« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 Ara

2011

ŞAİR RIZA TEVFiK BÖLÜKBAŞI VE FELSEFİ DÜŞÜNCESİ

Prof. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU 01 Ocak 1970

Hayatı ve Eserleri:
Rıza Tevfik Bölükbaşı,' Cisr.i Mustafa Paşa'da
1868'de doğdu.
Babası kaymakamlık
'görevlerinde
bulunmuş Hoca Mehmet Tevfik
Efendidir.
Rıza Tevfik, İstaiıbul'da Alyans Yahudi okulunda, İzmirde Ermeni
okulunda ve yine İstanbul'da
Galatasaray Lisesi'nden okudu. Galata-
saray Lisesi'ni bitirdikten sonra Mekteb-i Mülkiye'ye kaydoldu. Ancak
öğrenci iken bir dergi çıkarmağa girişmesinden ötürü bu okuldan ko-
ğuldu. Daha sonra tıbbiye okuluna kaydoldu. İttihat ve Terakki Cemiye-
ti'yle ilişki içinde olduğundan okul yönetimi ilebaşı derde girdi. Bir süre
okuldan uzaklaştırılmışsa da tahsiline devam etti. 1899'da diploma al-
mağı başardı. Görevine gümrük idaresinde doktorluk yaparak başladı.
1907'de İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin etkin üyesi oldu.
1908 yılında İkinci Meşrutiyet'in ilanı sıralarında Selim Sırrı Ter-
can'la birlik~e Hareket Ordusu'na yardım etti. Halkı coşturmağa' çalıştı.
Bir ara spor hocalığı yaptı. Edirne'den Milletvekili seçildi. Daha sonra
İttihat ve Terakki Partisi'yle arası açıldığından nıuhalifler tarafına geçti.
1912'de Hürriyet ve İtilaf Partisi'ne girdi. Mütarekeden sonra Damat
Ferit Paşa kabinesinde Milli Eğitim Bakanlığı ve Danıştay başkanlığı
yaptı. 1920 yılında barış heyetine katılarak
Sevr barışına imza attı.
Onun bu tutumu hocası olduğu Darülfünun öğrencileriniıl tepkisine yol
açtı. Anadolu'daki kurtuluş savaşına karşı olduğu için gençlik ayaklan-
mış ve RızaTevfik, Üniversitedeki görevinden 1921'de çekilmek zo~nda
kalmıştır. Kurtuluş savaşını, Milli Kuvvetler kazanınca 1922'de yurt
dışına kaçan Rıza Tevfik, 20 yıl kadar Ürdün ve Lübnan'da kalmıştır.
1938'de genel af çıkmış, Rıza Tevfik 1943 yılında yurda dönmüş ve 1949
yılında ölmüştür.
Fcl~efeyi yurdumuzda
esaslı olarak ilk tanıtanlardan
olan Rıza
Tevfik, aynı zamanda tanınmış bir şairdir.
Rıza Tevfik, ilk yazılarını Malumat Dergisİ'nde yazmış, daha sonra
Servet-i Fünununcu yazarlar arasına karışmış, Cavit ve Ahmet Şuayp'la
birlikte Ulum-u İctimaiyye dergisini çıkartmıştır. Rıza Tevfik'in Ede-
biyat-ı Umumiye, Düşünce ve Bilgi dergilerinde de yazıları çıkmıştır.
Kendisi bazı yazılarında feylosof imzasını kullanmaktan hoşlanırdı.
ŞiirIeri dikkatle izlenirdi. Şiirde başlangıçta aruz veznini kullanmış,
Meşrutiyet'ten
sonra hece veznini tercih etmiştir. Özellikle felsefi şürleri
dikkati çekicidir. Şürlerini Serab-ı Ömrüm adlı eserinde toplamıştır.
Peyam-ı Sabah'da edebi yazıları yayımlanmıştır 1.
Başlıca eserleri şunlardır: Felsefe Dersleri, Muf~ssal Kamus-ı Fel-
sefe (iki cildi basılmıştır), Abdülhak Hamid ve Mülahazat-ı Felsefiyyesi,
Medain Harabeleri (Hüseyin Daniş ilc birlikte), Tevfik Fikret, Textes
Houroufis, Ömer Hayyam ve Rubaileri. .
