Paris Komünü
01 Ocak 1970
Paris Komünü (Fransızca: La Commune de Paris) Paris’te 18 Mart'tan (resmi olarak 26 Mart) 28 Mayıs 1871’e uzanan kısa sürede iktidarda olan sosyalist hükûmet.
Paris Komünü, resmi anlamda 1871 baharı boyunca iki ay iktidarda kalmış yerel bir yönetimdir. Fakat içinde şekillendiği koşullar, tartışmalarla yürüyen kararları ve acılı sonu onu zamanının en önemli politik dönemlerinden biri yapmaktadır.
Arka plan
Komün, Fransızların yenilgisiyle sonuçlanan Fransız-Prusya Savaşı’nın ardından Paris’teki tüm devrimci eğilimlerin sivil bir ayaklanma başlatmasıyla kuruldu. 1870 yılında III. Napolyon tarafından başlatılan savaş, Fransızlar için bir felakete döndü ve Kasım ayıyla birlikte Paris kuşatma altına girdi. İlerleyen yıllar boyunca başkentte zengin ve yoksul arasındaki uçurum genişlemişti. Yiyecek stoklarının azalması ve süren Prusya bombardımanı yaygın bir hoşnutsuzluk yaratıyordu. Emekçiler ilerici düşüncelere daha açık hale gelmişlerdi. Şehrin kendi seçtiği Komünle kendi kendini yönetiyor olması gerektiği fikri birçok Fransız kasabası tarafından hoşnutlukla karşılandı ama zapt edilmesi zor bulunan halk kitlesinin bu isteği hükümet tarafından reddedildi. İktisadi idare için, sosyalist olması gerekmeyen, daha birleşmiş ama daha belirsiz bir istek “La Sociale!” haykırışında toplandı.
Ocak 1871'de, kuşatma dördüncü ayına ulaştığında, daha sonra Üçüncü Cumhuriyetin başbakanı olacak olan Adolphe Thiers ateşkes çağrısında bulundu. Prusyalılar Paris’i barış koşullarında işgal ettiler. Kuşatmanın kendilerine yaşattığı sıkıntılara rağmen birçok Parisli kızgındı, özellikle Prusyalıların kısa bir merasimle şehirlerini kuşatmasına izin verilmesine çok sinirlenmişlerdi.
Bu sırada on binlerce Parisli “Ulusal Muhafızlar” adı verilen bir askeri birliğin silahlı üyesiydi ve bunların şehrin savunulmasında önemli katkıları olmuştu. Fakir mahallelerdeki taburlar kendi subaylarını seçtiler ve Paris’te bulunan topları ele geçirdiler. Şehir Ulusal Muhafızlarla birlikte Prusya birliklerine altı ay boyunca direndi. Paris halkının direnişi sonucu Prusyalılar şehrin küçük bir bölgesine hapsedildiler ve ilerleme gösteremediler.
Direniş kararları Muhafızların merkezi komitesinden alınıyordu. Fransız hükümetinin başbakanı Adolphe Thiers, bu kaygan durumun alternatif bir politik iktidar merkezi yaratabileceğini fark etti. Buna ek olarak, Paris işçilerinin silahlanarak Prusyalıları kışkırtabileceğini fark etti.
İşler bu noktada çok karışıktı, fakat açık olan bir şey vardı ki, emekçilerin yardım ettiği Ulusal Muhafızlar, Prusyalılar Paris’e girmeden evvel topları Prusyalıların yolundan çekerek onların elinden kurtarmış ve güvenli mahallelere saklamışlardı. Topların koyulduğu başlıca yerlerden biri Montmartre tepeleriydi.
Komünün isyanı ve doğası
Prusyalılar kısa bir süre için Paris’e girdiler ve şehri olaysız terk ettiler. Fakat Paris savaş tazminatı ödeninceye kadar kuşatma altında kalmaya devam etti.
