MEDENİYETLER ÇATIŞMASI KURAMININ SOSYOLOJİK ÇÖZÜMLEMESİ
Dr. Mehmet Devrim Topses 01 Ocak 1970
ÖZET
Medeniyetler Çatışması Kuramının Sosyolojik Çözümlemesi
Bu çalıGma, Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’nın sosyolojik dayanak noktalarının
geçerliliğinin sorgulanmasını amaçlamaktadır. Medeniyetler ÇatıGması Kuramının
sosyolojiyle ilgili temel değiGkeni Aydınlanmacılık olarak saptanmıGtır. Buradan yola çıkarak,
Aydınlanma ilkelerinin medeniyetler çatıGması yaklaGımı içindeki yeri tartıGma konusu
yapılmıGtır.
Amaç
Medeniyetler ÇatıGması Kuramı, Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington tarafından
oluGturulan ve 1993 yılında “Foreign Affairs” adlı dergide yayınlanarak sosyal bilimlerin
gündemine giren bir siyaset ve sosyoloji yaklaGımıdır. Bu bildirinin amacı, Medeniyetler
ÇatıGması Kuramının sosyolojik dayanak noktalarının incelenmesi ve bu anlamda sosyolojik
geçerliliğinin tartıGılmasıdır.
Giriş
Samuel Huntington, 18 Nisan 1927 yılında Amerika’nın New York kentinde doğmuG ve 24
Aralık 2008 yılında Amerika’nın Massachusetts eyaletinde ölmüGtür. Harvard
Üniversitesi’nde uzun süre Politik Bilimler Akademisi Profesörü olarak görev yapan
Huntington, 1977-1978 yıllarında Amerika’nın Ulusal Güvenlik Konseyi ve Güvenlik
Planlama Bölümünün koordinatörlüğünü ve 1986-1987 yıllarında ise Amerikan Politik
Bilimler Birliği’nin baGkanlığını yürütmüGtür.
Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’nı sosyolojik açıdan önemli kılan nokta, bu kuramın 18.
yüzyıl Aydınlanma çağının ilkelerine dönük yaklaGımdır. Bilindiği gibi Aydınlanma çağı, 18.
yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkıp geliGen ve bütün insanlığa dönük olarak “halk egemenliği”,
“ulus devlet”, “uluslaGma”, “laiklik”, “tam bağımsızlık” ilkelerini gündeme getiren tarihsel bir
dönemdir. Bu yönüyle Aydınlanmacılık, Ortaçağ toplum anlayıGından kesin çizgilerle ayrılır.
Aydınlanmacılığa göre, dinsel ve kiGisel otoriteler yıkılmalı ve yerlerine halk egemenlikleri
kurulmalıdır. Toplumsal iliGkiler etnik ve dinsel kimliklere göre değil, yurttaGlık kimliğine
bağlı olarak yürütülmelidir. Bir toplumu birleGtiren temel öğe, yurttaGlık kimliğidir. Dinsel
kimlikler Ortaçağda olduğu gibi toplumsal ve siyasal bir yönlendirici değil; bireylerin kiGisel
inançlarıdır ve yurttaGlık kimliğinin arkasında kalmalıdır (Tanilli, 1979:78-85). Kısacası
Aydınlanmacılık, insanlığın etnik ve dinsel özelliklere göre biçimlenen Ortaçağ iliGkilerinden,
bu özelliklerin belirleyici niteliğini yitirdiği yurttaGlık temelindeki iliGkilere geçmesidir.
Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’nın özü, Aydınlanmacılığın evrensel değil, “Batılı nitelikte
bir değer bütünü” olduğunun kanıtlanmaya çalıGılmasıdır. Huntington’a göre
Aydınlanmacılık, Avrupa’da ortaya çıktığı için Batılı bir değerdir (Huntington, 2006b:30).
Batı ise emperyalist bir karaktere sahip olduğu için, Huntington Aydınlanma ilkelerini
benimsemenin düpedüz emperyalist Batılı değerleri benimsemek olduğunu vurgulamaktadır
1
.
Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’na göre, dünyanın ezilen ülkelerinin Batı emperyalizminin
yıkıcı etkilerinden kurtulmalarının tek yolu, Huntington’un deyiGiyle, “Batılı” değerlerden
vazgeçmeleridir. Huntington’a göre “hukuk devleti”, “insan hakları”, “uluslaGma”, “laiklik”,
“halk egemenliği” gibi Aydınlanma ilkeleri Batılı değerlerdir2
. Bu nedenle Batı’ya karGı çıkan
bir toplumun Aydınlanmacılığı benimsemesi Huntington’a göre tam bir çeliGkidir. Yoksul
Gslam ülkeleri bu BatılılaGma isteklerini bir kenara bırakıp, kendi kültürlerine dönmeye
baGladıkları zaman kalkınacaklardır. Yeryüzünde Batı’nın denetimi ancak böyle azalacaktır.
1 Bkz. Huntington, Samuel (2006a), Medeniyetler Çatışması ve Yeni Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”,
Çeviren: Mehmet Turhan, Cem Soydemir), Okuyanus Yayınları, s: 268.
2 Bkz. Huntington, Samuel (2006a), Medeniyetler Çatışması ve Yeni Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”,
Çeviren: Mehmet Turhan, Cem Soydemir), Okuyanus Yayınları, Gstanbul, s: 93.
Huntington’un deyiGiyle “Türkiye, Atatürk’ün mirasını bilinçli bir Gekilde reddederse,
kendisini Gslam’ın bir lideri olarak yeniden tanımlamaya baGlayacaktır”3
. Dolayısıyla
Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’na göre 21. yüzyıl ve sonrasındaki siyasal ve toplumsal
iliGkiler, Aydınlanma ilkeleriyle belirlenmiG ulusal sınırlara ve yurttaGlık iliGkilerine göre
belirlenmiG toplumsal iliGkilere göre değil; bir medeniyeti oluGturan ortak dinsel kültür
özelliklerine göre biçimlenecektir. Zira az geliGmiG bir ülke için modernleGme, o ülkenin
Aydınlanma ilkelerinden vazgeçmesi ve kendi kültürel değerlerine bağlanmasıdır.
“Medeniyetler ÇatıGması”4 baGlıklı makale ve “Dünya düzeninin yeniden kurulması”5 adlı
kitap, toplumların “laiklik” ve “halk egemenliği” gibi, Huntington’un “Batılı” olarak
sınıflandırdığı Aydınlanma ilkelerinden vazgeçtikleri ve diğer ülkelerle olan iliGkilerini
öncelikli olarak dinsel ve kültürel özellikleri temelinde yürütmeye baGladıkları konusundaki
örneklere ayrılmıGtır.
Aydınlanmacılığın Evrenselliği
Görüldüğü gibi “Medeniyetler ÇatıGması Kuramı”, Aydınlanmacılığın Batılı bir değer olduğu
tezi üzerine kurulmuGtur. Oysa Aydınlanmacılık, Batı’da ortaya çıkmıG olmasına karGın,
sosyolojik anlamda evrensel nitelikte değerler sistemidir. Aydınlanmacılığı evrensel yapan,
onun insanlık için ilerici nitelikteki yenilikleridir. Bir yeniliğin ilerici olarak
değerlendirilmesi, onun insanlığa verdiği değerle ve ona sağladığı yararla ölçülebilir. Tarihsel
bir süreç içinde ortaya çıkan yenilikler, insanlığa değer vermiyorsa ve ona yarar sağlamıyorsa
ilerici olarak değerlendirilemez. Bu yönüyle Aydınlanmacılık, doğa ve toplum olayları
karGısında insan aklını öne çıkartması ve toplumsal iliGkileri etnik ve dinsel özelliklere göre
daha kapsayıcı bir kavram olan “yurttaGlık kimliği”ne göre düzenlemesi nedeniyle ilericidir.