Rıza Tevfik, Osmanlıların son dönemlerinde Türk fikir ve edebiyat
hayatinda adı sık sık duyulan bir insandır. Felsefe, edebiyat, spor, folklor
ve siyaserle uğraşmıştır. Edebiyatla ilgili araştırmalarında bazı yanlışlar
yapmıştır. Siyasette yanlış teşhis sonucu Padişahı tutmuş ve Anadolu'-
daki Kurtuluş Savaşına karşı olmuştur. Bu yüzden yüzelülikler diye
bilinen ve bir süre yurda dönmeleri yasaklanan topluluğa dahil edilmiş-
tir. Kendisi yurt dışndayken vatan özlemi çekmiş ve bir şiirinde "uyup
şeytana i'raz eyledin Misak-ı Milli'den" dediği gibi siyasi hatasından do-
layı pişmanlık duymuştur2•
Rıza Tevfik, doğu ve batı kültürünü bilen bir düşünürdü. Geçimsiz,
heyecanlı ve iddiacı bir insan olduğundan İstanbul'da
bir çok rakip
kazandı. Siyasi hayatı istikrarlı değildi. Ancak iyi bir şairdi ve felsefeyi
iyi bilir' ve güzel anlatırdı. O, Türkiye'de ilk kez Rehber-i İttilıad-ı Os-
man! okulunda lise düzeyindeki gençlere felsefe dersleri verdi. Ayrıca
Darulfünun adıyla bilinen üniversitede estetik ve felsefe okuttu. Milli
Eğitim Bakanlığı felsefe terimlerinin açıklanarak sözlük haline getiril-
mesi görevini ona verdi.
Rıza Tevfik, Felsefe Dersleri adlı eserinde batı felsefesinin incelik-
lerini 'tanıttı_ve bu kitabına kendi görüşlerini kattı. Türk felsefi düşün-
.eesinin gelişmesine yardımcı oldu>.
1 Bak. Agah Sırrı Levent, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 474-475, Ankara 1988; Hüseyin Cahit
Yıılçın, Siyasal Anılar, s. 25, 296, İstanbul 1976.
. 2 Bıık. Hilmi Yücebaş, Filozof Rızıı Tevfik (Dr. Adnan Adıvıır'ın Feylosof ııdlı yazısı), s.
52, İstanbul 1978.
3 Bak. Hilmi Yücebaş, Filozof Rıza Tevfik (Hilmi Ziya DIken'in, Filo'zof Rıza Tevfik adlı
yazısı), s. 23.
Osmanlıların son dönemlerinde Abdullah Cevdet ve Baha Tevfik
gibi yazarlar Batı uygarlığını savundularsa da, felsefeyi derinliğine in-
celeyen ve doğu düşüncesiyle karşılaştıran Rıza Tevfik olmuştur. Ken-
disi Bergson'u Türkiye'de tanıtmış, bazan feylosof, bazan da Bacon'un
Şakirdi Marifeti diye imza atmıştır. Felsefeyi doğuda şeriatin dışına ak-
tarma cesaretini göstermiştir. Skolastik düşüneeye karşı serbest tartışIlla
yolunu seçmiştir. Tutuculuğa karşı olmuş, hurafeleri yermiş ve Tanrı
inancını savunmuştur. Türkçe'de felsefe dilinin oluşmas-ında ve felsefe
eğitiminin gelişmesinde onun emeği büyüktür4 •
.Rıza Tevfik ve Felsefi Düşüncesi:
Rıza Tevfik eski filozofların naklettiği gibi hayatı bir panayıra
benzetmiştir. Bu panayıra kimisi çıkar sağlamak, kimisi ün kazanmak,
kimisi de olayları izlemek ve gerçeği anlamak için gelir. Filozof, çıkar ve
şöhret peşinde olmayan ve fakat gerçeği araştıran insandır.
