Reşat Nuri GÜNTEKİN
01 Ocak 1970
(1889-1956) Cumhuriyet döneminin önde gelen roman, hikâye ve tiyatro yazarlarından.
26 Kasım 1889'da İstanbul Üsküdar'¬da doğdu. Babası askerî doktor Nuri Bey, annesi Lütfiye Hanım'dır. Üsküdar Seli¬miye'de başladığı ilk öğrenimini Çanak¬kale mahalle mektebinde tamamladı. Bir buçuk yıl kadar Çanakkale İdâdfsi'ne de¬vam ettikten sonra İzmir'de Frerler Mek-tebi'ne kaydoldu. Bu okulu bitirmeden tasdikname alıp o sırada açılan bir mü¬sabaka imtihanını kazanarak İstanbul Darülfünunu Edebiyat Şubesi'ne girdi. 1912'de buradan mezun oldu. Bursa İdâ-dîsi'nde Fransızca öğretmenliğiyle ilk res¬mî görevine başladı (1913-1915). Daha sonra İstanbul'a gelerek sırasıyla Beşik¬taş İttihat ve Terakkî (1915-1917). Fatih Vakfıkebir (1917-1919), Feneryolu Murâd-ı Hâmis H919), Osman Gazi Paşa mektep¬lerinde, Vefa Sultanîsi (1919-1924), İstan¬bul Erkek, Çamlıca Kız, Kabataş. Gala¬tasaray, Erenköy Kız liselerinde Fransız¬ca, Türkçe, felsefe, pedagoji öğretmen¬liği ve idarecilik yaptı.
1927 yılında Millî Eğitim Bakanlığı mü¬fettişliğine tayin edilen Reşat Nuri, bu görevini Çanakkale'den milletvekili seçi¬linceye kadar aralıksız sürdürdü. 1939-1946 yılları arasında iki dönem süren milletvekilliğinden sonra tekrar müfettiş¬liğe döndü ve 1947'de başmüfettiş oldu. 1950 yılında UNESCO'nun Türkiye temsil¬cisi ve talebe müfettişi olarak Paris'e git¬ti. 1954'te emekliye ayrıldıktan sonra İs¬tanbul Şehir Tiyatroları Edebî Heyet üye¬liğine seçildi. Yakalandığı akciğer kan¬serinden tedavi olmak üzere gönderildi¬ği Londra'da 7 Aralık 1956'da öldü. Kab¬ri Karacaahmet Mezarlığı'ndadır.
Reşat Nuri edebiyatla ilgisinin, çocuk yaşlarda teyzesinin oğlu Ruşen Eşrefle (Onaydın) beraber dinledikleri lalası 5a-kir Ağa'nın masallarıyla başladığını, da¬ha sonra Çanakkale'de otururlarken ev hanımlarının kendi aralarında okuduk¬ları hissf romanlara kulak misafiri oldu¬ğunu, bunlar arasında Özellikle Fatma Aliye Hanım'ın Udî adlı romanını unuta¬madığını söyler. Fakat asıl bir süre sonra Halit Ziya'dan (Usaklıgil) okuduklarıyla hevesinin arttığını ifade eder. Ayrıca evde babasının Türkçe ve Fransızca edebiyat ve felsefe kitaplarını ihtiva eden oldukça zengin bir kitaplığı vardır. İzmir'de Fran¬sız misyonerlerinin çalıştırdığı Frerler Mektebi'ne devam ederken öğrendiği Fransızca'sı ile Batı klasiklerini tanıdı. Babasının memuriyeti dolayısıyla çocuk¬ken, daha sonra öğretmenlik ve müfet¬tişlik yıllarında yakından tanıdığı ve mü¬şahede ettiği Anadolu şehir ve kasaba¬ları, insanları, karşılaştığı olaylar roman ve hikâyelerinin zengin malzemesini oluş¬turmuştur. Yine çocukluğunda çadır ti¬yatrolarına düşkünlüğü, ilk öğretmenlik yıllarında Bursa'da Ahmed Vefik Paşa'nın yaptırmış olduğu tiyatroda seyrettiği oyunlar da bu edebî türle ciddi olarak il-gilenmesine yol açmıştır.
