« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Ara

2011

ALİ METİN TOKDEMİR

01 Ocak 1970

Ölüm nihai kaderimizdir. Tüm insanlar bu ölüm durağına uğramak zorundadır.

Öyle veya böyle muhakkak bir gün ölüm yolcusu olacağız. Nitekim Cenab-ı Hakk, Nisa Suresi'nde şöyle buyuruyor: "Nerede olsanız, sağlam kaleler içinde de bulunsanız ölüm yine sizi bulur" (Nisa suresi, 78. ayet) Dünya bir mezardır. Peygamberimizin deyimiyle, "Dünya ahiretin tarlasıdır." Bu tarlada ne ekersen onu biçeceğiz. Hiç kimse ebediyen kalmayacaktır dünyada Rabbimiz bu hakikati Enbiya Suresi'nde zikrediyor: "Senden önce hiçbir insana ebedi yaşamı vermedik.... Her nefs ölümü tadacaktır. Biz sizi sınamak için şerre de hayra da müptela kılıyoruz. Ve sonunda bize döndürüleceksiniz" (Enbiya suresi, Ayet: 34-35). İnsanlar ölümü düşünmek için eğlence ve zevk alemine sığınıyorlar. Oysa gerçeklerden kaçılmaz. Ölümden ne kadar kaçarsanız kaçın, o sizi takip edecektir. Alemlerin Rabbi Allahu Teala bu konuda şu çarpıcı ifadeleri zikrediyor: "De ki: Sizin, kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyi ve görüneni bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O sizi bütün yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma suresi, Ayet: 8). Bu ayeti kerimeler ölüm konusunda çok hassas olmamız gerektiğini hatırlatıyor bize.

Ölüm insanlık tarihi boyunca güncelliğini hep muhafaza etmiştir. Bundan sonra da güncel olmaya devam edecektir. Çünkü ölüm ölmüyor. Melekül mevt daima canları kabzetmekle meşgul.. Azrail ruhları ölümsüzlüğe taşıyor. Daha doğrusu ölümsüzlük diyarına bilet kesiyor. Hepimiz bu gişeye er geç uğrayacağız. Bu gişeye giden yollar çok değişiktir. Fakat bütün yollar ölüm kavşağına varır. Ölüm vakti gizlidir. Bu an gizli olmasaydı, insanlar korku ve telaş içinde yaşarlardı. Sebepler ölümü sevimli kılıyor.

Yiğit dava adamı A. Metin Tokdemir genç yaşında Hakk'a yürüdü. Merhum Tokdemir 8 Aralık 1995 günü elim bir trafik kazası sonucu Allah'ın rahmetine kavuşmuştu.

Ülkücü camianın efsanevi isimlerinden olan A. Metin Tokdemir, 21 Haziran 1959 yılında Kelkit'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Anadolu'nun çeşitli yerlerinde tamamlayan Tokdemir, Eskişehir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nden mezun oldu.

Tokdemir çalışkan ve mücadeleci bir dava adamıydı. Otuzaltı yıllık kısa ömründe çok büyük işler yaptı. Siyasete küçük yaşlarda giren bu muhterem insan, Ülkü Ocakları, Ülkücü Gençlik Derneği ve Ülkü Yolu Derneği'nin Aydın şubesinde görev yaptıktan sonra Eskişehir Ülkü Ocakları Başkanlığı'na getirildi. Üniversite yılları siyasetle iç içe geçti.

Merhum A. Metin Tokdemir Türk-İslam ülküsünü rehber edinen ve aksiyon haline getiren kamil bir insandı. Küçük politikalar onu tatmin etmiyordu. Büyük düşünüyordu. Onun için de küçük ve çıkarcı politikalara alet olmuyordu. Bencillik denen manevi hastalıktan çok uzaktı. Kendini Allah ve Resulü Ekrem'in d‚v‚sına adayan Tokdemir, Allah rızası için gecesini gündüzüne katarak çalışmıştır.

