« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Nis

2012

GAZİ OSMAN PAŞA

01 Ocak 1970

(1833-1900) Plevne müdafaasıyla şöhret kazanan Osmanlı kumandanı ve müşiri.

Tokat'ta doğdu. Asıl adı Osman Nuri'¬dir. Babası İstanbul kereste gümrüğün¬de kâtip olan Mehmed Efendi, annesi Şâkire Hatun'dur.

Ailenin tek erkek çocuğu olan Osman Nuri, henüz yedi sekiz yaşlarında iken ailesiyle birlikte İstanbul'a babasının ya¬nına gitti. Önce Beşiktaş Askerî Rüşdi-yesi'ne, daha sonra 1844'te dayısının ders nâzın bulunduğu askerî idâdîye ya¬zıldı. Buradaki beş yıllık tahsilini tamam¬layarak Mekteb-i Harbiyye'ye girdi ve 1853 yılında mülâzim-ı sânî rütbesiyle okuldan mezun oldu. Erkânıharp sınıfı¬na kaydolduysa da Kırım Harbi'nin çık¬ması üzerine Rumeli'deki orduya sev-kedildi. Savaşta gösterdiği yararlılık ve kahramanlık dolayısıyla rütbesi 21 Mart 185S'te mülâzım-ı evvelliğe yükseltildi. Kırım Harbi sona erince İstanbul'a dö¬nerek erkânıharp sınıfına devam etti. Bu tahsilin ardından bir süre Erkânıharp Dairesi'nde çalıştı ve bir yıl sonra kolağası oldu. 1859'da Osmanlı ülkesinin nü¬fus sayımı ile kadastro usulünde hari¬tasının çizilmesinin kararlaştırılması ve bu arada Bursa ilinden başlanmasına hükümetçe karar verilmesi üzerine bu hizmete askerî temsilci olarak tayin edil¬di ve iki yıl bu vazifede kaldı. 1861 de Rumeli Ordusu'nda görev yaptıktan son¬ra Suriye'de başlayan Yûsuf Kerem ayak¬lanması sebebiyle Cebelilübnan'a gön¬derildi ve burada önemli hizmetlerde bulundu. 1866'da Girit'te baş gösteren Rum isyanı dolayısıyla buraya yollandı. Adı geniş ölçüde ilk defa bu hareket sı¬rasında gösterdiği gayret ve fedakârlık sayesinde duyuldu. Bilhassa Serdârıek-rem Ömer Paşa'nın takdirini kazandı, rütbesi miralaylığa yükseltildi ve kendi-sine üçüncü dereceden Mecidiye nişanı verildi. 1868'de gönderildiği Yemen'de-ki başarıları ile de mirliva oldu. Fakat Yemen'in havasına alışamayıp hastalan¬dığı için 1871'de İstanbul'a döndü. Bir-kaç aylık hava değişiminden sonra Üçün¬cü Ordu'nun redif livâlığına tayin edildi, bir süre ordu merkezi olan Manastır'da kaldı. 1873 yılında Yenipazar Tümeni kumandanlığına getirildi ve kendisine feriklik rütbesi verildi. Ardından İstan¬bul Merkez Kumandanlığı'na tayin edi¬len Osman Paşa, görevde kısa bir müd¬det kaldıktan sonra önce Arnavutluk'ta bulunan İşkodra kumandanlığına ve ora¬dan da Bosna kumandanlığına gönde¬rildi. Bosna Valisi Derviş Paşa ile arala¬rının açılması üzerine 1875'te merkezi Erzurum olan Dördüncü Ordu Erkânıharp Başkanlığı'na tayin edildiyse de Balkan-lar'ın tam bir kargaşa içinde bulunması dolayısıyla aynı yıl Niş'e gönderildi. Ar¬dından da boşalan Vidin kumandanlığı¬na getirildi. Sırp Prensi Milan'ın 2 Tem-muz 1876'da Osmanlı Devleti'ne savaş ilân etmesi esnasında Rus generalleri¬nin kumanda ettiği Sırp ordusunu boz¬guna uğrattı. Asıl şöhretini burada elde ettiği zaferlerle kazandı. Kendisine ikin-ci rütbeden Mecidiye nişanı ile 1876'da müşirlik rütbesi verildi.

