin özünü (Özkırımlı, 1977:7).Selim İleri, Tutkulu Perçem’in saçmaya varan bir bakış açısını içerdiğinibelirterek kitabı, öyküleme sorununa eğilmeyen bir yapıt olarak değerlendirir. Buaçıdan bakıldığında Selim İleri ile Özkırımlı’nın fikirlerinin örtüştüğü görülür:“Tutkulu Perçem, gerçekte bir dil ustalığını, çağrışımzenginliklerini, ‘saçma’ya varan bakış açısını içerir. Kişi benliğini sorguyaçekmektedir. Benlik, kişiyi yenip öne çıkmak istedikçe dilin gücüyleçağrışımların yaratacağı gülmece, onu alt eder; benlik, hiçlikleeşdeğerdedir böylelikle. (…) Bütün bu veriler, Tutkulu Perçem’de anlıkizlenimler, bireyselliğini kazanamamış kişisel duygular biçiminde ortayaçıkar.(…) Tutkulu Perçem öyküleme sorununa pek eğilmemiş bir yapıttır.Hatta anlatma, çoğu yerde yazarın duygulanmalarıyla ezilir, ufalanır(İleri, 1977:6).Mümtaz İdil ise, Tutkulu Perçem’deki hikâyeleri kısmen feministyaklaşımla ele alınan ezik kadın tipinin dünyaya başkaldırısı olarak nitelendirir(İdil, 1998: 31).Tutkulu Perçem’i değerlendirmeden önce onun dış ve iç yapısını oluşturanbütünlüğünü metin dil bilimin verilerine dayanarak ortaya koyacağız. Bilindiği gibimetin dil bilim, bir edebiyat eserine türü ve biçimi dışında üç temel yaklaşım içindebakmaktadır. Bunlardan ilki metnin derin iç yapısını oluşturan “küçük yapı”dır.Bununla en küçük anlamsal bütünlük ve bu bütünlüğün bağdaşıklık unsurlarıbelirlenmektedir. Daha sonra bu anlamsal bütünlüklerin birbiri ile tutarlılıklarıölçülmektedir. Biz küçük yapı unsurlarının tümünü bir bütün hâlinde sanatçının dilve anlatım tutumunu belirlemede kullanmaktayız. Burada metnin büyük yapısınıoluşturan unsurlar üzerinde duracağız. Özellikle metnin dış yapısını, olayların vekahramanların yer alış biçimlerini tutarlılık unsurları bakımından incelediğimizzaman, Sevgi Soysal’ın hikâyelerinin kendine özgü bir yapısal bütünlük taşıdığınısöylenebilir. Her yazarın ortaya koyduğu sanat eserinin kendine özgü bir yapısalbütünlüğü bulunmaktadır. Bu yapı bilgisinde olamayan bazı yazarların hazırşablonları sanat eserine uygulama sonucunda zaman zaman eksik veya haksızeleştirilerde bulunduklarını görmekteyiz.
TUTKULU PERÇEM HİKÂYESİNDE BÜYÜK YAPI(Macro Structure)Tutku, Yalnızlık, Sıkıntı, Bunalım, Güvensizlik, HiçlikKorku, Boşluk, Özlem, Nefret, Saçmalık, KaçışYabancılaşmaDuyarsızlar Ordusu ErkeklerKent, Kentlerin DoruklarıTutkulardan Kurtulma İsteğiKalabalıklarKentBozkırTanrısını ve Kocasını EskitmekÇocuksu Ruhla Savaş İstemek(II.Dünya Savaşı)Arkadaşını Öldürmek.Aynalara Yansımak, İnsanlarınBirbiriyle Savaşması.Umumhane ve CinsellikKirlenme.Meyhanede Aşkını BekleyenKadın.Tanrı Katından Güç İstemek.Değişime Direnmek, DeğişmekZorunda Kalmak.BEN ANLATIMLI KADIN