İlk gençlik yıllarında yazdığı ve imza¬sız yayımladığı birkaç şiir denemesin¬den sonra Reşat Nuri Genç Kalemler'-deki ilk makatesiyle edebiyat dünyası¬na girer (1911). La pensee turque der¬gisiyle (1917) Zaman gazetesine (1918) edebiyata, özellikle tiyatroya dair ma¬kaleler yazar. İlk hikâyesi "Eski Ahbap" Diken mecmuasında neşredildikten son¬ra (1917) kitap halinde de çıkar. İlk ro¬manı Harabelerin Çiçeği 1919'da Za¬man gazetesinde tefrika edilir. Yine bu yıllarda Tristane Bernard'dan Hakiki Kahramanlık (19I8) adıyla adapte et¬tiği ilk piyesi Hayreddin Rüşdü takma adıyla yayımlanmıştır.
Reşat Nuri'ye asıl şöhretini kazandı¬ran Çalıkuşu adlı romanıdır. Vakit ga¬zetesinde tefrika edildikten sonra aynı yıl (1922) kitap halinde yayımlanan Ça¬lıkuşu., bu tarihten günümüze kadar sü¬rekli olarak okuyucuların ilgisini çeken ve en çok basılan romanlar arasına gir¬miştir. 1923-1924'te Mahmud Yesâri, Münif Fehim ve İbnürrefik Ahmed Nuri ile beraber Kelebek adlı haftalık mizah dergisini çıkarır. Bundan sonra tiyatro, hikâye, roman, mizah, tenkit, tercüme, uyarlama, antoloji, sözlük alanlarında pek çok kitap yayımlamış ve dergilerde yazıları çıkmıştır. 1947'de Cumhuriyet Halk Partisi'nin çıkardığı Memleket adlı gazetenin bir süre başında bulunmuş¬tur. Bazı yayınlarında Hayreddin Rüşdü, Cemil Nimet Sermed Ferid, özellikle mi¬zahî yazılarında Yıldız Böceği, Ağustos Böceği, Ateş Böceği takma adlarını kul¬lanmıştır. Yazılarını yayımladığı gazete ve dergilerin başlıcalan şunlardır: Za¬man, Vakit, Kelebek, Diken, Şâir, Ne¬dim, Temâşâ, Büyük Mecmua, Edebî Mecmua, İnci, Dersaadet, Tercümân-ı Hakikat, Fikirler, Hayat, Yeni Türk, Varlık, Aydabir, Çmaraltı, Cumhuri¬yet, Milliyet, Resimli Şark, Ulus, Tan, Memleket, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Güneş, Muhit, Ana Yurt, Akbaba, Ye¬di Gün.
Reşat Nuri'nin ilk bakışta aşk konusu üzerine kurulmuş gibi görünen roman¬ları, gerçekte verilmek istenen mesajların şahıs ve olaylarla örülmüş edebî metinleridir. Bu bakımdan genel anla¬mıyla tezli roman kategorisine girerler. Başta Çalıkuşu olmak üzere romanları¬nın çoğunun Türk okuyucusu tarafından hemen her dönemde okunması ve sevil¬mesi bunların sevgi, merhamet ve şefkat duygularıyla işlenmiş olmasındandır. Ro¬man kahramanları arasında bulunan düş¬müş kadınlar, dilenciler, toplumun çeşitli şekillerde damgaladığı suçlular bile oku¬yucuya fazla itici gelmez. Çalıkuşu, Du¬daktan Kalbe, Akşam Güneşi, Bir Ka¬dın Düşmanı gibi ilk romanlarında şa¬hıslar, olaylar, hatta anlatım tarzında duygu ağırlık kazanır. Daha sonrakilerde duygu yönü ihmal edilmemekle beraber toplum meseleleri ön plana çıkar. Bu açı¬dan bakıldığında Reşat Nuri'nin eserle¬rini birer içtimaî tenkit romanı olarak de¬ğerlendirmek mümkündür. Yer yer iro-nik bir ifade bu tenkidi destekler. Genellikle klasik roman yapısı içinde kalan Re¬şat Nuri, romanlarının hemen tamamını kahramanlardan birinin ağzından nak-letmiştir. Merhamet duygusunu uyan¬dırmak için sık sık melodramatik unsur¬lar kullanmış, olağan üstü tesadüflere de önemli ölçüde yer vermiştir.
