« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 May

2012

TÜRKMEN EDEBİ GELENEĞİNDE YUNUS EMRE, KARACAOĞLAN, MAHTUMKULU ÇİZGİSİ

Prof. Dr.Fikret TÜRKMEN 01 Ocak 1970

ÖZ
Yunus Emre ve Karacaoğlan, Anadolu sahası şairi olmaları yanında; Türkmenistan’da da tanınan ve
sevilen şahsiyetlerdir. Bu iki Anadolu şairi Türkmen şairlerini etkilemişlerdir. Etkilenen isimlerden biri de,
Türkmenlerin en büyük şairi olarak kabul edilen Mahtumkulu’dur. Söz konusu etki, ortak temaları işlemeleri
yanında “ortak ifade kalıpları”nın kullanımını da kapsamaktadır. Yunus Emre, bazı sosyal konulara temas et-
mekle birlikte daha çok dinî ve tasavvufî konuları işlemiştir. Karacaoğlan ise, zaman zaman dinî ve tasavvufî
konulara yer vermekle birlikte daha çok beşerî aşka ve dünyevî konulara ağırlık vermiştir. Bu iki kaynağın,
Mahtumkulu’da birleştiği görülmektedir. Şiirleri incelendiği zaman, Mahtumkulu’da hem Yunus’tan hem de
Karacaoğlan’dan derin izler dikkati çeker. Bu örtüşmeler noktalar, ortak dünya görüşünün, ortak zevkin ve
ortak edebî geleneğin ürünü olarak görülmelidir.



