İBRAHİM EDHEM PAŞA
01 Ocak 1970
(1818 1893) Osmanlı sadrazamı.
Sakız'da doğdu. Rum asıllı olduğu. 1821 Rum ayaklanmalar sırasında Sa¬kız âsilerinin isyanlan bastırılırken çok küçük yaşta İstanbul'a getirildiği ve Kaptanıderyâ Koca Hüsrev Paşa tarafından satın alınıp evlât edinildiği söylenir. İlk öğrenimini Hüsrev Paşa'nın konağına gelen hocalardan gördü. Paşanın diğer çocukları olan Hüseyin, Ahmed ve Abdül-latif ile birlikte tahsilini tamamlamak üzere 1830'da Paris'e gönderildi. 1835'-te Barbet Enstitüsü'nü, 1839'da da Yük¬sek Maden Mektebi'ni bitirdi.
Teknik gözlemlerde bulunmak mak¬sadıyla bir süre Avrupa'da dolaştıktan sonra İstanbul'a döndü. Miralay rütbesiyle devlet hizmetine girdi ve Dâr-ı Şû¬ra-yi Askerî'ye memur oldu. Ardından Sarıyer bakır madeni ve Gümüşhacıköy madeni müdürlüklerinde bulundu. 1845'-te Keban ve Ergani madenleri başmü¬hendisi oldu. Aynı sene, yeni kurulan Er-kân-ı Harbiyye Dairesi'ne, kısa bir müd¬det sonra da Rikâb-ı Hümâyun'a me¬mur edildi. 1849'da mirlivalığa, 1851'de Mâbeyn-i Hümâyun ferikliğine yükseldi. Sarayda bulunduğu esnada Sultan Abdülmecid kendisinden Fransızca dersle¬ri aldı. Bu sırada kurulan Encümen-i Dâ-niş ve Tanzimat Meclisi üyeliklerine ge-tirildi.
Kırım Harbi esnasında bazı meselele¬rin halli için Sırbistan'a, ardından Kırım'a gönderildi. Bir müddet sonra Mâbeyn ferikliğinden çıkarılınca uhdesinde yal¬nızca Tanzimat Meclisi üyeliği kaldı. Mus¬tafa Reşid Paşa'nın yardımıyla 24 Ka¬sım 1856 tarihinde vezirlik rütbesi ve 75.000 kuruş maaşla Hariciye nâzın ol¬du. Fakat dış meselelerdeki yetersizliği ve bilgisizliği sebebiyle 2 Mayıs 1857'de azledildi. 1858 yılında yine bazı tahki¬katta bulunmak maksadıyla İkinci defa Sırbistan'a gönderildi ve başarılarından dolayı birinci rütbe Mecîdî nişanı ile tal¬tif edildi. Komşu devletlerin hükümdar¬larının sınıra yakın yere gelmesi dolayı¬sıyla devletler arası nezaket kuralları ge¬reği uygulanan ziyaret merasimi çerçe¬vesinde, sefaret heyetiyle 1859'da Rus Çarı II. Aleksandr'ı selâmlamak için Ka¬radeniz kıyısında Rus çarlarının yazın kal¬dıkları sayfiyelerden biri olan Hocabey'e gönderildi.
1859 yılında 49.675 kuruş maaşla Mahmud Nedim Paşa'nın yerine Ticaret nâ¬zın olan Edhem Paşa, meselelere gereği gibi vâkıf olmadığı gerekçesiyle 1861'de azledildi. Bunun ardından Meclis-i Vâlâ âzalığına seçildi. 1863'te 30.000 kuruş maaşla. Maarif ve Nâfia nezâretleri de uhdesinde olmak üzere ikinci defa Tica¬ret nâzın olduysa da aynı yıl görevden alındı. Bir süre sonra Ticaret Nezâreti önceden olduğu gibi Nâfia Nezâreti ile birleştirilerek yine Edhem Paşa'ya veril¬di, ancak bu defa uhdesindeki Maarif Nezâreti ayrıldı. 1866'da Ticaret Nezâre-ti'nden de azledilerek Tırhala ve 1867-de Yanya valiliğine getirildi. 1868 yılın¬da Şûrâ-yı Devlet üyesi olan İbrahim Ed¬hem Paşa, iki yıl sonra Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye nazırlığına, 1871'de tekrar Nâ¬fıa Nezâreti'ne tayin edildi ve bir müd¬det sonra Ticaret Nezâreti de bu görev¬lerine eklendi. 1872de 10.000 kuruş ma-aşla azledildi. Ertesi yıl tekrar Şürâ-yı Devlet âzası ve 1874'te Nâfia nâzın ol¬du, fakat bir süre sonra görevden alın¬dı. 1876'da Berlin sefirliğiyle Almanya'¬ya gönderildi.