Rıza Tevfik,' İlkçağdan beri isim yapmış düşünürlerden
yararla-
narak felsefenin çeşitli tanımlarını yapmıştır. Bunların başlıcalarını şöyle
sıra~ayabiliriz: "Felsefe, varlığı hattı zatında .olduğu gibi bilmektir".
"Felsefe, Allah ve insanla ilgili şeylerin bilimidir". "Felsefe ölümü dü-
şünmektir". "Sanatların
sanatı, hilimlcrin bilimidir". "Bilimlerin hir-
liğidir". "Hariçteki varlıkları öz yapısında olduğu gibi bilmektir". "Se-
bepleri ve sebep olunanları tanımlamak
hilimidir". "Yeterli sebepler
bilimidir". "İmkan alemini mümkün olması dolaysıyla bilmektir". "İlk
ilkelerden açık olarak istidlal .edilen şeylerin bilimidir". "Duyulan ve
soyut kalan gerçeklerin hilimidir. "İnsan aklının, zorunlu amaçlarla bil-
gilerin ilişkilerini 'araştırması ve saptamasıdır". "Mutlak varlığın bili-
midir". "Duyulan gerçeklerle gizli gerçeklerin aynı olduğunu ispat bili-
midir"5.
Rıza Tevfik bu tanımları çeşitli düşünürlere göre verdikten sonra
hepsinde eksiklikler göruyor6•
Verilen tarifler bir yandan felsefeye ışık
tutmuştur. Ancak başka bir bakımdan eksik kalmıştır. Rıza Tevfik'e
göre bu çokluk aleminde birlik aramak felsefe yapmaktır. Ayrıca varlık-
ların devamlı olarak değişmesi üzerinde düşünmek ve bu değişmelerin
ilk sebebini aramak yine felsefe yapmaktır. İnsan zihni kesin ve bağımsız
bir ilk sebebe ulaşıncaya kadar varlığın aslını aramaktan geri durmaz.
4 Bak. Hilmi Yücebaş, aynı eBer(Ord Prof. Ililmi Ziya uiken'in Rıza Tevfik adlı yazısı)
s. 43-44.
5 Bak. Rıza Tevfik, Felsefe Dersleri, s. 16-33, ıstanbul 1330.
6 Bak. Rıza Tevfik, Felsefe Dersleri, s. 27.
Bu tür düşünceler de felsefenin işlediği konulardır. İnsan ilk sebebi ara-
yış sırasında evrende bir alıengin varlığının farkına varır. Böylece de
her şeyin bir raslantı sonucu meydana gelqıediğini kavrar. Her şeye
düşünen ve olgun olan bir bir ilk varlığın sebep olduğunun bilincİne varır.
Demek ki çoklukta birlik ve çoklukta ahenk görmek bjr tür felsefe yap-
maktır. Bu yolla insan ilk sebebin vB.rlığını ruhunda okuyor7•
Bu dü-
şünceden hareketle fel~efe ilk olan ve amaç taşıyan sebebin bilimi ola-
rak düşünülebilir.
Rıza Tevfik'e göre insandaki düşünme dış aleme bir anlam verme
sonucunu doğurur. İnsan kendi iradesine kıyasen hariçde sebeb arar.
Sebebler birbirini izler. Sonuçda sonsuzluğa doğru yol alır ve bir ilk se-
.bebte durmak zorunda kalır. Sebep olma fikri öznel bir olaydır. Bir çe-
şit inançtır. Sebep bizzat hariçte bulunan bir varlık değildir. Hariçte
görünenler olaylar zinciridir. İnsan bunlara anlam vererek sebep arar.
Böylece de insan iradesinde sebep inancı .yerleşir. Olayların zincirleme
tekrarlanması bizi sebep aramağa zorlar8•
Rıza Tevfik ayrıca ölüm olayının insanı felsefe yapmağa götürdüğü
İnancındadır. İnsan doğuyor, büyüyor. Nihayet yaşlanıyor. Beden hal-
den hale giriyor. Ancak insanda eanWık bir süre devam ediyor. Canlılığı
müstakil bir cevher olan ruh sağlamaktadır. Ruh bedeni terkedince bir
et yığını kalmakta, bedenin hareket ve faliyeti sona ermektedir. Acaba
ölüm olgusunun anlamı nedir? Ölümden sonra ne olmaktadır?