Glerici olması nedeniyle de bütün insanlığa dönüktür.
Halk egemenliği, uluslaGma, laiklik, ulus devlet ve insan hakları gibi ilkeler 18. yüzyılda
Avrupa’da ortaya çıkan değerler bütünü olmalarına karGın Batılı ve dolayısıyla emperyalist
olarak değerlendirilemezler. Tarih içinde insanlığa yarar sağlayan bütün yenilikler, doğduğu
bölgelere bakılmaksızın bütün insanlığın ürünü olmuGlardır. Sözgelimi ateGin ve tekerleğin
bulunması insanlığın geliGimi için bir ilerleme noktası olmuGtur. Gnsanlık, bu türdeki
3 Bkz. Huntington, Samuel (2006a), Medeniyetler Çatışması ve Yeni Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”,
Çeviren: Mehmet Turhan, Cem Soydemir), Okuyanus Yayınları, Gstanbul, s: 237.
4 Bkz. Huntington, Samuel (2006b), Medeniyetler Çatışması, 10. Basım, Vadi Yayınları, Ankara.
5 Bkz. Huntington, Samuel (2006a), Medeniyetler Çatışması ve Yeni Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”,
Çeviren: Mehmet Turhan, Cem Soydemir), Okuyanus Yayınları, Gstanbul.
yenilikleri doğduğu bölgelere bakılmaksızın benimsemiGtir. Mübeccel Belik Kıray’ın belirttiği
gibi, “çatal-kaGık kullanma” ve “masada oturarak yemek” bile Batı’da ortaya çıkan yenilikler
olmalarına karGın insan sağlığını gözeten ilerici yenilikler olduğu için bütün insanlık
tarafından benimsenmiGtir6
. Bunun gibi, “Latin Alfabesi” diye adlandırılan Batı harfleri Batı
Avrupa’da meydana gelmemiGtir. Fenike uygarlığının icadıdır. Fenike uygarlığı ise Güney
Anadolu, Suriye, Lübnan ve Kıbrıs coğrafya üçgeninde dünya sahnesine çıkarak, bu harfleri
bütün insanlığa bağıGlamıGtır. Bu alfabe zamanla buradan Yunanistan adalarına, Atina’ya ve
oradan da Roma’ya nakledilmiGtir. Roma ise bir Latin Gehri olduğundan, Alfabe onlar
tarafından yayınlanınca “Latin Alfabesi” olarak tanınmıGtır (Tufan, 1994: 159). Kısacası tarih
içinde ortaya çıkan yenilikler, insanlığın ortak ihtiyaçlarını karGılayabildiği ölçüde coğrafi
bölgelerin tekelinden kurtulmakta ve evrenselleGmektedir. Bu nedenle Samuel Huntington’un
Aydınlanmacılığı Batı’ya özgü ve sadece Batı’ya seslenen ilkeler bütünü olarak görmesi,
sosyolojik bir yanılgıdır.
Medeniyetler Çatışması Kuramı’nın Türk Modernleşme Hareketine Bakışı
Huntington, kültürel çatıGma teorisine uygun olarak “Medeniyetler ÇatıGması ve Dünya
Düzeninin Yeniden Kurulması” adlı kitabının önemli bir bölümünü Türk modernleGme
hareketinin ve Kemalizm’in eleGtirisine ayırmıGtır. Huntington’a göre Türk aydınlanması,
Türkiye’nin geleneksel Gslam kültürüne karGı bir harekettir. Çünkü “Türk aydınlanması
Gslam’ın bir devlet dini olmasına son vermiG, toplum yaGamında Batılı olmayan kültür ve
kurumları yok etmiGtir”7
.