Görevlerini harfiyen yerine getiren A. Metin Tokdemir, Türklük aleminin Lideri Alparslan Türkeş tarafından Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'na getirilerek ödüllendirilmiştir. Pek çok üstün meziyetlere sahip olan Tokdemir, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevini başarıyla yürütmüştür. Bu süre içinde küfrün bütün oyunlarını bozan Tokdemir, Ülkücü Gençliğin oluşmasında aktif roller oynamıştır.

A. Metin Tokdemir, Mevlana'nın ifadesiyle, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan, ilmiyle amil bir Müslüman'dı. İnançları için tüm zorluklara göğüs geren Tokdemir, azimli ve cesaretliydi. Çok güçlü bir hitabeti vardı.

Cesur dava adamı A. Metin Tokdemir, konuşmadan çok yaşantısıyla davasını savunmuştur. Anlattıklarıyla yaşadıkları asla çelişmemiştir. O iman, aşk, aksiyon ve karakter adamıydı. Kendi milletini "efendi", diğer milletleri "köle" gören anlayışa karşıydı. Bütün insanlığın, İslam aleminin ve özellikle de 19-20 Ocak 1990 tarihlerinde Azeriler'in Bakü'deki Azatlık Meydanı'nda Rus tankları altında ezildiği sırada, Türkiye genelinde düzenlediği Organize Tel'in Mitingleri'yle Türk milletinin gönlünde taht kurdu. Onun bu hareketi geniş kitleler tarafından desteklendi. Onun sayesinde Türk soydaşlarımız, haklı davalarını geniş platformlarda duyurabilme imkanına kavuştular.

Tokdemir'in bu örnek hareketleri soydaşlarımızın mücadele gücünü ve azmini artırdı.

Merhum Tokdemir, milletiyle bütünleşen örnek bir şahsiyetti. Ülkemizin sosyal, ekonomik ve kültürel meseleleriyle ilgilenen ve bu konularda kafa yoran bir insandı. O toplayıcı ve birleştirici bir karaktere sahipti. Türk-İslam ülküsüne gerçekten inanmış ve aşkla bağlanmıştı. Şahsi menfaatlerini, davanın ruhuna engel teşkil edecek derecede öne sürmeyen ve hak bildiği yolda yürüyen Tokdemir, sadece davasının başarısını düşünmüştür. O sabırlı, azimli, ahlaklı, basiretli, disiplinli ve kültürlü bir insandı. Bu özelliklere sahip olan Tokdemir, davasının "A Kadrosu"ndandı. Yani birinci derecede öncelikle meziyetlere sahipti.

A. Metin Tokdemir'in davası "İlay-ı kelimetullah ve Nizam-ı Alem" düşüncesini cihana hakim kılmaktı. İnandığı davasından zerre kadar taviz vermeden, Nizam-ı Alem ve İlay-ı Kelimettulah uğunda Anadolu'yu adım adım dolaşarak verdiği dizi konferanslarla Ülkücü Hareket'e ivme, heyecan ve şuur kazandıran A. Metin Tokdemir, bir ara Türk Ocakları Genel Merkezi'nde, Türk Cumhuriyetleri'nden gelen öğrencilerin koordinasyonu görevini üstlendi. Çünkü o çok hamiyetli bir kişiydi. Özellikle Türk soydaşlarımızı tutku derecesinde seviyordu. Onların esareti yüreğini dağlıyordu.

Merhum Tokdemir, Türkiye genelindeki konferanslarında millet ve milliyet gerçeklerini yok farz etmemiştir. Biz Türk milletinden ve İslam ümmetinden olmakla gurur duyuyoruz. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor: "Ey insanlar, biz sizleri bir erkekle, bir kadın yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi şubelere ırklara, kavimlere ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki, Allah yanında en şerefliniz takvada en ileri olanınızdır" (Hucurat Suresi, Ayet: 13) Yine mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de: "Dilleriniz ve renklerinizin birbirine uymaması da O'nun ayetlerindendir" buyrulmaktadır. (Er Rum Suresi, Ayet: 22) Bu arada şanı yüce peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) mübarek sözleriyle İslam ve milliyet kavramlarına açıklık getirmiş ve ırkçılığı reddederken milliyetçiliği yüceltmiştir: "Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz. Kavmin efendisi, kavmine hizmet edendir. Soyunu inkar edene Allah, melekler ve insanlar lanet etsin." Merhum Tokdemir bu gerçekleri her fırsatta dile getirerek, yanlış anlaşılmaların üzerine gitmiştir.

