ESKİ MEZOPOTAMYA KAVİMLERİNDE KANUN ANLAYIŞI VE AN'ANESİ
Prof. Dr. Emin BİLGİÇ 01 Ocak 1970
Hukuk ve kanun fikrinin doğuşu ve Mezopotamya kavimleri :
Umumiyetle hukukun ve hukuk tatbikatının vazedilmiş kanunlar ortaya
çıkmadan da var olduğu ve bu safhalarında hukukun örf, âdet ve teamüllerden
doğan umuma şâmil bir kaaideler mecmuası halinde kendini gösterdiği iddia
ve kabul edilebilir. Bugün hukukun çerçevesi içerisinde mütâlâa ettiğimiz, benzer
hâdiselere daha önce tatbik edilmiş olan, çeşitli mevzularla ilgili belli muamele¬
lerin tekerrürü suretiyle hukukun mevzu ve kaidelerinin taazzi ve tezahür etmeğe
başladığı şüphe götürmez. Tarih boyunca milletlerin Teamül Hukuku'na bu
şekilde girmiş olduklarını, bu teamüllerin her içtimai çevrede, bilhassa kendi
tâbi oldukları din ve devlet anlayışına göre çeşitli anlayış ve tatbik tarzları isti¬
kametinde tekevvün ettiğini, binaenaleyh hukukun bu şekil ve devresi için za¬
manımıza intikal etmiş vesikaları mevcut olsun veya olmasın herhangi bir eski
medeniyet çevresi veya medeniyet âmili hesabına öncülük ve öncelik iddiasında
bulunmanın kolay olmıyacağını, hattâ mümkün olmadığını belirtmek isteriz.
Fakat tarihin muayyen bir er devresinde taazzi etmiş hukuk nizâm ve
sistemleri seviyesine erişmiş olduklarının ayni zamanda bol delil ve vesikalarını
vermiş olan kavimler, bu konuda da hususi bir alâkaya lâyık görülmeyi hak
ederler. İşte Eski Mezopotamya Kavimleri ve bunların başında
Sumerliler, kanaatımızca dünya tarihinde bu alâkaya lâyık olmak bakı¬
mından birinci yeri işgal etmektedirlerl. Çünkü icad ettikleri çiviyazısının,
piktografik karakterinden yeni sıyrıldığı Erhanedan devri ortalarından, yani
Çivi yazılı hukuki-iktisadi kaynakların devirlere göre hususiyetleri, karakter ve muhte¬
vaları hakkında vaktiyle tarafımızdan Belleten 44 (1947), s. 571 v. dd. de "Çivi yazılı hukuki-ik¬
tisadi kaynaklar, mahiyet ve muhtevaları" başlığı altında neşredilen tetkikimizde bilgi verilmiş,
bu metin nevilerine göre devirlerin karakterleri çizilmeğe çalışılmış ve bu konularda o zamana
kadar çıkan literatür kaydedilmiştir. Bu makalemizde ise, tahsisen Mezopotamya kanunlarının
incelenmesi ile, eski Mezopotamya kavimlerinde hukuk konusu bir cephesinden daha işlenmiş
olmakta ve bir bakıma bu tetkikler birbirini tamamlayan bir bütün teşkil etmektedirler. Tabia-
tiyle yeni buluntulara ve inkişaflara göre önceki yazıda verilen bazı bilgiler ve fikirler de bu yazıda
bahis konusu edildikçe tashih edilmiş ve yeni bilgilere göre tamamlanmış olmaktadır.
Bu makalede geçen kısaltmalar: Deimel, Sumerisches Lexikon ve hususiyle I. J. Gelb, Stan¬
dard Operating Procedure for the Assyrian Dicrionary, App. II (s. 72 v. dd.) ve App. III (s. 81
v. dd.) de kabul edilen esaslara göre verilmiştir.
1 Bu düşünceyi teyit eder mahiyette olmak üzere bk. San Nicolo, Beitrage, s. 4 v. d.; S. N.
Kramer, From the Tablets of Sumer, Colorado 1956, s. 47 v. d. (Almanca neşri: Die Geschichte
beginnt mit Sumer, Frankfort am Main, 1959, s. 50 v. d.).
son kronolojik tesbitlere göre takriben M. Ö. 3000 yıllarının hemen sonrasın¬
dan itibaren, tarla, ev, esir v. s. alış verişine dair, muayyen bir forma bürünmüş,
şahitlerin de kaydedildiği Sumerce vesikalar bulunmuştur 2 . Yalnız bunlarda,
sonraki Sumerce vesikalardan farklı olarak tarih kaydı bulunmamaktadır 3 .
Halbuki Eski Mısır'da, biraz aşağıda Mezopotamya kavimleri münasebe¬
tiyle asıl üzerinde duracağımız, kanun tedvin veya vaz'ı mev'zuu bir tarafa 4 ,
muasır çağlarda, doğrudan doğruya günlük hayatla ilgili, belli şekle sokulmuş
gerçek hukuki vesika ve mukaveleler pek mahdut ölçüde meydana getirilmiştir.
Yâni Mısır'da, günlük hayatla ilgili hukuki muamelelerin yazı ile tesbiti Mezo¬
potamya'da olduğu mânâda bir ihtiyaç ve teamül hâlini almamış, hattâ Mısır¬
lıların idare sistemi ve telâkkileri hemen hemen tarihlerinin son devirlerine kadar
buna müsait olmamıştır 5 . Orada hukuki muamelelerin belli veçheleri hakkında
kısmen bilgi edinilebilecek bazı mahkeme zabıtları, mal nakil vesikaları, ve
vasiyetnameler 6
bulunmakla beraber bunlar asla Mezopotamya kavimlerinin-
kilerle kaabili kıyas çeşitlilik ve bollukta değildirler.
Mezopotamya'da, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, sahamızın mutedil krono¬
loji ölçüsü ile hemen M. Ö. 3000 lerden itibaren tanzim edilmeğe başlanan vesi¬
kalarda kendini gösteren hukuki muamele anlayış ve an'anesinin, yâni, meselâ
satılan bir malın satılmamış olduğu iddia edilebilmek suretiyle o mala tekrar
tesahübe kalkışılmasını önleme kasdını güden vesika tanzimi işinin ve şahit kay¬
dının ayni zamanda bir hukuki müeyyideye işaret etmekte olduğu 7 , bu müey¬
yidenin ise, cemiyette, onu kullanan bir teşekküle veya zümreye delil teşkil etti¬
ği dikkatten uzak tutulmamak icap eder. Bu hâl ise Sumer cemiyetinin çoktan
siyasi bir topluluk hâline geldiğini ve bu siyasî cemiyetin de müeyyiden içtimai
müesseseye, yâni hukuk nizâmına artık sahip olduğunu ortaya koyar. Bu kanaati
teyit etmek üzere bugün, isabetli bir şekilde, gerek Mezopotamya'nın coğrafî
tabiatından, gerekse Sumerlilerin kavmi bünyelerinden ileri gelmek üzere, Mezo¬
potamya'da henüz yazının resim karakterinde olduğu devirlerde dahi Sumer
cemiyetinde "yaşlılar meclisi" nin bulunmakta olduğu, küçük şehir beylik ve
2 Langdon, Excavations at Kish I, s. 99. v. d.; Barton, UP IX-I, Nr. 1-3; Deimel, LAK
s. 73 v. d.; Wirtschaftstexte aus Fara, s. 1 v. d.; Th. -Dangin, RTC s. I-II, Nr. 1-15.
3 Deimel, Wirtschaftstexte, s. 3, s: 18.
4 Mısır'da tarihçi Diodor'un (1, 94), daha ilk kral Menes tarafından meydana getirilmiş
bir kanun bulunduğu hususundaki ifadesini Mısır kaynakları teyit etmemekte ve yazılı gerçe
bir kanunun mevcut olmadığı anlaşılmaktadır: E. Seidl, Einführung in die Aegyptische Rechts-
geschichte 1 (1951), s. 19 ve n. 39, ayrıca muk. s. 20-21. Nitekim J. A. Wilson da daha kesin ifade¬
lerle Önasya'nın diğer kavimlerinin kanunlarıyla mukayese edilebilecek bir kanunun Mısır'da
bulunmadığını, ancak tradisyona göre M. Ö. 700 yıllarında kral Boccharis'in bir kanun vaz'et-
tiğinden bahsedildiğini söylemektedir: JAOS Suppl. No. 17, s. 5.
5 E. Seidl, Einführung in die Aegypt. Rechtsgeschichte 1, s. 21 v. d. ve bilhassa s. 29. Mısır'da,
tarih, metin, şahit isimleri ve yazıcı kayıtlarını ihtiva eden mahdut sayıdaki gerçek mukavele veya
senetler ancak Yeni Devlet zamanında, yâni 18. hanedan'dan itibaren görülmektedir. Mısır'da
kral, idare ve otorite telâkkilerinin kanun vaz'ına müsait olmadığı hususunda ayrıca bk. San Nico-
lo, Beitrage, s. 33 v. d.
6 J. A. Wilson, JAOS Suppl. 17, s. 5-6.
7 San Nicolo, Beitrâge, s. 133 v. d.
krallıklarının mukadderatında bunların söz sahibi bulunduğu ve hattâ kralları
dahi bunların tesbit ettikleri ve piktografik işaretler arasında "yaşlılar" ve "mec¬
lis" mefhumlarına karşılık olan işaretlerin seçilebildiği ileri sürülmektedir8 .