Huntington’un “Batılı” olarak kavramsallaGtırdığı kurumlar, “laiklik”, “halk egemenliği” ve
“hukuk devleti”dir. Biraz önce belirttiğimiz gibi Huntington, bu ilkeleri bütün insanlığa değil,
sadece “Batıya özgü değerler” olarak görmektedir. Dolayısıyla Huntington’un bakıG açısına
göre Aydınlanma ilkelerini benimseyen toplumlar, kendi geleneksel kültür yapılarını terk
eden ve Batıyı taklit etmeye çalıGan toplumlardır. Oysa Türk modernleGme hareketi
Aydınlanmacılığı evrensel değerler olarak benimsemiG ve varlığını sürdürebilmek için
“laiklik”, “ulus devlet”, “halk egemenliği” veya “uluslaGma” gibi yenilikleri toplumsal
yaGama geçirmeyi bir zorunluluk olarak görmüGtür.
6 Mübeccel Belik Kıray’ın insanlığa özgü yeniliklerin coğrafi bir kavram olarak BatılılaGma olarak görülmesine
eleGtirileri için bkz. Hayatımda Hiç Arkaya Bakmadım (2001), Mübeccel Belik Kıray ile SöyleGi, Bağlam
Yayıncılık, Gstanbul.
7 Bkz. Huntington, Samuel (2006a), Medeniyetler Çatışması ve Yeni Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”,
Çeviren: Mehmet Turhan, Cem Soydemir), Okuyanus Yayınları, Gstanbul, s: 196–206.
Bu yeniliklerin toplumsal yaGama geçirilmesi, geleneksel Gslam kültürünün terk edilmesi
değildir. Türk modernleGme hareketi, geleneksel kültürü yok etmeyi değil; uluslaGmayı ve
kendi üzerinde egemenlik hakkı olan bir ulus devlet olarak örgütlenmeyi amaçlar. Bu amaca
uygun olarak Türk devrimi, yurttaGlık kimliğini etnik ve dinsel kimliklerin önüne geçirmiGtir.
Dinsel kimlikler, bireylerin vicdanlarına bırakılmıGtır. Türk modernleGme hareketi eğer
Huntington’un belirttiği gibi geleneksel kültür yapısından sıyrılmak ve Batı değerlerini ithal
etmek isteyen bir amaç taGısaydı, Müslümanlığa özgü dini ibadetlerin yasaklanması, dinsel
bayramların kaldırılması, Hıristiyanlığı yayacak okulların açılması gerekirdi. Buradan yola
çıkarak, Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’nın Türk devriminin toplumsal amaçlarına bakıGının
sosyolojik anlamda tartıGmalara açık olduğu söylenebilir.
Medeniyetler Çatışması Kuramı’nın İslam Ülkelerine Bakışı
Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’nın bir diğer temel dayanağı, Doğu-Gslam ülkelerinin Batılı
bir değer olarak görülen Aydınlanmacılığı reddettikleri ölçüde kalkınacakları yönündeki
varsayımdır. Huntington’a göre Gslam ülkelerinin “yeniden doğuG”ları, bu ülkelerin “laiklik”,
“ulus devlet” ve “uluslaGma” gibi toplumsal amaçları bütünüyle terk ettikleri bir dönemde
gerçekleGecektir. Çünkü Huntington’un “Batılı” olarak tanımladığı Aydınlanma ilkelerinin
terk edilmesi, bu ülkeler üzerindeki Batı denetimini bütünüyle yok edecektir. Bu noktada
Huntington, Doğu Asya ve Japonya’nın ekonomik açılardan kalkınmalarının belirleyicisi
olarak Batılı kurumları reddetmelerini göstermektedir (Huntington, 2006b: 144).
Aydınlanma ilkelerini Batılı değerler olarak reddeden Gslam ülkelerinin toplumsal koGulları,
Türkiye’de kapsamlı olarak Niyazi Berkes tarafından incelenmiGtir. Niyazi Berkes’in
incelemeleri Hindistan, Pakistan, Endonezya, Lübnan, Suriye, Mısır ve Cezayir’deki
sosyolojik gözlemlerine dayalıdır. Bu ülkelerin sosyolojik anlamdaki ortak özellikleri,
bağımsızlıklarını kazandıktan sonra “laiklik”, “ulus devlet”, “uluslaGma”, “halk egemenliği”
gibi ilkeleri Batı’nın bir ürünü olduğu için reddetmeleri ve modernleGmeyi “geleneksel
kültürlerini sürdürme” olarak yorumlamalarıdır (Berkes, 1975).