Bilindiği gibi Türkler, belli bir tari-
he kadar aynı coğrafyada, bir arada ya-
şamışlardır. Bir arada yaşamanın tabiî
bir sonucu olarak, tek bir yazı diline ve
tek bir edebiyata sahip olmuşlardır. Çe-
şitli sebeplerle farklı bölgelere göç etmek
ve yerleşmek zorunda kalınca, hayatla-
rını da farklı devletler veya topluluklar
halinde devam ettirmişlerdir. Buna bağ-
lı olarak da yazı dilleri ve edebiyatları
farklılaşmaya başlamıştır. Bugün bu
farklı yazı dillerini ve edebiyatlarını, ka-
baca Kuzey sahası, Doğu sahası ve Batı
sahası olmak üzere üç ana başlık altında
toplamaktayız. Söz konusu sahalar ara-
sındaki edebî ve kültürel münasebetlerin
hiçbir zaman kesilmediği vurgulanması
gereken önemli bir husustur.
Türkmence ve Türkmen edebiya-
tı, Azerî ve Anadolu sahası ile birlikte
“Oğuz” grubu içinde yer almaktadır.
Azerbaycan, Türkmenistan ve Anadolu
sahaları arasındaki edebî ve kültürel
münâsebetler, XIV. yüzyıldan beri can-
lı bir şekilde devam etmiştir. Nesimî
ve Fuzulî, Azerbaycan ile Anadolu’nun;
Yunus Emre ve Karacaoğlan da Anado-
lu ile Türkmenistan’ın ortak şahsiyeti
olmaları edebî ve kültürel münâsebetle-
rin canlı bir delilidir. Ayrıca, Fuzulî ve
Nesimî’nin Türkmenistan’da da tanınıp
sevildiğini, dolayısıyla üç sahanın ortak
şahsiyetleri kimliğine sahip bulunduğu-
nu da söyleyebiliriz.1
Bu şairler şiirlerinde başta dinî ve
tasavvufî unsurlar (konular) olmak üze-
re, pek çok ortak temayı işlemişlerdir.
Bu ortak temalar; ortak dünya görüşünü
ve ortak değerleri de ifade ederler. Mese-
la; Yunus Emre -veya Âşık Yunus-, Hz.
Muhammed’e beslediği sevgiyi
Canum kurban olsun senün yoluna
Adı güzel kendü güzel Muhammed
Gel şefaat eyle kemter kuluna
Adı güzel kendü güzel Muhammed
(…)
Sen hak peygambersin şeksüz gü-
mansuz
Sana uymayanlar gider imansuz
Âşık Yûnus n’eyler dünyayı sensüz
Adı güzel kendü güzel Muhammed
(Timurtaş 1989: 238)
şeklinde ifade ederken; Mahtumku-
lu
Yâ habîb, Hak resûlüsün,
Çın cândan sevmişim seni.
Dervişler Kadir gecesin,
Seven dek sevmişim seni.
(…)
Mahtumkulu, dünya fânî,
Ötüptür Rüstemler, kanı?
Ay, gün ü zemin, âsmânı,
Seven dek sevmişim seni. (Biray
1992: 478-479)
şeklinde ifâde etmektedir. Temanın
ortak olması yanında, “Hak resûlü” ve
“hak peygamber”, “cânım kurban olsun”
ve “candan sevmişim seni” gibi ortak ifa-
de kalıplarının varlığı dikkati çekmekte-
dir.
Ortak ifade kalıplarının çok güzel ve
canlı başka bir örneği de “Yunus Emre,
Karacaoğlan ve Mahtumkulu’nda ortak
olan “… diye diye” ve “… diye” redifleri-
dir. Yunus Emre’nin şiiri gazel tarzında-
dır. Ancak musammat olması sebebiyle
dörtlük haline getirilebilir:
Düşd’önüme hubbü’l-vatan, gidem
hey dost diyü diyü
Anda varan kalur heman, kalam
hey dost diyü diyü
(…)
Yûnus Emre var yolına, münkirler
girmez yolına
Bahrî olup dost göline, talam hey
dost diyü diyü (Timurtaş 1989: 159)
Türkmenistan ile Anadolu saha-
sının ortak şahsiyetlerinden biri de,
Karacaoğlan’dır. Karacaoğlan, XVII.
yüzyıl Anadolu halk şairidir ve âşık
tarzı halk şiirimizin (saz şiiri) zirvele-
rinden biridir. Karacaoğlan, mutasavvıf
değildir, şiirlerinin mihverini de dinî
ve tasavvufî konular oluşturmaz. Bu-
nunla birlikte, Allah inancı ve sevgisi,
Hz. Muhammed ve Hz. Ali muhabbeti,
başta namaz olmak üzere ibadetler ve
çeşitli dualar vb. gibi dinî temalara sık
sık yer verir. Rahat ve oldukça başarılı
bir söyleyişe sahiptir. Bilhassa bu son
özelliğiyle Türkmenistanlı şairleri ve
Mahtumkulu’nu etkileyen isimlerden
biri olmuştur.
Yunus Emre’deki yukarıda verdiği-
miz, “hey dost diyü diyü” şeklindeki ifa-
de kalıbı, Karacaoğlan’da “elif elif diye”
şeklini almıştır. Dinî-tasavvufî Türk
edebiyatının zengin türlerinden biri olan
elif-nâmelerde, “elif”, Allah sembolüdür.
Dolayısıyla, Karacaoğlan’ın şiirlerindeki
elif de hem güzelin adıdır, hem de -özel-
likle ilk dörtlükte- Allah’tır. Zaten Elif’in