Ulusal Muhafızlar Merkezi Komitesi giderek artan köktenci bir tutum benimser ve durmadan otorite kazanırken, hükümet 400 topu onların eline süresiz bırakamazdı. Böylece ilk adım olarak 18 Mart’ta Thiers düzenli birliklere Montmarte tepelerindeki topları ele geçirmeleri emirini verdi. Bununla birlikte zaten moralleri çok yüksek olmayan askerler talimatları izlemektense Ulusal Muhafızlara ve yerli direnişçilere katıldı. Generalleri Claude Martin Lecomte onlara silahsız kalabalığın üzerine ateş açma emri verdiğinde onu atından indirdiler. General daha sonra dış yollardan birinde kalabalığın ele geçirdiği Muhafız generali Thomas’la birlikte vuruldu.
Diğer ordu birlikleri de yerel direnişçilere eklendi. Ayaklanma öyle çabuk yayıldı ki, Başbakan Thiers Paris’in askerler, polis ve her türden yönetici ve uzman tarafından boşaltılması emrini verdi. Kendisi de Versay’a kaçtı. Ulusal Muhafızlar Merkez Komitesi artık Paris’teki tek etkili yönetimdi: Komite derhal yönetimden çekilerek 26 Mayıstaki komün seçimlerini düzenledi.
Komünün (daha doğru bir deyişle “Komünal Konsey”in) 92 üyesinin içinde vasıflı işçiler, birçok profesyonel (doktor ve gazeteci) ve reformcu cumhuriyetçilerden, değişik sosyalist anlayışlara sahip insanlara, 1789 Devrimine özlem duyan Jakobenlere kadar çok sayıda siyasi eylemci vardı. Karizmatik sosyalist Louis Auguste Blanqui Konsey Başkanı seçildi fakat bu seçim Blanqui 17 Martta tutuklandığı ve gizli bir hapishanede tutulduğu için onun yokluğunda gerçekleşti. Yerel bölgelerin kuşatmadan kalan örgütlenmeyi sürdürmesine rağmen Paris Komünü 28 Martta ilan edildi.
İç farklılıklara rağmen, Konsey iki milyonluk bir şehrin temel hizmetlerini yerine getirmek konusunda iyi bir başlangıç yaptı; belirli ilkelerde, sosyal bir devrimden ziyade ilerici bir sosyal demokrasiye benzeyen bir konsensüs sağlanabiliyordu. Zamanın azlığından dolayı (Komün 60 günden az bir süre iktidarda kalmayı başarabildi) yalnızca birkaç emir gerçekten uygulanabildi. Bu emirler şöyleydi: tüm kuşatma boyunca kiraların hafifletilmesi (çünkü kuşatma sırasına tarla sahipleri tarafından oldukça arttırılmıştı); Paris pastanelerinde gece işinin kaldırılması; giyotinin kaldırılması; etkin görev sırasında öldürülen Ulusal Muhafızların eşlerine olduğu kadar, eğer varsa çocuklarına da aylık bağlanması; savaş sırasında tüm işçiler aletlerini rehine vermeye zorlandığından şimdi hepsinin karşılıksız iadesi; borçların ertelenmesi ve faizin kaldırılması; reformist ilkelerden önemli bir kopuş olarak, sahipleri tarafından terkedilmiş fabrikaları işçilerin işletmeye devam etmesi.
Mecburi askerliği sona erdirdiler ve orduyu silah kullanabilen bütün şehirlilerden kurulu Ulusal Muhafızla değiştirdiler. Hedeflenen devletten ayrı kilise kanunu, kilisenin bütün mülkünü devletin yaptı ve dini okuldan uzaklaştırdı. Kiliselerin dinsel faaliyetlerinin devamı ancak ve ancak akşamları yapılan politik toplantılara kapılarını açarsa mümkün olabilecekti. Bu durum kiliseleri Komünün asıl siyasi merkezleri haline getirdi. Diğer kanunlar eğitimi iyileştiren ve teknik eğitimi herkes için mümkün hale getiren reformlarla ilgiliydi.