M. Ö. 3000 lerde, siyasi lider olan beye, şehir beyine, veya kirala ait çivi
yazısı işaretlerinin bol bol görülmesi ve birtakım isimlerin terkibinde kullanıl¬
maları da Sumer cemiyetinin seviyesi hakkındaki düşüncemizi kuvvetlendirir
ve onun siyasi cemiyet hâlini çok önceden beri iktisap etmiş olduğunun diğer
temel delillerini teşkil ederler 9 . Şüphesiz, yeni icad edilmiş ve yeni inkişaf etmekte
olan bir yazıda, başta kral olmak üzere, devlet başındakilere ait işaretlerin hep¬
sinin birden bu er kademede görülmemiş olmasını tabiî saymak lâzımdır1 0 .
Bu hâl, bu mefhum ve unvanların ve onları taşıyan siyâsî şahsiyetlerden bir veya
diğerinin mevcudiyeti aleyhine delil olamaz1 1 . Nitekim Erhanedan devrine
tekaddüm eden Cemdet Nasr çağında bazı dini sahnelerde kral tasvirleri bulun-
makta, yarı giyinmiş veya çıplak olarak tasvir edilen erkekler arasında kral
farklı bir şekilde tam giyinmiş ve elbiseli hâlde gösterilmektedir1 2 .
Ayrıca Mezopotamya'da, Sumerlilerden önceki yerli halkın diline ait ola¬
cağı düşünülen birçok meslek adına daha bu devir vesikalarında rastlanmakta
ve bunların başında ugula denilen bir âmir ile nubanda denilen çavuşların bulun¬
duğu bilinmektedir. Bunlara Sumerliler pek çok yenilerini eklemişlerdir1 3 .
Bütün bunlar Sumerlilerin teşkilâtlı siyasi cemiyet hâlini daha eski devirlere
irca eden kuvvetli delillerdir 14. en "hey", lugal "kral", ensi "şehir beyi" keli¬
melerinin ise, hâlis Sumerce kelimeler olması "teşkilâtlı siyasi cemiyet" ve böyle
bir cemiyetle sıkı sıkıya ilgili " h u k u k a n l a y ı ş ı ve h u k u k m ü e s s e -
8 H. Frankfort, Kingship and the Gods, Second Impression (1955), s. 215 y. d., n. 1—5.
9 W. W. Hallo, Early Mesopotamian Royal Titles (American Oriental Series 43), 1957,
s. 3 v. d., 12 v. d. 34 v. d.
10 A. Falkenstein, Archaische Texte aus Uruk (Ausgrabungen der Deutschen Forschungs-
gemeinschaft in Ururk-Warka, Bd. 2), Zeichenliste, s. 100-106, s. 57, 61; kral işareti ancak Fara'-
da görülmeye başlıyor: A. Deimel, Die Inschriften von Fara I,'Liste der archaischen Keilschrift-
zeichen, s. 19, Nr. 165.
11 Sumer kral listelerinde Tufan'dan önceye ait birçok ve binlerce veya yüzlerce yıl hüküm
sürdükleri (!) kaydedilen kralların geçmesi de bunun bir teyididir: T. Jacobsen, Sumerian King
List (Assyriologycal Studies No-11), s. 70 v. d. Her ne kadar Jacobsen kral listelerinin Tufan'dan
önceki kısmının orijinal olmayıp sonradan ilâve edildiğini tesbit etmiş ise de (s. 61-68), Mezopo¬
tamya'da krallık müessesinin çok eski olduğunda ve daha Tufan'dan önce hüküm sürmüş kral¬
ların bulunduğu haberinin an'ane hâlinde nesilden nesile intikal ettiğinde şüphe yoktur. Nitekim
Babil'in, Tufan'dan önceki kısmı kırık olan A ve B kral listelerinde de (neşir yerleri için bk. A.
Poebel, Missellaneous Studies Assyriologycal Studies No. 14', s. 110, n. 1-2) "Tufan'dan sonraki
krallar" kaydı bulunmaktadır (Yalnız II. İsin sülâlesine ait Babil C kral listesi ise Poebel tara-
fından, The Second Dynasty of İsin According to a New King List Tablet Assyriologycal Studies
No. 15' adı altında işlenmiştir.).
12 Parrot, Sumer (1960), s. 74 A: Bir mühür üzerindeki mukaddes kayık tasviri. Ayrıca III.
Uruk tabakasından çıkmış olan meşhur Uruk vazosu üzerindeki tasvirler için bk. Ayni eser, s. 70—74.
13 Landsberger, Mezopotamya'da medeniyetin Doğuşu (DTCF Dergisi II—3), s. 425-427.
14 Landsberger, Sumerler (DTCF Dergisi 1-5), s. 91; E. Bilgiç, Anadolu'nun ilk tarihî çağının
mühim bir meslesi, Türk Tarih Kongresi Zabıtları V (1960), s. 118 v. d.
s e 1 e r i" bakımından Sumerliler hesabına kaydedilmesi gereken dikkate değer
hususlardır.
Her toplulukta olduğu gibi Sumer topluluğunda da gittikçe gelişme neticesi
insanlar arasındaki muamelelerde incelik artıp münasebetler çeşitlendikçe, yazı
ve dil de tabiî gelişme seyrini takip ettikçe, hukukî muamelelerin ve münasebet¬
lerin de vesikalarla tesbitine daha çok yer verilmiş bulunmaktadır. Nitekim,
artık hakiki tarihi kitabelerin de bol ölçüde ele geçmeye başlaması itibarile,
hakikaten tarih şuurunun uyandığı ve asıl tarihî devre girildiği müşahede edilen
ve bugün takriben M. Ö. 2600-2400 yıllarına tarihlediğimiz Lagaş Hanedanı
zamanında "Eski Sumer Devri" diye adlandırdığımız çağın mebzul vesikalarıy¬
la karşılaşıyoruz. Ancak vesikaların, bilhassa saray ve mabet emlâkine, gelir ve
giderlerine, umumî tediyelere, Tanriçe Bau'nun tarlalarının sulanmasına, kanal
kazılmasına, saray işçi ve balıkçılarına, ziraat âletlerine dair listelerden ibaret
olması; kiralın veya şehir beyinin karısının, prenslerin, saray memur ve ame¬
lelerinin şahsî tediye hesaplarının da büyük bir yekûn tutması, diğer yerlerden
çıkan çağdaş vesikalardan da esas itibariyle şehir beylik ve krallıkları halin¬
de olduğunu bildiğimiz, o zamanın Sumer idare teşkilâtının bir nevi devletçi¬
lik karakterini taşıdığını gösterir 15 .
Bu devletçilik idaresi tarzı yâni etatizm, daha Erhanedan'ın sonlarından
itibaren gelip cenubî Mezopotamya'ya yerleşmiş olan Sâmilerin, Akadlı halk
tabakasının tesiri ve tabiî tekâmül dolayısıyla Sumer cemiyetinin telâkkilerinde
zamanla husule gelen bazı değişiklikler dışında, Akad hanedanını takiben tek¬
rar canlanan Sumerlilik ve tekrar kurulan Sumer şehir devletleri zamanında
hususiyle yine Lagaş ve Ur'da aynen tatbik edilmiştir l 6 . İlk defa olarak Mezo¬
potamya'da bir büyük İmparatorluk kurmuş olan Sami Akadlılar devri 2400-
2200 ve bunu takip eden Yeni Sumer devri 2200-2000 arasına düşmektedir.
Sumer devlet teşkilâtının bahsedilen karakteri dolayısıyla da bu devirden elde
edilen vesikalar içerisinde, fertler arasındaki gayri menkul alış verişine ait muka¬
veleler azdır. Daha çok esir ve menkul mal alım satımı bahis konusudur 17 .
Bu hal de hukuk anlayış ve tatbikatının ve hukukî vesika çeşitlerinin devlet şekil
ve anlayışına ne derecede bağlı olduğunun, sahamız bakımından delil ve teyi¬
dini teşkil eder 18 .
Hukukun ilk ve asıl kaynağı olmak üzere gelişen örf, âdet ve teamülün,
daima mahfuz kaldığında ve bundan sonra da yerini muhafaza edeceğinde şüp¬
he yoktur 19 . Bugün dahi teâmüli hukukun, vazedilmiş kanunlar yanında asıl
itibar mevkiini muhafaza ettiği cemiyetler ve milletler vardır. Fakat haddi za¬
tında, medeniyet seviyesi yükselmiş cemiyetlerde, hukuk kaidelerini değişmez
15 Landsberger, DTCF Dergisi 1-5, s. 89-92; E. Bilgiç, Belleten 44, s. 576-78.
16 E. Bilgiç, Belletn 44, s. 580-82.
17 E. Bilgiç, Belletn 44, s. 579 v. d.'.
18 Gerçekten Speiser'in Authority and Law in Mesopotamia adlı makalesinde dediği
gibi "Hukuk sistemleri devlete temel olan mefhumları tamamlar ve aksettititler": JAOS Suppl
No, 17. s. 11.
