« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Nis

2012

KEMAL TAHİR ÜZERİNE

Yalçın Küçük 01 Ocak 1970

Türkiye aydını kısırlığını, kısırlığını gizlemek için bir sömürü halinde işlediği Nâzım Hikmet'te de gösteriyor. Nâzım ile ilgili olarak Türkiye aydınının bir numaralı sorunu "Nâzım'ın Kadınları" oluyor. Nâzım kiminle yattı, kiminle kalktı? En büyük sorun, bu! Bir de kim Nâzım'ı daha çok severdi? Bu Yeşilçam veya Bab-ı Âli madrabazlarının yaptıkları ile boy ölçüşebilecek sorumsuzluk karşısında, "hep birlikte" utanmak gerekli. Nâzım'ın sanatı hakkında yazılı olan, "Nâzım'ın Kadınları" hakkında yazılı olanlara göre ne kadar az.

Nâzım'ın şiirleri var. Bir de romanları ve piyesleri var. Roman ve piyeslerinin başarısız olduğu açıkça söylenmeli. Nâzım'ın sanatının ve gücünün açıkça ortaya konması için bu gerekli. Ne yazık! Şimdiye kadar Nâzım'ın sanatı ile ilgili olarak Türkçe'de iki değerli çalışma yayınlandı. Birisi, Afşar Timuçin'in Nâzım Hikmet çalışması. Ne kadar az ilgi uyandırdı. Diğeri Kemal Tahir tarafından yayınlanan, Nâzım Hikmet'in hapishaneden yine hapishanede olan Kemal Tahir'e yazdığı mektuplar. Bu mektuplarda Nâzım Hikmet'in sanat ile ilgili görüşlerini, yer yer siyasal düşüncelerini ve hepsinden öte, tükenmez insan sevgisiyle geleceğe güvenini bulmak mümkün.

Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektupları çok güzel. Fakat ilk hedefine ulaştığı söylenebilir mi? Kemal Tahir'in, Nâzım Hikmet'in büyük başarısızlığı olduğu inkar edilebilir mi? Fethi Naci, bu konuda da çok doğru bir noktaya parmak bastı: Kemal Tahir'in romanlarından hareketle, Kemal Tahir'in insan sevmediğini yazdı. Çok doğru. Nâzım Hikmet, Türkçe'yi zenginleştirdi. Mektuplarının hedefi Kemal Tahir, tek kelime ile, Türkçe'yi bozdu. Nâzım bir entelektüel idi. Öğrencisi Kemal Tahir, hapishanedeki köy ağalarının seksüel gerilimini çarpık bir aynadan Türk kadınına yansıtan bir kasaba münevveri oldu.

Türkiye aydını, Nâzım Hikmet'i, kendi kısırlığını gizlemek için sömürüyor. Kemal Tahir, Türkiye aydınının kısırlığını bir ticari sömürü aracı haline getirdi. Kısır ve tembel Türkiye aydınına, Ahmet Mithat Efendi geleneğinde, okuduğu bir kitaptan bir "teori" çıkarıp sundu. Bir süre yutturdu. Tıpkı sevecen fakat kötü huylu annelerin, dişleri yeni çıkan bebeklerine, cızbız köfteyi önce ağızda çiğneyip sonra vermesi gibi. Cızbız köfteyi ve tükrükleyip yutturması gibi.

Kısır Türkiye aydını siyasal teori üzerinde kafa yormadığı, bilimsel kitaplar okumayı pek sevmediği için ve Kemal Tahir bunları gördüğü için, Türkiye aydınına, tarih ve coğrafyayı, felsefe ile toplama ve çıkartmayı romanlarda vermeye kalktı. Bir tarih veya anı kitabından bir roman yazdı; tarih ile coğrafyayı ve felsefe ile toplama, çıkarma, bölme ve çarpmadan oluşan dört işlemi birbirine karıştırdı. Bu karışıklık içinde hem bir "düşünür" oldu ve hem de "Tahiri Tarikatı" kuruculuğuna yükseldi.

Ancak sözü uzatmaya gerek yok. Sözün kısası şu: Kemal Tahir, bir çarıklı erkanı harptir. Bir yarı-cahil ve bir yarı-aydındır. Çetin Yetkin, 1970 yılında yayınladığı ve soldaki tartışmaları konu alan kitabı için, Kemal Tahir ile konuşmuş. Bir soruya, Kemal Tahir, aynen şu cevabı vermiş: "Rusya'ya gittiğim zaman bana sordular. Çin meselesi hakkında ne düşünüyorsun diye. Ben dedim ki, 'Neresidir? Çin nedir? Yani bir madde midir bu? Nedir, şeye mahsus mu, gökyüzündeki mesele mi?' 'Nasıl, sen Çin'i bilmiyor musun?' dediler. 'Yahu haberim yok, Çin ne demek? Çin nedir yani? Çin böyle külah mıdır? Sonra, gökyüzüne attığınız şeylerin içindeki maddelerden biri midir?' 'Yahu Çin.' dediler, 'Çin... Mao Çe Tung.' 'Yahu' dedim, 'siz bana Türkiye'yi sormuyorsunuz da, neye Mao Çe Tung'u soruyorsunuz? Ne ilgim var benim Mao Çe Tung ile? Sizinle olan ilgim lalettayin iki memleketle olan ilgimdir. Beni fazla ilgilendirmiyor. Benim işime yarar mısınız, yaramaz mısınız? Siz birbirinizi öldürüyormuşsunuz, kesiyormuşsunuz, katiyen beni ilgilendirmiyor. Herhalde bir sosyalizm yapıyorsunuz, aklımın ermediği bir şey yapıyorsunuz; bu beni ilgilendirmiyor... Türkiye'yi öğrenemedik biz, nereden Mao Çe Tung?'"

İşte böyle cevap veriyor ve söylüyor. Türkiye'de, her köy kahvesinde, böyle bir çarıklı erkanı harp bulmak mümkün.

Özet şu: Kemal Tahir, bir yarı-cahildir ve yarı-aydındır. Kemal Tahir'de bir keramet veya bir "düşünür" bulanlar tüm cahildir. Kemal Tahir bugün okuyucusunu buluyor. Sağ okuyucunun malı oluyor. Ecevit'in kişiliksiz televizyonu Türkiye'nin Dostoyevski'yi diye reklam yapıyor. Özetin özeti şöyle oluyor: Kemal Tahir'in tüm yazıları ve romanları sağ okuyucunun malı olsa ve yerine Peyami Safa'nın, örnek olsun, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu veya Matmazel Noraliya'nın Koltuğu alınsa, "ilerici edebiyat" zararlı çıkmaz; ilerici okuyucu da zararlı çıkmaz.

Ziyaret -> Toplam : 125,37 M - Bugn : 129289

ulkucudunya@ulkucudunya.com