Selçuk DURACIK (5 Haziran 1983)
01 Ocak 1970
Yugoslavya göçmeni bir ailenin çocuğu olup 22 yaşındaydı.
Ailece, Manisa'nın Turgutlu ilçesinde oturuyor, seyyar satıcılık yapıyordu. Daha önce de birkaç defa Cezaevine girmişti. Polisler tarafından arandığını öğrenince kendiliğinden giderek emniyete teslim olmuş, fakat yargılandığı 12 Eylül adaleti dağıtan İzmir 2. Nolu Askeri Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırılmıştı.
3 Haziran günü, idam edildiğine dair haberler radyoda yayınlanırken İzmir Emniyet Müdürlüğü'nde işkence ile yeni ifadeleri alınmaya çalışılıyordu. İki gün sonra Buca Kapalı Cezaevi'nde sabaha karşı asılarak şehit edildi.
SELÇUK DURACIK'IN MEKTUBU
Bismillahirrahmanîrrahim
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Devamlı var olan, O'ndan başkası O'nunla varlıkta duran, varlığın başlangıcı olmayan. Zatında, sıfatlarında ve işlerinde benzeri olmayan, yaratılmışların hiçbirine benzemeyen, Diri, Bilici, Işitici, Görücü, Gücü yetici, Söyletici, Yaratıcı olmak, sıfatlarına sahip olan Allahu Teala'ya yarattıklarının sayısı kadar hamd-ü senalar olsun, "inşallah" Bütün dualar ve iyilikler, O'nun Peygamberi ve en sevdiği kulu, velisi, insanların her bakımdan her güzeli, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz'e, yıldızlar kadar parlak olan sevgili âline ve ashabına bunları sevenlere, izlerinde gidenlere, islâmiyet'in muzafferiyeti için şehit düşenlere olsun, inşallah.
"Es-Selâmû Aleykûm"
Pek muhterem babacağım ve anneciğim.
Gönül dolusu sevgi; hürmet ve hasretle kucaklaşır, muhabbetlerimle her iki ellerinizden öperim.
Ayrıca Hüseyin abime, Yüksel ve Gülsen kardeşlerime, muhterem dedeme, anneanneme, teyzeme, dayılarıma, yengelerime ve halalarıma ayrı ayrı selam eder, sevgi ve hürmet ile büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim
Cümle Ümmet-i Muhammed ile birlikte sizlerin de sağlık, sıhhat, saadet ve metanet üzere olmanızı Rahman ve Rahim olan Rabb'imden can-ı gönülden niyaz ederim.
Muhterem babacağım ve anneciğim, bu mektubu son ebedi yolculuğumz olan Allah'ın huzuruna çıkmadan önce yazmış bulunuyorum. Yüce Mevlam sizlere sabır ve dayanma gücü versin. Benim ve sizlerin başına gelen her ne ise, Cenab-ı Mevlamızdan gelmiştir. Onun için sabır edin, şükredin ki, geçmiş ve gelecek günahlarımız, Mevlamın vermiş olduğu musibetlerle temizlensin. Aksi halde sabır etmezsek, Mevlamızın daha çok musibet belaları üzerimize gelir Onun için hîç üzülmeyin. Çünkü Yüce Mevlamız bir Ayet-i Kerime'de şöyle buyurmaktadır: "Kullarımdan birisine bedeninde veya malında veya evladında bir musibet yönettiğim zaman, sonra da o da güzel bir sabır ile karşılarsa, kıyamet günü onun için mizan kurmak veya onun için defter açmaktan haya ederim."
Durum böyle olunca bizlere güzel bir sabır ve şükretmek düşüyor.
Yine Yüce Rabbi'miz "Ben musibetleri sevdiğim kullarıma veririm" buyurmaktadır.
Böyle olmasaydı Yüce Peygamberimiz musibetleri vermezdi. Hatta Yüce Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz duasında şöyle diyor: Ya Rabb bana yakın ver ki, musibetler bana kolay ve hafif gelsin."
Rivayet ediliyor ki, Süleyman (Aleyhisselamın) oğlu vefat etti, Süleyman (A.S.) bundan dolayı çok üzüldü. Bunun üzerine iki melek kendisine geldi. Onun huzurunda hasımlar şeklinde diz çöktüler. Birisi dedi ki: Ben tohum ektim, biçecek zaman geldiğinde buradan bir adam geçti, ziraatımı mahvetti Bunun üzerine Süleyman (A.S.) diğerine sordu: Sen ne diyorsun? O da dedi ki: Ben caddeden yürüyordum, ziraatin üzerine geldim. Sağa ve sola baktım ki, yol ziraatin Önünden geçiyor. .Süleyman (A.S.) ziraat sahibine: Neden yola ektin, bilmez misin, millet için yol gereklidir." Ziraat sahibine de: "sen niye çocuğa üzülüyorsun, bilmez misin ki Ölüm ahiret yoludur?" dedi Süleyman (A.S) gafletini anladı, Rabbine tövbe etti.