Romanlanndaki zaman, istibdat dö¬nemiyle Cumhuriyet dönemini içine alan bir kesittir. Hemen her romanında şu veya bu vesile ile II. Abdülhamid döne¬mine eleştiriler yönelten romancı. Yeşil Gece romanı ile Hülleci piyesi dışında ideolojik edebiyata iltifat etmemiştir. Roman kahramanları arasında öğret¬menler, memurlar, doktorlar ve subayların ayrı bir yeri vardır. Özellikle ceha¬lete karşı öğretmenlerin, bedenî hasta¬lıklara karşı da doktorların verdiği mü¬cadele Reşat Nuri'nin romanlarında yü¬celtilmiştir.
Hiçbir romancıda görülmediği kadar Anadolu'nun hemen her bölgesine eser¬lerinde geniş yer veren Reşat Nuri ro¬manlarının konuları bakımından da zen¬ginlik gösterir. ÇaMuşu'nda Feride'nin şahsî macerası etrafında XX. yüzyılın başlarında Osmanlı bürokrasisinin, eği¬tim sisteminin, kadının toplumdaki ye¬rinin, bâtıl inançların tenkidi vardır. Giz¬li El ve Değirmen'öe bozulan devlet me-kanizması, bürokrasi, rüşvet ele alınır. Damga 'da toplum içinde haksız yere suçlanmış. Harabelerin Çiçeği'nde sa¬kat kalmış insanlar adına merhamet ve hoşgörü İstenir. Yaprak Dökümü ve Gökyüzü Cumhuriyet döneminde yan¬lış Batılılaşmacın getirdiği zihnî ve aile¬vî krizlerin romanıdır. Romanları arasın¬da yalnız Yeşil Gece katı bir ideolojik temel üzerine kurulmuştur. Hemen bü¬tün eserlerinde belli bir ölçüde içtimaî tenkide yer veren Reşat Nuri, diğer ro¬manlarında birbirine zıt görüşleri, ahlâ¬kî değer yargılarını ve bu değerlere sa¬hip roman kahramanlarını dengeli bir yapı içinde verdiği, zıtlıkları sevgi ve mer¬hamet duygusuyla yumuşatmaya çalış¬tığı halde Yeşil Gece'de baştan sona kadar softalıkla inkılâpçılığın, en küçük hoşgörü duygusuna imkân tanımayan ça-tışmasını ortaya koyar. II. Meşrutiyef-le Cumhuriyet'in İlk yılları arasında ge¬çen roman vak'ası, başlangıçta İslâm birliği idealine sahip bir medrese molla¬sı olan Şahin'İn, daima menfi örnekler görerek gittikçe dinî inançlannı kaybet¬mesinin ve "cumhuriyetperver bir inkı¬lâpçı" öğretmen olarak bir Batı Anadolu kasabasında dinî inançlar, kişiler ve kurumlarla mücadelesinin hikâyesidir. Ye¬şil Gece'de dindar tiplerin hepsi cahil, riyakâr, menfaatçi, hatta düşman kar¬şısında iş birlikçi veya kaçaktır. Bir ba¬kıma Millî Mücadele yıllarının sonuna doğru yazılan Çalıkuşu romanına inkı¬lâp yıllarında verilmiş bir karşılık gibi¬dir. ÇaMuşu'ndaki temel vak'a ve bazı tiplerin Yeşil Gece'ye insanî duygula¬rını kaybetmiş şekilde yansıdığı dikkat çeker. Şahin de Feride gibi Anadolu'ya giden, cehaletle, geri kalmışlıkla, men-faatçilerle mücadele eden bir öğretmen¬dir. Aradaki fark yalnız Çalıkuşu 'nun bir aşk romanı olmasından ibaret değil¬dir. Hemen bütün yapıyı değiştiren unsur Yeşil Gece'de iyi niyete, sevgiye, merhamete yer verilmemiş olmasıdır. Şahin Bey. daha romanın ilk sayfaların¬da gittiği kasabanın insanlarıyla özellik¬le