Bütün
bunları düşünmek, felsefe yapmaktır.
Rıza Tevfik felsefe yapmakta ölüm olgusunun etkisine önem ver-
miş, Abdülhak Hamid'in Ölü ve Makber adlı eserlerini temel alarak tah-
liller yapmıştır9•
Rıza Tevfik filozofların öteden beri üzerınde durduğu hayret kav-
ramını da tahlil etmeğe çalışmıştır. İnsanın dış.alem karşısında hayret
duyduğunu, bu duygunun onu sebep aramağa yönettiğini belirtmiştir.
Öteki canWarda hayret duygusunun yerini korku almıştır. İnsanda ise
korku ve hayret farklı duygulardır. İn.san düşünen bir varlık olduğun-
dan evrendeki düzen ve ahengi gördükçe hayret duygusuna kapılır. İn-
san her gün karşılaştığı olaylara alıştığı için hayret etmez, yeni olaylar
İnsanı hayrete düşü~ebilir. Bu olayların insana zararlı olanları da korku
7 Bak. Rıza Tevfik, Felsefe Dersleri, s. 27-211,47.
8 Bak. Rıza Tevfik, Felsefe Dersleri, s. 41-42-43.
9 Bak. Rıza Tevfik, Abdülhak Haınid ve Mülahazat-ı Felsefiyesi, İst. 1334; Rıza Tevfik,
Felsefe Dersleri, s. 21, 61-,,75.
doğurur. Kısacası hayret insana özgü bir olaydır. Kaynağı da düşünme
ve dolayısıyla akıldır. İşte bu hayret olgusu da insanı felsefe yapmağa
yöneltirlO.
Rıza Tevfik'e göre felsefeister ölüm olgusundan, ister hayret duy-
gusundan ve isterse şüpheden doğsun temelde varlık üzerınde düşünmeye
dayanır. İnsanda doğuştan gerçeği arama merakı vardır. Hayret duy-
gusu, ölümü irdeleme ve bir şeyden şüphe etme gerçeği arama merakını
harekete geçirir. Bir şeyi aramak demek, onun varlığına İnanmak de-
mektir. İnsan yok olanı aramaz. Var olanı arar. İnsan kendi varlığına'
da vicdanının içinden gelen olgun bir kanaatla inanır. Bu evrenin var-
lığında bir sebep vardır. Her şeyin ilk nedeni odurll.
Rıza Tevfik, kendi felsefesine araştırmaları derinleştikçe mistik bir
hava vermiştir. O'na göre gerçeğin sırrını araştıran insan zihni, tabii
felsefe ile dinin öğretileri arasında düşündükçe ve hakikatı idrakten aciz
kaldıkça yorgunluk ve tasa duymuş, neticede i,lhamonun imdadına yetiş-
miştir. Böylece de yalnızca insana emaiıat edilmiş gerçekleri bulmuştur.
Bu suretle insan tabii felsefe ilc dinİn hikmetini .birleştirmiştir. Özellikle
Tasavvuf crbabı yüksek bir zevk hali olan bu düzeye erişmiştiriZ.
Tasavvuf felsefesinde ilahi aşk önem taşır. Zaten evrenin var ol-
masında Tanrı'nın kendi zatındaki aşkla tecellisi ctken olmuştur. Her
şey varlıkta bulunmaktadır. Yüksek gerçekler de varlıktadır. Ancak
varlıklar arasında da mertebeler olmuştur. Cansızlar, nebatlar, hayvan-
lar ve niliayet İnsanlar varlıkta derece almışlardır. Aşağıdan yukarıya
doğru. olgunlaşan varlıklar, İnsanla yüce noktaya ulaşmıştırB. Rıza
Tevfik, Nietzche'nİn üstün insanı ilc tasavvuftaki olgun İnsan arasındaki
farkı da belirtmiştir. Nitzche'nin üstün insanı, yığın İnsanım istediği
gibi yönetir ve onu kendinden aşağı görür. Rıza Tevfik'İn benimsediği
Tasavvuftaki olguiı insan ise varlıkta birlik görür. İnsanları da eşit
tutar. Esasen evrende var olan her şey.Tanrı'ron görünüşünden ibaret-
tir. İnsan ise bu görünüşler içerisİnde en büyük isimdir. İnsan bütün
varlıkların özetidir. Evren'de var olan her'şey özet olarak insanda var- ,
dırl4. Yaratılıştaamaç
doğada basit unsurlar arasından en güzel vücudu
10 Bak. Rıza Tevfik, Felsefe Dersleri, s. 51-56.
II Bak. Rıza Tevfik, aynı eser,s. 83-85.