Metni oluşturan büyük yapı içinde üç temel unsur bulunmaktadır. Bu üçtemel unsur arasında geçişi ve bütünlüğü sağlayan nokta hikâyenin kahramanı olankadın ve onun ben anlatımı ile gelişen iç dünyasındaki yansımalarıdır. Tutkulu Perçem’de on üç hikâye yer almaktadır. Yazar, hikâyelerdekiolayları ve kahramanları kendi bakış açısını esas alarak farklı bir biçimdesunmaktadır. Ancak bir olay veya durumdan diğer bir olay veya duruma geçerkenmutlaka kendince mantıksal örgüsü olan tutarlılık unsurlarını kullanmaktadır.Yapısal bütünlüğü oluşturan unsur, olay örgüsü içinde ismi verilmemiş olan “ben”anlatımı ile bütün hikâyenin odak noktasını oluşturmuş olan kadın kahramanıdır.Kadın kahramanın düşünce dünyası ile yazarın düşünce dünyasının örtüşmesi,hikâyenin düşünce platformunda temel belirleyici tutarlılık unsuru olmaktadır.Soysal’ın Tutkulu Perçem’deki hikâyelerin ana teması tutku ve yalnızlığınortaya çıkardığı kaotik durumdur.Kitapta yer alan hikâyeleri “ben anlatımlı kadın” anlatır. Dünyaya vehayata onun gözünden bakılır. Bu kadın, yalnız, karamsar, sıkıntı ve bunalımiçindedir. Kalabalıklardan, kent yaşamının durağanlığından , “ölgün insan” ve“ölgün yaşam”dan hoşlanmaz. O, erkeklere kızgındır ve onlara güveni yoktur.Bulunduğu ortamdan hoşnut değildir. “Ben anlatımlı kadın” uzaklara, başkakentlere ve kırsala gitmek ister. Bir kaçış özlemi içindedir. Toplumun yerleşikdeğerlerine ve erkek egemenliğine baş kaldırır, tepki gösterir. Kadın, bütünüylehayatını sorgular. Ona göre “ben”in dışındaki her şey “öteki”dir.Kadın, “öteki”lerle sağlıklı iletişim kuramaz. Hep kendi başınadır. Yine deözgür bir birey olmak ister. Tutkularından kurtulmak için mücadele eder; fakat birtürlü bunu başaramaz. Kendiyle barışık değildir. Erkeklere tepki göstermesinerağmen onların dikkatini çekmeye çalışır. Bunda da başarılı olamaz. Kadınınpsikolojisi bozuktur, iç dünyasında gel-gitler yaşar. Yaşadığı mutsuz ortamdan birtürlü aydınlığa çıkış yolu bulamaz.“Tutkulu Perçem”deki kadın farklı mekânlarda gezer. Bu mekânlar,herhangi bir kent, kırsal kesim, bozkır, kentin dorukları veya parklarıdır. Kadın, bufarklı mekânlarda tutkularından kurtulmak için çabalar, fakat “ben anlatımlı kadın”yaşamını değiştirmede başarısız olur. Kadının gelecekle ilgili hiçbir beklentisiyoktur. Bu nedenle ümitsiz ve mutsuzdur. Hikâyeler, değişken bir iç dünyanın dışayansımaları olarak görülür. Ayrıca çağrışım ve bilinç akışı yöntemiyle yazıldığıizlenimi vermektedir. Biz yine de bu metinleri hikâye olarak değerlendirmeyeçalıştık. Yazar, bu hikâyelerde alışılmışın dışında yeni bir üslup oluşturmayı dener.Türk hikâyeciliğinde, bu anlatım tarzı 1960 sonrası yeni arayışların bir başlangıcıniteliğindedir.Soysal’ın, Tutkulu Perçem’den sonraki yazdığı hikâyelerin klasik hikâyeanlayışına yakın olduğunu söyleyebiliriz. Bunun ilk örneklerinden biri de TanteRosa’dır.