İşte babacığım ve anneciğim sizler de sakın üzülmeyiniz. Yüce-Mevlamıza sabır ve şükrediniz. Bizim için böylesi daha hayırlıdır. Belki, bunu bilemeyiz. Mevlamız günahlarımızı affeylesin inşallah
Peygamberlerden bir tanesi Rabbine şikayette bulunarak dedi ki: "Ya Rabb... Mümin kulun sana itaat ediyor.
Günahlardan uzaklaşıyor, sen ondan dünyayı alıyor,ona bela veriyorsun. Kafir kulun günahkar oluyor. Sen ondan belayı uzaklaştırıyorsun. Dünyayı onun için yayıyorsun. Bu nasıl olur?.. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk, o peygambere vahy göndererek, buyurdu: Kullar benim. Bela da benimdir. Her birisi benim hamdimde tesbih eder. Mümin kulumun üzerinde günahlar olur. Ben dünyayı ondan alır, belayı veririm. Bela o kulun günahlarının kefareti olur. Taki, benim huzuruma gelinceye kadar. Huzuruma geldiğinde de sevaplarının mükafatını ona veririm. Kafirin de sevabı olur. Onun rızkını genişletirim. Belayı ondan uzaklaştırırım. Sevaplarının mükafatını dünya ile ona veririm. Ta ki, benim huzuruma gelinceye kadar. O zaman da günahları ile cezalandırırım.
İşte böyle babacığım ve anneciğim. Sizler ne kadar çok sabrederseniz ben de ebedi istirahathanemde huzurlu ve rahat olurum, inşallah. Bir Hadis-i Kutsî'de şöyle buyurulmaktadır: "Ey insanoğlu! belama sabreden benden razı olmuş olur. Sabretmeyen, nimetlerime kanaat getirmeyen kendine başka "Rabb" arasın. Ey insanoğlu! belama sabreden benden razı olur."
Sizlerin sabredeceğini biliyorum. Eğer beni biraz seviyorsanız sakın ağlamayınız, üzülmeyiniz. Çünkü Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor: "Ölümü üzerine yas tutulan kimse kıyamet gününde bu yüzden azaba uğratılır."
Sizler de benim azap görmemi istemiyorsanız sakın ağlamayın ve yas tutmayın, beni ebedi istirahathanemde rahatsız etmeyin. Dualarınızla beni rahatlatın. Sizler ne kadar sabrederseniz beni o kadar sevindirmiş olursunuz. Dualarınız için şimdiden Allah (C.C.) sizden razı olsun, "inşallah" Muhterem babacığım ve anneciğim.. Yüce Mevlamız nasip etti ki, sizleri son olarak görmeyi biz aciz ve garip kullarından esirgemedi. Sizlere ziyaretle söylemek nasip olmayan helalleşmemizi artık burada yazmak istiyorum.
Canım babacığım ve anneciğim, biliyorsunuz ki, babanın ve annenin hakkı evlatlar üzerinde çok büyüktür. Ben oğlunuzu bu yükten kurtarın ve hakkınızı helal ediniz ki, bizler de Mevlamızın huzurunda perişan olmayalım. Ayrıca dedem, anneannem, teyzem, dayılarım, yengelerim, halalarım, Hüseyin Abim, kardeşlerim Yüksel ve Gülsen de üzerinde olan haklarını helal etsinler. Beni soran, seven akraba ve müslüman kardeşlerimizle de benim için helallesin. Beni bu büyük yükten kurtarın. Benim hakkım
varsa hepinize helal olsun.
Muhterem babacığım ve anneciğim, Cenab-ı Mevlamız sırasıyla hepimizi huzuruna alacak. Sizler sabr ve şükredersiniz, orada inşallah beraber olacağız. Yüce Rabbimiz cümle ümmet-i Muhammed ile birlikte bizleri de dergahına kabul, rızasına mazhar,
Yüce Peygamberimiz (S.A.V) şefaatine nasip edip ebedi saadete ulaşmak nasip eylesin inşallah.
Muhterem babacığım ve anneciğim, burada aciz satırlarıma ve mektubuma son verirken Cenab-ı Allah (C.C)'m rahmeti, mağfireti, af, feyz ve bereketi, Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimizin şefaati sizlerin ve cümle ümmetinin üzerine olsun, inşallah. Allah (C.C)'a emanet olunuz.
Ölüler için yapılan dualar, nurdan yapılmış tabakalarla onlara takdim edilir. (Hadis-i Şerif)
Ölümü üzerine yas tutulan kimse kıyamet günü bu yüzden azaba uğratılır. (Hadis-i Şerif)
Ölüye kendisinin üzerine yas tutulması sebebiyle, kabirde azap olunur (Hadis-i Şerif)
Yüce Rabbimize kavuşuyoruz. Onun için bizler üzülmüyoruz. Sizler de üzülmeyin.
Haziran 1983
Aciz ve garip oğlunuz
SELÇUK DURACIK