12 Bak. Abdullah Uçman, Rıza Tevfik'in Tekke ve Halk Edebiyatı İ1eııgili Makaleleri
(Tasavvu! hakkında) s. 224, Ankara 1982.
13 Bak. Abdullah Uçman, Aym eser (Keşf ül-Gıta), s. 278-279.
14 Bak. Abdullah Uçman, Rıza Tevfik'in Tekke ve Halk Edebiyatı ııe ııgili Makaleleri
(İnsanın Uluvv.j Şam), s. 122-123.
ve değeri taşıyan insanın meydana getirilişidir. Tıpkı' ağaçta amacın
meyve vermek olduğu gibi. Nasıl meyve kendisine vücftt veren ağacın
bütün varlığını ve yeteneğini bilkuvve kendi içinde taşıyorsa, insan da
aynı sebeple ve aynı yetenekle bütün oluşları zatında iç~rir. Demek ki
insan ~vrenin bir hülasasıdır. Gerçekte insan ve evren birdirIS.
Rıza Tevfik, felsefesinde bu görüşe o kadar inanmıştır ki 'devriye
türünden bir şiirinde düşüncelerini dile getirmiştir. Büyük Devriye adlı
şiirinin bazı dörtlüklerini örnek olarak verelim:
Büyük Devriye
Gizli bir nur idim subh-i ezelde,
Cilveler gösterip A'yane geldim.
Feyz-i aşk ilham eden güzelde,
Kelam-ı sırridim beyane geldim.
Ervah-ı ezeli yekvücud idi~
Aşıklar hem sacid hem mescud idi.
Görünen bu kesret feyz-i cftd idi,
Ben bu cilvegaha bir tane geldim.
Kendimi gizledim her bir gönülde;
Bin eda gösterdim bir gonce gülde,
Aşk ile nalekar olan bülbülde
Vatan hasretiyle efgane geldim.
Kalmadım ta ebed şekl-i müphemde;
Arz-ı cemal ettim vech-i ademde.
Ahsen-i takvim e erdiğim demde
Erkanı bezeyip insane geldim.
Her şeyle beraber, her şeyden ayrı,
Gizli ve aşikar yok benden gayrı.
Kazay-ı ezelde hayr ile şerri
Takdir etmek için viedane ge1dimI6•
Rıza Tevfik, insanın değerini ve evrendeki birliği "Gel Derviş" adlı
şiirinin bazı dörtlüklerinde
şöyle dile getirmiştir:
Gir gönül şehrine, dolaş bir kerrc,
Kıyas ~t ne imiş güneşle zerre
IS Bak. Aynı e8er (Keşf ul.Gıta). 8. 280.
,
16 Bak. Rıza Tevfik, Serôb-ı Omrüm. s. 217-281, Kenan Matbaası, 1949.
Yalnız scn kadirsin hayr ile şerre
Şerremail isen şeytan sendedir.
Nefsini evvela çıkar aradan,
Bir renge boyanma aktan, karadan
Gönülde berk nrur nur-u yaradan,
Zulmette dolaşma, Yezdan sendcdir.
Menbei sendedir feyz-i hayatın,
Gelip giden canlar hep nefehiitın.
Hayrette boğulma, bu kainatın
Hepsi bir katredir, Umman sendedir.
Her şeyin varlığı senin özündür.'
Kcndini çok gören kendi gözündür.
Bu mülke hükmeden senin sözündür,
Kalıbın kürsıdir, Sultan sendedir)7.