TANTE ROSA HİKÂYESİNDE BÜYÜK YAPI (MACRO STRUCTURE)Tante Rosa’nın At CambazıOlamamasıBabasının ÖlümüRosa’nın Rahibeler Okuluna GidişiTante Rosa’nın HayvanlarıHans’la Evlenmesiİkinci Dünya SavaşıTante Rosa’nın Aforoz EdilmesiEşini ve Çocuklarını Terk Edişiİkinci Dünya SavaşıKocasının Savaşa Gitmesi veÖlmesiTante Rosa’nın Mezarlıkta İşBulmasıRosa’nın Kocasının AldatmasıYeni Bir Evlilik İçin İngiltere’yeGitmesiTicarete AtılmasıRosa’nın Yeni Bir Evlilik YapmasıYahudilerle İlgili DüşünceleriPansiyon AçmasıVestiyerlik ve Kasiyerlik İşiMathes’le BuluşmasıParis’e GitmesiTante Rosa’nın Yaşlılığı ve DüşüRosa’da İlgi ve CazibeErkekler ve KocalarHayat MücadelesiToplumsal ÖrgütlenmeEski Rosa-Yeni RosaTante Rosa’nın Tren YolculuğuThe End Tante RosaRosa’nın ÖlümüYoksulları Gömme ÖrgütüRosa’nın Cesedinin YakılmasıKüllerinin Mathes’e VerilmesiTante Rosa’nın HayatınıSizlerle Baş Başa Dergisi’ninYönlendirmesi
Yazarın Tutkulu Perçem’den sonra yayımlanan ikinci kitabı “TanteRosa”dır. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere Soysal bu kitabında Alman asıllıTante Rosa (Rosa Teyze)’yı anlatır. Rosa, Katoliktir, farklı bir kültürün ve farklıbir dünyanın insanıdır. Soysal, Rosa’yla bize değişik hayat anlayışının farklı bakışaçılarını yansıtır.“Tante Rosa’daki olaylar, kişiler ve atmosfer Türk toplumuna oldukçayabancıdır. Bu yüzden eser eleştirilmiş, günümüzde bile yeterincedeğerlendirilememiştir (İleri, 19977: 7).” Hatta kimi yazarlar kitapla ilgili “Çevirihikâye gibi duruyor.” şeklinde yargılarda bulunmuşlardır. Soysal, bu eleştirileriağır ve yersiz bularak şu değerlendirmeyi yapar:“Bu yargıyı beklemiyordum.(…)Suçum belki de onu Ayşe Teyze’yeçevirmemiş olmak, diyerek hem kendini savunur hem de eleştiri biçimini alaya alır(Doğan, 2003:101).”Tante Rosa’yı eleştirenlerin yanında, eseri başarılı bulan yazarlar da vardır.Bunlardan biri de Selim İleri’dir. İleri, eserle ilgili şu değerlendirmeyi yapar:“Kişilerin ve olayların Türk toplumuna yabancı olması, son yaklaşımda,yapıtın işlevinde pek bir şey değiştirmez. (…)Tante Rosa, bir bakıma SevgiSoysal’ın en usta yapıtıdır. Bunun nedenini açmakta yarar var. Öyküler ağır ağır,işlene işlene yazılmıştır. Öykülemede yazınsal tutumluluk, bütünlük ağır basar(İleri, 1977: 7).”Tante Rosa, otobiyografik özellikler taşır. Çünkü eser büyük ölçüde bir ailehikâyesidir. Eserin merkezinde Soysal’ın anneannesi ve teyzesi kadar kendisi devardır. Üç kadının hayatındaki bu benzerliklerden tek bir kadına, Tante Rosa’yaulaşılır. Soysal, bu öykülerle ilk kez çocukluğunda tanışır. Yaklaşık yirmi yılhafızasında bunları saklı tutar. Otuz iki yaşına geldiğinde bunları yazmaya kararverir. Böylece ortaya Tante Rosa çıkar. Rosa’yla yazarının arasındaki en belirginbenzerlik, her ikisinin de eşlerini bırakmayı bilmesidir. Yaşam çizgisine paralelgiden hayatları, özellikle annesinin ailesinde başka kadınların da olmasıdır (Doğan,2003: 99-100).Atilla Özkırımlı’ya göre “Tante Rosa” çocukluğundan başlayarak kişiliğineaykırı koşullandırmalar ve yasaklarla çevrilir. Rosa, içinde bulunduğu böyle birortamdan kurtulmak için bireysel çıkış yolu arar:“Tante Rosa bütünüyle ‘kadınlık sorunu’ çevresinde dönen bir öykükitabıdır. İnsan kelimesini atıp yerine ‘kadın’ kelimesini koyarsak MehmetH.Doğan’ın şu yargısı doğrudur: ‘Tante Rosa’daki hikâyelerde, yaşamın sonradansinsice konmuş bütün kurallarına, sınırlandırmalarına başkaldıran, içinden gelendürtülere daha çok inanan insanı anlatır Sevgi Soysal (Özkırımlı, 1977:9).”