24 Nisan 1877'de Ruslar Osmanlı Dev-leti'ne harp ilân ettikleri sırada Osman Paşa Vidin'deki Garp Ordusu kuvvetleri kumandanlığında bulunuyordu. Kendisi¬ne verilen emir üzerine Vidin'den 25.000 kişilik kolordusu ile 7 Temmuz 1877 ta¬rihinde Plevne'ye ulaştı. Ruslar'in bura¬ya yönelik olarak 8 Temmuz 1877'de Al¬man asıllı General Schilder kumandasın¬da başlattıkları saldırılara karşı koydu. I. Plevne Muharebesi olarak tarihe ge¬çen bu kanlı çatışma, 1877-1878 Os¬manlı-Rus savaşlarında Ruslar'ın Rume¬li cephesinde yedikleri ilk darbe oldu. Takviye alan Rus kuvvetleri Plevne üze¬rine 18 Temmuz'da ikinci defa taarruz¬da bulundular. Fakat yirmi altı saat sü¬ren bu savaşta gösterilen direniş ve kar¬şı saldın sonucu Ruslar bir defa daha hezimete uğradı. Rumenlerin de sava¬şa katılmasını sağlayan Ruslar, 7-11 Ey¬lül tarihleri arasında gerçekleşen III. Plev¬ne Muharebesi'nde de başarı kazana¬madı. Bu muzafferiyet üzerine Osman Paşa'ya gazilik unvanı verildi. Birbiri ar¬dınca başarısızlığa uğrayan Ruslar ise Plevne'yi 13 Eylül'de kuşatma altına al¬dılar. Uzun süren bu kuşatma sırasında mühimmat ve yiyecek sıkıntısı çekmeye başlayan kale müdafileri huruç hareke¬tinde bulunmaya karar verdi. 10 Aralık sabahı 40.000 neferden oluşan ordusu¬nu iki kısma ayıran Osman Paşa, Vid su¬yunu geçmeye çalıştığı sırada Rus-Ru¬men topçularının ateşi sonucu bir şa¬rapnel parçasıyla yaralandı. Erkânıharp zabitlerinin yapılabilecek daha fazla bir şeyin olmadığını belirtmeleri üzerine de teslim olmak zorunda kaldı. Bir süre Bu-got Bükreş, Harkof ve Rusya'da esaret hayatı yaşadı. Rus çarı tarafından kendi¬sine kahramanlığını takdir amacıyla çifte kartal nişanı verildi. İstanbul'a dönüşü için II. Abdülhamid, Serasker Müşir Rauf Paşa'yı yâver-i ekremîlik ve fevkalâde bü¬yük elçilik pâyeleriyle Petersburg'a gön¬derdi. İçinde Osman Paşa'nın da bulun¬duğu heyetin İstanbul'a gelişi[19] muhteşem bir törenle kutlandı.

Osman Paşa 14 Mart 1878'de Hassa Ordusu müşirliğine getirildi. 5 Kasım 1878'de de Hassa müşirliği uhdesinde kalmak üzere Mâbeyn müşiri oldu ve ölünceye kadar bu görevde kaldı; hatta ölümünden sonra dahi yerine başka bir tayin yapılmadı. Bunun yanı sıra seras¬kerliğe getirildiyse de Doğu Rumeli'nin istilâsı üzerine savaş taraftarı olmakla itham edilerek bu vazifesinden azledildi. Yaverlik unvanı, mefharet birinci rüt¬beden Mecîdî ve imtiyaz nişanlarına ilâ¬ve olarak papa da dahil kendisini takdir eden yabancı devlet başkanları ve hüküm¬darlar tarafından birinci rütbeden nişan¬larla mükâfatlandırılan Osman Paşa, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda Edhem Paşa'-dan harbe dair kesin bir cevap gelmeme¬si ve basında Yunanlılar'ın galibiyetinden bahsedilmesi üzerine 23 Nisan 1897'de başmüfettiş sıfatıyla hareketi yürütmek üzere savaş yerine gönderildi.

Askerî şahsiyeti yanında Gazi Osman Paşa saraydaki görevleri sırasında siya¬sî faaliyetlerde de bulundu. İngilizlerin Osmanlı Devleti üzerinde uyguladıkları baskı politikasına karşı İstanbul'da bu¬lunan müslüman unsurlar arasında sağ¬lam bir yer edinerek dinî grupların bir¬leşmesini sağladı. Hindistan, Mısır ve Ara¬bistan'daki İngiliz karşıtı gruplarla da münasebette bulundu. Yıldız Sarayı'nda ordunun ıslahını ele alan komisyon ça¬lışmalarına katıldı. Yapılacak ıslahat ha¬reketinin Avrupa tesirinden uzak ve öz değerlere bağlı olması gerektiğini savu¬narak aksi fikirdeki ıslahat komisyonu kararlarına muhalefet etti. Bu mesele¬den dolayı kendisiyle Sadrazam Hayred-din Paşa arasındaki siyasî mücadele Hay-reddin Paşa'nın 16 Temmuz 1879da gö¬revinden istifa etmesiyle sonuçlandı. Mu¬haliflerinin fikir ve eğilimlerine şiddet¬le karşı çıkması aleyhinde birtakım it¬hamlara yol açtı. Bu ithamları incelemek üzere padişahın emriyle kurulan komis¬yon iddiaların asılsız olduğunu ortaya koydu. Sarayda bulunduğu süre içinde dış politika konularında Abdülhamid'i etkilemeye çalıştı. 4-5 Nisan 1900 Cuma gecesi vefat etti ve Fâtih Sultan Mehmed Türbesi yanına gömüldü.

Osman Paşa iyi derecede Arapça, bi¬raz da Farsça ve Fransızca biliyordu. Ferik Neşet Paşa'nın kız kardeşi Zâtıgül Hanım'la yaptığı evlilikten Nüreddin, Ke-mâleddin, Cemâleddin ve Hüseyin Ab-dülkadir adlı dört çocuğu olmuştur. To¬runları halen İstanbul, Kahire ve Paris'¬te yaşamaktadır. II. Abdülhamid kendi¬sini çok takdir ettiği için iki kızını Os¬man Paşa'nın iki oğluyla evlendirmiştir.

Ziyaret -> Toplam : 125,37 M - Bugn : 136586

ulkucudunya@ulkucudunya.com