Rıza Tevfik, varlığın aslının akılla idrak edilemeyeceğini, aklın
insana rehber olup olaylar arasındaki münasebeti arayacağını belirti-
yor. İnsan aklıyla alemdeki oluşları ve ahengi hesaba kattıktan
sonra
hayrete ulaşır. Bunun sonucu olarak da mistik bir ruh hali içinde evren-
deki birliği ve insandaki cevheri kavrar. Bu durumda aklın yerini sezgi
ve anagörü alır. Bu dereceye yükselen insan vasıta değerler çemberinden
kurtulmuştur. Sanat ve fclsefenin birleştiği özgür bir alana yükselmiştir.
Rıza Tevfik'e göre en büyük ibadet de ~irliği'kavrayarak ahenk've yük-
sek duygulara ulaşmaktır. Ona göre İslam'da "bir saatlik düşünce alt-
mış yıllık ibadetten üstündür"
hadisinin kasdettiği anlam bu ruh haline
ulaşmaktadır18•
Rıza :Tevfik nefesleriyle zaman zaman Bektaşiliğin inceliklerini dile
getirmiştir. Bağnaz düşüncelerin karşısında olmuştur. Onun bu tür şür-
lerinin bazı dörtlükIeri şöyledir:
Allah eve girmez sıu-ı mutlaktır,
Dört duvara secde kılan ahmaktıİ".
Haccetmeden
maksat gönül yapmaktır,
Sen de be hey nadan gönül yapsana19•
Mi'racı anlatma, eşek değilim,
Bildiğin kadar .da melek değilim.
17 Bak. Rıza Tevfik, Serab-ı Oınrüln, 8. 274-276.
IS Bak. Abdullah Uçman, anılan eser, (Makam.ı Hayret), 8. 312-315.
i9 Bak. Rıza Tevfik, Serilb.ı Omrüm, 8. 283.
Günahkar insanım ördek değilim,
Bu ağır gövdeyle uçarnam hocam.
, Halk~ korku vcrme velvele salıp,
Dünya ve ahirct bu köhne kalıp,
Ben softa değilim cübbemi alıp
İmaret imaret göçernem hocam
Feylosof Rıza'yım dinsiz anlama,
Dini ben öğrettim kendi babaIlla,
Her ipte oynadım canbazım amma
Sırat köprüsünü
geçemem ho,~am20.
Boz yılanı tuttu, çivi yuttu dı~rler.
Pirimiz duvarı yürüttü derler
Keramet olsa da böyle hünerkr,
İnsanlığa yarar bir iş değildir.
Keramet umma hiç necef taşından
Ayrılma insandan, öz kardaşından
Hakkı göremezsin Bağlarbaşı'ndan
Gerçek er sultandır, keşiş değildir.
Hem ervah her yerde var yığın yığın,
Nedir onlarla verip aldığın?
.Uzletemail ol, gönlüne sığın,
Cihan gönül kadar geniş değildirıı.
Rıza Tevfik'in felsefi düşüncelerind(, Tanrı'nın ve alemdeki oluş-
ların önemli bir ycri olmuştur. Ayrıca oinsanı değerlere önem vererek
felsefesini zenginleştirmiştir. İnsanı evrenin merkezi vc özü kabul et- i
miştir. Bağnaz düşüncelere asla sapmanııştır. Hurafelerin ve dini kö-
tüye kullanmanın karşısında olmuştur.
Rıza Tevfik, mutluluk üzerinde de düşünmüştür. Mutluluğun hayal
peşinde koşmakla değil, sağlam iradeyle kazanılacağını vurgulamıştır.
İnsan iradesiyle hayatı iyi değerlcndirdiği ölçüde mutluluğa kavuşur.
Akla dayalı iradeyi güçlü tutmayanlar sosyal çevrenin engellerine ta-
kılıp üzülürler. Hülyalar peşinde koşmak irade zayıflığının işaretidir.
Elbette mutluluk için, erdem için iyi niyet de şarttır. Tembellik ya da
toplumdan soyutlanmak insanı alçaltır. Bu nedenle insan kendisine gü.