Tante Rosa, Soysal’ın annesi Aliye Yenen’in çevirisi ve Selçuk Demirel’inçizimleriyle Almanya’da yayımlanmıştır (Buntbuch-Verlag, Hamburg:1981).Ayrıca Işıl Özgüntürk’ün senaryosunu yazıp yönettiği “Seni Seviyorum Rosa1992)”adlı filme konu olmuştur (Kazmaoğlu, 1997:26). Soysal, 1960 sonrası “YeniSinema Tekniği”ni yakından izleyen ve bu tekniği romanlarında da başarıylauygulayan yazarlardan biridir.Yazar, Tante Rosa’da diğer hikâye kitaplarından farklı bir yapı kullandığınıgörüyoruz. Hikâyeler birbirinden bağımsız gibi görünse de her hikâyenin bir diğeriile hem kronolojik hem de yapısal bir bağlantı içinde olduklarını söyleyebiliriz. Buözellikleri ile hikâyeler, romana yakın bir yapısal bütünlük göstermektedir. Buyüzden hikâyelerin tamamı organik bir bütünlük oluşturur. Hikâyelerde, TanteRosa’nın hayatını “Sizlerle Başbaşa” dergisi yönlendirir.Rosa, “Sizlerle Başbaşa” dergisindeki hayali yazıları okur. Bu hayaliyazılar ona esin kaynağı olur. Rosa bu yazılar vasıtasıyla girişimci olur, yenimaceralara atılır. Önce at cambazı olmaya karar verir, başarısız olur. SonraRahibeler okuluna gider, fakat orada da amacına ulaşamaz, okuldan atılır. Rosa,olayların kadını hâline gelir. Önce komşunun oğlu Hans’la evlenmek zorunda kalır.Sonra ikinci ve üçüncü evliliğini yapar; fakat bu evliliklerin hiçbiri yürümez. Rosa,bir erkeğe ve hatta çocuklarına bağımlı olarak yaşayacak bir kadın tipi değildir. Bunedenle ilişkilerinin hiçbiri uzun süreli olamaz. Kişiliği ile toplumsal değeryargıları arasında bir doku uyuşmazlığı yaşar.Rosa, hiçbir işte tutunamaz ve başarılı olamaz. Uyumsuzdur, değişken veistikrarsızdır. Onun hayatı koşturmaca içinde geçer. Rosa, başlangıçların kadınıdır.Yaptığı her işte başarısız oldukça hayata yeniden sarılıdır. Çocuk ruhludur.Yaşamak onun için bir heyecan bir maceradır. O, özgürlüklerin kadınıdır. Onuniçin “dün” yok, “yarın” vardır. Yaşamı gibi ölümü de tartışma konusu olur. Aykırıbir tip olarak doğar, aykırı bir tip olarak ölür.Rosa, Almanya’nın Bavyera bölgesinde yaşar. Olaylar, mekân olarak bubölgenin köy, kasaba ve kentlerinde geçer. Rosa bir kez Almanya dışına çıkar, o daevlenmek için İngiltere’ye gitmesidir. Hikâyelerde, olayların geçtiği zaman kesitiİkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. Rosa, hayatı boyunca savaşın bütünolumsuzluklarını yaşar. Tante Rosa’daki hikâyeler, Tutkulu Perçem’den farklıolarak sosyal yönü olan daha realist hikâyelerdir. Rosa hikâyelerinde anlatıcıüçüncü tekil kişidir.Sevgi Soysal’ın son hikâye kitabı 12 Mart 1971 öncesi ile 12 Mart 1971sonrası yazdığı hikâyelerinden oluşan “Barış Adlı Çocuk” kitabıdır. Kitapta ondört hikâye yer almaktadır. Hikâyelerden “Delikli Nazarlık” 1968, “Mal Ayrılığı ve ŞampanyaKovası” 1969, “Cellet Fuchs, Kent Halkına Nasıl Karıştı?” 1969, “NasılÖğreteceğim Köpeğe Aport’u” 1969, “Yapı” 1970, “Ay’ı Boyamak” 1971,“Hanife”nin yazılış tarihi kitapta belirtilmemiştir. “Eskici” 1972, “Savaş ve Barış”