isim olarak kullanılması da, taşıdığı bu
anlamdan dolayıdır. Elif-nâme yazan az
sayıdaki Türkmen şairlerinden biri olan
Mahtumkulu da, elifi Allah’ın timsali
olarak kullanmıştır. Bu bakımdan Ka-
racaoğlan ile Mahtumkulu arasındaki
ortaklık, sâdece “ortak ifâde kalıbı”ndan
ibaret kalmamakta anlam ve söyleniş
tarzı bakımından da aynı çizgiyi ifade
etmektedir. Karacaoğlan’ın söz konusu
şiiri şu şekildedir:
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye
(…)
Karacaoğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Gezer Elif Elif diye (Köprülü 2004:
325)
Karacaoğlan ile Türkmen şairler
ve özellikle Mahtumkulu arasındaki or-
taklık, beşerî aşk şiirlerindeki tasavvur-
larda daha fazladır. Sevgili ve sevgiliye
ait güzellik unsurları ve benzetmeler,
neredeyse aynıdır. Karacaoğlan’ın do-
ğup büyüdüğü, hayatının büyük bir kıs-
mını geçirdiği Çukurova ve Toroslar ile
Türkmenistan coğrafyası arasında çok
az benzerlik olmasına rağmen, tabiattan
alınan teşbih ögelerinin ortak oluşu dik-
kate değerdir. Bu ortaklığı metinler üze-
rinde gösterecek olursak Karacaoğlan’ın
şu dörtlüğü örnek olarak alınabilir:
Ala gözlerini sevdiğim dilber
Kokuya benzettim güller içinde
İnceciktir belin, h¬ilaldir kaşın
Selviye benzettim dallar içinde
(Köprülü 2004: 299)
Aynı ifade tarzı Mahtumkulu’nun
bir şiirinde şu şekilde görülmektedir.
Her iki şairde de gül, ince bel, selvi (ser-
vi) mazmunları aynı şekilde kullanılmış-
tır:
Ey yarenler, yahşı yârin,
Koynu cennet, güle benzer
Sözlese, dürler saçılır
Dilleri bülbüle benzer.
Köyen yok dünyada mence
Didâr görmek yok doyunca
Dişleri dür, ağzı gonca
Beli ince kıla benzer
Gözü nergiz, boyu şimşat
Kirpikleri misl-i polat
Peri peyker servi azât
Deste deste güle benzer (Biray 1992:
409-410)
Karacaoğlan’ın güzelleri “elma ya-
naklı, kiraz dudaklı ve sedef dişli”dir.
Mahtumkulu’nun sevgilisi de “dür (inci)
dişli ve alma yanaklı”dır. Her ikisi de,
güzeli “ince belli”, “kalem” veya “hilal
kaşlı” olarak tasvir eder.
Mahtumkulu’nun “diye diye” redif-
li şiiri, Muhammes tarzında, yani beşer
mısralık bendlerle yazılmış olmasına
rağmen, bendlerin tamamı olmasa da,
son iki mısrası musammattır. Şiir, bu
yönüyle şekil özelliği bakımından olduk-
ça orijinal bir muhammes örneği kabul
edilebilir. Aynı zamanda, Yunus’un şiiri
gibi on altılı hece vezniyle yazılmıştır.
Söz konusu şiir şu şekildedir:
(…)
Bu dünyanın cefasından girihler
düştü kaşıma,
Düşmanlarım kan yıglayır gözüm-
den akan yaşıma,
Sırrımı izhâr eylesem âlemde bir
yoldaşıma,
Felek yıglar göz yaşıma, ne sevda
düştü başıma
Mecnûn bolup dağ başına çıkam
Yûsuf diye diye.
(…)
Sorsa nizamı dünyada anşırır yahşı
sözüden,
Tapmay küşâde bahtı ol tali ile yıl-
dızıdan,
Görse vefâları mundag her kim du-
rup öz özüden
Mahtumkulu dost yüzüden, durmaz
yaş gözüden
Bülbül olup yar sözüden, okam Yu-
suf diye diye (Biray 1992: 321-322)
İki şiir arasındaki bir başka ben-
zerlik de, kafiyeli kelimelerin fiilllerden
oluşması ve istek kipinin kullanılması-
dır. Yunus’taki kafiyeli kelimeler “gidem-
kalam-ötem-geyem-yanam-toyam-talam”
şeklinde; Mahtumkulu’ndaki kelimeler-
se “yakam-dökem-çekem-çıkam-sökem-
bakam-yıkam-okam” şeklindedir.
Yunus’ta ve Mahtumkulu’nda “tut”
redifli şiirler de, büyük ölçüde benzerlik
göstermektedir. İki şiirde de “tut-”; “farz
et ki” anlamındadır. Her iki şiir de, dün-
ya varlığına aldanmak ve ölüm gerçeğini
unutmaktan söz etmektedir. Yunus’un
şiiri;
Sen bu cihân mülkini Kafdan Kafa
dutdun dut
Ya bu âlem malını oynayuban ut-
dun dut
(...)
Yüzyıllar hoşlığıla ömrün olursa
Yûnus
Son ucı bir nefesdür geç andan da
ötdün dut (Timurtaş 1989: 9-10)
şeklindedir.
Aynı
konuyu
işleyen
Mahtumkulu’nun şiiri ise şöyledir:
Dünya görmey, tutkun kalsan bir
künçte,
Bâd-ı pây dek yeryüzüne yeldim
tut!
Çin-Maçında, Rumda, Hindde, Ha-
beşte,
Bolan bolmuş hünerleri bildim tut!
(…)
Mahtumkulu, çeksen cefâ cebir, bil,