19 San Nicolo, Beitrâge, s. 63.
ve açık bir şekilde toplayan ve tanıtan metinlere daha çok ihtiyaç duyulduğu
ve bunda emniyet mülâhaza edildiği muhakkaktır. Her halde bu ihtiyaç ve
mülâhaza, mütekâmil bir cemiyet ve devlette kanun vaz'ı fikrinin temeli olmuş
v e böylece h u k u k u n k a y n a k l a r ı n d a n i k i n c i s i v e e n m ü h i m i
olan
kanun doğmuş olmalıdır.
Mezopotamya'da da, eski Sumer kültürünün tam şeklini aldığı Lagaş hane¬
danının son kiralı Urukagina zamanında ve onun tarafından bu tecrübenin ya¬
pıldığına şahit oluyoruz 20 . Bununla, hukuk sahasındaki, bahsettiğimiz içtimaî
ve fikri tekâmülün delili Mezopotamya topraklarında M. Ö. takriben 2400
yıllarından biraz sonra verilmiş olmaktadır.
Şimdiye kadar keşfedilmiş olan Sumer kanunları:
Mezopotamya, bilhassa tarihinin, 2400 lerden Yeni Babil İmparatorluğu'-
nun ortadan kalkışına, yâni M. Ö. 539 yıllarına ve hattâ Akadçanın lehçeleri
olan muahhar Babilce ve muahhar Asurcanın ve çiviyazısının hukuki ve günlük
vesikalarda kullanılmağa devam ettiği İsa'nın doğumuna kadar, ele geçen çe¬
şitli hukukî muamelelere ait sayısız mukavele, senet ve zabıtlara2 1
ve hususiyle
muhtelif kanunlara2 2
göre, bir hukukî nizam âlemi olarak kendini gösterir.
Binaenaleyh şimdi, mevzua girmek ve onu kavramak için lüzumlu saydığımız
bu toplu mutâlâalardan sonra artık doğrudan doğruya kanun mevzuuna inti¬
kal ve dikkatimizi, Mezopotamya kavimlerinin arka arkaya meydana getirdikleri
kanunlar üzerinde teksif edebiliriz.
1 - Urukagina talimatnamesi23:
Filvaki Urukagina'nın eldeki metni doğrudan doğruya kanun olarak kale¬
me alınmış değildir. Tarihî, kitabeler içerisinde yer almış olan bu metinler esas
itibariyle bir "reform talimatnamesi" mahiyetindedir. Ancak buna meslek mu¬
hitinde kanun adı verenler bulunduğu gibi2 4 , bilhassa ifade ve uslûbunun yer
yer hususi bir komplasyon telkini yaptığına da dikkat çekilmiştir 25 . Gerçekten
bu talimatname, temas ettiğimiz üzere iki tarihî kitabe içerisinde yer almakla
beraber, tıpkı az aşağıda bahsedeceğimiz kanunlar gibi, kiralın, Lagaş tanrısı
Ningirsu ve tanrıçesi Bau ile tanriçe Nanşe'ye ithafen yaptırdığı mabedlerden,
kanallardan ve şehir surlarından kısaca bahseden bir prolog ve ayni mahiyette
bir epilog'u da ihtiva etmekte, bu iki kısım arasında asıl talimatname metni
bulunmaktadır. Bu içtimaî ve idarî reformun özü, bu kısımdaki "kral eskiden
20 Bk. aşağıda n. 23.
21 E. Bilgiç,Belleten 44, s. 571 v. dd.
22 Kanunların neşredildiği ve işlendiği başlıca eserler aşağıda bu kanunların sırasında
verilmiştir. Fakat umumi mahiyette olmak üzere bk. S. N. Kramer, From the Tablets of Sumer,
Colorado, 1956, s. 47 v. d. (Almanca neşri: Die Geschichte beginnt mit Sumer, Frankfurt am Main,
1959, s. 50 v. d.).
23 A. Deimel, Orientalia 2 (1920), s. 3 v. dd. ; Thureau-Dangin, Les Inscription de Sumer
et d'Akkad, Urukagina cone A, col. VII, 1 v. d., cone B-C, col. VIII, 7 v. dd., col. XII, 21 v. d,
24 San Nicolo, Beitrâge, s. 65.
25 Speiser, JAOS Suppl. No, 17, s. 13, n. 30.
mevcut olan hüküm ve âdetleri tekrar tesis ve ihya etti ve kendisinin kiralı olan
tanrı Ningirsu'nun sözünü (memlekette) hâkim kıldı2 6 " ve "hürriyeti tesis etti,
öksüze ve dul kadına kuvvetli (kimse haksızlık) yapmadı2 7 " ifadelerinde topla¬
nır. Bıraktığı başka bir vesikada da yaptığı reformlar kaydedilen bu kiralın mü¬
him içtimaî hareketlerinden diğer birisi ise polyandrie (bir kadının birden fazla
kocası olması hâli) yi bertaraf etmiş olmasıdır 28 .
2- Urnammu kanunu:
Urukagina'nın talimatname metninden sonra, Mezopotamya'da tam kanun
formunu haiz olarak elimize geçen vesika, III. Ur hanedanının ilk kiralı olan
ve 2100 tarihlerine koyabileceğimiz Ur-Nammu'ya aittir2 9 . Bu Sumer kira¬
lının İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Nippur kolleksiyonu arasında 3191 en¬
vanter numarasında kayıtlı olan kanununa ait tablet maalesef çok iyi bir şekilde
mahfuz kalmamaıştır. Fakat mevcut kısımdan da vazedilmiş bir kanunun bütün
hususiyetleri öğrenilmektedir.
Eldeki nüsha Hammurabi zamanına ait yâni takriben 1700 tarihlerinden
bir kopye olmakla beraber bunun aslının Ur-Nammu zamanında telif edildiği
şüphe götürmez. Bu kral da zaten başka metinlerde dahi kanun vâzı'ı olarak
zikredilmektedir30.
Urnammu kanununun uzun bir prolog'u vardır. Bu prolog teolojik, tarihî
ve ahlâki olmak üzere üç kısma ayrılabilir. Teolojik kısımda Ur şehrinin, tanrı¬
lar tarafından Sumer ve Akad krallığının merkezi olarak seçilmesinden, tarihî
kısımda kral Urnammu'nun Sumer ve Akad memleketleri üzerinde hâkimi¬
yetini târsin için giriştiği faaliyetlerden ve daha uzun olan ahlâkî kısımda, Sumer
memleketindeki bürokratik suiistimallerden ve kiralın reformlarile bunları ber¬
taraf ve çeşitli tartıları ve ölçüleri ıslâh ettiğinden ve nihayet sakatları, yetimleri
ve fakirleri fena muamele ve suiistimallerden koruduğundan bahsedilmektedir.
Asıl kanun maddeleri kısmından 22 si mahfuz kalmıştır. Binaenaleyh eldeki
tabletin, kanun serisinin ilk kısmını teşkil ettiği muhakkaktır. Bu tablet üzerinde
bulunan 22 paragraf, büyücülüğe, asker kaçaklarına ve yaralanmaya ait hüküm¬
leri ihtiva etmektedir ki, bunlar kısım kısım Hammurabi, Eşnunna ve Hitit3 1
kanunlarındaki mümasil mevzulara tahsis edilen hükümlere esaslı surette ben¬
zerlik arzetmektedirler. Şüphesiz kanunun daha birçok maddeleri ve sonunda
da bir epilog'u bulunmakta idi.
26 Th. -Dangin, Les Inscription de Sumer et d'Akkad, Urukagina cone B-C, col. VIII 7 v.d.
27 Th. -Dangin, Ayni eser, cone B-C, col. XII 21 v.d.
28 Th. -Dangin, ayni eser, Urukagina plaque ovale III, 20-24; Deimel, Orientalia 2, s. 10.
Urukagina'nın reform metinlerinin Deimel'in tetkikinde yeniden transkripsiyon ve tercümesi veril¬
miş, filolojik ve tarihi izahları yapılmıştır.
29 S. N. Kramer-A, Falkenstein, Ur-Nammu Law Code, Orientalia NS 23 (1954), s. 40-51.
30 Th. -Dangin, Ayni eser, s. 266, clou en argile B, col. I, 15-18.
31 B, Hrozny, Code Hittites, Paris 1922; E. Neufeld, The Hittite Laws, London 1951; J.
Friedrich, Die Hethitische Gesetze (Documenta et Monumenta Orientis VII), Leiden 1959. Fried-
rich'in eseri hakkında iki tenkit ve tanıtma yazısı Güterbock tarafından neşredilmiştir: JCS XV—2,
1961, s. 62 v. d.; JCS XVI-1, 1962, s. 17 v.d.
Bahsettiğimiz eski Sumer devri reform talimatnamesi ile Urnammu kanunu
ve her ikisinin muhtevası bir kanun an'anesinin Sumer memleketinde ve Sumer-
liler arasında teessüs etmiş olduğunu vuzuhla ortaya koymaktadırlar. Fakat
hemen aşağıda üzerinde duracağımız Akadca tedvin edilmiş kanunlardan çıkan
kanaatler de öne alınıp bunlarla birleştirilince, müstakbel kazıların ve müze
arşivlerinde yapılacak müteakip keşfiyatın, diğer Sumer kralları tarafından
vaz ve telif edilmiş olan başka Sumerce kanun ve talimatname nüshaları ortaya
koyacağı da kuvvetle tahmin edilebilir.