20 Bak. Rıza Tevfik, Seraboı Ömriim, s. 286-28'7.
21 Bak. Rıza Tevfik, Seraboı Ömrüm, s. 289.
venerek yaşamını düzene koymalıdır. Düşünürümüz, oğluna mutlUluk
tavsiyesi olarak şu dörtlüğü armağan etmiştir:
Tali'le saadette pazarlık yoktur,
İnsanda irade gibi varlık yoktur.
Sen ömrüne hizmetinle bir kıymet ver,
Oğlum! Sana başka bahtiyarlık
yoktur22•
Sonuç:
Rıza Tevfik, Ülkemizde ilk kez, felsefe ders kitabını yazmış ve bu .
derslerin proğramını yapmıştır. Hem lisede, hem de üniversitede felsefe
okutmuştur. Şiirlerinde felsefe yapmış ve yazılarında felsefeyi savun-
muştur. Bir çok makalesine "feylesof" imzasını atmıştır. DOb'Uve batı
düş.üncelerini okumuş ve bunlar arasında karşılaştırmalar
yapmıştır .
.Yeniliğe ve çağdaşlaşmaya taraftar olmuş, ancak tarihi Türk kültürünü
de savunmuştur. Siyasi hayatta hatalar yapmış ve bir çok kimseyi kar-
şısına almıştır. Sonunda bazı hatalarını kabul etmek mertliğini göster-
miştir. Ondan Türk kültürü için iki önemİi miras kalmıştır: 1- Şürleri,
Hece veznindeki şürleriyleTürk
Halk Edebiyatına yön vermiş ve can-
lılık getirmiştir. 2- Felsefi çalışmaları. Bu çalışmalarıyla felsefeyi sev-
dirmeye çalışmış, batı felsefesini ülkemizde tanıtmış ve kafaları düşün-
dürmeye çalışmıştır. Doğmatizmin kalıplarını yutmak istemiştir. Taas-
subun ve hurafenin karşısında olmuştur.
Gerek şürlerinde, gerek yazılarında bir tür mistik' fclsefeyi sevdiğini
göstermiştir. Kendi düşüncesinin
gelişmesinde ölüm olgusu, hayret
duygusu ve nedensellik ilkeleri etken olmuştur. Açık bir felsefi sistem
kuramamakla birlikte varlık sorunu üzerinde düşünmüş ve öteden beri
bilinen varlıkta birlik felsefesini benimsemiştir. Bu konuyu cesaretle
savunarak
dinin bazı kalıplardan
ibaret olmadığını dile getirmiştir.
Türkçe felsefi kavramları açıklayarak vahdet-i vücild düşüncesini ko-
layanlaşılır
hale getirmiştir. Özellikle bu evrenin, Tanrı'nın, zatının
görünüşü olarak değil, kudretinin tezahürü olarak anlaşılması gerektiğini
vurgulamıştır23•
Rıza Tevfik; varlık felsefesi üzerinde çok dutmuş, akıl ile Tanrı'nın
varlığının bulunacağını vurgulamış, sezgi ve ilham ile de aklın ötesindeki
gerçeklerin yakalanabileceğini belirtmiştir. Hayatının çeşitli dönemlerine
ait görüşleri arasında farklar bulunmakla birlikte insana verdiği değer
devamlı olmuştur. İnsanı varlığın merkezi ve özeti olarak gÖFmüştür.
22 Bak. Rıza Tevfik Bölükbaşı, Ömer Hayyam ve Rubailcri, sayfa: I, İstanbul, 1945.
23 Bak. Rıza Tevfik Bölükbaşı, Ömer Hayyam ve Rubaileri, s. 86-87.
Sözün özü, Rıza Tevfik'in felsefesinin temel unsurları şu üç esasta
toplanabilir:
1- Akıl ile Tann'nın varlığı bulunabilir. Ölüm, hayret ve şüphe 01-
gulan bizi varlıkta ilk sebebe götürür. Bu da Tanrı'dır.
2- Varlıkta birlik vardır. Her şey Tanrı'nın gücünün görünüşünden
ibarettir.
3- İnsan evrenin merkezi ve özetidir. Bu sebeple de alemin en de-
ğerli ve en güzel varlığıdır.

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 57103

ulkucudunya@ulkucudunya.com