Hüdâya hoş gelir, şükür sabır bil,
Kılça cana kızıl teni garip bil,
Kızıl dilin sözler iken, öldüm tut!
(Biray 1992: 284-285)
Yunus Emre’ye bir nevi “nazire” ni-
teliğindeki bu şiirler, Mahtumkulu’nun
şâirlik kudretini çok açık olarak akset-
tirmektedir. Çünkü, bilindiği gibi kud-
retli şâirlere “nazire” yazmak da kudret-
li şâirler tarafından “tanzir” edilmek de,
büyük şâir olmanın ölçülerinden biridir.
Mahtumkulu’nun çok önemli bir
özelliği de, divanının içeriğindeki millî
ve mahallî ögelerle, Türkmen halkının,
âdetâ bir ansiklopedisi olmasıdır. O, hal-
kın bütün sıkıntılarını ve hâl çarelerini
göstermiş, geçerliliğini günümüzde de
devam ettiren fikirler üretmiştir. Temel
sıkıntı, bağımsız bir devlet sahibi ola-
mamaktan kaynaklanmaktadır. Zira bu
asırda Türkmen tayfaları parçalanmış,
birbirleriyle çatışır durumdadır. Mah-
dumkulu, bu duruma çok üzülmektedir.
Bundan kurtulmanın tek yolu bir bayrak
altında birleşmektir.
Türkmenler bağlasa bir yere beli
Kurutur Gulzum’u Deryâ-yı Nil’i
Teke, Yomut, Göklen, Yazır, Alili
Bir devlete kulluk etsek beşimiz.
(Biray 1992: 26)
Şairimiz sosyal sıkıntılara da ilgisiz
değildir. Şiirlerinde sadece toplum değil,
zaman zaman fert de ön plana çıkar. Ona
göre fert her bakımdan güçlü olmalıdır.
Güçlü olmak için de, mal sahibi olmak
gerekir. Mahdumkulu bunu şöyle ifade
eder:
Muhammed ümmeti malsız bolma-
sın,
Malsız bolsa, doğan kardeş yâd bo-
lur.
Kaçar ağan, inin, bolmaz hâtırın,
Güvenir düşmanın, dostun mât bo-
lur. (Biray 1992: 380)
Zamane böyledir, göze ilmezler,
Her yiğidin kolda barı bolmasa.
Yüz tümenlik sözün şâya almazlar,
Her kişinin itibarı bolmasa. (Biray
1992: 381)
Güçlü olmak, yalnız mal sahibi ol-
makla da mümkün değildir. İnsanın ken-
disine zarar veren alışkanlıklardan uzak
durması da şarttır. Mahtumkulu’nun
müstakil olarak “tütün içmek” konusunu
işleyen altı şiir yazmış olması, ferdin be-
den sağlığına verdiği önemi göstermek-
tedir. “Çilim” şiirinde, tütünü “gâret-i
cân” olarak nitelendirmesi, bu konudaki
hassasiyetinin bir ifadesi olarak görül-
melidir.
İlk örneklerini Ahmet Yesevi’de
gördüğümüz câhil ve doğruluktan uzak
din adamları eleştirisine Mahtumkulu
da katılır. Zamaneden şikayet eden şair,
özellikle din adamlarının konumlarına
yakışmayan davranışlarından rahatsız
olmaktadır. O, bu konuda;
Mollalar galat der aydan sözüme
Sıya alıp kara tartar yüzüme
Kılan kârı türtülüptür gözüme
Kur’an’a hâdisler yazıp başladı
Süthâr bolmuş âdemlerin yarısı
Yüreğinden çıkmaz boldu karası
Bu zamanda molla, müftü barısı
Zekat deyip, illeri gezip başladı (Bi-
ray 1992: 66-67)
diyerek çalışmadan halkın sırından
geçinen molla ve müftüden şikayet eder.
Sonuç olarak Mahtumkulu, Türk-
menlere has mahalli temaları ve söyle-
yiş tarzını bırakmadan, kısmen farklı
nazım şekilleri içinde, Yunus’la baş-
layan tasavvuf ve ilahî aşk konusunu,
Karacaoğlan’daki lirizm çizgisini takip
ederek bütün Türkmen edebiyatının ışı-
ğı olmuştur. Hatta Doğu Türkistan’dan
Anadolu’ya kadar bütün Türk dünyasın-
da etkisi günümüze kadar devam etmiş-
tir.2
NOTLAR
1
Türkmen Edebiyatının Tarihi. C. 1, Aş-
gabat: Ilım Neşriyatı, 1975, ss. 152-182, 439-479.
2
Uygurlar arasındaki 12 Mugamdan biri
“Mahdumgulu Mugamı” adını taşımaktadır. Kadir
Ekber. “Mahtumkulı Şeirliridin (Mahtumkulu Şiir-
lerinden)”. Bulak, S. 3, Urumçi: Şincang Halk Neşri-
yatı, 1993, ss. 117-123.
KAYNAKLAR
Biray, Himmet (1992) Mahtumkulu Divanı.
Ankara: Kültür Bakanlığı Yayını.
Ekber, Kadir. “Mahtumkulı Şeirliridin (Mah-
tumkulu Şiirlerinden)”. Bulak, S. 3, Urumçi: Şin-
cang Halk Neşriyatı, 1993.
Köprülü, Fuad (2004) Saz Şairleri. Ankara:
Akçağ Yayını.
Timurtaş, F. Kadri (1989) Yunus Emre Diva-
nı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayını.
Türkmen Edebiyatının Tarihi. C. 1, Aşgabat:
Ilım Neşriyatı, 1975.

Ziyaret -> Toplam : 125,34 M - Bugn : 105418

ulkucudunya@ulkucudunya.com