Mezopotamya'daki Sami kavimler tarafından meydana getirilen
kanunlar :
Bahsedegeldiğimiz üzere, Mezopotamya'nın Sami asıllı kral veya hüküm¬
darları da Sumer örnekleri gibi kanun vaz veya terkibine devam edegelmişler-
dir. Sıra ile görüleceği üzere bunlardan, muhtelif devirlere ait olmak üzere şim¬
diye kadar beş tanesi ele geçmiştir 32 .
1-
Lipit-İştar kanunu33
:
Hâlihazır bilgimize ve buluntulara göre, başlangıçı 2000 tarihlerine rast¬
layan ve 200 yıldan fazla devam etmiş olan İsin hanedanının beşinci kiralı Li-
pit-İştar'ın
kanunu Sami kanunlarının başında gelir. Takriben M. Ö. 1920
yıllarında tahta geçmiş ve 11 yıl hüküm sürmüş olan bu kiralın kanunu da Nip-
pur'da ele geçmiştir. Sumerce telif edilmiş olması ve birbirleriyle irtibatı farke-
dilerek ilk defa neşredilen, Nippur'da bulunup Pennsylvania Müzesine intikal
etmiş üç tablet ile Uruk'ta bulunup Louvre Müzesine gitmiş olan diğer
bir tablet üzerinde vazı'ın isminin geçmemekte olması itibariyle sahamız litera-
32 Bu sayı tabii şimdiye kadar ele geçmiş kanunlara göredir. İşin hanedanı krallarından
kanun vâzı'ı kral Lipit-İştar'ın babası İşme-Dagan'ın da, bir ilâhideki "Sumer memleketine ada¬
leti koydum" ifadesinden kanun vaz'etmiş Krallardan diğer birisi olduğu anlaşılmaktadır: Fal-
kenstein, Orientalia NS 19, s. 103, n.1.
Ur-nammu'nun bir metindeki (Alçıdan çivi üzerindeki metin: Th. -Dangin, Les Inscrip-
tions de Sumer et d'Akkad, s. 266, col. I 15-18) "Güneş tanrısının âdil kanunlarına göre idare
etti, adaleti hâkim kıldı"; Lipit-İştar'ın bir vesikasındaki (Gadd, The Early Dynasties of Sumer
and Akkad, 34 II, 4-12) "Sumer ve Akad memleketinde adaleti tesis ettiğim zaman"; Hammura-
bi'nin ise kendi devrine ait veya o devre temellenen hukuki kayıt ve kaynaklardaki (Landsberger:
ana ittisu, s. 101-106; Meissner, Beitrâge zur Assyriologie III, s. 493-523) ifadelerden birer kanun
vâzı'ı oldukları tahmin edilebiliyordu. Ayni şekilde, kanun metinleri ele geçmemiş olmakla beraber,
haklarındaki kayıt ve işaretlerden kanun vaz'etmiş olacaklarını tahmin edebileceğimiz Krallar
vardır. Bunların başında Akadlı Sargon gelir. II R 48b, 40 yerinde ondan "adalet kiralı, adâletten
söz eden Kral" diye bahsedilmektedir. Daha sonraki devirlerde de Babil ve Asur Kralları adaleti
tesis etmek "misaram sakânu" tâbirini bol kullanmakta iseler de, sonradan bu tâbirin kullanılma¬
sının teamül hâline gelmiş olması, Sargon gibi daha eski Kralların ifadelerinin ciddiye alınmamasına
bir sebep teşkil etmese gerektir ve bu hususta Ur—Nammu, Lipit—İştar ve Hammuarabi hakkında
kaydettiğimiz yerler dikkate şayandırlar. Muk. et. San Nicolo, Beitrâge, s. 69. n. 3.
33 F. R. Steele, The Code of Lipit-İştar, Museum Monographs University Museum, Phila-
delphia 1952 (Reprinted from AJA LII-3, 1948); Falkenstein-San Nicolo, Das Gesetzbuch Li-
pit-İştars von İsin, Orientalia NS 19, s. 103-117; Korosec, Zakonik Mesta Eşnunna in Lipit-İş-
tarjev Zakonik, Slovenska Akademia Znanosti in Umetnosti, Classis I: Historia et Sociologia,
Ljubljana 1953, s. 97 v.d.
türünde Sumer Kanunu 34
diye tanınmış olan bu kanunun bir müddet önce
Pennsylvania Üniversitesi müzesindeki diğer dört parça ile de irtibatı ve birçok
noktalarda ayniyeti tesbit edilmiş ve bunlarda kanun vâzı'ının da adının geçmek¬
te olması sebebiyle sekizinin birden ayni büyük bir kanunun parçalarını veya
ayrı tabletler üzerine kopye edilmiş kısımlarını teşkil ettiği STEELE tarafından
tesbit edilerek yeniden ve bir bütün halinde neşredilmişlerdir3 5 . Sonradan
bulunan ve asıl tek büyük tablete ait olan dört parçadan, kanunun, yirmi sütun
halinde ve her sütunda 60 satırdan yekûnen 1200 satır kadar olduğu da tahmin
ve tesbit edilmiş, mevcut sekiz parçanın muhtevası olarak kanunun 400 satırı
da restore olunmuştur.
Bu çalışmaların neticesine göre prolog 100 satır kadar tutmakta ve 38 parag¬
raf tamamen veya kısmen restore edilmiş bulunmaktadır. Kanunun Sumerce
kaleme alınmış olması herhalde, doğrudan doğruya Sumer kültür mirasına
yâni Sumerce bir asla dayanmış bulunmasından ve Yeni Sumer Çağı ve III.
Ur hanedanı yeni sona ermiş olmak itibariyle henüz Sumercenin geniş ölçüde
kullanılmakta ve Sumerli halkın oldukça kesif bir- tabaka teşkil etmekte olmasın¬
dan ileri gelmektedir. Fakat kısa zaman sonra Sumercenin konuşma dili olmak¬
tan tamamiyle çıkıp mekteplerde öğretilen bir ölü dil hâline geldiği malûmdur.
Lipit-İştar
kanununun prologu ve epilog'u
Hammurabi
kanunununki-
lere umumi bir benzerlik göstermektedir. Prolog'da tanriçe Ninisinna'nın İsin
hâmisi seçildiğinden 36, Kral
Lipit-İştar'ın
büyük tanrılar olan Anu ve Enlil
tarafından "memlekette adaleti tesis etmek, şikâyetleri bertaraf etmek" ve "Su-
merlilere ve Akadlılara iyilik getirmek" üzere seçildiğinden 37 , kendisinin Nip-
pur, Ur, İsin, ve Sumer-Akad halkını, ihtimal II. Ur hanedanının düşmesine
sebep olanların esaretinden kurtardığından ve "tebaası arasında âdil aile müna¬
sebetleri tesis ettiğinden" bahsedilmektedir 38 .
Epilog'da da hemen hemen ayni noktalar üzerinde durulmakta, yine kanu¬
nun vaz'ı ile irtibatlı olarak güneş tanrısı Utu ile İsin Tanriçesi Ninisinna bir¬
likte zikredilmektedir3 9 .
Hammurabi kanununda da kanunun vaz'ı ile alâka¬
lı olarak yine güneş tanrısı Şamaş ve onunla birlikte, bu defa Babil'in hami tan¬
rısı olan Marduk bulunur. Her iki kültür çevresinde (İsin ve Babil) güneş tanrı¬
sının hak ve hakkaniyet tanrısı olarak kabul edilmekte olması dolayısıyla Lipit-
İştar ve Hammurabi kanunlarında
Utu ve Şamaş beşeriyete kanun bahşeden
tanrılar olarak vasıflandırılmaktadırlar. Ayni şekilde her iki şehrin hami tanrı-
34 San Nicolo, Beitrâge, s. 66.
35 Lipit-İştar kanunu hakkında ilk haber F. R. Steele tarafından AJA LI (1947), s. 158-164
de verilmiş ve ayni ilim dergisinin Vol. LII-3, s. 425-450, Lev. XXXIX-XLV inde, yukarıda
n. 33 de bildirdiğimiz gibi ilk neşri onun tarafından yapılmıştır.
36 Steele, Ayni eser, s. 10, col. I, 12-19.
37 Steele, Ayni yer, col. I, 20-32. Başkacada gerçekten Lipit-İştar'ın adalet tevzii işine büyük
önem verdiği ve "adliye sarayı=e-nig-si-sâ" tesis ettiği diğer kayıtlardan bilinmektedir: F. Ste-
phens, JAOS 70, s. 179-181.
38 Steele, Ayni eser, col. II, 1-12, 17-34.
39 Steele, Ayni eser, s. 23, col. XIX, 6 v.dd. ve s.27.
ları da bu semavi ve ilâhi hâkim ile mahmileri arasında mutavassıt olarak telâk¬
ki edilmektedir. Her iki kanunun epilog'ları son satırlarında daha çok birbirleri¬
ne benzemekte, bu kanunların metinlerine ve hükümlerine riayet edeceklerin
takdisi ve etmiyeceklerin tefini ile sona ermektedir. Aradaki esaslı fark, Ham-
murabi kanununun her üç kısımda da, yâni prolog, kanun metni ve epilog'da
daha tafsilâtlı olmasındadır.
