Türk Tarihinde ve Kültüründe Avşarlar Sempozyumu Açış Konuşması
Prof.Dr.Yusuf HALAÇOĞLU 28 Ağustos 2007
Sayın misafirler. Avşarelleri Dergisi'nin tertip ettiği Avşarlarla ilgili ilk toplantıyı yapıyoruz. Genelde 1000 kişilik 500 kişilik aşiretler kendilerinin çok büyük aşiretler olduğunu, söz sahibi olduklarını ifade ederler. Avşar boyunun, Türkiye'de yaşayan Avşarların tahmini sayısı ise rakam olarak 16. yy. da 600 bin civarında tesbit edilmiştir, dolayısıyla şu an 5-6 milyon civarında olduğu söylenebilir.
Böyle bir organizayonun yapılması ile Türkiye'de çok büyük bir kesimin, kendi kimliğini kaybetmiş insanların kimliklerine ulaşabilmeleri mümkün olacaktır diye düşünüyorum. Birşeyi hafızamıza iyi kazımamız lazım. Biliyorsunuz sürekli olarak bazı yabancı ülkelerin Türkiye üzerindeki oyunlarından ve Türkiye aleyhine çalışmalarından bahsediyoruz. Bu tabii bir şeydir ve tarihin her döneminde görülen bir husustur. Kimse başkasının çıkarına çalışmaz, kendine çalışır. Burada önemli olan şey, bizim kim olduğumuzu bilmemiz, kendi kültürümüzü muhafaza etmemiz, kendi yönetimimizi kendimiz sağlayabilmemiz, oyunlara karşı tedbir alabilmemizdir. Önemli olan budur. Bu şuura erdiğimiz zaman hem ayakta kalmayı, hem de büyük devlet olmayı başarırız.,
Bugün Türkiye, Osmanlı İmparatorluğunun varisidir. Dolayısıyla bir imparatorluğun çöküşüyle birlikte kaybettiği topraklardan içe doğru göçler olmuştur ve bu göç Türk demografisini, Türk nüfus yapısını ortaya çıkarmaktadır. Balkanlardan ve Kafkaslardan Anadolu'ya göç edenlerin sayısı yaklaşık % 40 dır. Böylesine bir yapı ve imparatorluk bakiyesi olmamız dolayısıyla birçok farklı milletten olan insanın da Türk topraklarına gelmelerine yol açmıştır. Burada siyasetçilerin özellikle dikkat etmesi gereken bir konu vardır ki, bu da böyle bir yapıyı, böyle bir nüfus grubunu mozaik olarak nitelendirmemeleridir. Çünkü o insanlar o ülkelerden çekilirken -zaten çok büyük bir bölümü Türk'tür- Müslümanlığı kabul etmiş ve kendini Türk olarak hisseden insanlardır ve Anadolu'ya geri dönmüştür. Dolayısıyla bunları ayrı tutmak ve bir mozaik şeklinde nitelendirmek aslında farkına varmadan ülke içinde bir takım gruplaşmalara yol açma anlamına gelir. Dolayısıyla bu konularda siyasetçilerin çok dikkat etmeleri gerekmektedir.
Nitekim zaman içerisinde geçmiş dönemlerdeki araştırmalarda şunu gördüm ki; aslında Kürt dediğimiz birçok insan da aslında Türkmen asıllıdır. Yapısal olarak söylüyorum ama bununla beraber bir şey daha ifade ediyorum. Söyleyeceğim şeyler fantezi değil. Bugün Kürt olarak bilinen bazı aşiretlerin, hatta ve hatta tehcirden kurtulmak için kendilerini Kürt-Alevi olarak gösteren Ermenilerin de bulunduğunu söylemem gerekir. PKK'nın ve TİKKO'nun içinde yer alan birçok insan da. Bu açıdan baktığımızda bizim zannettiğimiz gibi PKK veya TİKKO hareketinin de bir Kürt hareketi olduğunu söyleyemeyiz. Bütün bunları yabancı arşiv belgeleri o tarihte yapılmış birtakım araştırmalardan söylediğimi belirtmek isterim.
