« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 May

2012

AHMED ZİYÂEDDİN GÜMÜŞHÂNEVİ

01 Ocak 1970

(1813-1893) Nakşibendî-Hâlidî şeyhlerinden, âlim ve mutasavvıf.
Gümüşhane'nin Emîrler mahallesinde doğdu. Babasının adı Mustafa'dır. 1822-de ailesinin ticaret yapmak için gittiği Trabzon'da Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Hâlid es-Saîdî gibi âlimlerden sarf, na¬hiv ve fıkıh dersleri aldı. 1831 "den son¬raki bir tarihte amcasıyla birlikte ticarî amaçla İstanbul'a gitti ve bir daha Trab¬zon'a dönmedi. Beyazıt Medresesi'nde dinî ilimleri tahsil ederken adı tesbit edi¬lemeyen bir şeyhe intisap etti. Bu zatın ölümünden sonra tahsilini Mahmud Pa¬şa Medresesi'nde sürdürdü. Sultan Ab-dülmecid'in hocası Hafız Mehmed Emin Efendi ile II. Mahmud'un hocası Abdur-rahman Harpûtî gibi devrin önde gelen âlimlerinin öğrencisi oldu.
İstanbul'daki tahsil hayatı boyunca ta-savvufî çevrelerle münasebetini sürdü¬ren Gümüşhânevî, 1845 yılında Üsküdar Alaca Minare Tekkesi'nde Hâlidiyye ta¬rikatını yaymaya çalışan Şeyh Abdülfet-tâh el-Ukârî ile tanıştı. Ona intisap et¬mek istediyse de Ukârî, kendisini irşad etmeye İstanbul'a gelecek başka bir şey¬hin yetkili olduğunu söyleyerek dostluk¬larının sohbet ve samimiyet sınırları için¬de devam etmesini istedi. Gümüşhâne¬vî daha sonra, Alaca Minare Tekkesi'nde Trablusşam müftüsü diye meşhur olan Hâlidî şeyhi Ahmed el-Ervâdî'ye intisap etti. 1848 yılında Mahmud Paşa Medre-sesi'ndeki hücresinde gerçekleştirdiği İki halvetten sonra Ervâdî'den hilâfet aldı. Levâmi'u'l-'ukül adlı eserinde "ta-rîkaten Nakşibendî, meşreben Şâzelî" ol¬duğunu söyleyen Gümüşhânevî, Nakşi-bendiyye ve Şâzeliyye'nin usul ve âdabı çerçevesinde yoğunlaşan bir irşad faali¬yeti sürdürdü.
1859'da Cağaloğlu'ndaki Fatma Sul¬tan Camii'ni tekke haline getiren Gü¬müşhânevî[399], 1863'-te sarayın tahsis ettiği özel bir gemiyle ve muhtemelen resmî bir görevle hac¬ca gitti. 1877'de Şeyhülharem-i Nebevi Mehmed Emin Paşa'nın kızı Hawâ Se¬her Hanım'la evlendi. Aynı yıl ikinci defa hacca gitti. Hac dönüşü İstanbul'a gel¬meyip üç yıl kadar Mısır'da kaldı. Tanta ve Kahire'de Nâsıriye, Câmiu'l-Ezher ve Seyyidinâ Hüseyin Camii'nde 200'den fazla talebeye hadis okuttu. Mısır müf¬tüsü Muhammed el-Menütî, Şeyh Cev¬det, Muhammed et-Tantâvî, Şeyh Mus¬tafa es-Sâidî ve Şeyh Rahmetullah el-Hindî'ye hilâfet verdi.