Lipit-İştar
kanununun mahfuz kalan maddelerinde gemi inşaatı ve kira
işleri, gayri menkuller, kölelik, timar, veraset, evlenme, hayvan kiralama bahis¬
leri bulunmaktadır4 0
ki, bunlar da Hammurabi
kanununun birçok madde¬
lerinde tamamen veya büyük kısmı itibariyle akis bulmaktadır4 1 .
2- Eşnunna kanunu:
Mezopotamya'da yeni keşfedilen kanunlardan birisi de, Iraklıların kazı¬
ları neticesinde Bağdad'a çok yakın olan Tel Abu Harmal (eski Şaduppum)
da ayni tabakada iki ayrı metin olarak bulunan ve ilk defa Iraklı TAHA BAQIR
tarafından 42
farkedilip, Â. GOETZE tarafından rapor halinde neşredilen Akad-
ça Eşnunna kanunudur4 3 . Eşnunna veya bugünkü Tel Asmar, Hammurabi' -
den evvel mütakil bir küçük Krallığın merkezi idi ve kanun metninin bulundu¬
ğu Tel Harmal da bu Krallığın hudutlarına dahildi4 4 . Kanun metinlerinin
bulunduğu II. tabakada, Eşnunna Kralları olan Daduşa ve İbalpiel II zamanına
tarihlenen tabletler bulunduğu ve II. İbalpiel'in
saltanatına, Hammurabi tara-
fından kendi saltanatının otuz birinci yılında son verildiği için eldeki nüshala¬
rın Hammurabi'den
biraz önceye ait olmak üzere Daduşa zamanından olacağı
tebit edilmiştir.
Metnin kısa mukaddimesinde (preamble) tarih kısmı kırık olduğundan
kanunun asıl vaz' eden kiralın adı tesbit edilememektedir. Fakat gerek 1954 de
S Z L E C H T E R ' i n neşrettiği 4 5 , gerekse GOETZE'nin ön raporundan sonra
bu kanuna tahsis ettiği4 6
eserlerde her iki nüshanın yazılış farkları ve üslûp-
40 Steele, Ayni eser, s. 13-22 (col. V-XVIII). Yalnız kanunun asıl paragraflara ait kısmı
XII. sütuna kadar fazla netice çıkmayacak derecede haraptır. Hattâ bazı sütunlar yoktur ve
XI ve XII. sütunların mevcut kısımları da Philadelphia müzesinde Kramer tarafından bulunan
ve yine F. R. Steele tarafından işlenen bir fragmandan elde edilmiştir: AOr XVIII 1-2 (Symbolae
Hrozny III), s. 489 v. dd.
41 Bilhassa benzer noktalar için muk. et:
Lipit-İştar kanunu parag. 4-5: Hammuarabi kanunu parag. 236-240.
Lipit-İştar kanunu parag. 7-10: Hamm. kanunu parag. 59-65.
Lipit-İştar kanunu parag. 12-17: Hamm. kanunu parag. 15-21.
Lipit-İştar kanunu parag. 20-27: Hammurabi.k. parag. 178-184.
Lipit-İştar kanunu parag. 34-38: Hammuarabi k. parag. 247-248.
42 Taha Baqır, Sumer II-2 (1946), s. 22-29; Sumer IV-1 (1948), s. 52 v.d.
43 A. Goetze, The Laws of Eshnunna, Sumer IV—2, s. 63 v.dd.
44 Eşnunna ve çevresinin tarihi T. Jacobsen tarafından, Frankfort—Lloyd-Jacobsen, Girmi¬
¬in Temple (OIP 43, 1940), s. 196 v.dd. de işlenmiştir.
45 E. Szlechter, Les Lois d'Esnunna, Paris 1954 (Publications de l'Institut de Droit Romain
de l'Universite de Paris, XII).
46 A. Goetze, The Laws of Eshnunna, New Haven 1956 (The Annual of the American Schools
of Oriental Research, vol. XXXI).
ları inceden inceye tetkik edilmek suretiyle, hafriyat sırasında, esasen lüzumsuz
metinler arasına atılmış olarak bulunduğu sabit olan bu nüshaların daha eski
bir nüshadan kopye edilmiş oldukları tesbit edilmiş ve önce iddia edilen noktai
nazarın aksine, Lipit-İştar kanunundan eski olamıyacağı meydana konmuştur4 7 .
Önceki iddia kanun metninin giriş kısmında yanlış olarak bir Bilalama adı okun¬
masına dayanıyordu.
Eşnunna kıra,lı Bilalama ise takriben 1980 yıllarında hü¬
küm sürmüştü 48 .
Her iki nüshanın karşılaştırılması ve kombine edilmesi suretiyle tamamı
elde edilen Eşnunna kanunu 60 paragraftan teşekkül etmektedir 49 . Kısa mu¬
kaddime (preamble) kanunun ilân tarihini, ilân eden kiralın tanrı Enlil tara¬
fından seçildiği ve (ihtimal bu kanunun) Eşnunna kıratlığına tanrılar tarafın-
dan ihsan edildiği ibarelerini5 0
ihtiva ediyor. Dikkate şayan olarak bu kanun¬
da epilog da bulunmamaktadır.
-
Kanun kısmı ise muhteva bakımından yine Hammurabi kanunu ile, hattâ
Lipit-İştar
kanundan daha fazla yakınlık ve benzerlik göstermektedir. Ancak
iki kanun arasında,
Eşnunna kanununun daha çok zirai karakter arzetmesi,
Hammurabi
kanununun ayni zamanda çeşitli sınıflara yer vermesi,
Eşnunna
kanununda gayri menkul malların müşterek aile mülkiyeti izlerinin daha kuv¬
vetli olması ve tabiî iktisaddan para iktisadiyatına geçiş devrini daha çok temsil
etmesi, buna karşılık Hammurabi kanununun daha dakik formüle edilmiş olması,
diğerinde birçok paragrafların müeyyidesiz kalmasına karşılık
Hammurabi'nin
vazıh müeyyideler vaz'etmesi ve bilhassa iktisadi hayata müteallik hükümleri
çok genişletmesi bakımlarından farklar vardır. Nihayet Hammurabi kanunu,
şüphesiz zamanına ait diğer pek çok vesika ve arşivlerin de teyit ettiği üzere,
onun hakiki devlet adamı karakterini de açığa vurmaktadır.
47 Szlechter, Ayni eser, s. 6 v.d.; Goetze, Ayni eser, s. 5 v.d. Hususile Goetze tarafından ar¬
keolojik, ortografik cihetler, kopyelerin karakteri ve metin tarihi bakımından arzettiği hususiyet¬
ler tahlil edilmek suretiyle Eşnunna kanunu emniyetli bir surette Daduşa zamanına tarihlenmiş
ve Lipit-İştar kanundan eski olamıyacağı tesbit edilmiştir.
48 Muk. Goetze, The Laws of Eshnunna (Sumer IV-2), s. 66; San Nicolo, Rechtsgesetz-
liches zum Gesetz des Bilalama von Eşnunna, Orientalia NS 18 (1949), s. 258 v. d..; Orientalia
19 (1950) s. 93 v.d.; Pohl, Orientalia NS 18, s. 124 v.dd. (Burada kanunu transkripsiyonu tam ola¬
rak verilmiştir.); Korosec-Pohl, Orientalia 21 (1951), s. 103; Sir John Miles-O.R. Gurney, The
Laws of Eshnunna, AOr XVII 3-4, s. 174 v. d..; W. v. Soden, Kleine Beitrâge zur Verstândnis
der Gesetze Ham. und Bilalama, AOr XVII 3-4, s. 339 v. d.. Koschaker, Zur Interpretation das
Artikel 59 des Kodex Bilalama, JCS V 3, s. 104 v. dd. Driver—Miles, The Babylonian Laws I, s.6
v. dd. de Eşnunna kanununu, Bilalama kanunu adı altında almakla beraber ona "en eski Akad
kanunu" demeyi tercih etmektedirler. Metindeki izahlarımızdan da anlaşılacağı üzere şimdi artık
bu kanaatin tashihe muhtaç olduğu meydandadır. Korosec de bu kanunu Bilalama kanunu diye
adlandırmakla beraber Bilalama'nın kanunun vâzı'ı olmaması ihtimalini de kaydetmektedir:
Slovenska Akademija Znanosti in Umetnosti, Classis I: Historia et Sociologia, Ljublijana 1953,
s. 92.
49 Szlechter, Ayni eser, s. 13 v. dd.; Goetze, The Laws of Eshnunna, s. 24 v. dd.
50 Szlechter, Ayni eser, s. 13; Goetze, Ayni eser, s. 17-23.
3- Hammurabi kanunu:
Lipit-İştar
ve Eşnunna kanunlarile mukayeseli olarak umumî hatları itibar
riyle temas ettiğimiz, esasen 1902 de Sus harfiyatında P. SCHEIL tarafından
bulunduğundan beri dünyanın en eski yazılı kanunu diye geniş ölçüde alâka
uyandırmış olan ve esas nüshası üç parça halinde ele geçmiş bulunan büyük
bir bazalt blok üzerine yazılı Hammurabi kanunu5 1 , mutedil kronolojiye göre
1750-1700 yılları arasında 43 yıl hüküm sürmüş olan bu kudretli eski Babil ki¬
ralı tarafından hem daha önce meydana getirilmiş olan kanunlardan ve teâmüli
hukuktan terkip edilmek, hem de zamanın beliren yeni ihtiyaçları nazarı
itibara alınmak suretiyle meydana getirilmiştir. Bu bakımdan kanun vazı'ı Ham¬
murabi hem bir komplatör5 2 , hem de bir reformatör olarak vasıflanmaktadır.