dindarlıklarından dolayı kavga etme¬ye kararlıdır. İnandırıcı olmaktan çok pro¬pagandanın hâkim olduğu romanın, Ata¬türk'ün "yobazlığı tenkit eden bir roman yazması" direktifi üzerine kaleme alın¬dığı yaygın bir kanaat olarak kabul edil¬miştir. Nitekim Yeşil Gece'nin 1926'-da yayımlanmasından çok sonra Reşat Nuri bir mülakatında romanının deva¬mını yazmayı düşündüğünü, bunda Şa¬hin Bey'in çok yaşlanmış olarak roman yazarıyla karşılaşacağını ve, "İkimiz de o zaman gençtik, toyduk, birçok şeyleri yanlış gördük" diyeceğini ifade etmiştir.[672] Yeşil Gece, Nazım Hik-met'in Reşat Nuri'nin en derin eseri ol¬duğunu ve ateist propaganda yürütülmesinde pek faydalı olacağını belirten bir takdim yazısıyla Rusça'ya (1963) ve Bulgarca'ya (1965) çevrilmiş, ayrıca Bul¬garistan'da Türkçe olarak da yayımlan¬mıştır (1966).
Hikâye yazarlığı 1930'a kadar devam eden Reşat Nuri'nin hikâyelerinin konu¬lan ile roman ve tiyatroları arasında be¬lirli ilişkiler vardır. Bunlarda da ferdî ve sosyal konuları İşleyen yazar daha çok kadın, çocuk, aile ve ahlâk meseleleri üzerinde durmuştur.
Oyunlarının bir kısmı sıradan okul pi¬yesleri iken ekserisi profesyonel sahne¬ler için yazılmış olan eserlerdir. Konula¬rının çoğu romanlanyla paralellik göste¬rir. Hatta Eski Şarkı'nm Eski Hastalık adıyla. Yaprak Dökümü'nün aynı adla roman olarak karşımıza çıkması, Çahku-şu'nun başlangıçta "İstanbul Kızı" adıyla tiyatro eseri olarak yazılmış olması, ayrı¬ca her romanının bir de senaryosunu ka¬leme alması, Reşat Nuri'nin tiyatro eser¬leriyle romanlarının genellikle aynı tema¬ları ihtiva ettiğinin delilleridir.
Yeşil Gece gibi Hülleci de özel bir maksatla yazılmış izlenimi vermektedir. Oyun saf, biraz da alıkça bir hafız olan Halil'i, annesi ve ağabeyinin bir olup genç karısı Melek'ten ayırarak parası için çir¬kin ve aptal bir kızla evlendirmek iste¬meleri, bunun için de bir düzenle boş düştüğünü iddia ettikleri gelinlerinin bir süre sonra iyi bir mirasa konduğunu öğ¬renince niyetlerinden vazgeçip eve gi¬ren bir hırsızla hülle yaptırmaları olayı¬na dayanır. Hülleci ve Melek bu ilk ge¬celik beraberliklerinden hoşnut kaldık¬ları için evliliklerini devam ettirmeye karar verirler. Bütün bu düzene yalancı şa¬hitler ve şer'f çıkış yollan bulmaya çalı¬şan, rüşvet alan tipiyle mahalle imamı da karıştırılmıştır. Bir halk komedisi gibi gösterilen oyunda hülle ile beraber şeriat, dinî nikâh, tesettür, nâmahremlik, cer-re çıkma gibi dinî meseleler ve âdetler hep olumsuz örnekleriyle bazan cehalet, bazan menfaat sebebiyle gülünç göste¬rilmiştir. Hülleci'yi yayımlayan Basın Genel Direktörlüğü'nün kitabın baş ta¬rafında "halka yeni davalarını anlatacak piyeslerin azlığı, bunu telâfi için ulusal tezlerimizi yığına anlatacak eserlerin ta¬nınmış yazarlara ısmarlandığı, HüllecV-nin bu serinin ilk kitabı olduğu" şeklin¬de bir notu vardır.