Kısa varlığı boyunca Komün, önceden kaldırılmış olan Fransız Cumhuriyetçi Takvimini benimsedi ve üç renkten ziyade kızıl bayrağı kullandı.
Konsey üyelerinin (temsilci değil delegeydiler) yasama kadar yürütme işlerini de yerine getirmesi beklenmekle birlikte, işlerin çokluğu değişik faktörler tarafından kolaylaştı. Kuşatma boyunca mahallerdeki sosyal ihtiyaçları (kantinler, ilk yardım istasyonları) karşılamak için kurulan pek çok plansız organizasyon artarak devam etti ve Komünle işbirliği içinde çalıştı.
Aynı zamanda yerel işçilerin yönetimindeki bu yerel meclisler hedeflerinin peşine düştü. Komün konseyinin resmi reformizmine rağmen, Komünün bileşimi daha çok devrimciydi. Sosyalistler, anarşistler, Blanquistler ve özgürlükçü cumhuriyetçiler buradaki devrimci eğilimleri oluşturuyordu. Paris Komünü, eğilimlerin çokluğuna rağmen, yüksek orandaki işçi yönetimi ve değişik eğilimlerdeki devrimcilerin işbirliği nedeniyle anarşist ve Marksist sosyalistler tarafından ilk gününden itibaren sevinçle karşılandı.
Örneğin 3. Bölgede okul malzemeleri bedava sağlandı, üç okul laikleştirildi ve bir yetimhane kuruldu. 20. Bölgede okul çocuklarına bedava giysi ve yiyecek verildi. Buna benzer birçok örnek vardır. Fakat Komünün göreli başarısındaki en önemli şey, Thiers tarafından görev yerlerinden uzaklaştırılan uzmanların ve yöneticilerin sorumluluklarını alan sıradan işçilerin girişimiydi.
Karl Marx’ın en yakın dostu Friedrich Engels daha sonra sürekli ordunun bulunmayışı, mahallelerin kendi kendini yönetmesi ve bunun gibi etmenler nedeniyle Komünün artık bilindik anlamıyla bir “devlet” olmadığını iddia etti: bu bir geçiş biçimiydi, devletin yok oluşuna doğru bir geçiş. Ancak onun gelecekteki gelişimi kuramsal bir soru olarak kalacaktı. Yalnızca bir hafta sonra, yeni ordu birliklerinin (Prusyalıların ele geçirdiği savaş esirleri de bu ordudaydı) saldırısına maruz kaldı.
Saldırı
Yenilginin ardından, Komüncüler asker kontrolünde Versay’a kadar yürütüldü.
Komün, 2 Nisan itibariyle Versay Ordusu’nun hükümet güçleri tarafından saldırıya uğradı ve şehir bombardımana tutuldu. Hükümet anlaşma yapmaya yanaşmadı.
Courbevoie banliyösü ele geçirildi ve Komünün kendi güçleriyle verdiği geç bir karşılık, Versay üzerine yürümesi başarısızlığa uğradı. Savunma ve hayatta kalma giderek zorlaştı. Paris’in çalışan kadınları burada artık hayati bir rol oynuyordu. Ulusal Muhafız ordusundaydılar ve Montmartre’a giden yolda kilit bir nokta olan Place Blanche’da kahramanca dövüşen bir tabur meydana getirdiler. (Bununla birlikte şu da belirtilmeli ki, Komünde kadınların oy hakkı yoktu ve Konsey’de hiç kadın üye bulunmuyordu.)
Paris’teki siyasi mültecilerden ve sürgünlerden de güçlü bir destek geldi: bunlardan biri, Polonyalı eski subay ve milliyetçi Jaroslaw Dabrowski’ydi ve Komünün en iyi generali oldu. Komün tamamen enternasyonalizm’e inanıyordu ve bu kardeşlik adına I. Napolyon’un zaferlerini kutsayan ve bir şovenizm anıtı olan Vendome Sütunu yıkıldı.