Berkes’in tespitlerine göre Hindistan, Pakistan, Endonezya, Lübnan, Suriye, Mısır ve Cezayir
gibi ülkeler ulus devlet anlayıGına uygun milli bir ekonomi yapılanması gerçekleGtirmedikleri
için bu ülkelerde Gngiliz ve Fransız uydusu ekonomiler geliGmiGtir8. Böylece Gngiltere ve
Fransa’nın siyasal ve ekonomik yönlendirmesi altına girilmiGtir. EG deyiGle Huntington’un
kuramsal yaklaGımının tersine olarak, ulus devlet anlayıGını “BatılılaGma” olarak yorumlayan
bu ülkeler Batı denetimine daha çok girmiGlerdir. Laiklik, Batı’ya özgü kültürel bir değer
olarak yorumlandığı için bu ülkelerde geniG ölçekli din ve mezhep çatıGmaları yaGanmıGtır9
.
Hukuksal düzenlemeler toplum yaGamına egemen olamadığı için bu ülkelerde insan yaGamı
“sudan ucuz” durumdadır10
. Kısacası bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Aydınlanma
ilkelerini “Batılı” değerler olarak kabul edip, toplumsal yaGamdaki düzenlemelerden uzak
tutan Hindistan, Pakistan, Endonezya, Lübnan, Suriye, Mısır ve Cezayir gibi ülkelerin
Huntington’un deyiGiyle “Gslami bir diriliG” içine girdiklerini söylemek sosyolojik anlamda
çok güçtür.
Medeniyetler Çatışması Kuramının Doğu-Asya ve Japonya Örneği
Diğer taraftan Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’nda Doğu Asya ve Japonya’daki modernleGme
hareketlerinin baGarıya ulaGmasının dinsel ve kültürel özelliklerle açıklanması, oldukça
tartıGmalı bir yaklaGımdır. 19. yüzyılda Japonya ve Osmanlı Devletinin modernleGme süreçleri
arasında temel benzerlikler görülür. Çağlar Keyder’in deyimiyle Osmanlı devletindeki
“bürokrasi”11
ve Japonya’daki imparatorluk, modernleGme süreçlerini tamamlayarak
ülkelerini Batı’nın baskısına karGı korumak istemiGlerdir. Osmanlı ve Japon
imparatorluklarında devlet örgütlenmesin merkezileGtirilmesi için çalıGılmıG, yerli nitelikte
tüccar ve sanayici sınıfının oluGması için önlemler alınmıGtır12
. Buraya kadar Osmanlı devleti
ve Japonya’nın modernleGme hareketleri arasında benzerlikler bulunmaktadır. Japonya’nın
modernleGme sürecini baGarıya ulaGtırmasının belirleyici nedeni, 1894 yılında
kapitülasyonlardan bütünüyle kurtulması, milli bir ekonomi kurması ve ekonomik açıdan
bağımsız kalmasıdır. Osmanlı devleti ise 1838 yılında Gngilizlerle yapılan ticaret
antlaGmasından baGlayarak, yeni oluGan ve henüz zayıf durumda bulunan yerli sanayiyi
yabancı endüstrisine ve güçlü Avrupa kapitalizmine açtığı gibi, kapitülasyonlardan
kurtulamamıGtır (Avcıoğlu, 1968:37-47). Bunun yanında Doğan Avcıoğlu tarafından
8 Bkz. Berkes, Niyazi. (1975), İslamlık, Ulusçuluk, Sosyalizm. Bilgi Yayınevi, Ankara, s: 38.
9 Bkz. Berkes, Niyazi 2001), Asya Mektupları, Yapı Kredi Yayınları, Gstanbul, s: 86.
10 Bkz. Berkes, Niyazi (2001), Asya Mektupları, Yapı Kredi Yayınları, Gstanbul, s: 50.
11 Bkz. Keyder, Çağlar (2005), Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, GletiGim Yayınları, Gstanbul, s: 9
12 Bkz. Lewis, Bernard (2007), Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara; Ayrıca bkz.
Avcıoğlu, Doğan (1968), Türkiye’nin Düzeni, Bilgi Yayınları, Ankara ve Gnalcık, Halil (2000), Osmanlı
İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Eren Yayınları, Gstanbul.