1952 ve 1954 te iki cilt halinde çıkan Babil Kanunları üzerindeki eserlerinde
DRIVER-MILES5 3
de bu kanunun "Babil teamül hukukunun tâdil edilmiş
manzumesi" olduğunu ve bunlardan "kanunlar mecmuası ve icmal" diye bahset-
menin doğru olmayacağını söylemektedirler5 4 .
Hammurabi zamanında başka bir takım eserlerde de kanunu destekleyen,
ona paralel giden bir çok kayıt ve hükümler bulunduğu gibi5 5 , çeşitli devirler¬
den, lehçelerden ve yerlerden olmak üzere kanunun dublikatına ait bazı diyorit
parçalar veya kanunun muahhar kopyelerini teşkil eden tabletlere ait fragman¬
lar da zamanla ele geçmiştir5 6 . .
Kısaca üzerinde duracak olursak Hammurabi kanununun ele aldığı bahis¬
ler umumiyetle mahkemeye karşı işlenen suçlar, hırsızlık ve yataklık suçları,
çeşitli arazi ve ev işleri, ticaret ve alış veriş, evlilik-aile-mülkiyet, evlâtlık edinme,
taarruz ve kısas, meslek adamlarına ait suçlar, ziraat konuları, çeşitli kira ücret-
51 Scheil, Memoire de la Delegation en Perse IV, s, 11 v.dd.
52 Koschaker, Rechtsvergleichende Studien zur Gesetzgebung Hammurapis, s. 1 v. d., s.
178 v. dd.; Steele, The Code of Lipit-İştar, s.8.
53 Driver-Miles, The Babylonian Laws I-II, Oxford 1952-55, ikinci baskı: 1954-56. Ham¬
murabi kanunu üzerindeki eski yeni bütün literatür bu iki ciltte toplanmıştır. Bu kanunla ilgili
olarak Driver-Miles'in eserinden sonra çıkan tetkikler ise şunlardır: Meek, A New Interpretatıon
of the Code of Hammuarabi parag. 117-119 (JNES VII, s. 180 v.d.); Gordon, Stratification of
Society in Hammurabi's Code (Yoshua Starr Memorial Volume, s. 17 v. d.); Nougayrol, Les Frag-
ment en Pierre du Code Hammourabien (Journal Asiatique 1957, s. 339 v. d., 1958 s. 143 v. d.);
,Hammuarabi kanunu hakkında bir Türk meslekdaşımız da İsviçre'de bir doktora tezi neşretmiş-
tir: M. Çan Çölgeçen, Le Code d'Hammourabi, Fribourg, 1949.
54 Driver-Miles, Bab. Laws I, s. 45.
55 M. David, Adoption in Altbabylonischen Recht, s. 5. n. 15; Faust, Contracts from Larsa
(YOS Babyl. Series VIII), s. 3; Landsberger, ana ittisu, s. 101-106.
56 Driver-Miles, Babyl. Laws II, s. 1-5. Driver tarafından toplanan, Hammuarabi kanunu
ile ilgili bütün esas metin ve parçalara ilâveten altısı önce şu veya bu derecede işlenmiş veya zikre¬
dilmiş, fakat ikisi hiç zikir ve neşredilmemiş olmak üzere Nougayrol'un Louvre Müzesi malzemesi
arasında bularak yeniden kombine ettiği, Hammuarabi kanununa ait 8 taş parça, yağma seferi
sırasında Sus'a nakledilmiş bir değil fakat iki kanun steli bulunduğu kanaatini vermektedir ve
ve bu yeni parçalarda asıl kanun steli metnine nazaran bazı farklar bulunmaktadır: Nougayrol,
Les Fragment en Pierre du Code Hammourabien I-II, Journal Asiatique 1957, s. 339 v. dd., 1958
s. 143 v. dd.
leri ve nihayet esirler üzerinde toplanmaktadır 57 . Diğer kanunlar münasebe¬
tiyle yukarıda mukayeseli olarak hususiyetlerinden ve yeniliklerinden bahsetti¬
ğimiz Babil kanununda, zamanına göre mükemmeliyetine rağmen, muhtelif
kaynaklardan faydalanıldığı için ve yeni hükümler ilâvesi sırasında, birtakım
tekerrür ve iç tezadların önlenemediği de 58
kaydedilmek lâzım gelir.
4- Asur kanunları :
Daha öncelere ait pek çok hukukî vesikalarıyla karşılaştığımız Asur'da
da sistemli kanun vaz'ı ihtiyacı belirmiş veya bu an'ane cenubî Mezopotamya'¬
dan Hititlere olduğu gibi, tabiatile Asur memleketine ve Asurlulara da intikal
etmiştir. Almanlar tarafından 1903-1914 kazıları sırasında Asur'da dokuz par¬
ça halinde keşfedilen Asur kanunlarının 59, üzerindeki kayıttan 1100 lerde Asur
kiralı I. Tiglat-pilezer tarafından kopye ettirilmiş ve bazı ilâvelerle tamamla¬
tılmış olduğu anlaşılmaktadır. Çağdaş hukukî vesikalarla yazı üslûp ve ifade
bakımından mukayese suretiyle bunların aslının 2450-2250 yılları arasına rast-
lıyan bir zamanda, yine bir Kral tarafından terkip ve vaz'edilmiş olduğu tesbit
edilmiştir 60 . KOSCHAKER'in Asur kanununun bir hukuk kitabı (Rechtsbuch)
olduğu hususundaki noktai nazarı herhalde isabetli değildir61.
Ele geçen, kanunla ilgili diğer altı parça yanında, bilhassa bu üç metin de
tamamiyle birbirinin ayni olmayıp farklı kopyeleri teşkil etmektedirler. Birinci
A metni 59, ikinci B metni 20 ve üçüncü C metni 11 maddeyi ihtiva etmekte ve
tarih kaydı A metni üzerinde bulunmaktadır. Bu ise bir kanun metninin parça¬
sı olmak üzere hazırlanmış bulunduğu tesirini vermektedir. Binaenaleyh bu
esas tablet üzerinde bulunan 59 paragrafın sadece kanunun muayyen bir kıs¬
mını ihtiva ettiği muhakkaktır. Prolog veya epilog'a ait bir iz bulunmaması
da bunu göstermektedir.
Asur kanununun bugün elde mevcut kısımları kadın tarafından veya kadına
karşı işlenmiş suçlar, mülkiyet ve kadının hakları kısımlarına münhasır bulunmak¬
tadır. Bu kanunun hazırlanmasında Hammurabi kanununun tesirleri olduğu
ve ondan faydalanıldığı metin mukayesesi yoluyla tesbit ve kabul olunmuştur.
57 Driver-Miles, Ayni eser, cilt I, s. 58 v. dd.
58 Koschaker, Rechtsvergleichende Studien zur Gesetzgebung Hammurapis, s. 3 v. d., s.
26 v. d., s. 73 v. d.
59 Driver-Miles, The Assyrian Laws, Oxford 1935, s. XVIII-XIX. Asur kanunları hakkın¬
daki diğer tetkikler bu eserde toplanmış ve müellifler tarafından, daha önceki bu neşriyat kendi
görüşleri zaviyesinden değerlendirilmiştir. Driver-Miles'in Asur kanunları üzerindeki eserlerinde
s. 1—3 de izahları yapılan ve s. 376—379 da transkripsiyon ve tercümesi verilen Kültepe metinlerinin
müelliflerinin kanaatının aksine, herhangi bir kanunla ilgileri yoktur ve bunlar "Eski Asur Kanun¬
ları" nın fragmanlarını teşkil etmeyip, bilinen neviden Kapadokya mahkeme zabıtlarıdır.
60 Driver-Miles, Assyrian Laws, s. 4. v. d..
61 Ehelolf-Koschaker, Ein altassyrisches Rechtscbuch, s. 3-20; San Nicolo, Beitrâge, s. 89
v. d. Bunlarla karşılaştırınız: Driver-Miles, ayni eser, s. 12 v.d.; J. Friedrich-H. Zimmern, Het-
hitische Gesetze (AO 32-2), s. 3, n.10. Meissner bu kanun ilk bulunduğu zamanlardaki gibi "Eski
Asur Kanunu" demekte ısrar etmiştir: Babylonien und Assyrien, Bd. I, s. 175 v.d.
Fakat Asur kanununun mevcut kısmının daha mütekâmil bir tesir yaptığını
da kabul etmek gerekir6 2 .
5- Yeni Babil kanunu:
Yeni Babil çağında 625-539 yılları arasına rastlıyan büyük Babil İmpera-
torluğu devresinde de kanun vaz'ı ve adaletin tesisi konusu, Kralların iftihar mev¬
zularından birisi olarak devam etmiştir. Çok evvelden beri, yeni Babil devrinin
son kiralı Nabonid tarafından vaz'edilmiş bir kanun bulunduğu bilinmektedir 63 .