Merhum A. Metin Tokdemir, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevini müteakip, sırayla Yeni Düşünce, Ortadoğu, Milliyetçi Çizgi ve Hergün gazetelerinde köşe yazarlığı, Yazı İşleri Müdürlüğü ve Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu. Onun diğer gazeteci ve yazarlardan farkı, yazdığını yaşaması, yaşadığını yazmasıdır. Bu konuda realist bir tavır içerisindeydi.

Sevgili A. Metin Tokdemir engin bir birikime sahipti. Bu tecrübelerini T.B.M.M.'ye taşıyarak Türk milletinin istifadesine sunma niyetindeydi. Bunun için 24 Aralık 1995 seçimlerinde Gümüşhane'den milletvekili adayı oldu. MHP'den milletvekilliğine aday olan Tokdemir hızlı bir propaganda faaliyetine girişti. Ölümünden birkaç gün önce, Gümüşhane Dumlupınar İlköğretim Okulu salonunda düzenlenen gecede, şu ifadelere yer veriyordu. Bu sözler onun ağzından duyduğum son sözlerdi: "Biz Türk-İslam ülküsünün erleriyiz. Davamız hak ve hakikat mücadelesidir. Amacım yıllardır unutulmadan ve hizmetten mahrum bırakılan Gümüşhanelilerin haklarını savunmaktan ibarettir. Nasip olur da Meclis'e girebilirsem, Türk milletinin menfaatlerinin takipçisi olacağım. Milletimizi ezilmiş ve itilmişlikten kurtarmak için canla başla çalışacağım. Hor görülmüş ve değerleri ayaklar altına alınmış Türk-İslam aleminin şahlanması için itici güç olacağım. İnsanımızın inanç özgürlüğünü temin etmek için var gücümle mücadele edeceğim. Söylediklerimi gerçekleştiremezsem verdiğiniz yetkiyi yine sizlere teslim edeceğim. Destek sizden, kısmet Allah'tandır. Allah bizi utandırmasın."

A. Metin Tokdemir, adaylığının kesinleşmesinden birkaç gün sonra Ankara'daki Gümüşhaneliler Derneği'nin düzenlemiş olduğu toplantıya katılmak için Gümüşhane'den Trabzon'a hareket etti. Trabzon Havaalanı'ndan bineceği uçakla Ankara'ya varacaktı. Fakat o güzel insan, Maçka ilçesine bağlı Başar köy yakınlarında geçirdiği elim bir trafik kazası sonucu yaralı olarak Trabzon Numune Hastanesi'ne kaldırıldı. Oradan Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi'ne sevk edilen Tokdemir, bütün gayretlere karşın kurtarılamayarak, Cenab-ı Hakk'ın "benim ayım" dediği Recep ayında, 8 aralık 1995 Cuma günü saat 15.15 sularında Hakk'ın rahmetine kavuştu. Bilindiği gibi üç aylar (Recep, Şaban, Ramazan) çok kutsi anlamlar taşır. Cuma günleri de, günlerin en hayırlısıdır. Merhum A. Metin Tokdemir üç aylarda ve de Cuma gününde vefat etti. Bu Allah'ın merhume sunduğu bir lütuftu. Hem Recep ayında, hem de Cuma günü ölmek her mümine nasip olmaz. Merhum A. Metin Tokdemir Gümüşhane'nin ve şirin Kelkit ilçemizin medar-ı iftiharıydı. Taraflı tarafsız herkesin gönlünde taht kurmuştu. Merhumun vefatı üzerine şair Yaşar Kaleli, yazdığı ağıtla Gümüşhanelilerin acısına tercüman olmuştur.

"Çileye Metindi, mertlikte Ali,
Tokdemir'i kına soktu da gitti.
Kanadı yaralı serçe misali,
Gerili yaydaki, oktu da gitti.
Gün olup binince ecel tahtına,
Kanmadı dünyanın saltanatına,
Bir yolunu bulup Rahman katına
İsa gibi göğe çıktı da gitti."

