« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Eyl

2007

'Soykırım' uyarısı ve medya ihaleleri

İbrahim KARAGÜL 04 Eylül 2007

Durup dururken, ortada hiçbir şey yokken, görünürde hiçbir sebep yokken ABD'deki en büyük Yahudi kuruluşu olan Anti Defamation League (ADL), Ermeni soykırım tezine neden destek verdi? İnsana; "neler oluyoruz" dedirten bir durum bu?

ADL'den biri çıkıp; "1915 olayları soykırım olarak tanınmalı" diyor. Ardından Abraham Foxman 21 Ağustos'ta benzer bir açıklama yapıyor. Aslında olanın soykırım olduğunu söylüyor.

Bu tezler değil tartışılacak olan. Yahudi lobisinin güçlü kuruluşlarındaki tavır değişikliği. Şimdilik yasayı desteklemiyorlar ama "tehdidi hissettirme" yolunda ciddi bir çıkış yaptılar. Şantaj gibi bir şey bu?

Bugüne kadar Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin kilit noktasında yer alan Türk-İsrail ekseninin mimarları ile Türkiye arasındaki ilişkiler, hiçbir iktidarın sarsamayacağı kadar güçlü oldu. Ermeni tezlerini savuşturma bu çevreler için adeta bir ekonomik sektöre dönüştü. Türkiye için lobi yapma adı altında, hepimizin bildiği bazı isimler ve bağlı bulundukları organizasyonlar Türkiye tarafından ihya edildi. İlişki, Ermeni tezlerini engellemenin ötesinde Türk iç politikasını birebir etkileyecek derecede güçlü oldu. 28 Şubat dahil, iktidar kadroları her zaman bu çevrelerle yakın olma zorunluluğunu hissetti. Darbeler oldu, iç siyasi çalkantılar yaşandı, Türk-ABD ilişkilerinde gerilimler oldu, bölge ölçeğinde derin kırılmalar yaşandı. Ama bu lobi kuruluşları ile Türkiye'nin ilişkisi hiçbir zaman bozulmadı. Ermeni tezlerine karşı tutumlarında hiçbir değişikliğe gitmediler.

Peki şimdi ne oldu? Yakında diğer kuruluşlar da bu kervana katılır mı? Yoksa sadece ADL ile sınırlı mı kalır? Ya da geri adım atarlar mı? ADL en büyük kuruluş, dolayısıyla açıklaması önemli.

Türkiye ile İsrail arasında kriz yok. ABD ile ilişkiler her zamanki seyrinde. Irak'la ve terör konusundaki uyuşmazlık, Filistin meselesinde bazı farklılıklar yeni değil. Üstelik, Türkiye'nin bu çevrelerle tarihi ve köklü ortaklıklarına bakınca, yine temel gerekçe belirginleşmiyor.

Evet, Ermeni tezleri, bu çevrelerin elinde bir koz oldu her zaman. Yeri geldiğinde hatırlatıldı ve yolunda gitmeyen şeyler düzeltildi. Bu bazen siyasi oldu, bazen ekonomik bazen de "İslam"la ilgili endişelerin giderilmesi şeklinde.

Bugün olan da böyle bir şeye benziyor. Açıklamadan hareketle ilişkilerin koptuğu, Türkiye'de devlet iktidarının bu çevrelerle ilişkisinin çöktüğü, bölgesel pozisyona göre Türkiye'nin durumunun yeniden tanımlandığı, artık Türkiye'ye ihtiyaç kalmadığı, Soğuk Savaş döneminden kalma ilişki biçiminin terk edildiği, bir kırılma dönemi yaşandığı gibi bir sonuç çıkarmak yanıltıcı bana göre. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle bağlantı kurmak da. Unutmayalım, bu o kadar geniş ve derin bir ilişki ki, 28 Şubat gibi bir darbe bu kuruluşlar üzerinden uygulandı. 1996-97'lerdeki Yeni Ortadoğu dizaynı Türkiye ile birlikte bu kuruluşlar tarafından şekillendirildi. Büyük Ortadoğu Projesi, bu çevrelerin eseri.

Ben açıklamayı uyarı olarak algıladım. Türkiye'nin Yahudi lobi kuruluşlarıyla ilişkisini iyi tutmaya çalıştığı bir dönemde, Jack Kamhi'ye Bakanlar Kurulu kararıyla "Devlet Üstün Hizmet Madalyası" verildiği ve Çankaya'daki törene devletin zirvesinin eksiksiz katıldığı günlerde bu sürpriz çıkışın başka anlamları olmalı. Nasıl mı? Bana göre, bir şey isteniyor Türkiye'den. Çoğu zaman olduğu gibi.

İran'la Türkiye arasındaki enerji ortaklıklarının iptali mi isteniyor? Irak'ta ABD'nin durumunu düzeltecek bazı roller mi öneriliyor? Türkiye'nin Ortadoğu ve yakın çevresiyle ilişkilerinin sorgulanması mı isteniyor?

Ya da Türkiye'ye giren Körfez/Arap sermayesine karşı bir şeyler mi tezgahlanacak? Veya önümüzdeki günlerde yapılacak bir ihale için köşeye sıkıştırma operasyonu mu bu. Bu bir medya ihalesi olabilir mi? Türkiye'de yatırımlara girişen, özelleştirmelere giren Dubai merkezli bir grubun söz konusu ihalede önünün kapatılması, medya alanında kendi sermaye gruplarının önünün açılması çabası olabilir mi?

Türkiye'de medya alanına ilginin yoğunluğu ortada. Uluslararası sermaye grupları, bir şekilde bu piyasada yerini almaya çalışıyor. Aldılar da. Hemen her medya grubunun bir yabancı ortak var. Ancak daha fazlası isteniyor. Medyadaki etkinlik mücadelesi, yabancı grupların var olma savaşı, böyle bir "açık uyarı"ya yol açmış olabilir mi? O zaman birilerinin önü ciddi biçimde kapanmış demektir. O zaman derin analizlere gerek yok, çünkü ADL açıklaması bu açık bir şantajdan başka bir şey değil.

Sadece aklıma gelenlerdi bunlar…

Ziyaret -> Toplam : 125,36 M - Bugn : 125849

ulkucudunya@ulkucudunya.com