Türkiye’de 1,5 Milyon Gizli Yahudi Olduğu Söyleniyor
Mehmet Şevket Eygi 04 Eylül 2007
TARİH Kurumu Başkanı Profesör Yusuf Halacoğlu’nun son beyanları bazılarını çok şaşırttı, bazılarını da çok kızdırdı. Aslında onun şimdi söylediklerini bendeniz yıllardan beri kısa kısa, özlü (ve bazısını üstü kapalı) yazıyordum.
Anadolumuz ırk çeşitliliği bakımından aşure kazanı gibidir. Enkazından irili ufaklı 40 devlet çıkan bir imparatorluğun geri kalan kısmında 50 (bazıları bu rakamı 78’e kadar çıkartıyor) ırk çeşitliliği olması normal değil midir?
Ülkemizde milyonlarca Gürcü bulunduğunu inkâr etmek için deli olmak gerekir... Yine Türkiye’de hayli Çerkes vardır... Boşnaklar, Arnavutlar, Çeçenler, İnguşlar, çeşit çeşit Tatarlar, Araplar, Yezidîler, Nuseyriler, Süryanîler, Karaçaylar, Balkarlar, Nogaylar, Abhazlar... Ülkemizde Moğollar da vardır... Hangi birini savayım?.,
Bu saydıklarım biliniyor da, bazı gruplar bilinmiyor. Mesela bunlardan biri Kripto (yani) gizli Yahudilerdir. Bunlar başlıca şu iki ana gruba ayrılır:
Sabataycılar: Yıllarca önce Aksiyon dergisinde yayınlanan bir röportaja göre Türkiye’de bir buçuk milyon Sabataycı bulunmaktadır.
Çoğu Polonya’da, Ukrayna’da, Rusya’da yapılan pogromlardan kaçıp Türkiye’ye sığınan, burada Bektaşî veya Alevî postuna bürünen Kripto Yahudiler.
Doğu Anadolu’da yaşamış olan Ermenilerin bir kısmı Yahudi asıllıdır. Ermeni kralı Tigran Ortadoğu’ya, Filistin’e sefer etmiş, oradan hayli Yahudi’yi esir olarak kendi ülkesine getirmiştir. Bunlar esaretten kurtulmak için Ermeni olmuşlardır.
Kürtler içinde de Yahudi vardır.
Mesela şu anda Şanlıurfa’da yirmi kadar aile vardır ki, dıştan Müslüman görünmekte, içlerinde ve evlerinde ise ellerinden geldiği kadar Yahudiliği yaşamaya çalışmaktadır. Fransızca bir sitede bunların Cuma namazı kıldıkları, yazın çocuklarını Kur’an kursuna gönderdikleri yazılıydı. Gizliliğe o kadar dikkat ediyorlarmış ki, kendileriyle görüşmek ve araştırma yapmak için Türkiye dışından gelen bir ekiple konuşmayı reddetmişler.
Dünyada ne kadar ırk, kavim, grup varsa, onlardan birinin ve bazısının Müslüman olmasını gayet tabiî karşılar ve hiçbir ayırımcılık yapmayız.
Ancak bunun temel bir şartı vardır: O da, samimî ve ihlaslı bir şekilde Müslüman olması... Din bakımından iki kimlikli olursa, yani dıştan Müslüman görünüyor, içinde ise başka din taşıyorsa o zaman iş değişir.
Bir Yahudi ihtida etmiş, din olarak İslâm’ı seçmiş... Bundan ancak sevinç duyarız. Lakin onun Müslüman olması yalancıktan ise, bundan elbette kuşku duyarız, araştırmak isteriz.
Sabataycıların iki dinli, iki kimlikli olduklarını bütün ilim alemi biliyor. Onlar gerçekten Müslüman olsalardı birtakım gazetecileri, yazarları, düşünürleri İslâm’a ve Müslümanlara bu kadar düşmanlık eder, insafsızca saldırır mıydı?
Irkçılık başka şeydir, bir ülkedeki veya dünyadaki etnik kökenleri ilmî şekilde araştırmak başka şey... Irkçılık bir ideolojidir. Irk araştırmaları ise ilimdir.
Ülkemizdeki Ermeni kökenlilere gelince: Ermeni Patrik’i Mesrob Mutafyan bundan birkaç yıl önce Paris’te yayınlanan La Croix gazetesinin kendisiyle yaptığı bir röportajda Türkiye’de şu anda bir milyonun üzerinde Ermeni kökenli Türk ve Müslüman bulunduğunu açıkça beyan etmişti. Her yıl bunların 100’e yakın bir miktarı tekrar Ermeni dinine geçiyormuş. Bir miktarı da Fransa’ya gidiyor, orada gizlice din değiştiriyormuş.
Yıllardan beri duyarız; PKK terör savaşçıları içinde kendilerini Kürt gibi gösteren Ermeniler varmış.
Dedeleri ve nineleri, 1915 yıllarının savaş ateşi, tozu dumanı, hengamesi içinde Müslüman oldular. Aradan 90 yıl geçti. Bunların torunlarının bir kısmı elbette ki artık samimi Müslümandır. Lakin dış mihraklar, Ermenilikten Müslümanlığa geçmiş kimselerin torunlarını araştırıyor ve onları tekrar Ermeni ve Hıristiyan yapmaya çalışıyor. “Efendim, böyle bir şey insan haklarına aykırı değildir...” diyecekler çıkabilir. Biz, insan haklarına aykırıdır demiyoruz. Kendi açımızdan bazı hususları öğrenmek istiyoruz. Bu ikinci şey de insan haklarına aykırı değildir, ırkçılık değildir.
Bir Hıristiyan, Müslüman olunca Hazret-i İsa ile bağlarını kopartmış olmaz. İncil ile de alakasını kesmez. Çünkü İslâm BÜTÜN Peygamberleri, BÜTÜN kutsal kitapları kabul eder.
Türkiye’de yakın tarihte birtakım DERİN, GİZLİ, AMANSIZ güçler halkı birbirine düşman kamplara, kutuplara ayırmak için şeytanî, makyavelist ayırımlar yapmıştır. Türklerle Kürtleri, Sünnîlerle Alevîleri, dindarlarla çağdaşları karşı karşıya getirmek ve çarpıştırmak için çalışmışlardır.
Bu ayırımcılık, bu ırkçılık Türkiye’nin menfaatlerine uygun değildir. Çeşitlilik elbette olacak ama düşmanlık yapılmayacak, kamplaşılmayacak, fitne ve fesat çıkartılmayacaktır.
Prof. Yusuf Halacoğlu’na verip veriştiren, onu ırkçılıkla suçlayan kimseler, bu köken tartışmalarının günün birinde Sabataycılar ve Kripto Yahudiler meselesine kadar uzanacağından endişe ediyorlar her halde...
Evet Türkiye’de, Müslüman ve Türk gibi görünen 1,5 milyon Yahudi olduğu iddia ediliyor...