23 Aralık 1876'da İstanbul'da topla¬nan Tersane Konferansı'nda ikinci mu¬rahhas olarak Osmanlı Devleti'ni temsil eden Edhem Paşa, asabî mizacı sebe¬biyle, müzakereler sırasında Fransa mu-rahhasının Osmanlı Devleti'ne karşı söy¬lediği hakaretâmiz sözlerine karşılık ver¬mekten çekinmedi. Aynı yıl Şûrâ-yı Dev¬let başkanı oldu ve Midhat Paşa'nın azli üzerine 5 Şubat 1877'de 50.000 kuruş maaşla sadâret makamına getirildi. Bu arada murassa' Osmânî nişanı ile taltif edileli. Onun sadâreti esnasında cereyan eden en mühim hadise 1877-1878 Os¬manlı-Rus savaşlarıdır. Bu sıkıntılı dö¬nemde karşılaştığı siyasî meselelerin hal¬linde asabî mizacı yüzünden yetersiz kal¬dı ve ağır baskılar sonucu 11 Ocak 1878 tarihinde azledildi. On dört ay kadar mâ-zul kaldıktan sonra 1879'dan 1883'e ka¬dar Viyana sefiri olarak görev yaptı. Da¬ha sonra 26 Şubat 1883'te Dahiliye nâ-zın tayin edildi. Şarkî Rumeli'nin Bulga¬ristan tarafından İlhakı ile meydana ge¬len olaylar sebebiyle Küçük Said Paşa kabinesinin düşmesi üzerine 24 Eylül 1885 tarihinde bu görevden ayrıldı. Pa¬ris sefiri olarak tayini kararlaştınldıysa da bundan vazgeçildi. Kendisine 3000 kuruşluk mâzuliyet maaşı bağlanan Ed¬hem Paşa 2 Ramazan 1310'da[186] vefat etti ve Üsküdar'da bulunan Mihrimah Sultan Camii civarına defne¬dildi.
İbrahim Edhem Paşa, asabî mizacına ve devlet meselelerindeki yetersizliğine rağmen namuslu, dürüst, devlete sadık bir kişiydi. Bu sebeple II. Abdülhamid'in hususi himayesine mazhar olabilmişti. İlk Osmanlı Meclis-i Meb'ûsanı onun sa¬dâreti zamanında açılmıştı. Ancak sad-razamlığında yeterli derecede etkili ola¬mamış ve alman kararlarda daha ziya¬de padişahın tesiri görülmüştür. Maden mühendisliği konusunda olduğu gibi tabii ilimlerde de derin bilgi sahibiydi. Çok iyi derecedeki Fransızca'sının yanı sıra Almanca'ya da âşinâ idi. Mecmûa-i Fünûn'da tabii ilimlere dair makale¬ler yazmış, 1869 yılında ölçüler hakkın¬da bir nizâmnâme neşretmiş, rasatha¬ne ve Matbaa-i Âmire'nin ıslahında, Dâ-rüşşafaka'nın kurulmasında büyük gay¬ret göstermiştir. Ondalık sisteminin ta¬nınmasında ön ayak olmuş, yazdığı Yeni Mikyaslara Dair Risale adlı eseri oğlu İsmail Galibin adıyla yayımlanmış, "Me-sâhat, Ekyâl ve Evzân-ı A'şâriyye Nizam-nâmesi'ni hazırlayarak yürürlüğe koy¬muştur. 1873 Viyana sergisi için Usûl-i Mi'mârî-i Osmânî adıyla üç dilde neş¬redilen eseri Ahmed Vefık Paşa ile bir¬likte hazırlamış, ayrıca Endülüs Tarihi adlı eserin I. cildini kaleme almış, diğer kısımlarını ise Ziya Paşa tamamlayarak kendi adına neşretmiştir[187]. Yazıda sade ve kısa cümleler kul¬lanmayı tercih eden ve muhalifleri tara¬fından "Deli Corci" lakabıyla anılan İbra¬him Edhem Paşa dindarlığı ile de tanın¬mıştır. Çok iyi yetiştirdiği oğulları Os-man Hamdı, Halil Edhem (Eldem) ve İs¬mail Gâlib Türk kültür ve sanat tarihin¬de önemli yerlere sahip olmuşlardır.