MİLLÎ CENAZE
AHMET GÜNER 01 Ocak 1970
Bütün Türkiye, televizyonlarından seyretti. Alparslan Türkeş’in cenaze töreni için Türkiye’nin her tarafından yüz binlerce insan başkente koştu. En uzak ilçelerden, yurt dışından, otobüslerle, tren, uçak ve özel arabalarla gelenler, Türkeş’in cenaze töreninde bulunabilmek, bir millî birlik beraberlik dersi verebilmek için kar fırtınasında ve gece yarılarında Ankara caddelerinde yerlerini aldılar.
Böyle bir kalabalığı Türkiye’de Türkeş’in cenazesinden başka hiçbir vesile toplayamaz, hiçbir güç bir araya getiremezdi.
Üç-beş sivil örgütün, adlarının başına demokratik lafları ekleyip gazetelerde boy boy beyanları çıkan bazı zevzeklik meraklılarının bile, "On milyon vatandaş adına konuşuyoruz" saçmalıklarının dinlendiği ve ne acıdır ki gerçek sanıldığı bir ülkede dünkü manzara asıl doğruların nerelerde olduğunu, hangi inançların içinde bulunduğunu en aptal gözlere bile vura vura göstermiştir.
Kar tipisi altında kaldırımda bekleyen ve cenaze önünden geçerken gözyaşlarını tutamayan başörtülü annenin parmaklarıyla yaptığı bozkurt işareti, İzmir’den gelen gençle Erzurum’dan gelen çocukluk arkadaşının vakur kucaklaşması...
Bu manzaralarda yatıyor Türkiye’nin gerçeği. Kendiliğinden oluşan, hiçbir organizasyonun rol almadığı bu muhteşem kalabalık, sabahın erken saatlerinden akşama kadar Ankara cadde ve meydanlarında, sadece ve sadece orada bulunmanın gerekleri içinde kalmış, Ankara kaldırımlarında bir taş bile yerinden oynamamış, bir pencere bile kırılmamıştır.
Üç-beş serserinin, hamakat akan pankartlar ve kışkırtıcı renkli çaputlarla Kadıköy meydanını savaş alanına döndürdüğü bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. Dünkü muhteşem kalabalık, eğer tam bir disiplinle hareket ediyorsa, kendisini sıralara soktukları barikatlarla önledikleri için değil, böyle hareket etmeye kendileri karar verdikleri içindir. Dünya tarihinde bundan çok az kalabalıkların bir ülkede neleri, nasıl değiştirdiği her gün okunup hatırlanan olaylardandır.
Dünkü Ankara manzaraları Türk milletine, Türk insanına yakışır görünüşlerdir. Bu milletin maddî ve manevî gücünü, devlete ve yasalara olan saygısını belgeleyen, kör gözlere sokan tarihî işaretlerdir.
Uğur Mumcu’nun ölümü bahane edilerek Ankara ve İstanbul sokaklarında "Kahrolsun Şeriat" diye bağıranlar mı çağdaştır, yoksa kaldırımlarda onları sessiz seyreden, küfürlerini duymazdan gelen insanlar mı? "Kahrolsun Şeriat" sözlerini anasına, babasına sövülmesinden daha ciddiye alan milyonlarca insan bu terbiyesizliğe cevap vermemiş, Ankara ve İstanbul sokakları bir iç savaş manzarasından kurtarılmıştır. Burada alkış elbette kaldırımda o çılgın kalabalığı sessizce seyredenlerdedir.
Dün Ankara’da görülen muhteşem manzara da bunun bir başka yönden teyididir. 4 milyona yakın insan, hiçbir disiplinsizlik, yasaya ve düzene aykırı hiçbir eylemde bulunmadan görevini ifa edip, geldiği gibi kasabasına, köyüne, evine geri dönmüştür. Türk milliyetçilerine "Faşist, gerici, kaba, çağdışı..." gibi sıfatlarla saldırmaya çalışanlar için en iyi cevap dünkü Ankara caddeleridir. Bu kalabalık, bu heyecan ve kararlılıkla gerçek bir faşist liderin, grubun ve niyetin eline geçse neler olacağını düşünebiliyor musunuz?
Devlete ve Başbuğuna bağlı, düzen içinde yaşamak Türk Milletinin geleneğinde var. Orhun Kitâbelerinde şöyle denir : "Bumin Kaan ve İstemi Kaan tahta oturdular ve Türk Milletinin devletini, yasalarını yönettiler, düzene soktular. Onlar akıllı, cesur hükümdarlardı. Kumandanları da şüphesiz akıllı ve cesur kimselerdi. Beyleri de halkları da barış ve uyum içindeydi. Ey Türk halkı, senin devletini ve yasalarını kim yıkıp bozabilir?..."
Dünkü cenaze töreni, Türk Milleti ve devleti adına kararlar alanların, onun adına konuşanların gözlerini biraz daha açmış olmalı. Dün Ankara cadde ve meydanlarını dolduranlar, cami avlusunda omuz omuza gelenler, onların sözleri, Türkiye’deki bazı konuların ne kadar sun’î ve uydurma, milletten ne kadar ayrı ve uzak olduğunu da gösterdi.
Dün, Türkiye’nin gerçek sahipleri Ankara’daydı.
Milletten gelecek işaretleri iyi yakalayan politikacılar için dünkü cenaze ibretlerle doluydu. Sanıyoruz yeterince ders almışlardır. Fakat biz asıl ders alması gerekenlerin, başta basını temsil ettiklerini sananlarla, millî iradeye karşı ve üstünde görünen bazı çıkar grupları olduğunu düşünüyoruz.
Türk Milleti dün Ankara’daydı. Seyrettiniz, bundan sonra bu manzaraya göre hareket edin.
9 NİSAN 1997 - GÜNAYDIN