Merhum A. Metin Tokdemir toplumcu insandı. İnsanların ezilmesine tahammül edemiyordu. İnsan kavramına saygı duyulmasının öncelikli bir düşünce olması gerektiğine inanıyordu. Haktan görünerek halkı ezenlere karşı mücadele etmeye ant içmişti. Dünyanın ve dünyayı anlamlı kılan insanın amacından sapması, onu rahatsız ediyordu. İnsanların samimiyetsizliği kahrediyordu bu güzel insanı. Her şeye rağmen ümit var bir ruh yapısına sahipti. Anası ve abisi Engin, onun en değerli varlıklarıydı. Fakat sevdikleriyle uzun uzun dertleşemedi. Yeni evli sayılabilecek bir zamanda Hakk'a yürüdü. Kaleli bunu şöyle dile getiriyor:

"İmkan aramayıp sefil gezenden
Hele hak adına halkı ezenden,
Bu iğrenç dünyadan,
kahpe düzenden
Riyakar yüzlerden bıktı da gitti.
Bundan geri ne söylesem nafile,
Hayata gülerdi ağlasa bile
Bakmaya kıydığı anası ile,
Engin'i enginde yaktı da gitti."



A. Metin Tokdemir Allah'tan başkasına kul olmayan, maneviyatı daima maddiyatın üzerinde gören, derviş ruhlu, kamil bir insandı. Bu kısacık ömründe yılmadan yorulmadan kutlu davasının hizmetinde koştu. Peygamberin kutlu vekili olarak gören aziz Türk milletinin bir ferdi olmaktan onur duyuyordu. Şeyh Galib'in şu beytini ölçü edindiği için, insana çok kıymet veriyordu:


"Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen"

Cesur bir dava adamı olan A. Metin Tokdemir, gücünü davasından ve cihad ruhundan alıyordu. Kendini yenileyebilen olgun bir insandı Tokdemir. Sadece gerçekleri konuşmayı, aksi halde susmayı tercih ediyordu. Bu özelliğini Kaleli'nin şu dörtlüklerinde bulmak mümkündür:

"Kendini aşmıştı olgun ve selim,
Hakkı söylemezsem tutulsun dilim
Uzun bir yoldayım helalleşelim,
Diyerek elleri sıktı da gitti.
Ne lüzumu var artık neden, niçine
Selam durun, geçen devin göçüne
Yağmurlara gebe bulut içine,
Bir yıldız misali aktı da gitti.
Gönül Mevla evi güzelce donat,
Meleklerle giden neylesin kanat
Yağmura nazire, buluta inat
Şimşek edasıyla çaktı da gitti."

Merhum A. Metin Tokdemir'i rahatsız eden konuların başında Batı hayranlığı gelmekteydi. O her akıllı insan gibi Batı'nın teknolojisinin alınması gerektiğini savunurdu. Fakat Batı kültürüne kucak açmaya karşıydı. Çünkü kültürler inançlarla yoğrulmuştur. Avrupalının inançlarıyla bizim inançlarımız bağdaşmaz. Bu sebeple kültür değerlerimiz de farklılıklar arz etmektedir. Tokdemir'in ölümünden duyulan acıyı yansıtan Kaleli, "Ağıt"ta şöyle diyor:

"Şafaklar can bulur ağarınca tan
Can gözde olunca kurtulur vatan,
Kaldırdı başını şöyle tabuttan,
Gülümsedi son kez, bu kutlu ere
Mekanı gök olan sığar mı yere
Kutlu şehitlerin kavli üzere,
Güneşe bir çengel taktı da gitti.
Başını dumanlıdır dağlar kar iken,
Hep fatiha biçer besmele eken
Evet, tam gülmeye sıra gelmişken
Kaleli'ye külli yaktı da gitti."
Biz ölümü sonsuzluğa yolculuk olarak görürüz.
Ölüm asla yokluk değildir.

Yahya Kemal'in deyimiyle:
"Ölmek kaderde var bize ürküntü vermiyor.
Lakin vatandan ayrılışın ızdırabı zor."

Ziyaret -> Toplam : 125,33 M - Bugn : 90635

ulkucudunya@ulkucudunya.com