Paris’in dışından işçi sendikası ve bazıları da Almanya’dan olan sosyalist organizasyonlardan moral ve iyi dilek mesajları geliyordu. Ama diğer Fransız şehirlerinden önemli yardımlar görmek yolundaki beklenti kısa zaman içinde son buldu. Thiers ve Versay’daki bakanları Paris’ten dışarı akan tüm enformasyonu engellemişti ve Fransa’nın kırsal ve kentsel bölgelerinde Paris’te olup bitenlere karşı her zaman şüpheli bir yaklaşım oldu. Narbonne, Limoges ve Marsilya’daki hareketlenmeler de hızlıca ezildi.
Gittikçe kötüleşen durum karşısında, Konseyin bir bölümü bir “Kamu Güvenliği Komitesi” yaratılması yönünde bir karar aldı. Bu komite 1792’de de aynı adla kurulan, geniş ve merhametsiz bir güce sahip olan bir Jakoben kuruluşundan esinlenilmişti. Fakat güçlü bir merkezi otoritenin işe yarayabileceği zaman artık neredeyse geçmişti.
21 Mayısta Paris’in batıdaki şehir duvarlarındaki bir kapı yıkıldı (ya da olasılıkla ihanete uğrayarak açıldı) ve Versay birlikleri şehrin işgaline başladı. Öncelikle zengin batı mahallelerine girdiler ve ateşkesten sonra burayı terk etmeyen zengin mahalle sakinleri tarafından sevinçle karşılandılar.
Komünün olumlu bir özelliği olan bağımsız mahalli örgütler şimdi bir çeşit dezavantaja dönüştü: bütünlüklü olarak tasarlanmış bir savunma yerine, şimdi her mahalle umutsuzca ve kendisi için dövüşüyordu. Dar sokaklardan oluşan ağlar, erken Paris devrimlerinde şehri zapt edilemez bir hale getirdiğinden, bu sokaklar şimdi geniş bulvarlarla değiştirilmişti. Versay ordusu merkezi bir komutanın ve modern topçu ateşinin hükmünü sürüyordu.
Saldırı boyunca, hükümet topçuları silahsız vatandaşları katletti: mahkumlar derhal öldürüldü ve orta yerde birçok idam gerçekleştirildi. 27 Mayıstaki nafile bir direniş jestinin ardından, kalabalık kuşatıldı ve 50 rehine vahşice öldürüldü. Bunların birçoğu Komün tarafından desteklenen rahiplerdi. Hükümetin toplamdaki kayıpları 900 kadardı. Versay bunun öcünü kat kat fazlasıyla aldı.
En sert direniş emekçi sınıfların daha yoğun olduğu doğu bölgelerinden geldi. Savaş şiddetli sokak savaşlarının yapıldığı sekiz gün boyunca sürdü (La Semaine sanglante, kanlı hafta). 27 Mayıs'la birlikte yalnızca en fakir mahalleler olan Belleville ve Ménilmontant’ta birkaç sağlam direniş bölgesi kalmıştı.
28 Mayıs itibariyle, öğleden sonra 4 civarlarında Belleville Ramponeau’daki son barikat düştü ve Marshall MacMahon bir duyuru yayımladı: “Paris sakinlerine. Fransız ordusu sizi kurtarmaya geldi. Paris artık özgür! Saat 4 itibariyle askerlerimiz son isyancı noktasını da ele geçirdi. Bugün savaş sona erdi. Düzen, çalışma ve güvenlik yeniden sağlandı.”