Bu kanunun tek metin halindeki, üst ve alt kısmı kırık parçasında evlilik ve vera¬
set hukukuna müteallik paragraflar bulunmaktadır 64 .
Kanun telâkkisi ve an'anesi hakkında çıkan neticeler:
En eskisinden en yenisine doğru tertip tarzları ve muhtevaları hakkında
mücmel malûmat verdiğimiz, Mezopotamya'nın cenup ve şimalindeki muhte¬
lif kültür merkezlerinde ele geçmiş ve muhtelif çevre veya bölgelerde hüküm
sürmüş küçük veya büyük Sumerli veya Sami Krallar tarafından vaz'edilmiş
olduğu tesbit edilmiş olan yukarıdaki kanunlarda teferruat, mahallî hususiyet¬
ler ve zaman bakımından görülen farklar dışında, müşterek cihetler üzerinde
durmak ve başka metin ve yerlerdeki ilgili kayıtları da karşılaştırmak suretiyle
bu hukukî vesikaların ifade ettiği mânâyı daha canlı ve derin bir şekilde kavra¬
mak mümkün olmaktadır. Ancak bu suretle, en az iki bin yıllık bir devre içeri¬
sine yayılan bu kanunlar, bunları, idare ettikleri kavimler ve halk kitleleri için
vaz' ve tedvin eden hükümdarların niyet ve telâkkileri ve onlarda beliren bu
ihtiyacın kaynak ve âmilleri bakımından daha esaslı bir şekilde değerlendiril¬
miş olurlar.
a) Bu konuda üzerinde durulması gereken ilk nokta, bahsettiğimiz kanun¬
ların, başlangıçtan itibaren, prolog, kanun metni ve epilog şeklinde tertip edil¬
miş olmalarının ifade ettiği mânâdır. Bunları tam olarak ihtiva etmiyenlerin
etmeyiş sebepleri üzerinde yukarıda sırasınca durduğumuza göre, bu mânâ,
Sumer cemiyetinin belki, temeli hukukî vesikalar tertibine başlandığı zaman¬
lara kadar dayanan veya yaklaşan bir kanun an'anesine de sahip olmasında
aranmak lâzım gelir. Gerçekten, yazının icadı ile mukayyed bulunmakla bera¬
ber, başlangıçta da belirttiğimiz gibi, hukukî vesika tanzimi işine Mezopotam¬
ya'da çok erken başlanmıştır ve bunlar daha başından itibaren gerek tertip, gerek
üslûp, gerekse formüller ve tâbirler bakımından kalıplaşmış bir hâl arzetmek-
tedirler 6 5 . Sumerliler tarafından bu kadar önceden beri geliştirilmiş olan bu
62 Driver-Miles, The Assyrian Laws, s. 13-14.
63 Meissner, Sitzungsberichte der Preussischen Akademie der Wissenschaften XV (1918),
s. 280-297.
64 San Nicolo, Beitrâge, s. 85 v.d.; Driver-Miles, The Babylonian Laws II, s. 324 v. dd., s.
336-347.
65 Deimel, LAK s. 73 v.d.; E. Bilgiç, Çivi yazılı hukuki-iktisadi kaynaklar, mahiyet ve muh-
vaları, Belleten 44, s. 577 v.dd.
hukuk ve kanun an'ane ve nizâmı, evvelâ, ayni sahaya göç ederek takriben M.
Ö. 2750 lerden beri onlarla birlikte yaşıyan Sami Akadlılar, sonra Babilliler ve
Asurlular ve öte yandan da Elâmlılar, Hurriler, Hititler gibi Sami olmayıp baş¬
ka başka asıllardan olan kavimler tarafından çivi yazısı ve diğer Sumer mevru-
satı gibi, birtakım özellikleri ile iktibas edilmiş ve benimsenmiştir 66.
b) Kanunların prolog ve epilog'larında vâzı'ların, ne maksatla kanun vaz'-
ettikleri hususundaki ifadeleri de çok şayanı dikkattir.
Urukagina talimatnamesinde: "(Kral) eskiden mevcut olan hüküm ve âdet¬
leri tekrar tesis etti ve kiralı olan tanrı Ningirsu'nun, sözünü (memlekette) hâ¬
kim kıldı" ve "hürriyeti tesis etti, öksüze ve dul kadına kuvvetli (kimse haksız¬
lık) etmedi" ibareleri mevcuttu. (yukarıda: s, 109 ).
Urnammu kanununun prolog'unun ahlâki kısmında: "Sumer memleke¬
tindeki bürokratik suiistimallerin reformlarla bu Kral tarafından bertaraf edil¬
diği, tartı ve ölçülerin ıslâh edildiği, yetimlerin, sakatların, fakirlerin fena mua¬
melelerden korunduğu" ifade edilmekte idi (yukarıda: s. 110 ).
Lipit-İştar
kanununda: "Kiralın büyük tanrılar tarafından memlekette
adaleti tesis etmek, şikâyetleri dindirmek", "Sumerlilere ve Akadlılara iyilik
getirmek" maksadiyle seçildiğinden bahsediliyordu (yukarıda: s. 112 ).
Eşnunna kanununda da: "kiralın tanrı Enlil tarafından seçildiğinden ve
Eşnunna kırallığına tanrılar tarafından bu kanunun ihsan edildiğinden" söz
ediliyordu (yukarıda: s. 114 ).
Ve nihayet Hammurabi kanununda prolog ve epilog'da çok daha teferru¬
atlı ve mükerrer bir şekilde kiralın: "adaleti memlekette zahir kılmak için"
hakikatin koruyucusu olan tanrılar tarafından çağırıldığı6 7 , "hak ve adaleti
memleketin diline koyduğu" beyan edilmektedir6 8 .
Bütün bu ifadeler, temeli muhakkak yine Sumer görüşüne dayanmak üze¬
re, Sumerli olsun, Sami olsun, Mezopotamya'lı devlet reislerinin belli ve açık
bir din ve devlet anlayışı içerisinde ve tesiri altında, idareleri altındaki halka,
kendileri için, halkın refah ve saadeti için dâimi gayret içerisinde olduklarını
duyurmak ve bunu gelecek nesillere de böylece intikal ettirmek ihtiyacını duy¬
makta olduklarının delilleridir 69 .
Halbuki Mısır'da, Mısır tarihi boyunca, tanrının yer yüzündeki mümes¬
silleri olarak değil, bizzat tanrı olarak doğdukları kabul edilen Krallar, son za¬
manlara kadar kanun vaz'etmekten ziyade irade ve fermanlar neşretmişler ve onla¬
rın her emir ve iradeleri kanun sayılmıştır. Bu sebeple, Mezopotamya toprakların
dan tanıdığımız en son kanuna bir asır tekaddüm eden bir zamanda, yâni an-
66 Speiser, Authority and Law in Mesopotamia, JAOS Suppl. 17, s. 15; Güterbock, Auth-
ority and Law in Hittite Kingdom, Ayni Suppl., s. 24.
67 Driver-Miles, The Babylonian Laws II, s. 6,cöl. la 32 v. d.: misaram ina mâtim ana süpim.
68 Driver-Miles, Ayni eser, s. 12 col. V a 20 v. d.: Kittam u misaram ina pi mâtim askun.
69 Speiser, JAOS Suppl. 17, s. 12; Klima, AOr XIX 1-2, s. 37-59.
cak M. Ö. yedinci asırda Mısır'da bir kanun vaz'edilebildiği görülmektedir 70 .
Binaenaleyh yukarıda, kanun vaz'ı bakımından, ancak ilerlemiş cemiyetlerde
kanun ihtiyacı duyulmağa başladığı hususunda ileri sürdüğümüz fikri hem tamam¬
lamak, hem de teyit etmek üzere buna, kavimlerin din ve devlet anlayışlarının
da müsbet veya menfi istikamette tesir icra ettiğini eklemeliyiz. Ve hakikaten
biz Mezopotamya kurallarının kanunlarda ve başka metinlerde şahit olduğumuz
bu gayretlerini Sumer din ve devlet anlayışı ile izah edebilecek durumdayız:
Devirler ve Mezopotamya'nın Sumerli veya çeşitli Sami sakinleri arasındaki
teferruata ait farklar bir tarafa bırakılırsa, Mezopotamya'da Kralların ilâhlaş-
tırılmasının umumi telâkkiye hiçbir zaman hâkim olmadığı müşahede edilir.
Aksine Kral, bütün Mezopotamya tarihi boyunca kendisini tanrılara yaran¬
mak durumunda hissetmiştir7 l . Bunun dışında Mezopotamya kavimlerinde
birinden diğerine geçen ve hepsine hâkim olan kanaata göre Kral "büyük hal¬
kın çobanı" dır7 2
ve efendileri olan tanrıya tanrılara karşı cemaatının refah¬
ından sorumludur 73 .
