Ülkelerin yumuşak güçle işgali
Oktay Sinanoğlu 11 Eylül 2007
Bir ülke iki yöntemle ele geçirilir: Biri 'yumuşak güç', diğeri 'kaba kuvvet' yöntemi.
Yakın zamanda gördüğümüz harpler/işgaller kaba kuvvet yönteminin örnekleri.
Türkiye'de ise uzun yıllardır yumuşak güç yöntemi uygulanıyor.
Bu yöntemde, işgal edilecek ülkeye dost gibi yaklaşılır. Hattâ yardım edileceği intibâı verilir.
Bunun için o ülkede işgalci ülke işbirlikçi kadrolarını kurar.
O ülkenin kendi kaynaklarını ve kişilerini ele geçirerek hiç fark ettirmeden, ufak ufak adımlarla 50 senede işi bitirebilir.
;
Bu usulün dünyada en başarılı uygulanmış ve uygulanmakta olduğu ülke hangisidir dersiniz?
Türkiye mi acaba?
Yumuşak güçle ele geçirme yöntemi, diğerinden daha etkilidir.
Çünkü kaba kuvvetle işgal yolunu seçen ülkenin başı derde giriyor, askerleri ölüyor, büyük çapta mâli kaynakları hebâ ediliyor (o kadar ki, kendi ülkesinde halkı için yapması gereken eğitim, sağlık gibi hizmetlere tahsis edilecek parası kalmıyor).
Ama yumuşak güç işgalcisinin ölen askeri, mâlî yıkımı olmaz.!
İşgal edilmekte olanın öz kaynakları, gittikçe gönüllü hâle gelen, vatanseverlik yerine vatansatarlığı ukde edinen öz evlâtları kullanılmaktadır.
Batı ülkeleri, eski sömürgecilikte kaba kuvvet yöntemini, ama sonraki dönemde yumuşak güç yöntemini, bağımsızlığına kavuştuğunu zan eden pek çok eski sömürgelerinde uyguladı.
Bu uygulamalar her kıtada, değişik ölçülerde hâlen devam ediyor; ama bilinçlenen, ince oyunları anlayıp karşı duranlar da çok.
CANLILAR VE TOPLUMLAR
Hayat ve Tıp bilimlerinde incelenen canlıların yapısı ve işleyiş tarzları ile toplumun yapısı ve işleyişi birbirine benzer.
Canlının yapısını hücreler, toplumun yapısını kişiler oluşturur.
Vücuttaki milyonlarca hücrenin ahengi ile canlı sağlıklı yaşar; her türlü hastalığa karşı korunma işlergeleri (mekanizmaları) da düzgün çalışır.
Toplumda da böyledir. Kişiler arasındaki âhenkle, devlet, ülke, toplum kendisini her türlü düşmana karşı savunabilir.
"Savunma"dan ise sâdece askerî güç anlaşılmamalıdır.
Devletin varlığına güç veren, o toplumun binlerce yıldır sahip olduğu kültür ve gelenektir.
Kültür olmadığı zaman ne olur?
Meselâ bir canlıda hücrelerin ahengi bozulduğu zaman, hücreler tek başına hareket ettikleri zaman kanser oluşur.
Toplum da aynen öyle. Toplumdaki kültür var olduğu müddetçe devlet bir işe yarar.
Kültür yoksa, görünüşte bir devletin var olması yeterli değildir.
Devlet de bozulur o zaman. Olursa da başkasının devleti olur zaten. Sen 'devlet var' sanırsın.
Ama o! senin devletin değildir. Öyle bir "devlet" (daha doğrusu öyle hükümetlere oturtulmuş kişiler), devleti, ülkeyi, ulusu yıkıma götürecek sinsi ve mel'un faaliyetlere engel olma görevini îfâ etmek şöyle dursun, onlara (çoğu kez üstü kapalı) destek olur.
HASTALIKLI BİTKİYİ HAŞERELER BASAR
Canlı organizmanın, meselâ vücudun bağışıklık dizgesi (sistemi) vardır. Vücuda zararlı bir madde, bir virüs, bir mikrop girdiği zaman bağışıklık dizgesinin özel hücreleri onun etrafını sarar, onu etkisiz hâle getirirler.
Sağlıklı bir vücutta durum böyledir. En kötü hastalıklar, en çözümsüz hastalıklar ise vücuttaki bağışıklık dizgesinin bozulmasıyla meydana gelir. O zaman tedâvi de çok zordur.
Toplumun bağışıklık dizgesini oluşturan nedir?
İnançlar, millî eğitim, gelenekler, aile yapısı, vatan sevgisi, dil, tarih bilinci gibi unsurları toplumun "kültürü" ("harsı") başlığı altında toplayabiliriz.
İşte bağışıklık (muafiyet) dizgesini de onlar oluşturur. Bu unsurlar kalmazsa halk millet olmaktan çıkar.
Kuru kalabalığa dönüşür, kendi kendini imhâ edecek, her ferdin gündelik şahsî çıkarlar uğruna bir tarafa çekeceği bir kalabalık.
Doğada nasıl hastalıklı bir bitkiye tüm haşarât hücum ediyor, bitkinin işini bitiriyorlarsa, hastalıklı, hele bağışıklık dizgesini yitirmiş uluslar da, dış düşmanlar tarafından (ve dâhilî işbirlikçilerinin katkılarıyla) yok edilirler.