Kavramlar
Mahir KAYNAK 04 Eylül 2007
İnsanlar kavramlarla düşünür ama genellikle bu kavramları yeniden tanımlamakta ya da yeni kavramlar geliştirmekte çekingen davranırlar. Oysa her dönemin açıklanması bu döneme yeni tanımlar getirmekle mümkündür. Mesela sık kullanılan istikrarlı hükümet kavramı yeterli değildir ve istikrarlı devlet kavramıyla yer değiştirmesi gerekir. Ülkemizde en istikrarlı hükümetler döneminde, istikrarsız devlet yapısı nedeniyle, büyük krizler yaşanmış ve ülke darbelerle alt üst olmuştur. Bu nedenle tek parti ya da uyumlu koalisyon hükümetleriyle sağlanan istikrar anlamlı sayılamaz.
İstikrarlı devlet, sanılanın aksine, düşünce ve inançlarda benzerlikle sağlanamaz. Aynı inancı paylaşan gruplar arasında, eğer hedefler arasında büyük farklar varsa, çok büyük ayrışmalar ve çatışmalar yaşanabilir. Önce hedefler farklılaşır, inanç ve ideolojiler hemen buna uyum gösterir ve benzerler düşman haline dönüşür. İstikrarlı devlet geleceğe yönelik tasavvurları aynı olan güçler tarafından yaratılabilir. Mesela bugün laik-İslamcı farklılaşması, eğer ülkenin geleceği konusunda uzlaşma sağlanırsa, herhangi bir gerginliğe neden olmaz.
İktisatta kullanılan kavramların da değişmesi gerekir. Ders verdiğim yıllarda, milli gelir kavramının yetersizliğini anlatmak için öğrencilere, ‘ Milli geliri artırmanın kolay yolları vardır. Mesela karşı komşunuzla anlaşırsınız, onun yemeğini siz, sizinkini de onlar hazırlar ve birbirinize piyasa fiyatından satarsınız. Aynı şeyleri yersiniz ama milli geliriniz artmış olur. Ayrıca aynı büyüklükte ve konfora sahip bir evin Londra’daki kirası sizinkinin üç katıysa onun sizden daha müreffeh olduğu kabul edilir. Bunu anlamlı buluyor musunuz?’ derdim Satın alma gücüne göre hesap yapılabileceği söylense bile milli gelirin iyi bir ölçü olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle yeni kavramlar bulmak gerekir. Amacımız milli geliri fert başına on bin dolar çıkarmaktır sözünü çok anlamlı bulmuyorum. Ayrıca bir teknoloji politikasıyla desteklenmeyen iktisat politikalarının yeterli olmayacağını sanıyorum.
Aynı yıllarda Japon mucizesinden söz edenlere ‘Onlar iktisadi açıdan bir hapishanede yaşıyorlar ama saray benzeri bir hapishanede. Hareket özgürlükleri yok’ diyordum.
Millet tanımının değişmesi gerekir. Soy, inanç benzerliklerini bir millet oluşturmak için gerekli ve yeterli saymanın büyük sorunlar yaratığını görüyoruz. Şöyle bir tanımın daha anlamlı dolduğunu düşünüyorum: Millet gelecek tasavvurları aynı olan, bir arada yaşama iradesine sahip, aynı devlet tarafından yönetilen insanlardan oluşur.
Soy ve inanç farklılıklarından kaynaklanan sorunların çözümünde uyguladığımız metotların yanlış olduğunu düşünüyorum. Devletin yapması gereken şey çatışmayı ideolojik zeminden politik zemine kaydırmak ve karşı tarafın öngörülerinin yanlışlığını anlatmaktır. Eğer karşı tarafa yaptığınız kanuna aykırıdır, suçlu konuma düşüyorsunuz derseniz herhangi bir sonuç alamazsınız. Eğer bu hareket başka bir ülke tarafından yönlendiriliyorsa, hareketin ideolojik ve etnik yanıyla mücadele etmek yerine, siyasi hedeflerini bu ülke aleyhine çevirmek gerekir. Yani eğer bir yerde bir silah varsa, onu yok etmeye çalışmak yerine, aynı silah onu kullanana yöneltilmelidir.
Yeni kavramlar üretemezsek, eskileri onu üretmiş olanların daha iyi kullanacakları için, kaybetmek ihtimali yüksektir.