.
c) Sonra Mezopotamya'da, mutlak idare karşısında idare meclislerinin
(Sumerce:
ukkin,
Akadça: puhrum),
daha tarihi çağın başlarından itibaren,
bir emniyet unsuru teşkil ettiği muhakkaktır. Varlığının üçte biri itibariyle tanrı
telâkki edilen Gilgameş dahi, düşmanı Agga'ya. karşı harekete geçmeden önce
Uruk şehri büyüklerinin ve halkın tasvibini almıştır7 4 . Böylece Gilgameş destan¬
ında kiralın halkın tasvibini almak mecburiyetine dair başkaca açık işaretler
bulunduğu gibi, kirala yaşlıların tavsiyelerde bulunduğuna ve bunun önemine
işaret eden diğer kayıtlara da rastlanmaktadır7 5 .
Rahipler sınıfı da Mezopotamya'da Krallar karşısında dizginleyici bir fak¬
tör olmuş ve ekseriya Krallar bu sınıfın tefe'ül ve kehanetleri ile telkinlerine
tâbi olmuşlardır.7 6 .
Tanrıların, mabetlerin, şehirlerin v. s. adlarının gösterdiği üzere, Sumer
dünya görüşüne göre gök yerde aksetmekte 76 a ve ilâhî ve beşeri varlıklar mem-
zuç vaziyette oldukları için Kral hem memleketinin ve devletinin çeşitli şûra¬
larını tatmin etmek, hem de tanrıların kendisine tevdi ettiği işler hakkında on¬
lara hesap vermek mecburiyetinde bulunuyordu7 7 .
Yıl başlarında, kiralın mütenekkiren halk arasında dolaşması ve yerine
lâalettayin bir kimsenin geçirilmesi merasimi de kiralın halk karşısındaki duru-
70 Wilson, Authority and Law in Ancient Egypt, JAOS Suppl. 17, s. 5.
71 Speiser, JAOS Suppl. 17 s. 11, 14; Frankfort, Kingship and the Gods, s. 262.
72 Driver-Miles, Ayni eser, vol. II, s. 12: col.IV 45: re'i nişi.; Gadd, Ideas of Divine Rule
s. 39 v. d; Speiser, JAOS Suppl. 17, s. 9.
73 Speiser, JAOS Suppl. 17, s. 9. 11; Frankfort, Kingship and the Gods, s. 251 v.d. s. 277 v.d.
Gadd, Ideas of Divine Rule in the Ancient East, s. 41 v.d.
74 S. N. Kramer, From the Tablets of Sumer (1956), s. s. 26-32 (Almancası: Die Geschichte
beginnt mit Sumer '1959', s. 35-39).
75 Kramer, Ayni eser, s. 143.
76 Speiser, JAOS Suppl. 17, s. 11.; Gadd, Ideas of Divine Rule, s. 40.
76a Speiser, JAOS Suppl. 17, s. 10.
77 Speiser, JAOS Suppl. 17, s. 11; Frankfort, Kingship and the Gods, s. 307 v. d.
munu anlatmak bakımından ve Mısır'daki Kral anlayışına nisbetle şayanı dik¬
kat ve kayda değer bir gelenektir 78 .
Bütün vu söylediklerimize, Sumer Panteonu'nda hattâ en büyük tanrıların
dahi her zaman ve her mevzuda müstakil karar sahibi olmadıklarını ve bunların
da kozmik heyetin kararına bağlı bulunduğunu ilâve edecek olursak, gerek din,
gerekse devlet anlayışı bakımından Mezopotamya'lıların tek bir tanrı veya tek
bir ferde mutlak bir kudret tanımadıkları ve bilhassa T. JACOBSEN'in üzerinde
durduğu üzere eski Mezopotamya'da ilk zamanlardan itibaren bir "primitif
demokrasi" anlayışı ile karşılaşıldığı7 9
neticesine varabiliriz.
Çağdaş civar
kavimler muvacehesinde Sumerlilerin ve dolayısıyla bütün eski Mezopotamya
halkının, hattâ Asur hükümdarlarının en şedit ve müstebit devirlerinde bile,
diğerlerinden yine de farklı bir tanrı ve Kral anlayışına ve temelinde demok¬
ratik unsurlar bulunan bir idare ve otorite sistemine sahip oldukları fikri daha
çok ilgi kazanmaktadır 80 .
d) Yukarıda ifade ettiğimiz din ve devlet anlayışından sonra Krallârın,
vaz'ettikleri kanunlarda bilhassa, kendilerinin tanrılar tarafından seçilmiş ve
hakkaniyet ve adaleti tevzi etmekle vazifelendirilmiş olmalarını belirtmeğe
itinâ etmiş ve bunu an'ane haline getirmiş olmalarının mânası vuzuhla belir¬
mektedir 81 . Yâni Kralların bizzat sahip olmak ve ayni zamanda halka telkin
ve tatbik etmek mecburiyetinde oldukları kanun anlayışı daha açıklıkla meydana
çıkmaktadır. Bu anlayış ve an'anenin hakikaten geniş ölçüde akis bulduğu, sa¬
dece kanun geleneğinin, şimdiki malzememize göre iki bin yıl devam edip gitme¬
siyle değil, fakat, bahsettiğimiz üzere, mezkûr kanunların pek çok kopyelerinin
ele geçmekte olmasından (yukarıda: s. 115, n. 56) ve kanun formüllerinin diğer
tür nevilerinde de görülmesinden8 2
açıkça meydana çıkmakta, kanunlardan
bazılarının ne derecede tatbik edildikleri üzerindeki münakaşalar ve nazarî
hukuka müteallik hususlar bir tarafa 83, binlerce ve binlerce vesikanın ve mah¬
keme zabıtlarının da delil teşkil ettiği üzere, tatbikî hukuk Mezopotamya'da
tam bir inkişaf kaydetmiş bulunmaktadır. Kanun metinleri de herhalde idarî
merkezlerdeki umumî mahallerde halkın istifadesine arzedilmiş bulunuyorlar¬
dı 84 . Bahsettiğimiz şekilde ayni din, devlet, hukuk ve kanun atmosferi içeri¬
sinde asırlar ve nesiller boyunca yoğurulmuş olmak ve kanunun kendilerine
adalet getirmek maksadiyla vaz'edildiğini, doğrudan doğruya kanunlardan
okumak veya bunları okutmak suretiyle halk da bu kanun anlayışını benimse-
78 Frankfort, Kingship and the Gods, s. 313 v. dd.; Gadd, Ideas of Divine Rule, s. 49.
79 Jacobsen, Primitive Democracy in Ancient Mesopotamia, JNES II, s, 159 v. dd.; Early
Political Development in Mesopotamia, ZA NF 18 (1957), s. 91 v. dd.
80 Frankfort, Kingship and the Gods, s. 215 v.d.; Speiser, JAOS Suppl. 17, s. 9 v.d.
81 Bk. ve muk. yukarıda s. 117; 111, n. 32.
82 Landsberger, ana ittisu, s. 101-106 (Driver-Miles, Babyl. Laws II, s. 308-313).
83 Eilers, AO 31, s. 8. Buna karşılık bk. Koschaker, SZ 53, s. 607.
84 Hititlerde belki kanunların halka arzı ve tanıtılması hususunda, kanun stelleri bulunma¬
dığından, ayni kuvvetle bu iddia ileri sürülemez: Güterbock, JAOS Suppl. 17, s. 22.
miş görünmektedir. Çünki vesikalarda kanunların hükümlerine aykırı cihetler
bulunmakla beraber bunlar nisbet bakımından mahduttur8 5 .
Son olarak temas etmek gerekir ki, Mezopotamya'daki hukuk ve kanun an'-
ane ve anlayışı yalnız Mezopotamya kavimlerine münhasır kalmamış, etraftaki
komşu kavimlere de geçmiştir. Bu meyanda bilhassa Elamlılar, Huniler, Hi-
titler ve Ken'anlıları hatırlamak lâzım gelir86. Hele Hitit kanunları birtakım
mefhum, hüküm ve muameleler bakımından Mezopotamya'nınkilerle esaslı
noktalarda benzerlikler göstermektedir 87. Fakat daha da ileri olarak, eski Me¬
zopotamya kavimlerinde inkişafını takip ettiğimiz bu hukuk ve kanun an'ane-
si, SPEISER'in de ileri sürdüğü üzere, ayni sahalarda sonradan gelişen İslâm
hukuk mekteplerine tesir etmiş ve böylece yaşayışına devam etmiştir88.
Binaenaleyh Eski Çağ'dâ bütün bu bahsettiğimiz kavim ve sahaların her
nevi hukukî vesika ve kanunları için kullandıkları yazı, vesikaların formları,
üslûpları ve hattâ çok kere muhtevaları ayni olduğundan ve çoğunda dil de
Akadça olduğu için, bugün KOSGHAKER'in isabetli olarak verdiği isimle
"Çivi Yazısı Hukuku" 89
başlı başına bir tetkik sahası halindedir.
85 Schwenzner, Wirtschaftsleben (MVAG 19,3), s. 4-5; Meisner, Babyl. und Assyrien I,
s. 163. Muk. Koschaker, SZ 53, s. 607.
86 Speiser, JAOS Suppl. 17, s. 15; Goetze, Mesopotamian Laws and the Historian (JAOS
69) s. 120.
87 Güterbock, JAOS Suppl. 17, s. 24.
88 JAOS Suppl. 17, s. 15.
89 Koschaker Keilschriftrecht, ZDMG 89 (1939), s. 32 v. dd.