Aralarında Kastamonulu Hasan Hilmi, Safranbolulu İsmail Necâtî. Dağıstanlı Ömer Ziyâeddin. Tekirdağlı Mustafa Fey¬zi, Lüleburgazlı Mehmed Eşref Efendi gi¬bi huzur dersi muhatap ve mukarrirliğine kadar yükselmiş âlimlerin de bulunduğu 116 kişiye hilâfet vererek Nakşibendiy-ye tarikatının Hâlidiyye kolunun yayılma¬sında önemli bir rol oynayan Gümüşhâ¬nevî 13 Mayıs 1893'te vefat etti ve Sü-leymaniye Camii hazîresine defnedildi.
Gümüşhânevî zahirî ilimlerin tahsiline önem vermiş, halifelerinde her şeyden önce ilmî yeterliliğin bulunmasını şart koşmuştur. Dergâh mensupları arasın¬da bir yardımlaşma ve borç sandığı ku¬rarak ev ve iş yerlerinde âtıl duran men¬kul servetleri bu sandıkta toplatmış, bu para ile bir matbaa kurarak basılan eser¬lerinin ücretsiz dağıtımını sağlamıştır. Aynı sermayeden tahsis edilen 500'er altınlık vakıflarla İstanbul, Bayburt, Ri¬ze ve Of ta dört büyük kütüphane ku-rulmuştur.
Dinî ilimleri öğrenme ve sünnete uy¬ma konusu üzerinde hassasiyetle duran Gümüşhânevî. tekkesinde hadis okut¬maya ağırlık vermiş, böylece Gümüşha-neli Dergâhı bir dârülhadis hüviyeti ka¬zanmıştır. Tekkelerde görülen yozlaşmaya karşı çıkmış, ulemâ ve meşâyih ara¬sındaki anlaşmazlıkları birleştirici bir ta¬vırla gidermeye çalışmıştır. Câmi'u'l-uşûl adlı eseriyle tarikatlara ait evrâd ve ahzâbın derlenmesinden meydana ge¬len Mecmû^atü'l - ahzâb' onun bu özel¬liğini ortaya koymaktadır.
Eserleri
Tasavvuf.
Cami u'l-usûl[400].
Rûhu'l-'ârifîn[401].
Mecmû'atü'l-ahzâb[402],
Kitâbü'l-Arifin fî esrâri esma 'il - erba cîn[403].
Hadis.
Râmûzü'I-ehâdîş[404],
Levâmi'u'l-'ukül[405],
Ğarâ3ibü'i-ehâdîş (İstanbul, ts.l.
Letâifü'l-hikem[406],
Hadîş-i Erba'în[407].
Ahlâk.
Necâtü'l-ğâfilîn[408],
Devâ'ü'1-müs-lîmîn[409],
Netâ'icü'î-ihlâş[410]
Fıkıh ve Akaİd.
Câmi'ul-menâsik alâ ahseni'l-mesâlik[411],
Câmi'u'l-mütûn[412],
eS-'Âbirfi'1-enşûr ve'1-muhâcir[413],
Matlabü'l-mücâhidin (Türkçe, el-Abir"m kenarında)
Bir sayfadan ibaret Risâletün makbule iî hakkı'1-müceddid ile
vasiyetlerini ihtiva eden iki sayfalık Türkçe metin el- cÂbir"m ke¬narında yer almaktadır.
Eserlerini Arapça olarak kaleme alan Gümüşhânevî'nin Câmi'u'l-uşûi'il Ve¬lîler ve Tarikatlarda Usûl adıyla Rahmi Serin — Ramazan Nazlı[414], Rûhu'l-C arifin Vuslat Ehli ve İlâhî Aşk adıyla Rahmi Serin[415] tarafından tercüme edilmiştir. Râmûzü'1-ehâdîş'm biri aynı adla[416], diğeri Hadisler Deryası[417] adıyla iki tercümesi var¬dır. Necâtü'l-gafilin, Gafillerin Kur¬tuluş Yolu[418], Câmi'u'l-mütûn, Ehî-i Sünnet İtikadı[419] adıyla yayım¬lanmıştır.

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 76367

ulkucudunya@ulkucudunya.com