Şimdi dolayısıyla Avşarları araştırmak ve kim olduğunu ortaya koymak bir ayrım ve ya bölücülük olarak görülmemelidir. Tam aksine Türk milletinin kendi özüne dönüşünü ve kendisini tanımasını sağlayacak bir araştırmadır. Biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Atatürk aynen şöyle der :
'Kültürünü kaybeden milletler başka milletlerin şikarı/avı olur'
Şimdi biz Türk Milleti olarak şöyle bir baktığımızda; aile yapımız bana göre dünyanın en medeni aile yapısıdır ve burada ne büyük bir yozlaşma olduğunu görebilirsiniz. Ben şahsen rahmetli babam karşısında ayaklarımı uzatarak veya ayak ayak üzerine atarak oturduğumu, yüksek sesle konuştuğumu hatırlamam. Günümüzde aile yapımızda nasıl büyük değişiklikler meydana geldi. Ama bütün Anadolu içinde, bazı kesimler haricinde çok büyük bir kültür yozlaşması var. Gençlerimiz geçmişi unutuyor. Radyolara bakın Türk Sanat Müziği neredeyse hiç kalmadı, Türk Halk Müziği çalınmaz hale geldi. Tabelalara bakın, ne kadarı Türkçe, ne kadarı yabancı dilde? Bütün bunlar kültürümüzdeki yozlaşmayı çok açık ve net bir şekilde ortaya koyuyor. Bunları dile getirmemiz lazım.
Geçenlerde Bitlis'ten bir arkadaş bana geldi ve "Hocam biz Kürdüz bize Hasaniler derler, aşiretimi öğrenmek istiyorum dedi. Bilgisayara Hasaniler yazdığımda karşıma Eski İl'den (Konya) Döğer boyundan çıktılar. Kendisine de verdim, ama buna benzer geçmişini öğrenmek isteyen o kadar çok insan çıkıyor ki...
Bu ne demektir? Türkiye'nin birliğini bozmaya yönelik değil sağlamaya yönelik bir çalışmadır.
Avşarlar Sempozyumu başarılı geçecek bir sempozyum olacak ve bütün Türk boylarını bir araya getirip büyük Türk Milletini ortaya çıkaracaktır. Nasıl ki Mustafa Kemal Atatürk'ün her konuşmasında "büyük Türk Milleti" sözüne rastlarsınız. Bugün Kırgızlar, Kazaklar, Özbekler, Azerbaycan Türkleri ve Türkmenler deniliyor, bakın biz Türkmenleri kaldırdık. Ben de Türkmenin ve Avşarım. Türkmeni kaldırdık, Kırgız Kıpçak grubundan olan Kazakları, Karapapakları kaldırdık, Yazırları, Döğerleri, Yüreğirleri kaldırdık. Sibiryadan Afrikaya, Amerikaya kadar olan büyük bir ağacın gövdesini oluşturduk ve adına Türk dedik. Dolayısıyla sonunda Türk devletleri birlik haline gelecekler. Bütün dünyanın korktuğu da budur. Türk kelimesinin arkasında hiçbir zaman duramazlar. Cengizhan'ın Avrupa içlerine kadar ilerlediğini söyleyenler, Anadolu'daki mücadelesinde kimle savaştığını söylemezler.
Avarların, Selçukluların Türk olduğunu kimse söylemez. Osmanlılar için l'Empire Türk demişler ve genelde Ottoman diyorlar. Biz hiç kimsenin propagandasına kanmayalım
Ermeni konusunda çalışırken bize dedilerki; "Türkün Türke propagandasını yapıyorsunuz boşverin". Evet öyle yapıyoruz dedim. Önce benim halkım inanmalı bana, bu konuyu bilmeli. Yabancı toplumlarla kendi halkımızın desteğini almadan nasıl mücadele edebilriz ? Öyleyse Türk olduğumuzu önce kendi halkımıza göstermeliyiz. Bunu öğrettiğimiz zaman dünyayla baş edebiliriz.
Dolayısıyla bu Sempozyum çok isabetli bir toplantıdır. Komiteyi kutluyor ve hepinize saygılar sunuyorum.
Kaynak: http://www.ttk.gov.tr/index.php?Page=Duyurular&DuyuruNo=16