“Bir Görüş Günü” 1976, “Barış Adlı Çocuk” 1976, “Bir Ağaç Gibi” 1976 ve“Zulmet Sevinci” 1976 yılında yazılır. Bu hikâyelerden, “Savaş ve Barış, Bir GörüşGünü, Barış Adlı Çocuk ve Zulmet Sevinci” cezaevinde geçen olay ve gözlemlerianlatır.Yazarın “Barış Adlı Çocuk” kitabı da “Tante Rosa” kitabı gibi eleştirilir.Hatta eleştiri yapanlardan biri de Atillâ İlhan’dır. Soysal, kitapla ilgili yapılan bueleştirilere katılmaz. Bu konuyla ilgili Atillâ İlhan’a yazdığı mektupta şu görüşlereyer verir:“En küçümen kitabın bile, eline kim alırsa istediği yöne, nasıl sakızgibi uzatılabileceğine, benim eleştiriler ki birer örnek. En hoşuma gidende, herkesin kitabın işine gelen yerini beğenmesi. Bu da bir anlamdakitabın satışı açısından fena değil. Şöyle bir durum doğmuş, bir bölüm derki, ‘şu kısım harika, öteki kısımsa aah,’başka aklı erenlere göreyse tamtersi, ‘şu kısımda bizim yazar daha bilinçlenmemiş, ama sonlardafenafillah mertebesine erivermiş.’ Her iki görüşün de meraklıları, ayrınedenlerden kitabı almak gafletinde bulunurlar böylece.Bana sorarsan ben ilk günden beri yazdıklarımda, hiç de öylesiuçurumlar bulamıyorum bir türlü. Eh elbet kimse saymıyor yerinde,hayatta üç koca değiştirip kanser de olabildiğime göre, Kızılay anıtı gibidüşündüklerimi aynı taşa yontacak değilim ya (Sarmaşık, 2001: 76-77).”“Barış Adlı Çocuk” kitabındaki kimi öyküler belirgin bir biçimdebiyografik ayrıntılarla yüklüdür. Kitaptaki öyküler, Soysal’ın bakış açısındakideğişimi sergilemesi bakımından önemlidir. Soysal, öykülerinde yabancılaşaninsanı anlatır. İnsanın insanla ve nesnelerle ilişkisini sergilerken yabancılaşmaolgusunun altını da çizer. Kitaptaki öyküler iki kümede toplanabilir. Özellikle sonbeş hikâyede gözlem önemli bir yer tutar.Bunlara, biri dışında, hapishane ya datutukluluk günlerinin izlenimleri denebilir (Özkırımlı, 1977:10-15).Mümtaz İdil’e göre “Barış Adlı çocuk” kitabındaki öyküler, diğer öykükitaplarından farklı olarak gerçek anlamda öykü kalıbıyla yazılmışlardır:“Ne Tutkulu Perçem’deki anlaşılmazlık ve kopukluk ne de TanteRosa’daki öyküler arasında kendiliğinden oluşan bütünlük, Barış AdlıÇocuk kitabındaki öykülerde yoktur. Artık Soysal, Tante Rosa’daki güzelanlatımını, toplumsal bilinçle yoğurmaya başlamıştır (İdil, 1998: 50).”Barış Adlı Çocuk kitabındaki hikâyeler, diğer hikâye kitaplarından farklıolarak organik bir bütünlük oluşturmazlar. Değişik dönemlerde yazdıkları içintematik yapıları da farklıdır. Barış Adlı Çocuk kitabındaki hikâyeler Tante Rosa’daolduğu gibi klasik vaka hikâyeleridir. Her tema bir olaya dayanır. Olaylar, belirlibir zaman ve mekânda cereyan eder. Hikâyelerin dördü, biyografik özellikler taşır.Bunlar: “Delikli Nazarlık, Savaş ve Barış, Bir ağaç Gibi ve Zulmet Sevinci” adlıhikâyelerdir.
