Laik İslam Türeticileri
Mehmet Şevket Eygi 01 Ocak 1970
BİRTAKIM aykırı ilahiyatçılar ve İslamcılar şimdi de laik/seküler İslam modası çıkartmak istiyor.
Eski hikayeler... İslam devleti yokmuş... Vaktiyle Mısır'da Abdurrazık adında biri İslam devletini inkar eden bir kitap yazmış ve ulema tarafından şiddetle tenkit ve takbih edilmişti.
Şu anda Türkiye'de güçlü ve yeterli bir ulema sınıfı yok, bizim aykırı ilahiyatçılar ve İslamcılar meydanı boş bulup kuru sıkı atıyorlar.
Dilimiz alışmış, İslam dini diyoruz. İslam deyince yanına din kelimesini eklemek gerekmez.
Arap alemindeki İslamcı aktivistler, "İslam din ve devlettir" diyorlar. İslam'ın devleti, zaten İslam kelimesinini içindedir.
Osmanlı din ü devlet dermiş.
İslam'da din ve devlet, din ve dünya, dünyevî ve ruhanî ayırımı yoktur.
İslam bir bütündür ve bütün beşerî faaliyetlerle ilgili hükümleri vardır.
Allah temizlik işlerine, ibadetlere, namaza, oruca, ahlaka dair emirler, yasaklar koyacak, öğütler verecek ama siyaset, devlet, dünya işlerine karışmayacak. Ne saçma bir düşüncedir bu. İslam alimleri, bilgeleri, münevver kişileri İslam'da devlet idaresine dair nice kitap yazmıştır.
İslam sekülarizmi kesinlikle kabul etmez.
Bir Müslüman dinine ne kadar sıkı şekilde bağlıysa ve onun hükümlerini hayatına eksiksiz uyguluyorsa o derecede iyi bir dindardır.
Dinden uzaklaşma aydınlık değil, karanlık ve kaos getirir.
Müslüman bir homo religiosistir.
İslam tevhid dinidir. Allah'a imanda tevhid, beşerî faaliyetlerin tanziminde tevhid.
"Benim dinim imanım İslam, medeniyetim Avrupa medeniyeti" diyen kimse ne büyük bir çelişki sergilemektedir.
Ateistler, çağdaşlar, İslam karşıtları var güçleriyle Müslümanları laik ve seküler yapmaya çalışıyor.
Biz Müslümanlar ise var gücümüzle Kur'an, Sünnet, Şeriat ve İslam ahlakı hüküm ve ilkelerine sarılmalıyız.
Bir Mason, Türkiye'nin masonik prensiplere göre idare edilmesini isteyecek, lakin ben bir Müslüman olarak İslam prensiplerine göre idaresini isteyemeyeceğim. Böyle hürriyet, böyle eşitlik olur mu?
Tekrar ediyorum:
İslam devleti vardır.
İslam'da din ve dünya, din ve devlet ayırımı yoktur.
Asıl soru şudur:
Nasıl bir İslam devleti?
Şehirli ve medenî olmayan, bedevî zihniyetli, ilim, irfan ve ahlakları yetersiz; Kur'anı, Sünneti, Şeriatı, tarikatı bilmeyen, karakteri düzgün değil, mürüvvetsiz ve fütüvvetsiz, nefs-i emmarelerine tapan kimseler elbette İslam devletini kuramazlar ve hasbelkader kurulsa ve başına geçseler de idare edemezler..
Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) ve Selef-i Sâlihînden sonra İslam devletinin âqil kişileri ve bunlardan oluşan değişmez şûrası vardır. Birkaçını sayayım:
Abdülkadir Geylânî... Ahmed- er-Rufaî... İmamı Rabbanî... İmamı Gazalî... Selahaddin Eyyubî... Şeyh-İmam Şâmil... Ve bu ayarda yüz kişi...
Gerçek İslam devleti, bu büyük zevattan mânevî nasihat alan, onların rehberliği ile hareket eden; âdil, insaflı, mürüvvetli, fütüvvetli, muttaqi, muhlis, aydınlanmış, aydınlatan, kendisi doğru yolda, başkalarını yola getiren kimselerle kurulur.
İslam'da din siyasete ve şahsî menfaate kesinlikle alet edilemez.
İslam'da, siyaset dine alet edilir.
İslam devletinde din ve maneviyat büyükleri devlet büyüklerinin ayağına ve kapısına gitmez, devlet onların ayağına gelir.
Adı İslam da olsa, bir düzen âdil değilse, o gerçek İslamî düzen değildir.
Adı İslam ama adamlar iktidarı kapmış, malı götürüyor. Böyle bir düzen adı İslam olan kendisi İslamî olmayan bir düzendir.