Kendi tarzında orijinal ve dikkat çeki¬ci bir eser olan Anadolu Notlan Reşat Nuri'nin müfettişlik yıllarına ait gözlem¬lerini yansıtır. 1928-1939 yıllarını içine aldığı anlaşılan bu notlar, yurdun he¬men her köşesini gezen ve ince bir göz¬lem kabiliyeti olan romancının seyahat intibalandır. Karşılaştığı kişilere benzer tiplerin az çok değişerek romanlarında yer alması, yazarın gerçekçiliğini ve ha¬yat tecrübelerinin eserlerine yansıdığını gösterir. Düzenli ve kronolojik bir seya¬hatname olmayan Anadolu Notîan'mn orijinalliği, zamanında tutulmuş küçük notlara hâtıra ve çağrışımların da eklen¬mesiyle bir çeşit deneme karakteri ka¬zanmış olmalarıdır. Bu notlarda döne¬min Anadolu kasaba ve şehirleri, bunla¬rı birbirine bağlayan yollar, otel, han, lo¬kanta gibi mahaller, at arabası, kamyon, otomobil, tren gibi yolculuk araçlarının yanı sıra Anadolu insanının Özellikleri, yoksulluğu, mahrumiyeti, aydının sorum¬luluğu, eski yaşama alışkanlıklarından modern hayata geçişin intibaksızlıkları ve gülünçlükleri, tuluat tiyatroları, kah¬ve ve cambazhane gibi eğlence yerleri, bütün meşakkatlere rağmen şikayetsiz bir yazarın kaleminden anlatılır. Böyle¬ce bir tarafta gelişen dünya karşısında Anadolu'nun yoklukları dile getirilirken faziletleriyle bu açıklarını kapatmaya ça¬lışan İnsanlar anlatılır. Bu insanların yok¬sulluğa rağmen yabancıyı rahat ettir¬mek, ele güne karşı küçük düşmemek için çırpınmaları, dünya nimetlerinin en azıyla yetinip mutlu olmaları, bu kada¬rını bile elde etmek için tek varlıkları olan toprakla didişmelerinin anlatılması eserin dikkat çeken özelliklerindendir. Reşat Nuri, romanlarının çoğunda ser¬gilediği özelliğiyle Anadolu insanının cehaletini, buna karşılık gelenekten ve hayat tecrübesinden gelen irfanını yer yer vurgular. Kitabın II. cildinin son bölümün¬deki not, bu yazıları dönemindeki em¬sallerinden ayıran özelliğe işaret eder. Notların İlk cildini okuyan bir dostunun kendisine, süratle ilerleyen inkılâbın Ana¬dolu'ya yansımasını gösterecek yerde eskiyi, kötüyü, sakatı ve geriyi göster¬mekten hoşlandığı seklinde ithamda bu¬lunması üzerine Reşat Nuri insanları ve memleketi sevme yolunun tek olma-dığını, bunun ise kendi tarzı olduğunu söyler.
Eserleri.
Romanları.
