Biz kimiz?
Mahir KAYNAK 28 Ağustos 2007
Bu günlerde kim olduğumuz konusunda tartışmalar yapılıyor. Kimin Kürt, kimin aslen Türk olduğu sorgulanıyor. Soy ve inançlara saygılı olduğunu sandığımız Osmanlının gerçekte Türk karşıtı, Alevi düşmanı olduğu yazılıyor.
Gerçekte kimliğimiz tercihimiz değil kaderimizdir. Soyumuzu doğa kanunları, inançlarımızı, sanılanın aksine, siyaset belirler. Kimse bir inancın neden aynı siyasi yapı içinde tek başına egemen olduğunu sorgulamaz ama onu kendisinin ayrılmaz bir parçası sayar.Onun için mücadele eder, canını verir. Dindeki yorum farklılıklarının, mezheplerin siyasi farklılıklar sonucu oluştuğunu, itikatla ilgili olmadığını düşünmez.
Aynı inancı ya da ideolojiyi paylaşanlar, siyaset yollarını ayırınca, mezhepler ya da aynı ideolojinin farklı yorumları maskesi altında bölünürler. Bu bölünme öyle şiddetli olabilir ki farklı köklerden gelenlerle ittifak yapılabilirken aynı düşüncenin değişik yorumları amansız düşmanlara dönüşebilirler.
Siyaset öyle güçlüdür ki kardeşleri düşman, en aykırıları birer sevgiliye dönüştürebilir. Osmanlının millet-i sadıka saydığı ve halkın iç içe yaşadığı Ermeniler günün birinde amansız bir düşman sayılabilir. Soğuk Savaş döneminde herhangi bir nedenle ülkemize gelen bir Sovyet yurttaşının arkasında bir sürü güvenlik elemanı dolaşırken şimdi kucak kucağa yaşarız. Kimse şu soruyu sormaz: düşmanlıkların halklar arasında mı yoksa başkalarına karşı hangi duyguları beslemememiz gerektiğine yönetenler mi karar verir?
Devletimin düşman saydığını dost ilan etmek gibi bir niyetim yok. Ama genel tanımlamalarla başkalarını mahkum etmem. Mesela Ermeniler, Rumlar ya da Hıristiyanlar Museviler gibi ifadelerle düşmanımı tanımlamam. Çatışma yönetimler arasındadır ve kendi yönetimimizi desteklemeyi, gerekirse onun için savaşmayı görev sayarım ama vuruştuklarım benim kişisel düşmanım değildir.
Bunu yönetenler çok iyi bilir ama halka başka şeyler telkin ederler. ABD ile Japonya acımasızca savaşmış, her iki taraftan yüz binlerce insan ölmüş ama savaşın hemen arkasından ABD Japonya’ya hem teknoloji hem de sermaye vererek Japon mucizesini yaratmıştır. Yani eski düşman en iyi dost olmuştur. Buna karşılık Nazilere karşı omuz omuza savaştığı Sovyetler bir günde düşman haline gelmiştir.
İnsanların kimlikleri üzerinden değerlendirme yapan, siyaset oluşturan kişilere şüpheyle bakarım. Bunlar gerçekte önceden planlanmış bir siyasi projeye göre halkı yönlendirmek için, bilim ya da düşünce kisvesi altında, bu siyasetlere zemin hazırlarlar. Tüm yorumları bu projeyi destekleyecek biçimdedir.
Bugünlerde birileri Kürtleri ve Alevileri kimlik siyasetinin içine çekmeye çalışıyor ve siyasetin kimlikten ibaret olduğu izlenimini yaratıyor. Yani ne dünyadaki değişmelerin ne de bunun içinde ülkemizin yerinin öneminden söz ediliyor.
Sonuçta kimlik siyasetinin içinde bocalayan ülkemiz geleceğini belirleme imkanını önemli ölçüde kaybedecek ve başkalarının projelerini kabule mecbur kalacaktır. Kimlik mücadelesi yapanlar da Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilir ama bir şeyi öğrenirler: Karşılarındaki güç Türkiye değil projenin asıl sahipleridir ve hepimiz kaybederken onlar kazanırlar.