Barış Adlı Çocuk’taki hikâyeler, realist bakış açısıyla yazılmıştır. Yazar,yaşanmışlıkları ve yaptığı gözlemleri hikâyeleştirir. “Delikli Nazarlık”ta kendiailesini anlatır ve aile büyüklerinin erkek çocuğa verdiği önem üzerinde durur.“Nasıl Öğreteceğim Köpeğe Aport’u” hikâyesinde ise babası Mithat Bey’itipleştirir.Soysal, “Bir Ağaç Gibi” hikâyesinde, kanser tedavisi sırasında hastanedeyaşadıklarını anlatır. “Zumet Sevinci”nde de Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’ndatutuklu kadınlarla ilgili yaptığı gözlemlere yer verir. Ayrıca “Mal Ayrılığı veŞampanya Kovası” hikâyesi de eşinden ayrıldığı günlerin yani yaşanmışlığınizlerini taşımaktadır.“Barış Adlı Çocuk” kitabında “Cellat Fuchs Kent Halkına Nasıl Karıştı?”hikâyesi diğer hikâyelerden farklı olarak egzotik nitelikler taşır. Yazar, hikâyedetoplum tarafından dışlanan ve yazgısını değiştirme başarısı gösteremeyen Fuchs’untrajedisini anlatır. Kitapta, iki hikâye dışında diğer hikâyelerin merkezinde kadınyer alır. Yazar, özellikle Merkez Cezaevindeki kadınların yaşadıkları drama dikkatçeker. Ayrıca Hanife’nin namus uğruna ailesi tarafında infaz edilişinde toplumunolaya tek taraflı bakış açısını eleştirir.Soysal, hikâyelerde erkek egemen toplumun kadını potansiyel suçlu olarakgörmesini eleştirir. Ona göre kadın, kırsal kesimde eğitimsizdir, erkeklerininisiyatifine terk edilmiştir. Kadının ekonomik bağımsızlığı yoktur. Evin bütünyükü kadının omuzları üstündedir. Bu hikâyelerde mekân olarak Selanik, Ankara,kırsal kesim(köy, kasaba), İstanbul ve Almanya’dan söz edilir.Yazar, “Bir Ağaç Gibi ve Zulmet Sevinci” hikâyelerini birinci tekil kişiye,diğer hikâyelerini ise üçüncü tekil kişiye anlattırır. “Barış Adlı Çocuk”takihikâyeler, genel yapı itibariyle toplumsal içerik taşırlar. Çoğunluğu 12 Mart1971’den sonra yazılan bu hikâyeler, yazarın dünya görüşündeki değişimin biryansıması olarak görülebilir. Bu değişimin yönü “ben”den “biz”e, “birey”den“toplum”a doğrudur. Sevgi Soysal, üç hikâye kitabında da kadın kahramanların iç dünyalarını,toplumla çatışmalarını, yaşadıkları sosyal buhran ve açmazlarını kendi bakışaçısıyla anlatır.

KAYNAKÇAİdil, Mümtaz, (1998). Bir Sevgi’nin Öyküsü. Kültür BakanlığıYayınları,Tarsus. 25-29-31.Doğan, Erdal, (2003). Sevgi Soysal Yaşasaydı Âşık Olurdum. EverestYayınları. İstanbul.62-66-99-101.Özkırımlı, Atilla, (1977). “Tutkulu Perçem’den Şafak’a Sevgi Soysal’ınYazarlık Çizgisi.” Birikim. İstanbul. S.23. 7-9.İleri, Selim, (1977). “Sevgi Soysal Üzerine.” Türk Dili. Ankara. 6-7.Kazmaoğlu, Mine. (1977). “Öznel Bir Biyografi Denemesi” Yapı KrediKitaplık. İstanbul. 26.Sarmaşık, Belgin, (2001). Edebiyat Dünyasından Atillâ İlhan’a Mektuplar.Otopsi Yayınları. 76-77.Soysal, Sevgi. (2004). Tutkulu Perçem. İletişim Yayınları. İstanbul.Soysal, Sevgi. (2003). Tante Rosa. İletişim Yayınları. İstanbul.Soysal, Sevgi. (2003). Barış Adlı Çocuk. İletişim Yayınları. İstanbul.

Ziyaret -> Toplam : 125,36 M - Bugn : 120062

ulkucudunya@ulkucudunya.com