belirtildiği Gekliyle Japon egemen sınıflarının bağımsız ve modern bir devlet kurmak azmiyle
yabancı sermaye yatırımlarına karGı çıkmaları kadar, Japonya’nın fakirliği de bu ülkeyi
yabancı sermaye akınlarından korumuGtur13. 2. Dünya SavaGından sonra ise laiklik alanında
düzenlemeler yapılmıG, devletin dini niteliği kaldırılmıG, ginto dini devletten ayrılmıGtır.
Yasama, yürütme ve adalet iGleri arasındaki dengeli ayrımı daha iyi düzenleyen demokratik
bir anayasa ilan edilmiGtir14. Sonuç olarak Japonya’nın kalkınmasının belirleyici nedeni
Medeniyetler ÇatıGması Kuramı’nda belirtildiği gibi din ve gelenek değil; milli ekonomi ve
laiklik gibi Aydınlanma ilkeleridir.
Toparlamak gerekirse, 20. yüzyılın sonunda sosyal bilimlerin gündemine giren Medeniyetler
ÇatıGması Kuramı’nın sosyolojik temelleri, Aydınlanma ilkelerinin evrensel olmadığı
yönündeki kuramsal yaklaGıma dayanmaktadır. Buna göre Aydınlanma ilkeleri Batı’ya özgü
değerler olduğu için, Batı emperyalizmine karGı çıkan Doğu ve Gslam ülkeleri, Batı
denetiminden kurtulmak için Aydınlanma mirasını bilinçli biçimde reddetmelidirler. Bununla
birlikte Aydınlanma ilkelerini Batı değerleri olarak reddeden Doğu ve Gslam ülkelerin sosyal
ve ekonomik olarak kalkındıklarına iliGkin tarihsel ve sosyolojik bir kanıt bulunmamaktadır.
Medeniyetler ÇatıGması Kuramından farklı olarak Japonya, yenileGme çabalarına tarihsel
anlamda Osmanlı Devletinden daha sonra baGlamasına karGın; “laiklik”, “bağımsız ulus
devlet” ve “milli ekonomi” gibi ilkelerini toplumsal amaçlarına uyarladığı için modernleGme
çabalarını baGarıya ulaGtırabilmiGtir. Bu durum, Medeniyetler ÇatıGması Kuramının sosyolojik
temellerinin tartıGmaya açık olduğunu göstermektedir.
13 Bkz. Avcıoğlu, Doğan (1968), Türkiye’nin Düzeni, Bilgi Yayınları, Ankara, s: 46.
14 Bkz. Berkes, Niyazi (2001), Asya Mektupları, Yapı Kredi yayınları, Gstanbul, s: 240.
KAYNAKÇA
AVCIOĞLU, Doğan (1968), Türkiye’nin Düzeni, Bilgi Yayınları, Ankara.
BERKES, Niyazi (1975), İslamlık, Ulusçuluk, Sosyalizm, Bilgi Yayınları, Ankara.
HUNTGNGTON, Samuel (2006b), Medeniyetler Çatışması, Vadi Yayınları, Ankara.
TUFAN, Muzaffer (1994), “Tanzimat’ın 150. Yıldönümü Uluslar arası Sempozyumu”,
Sosyolojinin Fransa’da Doğuşu Döneminde Osmanlı Toplumundaki Çağdaşlaşma Hareketi,
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
TANGLLG, Server, (1979), Uygarlık Tarihi, Adi Komandit, Gstanbul.