Çok ciddi misillemeler yapıldı. Komünü destekleyenlerin suçlanacağı duyuruldu. Bazı önemli destekçiler şimdi Komüncüler Duvarı denilen Père Lachaise Mezarlığı'ndaki duvarın önünde vuruldular. Binlerce destekçi davalar için Versay’a gönderilirken, pek azı kuzeydeki Prusya hatlarına doğru kaçabildi. Günler boyunca sayısız erkek, kadın ve çocuklardan oluşan komün destekçilerinin oluşturduğu insan seli, askeri kontrol altında Versay’daki hapishane bölgesine acılar içinde yürüdü. Daha sonra yargılandılar; bir kısmı idam edilirken, çoğu ağır çalışma cezasına çarptırıldı; geri kalanlar da Pasifik’teki Fransız adalarına ya uzun süre için, ya da ömür boyu sürgüne gönderildiler. Kanlı Hafta boyunca öldürülenlerin tam sayısı asla tespit edilemedi ama en iyi tahminler 30.000 ölü, pek çok yaralı olduğu yönündedir. Sonradan idam edilenlerle birlikte bu sayı 50.000’i bulmaktadır. 7.000 kişi Yeni Caledonya’ya sürüldü. Hapsedilenler için 1889’da genel af ilan edildi.
Paris sonraki beş yıl boyunca sıkıyönetimle idare edildi.
1871'in Anlamı
Paris’in zenginleri ya da Komün hakkında fikir yürüten erken dönem tarihçiler için 1871, ayaktakımının korkunç ve nedeni anlaşılmaz iktidarının dönemidir. Daha sonraki tarihçiler, hatta sağ görüşlü olanlar bile, Komünün ıslahatlarının değerini kavramış ve onun vahşice yok edilmesine üzülmüşlerdi. Bununla birlikte, Komünün orta ve yüksek sınıflarda o zamana kadar benzeri görülmemiş bir nefret yaratmasının sebebini açıklaması zor bulmuşlardı.
Sol görüştekiler ise Komünün böyle tehlikeli durumun içerisindeyken böyle ılımlı davranmasını eleştirdiler. Karl Marx Komüncülerin Versay’dakilerin işini ilk ve son olarak bitirmek dururken, demokratik seçimler düzenlemesiyle “çok kıymetli anlar” kaybettiklerini söyledi. İçinde milyarlarca frankın olduğu Paris’teki Fransız Ulusal Bankası, Komüncüler tarafından dokunulmadan ve korumaya alınmadan bırakıldı. Çekinerek, buradan para alıp alamayacaklarını sordular (ve şüphesiz bu para onlarındı). Komüncüler bankadaki paralara dokunmaya çekindiler çünkü eğer böyle yaparlarsa dünyanın onları kınayacağından korkuyorlardı. Böylece büyük miktarda para Paris’ten Versay’a, Komünü ezen ordunun kurulması için nakledildi.
Komünistler, sosyalistler, anarşistler ve diğerleri Komünü katılımcı demokrasi temelindeki bir sistem üzerinde yükselen özgür bir toplumun ilk örneği olarak gördüler. Marx ve Engels, Bakunin ve daha sonra Lenin ve Troçki Komünün sınırlı deneyiminden (özellikle de devletin sönümlenmesi konusunda) kuramsal dersler çıkarmaya çalıştılar. Daha faydacı bir ders Edmond de Goncourt tarafından çıkarıldı. Goncourt kanlı haftadan üç gün sonra günlüğünde şöyle yazıyordu: “…kanama tamamen sona erdi ve toplumun isyancı kesiminin öldürülmesi ile yaratılan böyle bir kanama devrimi geciktirebilir… Eski toplumun bu devrimden önce sakince geçecek 20 yılı var…”
Paris Komünü, birçok komünist önderin saygısını kazandı. Mao sürekli Komüne referans verdi. Lenin, Marx’la birlikte Komünü proletarya diktatörlüğünün yaşanmış bir örneği olarak niteledi. Cenazesinde bedeni Komünden kalan kızıl bir bayrağa sarıldı. Sovyet uzay gemisi Voskhod 1 Paris Komünü’nden kalan bir afiş parçası taşıyordu. Bolşevikler Sivastopol adlı savaş gemisini Komünün şerefine Parijkaya Kommuna olarak değiştirdiler.