Çalıkuşu (1338),
Dudaktan Kalbe (1341/1923),
Gizli El (1343/1924),
Damga (1342/1924),
Akşam Güneşi (1926),
Bir Kadın Düşmanı (1927),
Yeşil Gece (1928),
Acımak (1928),
Yaprak Dökümü (1930),
Kızılcık Dallan (1932),
Gökyüzü (19351,
Eski Hastalık (1938),
Ateş Gecesi (1942),
Değirmen (1944),
Miskinler Tekkesi (1946),
Harabelerin Çiçeği (1953),
Kavak Yellen (1961),
Son Sığmak (1961),
Kan Davası (1962),
Ripka İfşa Ediyor (1949 yılında Ulus gazetesinde tefrika edilmiş, ancak basılmamıştır; diğer romanların hepsi İstanbul'da yayımlanmıştır).
Hikâye Kitapları.
Recm,
Gençlik ve Güzellik[673],
Roçiîd Bey[674],
Eski Ahbap (İstanbul, ts.),
Sönmüş Yıldızlar[675],
Tanrı Misafiri[676],
Leylâ ile Mec¬nun[677],
Olağan İşler.[678]
Tiyatroları. Reşat Nuri'nin yirmi dokuzu telif, yirmi biri tercüme veya adapte olmak üzere tesbit edilebilen elli oyunu vardır.
Telif oyunları şunlardır:
Gönül {İnhidam, telifi 1918, yayımlanmamış),
Bâbür Şah'ın Seccadesi (1919),
Hançer[679],
Asker Dönüşü (temsil tarihi 1921),
Eski Rüya[680],
Kırçiçeği (1923),
Ümidin Güneşi[681],
Gazeteci Düşmanı,
Şemsiye Hırsızı,
İhtiyar Serseri (üçü bir arada İstanbul 1342/ 1924),
Kızıl Şenlik (temsil tarihi 1925),
Taş Parçası[682],
Bir Köy Hocası[683],
Bir Kır Eğlencesi[684],
Felâket Karşısında,
Gözdağı,
Eski Borç[685],
Ümit Mektebinde,
İsüklâi[686],
Vergi Hırsızı[687],
Hülleci[688],
Bir Yağmur Gecesi[689],
Yol Geçen Hanı (temsil tarihi 1944),
Ağlayan Kız (temsil tarihi 1946),
Bir Başka Gece (temsil tarihi 1956),
Eski Şarkı[690],
Yaprak Dökümü[691],
Tanndağı Ziyafeti [692],
Balıkesir Muhasebecisi[693],
Daktilo Makinası (radyo oyunu)- Tiyatro üzerine yazdığı yazı¬larının büyük bir kısmı Kemal Yavuz ta¬rafından Reşat Nuri Güntekin'in Tiyat¬ro ile İlgili Makaleleri adıyla bir araya getirilmiştir.[694]
Diğer eserleri de şunlardır:
Türk Kıraati[695],
Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu[696],
Anadolu Notlan[697],
Dil ve Edebiyat (Ankara, ts.).
Reşat Nuri'nin Fransızca'dan yaptığı çoğu edebiyat dışı dokuz tercüme eseri vardır. Tesbit edilebildiği kadarıyla Ça¬lıkuşu ile Akşam Güneşi İngilizce'ye; Damga, Yaprak Dökümü, Değirmen, Çalıkuşu ve Yeşil Gece romanları ile sekiz hikâyesi Rusça'ya; Çalıkuşu ve Ye¬şil Gece ile bir hikâyesi ("Rü'yâ-yı Sâ¬dık") Bulgarca'ya; Çalıkuşu, Kızılcık Dallan, Dudaktan Kalbe adlı romanla¬rı, altı hikayesiyle Bâbür Şah'm Secca¬desi adlı piyesi Sırpça'ya çevrilmiştir. Ay¬rıca bu dillerde ve diğer Batı dillerinde Reşat Nuri İle ilgili olarak yapılmış bir hayli tercüme, araştırma ve inceleme yayımla nmıştır.